Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/18 E. 2020/583 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/18
KARAR NO:2020/583

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ: 08/01/2018
KARAR TARİHİ:05/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … Ltd. Şti.’den alacakları hizmet bedeli karşılığı olarak 120.000,00 TL tutarlı altı tane çeki kendilerine verdiklerini, ancak hizmet alamadıklarını, çeklerinde kendilerine iade edilmediğini, çeklerin tamamının ödendiğini, çek bedellerinin taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … Ltd. Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep etmiştir. Davanın esasına ilişkin olarak da dava dışı …’nun …Sigortaya olan acentelik borcunu ödeyememesi üzerine bu kişinin borçlarının ödenmesi karşılığında …’nun müşteri portföyünün kendilerine aktarılması konusunda anlaşma yaptıklarını, bu anlaşma kapsamında dava dışı …’nun borçlarını ödediklerini, ödemenin dört tane çek keşide edilerek ve ciro edilerek …’ya verilmek suretiyle yapıldığını, …’nun da bu çekleri …Sigortaya bu çekleri verdiğini, kendilerinin de kayıtlarına … hesabına borç olarak kaydettiklerini, …’nun müşterilerini de devraldıklarını, daha sonra dava dışı …’nun kendilerine olan borcuna karşılık olarak 23.09.2014 tarihinde altı tane çek verdiğini, kendilerinin de bu çeklere karşılık …’nun borçlarına mahsuben makbuz keserek çeklerin girişini … hesabına alacak kaydettiklerini, davacı şirket ile aralarında ticari ilişki olmadığını, Sigortacılık Kanunu gereği başka bir iş yapmalarının hukuken mümkün olmadığını, davacı şirkete yönelik sigorta hizmeti verilmesi için teklif verilmediğini ve sigorta poliçesi de düzenlenmediğini, davacı şirket ortaklarının … A.Ş. adında sigorta şirketi kurduklarını, dava dışı …’nun da kendilerine devrettiği müşteri portföyünü bu şirkete götürmek istediğini, davanın da bu amaçla açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6098 sayılı TBK m. 77’ye göre sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, … Bankası … Şubesi kayıtlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, havale dekontlarını, çek teslim tutanaklarını, tanık beyanlarını, tarafların ticari defter ve kayıtlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf cevap dilekçesiyle birlikte zamanaşımı defini ileri sürmüş olmasına karşın ön inceleme duruşmasında ve sonraki duruşmalarda davalının zamanaşımı defi hakkında bir karar verilmemiş ve hatalı olarak davanın esasına girilmiştir.
Dava 6098 sayılı TBK m. 77’ye göre ki sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır.
Davacı davaya konu çeklerin sigorta hizmeti almak üzere davalı şirkete verildiğini ve tahsil edildiğini ancak davalı tarafın sigorta hizmeti vermemiş olması nedeniyle ödenen paranın iadesini talep etmekte davalı taraf ise söz konusu çeklerin dava dışı … isimli kişinin kendilerine olan borcu nedeniyle alındığını, bu kişinin sigorta müşteri portföyünü devraldıklarını, bunun karşılığı olarak …’ya ödenen paranın karşılığı olarak kendilerine verildiğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla davalı taraf davaya konu çeklerin kendilerinden önceki yetkili hamillerinin dava dışı … olduğunu ileri sürmektedir.
Davaya konu çekler incelendiğinde çeklerin keşidecesinin davacı şirket, lehdarının davalı şirket olduğu, arkasında yine davalı şirketin cirosunun bulunduğu görülmektedir. Ancak çekler üzerinde davalının iddiasını doğrular nitelikte dava dışı …’nun keşideci ya da ciranta olarak ismi ve imzası bulunmamaktadır. Bu durumda çeklerin davalıdan önceki yetkili hamilinin dava dışı … olması 6102 sayılı TTK hükümlerine göre mümkün değildir.
Çeklerin tarafların ticari defterlerinde kaydının bulunup bulunmadığının tespiti ve eğer kaydı varsa ne şekilde kaydının tutulduğunun tespiti için her iki taraf ticari defterleri üzerinde 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Hazırlanan 21.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda çeklerin verildiği 2014 yılı davalı yevmiye defterinin kapanış onayının yaptırılmadığı, davalı tarafın kendi defterlerine göre dava dışı …’dan 180.387,57 TL alacaklı gözüktüğü, dava konusu çekleri 23.09.2014 tarihli çek giriş bordrosu ile kendi defterlerine … adına borç olarak kaydettiği, davacı tarafın ticari defterlerinde de çeklerin kaydının yapıldığı görülmüştür.
6100 sayılı HMK m. 222/II’ye göre; “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” Davalıya ait 2014 yılı yevmiye defterlerinin bu maddeye uygun şekilde tutulmadığı anlaşılmakla davalı tarafın yevmiye defterinin davalı lehine delil hükmünde olmadığı kabul edilmiş ve dava konusu çeklerin 23.09.2014 tarihli çek giriş bordrosu ile davalının kendi defterlerine … adına borç olarak kaydı delil olarak hükme esas alınmamıştır.
Aynı çekler usulüne uygun şekilde tutulmuş davacı defterlerinde de kayıtlıdır. 6100 sayılı HMK m. 222/III’e göre; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Bu maddeye uygun olarak davacı defterlerindeki kayıtların aksi davalı tarafından senet ya da kesin delillerle kanıtlanamadığından davacı defterleri davacı lehine delil hükmünde kabul edilerek mahkememizde çeklerin davacı iddiaları doğrultusunda sigorta hizmeti almak üzere davalı şirkete verildiği kanaati oluşmuştur.
6102 sayılı TTK m. 1401’e göre; “Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.” Bu madde de tanımlanmış sigortacılık sözleşmesini yapma yetkisi 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında sigortacılık faaliyetine izin verilen şirket ve kooperatiflere tanınmıştır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 3/I’e göre; “Türkiye’de faaliyet gösterecek sigorta şirketleri ile reasürans şirketlerinin anonim şirket veya kooperatif şeklinde kurulmuş olması şarttır. Sigorta şirketleri ve reasürans şirketleri, sigortacılık işlemleri ve bunlarla doğrudan bağlantısı bulunan işler dışında başka işle iştigal edemez.” Bu maddeye göre davalı şirketin davacı şirketten sigortacılık faaliyeti dışında başka bir faaliyet için ödeme kabul etmesi hukuken mümkün değildir.
6102 sayılı TTK m. 1405’e göre; “Sigortacı ile sigorta sözleşmesi yapmak isteyen kişinin, sözleşmenin yapılması için verdiği teklifname, teklifname tarihinden itibaren otuz gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesi kurulmuş sayılır. Teklifnamenin verilmesi sırasında yapılmış ödemeler, sözleşmenin yapılmasından sonra prim olarak kabul edilir veya ilk prime sayılır. Bu ödemeler, sözleşme yapılmadığı takdirde, kesinti yapılmadan, faiziyle birlikte geri verilir.” Davalı taraf cevap dilekçesinde teklifname verilmediğini, poliçede hazırlanmadığını belirtmektedir. Bu durumda teklifname verilmeksizin ödemenin yapıldığını göstermektedir. Sözleşmenin yapılmadığı her iki tarafın da kabulünde olan bir durum olduğundan alınan bedelin TTK m. 1405 hükmüne göre ve 6098 sayılı TBK m. 77’deki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini gerektirir.
Davacı taraf davasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL üzerinden açmış, hazırlanan 21.09.2019 tarihli bilirkişi raporundan sonra 11.02.2020 tarihli dilekçesiyle dava değerini arttırmıştır. Davalı taraf ise ıslah zamanaşımı defini ileri sürmüştür.
Dava konusu uyuşmazlıkta davacı şirket, davalı şirkete sigorta hizmeti alabilmek için hizmet bedeli karşılığı olarak 120.000,00 TL tutarlı altı tane çek verdiklerini, ancak hizmet alamadıklarını, çeklerinde kendilerine iade edilmediğini, çeklerin tamamının ödendiğini, çek bedellerinin taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi 6102 sayılı TTK m. 1405’e göre sigorta sözleşmesinin kurulabilmesi için teklifnamenin kabul edilmesi ya da verilmesinden itibaren otuz gün geçmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda davalı tarafından verilmiş bir teklifname bulunmamaktadır. Dolayısıyla taraflar arasında sigorta sözleşmesi kurulmuş değildir. Bu durumda dava konusu olaya 6102 sayılı TTK m. 1420’de ki zamanaşımı süresinin mi uygulanacağı yoksa 6098 sayılı TBK m. 82’de ki zamanaşımı süresinin mi uygulanacağının tartışılması gerekmektedir.
6102 sayılı TTK m. 1420’ye göre; “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482’nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” Dava konusu olayda sigorta sözleşmesi henüz kurulmamış olduğundan sigorta ile güvence altına alınan rizikonun gerçekleşmesi de söz konusu değildir. Bu nedenle altı yıllık zamanaşımı süresi dava konusu olaya uygulanamaz. Taraflar arasında TTK m. 1405’e uygun şekilde gerçekleşmiş bir sigorta sözleşmesi de bulunmadığından bu maddedeki iki yıllık sürenin de uygulanması mümkün değildir. Bu durumda sigorta sözleşmesi için verildiği anlaşılan çek bedellerinin davalıda kalması ve iade edilmemesi sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmek zorundadır.
6098 sayılı TBK m. 77’ye göre; “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” Davalı … yukarıda açıkladığımız gibi sigorta sözleşmesi yapmanın dışında başka bir işle uğraşamayacağından almış olduğu paranın sigorta sözleşmesi yapmak için olduğu açıktır. Bu nedenle aldığı paranın karşılığında sigorta sözleşmesinin yapılmamış olması nedeniyle davacıya karşı haklı bir sebep olmaksızın zenginleşmiştir. Bu durumda dava konusu olaya sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekmektedir. 6098 sayılı TBK m. 82’ye göre; “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” Bu maddeye göre tartışılması gereken konu davacının geri isteme hakkının ne zaman başladığıdır. 6098 sayılı TBK m. 117’ye göre; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” Davalı … şirketinin sigorta poliçesi düzenlemek için aldığı anlaşılan dava konusu çekler için teklifname hazırlayarak davacı tarafa vermemesi ve bunu da açıkça kabul etmesi karşısında davalı şirketin 4721 sayılı TMK m. 3’e göre iyiniyetli davrandığı kabul edilemeyeceğinden davacının geri isteme hakkı zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte yani dava konusu çeklerin davalı tarafından tahsil edildiği tarihte işlemeye başlamıştır. Zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı tarihlerin tespiti için çeklerin verildiği …Bankasına yazı yazılmış ve çeklerin bankaya ibraz tarihleri sorulmuştur. Gelen yazı cevabında … sayılı çekin 30.10.2014, … sayılı çekin 27.11.2014, … sayılı çekin 02.01.2015, … sayılı çekin 29.01.2015, … sayılı çekin 03.03.2015 ve … sayılı çekin 01.04.2015 tarihinde bankaya ibraz edildiği ve tahsil edildiği bildirilmiştir. Çeklerin bankaya ibraz edilerek tahsil edildikleri tarihlerden itibaren iki yıllık zamanaşımı sürelerinin … sayılı çek için 30.10.2016 tarihinde, … sayılı çek için 27.11.2016 tarihinde, … sayılı çek için 02.01.2017 tarihinde, … sayılı çek için 29.01.2017 tarihinde, … sayılı çek için 03.03.2017 tarihinde ve … sayılı çek için 01.04.2017 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır. Dava tarihi ise 08.01.2018 olup bu gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Kararın verildiği son duruşmada zamanaşımı süresinin uygulandığı kanun hükmü 6098 sayılı TBK m. 82 yazılacakken yanlışlıkla 6102 sayılı TTK m. 1420 yazılmış olup kısa kararla gerekçeli kararın çelişmemesi için gerekçeli kararın hüküm fıkrasında değişikliğe gidilmemiştir. Har iki kanun hükmünde de zamanaşımı süresi iki yıl olarak düzenlenmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın 6102 sayılı TTK madde 1420’ye göre zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 54,40-TL maktu karar harcından peşin ve tamamlama harcı ile alınan toplam 2.134,69-TL harçtan mahsubu ile artan 2.080,29-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 56,00-TL (tebliğler ve posta) yargılama giderinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/10/2020

Katip …

Hakim …