Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/463 E. 2023/725 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/51 Esas
KARAR NO :2023/727

DAVA:5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (Tazminat)
DAVA TARİHİ:30/12/2021
KARAR TARİHİ:02/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin otomotiv ve filo kiralama alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, şirketin faaliyetleri nedeniyle tüm mali/finansal işlemlerinin bankalar vasıtasıyla yapıldığını, Müvekkil şirketin davalı bankanın … nolu müşteri numarasına kayıtlı … Iban nolu vadesiz Türk Lirası hesabına ilişkin usulsüz işlemler yapıldığını, müvekkili şirketin uzun yıllardır çalışanı olan dava dışı …’ in davalı bankaya gönderdiği sahte talimatlar üzerine, yine sahte imza kullanarak, talimat içeriğini değiştirdiğini ve düzenlediği sahte talimatlar ile kendi adına kayıtlı … Bankası, … Bankası ve … Bankasındaki hesaplarına toplam 2.050.000,00 TL EFT işlemi yaptığı, müvekkil şirketin dava dışı … ve diğerleri hakkında … C.B.S. … soruşturma sayılı dosyasından suç duyurusunda bulunulduğunu, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu ve T.T.K. M 5A/1 maddesi gereğince dava şartı niteliğinde olduğundan arabulucu başvurusu yapıldığını, taraflarca yapılan müzakereler sonunda anlaşmaya varılamaması nedeniyle arabuluculuk sürecinin sonlandığını, usulsüz işlemlerin davalı bankanın … Ticari Şubesi nezdinde 25.06.2021-26.07.2021 tarih aralığında 30 gün içinde gerçekleştirildiğini, davalı banka tarafından faks talimatlarıyla yapılan işlem sırasında şirket yetkilisinin onayının alınmadığını ve faks talimatı asıllarının istenip takip edilmediğini, davalı bankanın çok kısa zaman aralığında 5 seferde yapılan toplam 2.050.000,00 TL’lık EFT işleminden şüphe duymamış olmasının zararın artmasına neden olduğunu, … C.B.S. … soruşturma sayılı dosyasında faks talimat asıllarının istendiğini ancak davalı bankanın faks talimat asıllarını sunamadığını, ayrıca dosyaya sunulan ses kayıtları incelendiğinde, dava dışı … şirketin yetkilisi … gibi konuşarak işlemlere teyit verdiğinin görüleceği, dolayısıyla davalı bankanın güvenlik açığı bulunduğu, güvenlik prosedürlerini tam olarak yerine getirmediğini, davalı bankanın talimatlı işlem sırasını takip etmeyerek yaptığı işlemler neticesinde kusurlu olduğunu ve müvekkilinin yüksek miktarda zarara uğratıldığını, müvekkili şirketin uğradığı zararlar neticesinde … Şirketi’nde bulunan Kobi Paket Sigorta Poliçesi nezdinde hasar dosyası oluşturulduğunu ve davalı banka hesabında gerçekleştirilen usulsüz işlemlerin karşılığı olarak müvekkile şirkete 04.10.2021 tarihinde 1.300.000,00-₺ ödeme yapıldığını bu sebeple huzurdaki davada, dava dışı sigorta şirketinden zararın bir kısmının tahsil edilmesi sebebiyle kalan bakiye olan 750.000,00-₺ üzerinden talepte bulunulduğunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’ nun 112. Md.’ nde “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmünün bulunduğunu, yine davalı bankanın aynı kanunun 114. Maddesine gereği genel olarak her türlü kusurdan sorumlu olduğunu, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanabileceğini, 6102 sayılı TTK’ nun 18/2 maddesine göre “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmünün bulunduğunu, bunun sonucu olarak itibar müessesesi olan bankaların, bu vasıfları nedeniyle gerekli bilgi ve tecrübelerinin varlığı hususunda kendilerine duyulan güveni boşa çıkarmamaları gerektiğini, bankaların kendilerine güvenen müşterilerine, onların yakınları olan üçüncü kişilere ve bilgi almak ya da ilişki kurmak amacıyla kendilerine başvuran kişilere karşı TMK’nın 2. maddesinden doğan, koruyucu nitelikte bir özen borcu olduğunu, bankacılık mesleğinin ve sektörünün riskli bir saha olduğunu bu nedenle bankaların özen borcunu bu riskin gereği olarak daha da ağırlaştırmasının gerekli olduğunu, 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 93’üncü maddesi ve 22.07.2006 tarih ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Tarafından Yapılacak Denetime İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “iyi uygulama rehberleri” başlıklı 7/A maddesine dayanılarak hazırlanan ve BDDK tarafından ilan edilen rehber içeriğine göre; Yönetim kurulu; operasyonel risk yönetimine ilişkin banka nezdinde tesis edilen politika, süreç ve sistemlerin tüm karar aşamalarında ve faaliyetlerde etkin bir şekilde uygulanmasına ilişkin gözetimden sorumludur. Yönetim kurulu banka nezdinde sağlam bir operasyonel risk yönetimi çerçevesinin oluşması amacıyla; Risk kültürünün yerleşmesini sağlayacak tedbirler geliştirmeli, gözetim sorumluluğunu yerine getirebileceği süreçleri oluşturmalı, bankanın strateji ve faaliyetlerinden kaynaklanan riskleri anlamalı ve bankanın tüm risk yönetim sistemine entegre edilmiş kapsamlı dinamik bir kontrol sistemi teşkil etmeli, Üst düzey yönetimi geliştirdiği operasyonel risk yönetimi çerçevesi doğrultusunda somut olarak yönlendirmeli, üst düzey yönetim tarafından hazırlanan prosedür ve politikaların uygunluğunu değerlendirerek onaylamalı ve bunların uygunluğunu belirli aralıklarla gözden geçirmeli, Üst düzey yönetim tarafından politikalara uygun aksiyonların gerekli durumlarda yeterli etkinlikte alınıp alınmadığını kontrol etmeli, Aynı zamanda bağımsız üçüncü taraflarca veya iç denetim tarafından da operasyonel risk yönetimi çerçevesinin gözden geçirilmesini sağlamalıdır. Sağlam bir operasyonel risk yönetimi çerçevesinin oluşturulabilmesinde, banka genelinde operasyonel riskin yönetimine ilişkin görev ve sorumlulukların açıkça tanımlandığı etkin bir kontrol çevresinin (kontrol çevresi; iç kontrol süreçleri, organizasyon yapısı, politika ve prosedürler, raporlama yapısı, yetki/onay süreçleri, etik ilkeler ve görev dağılımı gibi alt unsurlardan oluşmaktadır) tesis edilmesi kritik öneme haiz olup bu husus yönetim kurulunun sorumluluğundadır. Etkin bir kontrol çevresi, merkezi operasyonel risk yönetimi fonksiyonu ile iş kolları ve destek fonksiyonları (iç kontrol ve iç denetim) arasında yeterince ayrıştırılmış, açık ve anlaşılır görev tanımlarının bulunmasını gerektirmektedir…” denilmiştir. Ayrıca Yargıtay’ ın bankaların güven kurumu olmaları dolayısıyla özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu olduğu yönünde emsal kararlar bulunduğunu, bahsi geçen olayda davalı bankanın gerekli ve yeterli önlemleri almayarak ağır kusurlu hareket ettiğini belirterek; davanın kabulü ile; 300.000,00-₺ yönünden 25.06.2021 tarihinden itibaren, 200.000,00-₺ yönünden 28.06.2021 tarihinden itibaren, 450.000,00-₺ yönünden 01.07.2021tarihinden itibaren, 550.000,00-₺ yönünden 13.07.2021 tarihinden itibaren, 550.000,00-₺ yönünden 26.07.2021 tarihinden itibaren TCMB tarafından bildirilen bankalarca mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz oranları üzerinden işletilecek faizi ile hesaplanmasını ve 04.10.2021 tarihinde dava dışı sigorta şirketi tarafından banka hesaplarında yapılan usulsüz işlemlere istinaden ödenen 1.300.000,00-₺ lik tutarın mahsubu ile , tespit edilecek bakiye miktarın 04.10.2021 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin de davalı bankaya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin müvekkili bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiasında olduğunu ancak böyle bir sorumluluğun müvekkili bankaya yüklenebilmesi için müvekkili bankanın davacı şirket üzerinde bir hakimiyetinin bulunması gerektiğini, ancak böyle bir durumda, müvekkili banka tarafından denetim ve gözetim görevi yerine getirilmez ise özen yükümlülüğünün ihlalinden bahsedilebileceğini, dava konusu edilen işlemlere ilişkin olarak tüm belirleme, karar, işlem ve belgeler davacı şirket nezdinde yürütüldüğünü, bu sürecin hiçbir aşamasının müvekkili bankanın hâkimiyet alanında yürütülmediğini, kimlere – ne kadar ödeme yapılacağının müvekkili banka tarafından bilinebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili bankanın böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkili bankanın anılan talimatların yerine getirilmesi şeklindeki tüm işlemlerinin hukuka uygun olduğunu, dava konusu olaylarda müvekkil Banka’nın ve çalışanlarının kusurlu/ihmali hiçbir işlemi ve/veya hukuka aykırı hiçbir davranışı bulunmamasına rağmen, müvekkil Banka’ya sorumluluk yüklemeye çalışılmasının iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu ve hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, söz konusu suistimalin şirket içinde-şirketin hakimiyet alanında gerçekleştiğinin davacı tarafça dava dilekçesinde ikrar edildiğini, sürecin tümüyle yalnızca davacı Şirketin finans çalışanının insiyatifine terk edildiğini, işbu denetim eksikliğinin davacı şirketin otomotiv sektöründe yıllardır bilinirliği, bütçesi, kurumsal yapısı ve şirketin basiretli tacir olma yükümlülüğü ile örtüşmediğini, davacı şirket tarafından dahi olağan denetlemelerde tespit edilemeyen çalışanının mevzuata aykırı eylemlerinin müvekkili banka tarafından tespit edilmesinin beklenemeyeceğini, dava konusu olay ile ilgili olarak şirket çalışanının savcılık nezdinde verilen ifadesinde eylemleri gerçekleştirdiğini açıkça ikrar ettiğini ve müvekkili banka ile işbirliği içerisinde olmadığını beyan ettiğini, davacı şirket vekili tarafından dosyaya sunulan emsal Yargıtay kararlarının müvekkili banka lehine neticelendiğini, müvekkili bankanın yalnızca müşterinin “Nakit Yönetimi Dosya Otomasyonu – Toplu Para Transferi Uygulaması (…)” uygulaması kapsamında kurumsal e-posta ile bankaya ilettiği excel dosyalarındaki işlemlerin toplam adet ve toplam tutarının bankaya gönderilen yazılı talimatla uyumunu kontrol etmekle sorumlu olduğunu, davaya konu edilen işlemlerin tamamının … kapsamında gerçekleştirilen talimatlı para transferleri olduğu tespitli olduğunu, dava konusu edilen 25.06.2021-26.07.2021 tarihleri arasındaki işlemlerin tamamı, davacı Şirketin finans birimine bizzat davacı Şirket tarafından tahsis edilmiş Şirket kurumsal e-posta adresi (….com.tr) aracılığı ile, … uygulaması kapsamında para transferi talimatları iletmesi suretiyle gerçekleştirildiğini, müvekkili bankanın iletilen yazılı talimatın doğru/gerçek olmasının kontrolü veya bunun ıslak imzalı suretinin temini yönünde bir sorumluluğu, görevi veya yükümlülüğü bulunmadığını, dava konusu edilen transferlere konu talimatlar, Şirketin başvuru formları ile müvekkil Bankaya bildirilen/banka ile iletişiminde her zaman rutin olarak kullandığı iletişim adresi olarak belirlenen şirketin kurumsal e-posta hesaplarından gönderildiğini, bu konuda 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 29 ve 32. maddeleriyle ilgili Yönetmelik kapsamında görev yapan Müfettiş tarafından yapılan araştırma yapıldığını ve rapor ve eklerinin müvekkili bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan celp edilebileceğini, iş bu raporda davacı Şirket iddialarının hiçbir mesnedinin bulunmadığının anlaşılacağını, davacı şirket ile müvekkili banka arasında imzalanan başvuru formu incelendiğinde; davacı Şirketin; “… uygulamasında … Ticari/İstanbul Şubemiz nezdindeki tüm vadesiz hesaplarının para transferi amacıyla kullanılabileceğini belirttiği, yalnızca önceden belirlenmiş kişilere değil tüm kişilere para transferi yapılabileceğine ilişkin seçeneği işaretlediği, Alıcı Hesap Kontrolü yapılmasının tercih edilmediği, alıcı hesap kotrolü yapılmasına ilişkin kutucuğun HAYIR olarak işaretlendiği, ilgili başvuru formunda … üzerinden gerçekleştirilen her bir işlem için dekont oluşturulmasını ve söz konusu dekontların e-posta aracılığıyla şirketin kurumsal e-posta adresi olan ….com.tr adresinin yanı sıra firmanın halihazırda mali işler müdürü olarak görev yapan …’nin şirketteki kurumsal e-posta adresi olan …@… ile de paylaşılmasını talep ettiği, para transferleri öncesinde ön akıbet bildiriminin, para transferleri sonrasında ise akıbet bildiriminin yukarıda bahsi geçen e-posta adreslerine iletilmesini talep ettiği,” bilgilerinin açıkça görülebileceğini, müvekkili banka tarafından toplu para transferleri sırasında oluşturulan “ön akıbet” ve “akıbet” dosyasını içeren e-postanın ve ilgili işlemlerin işlem dekontlarının şirketin kurumsal e-posta adresi olan ….com.tr adresine ve firmanın ilgili tarihte ve halihazırda mali işler müdürü olarak görev yapan …’nin şirketteki kurumsal e-posta adresi olan …@… adresine gönderildiğini, buna rağmen firmanın yetkililerince usulsüz olduğu iddia edilen 5 transferle ilgili durumun anılan süre zarfında fark edilerek müvekkil Banka ile iletişime geçilmediğini, dava konusu edilen tüm işlemler, davacı şirketin bilgi ve onayında olduğunu, davacının, … uygulaması kapsamında müvekkili banka ile 2015 yılından bu yana uygulayageldiği olağan iş akışında ıslak imzalı talimatların müvekkil Banka tarafından temin edilerek işlem yapılması yahut işlemlerin gerçekleştirilmesinden önce telefonla teyit alınması gibi bir talebinin olmadığını , müvekkil bankanın böyle bir yükümlülüğü olmamasına rağmen dava konusu edilen transfer işlemleri tamamlanmadan önce, müvekkil Banka çalışanları tarafından işlemlere ilişkin teyit almak amacıyla …numaralı telefon ile görüşme gerçekleştirdiğini, cep telefonu numarasının müvekkil Banka sisteminde, firmanın Yönetim Kurulu Başkanı ve münferit imza yetkilisi …’in iletişim bilgisi olarak kayıtlı olduğunu, söz konusu telefon numarasının … tarafından imzalanan “Bilgi Güncelleme Formu” ile 29.1.2020 tarihinde Bankamıza bildirildiğini ve kendisini … olarak tanıtan kişi tarafından transferlere teyit verildiğinin tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle kontrol ve denetim görevinin tümüyle davacı şirkete ait olduğunu, davacı şirket çalışanın suistimali nedeniyle hakkında suç duyrusunda bulunulduğu da dikkate alındığında, dava konusu olaylarda müvekkili bankanın ve çalışanlarının en hafif kusurunun bile bulunmadığını, müvekkili bankanın taraflar arasındaki mutabakat gereğince kararlaştırılan yükümlülüğünü tam ve gereği gibi yerine getirdiğinden bahisle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacı şirket çalışanı dava dışı … tarafından davalı bankaya gönderilen sahte talimatlar ile kendi adına kayıtlı banka hesaplarına toplam 2.050.000.00TL EFT işlemi gerçekleştirdiğinden bahisle bankanın ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü kapsamında talep edilen tazminatın sübut ve miktarı noktasında toplanmış olduğu görüldü.
DELİLLER;
… Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın … Soruşturma nolu dosyasının uyap üzerinden mahkememize gönderildiği anlaşıldı.
… Bankası A.Ş. Tarafından 25/06/2021, 28/06/2021, 01/07/2021, 13/07/2021, 26/07/2021 tarihli dava konusu dekont asıllarının gönderildiği anlaşıldı.
…Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … esas sayılı dosyasının uyap üzerinden mahkememize gönderildiği anlaşıldı.
… Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan 01/09/2021 tarihli … sayılı ön araştırma raporunun gönderildiği görüldü.
… Bankası A.Ş. Tarafından 12/02/2009 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi Aslı’ nın sunulduğu görüldü.
… A.Ş. Tarafından dava konusu yapılan ödemelere ilişkin açılan hasar dosyasının bir örneğinin gönderildiği görüldü.
…. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin … Esas sayılı dosyasının uyap üzerinden mahkememize gönderildiği anlaşıldı.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 30/05/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davacı hesap sahibi şirketin basiretli bir tacir olarak, adam çalıştıran sıfatıyla kendi çalışanının eylemlerinden/kusurundan sorumlu olduğu kanaatindeyiz.(TBK 66, 47 ve TTK 20 m) Ayrıca, hesap sahibi şirketin eski çalışanı …’in 11.08.2021 tarihinde CBS verdiği ifadesinde de tüm usulsüz işlemleri bizzat kabul ve ikrar ettiği anlaşılmaktadır. Davacı şirketin, dava konusu işlemlere olayın vuku bulduğu tarih başlangıcı ile adli mercilere intikal ettiği yaklaşık olarak 45 günlük zaman dilimine yayılan usulsüz işlemlere ses çıkarmamış olduğu görülmektedir. Benzeri işlemlerin daha öncede yapılmış olduğu anlaşıldığından, bu yönde bir teamülün oluştuğu kanaati edinilmiştir. Bunlara ek olarak, faks talimatları üzerindeki imzaların iğfal kabiliyetlerinin bulunduğu ve olayın akışı içerisinde faks talimatlarındaki imzaların sahteliğinin Ççok açık bariz bir şekilde tartışılmadığı söylenebilir. Davacıya beher işlem bazında Nakit Yönetimi Dosya Otomasyonu (…) kapsamında e-mail üzerinden işlem dekontu gönderilmiş olması, internet bankacılığı üzerinden hesap hareketlerini ve bakiyesini görüntüleme olanağı bulunduğu, bunların yanında hesap sahibinin TBK’nun 66 m. göre adam çalıştıran sıfatıyla eski çalışanının yapmış olduğu işlemlerden dolayı müterafik kusurlu ve sorumlu olduğu nazara alındığında, bu sebeplerle, mevcut delil durumuna göre davacının %70 oranında ve davalının da faks talimatı asıllarını takip etmemesi ve bunun yanında en hafif kusurlardan dahi sorumlu olduğunun kabulü halinde %30 oranında müterafik kusurlu oldukları kanısına varıldığı, Davacının sigorta şirketinden kısmi olarak yapmış tazmin /mahsup tarihi 04.10.2021 itibariyle kalan bakiye 225.000,00 TL’nı (750.000 TL x 30-) 3095 sayılı K’nun 2/2 m. uyarınca tarafların karşılıklı tacir oldukları da gözetilerek, yıllık 016,75 ve basit usulde değişen oranlarda işleyecek ticari AVANS faizi ile birliktte davalı bankadan istenilebileceği, sonuç ve kanaatine varıldığı” bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının çalışanı dava dışı …’in davalı bankaya gönderdiği sahte talimatlar ile kendi adına kayıtlı banka hesaplarına yaptığı EFT işlemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebi ile açılan davada toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında 12/02/2019 tarihli Bankacılık Hizmetler Sözleşmesi imzalandığı, banka ile davacı şirket arasındaki tüm bankacılık işlemlerinin bu sözleşme kapsamında gerçekleştirildiği, yine taraflar arasında bila tarihli İnternet Bankacılığı Üyelik Sözleşmesi imzalandığı ve sözleşme ile davacı şirket yetkilisine tüm hesapları görüntüleme yetkisi tanımlandığı, her ne kadar tanımlamada yetkili grup olarak A1, B2, C1 gibi tanımlamalar yapılmış ve davacı tarafça da A1, B2, C1 üç kişi onayı alınmadan işlem yapıldığından bahisle rapora itiraz edilmiş ise de; başvuru formunda yetkilinin belirlenmediği, daha önceki talimatlarda da bu yetkinin aranacağına ilişkin bir delil sunulmadığı, yine taraflar arasında düzenlenen 12/02/2009 tarihli Fax Talimatları Sözleşmesinde yetkili olarak Genel Müdür … ve Yönetim Kurulu Başkanı …’in gösterildiği, ancak …’in görevinin 09/05/2011 tarihinde sona erdiği, …’in 06/11/2020 tarihinden 15/10/2023 tarihine kadar şirketi münferiden temsile yetkili kişi olduğu anlaşıldığından davacının bu konudaki itirazına itibar edilmemiştir. Dosyada bulunan bila tarihli İnternet Bankacılığı Başvuru Formunda internete tanımlı cep telefonunun …nolu GSM operatörü hattı olduğu, internet işlemleri kullanıcısının … olduğu, davacı şirket çalışanı …’in ceza dosyasındaki ifadesinde üzerine atılı suçlamayı kabul ederek Mali İşler Müdürü …’nin Ersin Bey adına telefonlara, talimatlara onay vermesini istediğini ve talimatları bu şekilde yaptıklarını beyan ettiği, sonuç olarak davacı şirket çalışanının davaya konu ihtilaflı 5 adet EFT işlem bedellerini, bu telefona yapılan arama üzerine kabul ederek gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Yine banka tarafından taraflar arasında yapılan Fax Talimatları Sözleşmesine istinaden davacıya ait posta adresleri üzerinden fax talimatlarının gönderildiği, fax talimatları üzerindeki imzanın şirket yetkilisi …’e ait imzanın taklit edilerek atılmış olduğu, görünüş itibariyle iğfal kabiliyetinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça talimat asıllarının davalı banka tarafından takip edilmediği, yani ilk yapılan eft işlemi fax talimatı fiziki olarak bankaya intikal etmeden ikinci işlem yapılmamış olsaydı davacının zararının tek işlemle sınırlı kalabileceği, takip eden eft işlemlerine engel olunabileceği belirtilmiş ise de; taraflar arasında Nakit Yönetimi Dosya Otomasyonu Sözleşmesi (…) imzalandığı ve para transferleri işlemlerinin de bu sistem üzerinden gerçekleştirildiği, fax talimatlarının yetkili şahıslara tanımlamış e mailler üzerinden gönderildiği tespit edilmiştir. Kaldı ki fax talimatlarının sözleşmeye göre aslının 30 gün içinde ulaşmış olmasının gerektiği, ancak işleme konu talimatların çoğun üzerinden daha 30 gün geçmeden 02/08/2021 tarihinde soruşturmaya konu edildiği, yine kaldı ki; sözleşmeye göre bu konudaki sorumluluğun müşteriye ait olup sözleşme serbestisi içerisinde değerlendirildiği, davalı banka tarafından taraflar arasındaki sözleşmelere uygun olarak fax talimatları bankaya intikal ettiğinde hesap sahibi şirket yetkililerinden telefon yoluyla teyit alındığı, davacı şirket yetkilisinin kendi adına tahsisli telefonunun şirket çalışanı …’in kullanımına bırakılmış olmasının banka çalışanı tarafından bilindiği iddia ve ispat olunmadığından davalı bankaya bu konuda bir kusur yüklenemeyeceği, yine yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı bankanın fax talimat asıllarını takip etmemesinde de bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla bankanın müterafik kusurlu olduğuna ilişkin bilirkişi raporuna kısmen itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 269,85-₺ maktu karar harcının peşin alınan 12.808,13-₺ harçtan mahsubu ile artan 12.538,28-₺ harcın hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesinin 13/4.maddesi gereğince 17.900,00-₺ maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Arabuluculuk nedeniyle suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının HMK md. 333 uyarınca hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı; 6100 sayılı HMK’nun 342. ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile veya HMK 348. maddesi gereğince istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize verecekleri bir cevap dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri cevap dilekçesi ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2023

Başkan …
e- imza
Üye …
e- imza
Üye …
e- imza
Katip …
e- imza