Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1191 E. 2020/866 K. 14.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1191
KARAR NO:2020/866

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:28/12/2018
KARAR TARİHİ:14/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı …Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … Ticaret Ltd. Şti. ile 27.06.2016 tarihinde Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesi yaptıklarını, davalıya bu sözleşme kapsamında hizmet verildiğini, verilen hizmetler için davalıya fatura düzenlendiğini ancak davalının fatura borcunu ödemediğini, bunun üzerine faturaya konu alacak, vade farkı, erken fesih tazminatı ve kendilerine iadesi gereken takip cihazlarının bedelleri için …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … Ticaret Ltd. Şti. davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesini, …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, faturaları, montaj belgelerini, ticari defterlerini, tanık beyanlarını, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, HMK m. 126’ya göre cevap ve delil dilekçesi sunmamış, HMK m. 139’a göre ön inceleme ve HMK m. 144’e göre tahkikat duruşmasına usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde katılmamıştır.
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502’ye göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” Taraflar arasında yapılan 27.06.2016 tarihli Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesinin, “Sözleşmenin Konusu ve Kapsamı” başlıklı 2’nci maddesinde “İşbu sözleşme müşterinin ayırt edici özellik ve nitelikleri bildirdiği aracı/araçlarına, mülkiyeti Alarmnete ait cihazların ve sistemin Alarmnet veya yetkili satıcısından kiralanmasına, montajına, hizmetlerin kullanımına ve bedellerinin ödenmesine ilişkin esaslarla birlikte hak ve yükümlülüklerini göstermektedir.” düzenlemesi getirilmiştir. Taraflar arasında yapılan sözleşme vekâlet almaksızın iş görme sözleşmesi niteliğinde olup 6098 sayılı TBK m. 502 ve devamı maddeleri hükümlerine bağlıdır.
Dava konusu uyuşmazlık davacının davalıyla yaptığı sözleşme kapsamında verdiği hizmetin karşılığı olarak ücrete ve vade farkına hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır. 6098 sayılı TBK m. 502’ye göre vekâlet ve iş görme sözleşmelerinde “Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Hizmetin Bedellendirilmesi ve Ödenmesi” başlıklı 6’ncı maddesinde de alınacak ücretler belirlenmiştir. Buna göre davacı taraf verdiği hizmet karşılığında tahsil edemediği hizmet bedelini davalı taraftan isteme hakkına sahiptir. Ancak bunun için vekil ya da iş gören sıfatıyla sözleşmede kendisine yüklenen edimleri yerine getirmiş olması gerekmektedir.
Dava konusu …. İcra Dairesinin … sayılı dosyası getirtilerek mahkememiz dosyası içerisine alınmış ve incelenmiştir. Takipte alacak kalemleri olarak 3.245,00 TL cari hesap alacağı, 1.005,95 TL aylık % 10 vade farkı, 3.016,78 TL tahakkuk bedeli alacağı olarak toplam 7.267,73 TL ve 750,00 USD araç takip sistemi cihaz bedeli alacağı gösterilmiştir.
Davacının birinci tlebi sözleşmeden kaynaklanan ücret alacağıdır. Davacı tarafın dosyaya sunduğu bilgi ve belgelerden davalının sözleşme gereği ödemesi gereken ücreti ödemediği anlaşılmaktadır. Davacının davalıdan icra takip dosyasında talep ettiği her bir alacak kaleminin bulunup bulunmadığının tespiti için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre tarafların ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. 20.01.2020 tarihli duruşmada oluşturulan ara kararla bilirkişiden vade farkı alacağının, fatura hizmeti alacağının, cihaz bedeli alacağının, erken fesih nedeniyle bakiye sözleşme alacağının ve gecikme faizinin ne kadar olduğunun hesaplanması istenilmiştir. Hazırlanan bilirkişi raporunda davacının faturadan kaynaklı hizmet alacağının 3.245,00 TL olduğu, davaya konu faturaların vade farkının 2.722,41 TL, erken fesihten kaynaklı sözleşmenin kalan süresi için davacının alacağının 2.000,00 TL, gecikme faizinin 850,90 TL, cihaz bedellerinin ise 750,00 USD karşılığı 3.966,68 TL olduğu tespit edilmiştir. Hazırlanan bilirkişi raporunda davacının faturadan kaynaklı hizmet alacağının 3.245,00 TL olduğu ve bu alacağın davacı hesaplarında ödenmemiş gözüktüğü anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle geçmişe dönük olarak sözleşmeden kaynaklı ücret alacağını davacının talep etmekte hukuki yararı bulunduğundan davacının 3.245,00 TL ücret alacağının kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacının ikinci talebi ise davalı tarafın araçlarına takılan araç takip cihazlarının bedellerinin tarafına iade edilmesidir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Hizmet Bedellendirilmesi ve Ödenmesi” başlıklı 6.5 maddesinde “Alarmnet hizmeti gerçekleştirecek araç takip sistemlerinin ve sistemlerine ait tüm ekipmanların mülkiyeti dahil tüm haklarının her zaman sahibidir.” düzenlemesi getirilmiş olup sözleşmenin bu maddesine göre davaya konu araç takip cihazlarının mülkiyetinin davalı tarafa geçmediği, mülkiyetin davacıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının sözleşme uyarınca aldığı hizmet bedeli ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle davacı tarafın sözleşmeyi feshetme hakkı bulunmaktaysa da davacı tarafın 6102 sayılı TTK m. 18/III’e uygun bir fesih beyanında bulunmamıştır. Ancak sözleşmenin devamını sağlayacak ana unsur sözleşme konusu takip cihazlarının davalı araçlarında takılı kalması ve bu cihazlar aracılığı ile araç takip hizmetinin verilmesi olduğuna göre cihaz bedellerinin davacı tarafından davalı şirketten talep edilmesi davacı yönünden sözleşmeyi sona erdirme iradesi olarak kabul edilmesi gerekir. Çünkü dava konusu araç takip cihazlarının davacıya iadesinin yapılaması ya da bedellerinin iadesinin istenmesi ile davacının araç takip hizmetini artık vermeyeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda davacının sözleşmeyi sona erdirme iradesinde haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Hazırlanan bilirkişi raporunda davacının faturadan kaynaklı hizmet alacağının 3.245,00 TL olduğu ve davalının bu borcunu yerine getirmediği anlaşıldığından davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı nedenleri doğmuştur. Bu nedenle davacının sözleşmeyi fesih iradesi anlamına gelen araç takip cihazlarının bedellerini talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Bu gerekçelerle davacının 750,00 USD cihaz bedeli alacağı olarak talep ettiği alacak talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacının üçüncü talebi ise aylık % 10 oranında vade farkıdır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun aşağıya alıntıladığımız kararında “Vade farkı: Yasal düzenlemeler kapsamında tanımlanmış ve kabul edilmiş bir kavram değildir. Son yıllarda ülkenin içinde bulunduğu enflasyonist ortam nedeniyle yargı kararları ile ortaya çıkmış olup, para borcunun ifasındaki gecikmeden zarar gören salacaklıyı koruma amacını taşımaktadır. Bu nedenle de gerek tanımı gerek uygulanması konusunda yargısal uygulamada ve doktrinde görüş ayrılıklarına konu olmaktadır. Uygulamada gerek sözleşmelerle gerekse de faturaya “alacağın belli bir zamanda ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı” kaydı konulmak suretiyle hayata geçirilmektedir. İçtihatları birleştirmenin konusu da bunlardan faturaya “alacağın belli bir zamanda ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı” kaydı konulması ile ilgilidir.Vade farkı başta sözleşme ilişkisi kurulurken kararlaştırılabileceği gibi başta kurulmuş olan sözleşme şartlarına ek olarak , sonradan tarafların müşterek kabulü, yürüyen uygulamalar ya da genel olarak piyasa alışkanlıkları nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bundan çıkan sonuç şu olacaktır. Vade farkının sözleşmede kararlaştırıldığı ya da sonradan sürekli uygulama nedeniyle sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiği durumda faturada yer alan kayda ayrıca ihtiyaç bulunmadığından alacaklının talebini TTK’nun 23/2 maddesindeki karineye değil doğrudan sözleşmeye dayandırmak hakkına sahiptir.” (Yargıtay İBBGK 2001 / 1 Esas; 2003 / 1 Karar; 27.06.2003 Tarih) tespitinde bulunmuştur. Yargıtay’ın bu tespitine göre vade farkının talep edilebilir olmasının ilk koşulu taraflar arasında yapılmış olan sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması, sözleşme yoksa ya da sözleşmede vade farkı ile ilgili hüküm yoksa taraflar arasında vade farkının ödenmesinin teamül haline gelmiş olmasıdır. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Hizmetin Bedellendirilmesi ve Ödenmesi” başlıklı 6.1 maddesinde “Müşteri Alarmnetin veya teknik servisin gerçekleştireceği montaj çalışmaları için belirlenen maliyeti peşin, veya ön yüz bilgi formunda kararlaştırılmış tarihte öder. Aksi takdirde % 10 vade farkı öder.” düzenlemesi getirilmiş; 6.2 maddesinde de “(…) Geciken ödemelerde aylık % 10 vade farkı (…) uygulanır.” düzenlemesi getirilmiş olup bu hükümlerle sözleşmede belirlenen hizmet bedelinin gecikmesi durumunda vade farkının ödeneceği açıkça belirlenmiştir. Hazırlanan bilirkişi raporunda davacının faturadan kaynaklı hizmet alacağının 3.245,00 TL olduğu ve davalının bu borcunu yerine getirmediği anlaşıldığından davacı tarafın süresinde ödenmeyen hizmet bedeli için vade farkı talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Sözleşmede vade farkı aylık % 10 olarak kararlaştırılmış olup davacının talep ettiği vade farkı miktarının bu oranda olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Ancak hazırlanan bilirkişi raporunda hesaplanması istenilen aylık % 10 oranındaki vade farkına fatura tarihlerinden icra takibine davalının itiraz ettiği 19.01.2018 tarihi temerrüt tarihi kabul edilerek bu tarihe kadar faiz yürütüldüğü ve vade farkı alacağının bu şekilde hesaplandığı anlaşılmaktadır. Aylık % 10 vade farkının faturaya son itiraz süresinden takip tarihi olan 09.01.2018 tarihine kadar yapılması gerektiğinden bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Hazırlanan 23.10.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda fatura tarihlerinden takip tarihi olan 09.01.2018 tarihine kadar vade farkının 2.615,72 TL olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda ki gerekçeler ve hazırlanan bilirkişi raporu çerçevesinde davacının faturalara konu sözleşmesel ücret alacağı olan 3.245,00 TL’yi ve 2.615,72 TL vade farkını talep edebileceği, ancak erken fesih bedeli ile cihaz bedelini talep edemeyeceği anlaşılmakla davanın sözleşmesel ücret yönünden kabul ve vade farkı yönünden ise 1.005,95 TL talep etmiş olması nedeniyle 6100 sayılı HMK m. 26 taleple bağlılık ilkesine göre 1.005,95 TL üzerinden kabul olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacının dördüncü talebi ise icra takibinde “tahakkuk bedeli alacağı” olarak belirttiği sözleşmenin erken feshi nedeniyle bakiye sözleşme bedelidir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Yükümlülük Dışı Durumlar” başlıklı 5.2 maddesinde “Müşterinin, bu sözleşmenin 4’üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya bir aylık ödemede temerrüte düşmesi halinde, Alarmnet bu anlaşmada bahsedilen hizmetlerini durdurabilir, ayrıca müşteri yükümlülüklerini yerine getirmez veya iki ay üst üste hizmet bedelini ödemez ise Alarmnet sunulan tüm hizmetleri durdurmasıyla birlikte sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği gibi fesih tarihinden sözleşmenin süresinin biteceği tarihe kadar olan aylık ödemelere hak kazanır.” düzenlemesi getirilmiş; sözleşmenin “Hizmet Sonlandırılması veya Feshi” başlıklı 7.1 maddesinde de “Alarmnet işbu sözleşme ile taahhüt ettiği hizmeti müşterinin aylık hizmet bedellerini, tam olarak veya zamanında ödememesi, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini, yerine getirmemesi veya takdir edeceği sair haklı nedenlerle tek taraflı olarak ve herhangi bir ihbar şekline ve ihbar süresine tabi olmaksızın durdurabilir veya feshedebilir. Alarmnetin belirtilen şekilde hizmeti durdurması ve/veya feshi veya müşteri tarafından sözleşmenin feshi halinde müşteri, Alarmnete sözleşme bedelini tam olarak ve tek seferde ödemek durumundadır. Şu kadar ki Alarmnete sözleşme tarihi ile fesih tarihi arasında geçen süre ile ilgili hizmet bedeli ödenmiş ise sadece kalan sözleşme süresine ait bedeli talep eder.” düzenlemesi getirilmiş olup sözleşmedeki bu maddeler sözleşmenin davacı tarafından haklı feshi durumunda davacının yoksun kalacağı müspet zararının tazmini hükmündedir.
