Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1170 E. 2021/250 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1170 Esas
KARAR NO:2021/250

DAVA:Tespit
DAVA TARİHİ:12/12/2018
KARAR TARİHİ:18/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 13.06.1988 tarihinde kurulmuş davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, bu şirkette %10 oranında paya sahip olduğunu,şirket ortağı olan davacının şirketten olan paylarını hiçbir şekilde devretmediğini, buna rağmen şirket genel kurullarına çağrılmadığını ve kendisine bilgi verilmediğini,şirket ile alakalı sorduğu soruların cevapsız kaldığını, şirket merkezine girmesinin engellendiğini ileri sürerek şirketteki ortaklık payının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava dilekçesi ekinde sunulan vekaletnamenin verilmesinden itibaren 21 yıl 7 ay geçtiğini, vekaletnamenin zamanaşımına uğradığını, davacının gerçek iradesi ile davanın açıldığı tarihteki iradesinin aynı olup olmadığının belirli olmadığını,geçersiz vekaletnameye dayalı olarak verilen tevkil vekaletnamenin de geçerliliği olmadığından davanın reddinin gerektiğini,davacının 1988 yılında pay sahibi olduğunu ileri sürdüğünü, o tarihten bu yana 31 senetlin geçtiğini,davacının pay sahipliğine ilişkin olarak hiçbir delil ibraz etmemesi ve İddia ettiği olaylara karşılık bugüne kadar dava açılmamasının hayatın olağan akışına ayktn olduğunu, şirket karar defterinde davacının hisselerini …’de devrettiğinin görüldüğünü, devir keyfiyetinin şirket yönetim kumlu tarafından 6 no’lu ve 27,12.1989 tarihli karar ile pay defterine işlendiğini,davacının hissedarlığı sona erdiği için bugüne kadar yapılan genel kurul kararlarına itiraz etmediğini, davacı gerçekten hisselerini devretmeseydi bu kadar yıl sessiz kalmayacağnı,davacının bugüne kadar yapılan genel kurullara karşı herhangi bir itirazda bulunmaması ve hissedar olduğunu gösteren belgelerle şirkete başvurmaması sonucunda dava hakkının bulunmadığım, zira hissedarlığının tespiti için dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu,şirketin hisselerinin önceden nama yazılı olduğunu, daha sonradan hamiline yazılı hale getirilerek senet bastırıldığım ve bu senetlerin ortaklara teslim edildiğini,davacının ticaret sicil kayıtlarına göre de şirket hissedarı olmadığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları celp edilmiştir.
Ortaklığın tespiti yönünden şirket kayıtları üzerinde yaptırılan inceleme sonucunda aldırılan 23.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda ” Rapor içerisinde belirttiğim üzere, davacının davalı şirketin kurucu ortağı olduğu, davalı şirketin ortaklar pay defterinin 5 nolu üyesi olarak kayda alınmış olduğu ve yine pay defterinde davacının sahibi olduğu şirket paylarını …’e satışını yaptığının yazılı olduğu,şirket hisselerinin devrinin kabulüne dair şirketin yönetim kurulu üyelerinin iki imzalı olarak almış olduğu 27.12.1989 tarihi ve 6 nolu kararın mevcut olduğu, davacının bu kararı kabul etmediğini, şirkete ait hisselerinin satışı konusunda herhangi bir hisse satışı yaptığına dair sözleşme imzalamadığını ve bu konuda dosyaya sunulmuş bir belgenin bulunmadığı,Şirketin hisse senetlerinin nama yazılı oluşundan dolayı hisse senetlerinin devrinin 6762 Sayılı TTK.nun 490.ncı maddesine göre devrinin yapıldığı konusunun kanıtlanması gerektiği kanısına varılmıştır ” görüşü bildirilmiştir.
Yaptırılan itirazların değerlendirilmesi için bilirkişi heyetinden rapor alınmış, bilirkişi heyetinin dosyaya sunduğu 15/01/2021 tarihli ek raporda “somut olaya uygulanacak mevzuatın devir iddiasına konu 27.12,1989 tarihi esas alınarak 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu (“eTTK”) olarak belirlendiği,davaya konu nama yazılı payların devredildiği iddia edilen tarihte senede bağlanmadığı, bu nedenle işbu bilirkişi raporunda “çıplak pay” olduklarının kabul edildiği,pay defterindeki kayıtların pay sahipliğine “karine” teşkil ettiği ve gerçek pay sahibinin araştınlmasında/tespitinde kesin delil olarak kabul edilemeyeceği, ancak bu pay defterindeki kayıtların aksi herhangi bir biçimde ispat edilene kadar doğru kabul edüeceği,payların el değiştirmesi halinde işlem taraflarının devreden ve devralan olacağı, davalı ortaklığın ise bu değişikliğin kendisine karşı hüküm ifade etmesi için bildirim yapılması gereken “ilgili” konumunda olduğu, bu nedenle davalının, davacının pay sahibi olmadığım ispat yükü altında olmadığı,kaldı ki e TTK m. 66 ve m. 68 hükümleri uyarınca, pay devrinin yapıldığım gösteren kayıtlar o dönemde davalı şirket uhdesinde bulunuyor olsa dahi bunların saklanması gereken azami sürenin mevzuatta on yıl olarak öngörüldüğü, bu nedenle davalının dava tarihine dek kayıtlan saklamakla yükümlü (de) olmadığı,davacının kendisine ait çıplak paylan …’e hiçbir zaman temlik etmediğini ispatlayamadığı, dolayısıyla pay sahibi olduğunun tespiti talebinin reddinin gerektiği,kaldı ki davanın kabulü durumunda dava dışı …’in de etkileneceği, oysa anılan gerçek kişinin huzurdaki davada taraf olmadığı, bu nedenle de davanın kabulüne karar verilemeyeceği ” görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, Anonim şirketteki ortaklık payının tespiti davasıdır. Getirtilen sicil kayıtlarının incelenmesine göre …. A.Ş. 13.06.1988 yılında kurulmuş olup davacı taraf o tarih itibariyle şirket sermayesinin %10’u olan 50.000 TL nominal şirket hissesine sahiptir. Şirket ana sözleşmesinde pay senetlerinin nama yazılı olup bastırılabileceği belirlenmiş ise de payların senede bastırılarak dağıtıldığını gösteren ne bir yönetim kurulu kararı, ne sicil kaydı ne de davacı tarafça sunulu somut bir delil bulunmamakta olup pay “çıplak pay” yani senede bağlanmamış pay konumundadır. Zaten senede bağlı pay olsaydı davacının ortaklığını ispat etmesi oldukça kolay olup somut davada delil olarak sunulabilirdi fakat pay bastırılmamış olduğundan bu mümkün olmamıştır. Ortaklar pay defterinde 27.12.1989 tarih ve 6 No’lu karar uyarınca davacının sahip olduğu hisselerini …’e devredip teslim ettiği, devrin kabulü ile pay defterini işlenmesine karar verildiği anlaşılmakta olup 6762 sayılı TTK hükümleri uyarınca alınan bu karar pay sahipliğinin kazanılmasında etkisi olmayıp bildirici ve açıklayıcı bir kayıttır. Pay sahipliğinin devredildiği yönünde karine oluşturmakta olup aksi ispat edilinceye kadar da geçerlidir. Gelinen bu noktada ispat yükü önem taşımakta olup gerçekleşmediği iddia edilen devir sözleşmesinde davalı şirket taraf konumunda olmayıp devrin gerçekleştiğini ispatla mükellef değildir. Hukuken ispat yükünün davalı şirkette olduğunu söylemek mümkün olmayıp ortaklık payının tespitini isteyen davacı bunu ispat etmek zorunda olup bu yönde dosyaya sunulan somut, yazılı ve açık bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca gerçekleşmediği iddia edilen devir sözleşmesinin üzerinden 30 yıl geçmiş olmakla gerek eski 6762 sayılı TTK’da gerekse 6102 sayılı TTK’da pay sahipliğinin kullanılması için çeşitli hukuki koruma ve başvuru argümanları mevcut olup davacı tarafından bunlardan hiçbirine müracaat edilmemesi MK 2. Maddeye göre dürüstlük kuralına da aykırı olup ispat edilmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 1.100,00-TL bilirkişi ücreti ve 17,70 TL tebligat masrafı toplam 1.117,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/03/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …