Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1046 E. 2019/858 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1046
KARAR NO : 2019/858

DAVA : Muazaranın Giderilmesi
DAVA TARİHİ : 06/10/2009
KARAR TARİHİ : 12/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Muazaranın Giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Alman menşeli bir şirket olduğunu, davalıların ortağı bulundukları dava dışı … A.Ş ile arasında 22.05.2007 tarihinde bir “…” başlıklı bir üretim sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca dava dışı …’ın müvekkili şirket’ten yüklü miktarda ürün siparişlerinde bulunduğunu, bunun üzerine müvekkili şirketin, 22.05.2007 – 22.08.2008 tarihleri arasında toplamda 1.354.245,67 Euro’luk ürünü …’a satıp sevkettiği, ancak müteaddit uyarılara rağmen satın alınan ürünlerin bedelinin dava dışı … tarafından ödenmediğini, bunun üzerine, …ın ortakları olan davalı gerçek kişiler ile müvekkili şirket arasında borçların ödenmesi konusunda ödeme planını içerir bir anlaşma yapıldığını, ayrıca 03.03.2008 tarihinde yine davalı gerçek kişiler ile müvekkili şirket arasında akdedilen alacağın temliki protokolü ile davalıların, …’ın borçlarını ödenmeyi garanti ettiklerini, protokolden de anlaşılacağı üzere davalıların 1.354.245,67 Euro tutarındaki borcu ikrar edip, ödeme taahhüdü altına girdiklerini, protokole göre; protokol ekindeki -15.01.2008 tarihinde yine … adına davalı … tarafından imzalanan borç dökümünde belirtilen 1.354.245,67 Euro tutarındaki borcun tasfiyesini teminen, davalıların müştereken malik oldukları … İlçesi, Halaskargazi mah. 64.Pafta, 676 Ada, 12 Parsel’de kayıtlı taşınmazın 2. ve 1.bodrumda deposu olan, asma katlı, 1.katla bağlantılı mağaza, zemin bir, 3 no’lu bağımsız bölümün kira sözleşmesinden doğan kira bedeli alacağının davalılar tarafından müvekkili şirkete gayrikabili rücu olarak temlik edildiğini, davalıların, ödemelerin azami sınırının, protokol’ün imzalandığı tarihte Amerikan Doları kuru üzerinden hesaplanan 1.923.281 USD tutarında olacağını; toplam tutarın 8 taksitle ve Amerikan Doları para cinsi üzerinden yapılacağı kaydı ile taahhüdünün, müvekkil şirket tarafından kabul edildiğini, buna göre, 01 Temmuz 2009 tarihinde 210.000 USD, 01 Temmuz 2010 tarihinde 216.300 USD, 01 Temmuz 2011 tarihinde 222.789 USD, 01 Temmuz 2012 tarihinde 240.000 USD, 01 Temmuz 2013 tarihinde 247.200 USD, 01 Temmuz 2014 tarihinde 254.616 USD, 01 Temmuz 2015 tarihinde 262.254 USD ve son olarak 01 Temmuz 2016 tarihinde 270.122 USD değerindeki kira gelirlerinin, BK 162.md. uyarınca müvekkili şirkete temlik edildiğini, taraflar arasında imzalanan protokol uyarınca davalıların anılan borcun … A.Ş. tarafından ödenmemesi halinde hiçbir ihbar, ihtar veya hüküm istihsaline gerek duymaksızın anılan taşınmazın kiracısına başvurulabileceğini ve temlik edilmiş olan kira gelirlerinin 15.01.2008 tarihli borç dökümünde belirtilen borç için, ihbar tarihi itibariyle bakiyesini aşmamak kayıt ve şartıyla protokolde belirtilen toplam temlik miktarı tamamlanana kadar kendi hesabına yatırılmasına yönelik temlik ihbarında bulabileceğini gayrikabili rücu olarak kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, davalılarca protokol ile taahhüt edilen yazılı ödeme planına uyulmaması ve yapılan şifahi görüşmelerden de bir netice alınamaması nedeni ile müvekkili şirketin, öncelikle 22.07.2008 tarihinde şirkete bilgi vererek 13.08.2008 tarihinde 498.500 Euro değerindeki banka teminat mektubunu açmak zorunda kaldığını, geri kalan tutarın da mükerrer sözlü ve yazılı görüşmelere rağmen ödenmemesi üzerine, müvekkili şirketin 26.02.2009 takip tarihi itibari ile 700.587,20 Euro tutarındaki alacağını, Beyoğlu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile talep ettiğini, takibe kısmen itiraz eden … vekilinin, 9 Mart 2009 tarihli dilekçesinde …’ın kendi iflasını talep ettiğini, davanın derdest olduğunu beyan ettiğini, …’ın borcunu ödeme acziyetine dair beyanı ve İstanbul Asliye …Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı dosyası ile derdest iflas davası karşısında Müvekkili Şirket açısından, davalıların garanti ettikleri temliknamenin gereğinin yerine getirilmesini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, bu iflas davasına müvekkili tarafından 15.07.2009 tarihinde müdahil olma talebi ile başvurulduğunu, davalıların Protokol ile taahhüt edilen ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeni ile protokol hükümlerine uygun olarak mezkur taşınmazda bulunan eski kiracı …A.Ş.’ye 25.08.2008 tarihinde çekilen bir ihtarname ile taşınmaz sahibine olan kira borçlarının, 03.03.2008 tarihli Protokol nedeniyle Müvekkil Şirket’e ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, 09.06.2009 tarihli ihtarnamesi ile … vekilinin; kiracı …A.Ş.’nin 13.05.2009 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kira sözleşmesini feshettiğini ve mecuru 12.05.2009 tarihinde tahliye ettiğini müvekkili şirket’e bildirdiğini, yeni kiracı konusunda ise kötü niyetli davranılarak herhangi bir bilgilendirme yapıldığını, mecura bu tarihten sonra yeni kiracı olarak …Şti. isimli bir şirketin yerleştiğini, 14.08.2009 tarihinde davalılara çekilen bir ihtarname ile yeni kiracı ile yapılmış sözleşmeni örneğinin ve alınacak kira ücretinin müvekkili şirkete ödenmesinin talep edildiğini, buna paralel olarak 19.08.2009 tarihinde yeni kiracı … Şti.ne çekilen ihtarname ile de 03.03.2008 tarihli protokole atıfta bulunularak kiracı ücretinin müvekkili şirkete ödenmesi konusunda yeni kiracının protokolün 2. maddesi uyarınca bilgilendirildiğini, bunun üzerine davalılar vekilinin 19 ve 24 Ağustos 2009 tarihli ihtarnameleri ile öncelikle 03.03.2008 tarihli protokolün varlığını kabul edip eski kiracı kira sözleşmesini feshettiğinden alacağın temlikinin sonlandığını ve temlik konusu muhtemel kira alacağının ortadan kalktığının bildirildiğini, oysa protokolün mecur üzerinde ve kiracılardan bağımsız olarak yapıldığını, ne eski kiracının ne de yeni kiracının protokolün tarafı olmayıp protokol ile ulaşılmak istenen amacın mecurdan elde edilecek kira alacağı ile davalılar tarafından ödenileceği talep edilen borcun tasfiyesi olduğunun iddia edilerek taraflar arasında akdedilen 03.03.2008 tarihli alacağın temliki protokolü gereğince müvekkili şirkete temlik edilen mecurdan doğan kira alacağının geçerliliğinin tespiti ile bu husustaki muarazanın giderilmesine karar verilmesinin istendiğini, 12.07.2010 tarihinde verilen ıslah dilekçesiyle de fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla protokol uyarınca şimdilik 210.000 USD alacağın ticari işlerde uygulanan avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; davacı şirket ile müvekkilleri arasında dava dilekçesinde yazılı olduğu gibi bir “garanti” sözleşmesi imza edilmediğini, “gayrimenkul temliki” konulu bir sözleşme’ de imza edilmediğini, müvekkili davalıların diğer davalı … Şirketi’nden olan kira alacaklarının davacı şirkete temlik edildiğine dair bir temlik sözleşmesi’ de imza edilmediğini, davacı ile akdedilen tek sözleşmenin… adresindeki…”3″ bağımsız bölüm numaralı taşınmazın, kiracı …A.Ş. ile yapılan “kira sözleşmesi”nden kaynaklanan ve bu sözleşme ayakta durduğu müddetçe tahakkuk edecek kira gelirlerinin temliki olduğunu, bu kira sözleşmesi kiracı …a.ş. tarafından tek taraflı feshedilmekle, kira gelirinin temlikini içeren sözleşmenin kendiliğinden sonlandığını, bu fesih ve taşınmazın tahliyesi sonrasında bahse konu “3” bağımsız bölüm numaralı taşınmazın 01.07.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile … Şirketi’ ne kiraya verildiğini, halen bahse konu taşınmazda … Şirketi’nin kiracı sıfatıyla faaliyet gösterdiğini, davacının iddia ettiği gibi …A.Ş.’ nin mecuru tahliyesinden sonra bu bağımsız bölümü davalılardan … Şirketi’nin kiralaması gibi bir durumun söz konusu olmadığnıı, müvekkillerinin temlike konu kira sözleşmesinin kiracısı …A.Ş’ nin kira sözleşmesine devam etmeye icbar etmek hak ve yetkisi bulunmadığı gibi, tamamen inisiyatifi dışında kiracının sözleşmeden kaynaklanan fesih yetkisini kullanarak temlike konu kira söz leşmesini feshetmiş olması dolayısı ile de müvekkili davalıların bu anlamda devam eden bir sorumluluklarının bulunmadığı iddia edilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Diğer davalı … Şirketi vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; müvekkilinin diğer davalılardan Rumeli Cad. N:…numaralı bağımsız bölümü 11.01.2008 tarihinde yaptıkları kira sözleşmesi ile kiraladığını, halen de burada kiracı olduğunı, müvekkilinin sadece 1 numaralı bağımsız bölümün kiracısı olup 3 nolu bağımsız bölümle ilgisinin bulunmadığını, davacı tarafça kendilerinden protokole atıf yapılarak ödeme talebinde bulunulmuş ise de bu talebin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. …K sayılı dosyasından 31/12/2012 tarihli kararında, ”Yapılan yargılamadan toplanan delillerden; davacı ile davalılardan …, …, … arasında bu davalıların ortağı olduğu dava dışı … A.Ş.nin davacıya olan borcu nedeniyle 03.03.2008 tarihinde protokol düzenlenerek bu davalılara ait İstanbul İli Şişli İlçesi … Mah…. ada… parsel sayılı taşınmazın 2 ve 1. bodrumunda deposu olan asma katlı 1. katla bağlantılı mağaza, zemin 1, 3 nolu bağımsız bölümün kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesinden doğan kira bedeli alacağının dava dışı … A.Ş.nin davacıya olan borcunu tasfiyesini teminen her biri kendilerine düşen hisse/kira parası oranında ve toplamda azami 1.923.281 USD bedelle sınırlı olmak üzere davacıya temlik edilip, borcun … A.Ş. tarafından ödenmemesi halinde temlik edilen bedeller ile davacı şirketin borcunun kapatılacağının gayrikabili rücu olarak kabul, beyan ve taahhüt edildiği ve protokolün 2. bendinde de temlik edilen aylık kira bedellerinin tek tek belirtildiği, dava dışı … A.Ş.nin İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı dosyasında iflasını istemiş olup dava dışı bu borçlu tarafından borcun ödenmediği hususunda taraflar arsında çekişme bulunmadığı, protokolde imzası bulunan davalılar tarafından protokolde temlike konu kira bedellerini ödeyecek olan protokol tarihindeki kiracının kendiliğinden akdi feshederek kiralananı boşaltması sebebiyle protokolün hükümsüz kaldığı savunulmuş ise de protokolün kiracılardan bağımsız olarak yapılmış olup protokol tarihindeki kiracının kira akdini feshedip kiralananı boşaltmasının protokolü geçersiz hale getirmesinin mümkün bulunmadığı, taraflar arasındaki protokolün amacının asıl borçlu … A.Ş. tarafından ödenmemesi halinde davacıya olan borcun protokolde imzası bulunan davalılara ait taşınmazdan gelen kira bedeliyle ödenmesi olduğu, B.K.’nun 169. maddesi gereğince temlik ivazlı ise temlik edenin alacağın varlığını garanti etmiş sayılacağı, taraflar arasındaki temlikin ivazlı bir temlik olduğu, ivazlı temliklerde temlik edenin alacağın temlik zamanındaki mevcudiyetini tekeffül etmiş sayılacağı, bu durumda davalıların protokole bağlanmış temlik konusu alacağı protokolde belirtilen şekilde davacıya ödemeleri gerektiği, davalılardan …Şti.nin protokolde taraf olmayıp pasif dava ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından” gerekçesiyle, davalılardan …Şti. aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalılar …, …, … aleyhine açılan davanın kabulü ile taraflar arasındaki 03.03.2008 tarihli alacağın temliki protokolünde belirtildiği gibi 210.000 USD nin 12.07.2010 islah tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek değişen oranlarda faizi ile bu davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/2134 E. 2013/6114 K sayılı ve 28.03.2013 tarihli ilamıyla ”dava konusu 03.03.2008 tarihli protokolün alacağın temliki sözleşmesi değil, üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde bir sözleşme olmasına, bu durumda davalı gerçek kişilerin BK’nın 110. maddesi uyarınca, protokol konusu alacağın ödenmemesinden kaynaklanan zararı tazmin ile yükümlü bulunmasına, anılan protokolün alacağın temliki sözleşmesi olarak kabul edilmesi halinde dahi, hem bu protokolde hem de davalıların yargılama boyunca sundukları beyan dilekçelerinde, anılan protokolün “borcun tasfiyesini teminen” imzalandığının belirtilmesi karşısında, alacağın temliki işleminin “ödeme yerine geçen temlik” anlamında ivazlı yapılmış olmasına, dolayısıyla davalı gerçek kişilerin bu durumda dahi BK’nın 169. maddesi uyarınca, alacağın temlik zamanında varlığını garanti etmiş bulunmalarına göre, davalılar …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına ” karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/12472 E. 2013/22214 K. sayılı ve 05.12.2013 tarihli kararıyla ” 03.03.2008 tarihli protokolün üçüncü şahsın filini taahhüt sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin yapılabilmesi için asıl borçlunun borcundan ve tarafı olduğu hukuki ilişkiden bağımsız biçimde kayıtsız ve şartsız borcun ödenmesinin taahhüt ve garanti edilmesi gerekmektedir. Üçüncü şahsın fiilini taahhütte bağımsızlık unsuru çok önemlidir; zira üçüncü şahsın fiilini taahhüt temsilden veya kefaletten özellikle bu unsurla ayrılır (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. baskı, 1993, Filiz Kitabevi, İstanbul, sayfa:230) Bu kısa açıklamadan sonra somut olaya dönülecek olursa taraflar arasındaki protokolün 1.maddesinde açıkça “…bu temliğe yalnızca asıl borçlu … A.Ş’nin borcu ödememesi durumunda başvurulacaktır” denilmekle asıl borçlunun borcundan ve tarafı olduğu hukuki ilişkiden bağımsız bir biçimde kayıtsız ve şartsız borcun ödenmesinin taahhüt ve garanti edildiğinden söz etme imkanı bulunmamaktadır.
Öte yandan Türk Hukuku’nda “ivazlı temlik” eski BK’nın 169. maddesinde (yeni BK’da 191. madde) düzenlenmektedir. İvazlı temlik için karşılığında bir “ivaz” alınması şarttır. Bu husus eski BK’nın 169. maddesinde “Alacağın temliki ivaz makamında icra olunmuşsa…”, yeni BK’nın 191. maddesinde “Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden..” ifadeleriyle açıkca belirtilmiştir. Somut olaya bakıldığında ortada bir “ivaz” mevcut değildir. Gerçi söz konusu protokolle … A.Ş’nin borcu ödememesi halinde borcun ödenmesi söz konusudur ancak söz konusu borç temlik edenlerin borcu olmayıp … A.Ş’nin borcudur, böyle bir borcun kapanması ise davalı gerçek kişilerin elde ettikleri bir “ivaz” olarak kabul edilemez.
Yukarıdaki açıklamalardan da açıkça anlaşılacağı üzere söz konusu protokolü ne üçüncü şahsın fiilini taahhüt ne de ivazlı bir temlik olarak nitelendirmenin mümkün olmaması karşısında mahkemece 03.03.2008 tarihli protokolün hukuki niteliğinin yeniden değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekmekle davalı gerçek kişiler vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin … Esas, … Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına ” karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmuş. Yargıtay Bozma ilamına uyulmasından sonra yapılan yargılamada, Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere taraflar arasında düzenlenen 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” başlıklı belgenin hukuki niteliğinin yeniden değerlendirilmesi gerekmiştir.
Alacağın temliki TBK’ nın 183 vd.(eBK 162 vd.) maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacağın temliki, alacaklı ile onu devralan üçüncü şahıs arasında “borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın” yapılabilen, şekle bağlı, tasarrufî bir muamele veya kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen bir devir, olarak tanımlanmıştır.
TBK’ nın 184. Mddesine göre (eBK 163 m.) “ Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.”
Alacağın temlikinin TBK’ nın 170 Maddesine göre ( eBK 149 m.) şarta bağlı olarak da yapılması mümkündür. Şart, bir işlemin hükümlerinin, “gelecekte ve gerçekleşmesi şüpheli olaylara” bağlanmasıdır.Şarttan söz edebilmek için mutlaka iki koşulu taşıması gerekir: 1) Geleceğe ait bir olay olmalı, 2) Geleceğe ait bir olayın gerçekleşmesi “şüpheli” bulunmalıdır. Bu koşulları taşımayan kayıt, şart olarak nitelendirilemez. Eğer hukukî işlem, sonuçlarını gelecekte ve doğumu şüpheli bir olayın gerçekleşmesinde meydana getirecekse, geciktirici (talikî) şart söz konusudur. Şartın gerçekleşmesi ile akit sonuçlarını doğurur, hükümleri işlemeye başlar. Alacaklı ifayı talep hakkını kazanır, borçlu da ifayı yerine getirmekle yükümlüdür.
Somut olayda; 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” başlıklı protokolün, “…bu temliğe yalnızca asıl borçlu … A.Ş’nin borcu ödememesi durumunda başvurulacaktır” hükmü de değerlendirildiğinde, protokolün geciktiri şarta bağlı alacağın temliki sözleşmesi olduğu, davalı gerçek kişiler tarafından 3.kişilerden olan kira alacaklarının davacı şirkete temlik edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Asıl borçlu dava dışı … A.Ş hakkında iflas kararı verilmiş olup, asıl borçlu tarafından borcun ödenmemiş olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olmadığı, borcun asıl borçlu tarafından ödenmemiş olması nedeni ile alacağın temliki için kararlaştırılan geciktiri şartın gerçekleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, bu açıklamalarla 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” başlıklı belge hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; geciktirici şarta bağlı alacağın temlikinin ifa uğruna yapılmış olduğu, TBK’ nın 192 Maddesinin (eBK 170 m.) uygulanmasının gerektiği anlaşılmıştır. Davalı gerçek kişiler tarafından temlik edilen kira alacağının, kira sözleşmesinin dava dışı kiracı tarafından feshi nedeni ile sona ermesinin, protokol hükümlerine göre “kiracı”nın şahsının veya değişmesinin bir öneminin bulunmadığı, alacağın temliki ile garanti edilenin “kira alacağı-bedeli” olduğu, kiracının değişmesinin ifa uğruna borcu imkansızlaştırmayacağı, taraflar arasında dava dışı kiracının yaptığı veya yapmadığı ödemeler konusunda miktar üzerinden bir uyuşmazlık olmadığı, davalı gerçek kişilerin ifa uğruna temlik edilen kira bedeli alacağı üzerinden “garanti” sorumluklarının devam ettiği sonuç ve kanaatine varılarak , davacı tarafın davasının kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2015/7083 Esas – 2016/3331 Karar sayılı 24.03.2016 tarihli bozma ilamına göre ” Dairemiz bozma ilamında açıklandığı üzere 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” üçüncü şahsın fiilini taahhüt ve ivazlı temlik olarak nitelendirilemeyecektir. Protokol gereği temlik eden davalıların maliki oldukları taşınmazın kiracısı olan …A.Ş. ile yaptıkları kira sözleşmesi uyarınca elde edecekleri kira bedelini temlik ettikleri, temlik ettikleri kira sözleşmesinden kaynaklanan iş bu kira alacaklarını vadelerini ve miktarlarını açıkça belirtmek suretiyle somutlaştırdıkları, …A.Ş’nin kira sözleşmesini kira sözleşmesinde kendisine tanınan yetkiye istinaden tek taraflı olarak feshettiği, temlik protokolünde davalıların kiracının ödeme kabiliyeti konusunda bir taahhütte bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Davalı şahıslar dava dışı … A.Ş. nin temlik alan davacıya olan borcu için kefil veya garantör sıfatıyla herhangi bir şahsi teminat vermemiştir. Dosya içerisinde yer alan hukuki mütalaalar da değerlendirildiğinde taraflar arasında akdedilmiş olan alacağın temliki sözleşmesi uyarınca yapılan temlikler ivaz amacıyla değil, … A.Ş’nin borcunun teminat altına alınması amacıyla yapıldığından ve hukuken bir ivaz bulunmadığından dava konusu alacağın temliki sözleşmesi ivazsızdır. İvazsız temliklerde de temlik eden borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir. (Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, 1999, s.1226) Ayrıca, temlikin ifa yerine olduğu temlikten açıkça anlaşılmadıkça da temlik ifa yerine kabul edilemeyeceğinden 818 Sayılı Borçlar Kanununun 170. maddesi anlamında temlikin ödeme yerine geçen temlik olarak kabul edilmesi de sözkonusu değildir. Bu suretle; dava dışı …A.Ş’nin kira sözleşmesini feshetmesiyle davalıların alacağın temlikine ilişkin protokolde yer alan edimlerinin sonradan imkansızlaştığı, bu konuda alacağı temlik eden davalıların kusurunun bulunmadığı böylece davalıların dava konusu edilen alacaktan sorumlu tutulamayacağı nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” Gerekçesi ile mahkememiz kararı bozulmuş, karar düzeltme aşamasında ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/12354 Esas – 2018/5263 Karar sayılı ilamında ” Mahkemece verilen karar davalılar …, …, … vekili Av. … tarafından verilen 18.05.2015 havale tarihli temyiz dilekçesi ile her üç davalı adına temyiz edilmiş olup, temyiz dilekçesinde açıkça davalı …’nın da adı belirtildiği halde Dairemizin 24.03.2016 tarih, 2015/7083 E. 2016/3331 K. sayılı bozma ilamında temyiz edenler olarak sadece davalılar … ve …’in adının yazılıp davalı …’nın adının yazılmadığı ve Dairemiz ilamının sonuç bölümünde yine kararın sadece davalılar … ve … yararına bozulduğunun yazılı olduğu anlaşılmıştır. Temyiz harcı da yatırılarak usulüne uygun bir temyiz yapıldığına göre talepte bulunan davalı …’nın adının Dairemiz bozma ilamında temyiz edenler arasında yazılı olmaması maddi hataya dayalı olup HMK’nin 304. maddesi uyarınca Dairemizin 24.03.2016 tarih, …E…. K. sayılı bozma ilamının anılan kısımlar itibariyle düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesine gelince Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile maddi hataya ilişkin düzeltme yapılmıştır.
Bozulan dava dosyası mahkememize tevzi edilerek yeniden esas alınarak yargılamaya devam edilmiş, yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Tüm dosya ve yargıtay bozma ilamları hep birlikte değerlendirildiğinde öncelikle …Şti yönünden İstanbul ….Atm …E- … K.sayılı önceki verilen karar temyiz edilmeyip kesinleşmiş olduğundan bu davalı yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, yargıtay ilamı gözetilerek diğer 3 davalı asil yönünden bozma ilamında da belirtildiği üzere 03/03/2008 tarihli ” Alacağın Temliki protokolü “üçüncü kişinin fiilini taahhüt ve ivazlı temlik olarak değerlendirilemeyeceğinden ve protokolde davalıların kiracının ödeme kabiliyeti konusunda bir taahütte bulunmadıkları, kefil veya garantör olarak şahsi bir teminat vermedikleri, temlikin ivazsız olduğu, davalıların ediminin kiracının sözleşmeyi tek taraflı feshetmesiyle sonradan imkansızlaştığı, davalıların alacaktan sorumlu olmadıkları gözönüne alındığında bu davalılar yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalı…Şti hakkında verilen karar temyiz edilmeyip kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
B) Diğer davalılar …, … ve … yönünden açılan davanın REDDİNE
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 44,40 TL maktu karar harcının peşin ve ıslah ile alınan 4.866,10 TL harçtan mahsubu ile artan 4.821,70-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
2-a) İlk bozmadan önce İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen… Esas – … Karar, 31/12/2010 tarihli karar gereğince davalılardan …, … ve …’dan tarafından 04/03/2011 tarihli, 9944 sıra numaralı makbuzla yatırılan 14.958,35 TL bakiye karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde adı geçen davalılara iadesine;
2-b) İkinci bozmadan önce verilen karar gereğince … Esas, …karar sayılı, 18/02/2015 Tarihli karar nedeniyle, 1.895,43 TL bakiye karar harcın davalılardan …, … ve …’ya tahsiline ilişkin yazılan 20/05/2015 tarih, 2015/142 Harç No’lu Harç Tahsil Müzekkeresine konu 1.895,43-TL harcın tahsil edildiğine ilişkin makbuzun mahkememize ibrazı halinde ve hüküm kesinleştiğinde bu harcında davalılardan …, … ve …’ya İadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 24.347,30 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …, …, …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …