Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/640 E. 2021/378 K. 26.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/640
KARAR NO:2021/378

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:16/03/2017
KARAR TARİHİ:26/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı …i ile 15.08.2005 tarihinde sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre yapılacak her ev için KDV hariç 3.500,00 TL’ye anlaştıklarını, davalının toplam tutarı 61.500,00 TL olan 16 tane çek verdiğini, kendisinin de 58.500,00 TL bedelli teminat senedi verdiğini, senedin düzenleme tarihinin, vade tarihinin ve nakden kaydının boş olduğunu, senet altına davalı kooperatifin ikinci başkanı tarafından teminat karşılığı olarak alındığına ilişkin yazı yazıldığını, kendilerinin üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiklerini, ancak … Teftiş Kurulunun 28.12.2007 tarih ve … sayılı yazısı ile ruhsat yenileme işlemlerinin durdurulduğunu, davalı konutlarından alınan karot numunelerinin aranılan şartları taşımadığının anlaşıldığını, … Noterliğinin 26.02.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile davalı tarafı mevcut durum hakkında uyardığını, davalının yapı denetim sözleşmesini bir türlü yapmadığını, davalının boş olarak aldığı teminat senedinin üzerini doldurarak …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, icra dosyasına borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:

Davalı …i vekili öncelikle dava konusu uyuşmazlıkta tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik itirazında bulunmuştur. Davanın esasına ilişkin olarak da taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre davacının inşaat ruhsatını alması gerektiği halde alamadığını, davacının anlaştığı firmanın sahte karot olayına karışması nedeniyle hakkında … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas; … Karar sayılı dosyasında ceza kovuşturmasına başlanıldığını, denetim firması yetkililerinin 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun m. 9/I’e göre ceza aldıklarını, davacının gönderdiği ihtarnamenin kendilerine ulaşmadığını, yapı denetim firması hakkında soruşturma açılınca kendilerinin de bu firma ile sözleşme imzalamadıklarını, … Teftiş Kurulunun raporunda davacı hakkında da suç duyurusunda bulunulması gerektiğinin yazılı olduğunu, davacı ile yapılan sözleşmeye göre davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, bu nedenlerle davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibi nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 72’ye göre menfi tespit davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davacı taraf, …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, … 2. Noterliğinin 26.02.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, 15.08.2005 tarihli sözleşmeyi, senedin teminat senedi olduğunu gösteren belgeyi, … Belediyesi yazışmalarını, … Teftiş Kurulunun 28.12.2007 tarih ve … sayılı yazısını, davalı kooperatif defter kayıtlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı taraf, … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas; … Karar sayılı dosyasını, … 2. Noterliğinin 26.02.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, 15.08.2005 tarihli sözleşmeyi, … Teftiş Kurulunun 28.12.2007 tarih ve … sayılı yazısını, tapu ve belediye kayıtlarını, tanık beyanlarını, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibi nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 72’ye göre menfi tespit davasıdır.

Davalı …inin görevsizlik itirazının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu m. 99’a göre reddine karar verilmiştir.

6098 sayılı TBK m. 502’ye göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” Taraflar arasında yapılan 15.08.2005 tarihli sözleşmenin “İşin Tanımı” başlıklı 2’inci maddesinde; “Parsellerde etüt yapılması, karot alınması, karot sonuçlarına göre tahkik hesabının yapılması, mimari proje, elektrik projesi, tesisat projesi, ısı yalıtım projesi, inşaat ruhsatının alınması için gerekli belgelerin yapı denetim firmasına ve belediyeye sunularak inşaat ruhsatlarının alınması” düzenlemesi getirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme 6098 sayılı TBK m. 502’ye göre vekalet sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği konusu vekilin 6098 sayılı TBK m. 505’e göre talimata uygun ifada bulunup bulunmamasına göre ve aynı yasa m. 506 şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme yükümlülüğü kapsamında değerlendirilecektir.

Dosya içerisine alınan … Teftiş Kurulunun 28.12.2007 tarih ve 8910 sayılı raporunda ise davacının sahte karot raporu düzenlenmesi konusunda ve bu belgelerin kullanılması konusunda bilgi sahibi olmasının mümkün olabileceği ve şüpheli konumda bulunduğu, bu nedenle de davacı hakkında da suç duyurusunda bulunulması gerektiği tespit edilmiştir.

Davalı kooperatif, davacının anlaştığı yapı denetim firmasının sahte karot olayına karışması nedeniyle … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas; … Karar sayılı dosyasında ceza kovuşturmasına başlanıldığını, yapı denetim firması yetkililerinin 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun m. 9/I’e göre ceza aldıklarını belirtmesi nedeniyle bu dava dosyasıın gerekçeli kararı getirtilerek mahkememiz dosyası içerisine alınmıştır. Davacının bu ceza yargılamasında sanık olarak yargılandığı ancak beraat ettiği, karot alma işi için anlaştığı yapı denetim firması yetkililerinin ise hüküm giydiği anlaşılmaktadır. … Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında yukarıda belirtilen … Teftiş Kurulu raporuna da yollama yapılmakta ancak raporda belirtildiği gibi davacının sahte karot raporu düzenlenmesi konusunda ve bu belgelerin kullanılması konusunda bilgi sahibi olabileceği ya da bu bilgileri saklamasından ötürü atılı bulunan suça katılmasına ilişkin bir tespit yer almamaktadır. Dolayısıyla taraflar arasında yapılan sözleşmenin konusunu oluşturan karot alma işinde ortaya çıkan sahte karot raporu ile ilgili olarak yapılan kovuşturmada davacının ceza sorumluluğu olmadığı ve sahte karot alma maddi vakıası ile davacı arasında uygun nedensellik bağı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının sahte karot raporu düzenlenmesi olayı nedeniyle 6098 sayılı TBK m. 505’e göre talimata uygun ifada bulunmadığı ve aynı yasa m. 506’ya göre de şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranmadığı anlaşılmaktadır.

Davalının diğer itirazı ise taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre davacının inşaat ruhsatını alması gerektiği halde alamadığı, bu nedenle de kendi ruhsatlarının yenilenmediği konusundadır.

Sözleşmede bir açıklık yoksa, inşaat yapılacak arsanın imar durumunun alınması, plan ve projelerin belediyeden onaylatılması ve yapı izninin alınması mülkiyet hakkıyla bağlantısı nedeniyle iş sahibinin yükümlülüğündedir. İş sahibi bu yükümlülüğünü makul süre içinde yerine getirmelidir. Aksi halde direnime düşer. Yapı izninin alınamaması veya projelerin onaylatılamaması “sürekli/mutlak olanaksızlık” nedenine dayanıyorsa, inşaat sözleşmesi geçersiz sayılır. Geçersiz sözleşmeden taraflara yükümlülük doğmaz. İnşaat ruhsatını kimin alacağı konusunda sözleşmede bir hüküm bulunup bulunmadığına bakılması gerekir. Sözleşmede yapı izninin yüklenici tarafından alınacağına ilişkin açık bir kural bulunmadıkça bu yükümlülük iş sahibinindir. Arsa sahibi yapı izni almadan yükleniciyi inşaat yapımına ya da dava konusu olayda olduğu gibi diğer işleri yapmaya zorlayamaz. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “İşin Tanımı” başlıklı 2’inci maddesinde; “Parsellerde etüt yapılması, karot alınması, karot sonuçlarına göre tahkik hesabının yapılması, mimari proje, elektrik projesi, tesisat projesi, ısı yalıtım projesi, inşaat ruhsatının alınması için gerekli belgelerin yapı denetim firmasına ve belediyeye sunularak inşaat ruhsatlarının alınması” düzenlemesi getirilmiştir. Bu maddeye göre inşaat ruhsatının alınması edimi açıkça davacı tarafından üstlenilmiştir. Sözleşmede inşaat ruhsatının davacı tarafından alınacağına ilişkin açık bir kural bulunmakla birlikte iş sahibi olan davalı, bu yükümlülüğünü, noterde düzenlettirdiği ve gerekli yetkileri de içeren vekâletname ile davacıya ya da onun yetkili kıldığı kişiye devretmişse inşaat ruhsatı alma borcu davacıya geçer. Dolayısıyla sadece sözleşmede hüküm bulunması davacının inşaat ruhsatı alma yükümlülüğü altına girmesi sonucunu doğurmaz. Aynı zamanda sözleşmenin bu maddesine göre davalının da davacıya bu konuda resmi olarak düzenlenmiş ve resmi makamlarda geçerli bir vekâletnameyi vermiş olması gerekmektedir. Bu durumun tespiti için davalı tarafın davacıya 15.08.2015 tarihli sözleşmede yazılı işler için vekâletname ya da yetki belgesi verip vermediği konusunda açıklama yapmaları için 16.12.2020 tarihli duruşmada her iki taraf vekillerine de süre verilmiştir.

Davacı taraf mahkememize verdiği 16.12.2020 tarihli dilekçesinde kendisine Aydın … Ticaret Odasından her yıl yenilenerek verilmesi gereken yetki belgesinin davalı tarafından verilmediğini belirtmiştir. Davalı vekili ise 26.01.2021 tarihli dilekçesinde vekâletname ile ilgili beyanda bulunmamış ve 6102 sayılı TTK’na göre ellerindeki bütün belgeleri on yıl saklama zorunlulukları bulunduğunu, sözleşmenin üzerinden ise on altı yıl geçtiğini belirtmiştir. Her iki tarafın yaptığı açıklamalardan davalı kooperatifin davacıya geçerli bir vekâletname ya da yetki belgesi vermediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı sadece inşaat ruhsatı alınması işini değil sözleşmeden kaynaklı bütün işleri vekâletname olmaksızın yerine getirmiştir. Bu da somut olayda 6098 sayılı TBK m. 526’ya göre vekâletsiz iş görme durumunun geçerli olduğunu göstermektedir.

Hukukumuzda vekâletsiz iş görmenin tam anlamıyla bir tanımı bulunmamaktadır. Vekâletsiz iş görme kavramları içinde “vekâletsiz” ve “iş görme” olmak üzere iki ayrı kavram bulunduğu düşünülerek bunların üzerinde durulması, sonrada vekâletsiz iş görme çeşitlerinin unsurları üzerinden somut olayın aydınlatılması gerekmektedir. Kullanılan “vekâletsiz” tabiri içine sadece iş görenin vekâletsiz olması değil, her hangi bir sözleşmeye veya kanuna dayalı bir ilişkinin ya da yükümlülüğün ya da temsil yetkisinin bulunmaması da girmektedir. “İş görme” kavramı içerisine ise sadece hukuki işlemler değil hukuki işlem benzeri eylemler, hukuka uygun maddi eylemler de girmektedir. Vekâletsiz iş görme hükümlerini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 526 ve devamı maddeleri açık bir ayırım yapmamış olsa da doktrin de iş görmenin irade ve amacına göre vekâletsiz iş görme; gerçek olan, “caiz, düzenli, tam” ve gerçek olmayan “eksik, düzensiz” vekâletsiz iş görme olarak ikiye ayrılmaktadır.

Gerçek vekâletsiz iş görmede bir kimse yani “iş gören”, dolayısıyla sözleşmeye veya kanuna dayalı bir ilişkisi ya da yükümlülüğü olmaksızın başkasına yani “iş sahibine” ait bir işi onun menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak yapmaktadır. Bu durum 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 526’da “Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür.” hükmü ile belirtilmiştir. Gerçek olmayan vekâletsiz iş görmede bir kimse yani “iş gören” vekâleti, dolayısıyla sözleşmeye veya kanuna dayalı bir ilişkisi ya da yükümlülüğü olmaksızın başkasına yani “iş sahibine” ait bir işi onun menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak değil de kendi işiymiş gibi genellikle bazen de üçüncü kişinin menfaatine uygun olarak görmektedir. Bu nedenle gerçek olmayan vekâletsiz iş görme hukuka aykırı eylem veya işlem niteliği taşır. Dava konusu olayda taraflar arasında sözleşme bulunması nedeniyle gerçek olmayan vekâletsiz iş görme durumu söz konusu değildir.

Gerçek vekâletsiz iş görme ise hukuki işlem benzeri bir eylem niteliğini taşır ve iş sahibi tarafından uygun görüldüğü yani onay/icazet verildiğinde iş görmenin ilgili olduğu sözleşme değil vekâlet sözleşmesi hükümleri uygulanır. Dolayısıyla taraflar arasında yapılan sözleşmenin “İşin Tanımı” başlıklı 2’inci maddesinde; “Parsellerde etüt yapılması, karot alınması, karot sonuçlarına göre tahkik hesabının yapılması, mimari proje, elektrik projesi, tesisat projesi, ısı yalıtım projesi, inşaat ruhsatının alınması için gerekli belgelerin yapı denetim firmasına ve belediyeye sunularak inşaat ruhsatlarının alınması” düzenlemesi kapsamında davacının yaptığı işlere davalı kooperatifin onay vermesi durumunda davacı tarafından yapılan işler hukuken geçerli hale gelmiştir. Bu durumda davacının 6098 sayılı TBK m. 505’e göre talimata uygun ifada bulunmadığı ve aynı yasa m. 506’ya göre de şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranmadığından söz edilemeyecektir.

Belediyeden inşaat ruhsatı alınması işlemi ise vekâletname olmaksızın yapılabilecek bir iş olmadığından davacının sözleşmede yazılı olan bu işi vekâletnamesi olmadığından yapamamış olmasından ötürü hukuken sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu nedenle davacının vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapması gereken işleri yapıp yapmadığının tespiti gerekmektedir.

Davacının davalı ile yaptığı sözleşmeye göre yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin tespiti için 6100 sayılı HMK m. 288’e göre dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde mimar ve inşaat mühendisi bilirkişilerden oluşan heyet ile keşif yapılması ve rapor hazırlanması için … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmıştır.

Hazırlanan 18.12.2018 tarihli talimat bilirkişi raporunda mimari projenin, statik projenin, elektrik projesinin ve sıhhi tesisat projesinin yapılmış olduğu, mimari projedeki 22 evden 18 evin tamamlanmış olduğu, binaların yapı denetimine tabi olup olmadığının binaların bir kısmının tamamlanmadığından anlaşılamadığı tespit edilmiştir. Yapımı biten ve bitmeyen binalar için ayrı ayrı değerlendirme yapılmamış olması, davacının sözleşmeye uygun ifada bulunup bulunmadığının tespit edilmemiş olması nedeniyle bu rapor hükme esas alınmamıştır.

Bu nedenle mahkememizin 05.11.2019 tarihli duruşmasında alınan kararla … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak mimar ve iki inşaat mühendisi eşliğinde yapılacak keşif ile davaya konu rüyamkent sitesindeki villaların her birinin ayrı ayrı 4708 sayılı kanuna göre değerlendirilmesinin ayrıntılı olarak yaptırılarak yapı denetim kapsamında olup olmadığının tespitinin istenilmesine ve yapı denetim kapsamında olan villalarda davacının sözleşmeye göre işini iyi yapıp yapmadığının tespitinin istenilmesine karar verilmiştir.

Hazırlanan 31.12.2019 tarihli ikinci talimat raporunda davacının üstlendiği işin tamamının 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu kapsamında olduğu, beton karot alımında davacının gerekli özeni göstermediği, kalan diğer işlerin doğru yapılmamasından da davacının sorumluluğunun bulunduğu, davacının sadece jeolojik etütlerin yapılması bedelini hak edebileceği, bunun da sözleşmede ayrıca ücretlendirilmediğinden ve bilirkişi heyetinin de uzmanlık alanı dışında olduğundan hesaplama yapılmadığı tespit edilmiştir. Raporda doğru yapılmayan kalan işlerin neler olduğu, hangi eksiklik ve ayıpların bulunduğu, bu işlerin metrajının ve dökümünün neler olduğu, hangi birim fiyatlara göre ne kadarlık bir ayıp bedelinin ortaya çıktığı gibi somut ve denetime elverişli tespitler yer almadığından bu raporun kalan diğer işlerin doğru yapılmamasından davacının sorumluluğunun bulunduğuna ilişkin tespit kısmı hükme esas alınmamış, davacının üstlendiği işin tamamının 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu kapsamında olduğu tespiti hükme esas alınmıştır.

Mahkememizin 05.11.2019 tarihli duruşmasında alınan kararla dosyanın bir mimar, bir inşaat, bir elektrik mühendisi, bir makine mühendisi bilirkişiye verilerek dosya içerisinde bulunan projelerin hazırlanmasında ve yapılan işlerin ücretinin ne tutacağının hesaplanmasının istenilmesine ilişin olarak 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi raporu hazırlanması istenilmiştir.

Hazırlanan 24.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda mimari projenin 1.216,00 TL, statik projenin 1.065,45 TL, sıhhi tesisat projesinin 3.768,88 TL ve elektrik projesinin ise 616,69 TL olacağı toplamının ise 6.667,02 TL olacağı tespit edilmiştir.

Mahkememizin 07.10.2020 tarihli duruşmasında alınan kararla … Asliye Hukuk Mahkemesine yazı yazılarak ve yerinde inceleme yetkisi de verilerek mali müşavir bilirkişi aracılığı ile davalı S.S. Rüyam Kent Kooperatifinin ticari defterlerinin ve banka hesaplarının incelenmesine ve davalı kooperatifin sözleşmede yazılı olan ücretleri davacı tarafa ödeyip ödemediğinin, ödediyse ne kadarını ödediğinin tespitinin istenilmesine karar verilmiştir.

Hazırlanan 09.10.2020 tarihli talimat bilirkişi raporunda davalı defterlerine göre 01.01.2019 tarihli yevmiye defteri açılış fişine göre davacıya 45.500,00 TL’nin ödendiğinin gözüktüğü, davalıya ait çek karnesinin dip koçanlarına göre de sözleşme için düzenlenen çek bedeli tutarının 53.500,00 TL olduğu, ancak ödeme planındaki 4.000,00 TL tutarlı iki çekin çek defteri dip koçanında ve banka hesabında gözükmediği, bu çek bedellerinin düşülmesi durumunda da yevmiye defterindeki 45.500,00 TL rakamına ulaşıldığı, sözleşme ödeme planında yer almayan tutar ve tarihlerde toplam 5.000,00 TL tutarlı 3 adet çek daha düzenlendiği ve ödendiği ancak bu 3 çekin sözleşme planında olmaması nedeniyle hesaba dahil edilmediği tespit edilmiştir.

Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 5’inci maddesine göre her bir ev için KDV hariç 3.500,00 TL olarak anlaşma sağlanmıştır. Mimari projede toplam 22 adet ev bulunmakta olup hazırlanan 18.12.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre 18 tanesi tamamlanmıştır. Tamamlanan 18 ev için davacının almaya hak kazandığı ücret miktarı 63.000,00 TL’dir. (Tamamlanan 18 ev x Sözleşmesel ücret 3.500,00 TL = 63.000,00) Davacının almaya hak kazandığı 63.000,00 TL ile davalı tarafından davacıya ödendiği 09.10.2020 tarihli talimat bilirkişi raporunda tespit edilen 45.500,00 TL karşılaştırıldığında davacıya fazla ödeme yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla davalı kooperatifin davacıdan aldığı bonoyu takibe koymasına gerekçe gösterdiği haklı nedenlerin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Davaya konu bononun icra takibine konulmasında davalı tarafın ağır kusurunun ya da kötüniyetinin bulunduğuna ilişkin delil bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Davacı davaya konu bononun teminat senedi olduğunu, bononun düzenleme tarihinin, vade tarihinin ve nakden kaydının boş olarak davalı tarafa verildiğini, bono altına davalı kooperatifin ikinci başkanı tarafından teminat karşılığı olarak alındığına ilişkin yazı yazıldığını belirterek bononun üzerinin sözleşmeye aykırı şekilde doldurulduğunu ileri sürmüştür. Bono aslı icra dairesinden getirtilerek mahkememiz kasasına alınmış ve incelenmiştir. Bononun üzerinde düzenleme tarihinin, ödeme tarihinin ve nakden kaydının bulunduğu görülmektedir. Davacı delil olarak bono altına davalı kooperatifin ikinci başkanı tarafından teminat karşılığı olarak alındığına ilişkin yazı bulunan bono fotokopisini sunmuş ancak belgenin aslını 6100 sayılı HMK m. 119’a göre dava dilekçesine eklememiş, ön inceleme duruşmasında HMK m. 140/V’e göre verilen süre içinde de mahkememize sunmamıştır. Bu nedenle davacının davaya konu bono ile ilgili itirazları delillerin süresinde sunulmaması nedeniyle dikkate alınmamıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kabulüne,
2-Davacının …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına ve bu dosyaya konu 58.500,00 TL bedelli 02/06/2014 vade tarihli 15/08/2015 düzenleme tarihli bonoya borçlu olmadığının tespitine,
3-…. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına konu takibin iptaline,
4-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 5.126,08-TL nispi karar harcından peşin alınan 1.281,53-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.844,55-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafın vekili olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 11.047,13-TL’nin ( 31,40-TL BVH, 4,60-TL VH, 1.281,53-TL Peşin Harç, 2.800,00-TL BK, 6.384,00-TL Talimat, 545,60-TLTebliğ ve Posta,) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/04/2021

Katip …

Hakim …