Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/851 E. 2018/269 K. 23.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/851 Esas
KARAR NO : 2018/269
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2017
KARAR TARİHİ: 23/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketinin, davalının talep ettiği mekana 06/12/2012 tarihinde imzalanmış olan Alarm Sistemi – Abonelik Hizmeti Sözleşmesine istinaden elektronik güvenlik sistemi kurulduğunu, davalınin sistemin çalışır vaziyette teslim edildiği günden itibaren kısmi ödeme yaptığını ve sonra takibe konu olan faturalardan itibaren ödemeleri durdurduğunu ve sözleşmenin feshedildiğini, davalının iade etmesi gerektiği ürünleri iade etmediğini ve bu bedelinde fatura edildiğini, fatuların tebliğ üzerine ödeme yapılmadığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E nolu icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, icra takibine vaki 764,57TL’lik itirazın kabulü ile kalan kısma yapılan haksız itirazının iptali ile icranın devamına ve haksız itirazından mütevellit %40 inkar tazminatı ile ücreti vekalet ve masrafların davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …Şti.’nin yaptığı sözleşmenin …Şti.’ni temsil ve ilzam edecek kişi veya kişiler tarafından yapılmış olması gerektiğini, bu nedenle davacının bu sözleşmeye dayanabilmesi için 06.12.2012 tarihinde şirket temsilcisinin imzasını taşıması gerektiğini,bu nedenle öncelikli olarak 06.12.2012 tarih itibariyle şirketi kimlerin hangi imza ile temsil ve ilzam ettiklerinin belirlenmesi gerektiğini, imza inkarında bulunduklarını, sözleşmenin söz konusu olabilmesi için sözleşme üzerinde bulunan her iki imzanın da doğru kişiler tarafından atılmış olması gerektiğini,imzalardan birinin dahi geçerli ve yetkili imza olmaması halinde bu sözleşmeye dayanılarak diğer kişi hakkında hiçbir hak ve talep ileri sürülemeyeceğini, bu nedenle 06.12.2012 tarihinde yapıldığı iddia edilen sözleşme geçerli sözleşme olmadığından öncelikli olarak davacı tarafın 06.12.2012 tarihli sözleşmeye dayanılarak ileri sürebileceği hiçbir hak ve talebinin olmadığını,taraflar arasında yapılmış sözleşme olmadığından 06.12.2012 tarihli sözleşme gerek davacı tarafın yetkilisi tarafından imzalanmamış olmakla ve gerekse gönderilen fotokopilerden ne yazı, ne de imzalar okunamadığından davalı taraf olarak 06.12.2012 tarihli sözleşmede imzamızın olmaması nedeniyle böyle bir sözleşmeye dayanılarak dava açılması, bu sözleşmeden dolayı hak ve alacak ileri sürülmesi mümkün olmadığından, davacının korunmaya değer hukuki menfaati olmadığından menfaat yokluğundan, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine, ayrıca davacı tarafından faturaların içeriğinde yer alan mal ve hizmetler davalıya verilmemiş olmakla davacının davalıdan böyle bir hak ve alacağı olmadığından davanın reddi ile kötü niyetli dava nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına, ilk itirazlarının kabulüyle , davacı ile davalı arasında ki akdi ilişkiyi kabul anlamına gelmemek kaydıyla , davacı davalıya güvenlik alarm sistemi hizmeti verdiği iddiası nedeniyle söz de ihtilafın hizmet sözleşmesinden kaynaklandığından bahisle huzurda ki davayı açmakla görevli mahkeme , tüketici mahkemeleri görevli ve yetkili olduğundan öncelikle Mahkemenizin görevsizliğine, her türlü harç ,masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir,
HMK nun 1. maddesi “(1)Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır.
6102 Sayılı TTK nun 4. maddesinde ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumu düzenlenmiştir. TTK nun 4. maddesine göre; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; TTK ndan, TMK nun 962–969. maddelerinden, TBK nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
TTK nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. TTK nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Yine özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere asliye ticaret mahkemesinde bakmakla görevlidir.
TTK’nın 4. maddesi incelendiğinde, üç grup ticarî davanın bulunduğu, ayrımın 1- Mutlak Ticari Davalar, 2- Havale, Vedia ve Fikir ve Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticarî İşletmeyi İlgilendiren Davalar 3- Nispi Ticari Davalar olarak yapılabileceği, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan davaların (mutlak ticarî davalar); ticarî sayılması için en azından bir ticarî işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar (nispî ticarî davalar) olarak nitelendirilebileceği, Mutlak Ticarî Davaların, 6102 Sayılı TTK’ nın 4/1.a bendinden f’ bendine kadar sayılan hususlardan doğan davalar ile özel kanun hükümleri gereği (Mutlak) ticarî sayılan davalar olarak ikiye ayrılabileceği, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın belirtildiği gibi bu tür davaların mutlak ticarî dava sayılacağı ve Ticaret Mahkemelerinin görevine gireceği, havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlığın ticarî dava sayılabilmesi için, uyuşmazlığın, taraflardan birinin ticarî işletmesiyle ilgili olması koşulu aranmayacağı (TTK 4.1, son cümle), nispi ticari davalar ile ilgili olarak ise; TTK 4/1 Maddesinde yer alan hükme göre “her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının” ticarî dava sayılacağı, taraflardan yalnız birinin ticarî işletmesi ile ilgili olarak yasada sayılanlar dışında sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların, ticarî davaya vücut vermeyeceği, taraflardan birinin ticarî işletmesini ilgilendiren bu tür sözleşmelerin, her ne kadar TTK 19.2 uyarınca diğer taraf için de ticarî iş sayılırsa da, bu durumun, davanın TTK 4/l’e göre (nispî) ticarî dava sayılmasını gerektirmeyeceği anlaşılmıştır.
28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 3/1-k Maddesinde, Tüketicinin ” Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı,
Aynı yasanın 3/1- ı- bendinde Tüketici işleminin ise ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmış olduğu anlaşılmıştır.
Tüketici Mahkemelerinin görevini düzenleyen 73/1 Maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 83/2 Maddesinde ” Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verildiği, Geçici 1/1 Maddesinde ” Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.” hükmüne yer verildiği anlaşılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu hükümleri somut olayla birlikte değerlendirildiğinde; davalı gerçek kişinin imzalanan abonelik sözleşmesi kapsamında, aynı yasanın 73/1 Maddesinde tüketici işlemine ilişkin davaralara Tüketici Mahkemeleri tarafından bakılacağının hüküm altına alındığı, göreve ilişkin kuralı daha da tartışmasız hale getiren 83/2 Maddesi hükmü ile de “diğer kanunlarda hüküm olması halinde dahi” 6502 Sayılı Yasanın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağının açıkça belirtildiği, Geçici 1. made ile yasanın yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalara, usul kurallarının derhal uygulanması ilkesi de gözetilerek 6502 Sayılı Yasanın hükümlerinin uygulanması gerekeceğinin belirtildiği, sonuç olarak tüketici olan davalıyla imzalanan abonelik sözleşmesi gereği 28.05.2014 tarihinden sonra açılan davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olması nedeni ile görevsizlik kararı verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dava dilekçesinin GÖREV YÖNÜNDEN USULDEN REDDİ İLE MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMELERİNE GÖNDERİLMESİNE,
Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepde bulunulmaması ve süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememize davanın açılmamış sayılacağının karar verileceğinin iş bu kararın tebliği sureti ile ihtarına,
HMK 331 md gereğince harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerin görevli mahkemece karar bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …