Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1047 E. 2021/350 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/529
KARAR NO :2021/346

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:23/08/2019
KARAR TARİHİ:14/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, davalıların kendisine gönderilen İlamsız Takipte Ödeme Emrine (Örnek 7) karşı borca haksız olarak itiraz ettiğini, itiraz üzerine arabuluculuğa başvurulmuş olup arabuluculuk görüşmelerinin anlaşmama olarak neticelenmiş olup son tutanak aslının ekte olduğunu, davalıların itirazlarının yersiz olduğunu, davacının takip ve dava konusunun, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği “… Mah. …Cad. … No:… …/…” adresinde yapılan dekorasyon işlerinden dolayı bakiye 52.524,00 TL alacaklı olduğunu, davalıların itiraz dilekçesinde icra takibine konu olan ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklanan borcu ikrar ettiğini, bu borcun 50.000,00 TL’.sini elden verildiğini geri kalan için de 4 adet bono düzenlenip vadesi geldiğinde ödendiğini iddia ettiğini, söz konusu bonolarla ilgili davacının ilgisi ve bilgisi olmadığını, ayrıca bonoların lehtarı veya cirantasının davacı şirket olmadığı gibi davacı şirkete ödeme de yapılmadığını, söz konusu senetlerin sözleşme gereği yapılan dekorasyon işlerinden kaynaklanan alacağa istinaden verildiğini ve karşılığının davacı şirkete ödendiğini davalıların yazılı belgelerle ispat etmesi gerektiğini, davalıların haksız ve kötü niyetli olarak, zaman kazanmak, borcu sürecini uzatmak kastıyla borca itiraz ettiğini, davalı tarafın takip meblağı kadar taraflarına borçlu olduğunun dosya üzerinde inceleme yapıldığı takdirde tespit edileceğini, icra takibin davalının haksız itirazları neticesi durmuş olduğundan, davalı hakkında % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı isteme ve borca itirazının iptali için iş bu davayı ikame etmek zarureti hâsıl olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu borca haksız itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, borçlunun, alacak likit olduğundan. % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu olan ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklı olarak davalıların herhangi borcu bulunmadığını, davalıların aşağıda ayrıntılı izah edileceği üzere sözleşmeden kaynaklanan bütün borçlarını ödediklerini ve buna ilişkin olarak vermiş oldukları senetleri de geri aldıklarını, davacı şirket yetkilisi olan … ile davalılar arasında … Mah. …Cad. No:…’deki iş yerinin tadilat ve dekorasyonunun yapılması konusunda dava konusu sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin sözleşme bedeli başlıklı 5. maddesinde sözleşme bedeli olarak 170.000 (Yüzyetmişbin) TL karşılığında anlaşıldığını, yine sözleşmenin ödemeler başlıklı 6. Maddesinde ise “sözleşme bedelinin sözleşmenin imzalanmasına müteakip peşinen aşağıdaki şekilde olacaktır” demek suretiyle sözleşme bedelinin nasıl ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu madde gereğince nakit avans olarak peşinen 50.000 TL davacı şirketin tek yetkilisi olan … tarafından teslim alındığını ve sözleşme metnine de bu bedeli elden teslim aldığına dair imza attığını, kalan bakiyenin ise, 30/04/2018 vadeli 50.000 TL, 30/05/2018 vadeli 25.000 TL, 30/06/2018 vadeli 25.000 TL ve 30/07/2018 vadeli olmak üzere toplam 120.000 TL lik bononun, şirket yetkilisi olan …’nın talebi üzerine kendi adına düzenlenerek verildiğini, bu senetlerin tamamının vadesi geldiğinde elden ödeme yapılarak senetlerin geri alındığını, davalıların borcun tamamını ödediklerini, her ne kadar davacı vekili bonoların sözleşme karşılığı verilmediğini belirtmiş ise de, sözleşmenin 6. Maddesinde kalan bakiyenin vade ve miktar belirtmek suretiyle 4 adet bono ile yapıldığı sabit olduğunu, davacının bu bonoların sözleşme karşılığı verilmediği iddiası hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, yine davacının bonolardan davacı şirketin ilgisi ve bilgisi olmadığını ve lehtarında şirket olmadığını belirttiğini, ekte sunmuş oldukları 19 Nisan 2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 698. Sayfasında davacı şirketin tek yetkilisinin … olduğunun görüleceğini, sözleşmeyi imzalayan sözleşme bedeli olarak nakit 50.000 TL yi alan ve senetleri alan kişinin de … olduğunu, bu nedenle davacı şirketin bu ödemlerden ve bonolardan ilgisinin bilgisinin olmadığı iddiasının MK 2 dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gibi ticari örf ve adetleri ile de bağdaşmadığını, davacı tarafın şirket ödemelerinin yapılmadığını kanıtlayacak herhangi bir delil ortaya koyamadığını, sadece sözleşmeyi delil olarak sunarak afaki olarak dava konusu bedelin tahsilini istediğini, yukarıda kısaca izah edilen ve yargılama aşamasında ortaya çıkacak nedenlerden dolayı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun açılmış davanın reddine, İİK uyarınca haksız ve kötü niyetli olarak açılan icra takibi nedeniyle davacının Yüzde 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 24/06/2020 tarihli ara karar ile dosya içeriği delil ve belgeler ile tarafların uyuşmazlık konusu dönem ticari defter ve kayıtları üzerinde, taraf iddialarının yerindeliği, davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
09/12/2020 tarihli raporunda bilirkişi özetle; Tarafların incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre, her iki taraf ticari defterlerinde de davacı ile davalı taraf arasında herhangi bir fatura veya ödeme kaydının bulunmadığı, davalı tarafın davacı tarafa vermiş olduğu iddia edilen senetlerin, davacı ticari defterlerine işlenmediği, davalı taraf ticari defterlerine yasa gereği işlenme zorunluluğu bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Dava, İİK mad. 67’ye dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafın 52.524,00 TL asıl alacak ve asıl alacağa yıllık avans faizi yürütülmek suretiyle tahsili istemi ile ilamsız takip yolu ile icra takibinde bulunulduğu ve fakat davalının borca itirazı sonucu icra takibinin İİK’nın 66. maddesi uyarınca durduğu
saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine göre bu itirazın iptali davasının İİK mad. 67’de öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 1 yıllık süresi içinde açıldığı da tespit olunmuştur.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, İİK m.67 uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan bedel kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 Sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).
Davalı, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle ödenmiş olduğu iddia olunan ssenetler davalı elindedir ve onun tarafından mahkemeye sunulmuş olup bu durum belirtilen bonoların ödendiğine karine oluşturmaktadır.Dosyaya sunulan 19/04/2017 tarihli 9309 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde davacı şirket müdürü olarak …’nın seçildiği ve münferiden temsile yetkili olduğunun belirtildiği,sözleşmeyi imzalayarak sözleşme bedeli olarak nakdi 50.000 TL yi alan ve senetleri alan kişi de … olduğu, davalılar tarafından dosyaya sunulan bono asılları incelendiğinde 30/04/2018 vade tarihli 50.000,00TL Bedelli, 30/05/20183 vade tarihli 25.000,00TL Bedelli, 30/06/2018 vade tarihli 25.000,00TL Bedelli,30/07/2018 vade tarihli 20.000,00TL Bedelli nakden kayıtlı bonolarda , keşidecinin davalı …, kefilin … ve lehtarın … olduğu, bu durumda davalının ödenmediği iddiasının ispat yükünün davacıya geçtiği anlaşılmaktadır. 09/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda davacı ve davalının uyuşmazlık dönemine ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresinde yaptırıldığı, HMK m 222 uyarınca lehlerine delil teşkil edebileceği ,davalının yasa gereği işletme defteri tuttuğu, davalı taraf ticari defterlerinde davacıyla ilgili herhangi bir fatura kaydı bulunmadığı, senetlerin deftere işlenmediği tespit edimiştir. Davacının ticari defterelerine göre davalı ile aralarındaki alacak ilişkisine yönelik herhangi bir kayıt bulunmadığı, senetlerin ticari defterelere işlenme zorunluluğunun olmaması dolayısıyla dosyadaki tüm belge vedeliller birlikte değerlendirildiğinde davacının alacaklı olduğunu ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 59,30 TL harcın, peşin alınan 634,36 TL harçtan mahsubu ile artan 575,06 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.628,12 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan arabulucuya 1.320,00 TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.320,00 TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davacı karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/04/2021

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır