Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/797 E. 2020/323 K. 22.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/797
KARAR NO : 2020/323

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 15/05/2017
KARAR TARİHİ : 22/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı…bank T. A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı …Şti. ile bu şirketin müşterilerine ihtiyaç kredisi kullandırılmasına ilişkin … isimli sözleşme yaptıklarını, bu sözleşme kapsamında dava dışı …’ın kimliğini kullanan dava dışı … isimli kişiye 5.350,00 TL ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, kredinin ödenmemesi üzerine banka müfettişleri tarafından yapılan incelemede davalı şirket tarafından …’ın kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle usulsüz kredi kullandırıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, eylemi gerçekleştiren dava dışı …’ın Karşıyaka… Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas; … Karar sayılı kararı ile ceza aldığını, kredinin usulsüz kullandırılmasında davalı şirketin kusurlu olduğunu, bu nedenle de usulsüz kullandırılan kredinin iadesi için davalı şirkete …Noterliğinin 29.12.2016 tarih ve… sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, davalı şirketin usulsüz kullandırılan krediyi iade etmemesi üzerine de tazminat davası açtıklarını belirtmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı …Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde kredinin kullandırılmasında kendilerinin kusurunun bulunmadığını, kendilerinden alış veriş yapan kişilerin sundukları kimlik belgelerinin sahteliğini araştırma olanaklarının olmadığını, kredinin kullanımında sadece kendilerinin değil davacı bankanın da onayının alındığını, imzalattırılan sözleşmelerde yer alan müşteri imzasının davacı banka tarafından da eğer kendi kayıtlarında müşterinin daha önce alınmış imzası varsa bu imza ile kontrolünün yapılarak onay verildiğini, bu nedenle de imzalatılan kredi talep sözleşmelerinin sağlıklı olup olmadığını tespit edecek tarafın davacı banka olduğunu, kusurun da davacı bankada olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle meydana gelen zarar nedeniyle tazminat davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, ticari defter ve kayıtlarını, …sözleşmesi örneğini, teftiş kurulu raporunu, …Noterliğinin 29.12.2016 tarih ve …sayılı ihtarnamesini, dava dışı …’ın gerçek kimlik belgesi ile kredi başvurusunda kullanılan kimlik belgesi örneğini, kullandırılan krediye ilişkin sözleşme örneğini, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı taraf, şirket kayıtlarını, ihtarnameyi, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Dava konusu uyuşmazlık dava dışı …’ın dava dışı …’ın kimlik bilgilerini kullanarak davacı bankadan davalı şirket aracılığı ile kredi kullanması sonucunda davacı bankanın zararından davalı şirketin ve davacı bankanın ayrı ayrı ve birlikte / müterafik sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Bu nedenle dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle meydana gelen zarar nedeniyle tazminat davasıdır.

Taraflar arasında davalı şirket arcılığı ile satışı yapılan ürünlerden satın almak isteyen gerçek kişilere davacı banka tarafından ihtiyaç kredisi kullandırılmasına ilişkin olarak sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşmeye göre davalının müşterisi kendi olanakları ile ya da davalı şirket içerisinde bulunan ekran aracılığı ile davacı bankanın internet sitesi üzerinden ihtiyaç kredisi başvurusu yapmakta, kredi başvuru sonucu da davacı banka tarafından müşterinin beyan ettiği cep telefonuna kısa mesaj olarak gelmektedir. Bu işlemin öncesinde ise müşterinin kimlik belgelerini alıp davacı bankanın sitemine girmek ise davalı tarafından yapılmaktadır.

Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “… Projesi Kapsamındaki Genel Hükümler” başlıklı bölümünün 12’nci maddesinde “(…) Bankanın kredi kullandırımı öncesi müşteriden talep ettiği belgelerin bankanın sistemi üzerinden ve bir printer yardımıyla print çıktı alınması, müşteriye belgeler üzerindeki ilgili ve gerekli alanların doldurtulması ve imzalatılması mağaza / firmanın sorumluluğunda olacaktır. Mağaza / firma, müşterinin mağaza / firma içerisinde kullanacağı kredisine ilişkin …bank sisteminin gerekli gördüğü belgeler üzerindeki bilgileri doğruluğuna ve uygunluğuna azami dikkat ve özeni göstererek banka sistemine girmekle, belgelemekle ve bankaya ibraz etmekle yükümlüdür. Mağaza firma iki nüsha olarak düzenlenen belgelerin bir nüshasını müşteriye imzalatarak vermekle diğer imzalı nüshasını ise orijinal belgelerle birlikte bankanın sistemine yüklemekle yükümlüdür. İlgili belgeler bankaya yine …bank sistemi üzerinden ve scanner yardımıyla yüklenecektir. Bankaya iletilen görüntülerin yetersiz, okunaksız ve eksik olmasının doğuracağı sonuçlardan mağaza / firma sorumlu olacaktır.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmenin bu hükmüne göre, bankanın kredi için talep ettiği belgeleri ve bilgileri müşteriden ilk elden alma yükümlülüğü ve bu belgelerin doğruluğuna ve uygunluğuna dikkat ve özen gösterme yükümlülüğü davalı şirkettedir.

Sözleşmenin 21’inci maddesinde de “(…) mağaza / firmanın bankaya ilettiği kredi başvuru bilgiler orijinal belgelerdeki bilgilere uymuyorsa, metin ya da imzalarda sıhhatsizlik, tahrifat ve sahtecilik gözlemleniyorsa, orijinal belgelerde yer alan tarihler hatalıysa, (…) mağaza / firma bankanın karşılaşacağı zararlara karşı talep hakkı saklı saklı kalmak kaydıyla bu kredilerin hiç açılmamış sayılacağı, bu durumda müşterinin nam ve hesabına kredi tutarının tamamı ile bu meblağa işleyecek cezai faizi söz konusu kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten geçerli olmak üzere hesaplanacak tutarı nakden ve defaten ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmenin bu hükmüne göre davalı şirketin davacı banka sistemine girdiği bilgi ve belgelerin davacı banka tarafından inceleneceği ve davalı şirketin ilettiği kredi başvuru bilgilerinin orijinal belgelerdeki bilgilere uymaması, metin ya da imzalarda sıhhatsizlik, tahrifat ve sahtecilik gözlemlenmesi ve orijinal belgelerde yer alan tarihlerin hatalı olması durumunda meydana gelen zararı davalı şirketin karşılayacağı belirlenmiştir. Dolayısıyla sözleşmeye göre davacı bankanın da belgeleri inceleme ve orijinalleri ile karşılaştırma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Davacı bankanın dosyaya delil olarak sunduğu 02.03.2016 tarihli banka teftiş kurulu raporunun 3’üncü sayfasında da kimlik bilgileri kullanılan dava dışı … adına davacı bankada ilk kaydın 28.01.2015 tarihinde oluşturulduğu ve bu kişi adına vadesiz mevduat hesabı açıldığı, dava konusu kredinin kullandırım tarihinin ise 02.12.2015 olduğu, raporun 5’inci sayfasında da dava konusu kredinin kullandırımı öncesinde temin edilen kredi evrakı üzerindeki imzalar ile dava dışı …’dan daha önce temin edilen gerçek imzalarının birbirine benzemediği tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacı bankada kimlik bilgileri dava dışı … tarafından kullanılan diğer dava dışı …’ın kimlik bilgileri ve imzası bulunmakta olup davacı banka tarafından bu bilgi ve imzaların kontrolünün yapılması olanağı bulunmaktadır. Sözleşmenin 21’inci maddesi de davacı bankaya bu yükümlülüğü getirmiştir.

Dava konusu olayla ilgili olarak ceza kovuşturmasını yapan Karşıyaka … Ağır Ceza Mahkemesinin… Esas; … Karar sayılı kararı getirtilerek dosya içerisine alınmış mahkememizce incelenmiştir. Bu kararda dava dışı …’ın sunduğu dava dışı …’a ait kimlik belgelerinde aldatma yeteneği / iğfal kabiliyeti belirlenemediği tespit edilmiş ancak özel evrakta sahtecilik suçundan dava dışı … hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Dolayısıyla dava dışı …’ın davalı şirkete sunduğu belgelerin aldatma yeteneğinin / iğfal kabiliyetinin bulunmadığı bu nedenle de dikkat ve özenin gösterilmesi durumunda belgelerin sahteliğinin anlaşılabileceği sonucu çıkmaktadır. Ancak ceza mahkemesi kararında aldatma yeteneğinin / iğfal kabiliyetinin davalı şirket yönünden mi yoksa davacı banka yönünden mi olmadığı tespitine ve ayrımına gitmemiştir. Kullanılan kimlik belgelerinde ismi yazılı olan dava dışı …’ın gerçek imzası davalı şirkette değil davacı bankanın kayıtlarında bulunmaktadır. Dolayısıyla davalı şirketin imzaları karşılaştırma olanağı bulunmamaktadır.

Dava konusu kredinin kullanımında tarafların ayrı ayrı kusurunun ya da birlikte / müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Akademisyen, mali müşavir ve bankacıdan oluşan üçlü bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 07.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda dava dışı …’ın daha öncede davacı bankada yaptığı bankacılık işlemi nedeniyle imzasının bulunduğu ve bu imzanın kredi belgelerindeki imza ile uyuşmadığı, imzalar uyuşmadığı halde davacı banka tarafından krediye onay verildiği, krediye onay verilmeden önce kredi evrakının kontrol edilebileceği, imza uyuşmazlığını davalı şirketin tespit edebilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenlerle de davalı şirketin kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Mahkememizce 02.08.2019 tarihinde aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınmış ve bu raporda da aynı tespitlerde bulunulmuştur.

Dava konusu kredinin bankacılık bilgi işlem alt yapısı üzerinden yapılan işlemlerle kullandırılmış olması nedeniyle ve daha önce hazırlanan bilirkişi kurulunda bilişim ve yazılım uzmanı bilirkişinin bulunmaması nedeniyle dosya bilişim ve yazılım uzmanı bilirkişi ile bankacı bilirkişiden oluşan başka bir bilirkişi kuruluna verilerek tarafların ayrı ayrı kusurlarının ya da birlikte / müterafik kusurlarının bulunup bulunmadığının tespiti istenilmiştir. Hazırlanan 27.03.2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davalı şirketin kredi başvurusunda bulunan dava dışı …’dan sunduğu kimlik belgesinin dışında ikinci bir kimlik belgesi sunmasının istenilmesi durumunda sahteciliğin önüne geçilebilmesinin mümkün olduğu, ancak davacı bankanın kendisinde bulunan imza ile davaya konu kredi belgelerindeki imzayı karşılaştırması durumunda da usulsüz kredi kullandırılmasının önlenebileceği bu durumda da davalı şirketin kusurunun bulunmadığı tespitinde bulunmuştur.

Gerek sözleşme hükümlerinin gerekse hazırlanan üç bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda dava konusu usulsüz kredi kullandırılmasında tarafların sorumluluğunu doğuran iki konu öne çıkmaktadır. Bunlardan birincisi davalı şirketin kendisine sunulan kimlik belgesi ile yetinmeyip ehliyet, pasaport ya da başka bir ikinci kimlik belgesinin daha sunulmasını talep etmesi, ikicisi ise davacı bankanın kimlik belgesi kullanılan dava dışı …’ın daha önceki bankacılık işlemlerinden ötürü elinde bulunan imzalarının kontrol edilmesidir.

Davalı şirkete sunulan kimlik belgesi T.C. Nüfus Müdürlüğü tarafından verilmiş gibi düzenlenmiştir. Davalı şirketin belgenin sahteliğini araştırma olanağı bulunmamaktadır. Ancak kimlik belgelerinin ülkemizde kolayca sahtesinin yapılabildiği ve ticari hayatta da bu ve benzeri durumların sıkça yaşanabildiği bilinen bir gerçek olması nedeniyle davalı şirketin 27.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği gibi kontrol amaçlı olarak ikinci bir kimlik belgesi talep etmesi durumunda usulsüz kredi kullandırımını önleyecektir. Ancak dava dışı …’ın ikinci bir kimlik belgesinin bulunmadığını beyan etmesi olasılığı karşısında sunmuş olduğu kimlik belgesinin sahteliğini davalı şirket araştırma olanağına sahip olmadığından davalı şirket sunulan kimlik belgesi ile yetinmek zorunda olup bu kimlik belgesine göre de krediye onay verip vermemek tamamen davacı bankanın hukuki sorumluluğunda kalacaktır.

Davacı bankanın davalı şirket tarafından kendisine gönderilen belgelerdeki imzaları daha önce kendi kayıtlarında bulunan dava dışı …’ın gerçek imzası ile karşılaştırmaması davacı bankanın meydana gelen dava konusu olayda kusurunun bulunduğunu göstermektedir. Davalı şirketin davacı bankada bulunan dava dışı …’ın daha önce başka bankacılık işlemi nedeniyle alınmış olan imza örneğini davacı bankadan talep ederek karşılaştırma yapması ise 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “Sırların Saklanması” başlıklı 73’üncü maddesinde yer alan “Kurul başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.” hükmüne göre hukuken mümkün değildir. Yani davacı banka daha önce müşterisi olan dava dışı …’ın imzasını davalı şirket ile bu kanun hükmü uyarınca paylaşamaz. Bu durumda dava dışı …’ın önceki imzası ile davalı şirket tarafından gönderilen belgelerdeki imzasının karşılaştırılması yükümlülüğü 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m. 73 ve taraflar arasında yapılan sözleşmenin 21’inci maddesine göre davacı bankanın sorumluluğundadır. Bu nedenle davalı şirketin davacı bankadan dava dışı …’ın daha önce alınmış imza örnekleri varsa kontrol etmek üzere davacı bankadan talep etmeye hukuken hakkı ve yetkisi bulunmamakta, davacı bankanın da bu bilgileri paylaşma yetkisi bulunmamaktadır.

Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin 21’inci maddesine göre davalı şirketin davacı banka sistemine girdiği bilgi ve belgelerin orijinal belgelerdeki bilgilere uymaması, metin ya da imzalarda sıhhatsizlik, tahrifat ve sahtecilik gözlemlenmesi ve orijinal belgelerde yer alan tarihlerin hatalı olması durumunda meydana gelen zararı davalı şirketin karşılayacağı belirlenmiş ise de dava konusu olay haksız fiil olup haksız fiilerden sorumluluğun doğabilmesi için davalının kusurunun meydana gelmiş olması gerekmektedir. Yukarıda yaptığımız hukuki açıklamalar çerçevesinde ve hazırlanan bilirkişi raporlarına göre davalı şirketin kusuru bulunmamaktadır. Bu durumda haksız fiil nedeniyle meydana gelen zarardan tazminat sorumluluğunun da bulunduğu ileri sürülemeyeceği için bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 54,40-TL maktu karar harcının peşin alınan 91,37-TL harçtan mahsubu ile artan 36,97-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 100,00-TL (tebliğler ve posta) yargılama giderinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,

6-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip
*e-imzalıdır

Hakim
*e-imzalıdır