Yargıtay 15. HD aşağıya alıntıladığımız kararında “Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Örneğin, kira geliri kaybı, geciken ifa sebebiyle ifaya bağlı ceza (…158/ll.md.), seçimlik ceza (…158/I.md.), eksik işler bedeli, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacakları oluşturmaktadır. Özetle sözleşmenin feshedilmesi halinde sözleşmeyi feshedenin kâr kaybı isteyebilmesi için sözleşmede buna dair düzenleme bulunması gerekir. (Yargıtay 15. HD 2016 / 5887 Esas; 2018 / 1691 Karar ve 24.04.2018 Tarih) tespitinde bulunmuştur. Yargıtay’ın bu tespitine uygun olarak taraflar arasında yapılan sözleşmede müspet zararla ilgili hükümler yer almaktadır.
Hazırlanan bilirkişi raporunda davacının erken fesihten kaynaklı sözleşmenin kalan süresi için alacağının 2.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Sözleşmenin erken feshinden kaynaklı sözleşmesel ücret sözleşme bedeline göre 2.000,00 TL’dir. Ancak davacının talep ettiği müspet zarar kâr kaybı niteliğindeki müspet zarardır. Bilirkişi raporunda hesaplanan 2.000,00 TL ise sözleşmenin devamı halinde elde edeceği bürüt gelirdir. Bu durumda sözleşme devam etseydi davacının elde edeceği net kârının tespiti gerekmektedir. Bu gerekçeyle dosya tekrar mali müşavir bilirkişiye verilerek davalının araçlarına takılan araç takip cihazı hizmetinden ötürü davacının net kâr oranının ne kadar olduğu ve sözleşmenin olağan süresinde devam etmesi durumunda toplam net kâr kaybının ne kadar olacağı konusunda rapor hazırlanması istenilmiştir.
Hazırlanan 23.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının net kâr kaybının 1.600,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacının sözleşmenin feshinden sözleşmenin bitiş süresine kadar yoksun kaldığı gelir kaybını talep etmesinde hukuki yararı bulunmaktadır. Bu gerekçelerle davacının 3.016,78 TL tahakkuk bedeli alacağı olarak talep ettiği sözleşmenin erken feshine ilişkin alacak talebinin 1.600,00 TL olarak kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı taraf takip tarihine kadar faiz talebinde bulunmamıştır. Bu nedenle davalı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 117’ye göre icra takibi ile temerrüte düşmüş olup bilirkişi raporundaki faiz hesabı dikkate alınmamıştır.
Davacı icra takibinde TCMB avans faiz oranının iki katı faiz talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Hizmetin Bedellendirilmesi ve Ödenmesi” başlıklı 6.2 maddesinde temerrüt halinde TCMB avans niteliğindeki faiz oranının iki katı oranında temerrüt faizi uygulanacağı belirlendiğinden takibin aynı koşullarda ki faiz oranıyla devamına karar verilmiştir.
Davacının alacak kalemlerinden sözleşmesel ücretinin faturaya dayanıyor alması, vade farkı alacağının da fatura bedeli üzerinden hesaplanacak olması, araç takip cihazlarının bedelinin belli olması, araç takip cihazlarından ne kadar net kâr elde edebileceğinin hesaplanabilir olması nedeniyle bu alacak kalemlerinin likit olduğu, davalı tarafın taraf olduğu sözleşmeden kaynaklı ücret ödeme borcunu yerine getirmediği halde icra takibinin tamamına itirazda bulunması iyiniyetli olmadığından davacı lehine davanın kabul edilen kısmı üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile sözleşmesel ücret alacağı olarak 3.245,00-TL, vade farkı alacağı olarak 6100 sayılı HMK 26 talepte bağlılık ilkesine göre 1.005,95-TL, davacının tahakkuk bedeli alacağı olarak talep ettiği sözleşmenin erken feshine ilişkin alacak talebi olarak 1.600,00-TL toplamı olan 5.850,95-TL üzerinden devamına, takibin aynı koşullarda faiz oranı ile devamına,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan 5.850,95-TL üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Araç takip sistemi, cihaz bedeli alacağı talebinin REDDİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 399,68-TL nispi karar harcının peşin alınan 141,65-TL harçtan mahsubu ile eksik 258,03-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 1.008,50-TL ( 700,00-TL BK ücreti, 308,50-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 524,62-TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam ‭182,75‬-TL ( 35,90-TL BH, 141,65-TL PH, 5,20-TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/12/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır