Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/622 E. 2020/363 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/622
KARAR NO : 2020/363

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/07/2017
KARAR TARİHİ : 01/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, lojistik operasyon uzmanı olduğunu, 2014 yılı Aralık ayında davalı … Şti. ile sözlü bir anlaşma yaptıklarını, davacının kendi müşteri çevresinden/pörtföyünden müşteri temin etmesi ve hem kendi temin ettiği müşterilerinin hem de davalı şirketin müşterilerinin ihraç edilecek mallarının lojistik hizmetlerini yapmaları konusunda anlaşmaya vardıklarını, ücret konusunda da operasyonel kârın % 40’ına anlaştıklarını, 2016 yılı Ocak ve Mayıs aylarına ilişkin 1.132,79 Sterlin ve 1.032,50 USD ücretin ödenmediğini, bunun üzerine … Noterliğinin 26.05.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini gönderdiğini, alacağının tarafına ödenmemesi üzerine de İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattıklarını, takibe itiraz edilmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı … . Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacının kendi iş yerlerini kullandığını, kendi unvanlarını kullandığını, kendilerinden kâr payı aldığını, ancak aldığını belirttiği kâr payının % 40 oranında olmadığını, kendilerinin davacıya ödenmemiş kâr payı borçlarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve devamına göre vekâlet sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, …. Noterliğinin 26.05.2016 tarih ve… yevmiye sayılı ihtarnamesini, yapılan işler ve ödemeler listesini, @ posta yazışmalarını, ödenmeyen hizmet bedeli listesini, davalı tarafın ticari defterlerini ve bilirkişi incelemesin delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, kendi ticari defter ve kayıtlarını delil olarak sunmuştur.
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve devamına göre vekâlet sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502’ye göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” Taraflar arasında yapılmış yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Ancak davalı taraf davacının kendi iş yerlerini kullandığını, kendi unvanlarını kullandığını, kendilerinden kâr payı aldığını ve kendilerinin davacıya ödenmemiş kâr payı borçlarının bulunmadığını belirterek sözlü anlaşmanın varlığını kabul etmektedir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı üzere taraflar arasındaki sözlü anlaşmanın içeriği davacının kendi müşteri çevresinden/pörtföyünden müşteri temin etmesi ve hem kendi temin ettiği müşterilerinin hem de davalı şirketin müşterilerinin ihraç edilecek mallarının lojistik hizmetlerini yapması karşılığında ücret almasıdır. Bu yönüyle taraflar arasındaki anlaşma 6098 sayılı TBK m. 502’ye göre vekâlet ve iş görme sözleşmesi niteliğindedir. Davalı şirketin cevap dilekçelerinde yer alan kendilerinin davacıya ödenmemiş kâr payı borçlarının bulunmadığı yönündeki açıklaması ise sözleşmenin ücret karşılığı yapıldığını göstermektedir.

Uyuşmazlık konusu ise 2016 yılı Ocak ve Mayıs aylarında yapılan işler, bu işler karşılığında ücretin ödenip ödenmediği, ödenecek ücretin davacının ileri sürdüğü gibi % 40 oranında olup olmadığı ve ödenecek ücret % 40 oranında ise davacının icra takibi ile talep ettiği 1.132,79 Sterlin ve 1.032,50 USD ücretin bu orana karşılık gelip gelmediğidir.

Davacı lojistik operasyon uzmanı olup, mahkememizin 24.12.2019 tarihli duruşmasında üniversitelerin uluslararası ticaret ve lojistik bölümlerine yazı yazılarak lojistik operasyon uzmanı olarak çalışanların ne miktarda ücret aldıkları, nispi ücret alıp almadıkları, nispi ücret alıyorlarsa ne oranda nispi ücret aldıklarının sorulmasına karar verilmiştir. Üniversitelerden olumlu cevap gelmemesi üzerine…Deniz Ticaret Odasına yazı yazılmış ve … Deniz Ticaret Odası 03.01.2020 tarihli cevabında davacının çalıştığı şirketin büyüklüğü, davacının eğitimi, pozisyonu, lisan derecesi, kaç yıllık tecrübesi olduğu, sahip olduğu sertifikalar konusunda bilgi talep etmiştir. Bu bilgilerin … Deniz Ticaret Odasına bildirilmesinden sonra gelen 06.03.2020 tarihli yazı cevabında davacının alabileceği emsal net ücretin 3.000,00 – 5.000,00 TL olabileceği, kişi ile şirket arasında özel bir anlaşma olup olmadığı bilgisine ulaşılamadığı, özel anlaşmaları bilmelerinin de mümkün olmadığı bildirilmiştir….Deniz Ticaret Odasına tekrar yazı yazılarak davacının eğitim ve tecrübesine sahip bir lojistik operasyon uzmanının piyasa koşullarında ne oranda nispi ücret alabileceği tekrar sorulmuştur. …Deniz Ticaret Odasından gelen 16.06.2020 tarihli ikinci yazı cevabında “…bahse konu nispi ücretin piyasada yaygın olmadığı, çalışanın kalifiyesi, lisan durumu, liyakati ve iş hacmi ile doğru orantılı olduğu, yazılı bir anlaşma yoksa nispi ücretin hesaplanabilmesinin mümkün olmadığı” belirtilmiştir.

Tarafların her ikisi de davalı şirket defterlerini delil olarak göstermiş olmaları nedeniyle uyuşmazlık konusunun aydınlatılabilmesi için davalı taraf defterlerinde 6100 sayılı HMK m. 222’ye göre inceleme yapılmasına karar verilmiştir. 29.05.2018 tarihli bilirkişi incelemesi defterlerin mahkemeye sunulması kararından dönülmesi ve yerinde inceleme yetkisi verilmesinden sonra yapıldığı için yerine getirilememiştir. 08.01.2018 tarihli ikinci bilirkişi incelemesinde ise davacının gerçekleştirdiği işlere ilişkin sunduğu listede yer alan işlerin davalı ticari defterlerinde kaydının bulunduğu ve uyumlu olduğu ancak davacı tarafa her hangi bir ödeme yapılmadığı, davacı adına da davalı defterlerinde herhangi bir hesaba rastlanmadığı tespit edilmiştir.

Aynı bilirkişiden alınan 19.06.2019 tarihli üçüncü bilirkişi raporunda ise dosya kapsamındaki @ posta yazışmalarından davacının kâr payı alacağının % 40 oranında olduğu, daha önceki ödemelerin elden verilmiş olabileceği ve bu yüzden resmi kayıtlara girmemiş olabileceği tespit edilmiştir.

Yapılan bilirkişi incelemeleri ve hazırlanan raporlar davacının kendi getirdiği ya da davalı şirket müşterilerine verdiğini ileri sürdüğü hizmetin doğru olduğunu ve alamadığı ücretin davalı şirket tarafında da davacıya ödenmediğini göstermektedir. Ancak tarafların anlaştıkları ücret oranının davacının ileri sürdüğü gibi % 40 oranında mı olduğu davacıya yapılmış her hangi bir ödeme gözükmediğinden davalı defterlerinin incelenmesinden anlaşılamamaktadır.

Bu durumda 6098 sayılı TBK vekâlet sözleşmelerine ilişkin hükümlerin ve 6100 sayılı HMK m. 191 ve 222’nin birlikte ele alınarak yorumlanması, ispat yükümlülüğünün belirlenmesi gerekmektedir.

6098 sayılı TBK m. 503’e göre; “Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır.” Dava konusu olayda önerinin kim tarafından yapıldığı belli olmamakla birlikte TBK m. 502’nci maddeye göre vekil ya da iş gören durumunda olan davacı taraftır. Bu durumda sözleşmenin kurulması ile vekil ya da iş gören durumunda olan davacının yapacağı işin karşılığı olan ücreti ödemeyi de davalı kabul etmiş durumdadır. Davacı tarafın kâr payı borcu bulunmadığı ve ücret anlaşmasının da % 40 oranında olmadığı itirazı usul hukukuna göre bileşik ikrar niteliğinde olup ücret anlaşmasının % 40 oranında olmadığını ispat yükü 6100 sayılı HMK m. 191’e göre davalı tarafa geçmiştir.

Hazırlanan bilirkişi raporlarında her ne kadar davalı taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yapıldığı ve bu nedenle de sahibi lehine yani davalı şirket lehine delil niteliğine sahip olduğu belirtilmişse de davalı şirket cevap dilekçesinde davacıya ödenmemiş kâr payı borçlarının bulunmadığını belirterek önceki kâr paylarının resmi defterlerine işlenmeksizin ödendiğini kabul etmektedir. Ancak hazırlanan bilirkişi raporunda davacının yaptığı işlerin davalının kayıtlarında yer almasına karşın ücretinin ödendiğine ilişkin kayıt bulunmadığı tespit edilmiştir.

6100 sayılı HMK m. 222/II’ye göre; “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” Davalı defterlerinde davacının yaptığı işlerin kaydının bulunmasına karşın yapılan işlerin bedelinin ödendiğine ilişkin kayıtların bulunmaması davalı defterlerinin bu maddeye uygun şekilde tutulmadığını dolayısıyla da davalı defterlerinin davalı lehine delil hükmünde olmadığı kabul edilmiş ve bu kayıtlar hükme esas alınmamıştır.

Davalının davacıya ödenmemiş ücret borçlarının bulunmadığı açıklaması da 6100 sayılı HMK m. 188’e göre davalı şirket tarafından resmi defterlerinde davacıya ilişkin tutulması gereken kayıtların usulüne uygun tutulmadığı maddi vakıasının ikrarı niteliğinde olup artık davalı şirket kendi ticari defterlerine dayanarak davacı tarafa ücret borçlarının bulunmadığının ve ödenecek ücretin oranının ispatı konusunda kendi ticari defterlerine dayanamayacaktır. Davalı şirket davacıya ödenecek ücretin oranı konusunda başkaca bir delil de sunmadığından davacının ücretinin % 40 oranında olduğu yönündeki beyanının doğru kabul edilerek davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Davalı şirket davalı taraf ile sözlü bir anlaşma yaptıklarını, davacının kendi müşteri çevresinden/pörtföyünden müşteri temin etmesi ve hem kendi temin ettiği müşterilerinin hem de davalı şirketin müşterilerinin ihraç edilecek mallarının lojistik hizmetlerini yapmaları konusunda anlaşmaya vardıklarını kabul etmesine karşın davacının yaptığı işleri de kendi ticari defterlerine kayıt ettiği halde bu işlerin karşılığı olarak davacıya yapılmış olan ödemeleri ticari defterlerine kayıt etmemesi, ödenmediği ileri sürülen nispi ücret borcunun ödendiğini de kanıtlayamaması ve bunun sonucunda da taraflar arasındaki anlaşmanın % 40 oranında olmadığını ileri sürerek başlatılan icra takibine itiraz etmesi iyiniyetli görülmeyerek davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Dairesi’nin…sayılı takip dosyasına, davalının itirazının iptali ile takibin takip talebindeki diğer koşullarla devamına,
2-Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 620,20-TL nispi karar harcının peşin alınan 155,36-TL harçtan mahsubu ile eksik 464,84-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 1.440,11-TL’nin ( 31,40-TL BVH, 4,60 -TL VH, 155,36-TL Peşin Harç, 950,00-TL Bilirkişi Ücreti, 298,75-TL Tebliğ ve Posta,) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …
¸