Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1084 E. 2021/1034 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1084 Esas
KARAR NO:2021/1034

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:20/11/2018
KARAR TARİHİ:15/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’nün 233 sayılı KHK ile kurulmuş bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğunu, kuruluşun genel temizlik ve salon yemek servis hizmetinin ihale ile alt işverenlere verildiğini, 2012-2013 ve 2014-2015 dönemi için ihaleyi kazanan davalı … San. Ve Tic.Ltd.Şti. ile akdedilen hizmet alım sözleşmesi ve eki teknik şartnamede tarafların hizmet alım sözleşmesine konu iş ve işyerlerinde çalıştırdıkları personelin iş sözleşmesinin feshi durumunda her türlü işçilik alacaklarından ihale yüklenicisi olan firmanın sorumlu olduğunun kararlaştırıldığını, Hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışan dava dışı işçi …’a kıdem tazminatına karşılık olarak 19.177,56 TL ödendiğini, bu ödemenin 11.556,35 TL’sinin dava dışı işçi …’un davalı şirket adına çalıştığı döneme denk geldiğini beyan edip, 11.556,35 TL’nin ödeme tarihi olan 27.09.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmede kıdem tazminatı niteliğindeki alacakların yüklenici firmalar tarafından ödeneceğine daire herhangi bir ibare bulunmadığını, rücu talebine sebep olan alacak kalemi kıdem tazminatı olup, işçinin kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı irdelenmeksizin ve bu hususta herhangi bir yargılama yapılmaksızın dava dışı işçiye ödeme yapılması neticesinde rücu talebinde bulunulmasının mümkün olmadığını, 6552 sayılı kanun ile İş Kanununun 112. Maddesinde yapılan değişiklikle kıdem tazminatından sorumluluğun kamu kurumlarında olduğu açıkça hüküm altına alınmış olup, bahsi geçen değişiklik ile getirilmek istenen amacın ihale usulü ile hizmet veren yüklenici firmaların çok kısa süre hizmet vermelerine rağmen baştan beri kurumların hizmetinde çalışan işçilerin uzun dönemlere tekabül eden kıdem tazminatlarından asıl işveren sıfatıyla kamu kurumlarının sorumlu tutulmalarını sağlamak olduğunu, hatta bir bakıma bu kanun tarihinden önceki uygulamalarda kamu kurumlarının muvazaa yaptığı da yasa koyucu tarafından kabul edildiğini, şartname ve devamındaki sözleşme, davacı işverenin kanun karşısındaki sorumluluğunu devre dışı bırakamayacağını, bunun aksine sözleşme ile kararlaştırılan maddeler kanunun emredici hükmüne muhalefet ettiğinden yok hükmünde olup davacının bu iddiaya dayanarak davalı şirketlerden rücuen talepte bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının talep ettiği faiz başlangıç tarihinin kabulünün mümkün olmadığını, Zira rücu ilişkisine dayandığı iddia edilen alacak kalemlerine ilişkin olarak müvekkilinin daha evvel temerrüde düşürülmediğini, mütemerrit konumda olmayan müvekkilden tahsil edilmesi talep olunan alacaklar için faizin ödeme tarihinden başlatılması talebinin de bu haliyle reddi gerektiğini ve dava konusu olaya yasal faiz olabilecek iken ticari temerrüt faizi talebinin kabulünün mümkün olmadığı ve davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 05/02/2020 tarihli ara karar ile iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, tarafların alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
13/05/2020 tarihli raporunda bilirkişi; davacı asıl işverenin rücu alacağının 11.483,57 TL olduğu ve 11.483,57 TL’nin davalı şirketten ödeme tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren avans faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin gerektiği, 5.741,78 TL olduğu ve 5.741,78 TL’nin davalı şirketten ödeme tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren avans faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Mahkememizce bu kez 03/03/2021 tarihli ara karar ile bilirkişi raporuna itirazlar doğrultusunda çelişkilerin giderilmesi amacıyla bilirkişi ek raporu alınmasına karar verilmiştir.
21/10/2021 tarihli ek raporunda bilirkişi heyeti; itirazlar doğrultusunda kök raporda değişiklik yapılmayacağının tespitine varıldığını, davacı asıl işverenin rücu alacağının 11.483,57 TL olduğu ve 11.483,57 TL’nin davalı şirketten ödeme tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren avans faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin gerektiği, 5.741,78 TL olduğu ve 5.741,78 TL’nin davalı şirketten ödeme tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren avans faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
4857 Sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerin sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.

Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.
İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.
İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de aynı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır.Kural olarak her yüklenici çalıştırdığı işçinin işçilik haklarından kendi çalıştırdığı dönemle sorumludur. Aynı işin devamı niteliğinde davacıya bağlı yerlerde hizmet verip dava dışı işçiyi çalıştıran diğer firmalar içinde sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemeler çerçevesinde davacıyı sorumlu tutmak mümkün değildir. Buna göre davacı kurum davalı firmaların işçiyi çalıştırdıkları döneme isabet eden işçilik alacaklarını davalıdan isteme hakkına sahiptir. BK.nun 167. Maddesinin dava konusu olayda uygulanması mümkün değildir. Zira sözleşme ve ihale dokümanında sorumluluk belirlenmiş olup dava dışı işçiyi çalıştıran şirketlerin aralarında müteselsil sorumluluğu gerektirir hukuki veya fiili irtibat bulunmamaktadır. Bu açıklamalara göre işçinin, kıdem tazminatı için davacı kurumun sorumlu tutulması İş Kanununundan kaynaklanan bir zorunluluktur.
Dava konusu olayda da davalı şirket ile davacı … arasında sözleşmeye dayalı ilişkinin bulunduğu, taraflar arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisi mevcut olup dava, asıl işveren davacının, davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin kıdem tazminatı ödemek zorunda kaldığı miktarın davalı şirketten rücuen tahsili istemine ilişkin davada, işverenin dava dışı işçinin kendi yanlarında çalıştığı döneme isabet eden miktarından sorumlu olduklarının kabulü gerekir.
Davalı şirketin sorumlu olduğu tutar Yargıtay uygulamalarına göre usul ve yasaya uygun denetime elverişli kök raporda hesaplandığı ve itirazların değerlendirildiği ek raporda herhangi bir değişikliğe gidilmesini gerektirecek sebep bulunmadığı, kök raporun hükme esas alınabileceğine kaanat getirilerek davadışı işçi …’un davalı şirketteki 01/04/2012-01/02/2016 tarihleri arasındaki 1400 günlük çalışmasına göre 11.483,57TL’ lik kıdem tazminatı ödemesinin davalı şirketten ödeme tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren taraflar arsındaki işin ticari iş olması nedeniyle avans faiz işletilerek tahsiline, aşkın talep bulunması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
11.483,57 TL’nin davalıdan ödeme tarihi olan 27/09/2018’den itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 784,44-TL nispi karar harcının peşin alınan 197,36-TL harçtan mahsubu ile eksik 587,08-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 1.912,00-TL ( 1.750,00-TL BK ücreti, 162,00-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 1.899,96-TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam ‭238,46‬-TL ( 35,90-TL BH, 197,36-TL PH, 5,20-TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 72,78‬-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALIYA VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır