Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/9 E. 2021/546 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/9
KARAR NO:2021/546

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:04/01/2017
KARAR TARİHİ :21/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı …A.Ş. ile 15.05.2014 tarihinde Elektrik Alım Satım Sözleşmesi, 11.06.2015 tarihinde de Risk Paylaşım Çerçeve Sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşmelere göre davalı şirketten 2 MW fiziksel alım ve 5 MW finansal alım olmak üzere antlaşma sağlandığını, EPDK tarafından 30.12.2015 tarihinde Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğde değişiklik yapıldığını, bu değişiklik ile dağıtım bedeli, kayıp kaçak bedeli iletim bedeli ve sayaç okuma bedeli kalemlerinin dağıtım bedeli adı altında tek kalem haline getirildiğini, perakende satış bedeli ile perakende satış hizmet bedelinin de (PSH) yine tek kalem altında birleştirildiğini, davalı ile yapılan sözleşmelerde endeks olarak belirlenen değerin perakende satış bedeli olduğunu, ancak tebliğde yapılan değişiklik ile buna perakende satış hizmet bedelinin de eklendiğini, 2012 tarihli eski tebliğde perakende enerji satış bedelinin nasıl hesaplanacağının formülünün yazılı olduğunu, bu formülde yer alan diğer giderler toplamı içinde Yenilenebilir Enerji Kaynakları bedeli (YEK), sıfır bakiye bedeli, dengesizlik bedeli, düzeltme bedeli de yer aldığını, yeni tebliğ ile birlikte bunların toplamının içine perakende satış hizmet bedelinin de eklendiğini, bu değişiklik nedeniyle davalının satış fiyatının bağlı olduğu perakende satış bedelinin ve davalının satış fiyatının perakende satış hizmet bedeli kadar arttığını, bunun maliyetinin de 0,7233 kuruş/kwh olduğunu, davalı ile yapılan sözleşmeye göre satış fiyatının ise 0,15876 TL/kwh olduğunu, davalının yeni tarifeden sonra uyguladığı birim fiyatın ise 0,16445 TL/kwh olduğunu, öncelikle sözleşmedeki bu hükmün uygulanması gerektiğini, aradaki farkın ilgili aylardaki tüketim miktarı ile uyarlanması gerektiğini, davalının haksız kazanç elde ettiğini, YEK bedelinin maliyetinin sözleşmeden bir önceki dönemde 5,2 TL/kwh olduğunu, sözleşme döneminde ise maliyetinin 18,99 TL/kwh olduğunu, bu maliyet artışının da tarifeye eklendiğini, bununla da davalının haksız kazanç sağladığını, YEK bedeli artışının da perakende hizmet bedeli gibi davalı için bir maliyet artışı olmadığını, davalı tarafa gönderilen …. Noterliğinin 22.01.2016 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin uyarlanmasını istediklerini, YEK ve PSH bedellerini ihtirazı kayıtla ödendiklerini, anlaşma sağlanamaması üzerine de davalı tarafla yapılan 11.06.2015 tarihli Risk Paylaşım Çerçeve Sözleşmesini …. Noterliğinin 09.02.2016 tarih ve 3336 sayılı ihtarnamesi ile feshettiklerini, tarifede yapılan değişiklik ile kendileri açısından aşırı ifa güçlüğünün meydana geldiğini, sözleşmenin yapıldığı tarihte taraflarca öngörülemeyen olağanüstü bir durumun oluştuğunu, davalı açısından aşırı yararlanma halinin oluştuğunu, bu nedenlerle şimdilik 60.000,00 TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile davalıya gönderilen …. Noterliğinin 22.01.2016 tarih ve … sayılı ihtarnamesinden sonra düzenlenmiş olan faturalardaki YEK bedeli ve PSH bedellerinin hesaplanarak davalıdan KDV’si ile birlikte ve ödeme tarihlerinden itibaren kademeli olarak hesaplanacak avans faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı …A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacı ile yaptıkları 15.05.2014 tarihli Elektrik Alım Satım Sözleşmesinin 14.11 maddesine göre davalı tarafın mevzuattaki değişikliklerin uygulanmasını peşin olarak kabul ettiğini, YEK ve PSH bedellerinin EPDK tarafından yapılan mevzuat değişikliği ile eklendiğini, sözleşmenin aynı maddesine anlaşma fiyatına ilişkin mevzuat değişiklikleri haricinde kalan diğer mevzuat değişikliklerinin taraflar arasında müzakere edilebileceği maddesinin de bulunduğunu, fahiş kâr elde ettikleri iddiasının doğru olmadığını, YEK bedelindeki artışın öngörülebilir nitelikte olduğunu, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu ve Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğden kaynaklı uyuşmazlığın çözümü için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28 aşırı yararlanma ve m. 138 aşırı ifa güçlüğü kapsamında alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, 15.05.2014 tarihli Elektrik Alım Satım Sözleşmesini, 11.06.2015 tarihli Risk Paylaşım Çerçeve Sözleşmesini, …. Noterliğinin 22.01.2016 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, …. Noterliğinin 09.02.2016 tarih ve 3336 sayılı ihtarnamesini, @ posta yazışmalarını, faturaları, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, 15.05.2014 tarihli Elektrik Alım Satım Sözleşmesini, 11.06.2015 tarihli Risk Paylaşım Çerçeve Sözleşmesini, @ posta yazışmalarını, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Dava, 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu ve Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğden kaynaklı uyuşmazlığın çözümü için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28 aşırı yararlanma ve m. 138 aşırı ifa güçlüğü kapsamında alacak davasıdır.
Dava konusu uyuşmazlık EPDK’nın Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğde değişiklik yaparak YEK bedeli ve PSH bedellerinin hesaplanmasında esas aldığı ölçütleri ve harcama kalemlerini değiştirmesi nedeniyle bu değişikliğin davacı da aşırı ifa güçlüğü yaratması, davalı yönünden ise aşırı yararlanma hali yaratması nedeniyle davacının itirazı kayıtla ödediğini belirttiği YEK ve PSH bedellerinin iadesi istemine dayanmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde YEK bedeli ile PSH bedelinin hukuki açıklaması, Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğde yapılan değişiklik, bu değişikliğin taraflar arasında yapılan sözleşmeye hukuki etkisi ve bu değişikliğin taraflar arasında aşağı ifa güçlüğü ve aşırı yararlanma hali yaratıp yaratmadığı, eğer yarattıysa bu durumun borçlar hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde davalı yönünden tazminat sorumluluğu doğurup doğurmayacağı ayrı ayrı incelenecektir.
Dava değerinin doğru tespiti için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Hazırlanan 09.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda davacının PSH bedelinin 62.814,24 TL olduğu, YEK bedelinde ise satış fiyatının belirlenmesinde kullanılan formülün değişmediği tespit edilmiştir. Tarafların itirazı üzerine alınan 04.02.2019 tarihli ikinci bilirkişi raporunda da aynı tespitlerde bulunulmuştur.
Dava konusu YEK bedeli, Yenilenebilir Enerji Kaynakları bedelidir. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlıklı 3’üncü maddesinde davaya konu “YEK Destekleme Mekanizması”; kavramı “Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösterenlerin faydalanabileceği fiyat, süreler ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasları içeren destekleme mekanizmasını,” şeklinde tanımlanmıştır.
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun “YEK Destekleme Mekanizması” başlıklı 6’ncı maddesinin yedinci fıkrasında “PMUM, her fatura dönemi için YEK toplam bedelini ilan eder ve her bir tedarikçinin ödeme yükümlülüğü oranını belirler. Ödeme yükümlülüğü oranının belirlenmesi sırasında, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilerek YEK Destekleme Mekanizmasına tabi olmaksızın serbest piyasada satışı yapılan elektrik enerjisi miktarı bu Kanun kapsamındaki hesaplamalara dâhil edilmez. Tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan her bir tedarikçinin ödemekle yükümlü olduğu tutar belirlenerek ilgili tedarikçiye fatura edilir ve yapılan tahsilat YEK Destekleme Mekanizmasına tabi tüzel kişilere payları oranında ödenir. Bu fıkra kapsamındaki PMUM dâhil uygulamalara ilişkin usul ve esaslar, EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” hükmü ile YEK bedelinin nasıl hesaplanacağı ve tahsil edileceği belirlenmiştir.
Bu kanuna uygun şekilde çıkartılan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmeliğin 14’üncü maddesinin davanın açıldığı 2017 tarihindeki düzenlemesine göre; “Her bir tedarikçiden Piyasa İşletmecisi tarafından aylık bazda tahsil edilecek ödeme yükümlülüğü tutarı (ÖYT), … kapsamında hesaplanan ödeme yükümlülüğü oranı dikkate alınarak aşağıdaki formül uyarınca hesaplanır:” şeklinde tanımlanmış, maddenin devamında da hesaplamanın nasıl yapılacağı açıklanarak formülü verilmiştir.
Maddee geçen “tedarikçi” kavramı aynı yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinde “Tedarikçi: Elektrik enerjisi ve/veya kapasite sağlayan üretim şirketleri ile tedarik lisansına sahip şirketi,” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla madde metninden uyuşmazlık konusu Yenilenebilir Enerji Kaynakları Bedeli tutarından “Piyasa İşletmecisi” sıfatı taşıyan EPİAŞ’a karşı “Tedarikçi” sıfatı taşıyan davalı şirketin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde “Piyasa Katılımcısı; Bu yönetmelikte tanımlanan lisans sahibi tüzel kişiler için oluşturulan farklı kategorileri (…) ifade eder.” tanımı yapılmıştır. Davalı enerji piyasası mevzuatına göre lisans sahibi olmayıp lisans sahibi olarak elektrik üretimi ya da iletimi yapan davalı şirkettir. Dolayısıyla “Piyasa Katılımcısı” sıfatı davalı şirketi tanımlamaktadır.
YEK bedeli ile ilgili olarak yapılmış gerek yasal düzenlemede gerekse yönetmelikte tedarikçi davalı şirket tarafından ödeneceği belirlenen YEK bedelinin elektrik enerjisini satın alan davacı gibi üçüncü kişilere yansıtılmasını yasaklayan bir hüküm bulunmamaktadır. Aşağıda incelemesini yapacağımız taraflar arasındaki her iki sözleşmede ve eki protokolde YEK bedelinin davacı şirkete davalı tarafından yansıtılacağına ilişkin bir madde bulunmamaktadır. Davacı tarafta YEK bedelinin kendilerine yansıtılması nedeniyle değil hesaplamalardaki oran artışı nedeniyle YEK bedelinde artış yaşanmasından ötürü aşırı ifa güçlüğüne düştüklerini ve davalının da aşırı yararlanma halinin gerçekleştiğini ileri sürmektedir.
Hazırlanan 09.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda; “ilgili formülün … kısmı ile ilgili başta yapılan satış fiyatı belirleme formülasyonunda bir bir değişiklik gerçekleşmemiş sadece parametrelerden birinde oran yüksek de olsa olasılıklar dahilinde bir artış olmuştur.” tespitinde bulunulmuştur. Raporda yer alan “olasılıklar dahilinde bir artış olmuştur” ifadesinin denetime elverişsiz olması nedeniyle bu konuda ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Hazırlanan 02.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda 30.12.2021 tarihli eski tebliğ ile 30.12.2015 tarihli yeni tebliğdeki YEK bedeli ile ilgili DGT hesaplama formülasyonunda bir değişiklik olmadığı … birim maliyetlerinin katılımcı sayısı, devlet teşvikleri ve enerji çeşitliliği ile ilgili olduğu, bu nedenle de değişken olduğu sadece 2015 – 2016 yıllarında değil daha önceki yıllarda da artışlar yaşandığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacı tarafın YEK bedeli hakkındaki iddialarının doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin “Tanımlar” başlıklı 4’üncü maddesinin davanın açıldığı 2017 tarihindeki düzenlemesine göre; “Perakende satış fiyatı (PSF): Perakende satış fiyatlarının belirlenmesinde esas alınan ortalama değeri, Perakende satış geliri tavanı (PSGT): Perakende satış faaliyeti kapsamında oluşan amortisman giderleri eklenmiş işletme giderlerinin gelir ve tarife düzenlemeleri çerçevesinde karşılanabilmesi için tarifesi düzenlemeye tabi tüketicilerden toplanacak gelirin sınır değerini,” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı tebliğin “Perakende Satış Fiyatının Kapsamı ve Unsurları” başlıklı 5’inci maddesinde de “Perakende satış fiyatı, görevli tedarik şirketlerinin tarifesi düzenlemeye tabi tüketicilere yaptıkları enerji satışına ilişkin faaliyetlerini yürütebilmeleri için gerekli olan maliyetlerinden hareketle belirlenir.” düzenlemesi getirilmiştir. Tebliğin “Perakende Satış Gelirleri” başlıklı 9’uncu maddesinde de “Görevli tedarik şirketleri, perakende satış fiyatına tabi tüketicilere bu Tebliğ ve ilgili diğer mevzuat kapsamında sayılan ve Kurul tarafından belirlenen bedeller, toplanmasına aracı olduğu bedeller ile vergi, fon ve paylar ve benzeri yasal yükümlülükler haricinde herhangi bir bedel uygulayamaz.” düzenlemesi getirilmiştir. Dolayısıyla davalı şirketin PSH bedelini davalı şirkete yansıtmasında hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır. Dava konusu uyuşmazlık ise PSH bedelinin davacı şirkete yansıtılmasından değil hesaplama yönteminin değiştirilmesinden kaynaklı aşırı ifa güçlüğü ve aşırı faydalanma iddiasından kaynaklanmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlığın doğumuna neden olan Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğde yapılan değişiklikle ortalama perakende enerji satış fiyatı tavanı hesaplamasında dikkate alınan diğer gider toplamı (DGT) bedelinin içine PSH bedeli de katılmıştır.
Aynı tebliğin “2016 Yılı İçin Referans Niteliğindeki Perakende Satış Hizmeti Bedeli” başlıklı Geçici 3’üncü maddesinde de “Bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce imzalanan ikili anlaşmalarda; düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen veya belli bir oranda uygulanacağının belirtilmiş olması ve enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlenmiş olması durumunda geçerli olmak üzere, bu sözleşmeler kapsamındaki perakende satış hizmet bedeli, 31.12.2017 tarihini geçmemek kaydıyla, 0,7233 kr/kWh olarak belirlenmiştir.” düzenlemesi getirilmiştir. Tebliğin Geçici 3’üncü maddesine göre perakende satış hizmet bedeli, 31.12.2017 tarihini geçmemek koşuluyla 0,7233 kr/kwh olarak belirlenmiştir. Ancak bunun için iki koşul getirilmiştir. Bunlardan birincisi taraflar arasında yapılan sözleşmede düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen veya belli bir oranda uygulanacağının belirtilmiş olmasıdır. İkincisi ise enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlenmiş olmasıdır.
Taraflar arasında yapılan 15.05.2014 tarihli Elektrik Alım Satım Sözleşmesinin “Anlaşma Fiyatı” başlıklı 6’ncı maddesinde “İşbu anlaşma çerçevesinde alım satımına karar verilmiş olan aktif elektrik enerjisinin MWh başına birim fiyatı, taraflarca protokole göre belirlenecektir.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmenin bu maddesinin yollama yaptığı Ek Protokolde ise sözleşme kapasitesinin 2 MW, sözleşme miktarının 17.568 MWh ve sözleşme fiyatının da 158,10 TL olduğu belirlenmiştir.
Taraflar arasında yapılan sözleşmede düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen veya belli bir oranda uygulanacağının belirtilmiş olması ve enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlenmiş olması durumunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Dosyanın elektrik mühendisi bilirkişiye verilerek Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin “2016 Yılı İçin Referans Niteliğindeki Perakende Satış Hizmeti Bedeli” başlıklı Geçici 3’üncü maddesinde yer alan hükmüne göre dosya içerisinde bulunan taraflar arasındaki 15.05.2014 tarihli Elektrik Alım Satım Sözleşmesinde, 11.06.2015 tarihli Risk Paylaşım Çerçeve Sözleşmesinde ve bunların eki protokolde; düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen veya belli bir oranda uygulanacağının belirtilip belirtilmediğinin, enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlenip belirlenmediğinin ve taraflar arasındaki sözleşmenin Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin “2016 Yılı İçin Referans Niteliğindeki Perakende Satış Hizmeti Bedeli” başlıklı Geçici 3’üncü maddesinde yer alan 0,7233 kr/kWh hükmüne tabi olup olmadığının tespitinin istenilmesine karar verilmiştir.
Hazırlanan 02.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda PSH bedelinin DGT bedelinin içine alınmasının davalı için maliyet oluşturmadığı, satış fiyatının içinde yer almayan ve Ocak 2016 – Haziran 2016 dönemine ait PSH bedelinin davacı şirkete iadesinin gerektiği, iadesi gereken PSH bedelinin ise 63.187,49 TL olduğu, tespit edilmiştir. Hazırlanan raporda bilirkişiye verilen diğer inceleme görevlerinin yapılmadığının anlaşılması sebebiyle bilirkişiden ek rapor hazırlaması istenilmiştir.
Hazırlanan 31.12.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda taraflar arasında yapılan sözleşmelerde düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen uygulanacağının belirtildiği, enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlendiği ve taraflar arasındaki sözleşmenin 14.11 maddesine göre de yeni düzenleme de yer alan 0,7233 kr/kWh miktarına tabi olduğu tespitinde bulunmuştur.
Dosya son olarak davacı tarafın belirttiği PSH bedelinin 0,15876 TL/kWh olarak hesaplanması için bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan bilirkişi raporunda 0,15876 TL/kWh değerinin PSH bedeli olmadığı enerji birim fiyatı olduğu, bu rakam üzerinden hesaplama yapıldığında ise 1.386.927,36 TL gibi bir bedelin çıktığı, mevzuattaki 0,7233 kr/kWh üzerinden PSH bedelinin hesaplanması durumunda ise 63.187,49 TL tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporunda belirtilen taraflar arasındaki sözleşmenin “Yeni Mevzuat, Uygulama ve Yönetmelikler” başlıklı 14.11 maddesinin birinci fıkrasında; “Taraflar, işbu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilgili yasa, yönetmelik ve tebliğ hükümlerinde ve tarife bileşenlerine ilişkin uygulamalarda yapılacak değişiklikler ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, EPDK ile diğer yetkili merciler tarafından konulacak tüm yeni mevzuat hükümlerine, kararlara ya da uygulamalara uymayı ve bu gibi değişiklik ve yeni hükümlerin işbu anlaşmaya uygulanmasını kabul ederler.” düzenlemesi getirilmiştir. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında da “Ancak anlaşma fiyatına ilişkin mevzuat değişiklikleri hariç olmak üzere bu madde kapsamındaki mevzuat değişiklikleri sonucu oluşan yeni şartlar taraflarca görüşülerek anlaşma gözden geçirilebilecek ve gerekli tadiller tarafların karşılıklı mutabakatı sonucunda yapılacaktır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Sözleşmenin “Anlaşma Fiyatı” başlıklı 6’ncı maddesinde de “İşbu anlaşma çerçevesinde alım satımına karar verilmiş olan aktif elektrik enerjisinin MWh başına birim fiyatı, taraflarca protokolde belirlenecektir.” düzenlemesi yapılmış ve sözleşmenin eki protokolde de sözleşme miktarı ve sözleşme fiyatı ile hesaplama formülü belirlenmiştir.
Sözleşmenin 14.11 maddesi, anlaşma fiyatına ilişkin mevzuat değişikliklerini mevzuat değişiklikleri ile ortaya çıkan yeni durumların sözleşmenin yeniden görüşülmesi ve gerekli düzeltmelerin yapılması konularının dışında tutmuştur. Dolayısıyla Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin “2016 Yılı İçin Referans Niteliğindeki Perakende Satış Hizmeti Bedeli” başlıklı Geçici 3’üncü maddesinde yapılan değişiklik sözleşmenin 14.11 maddesine göre taraflarca yeniden görüşülmesi ve gerekli düzeltmelerin yapılmasının kararlaştırıldığı konular içinde yer almamaktadır. Dolayısıyla davalının PSH bedellerini mevzuat değişikliği gerekçesiyle davacıya yansıtmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 14.11 maddesinin ikinci fıkrasındaki hüküm bulunmasaydı PSH bedellerinin davalı tarafından faturaya yansıtılması ancak sözleşmede PSH bedelinin alınacağına ilişkin açık hüküm bulunmasıyla mümkün olabilirdi. Bu nedenlerle mevzuat değişikliğinden ötürü davacının davalı taraftan PSH bedellerini geri isteme hakkı bulunmamaktadır.
Davacının hem YEK bedeli hem de PSH bedellerini geri istemek için dayandığı hukuki gerekçe ilgili mevzuatta yapılan değişikliğin 6098 sayılı TBK m. 28’e göre davalı yönünden aşırı yararlanma ve m. 138’e göre kendisi yönünde aşırı ifa güçlüğü yarattığı iddiasıdır.
6098 sayılı TBK m. 28’e göre; “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” Bu madde de tanımlanan aşırı yararlanma durumunun ortaya çıkması için ya sözleşmedeki edimler arasında açık bir oransızlık olması ya da davalının davacının zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanması gerekmektedir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte edimler arasında açık bir oransızlık olmadığı iki tarafında kabulündedir. Hazırlanan bilirkişi raporlarında YEK bedeli hesaplamasının değişmediği, PSH bedelinin hesaplamalara dahil edildiği görülmektedir. Bu durumun davalı yönünden aşırı yaralanma yaratıp yaratmadığı ise aşağıda incelemesini yapacağımız 10.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda incelenmiştir.
6098 sayılı TBK m. 138’e göre; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” Bu maddeye göre aşırı ifa güçlüğü için öngörülemeyen bir durumun ortaya çıkması gerekmektedir. Mevzuat değişikliğinin öngörülemeyen bir durum olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Çünkü tacir durumunda olan ve 6102 sayılı TTK m. 18/II’ye göre basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gereken davacının kendi iş alanı ile ilgili bütün mevzuat değişiklikleri de dahil olmak üzere ticaret hayatındaki bütün olasılıklara karşı hazırlık olması gerekmektedir.
Davacı tarafın aşırı yararlanma ve aşırı ifa güçlüğü iddialarının araştırılması için tarafların ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi aracılığı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bilirkişiden 30.12.2015 tarihinde Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğde yapılan değişiklikten sonra, davacı tarafın zarar edip etmediğinin, davacı taraf zarar etti ise miktarının ne kadar olduğunun, davacının kârında düşüş olup olmadığının, davacının kârında düşüş varsa miktarının ne kadar olduğunun, davalının davacıyla yaptığı ticarette kârında ne kadarlık artış olduğunun, davacının davalıya 30.12.2015 tarihinden sonra elektirk alım satımından kaynaklı borcunun bulunup bulunmadığının ve davacının davalıya 30.12.2015 tarihinden sonra ödeme güçlüğü içerisine girip girmediği tespiti istenilmiştir.
Hazırlanan 10.07.20219 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda davacının zarar etmediği, 30.12.2015 tarihinden sonra da kâr ettiği, ancak kârında 95.667,59 TL düşme olduğu, davalının ise kârında artış olmadığı, 89.872,91 TL azalma olduğu, davacının davalıya 20.07.2016 tarihi itibariyle borcunun bulunmadığı ama 31.12.2016 tarihine göre risk paylaşım sözleşmesinin feshi ile ilgili tazminat bedelinden kaynaklı 186.339,12 TL alacağının bulunduğu, ancak bu bedele ilişkin faturanın dava konusu olmadığı, davacının ödenmiş sermayesinin 1.000.000,00 TL olduğu, öz varlığının ise 4.310.849,81 TL olduğu, ödeme güçlüğü içinde olmadığı tespit edilmiştir.
Hazırlanan 10.07.20219 tarihli mali müşavir bilirkişi raporu ile davacının ifa güçlü içerisinde olmadığı dolayısıyla da TBK m. 138’deki koşulların gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Aynı rapora göre davalının kârında artış olamadığı tespit edildiğinden davalı yönünden TBK m. 28’e göre aşırı yararlanma halinin de gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 59,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 1.024,65-TL harçtan mahsubu ile artan ‭965,35‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 10.492,96 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır