Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/576 E. 2021/354 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/576
KARAR NO:2021/354

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ :14/03/2014
KARAR TARİHİ:14/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının borçlusu müvekkili olan, alacaklısı … … Kooperaitifi olan 16/05/2013 tanzim 10/02/2014 vade tarihli 40.000-TL bedelli, 16/05/2013 tanzim 25/02/2014 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli 2 adet çeki tahsile koyduğunu, bankadan gelen ihbar karşılığı senetlerdeki keşideci imzasının müvekkiline ait olmamasına rağmen başka alacak senetleri ile karıştırıldığından borcun ödendiğini, senetlerdeki imzanın kendilerine ait olmadığını belirterek davalıya borcu bulunmadığından 80.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talepte bulunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının hukuki mesneti bulunmadığını, dava konusu senetlerin faktoring müşterisi … tarafından müvekkiline temlik edildiğini, senetlerin sahte tanzim edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce … Esas … Karar sayılı 21/03/2016 tarihli karar ile Davanın kabulü ile 80.000-TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmek sureti ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nce 2016/… Esas 2017/… Karar sayılı 13/03/2017 ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, dosya mahkememiz 2017/… Esas sırasına kaydolunmuş ve mahkememizce 19/02/2018 tarihli ara karar ile usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce 21/03/2018 tarihli ara karar ile Yargıtay bozma ilamı ve tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler ile tarafların uyuşmazlık konusu dönem ticari defter ve kayıtları üzerinde, taraf iddialarının yerindeliği, davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
30/05/2018 tarihli raporunda bilirkişi özetle; dava dosyasına mübrez bilgi ve belgeler incelendiğinde taraflar arasında vuku bulan herhangi bir ticari faaliyetin söz konusu olmadığı, bu suretle ticari defterler içeriğindeki kayıtların taraflar nezdinde eşdeğer olamayacağı kanaatine varılarak herhangi bir usul incelemesi gerçekleştirilmediğini, Adli tıp bilirkişi raporu doğrultusunda bonolar üzerindeki söz konusu imzaların davacı taraf eli ürünü olmadığının tespit edildiği ve Davacı tarafın imza konusundaki iddialarının yerinde olduğu, iki bono ödemesi arasında ortalama 15 günlük süre farkı mevcut olup, burada dikkat edilmesi gereken hususun senetlerin banka tarafından hangi tarihte davacıya teslim edildiği olduğu, bankadan gelen bono fotokopileri üzerinde teslim imzaları mevcut olmakla birlikte hangi tarihte teslim edildiğinin görülemediği, dikkat edilmesi gereken bir diğer hususun ise bankadan gönderilen ihbarnamede senetlere ilişkin bilgilerin ve senet dökümünün mevcut olup olmadığının tespiti olduğu, ihbarname üzerinde senetlere ilişkin bilgiler ve imza sureti mevcut ise tacirin kendisine ulaşan ihbarname üzerindeki bilgileri kontrol etmesi ve ticari kayıtları ile karşılaştırarak gerek görmesi durumunda bankaya itirazda bulunması gerektiği, davacı tarafın tacir olmakla birlikte kanunen basiretli bir tacir gibi davranma ve özen gösterme sorumluluğuna haiz olduğu, eğer ki senetler ödeme günü itibariyle davacıya teslim edilmiş ise 15 günlük süre içerisinde, davacının 10.02.2014 vadeli senetteki imzanın kendisine ait olmadığını fark ederek 25.02.2014 vadeli seneti ödemeden itirazda bulunmuş olması gerektiği, bu suretle ilgili bpnkaya müzekkere yazılarak bahse konu bono asıllarının net bir şekilde hangi tarihte davacıya teslim edildiği ve İlgili senetlere ilişkin ihbarname örneği ile varsa eklerinin talep edilerek mahkememize görülmesi gerektiği, davacı tarafından sahtecilik ve dolandırıcılık hususunda taraflara noter kanalıyla ihtaren bilgi verildiği ve bu yaklaşımın ticari ahlak ve iyi niyet kuralları ile hukuki bulgular doğrultusunda gerçekleştirilmiş olduğu, davacının doğal ticari hayat şartları doğrultusunda çok sayıda çek, senet tahsilat ve ödeme hareketine vaki olduğu, ilgili banka ekstre asıllarının görülmesine ilişkin kararın mahkememiz takdirinde olduğu, davacı tarafın tacir olmakla birlikte kanunen basiretli bir tacir gibi davranma ve özen gösterme sorumluluğuna haiz olduğu, bu suretle birden çok kez ve süreklilik arz etmiş olduğu görülen iddianın ticari hayatın olağan akışına aykırı olup olmadığı konusunda davacının müdahil olduğu benzeri davalarında göz önünde bulundurularak değerlendirilmesinde fayda olacağı, TBK Madde 78 İçeriğinde; “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri İsteyebilir* ifadesinin mevcut olduğu, bu suretle davacının “kendisini borçlu sandığı” iddiasını İspatla mükellef olduğu, dava dosyasına mübrez bilgi ve belgeler doğrultusunda davacının imza konusundaki iddiasının yerinde olduğu, ancak “kendisini borçlu sandığı” bir başka deyişle bilinçsiz şekilde ödendiği iddiasının kaydi olarak ispatlanamadığı, dava dosyasına mübrez bilgi, belge ve delil niteliğindeki dokümanlar üzerinde incelemeler gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Alınan bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikler mahkememizce giderilerek bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, 12/11/2018 tarihli raporunda bilirkişi özetle; iki bono ödemesi arasında ortalama 15 günlük süre farkı mevcut olup, burada dikkat edilmesi gereken husus senetlerin banka tarafından hangi tarihte davacıya teslim edilmesi olduğunu, kök raporda talep edilen eksiklikler doğrultusunda bankadan gelen yeni bono ve ihbarname evrakları üzerinde de teslim imzaları mevcut olmakla birlikte hanfli tarihte teslim edildiğinin görülemediği, 10.02.2014 vadeli 40.000 TL’lik senet ile, 25.02.2014 vadeli 40.000 TL’lik senetlerin ödemelerine ilişkin olarak … A.Ş. tarafından davacı tarafa hitaben 23.09.2013 tarihli Senet İhbarnamesinin hazırlanarak Kuryenet isimli kargo şirketi aracılığı ile şirket merkez adresine gönderildiği, kargo şirketi personeli tarafından evrakların “Personel” ibaresi ile 64410179733 TC kimlik numaralı …’e teslim edildiği, teslime ilişkin şahsi imzasının dağıtıcı şirket teslimat evrakı üzerinde mevcut olduğu, davacı tarafın tacir olmakla birlikte kanunen basiretli bir tacir gibi davranma ve özen gösterme sorumluluğuna haiz olduğu, bu suretle ilgili banka tarafından şirket merkezine gönderilen ihbarname doğrultusunda, ortalama 128 gün öncesinden bilgisi verilen senetlere ilişkin itirazlarını kaydi olarak ödemeleri gerçekleştirmeden önce yapabileceği, davacı tarafın ihbarnamelere ilişkin itiraz dilekçesinde; “ihbarname teslimi yapılan … isimli şahsın müvekkilinin sigortalı çalışanı olmayıp, tanıdığı bir şahıs olduğu, ihbarnamedeki imzanın … İmzasına teslim edilip edilmediğine ilişkin olarak yorum yapılamadığı, Uyaptan …’ ün müvekkili …’ nin personeli olup olmadığının tespiti gerektiği, bu tespitten sonra da …’ ün mahkemenizce çağrılarak huzurda imza yazdırılarak ihbarnamedeki imzanın …’ e ait olup olmadığının tespitini” talep ettiği, bahsi geçend dışı kişi … isimli şahsın, dava dosyası içerisindeki Davalı taraf cevap dilekçesinde belirtildiği üzere davacı tarafın farklı bir şirkette (eski) ortağı olduğunun tarafında teyit edildiği, (… Kayıtlan), TBK Madde 78 içeriğinde; “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçtu sanarak yerine aetirdiâfnî ispat ederse geri isteyebilir” ifadesinin mevcut olduğu, bu suretle Davacının “kendisini borçlu sandığı” iddiasını ispatla mükellef olduğu, dava dosyasına mübrez bilgi ve belgeler iie ek dayanaklar doğrultusunda davacının “kendisini borçlu sandığı” bir başka deyişle bilinçsiz şekilde ödendiği iddiasının kaydi olarak ispatlanamadığını, mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda dava konusuna ilişkin talebinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, dava konusu bonolardaki imzaların davacıya ait olmadığı halde bono bedellerinin yanlışlıkla ödendiği iddiasıyla ödenen bedelin iadesinin mümkün olup olmadığına ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 77-82 arasında sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerine yer verilmiştir. TBK’da sözleşmeler ve haksız iller dışında üçüncü bir borç kaynağı olarak sebepsiz zenginleşme düzenlenmiştir. TBK m. 77 uyarınca, haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için öncelikle bir kimsenin malvarlığında bir çoğalmanın (bir zenginleşmenin) meydana gelmesi gerekir. Diğer taraftan bir başka kimsenin malvarlığı azalmalı (fakirleşme) ve zenginleşme ile fakirleşme arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Bir kimsenin malvarlığında bir başkası zararına meydana gelen zenginleşme, arada illiyet bağı bulunsa dahi her zaman iade borcunu doğurmaz. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade borcunun doğabilmesi için, malvarlığındaki zenginleşmenin “haklı bir sebep olmaksızın” gerçekleşmesi gerekir. TBK m. 77’de zenginleşmenin özellikle (i) geçerli olmayan, (ii) gerçekleşmemiş, (iii) sona ermiş bir sebebe dayanması halinde iade yükümlülüğünün doğacağı belirtilmiştir.
TBK m. 78 “Borçlanılmamış edimin ifası” başlığını taşımaktadır. Anılan madde uyarınca borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir. Buna göre, borç olmayan şeyin ödenmesi halinde, sebepsiz zenginleşmeye dayanılarak talepte bulunulabilmesi için (i) borcun ifası amacıyla ödeme yapılması, (ii) ödenmesi gereken bir borcun mevcut olmaması, (iii) ödemede bulunanın yanılarak (hataen) kendisini borçlu zannetmesi şartlarının gerçekleşmesi aranır
Dava konusu bonolar davacının kendi isteğiyle dava dışı banka aracılığıyla ödenmiştir. Dosyada dava dışı bankadan gelen 02/04/2014 tarihli cevabi yazı içeriğinde davacının dava konusu senetlerde 10/02/2014 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli bonoyu 12/02/2014 tarihnde ödediği ve yine 25/02/2014 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli bonoyu 27/02/2014 tarihnde ödediği anlaşılmaktadır.Borçlu tam ödeme yapıyorsa; senet hamilinden senedin üzerine bir ibra şerhi yazmasını ve senedi kendisine teslim etmesini istemeye de hakkı vardır. Uygulamada senet bedelinin ödenmesi ile birlikte senet borçluya iade edilmekte olup bankanın cevabi yazısının ekindeki senet fotokopislerinin üstünde “Senedi Teslim Aldım “ ibaresi ve imza bulunmaktadır.
6098 sayılı TBK’nun 78.maddesi uyarınca borçlanmadığı edimi kendi istediğiyle yerine getiren kimse bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir. Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere somut olayda ispat külfeti yanlışlıkla ödeme yaptığını ileri süren davacı taraftadır.
Somut olayda ispat külfeti davacı tarafta olup davacının kendisini borçlu sanarak ödeme yaptığını ispat etmesi gerekmektedir. dava konusu senetler 2 adet olup vade tarihleri ve ödeme tarihleri birbirinden farklıdır.10/02/2014 vade tarihli senet ödendikten sonra senet üzerinde davacının incelenme imkanı olmasına rağmen 15 gün sonra 25/02/2014 vade tarihli senedi de ödediği görülmektedir. Senetlerden ikisinin de hataen ödendiği iddiası davacının tacir olması dikkate alındığında dava konusu senetler bono niteliğinde olup, basiretli tacir gibi davranma sorumluğuna uygun düşmemektedir. TTK’nun 18. maddesi tacirlerin basiretli olmalarını şart koşmaktadır. Sözkonusu madde TTK’nun 682 ve 683. maddeleri ile birlikte değerlendirildiğinde bir tacir sarf ettiği sözlerin ya da attığı imzaların ne anlama geldiğini, yaratacağı etki ve sonuçları bilmekle yükümlüdür.
Buna göre ödeme yaparken ödenilen bonodaki imzanın kendisine ait olup olmadığının incelenmesi bu durumda kendisinden beklenir. Davacı bu anlamda basiretli davranmamıştır. Öte yandan davacı tarafça dosyaya sunulan deliller gözetildiğinde, davacının hataen ödeme yaptığını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, bono üzerindeki imzanın borçluya ait olmadığı ispatlanmış olsa dahi borçlunun basiretli bir tacir gibi davranarak ödeme yaparken senet üzerindeki imzaların kendisine ait olup olmadığını kontrol etmesi gerektiği, ödeme tarihleri birbirinden farklı olan iki ayrı senedin de hataen ödenmesinin mümkün olmadığı, borçlunun senet bedellerini yanlışlıkla ödediğini ispat edemediği gerekçeleriyle; borçlunun ödemiş olduğu senetlerin bedellerini geri isteyemeyeceğine kanaat getirilerek davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 59,30 TL harcın, peşin alınan 1.366,20 TL harçtan mahsubu ile artan 1.306,90 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 11.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 68,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır