Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/896 E. 2020/522 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/896
KARAR NO:2020/522

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:13/10/2017
KARAR TARİHİ:21/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş. ile 01.01.2011 tarihinde sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre davalıya ait … inşaatında kullanılacak teçhizatlardan kaynaklı alacaklarının bulunduğunu, bu alacaklarının ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, takibe itiraz edilmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. süresi içinde cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207 ve davamı maddelerine göre alım satım sözleşmesinden ve aynı yasanın 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, 01.01.2011 tarihli sözleşmeyi, …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, faturaları, ihtarnameleri, tanım beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, HMK m. 126’ya göre süresi içinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dav, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207 ve davamı maddelerine göre alım satım sözleşmesinden ve aynı yasanın 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207’ye göre; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” Aynı yasanın 502’inci maddesine göre de “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” Taraflar arasında yapılan 01.01.2011 tarihli sözleşmenin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 4’üncü maddesinde “Sözleşmenin konusu … Enerji tarafından … firmasına sipariş edilen … Projesine ait aşağıdaki tabloda yer alan iş kalemlerinin imalatı, yerinde montajı ve teslimi işleri (…)” düzenlemesi getirilmiş olup sözleşme niteliği itibariyle alım satım ve vekâlet sözleşmelerini kapsayan karma nitelikli bir sözleşmedir.
Sözleşmenin 7.2 maddesinde mücbir sebep durumları sayılmış olup bu mücbir sebep durumlarının gerçekleşmesi durumunda tarafların birbirlerine karşı dava açmayacakları kararlaştırılmıştır. Dosya içerisinde bulunan belge ve bilgilere göre sözleşmenin 7.2 maddesinde yer alan mücbir sebeplerin hiç birinin dava konusu olayda yer almadığı görülmekle davanın esasının incelenmesine geçilmiştir.
6098 sayılı TBK m. 207’ye göre dava konusu teçhizatların satışının gerçekleşmesi ve montajının yapılması ile davalının bedel ödeme borcunu yerine getirme yükümlülüğü doğacaktır.
Taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre tarafların birinden alacaklı ya da borçlu olup olmadıklarının tespit için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Öncelikle davacının ticari defterlerinin incelenmesi için adresinin bulunduğu … Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış ve davacının davalı ile yapmış olduğu 01.01.2011 tarihli sözleşme uyarınca hidroelektrik santrali montajına ilişkin alacağının bulunup bulunmadığının, alacağı var ise ne kadarlık alacağının olduğunun tespiti ve incelemesi yapılan belgelerin birer örneğinin rapora eklenmesi istenilmiştir. Hazırlanan 10.06.2020 tarihli talimat bilirkişi raporunda davacının 2011 yılı yevmiye defterlerinin kapanış onaylarının yapılmadığı, 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin defterlerin incelenmesi sonucunda da davacının davalı tarafa 325.213,70 TL borçlu olduğu, davacının davalı taraftan bir alacağının gözükmediği tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK m. 222/II’ye göre; “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” Davacının defterlerinden 2011 yılı yevmiye defterinin bu maddeye uygun şekilde tutulmadığı anlaşılmakla davacının 2011 yılı yevmiye defterinin davacı lehine delil hükmünde olmadığı kabul edilmiş ve bu kayıtlar hükme esas alınmamıştır. Ancak davacının diğer defterleri usulüne uygun şekilde tutulmuş olduğundan hükme esas alınmıştır.
6100 sayılı HMK m. 222/III’e göre; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Bu maddeye uygun olarak tutulan davacı defterlerindeki kayıtlar davacının iddialarının aksini ortaya koymaktadır. Davacı kendi defterlerine göre davalı tarafa 325.213,70 TL borçlu gözükmekte olup bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı tarafın cevap dilekçesi süresi içinde olmadığından davalı tarafın süresi içinde olmayan cevap dilekçesinde belirttiği davacı tarafından yapılan işlerin sözleşmeye uygun olmadığı itirazı incelmeye alınmamış ve bu konuda keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yoluna gidilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 54,40-TL maktu harçtan, peşin alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile eksik 23,00-TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 21.259,65-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/09/2020

Katip …

Hakim …