Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/26 E. 2020/670 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2018/26
KARAR NO:2020/670

DAVA İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:10/01/2018
KARAR TARİHİ:16/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari mal alım-satım ilişkisinden kaynaklı davalının cari hesaba istinaden 6.747,92 TL borcu olduğunu, 29.08.2017 tarihli mal alım avansı olarak davalıya gönderilen 11.127,39 TL ödemeye karşılık davalı tarafça davacı müvekkiline herhangi bir mal teslimi yapılmadığını, hizmet de verilmediğini, ödemenin müvekkiline iadesi için davalıya, …. Noterliği … yev. no.lu 09.11.2017 tarihli ihtarname gönderilmesi sonrasında 10.11.2017 tarihinde 3.700,00 TL davalıca ödeme yapıldığını, ancak davalıca ödenmeyen 6.747,92 TL cari bakiye borcuna istinaden davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, iş bu takibe borçlu tarafından 08.12.2017 tarihinde bu bedelin haksız olarak talep edildiği yönünde borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, talep edilen borcun cari hesap borcu olduğunu ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını, beyan ve iddia etmiş ve …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı İcra dosyasına yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına, davalının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce düzenlenen tensip zaptı ve dava dilekçesi usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmişse de davalı tarafından mahkememiz dosyasına herhangi bir beyan veya cevap dilekçesi ibraz olunmamıştır.
Dava, taraflar arasındaki mal alım-satımından kaynaklı cari hesap alacağına yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 22/01/2019 tarihli ara karar ile davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
15/03/2019 tarihli raporunda bilirkişi özetle; davacının muhasebe kayıtlarına göre;30.11.2017 icra takip tarihinde, davalıya yapmış olduğu avans ödemesinden kaynaklı, 6.720,99 TL davalıdan bakiye alacağının kaldığı, takip tarihinden sonra davalının davacıya, 02.10.2018 tarihinde banka havalesi yoluyla 1.958,00 TL, 04.10.2018 tarihinde ise senetle 4.700,00 TL (2.000,00 TL + 2.700,00 TL) olmak üzere toplamda ödeme yapması sonrasında 62,99 TL davacının bakiye alacağının kaldığı, davacının 30.11.2017 takip tarihindeki 6.720,99 TL asıl alacağına göre, işlemiş faiz alacağı 21,54 TL olarak hesaplanmakla birlikte davacının işlemiş faiz talebi mahkememize ait olduğu, TCMB verilerinden 30.11.2017 takip tarihi itibariyle avans faizi oranının talep gibi, %9,75 olduğu görüldüğünden, davacının belirlenen 6.720,99 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren %9,75 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği, davacının 30.11.2017 tarihindeki 6.720,99 TL asıl alacağından davalının ödemelerinin infaz aşamasında dikkate aşınması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Alınan bilirkişi raporu usulün uygun şekilde taraflara tebliğ edilmiş, 26/06/2019 tarihli ara karar ile davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı faize ilişkin belirttiği itirazları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
16/07/2019 tarihli ek raporunda bilirkişi özetle; davacının muhasebe kayıtlarına göre; 30.11.2017 icra takip tarihinde, davalıya yapmış olduğu avans ödemesinden kaynaklı, 6.720,99 TL davalıdan bakiye alacaklı olduğu, “Takip Tarihinden Sonra” davalının davacıya; 02.10.2018 tarihinde banka havalesi yoluyla 1.958,00 TL, 04.10.2018 tarihinde ise senetle 4.700r00 TL (2.000,00 TL + 2.700,00 TL) olmak üzere toplamda (1.950,00 TL + 2.000 ,00 TL + 2.700,00 TL=) olmak üzere 6.658,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemeler sonrasında davacının 62,99 TL bakiye alacağının kaldığı, 30.11.2017 takip tarihinden sonra davalıca yapılan yukarıda tarih ve bedelleri belirtilen toplamdaki 6.658,00 TL ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınması gerektiğini, davacının 30.11.2017 takip tarihindeki 6.720,99 TL asıl alacağına göre, işlemiş faiz alacağı 21,54 TL olarak hesaplanmakla birlikte davacının işlemiş faiz talebi mahkememiz takdirinde olduğunu, TCMB verilerinden 30.11.2017 takip tarihi itibariyle avans faizi oranının talep gibi, %9,75 olduğu görüldüğünden, davacının belirlenen 6.720,99 TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren %9/75 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava, İİK mad. 67’ye dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafın 6.720,99 TL asıl alacak ve 26,93 TL işlemiş ticari faizi olmak üzere toplam 6.747,92 TL alacağın ve asıl alacağa yıllık %9,75 ticari faiz ve değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle tahsili istemi ile ilamsız takip yolu ile icra takibinde bulunulduğu ve fakat davalının borca itirazı sonucu icra takibinin İİK’nın 66. maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine göre bu itirazın iptali davasının İİK mad. 67’de öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 1 yıllık süresi içinde açıldığı da tespit olunmuştur.
Davacı taraf cari hesaptan alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise cevap dilekçesi sunmayarak bütün hususları inkar etmiş durumdadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Bu kapsamda usul ve yasaya uygun denetime elverişli kök ve ek bilirkişi raporunda davacı tarafın uyuşmazlık dönemine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacı taraf ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak süresinde yaptırılımış olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla HMK M.222 VE 6102 s. TTK M.64/3 uyarınca ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu anlaşılmıştır, yapılan mali hesaplamalara göre davacının ticari defter kayıtlarına göre dava konusu cari hesap nedeniyle 30.11.2017 takip tarihi itibariyle 6.720,99TL’nin davalıdan alacak olarak işlendiği, itirazın iptali davasının 10/01/2018 tarihinde açılmış olduğu, davalının dava açıldıktan sonra 02.10.2018 tarihinde banka havalesii olarak 1.958,00TL ,04.10.2018 tarihinde senetle 2.000,00TL+2.700,00TL davacı tarafa ödemelerde bulunduğu, bu ödemeler ve iade faturası mahsup edildikten sonra davacının 62,99 TL bakiye alacağının kaldığı tespit edilmiştir. Yapılan bu ödemeler dava açıldıktan sonra yapıldığı için TBK m.100 uyarınca icra müdürlüğünce hesaplanacak faiz ve diğer kalemlerden düşülerek infazda dikkate alınması gerekmektedir. Davacı vekilinin itirazları doğrultusunda aldırılan ek bilirkişi raporunda hesaplamalr yönünüden bir farklılığa gidilmediği görülmüştür. Faiz konusunda davacının …. Noterliği 09.11.2017 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamenin 14/11/2017 tarihinde davalı tarafın işçisine tebliğ edildiği, ihtarnamede 3 işgünü süresi verildiği, bu nedenle 18.11.2017 tarihinde davalının temerrüde düştüğü anlaşılmakla bilirkişi faiz hesaplamasının 21,54TL olarak doğru tespit edildiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Davalı kendisine tebliğ edilen dava konusu cari hesaba kaydedilen faturalara süresinde itiraz etmemiştir. Mahkememizce ticari defterlerini sunmaları için taraflara süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı taraf dosya kapsamında uyuşmazlığa konu ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesinde sunmadığı gibi alınan bilirkişi raporuna karşı da herhangi beyan ve itirazda bulunmamış olup davalı tarafça, davacının alacağını hükümden düşürecek bir belge veya başkaca delil sunulmamıştır.Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Somut uyuşmazlıkta, ticari defter kayıtlarına göre HMK m.222 uyarınca incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil ve davalı aleyhine delil oluşturduğunun kabulü ile cari hesap nedeniyle davacının 30.11.2017 takip tarihi itibariyle 6.720,99TL’nin olarak davalıdan alacaklı olduğunun kanıtlandığı anlaşılmış olup dava dilekçesinde 26,93TL işlemiş faiz talebinde bulunulduğu, bilirkişi faiz hesaplamasının 21,54TL olarak tepit edildiği dikkate alınarak faiz yönünden davanın kısmen kabulü ile 6.720,99TL asıl alacak ve 21,54TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.742,53TL üzerinden takibin devamının gerektiği, 30.11.2017 takip tarihi itibariyle 6.720,99TL’nin davalıdan alacak olarak işlendiği, itirazın iptali davasının 10/01/2018 tarihinde açılmış olduğu, davalının dava açıldıktan sonra 02.10.2018 tarihinde banka havalesi olarak 1.958,00TL ,04.10.2018 tarihinde senetle 2.000,00TL+2.700,00TL davacı tarafa yapılan ödemelerin infaz aşamasınnda icra müdürlüğünce nazara alınmasının gerektiği, her iki tarafın tacir ve yapılan işin ticari iş olması nedeniyle asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9,75 oranında ve değişen oranlarda ticari temerrüt faizi faiz işletilerek açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 6.720,99 TL asıl alacak ve 21,54 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.742,53 TL üzerinden devamına,
02/10/2018 tarihinde yapılan 1.958,00 TL ve 04/10/2018 tarihinde yapılan 2.700,00 + 2.000,00 TL ödemenin infaz aşamasında nazara alınmasına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9,75 oranında ve değişen oranlarda ticari temerrüt faizi işletilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’si oranında 1.344,19 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 460,58 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 115,24 TL harcın mahsubu ile eksik 345,34 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5,39 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından dava açılırken yapılan 156,34 TL ( 115,24 TL PH, 35,90 TL BH, 5,20 TL VH) toplam harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 837,20 TL ( 650 TL BK, 187,20 TL müzekkere ve tebliğler ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 836,53 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/10/2020

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır