Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/372 E. 2020/402 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/296
KARAR NO: 2020/401

DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 28/03/2017
KARAR TARİHİ: 13/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı …Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş. ile 14.10.2016 tarihinde, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş yeri güvenliği ve iş yeri hekimliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin sözleşme yaptıklarını, bu sözleşme uyarınca yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, verdikleri hizmetin karşılığında 23.12.2016 tarih ve 42.453,60 TL bedelli fatura düzenleyerek davalı şirkete gönderdiklerini, davalı şirketin fatura içeriğine bir itirazda bulunmadığını ve … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiklerini, sözleşmenin bu şekilde feshinin sözleşmenin 10.6 maddesine aykırı olduğunu, fesih için bir ay önceden ihbar koşulunun bulunduğunu, bu nedenle 2017 yılı Ocak ayı içinde sözleşmeye göre gerekli hizmetleri vermeye devam ettiklerini, Ocak 2017 alacağı için davalıya 23.01.2017 tarih ve 42.453,60 TL bedelli fatura gönderdiklerini, davalı şirketin bu faturayı iade ettiğini, bunun üzerine …Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini göndererek Aralık 2016 ve Ocak 2017 dönemi alacaklarının ödenmesini talep ettiklerini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine de … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, takibe davalı şirketin itiraz etmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, şirketlerinin 677 sayılı KHK kapsamında TMSF’ye devredildiğini, bu nedenle de davanın TMSF’ye yöneltilmesi gerektiğini belirterek husumet itirazında bulunmuştur. Davanın esasına ilişkin olarak da davacı şirketin İstanbul genelindeki on yedi hizmet noktasından hiç birine gidilerek hizmet verilmediğini, hizmet verilmiş gibi fatura düzenlenerek gönderildiğini, bu faturaların da eksiksiz olarak ödendiğini, sözleşmede kişi başı 15,00 TL ve KDV öngörüldüğünü, kümülatif ücret öngörülmediğini, davacı şirket tarafından verilen eğitimlerde bilgi olarak 25 kg’dan fazla yükü personelin tek başına kaldıramayacağı şeklinde yasal mevzuatta yer almayan yanlış bilgiler verildiğini, bu nedenle çalışanlarla yöneticiler arasında tartışmalar yaşandığını, hizmetin veriliş şeklinde olağan çalışma şekline uyulmadığını, işin en yoğun olduğu saatlerde evrak işleri için personelin sahadan çekilmek istendiğini, iş yeri çalışma mesai saatleri ve çalışma düzenine müdahale oluşturacak şekilde hizmet verilmek istenildiğini, bu konudaki uyarıların dikkate alınmadığını, bu durumların verdikleri hizmetin aksamasına neden olduğunu, bu durumların da sözleşmeye açık aykırılık oluşturduğunu, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş yeri güvenliği ve iş yeri hekimliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, … İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, … tarihli sözleşmeyi, … tarih ve 42.453,60 TL bedelli faturayı, … tarih ve 42.453,60 TL bedelli faturayı, … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini, … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini, Ocak ayında verilen hizmetlere ilişkin davalı çalışanlarınca imzalanmış belgeleri, ticari defterleri, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, 14.10.2016 tarihli sözleşmeyi, … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini, … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, şirketlerinin 677 sayılı KHK kapsamında TMSF’ye devredildiğini, bu nedenle de davanın TMSF’ye yöneltilmesi gerektiğini belirterek husumet itirazında bulunmuştur. Davalı şirketin Ticaret Sicil Kayıtları getirtilerek dosyamız içerisine alınmış ve davalı şirketin 20.03.2020 tarihinde ticaret siciline tekrar tescil edilerek ticari faaliyetini devam ettirdiği ve tüzel kişiliğinin devam ettiği anlaşılmıştır. Bu gerekçelerle davalı tarafın husumet itirazının reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Dava, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş yeri güvenliği ve iş yeri hekimliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.
Davaya konu … İcra Dairesinin … sayılı dosyası incelendiğinde asıl alacak miktarının 84.907,20 TL olduğu, takip konusunun da 23.12.2016 tarih ve 42.453,60 TL bedelli ve 23.01.2017 tarih ve 42.453,60 TL bedelli iki tane fatura olduğu görülmektedir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri” başlıklı 6’ncı maddesinde; “Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; a) Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir. Ancak belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir. Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler.” düzenlemesi getirilmiştir. Taraflar arasında yapılan 14.10.2016 tarihli sözleşmenin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 2’nci maddesinde “İş bu sözleşmenin konusu 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde iş güvenliği uzmanlığı ve iş yeri hekimliği hizmetlerinin verilmesidir.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmenin bu maddesi ile davacı şirket davalı şirketin çalışanlarına iş güvenliği uzmanlığı ve iş yeri hekimliği hizmetlerini vermeyi üstlenmiş olup taraflar arasında yapılan sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502’ye göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” hükmü kapsamında vekâlet sözleşmesi niteliğindedir. Aynı maddeye göre “Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Sözleşme Bedeli” başlıklı 7’nci maddesinde de davacı tarafın ne kadar ücret alacağı belirlenmiştir. Buna göre davacı taraf verdiği hizmet karşılığında alamadığı bedeli davalı taraftan isteme hakkına sahiptir.
Dava konusu olayda davacı şirket sözleşme hükümlerine göre üstlendiği edimi yerine getirdiğini ve bunun karşılığında tarafına ödenmesi gereken ücretin ödenmediğini, davalı şirket ise davacının üstlendiği edimi eksiksiz olarak yerine getirmediğini bu nedenle de gönderilen faturaların ödenmeyip iade edildiğini belirtmektedir. Davacı taraf sözleşmeye göre üstlendiği edimleri yerine getirdiğinin kanıtı olarak temel iş güvenliği eğitimi ölçme ve değerlendirme testine tabi tutulan davalı şirket çalışanlarının belgelerini ve iş yeri hekimliği hizmeti alan davalı şirket çalışanlarının belgelerini iki ayrı klasör olarak mahkememize sunmuştur.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Sözleşme Bedeli” başlıklı 7’nci maddesinde; “(…) işveren OSGB’ye her ay iş güvenliği hizmeti ve işyeri hekimliği için kişi başı 35 TL ve KDV ücret ödeyecektir. Tüm … ve … şubelerine hizmet verilecektir.” düzenlemesi ile sözleşme bedelinin aylık kişi başı 35 TL ve KDV olduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin bu maddesine göre kümülatif ücret belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın dosyaya sunduğu belgelere göre ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7’nci maddesindeki aylık kişi başı 35 TL ve KDV ücret ödeneceğine ilişkin hükmüne göre davacı tarafın ne kadar alacağının bulunduğunun tespiti için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve dosya hesap bilirkişisine verilmiştir. Hazırlanan 25.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda Aralık 2016 döneminde 29 kişiye, Ocak 2017 döneminde de 34 kişiye temel iş güvenliği hizmeti verildiğini, bunların KDV dahil ücret toplanın ise 2.601,90 TL olduğu tespit edilmiştir. Tarafların itirazları doğrultusunda 02.09.2019 tarihinde ek rapor alınmış ve bu raporda da iş yeri hekimliği hizmeti verilen davalı çalışanları için ücret hesaplamasının yapılmamış olması nedeniyle bilirkişiden ikinci ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. Hazırlanan 25.11.2019 tarihli ikinci ek raporda tarafların ticari defterlerinde iki adet faturanın kayıtlı olduğu ve toplam tutarının 84.907,20 TL olduğu tespit edilmiştir. Bu raporda da iş yeri hekimliği hizmeti verilen davalı çalışanları için ücret hesaplamasının yapılmamış olması nedeniyle bilirkişiden üçüncü ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. Hazırlanan 19.03.2020 tarihli üçüncü ek raporda Aralık 2016 döneminde 255 kişiye, Ocak 2017 döneminde de 38 kişiye iş yeri hekimliği hizmeti verildiği bunların KDV dahil ücret toplanın ise 12.100,90 TL olduğu tespit edilmiştir. Hazırlanan bilirkişi raporlarına göre temel iş güvenliği hizmeti ve iş yeri hekimliği hizmeti toplam ücreti 14.702,80 TL yapmaktadır. (Temel iş güvenliği hizmeti bedeli 2.601,90 TL + iş yeri hekimliği hizmeti bedeli 12.100,90 TL = 14.702,80 TL) Bu hesaplama basit matematik işlemini gerektirdiğinden ve hesaplama tarafların 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre bedel artırımında bulunmalarını ya da HMK m. 176’ya göre ıslah da bulunmalarını gerektirmeyeceğinden 6100 sayılı HMK m. 30 usul ekonomisi uyarınca ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Davacı taraf görevlendirilen iş yeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanlarının sadece davalı şirket için görevlendirildiğini, bu kişilerin başka şirketler için görevlendirilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle de davalı şirket personelinin tamamı üzerinden ücretin hesaplanması gerektiğini belirterek hazırlanan bilirkişi raporlarına itiraz etmiştir. Taraflar arasında yapılan sözleşmede kümülatif ücret belirlenmemiş olması, aylık kişi başı ücret belirlenmiş olması nedeniyle davacı tarafın itirazları kabul edilmemiştir.
Davalı şirket 23.12.2016 tarih ve 42.453,60 TL bedelli faturaya … Noterliğinin … tarih ve … sayılı fesih ihtarnamesinde itiraz etmemiş ve faturayı da iade etmemiştir. 23.01.2017 tarih ve 42.453,60 TL bedelli faturaya ise … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile itiraz etmiş ve faturayı da iade etmiştir. Ancak davalı şirketin itirazı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 21/II’ye göre sekiz günlük süresi içinde değildir. Hazırlanan 25.11.2019 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda her iki faturanın da tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK m. 222/III’e göre; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” Bu maddeye uygun olarak davacı ve davalı defterlerindeki kayıtlar birbirini doğrulamaktadır. Ancak hazırlanan diğer bilirkişi raporlarında davacı tarafın verdiği hizmet bedelinin davaya konu iki fatura toplamı kadar olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava konusu uyuşmazlığın çözümünde davaya konu faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olması yeterli olmayıp davacı ve davalı taraf iddialarının da ayrıca araştırılması ve incelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta davalının sözleşmeyi fatura sonrasında feshetmesi, fesih sonrasında davacının hizmet vermeye devam etmesinin tarafların edim yükümlülükleri üzerindeki etkisi ve davalı şirketin davacının edimlerini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmediği savunmasının sözleşmenin feshine etkisinin incelenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasında yapılan 14.10.2016 tarihli sözleşmenin “Hizmetin Süresi” başlıklı 1’inci maddesine göre sözleşme süresi bir yıl olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin “Diğer Hükümler” başlıklı 10.6 maddesine göre de “Tarafların bir ay öncesinde haber vermesi şartıyla sözleşme o ayın hitamında sona erer.” düzenlemesi getirilmiştir. Davalı şirketin davacıya gönderdiği … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi incelendiğinde sözleşmenin davacı şirketin İstanbul genelindeki on yedi hizmet noktasından hiç birine gidilerek hizmet vermemesi, hizmet verilmiş gibi fatura düzenlenerek gönderilmesi, bu faturaların da eksiksiz olarak ödenmiş olması, sözleşmede kişi başı 15,00 TL ve KDV öngörüldüğü halde kümülatif ücret talep edilmesi, davacı şirket tarafından verilen eğitimlerde bilgi olarak 25 kg’dan fazla yükü personelin tek başına kaldıramayacağı şeklinde yasal mevzuatta yer almayan yanlış bilgiler verilmesi, bu nedenle çalışanlarla yöneticiler arasında tartışmalar yaşanmasına sebebiyet verilmesi, hizmetin veriliş şeklinde olağan çalışma şekline uyulmaması, işin en yoğun olduğu saatlerde evrak işleri için personelin sahadan çekilmek istenmesi, iş yeri çalışma mesai saatleri ve çalışma düzenine müdahale oluşturacak şekilde hizmet verilmek istenilmesi, bu konudaki uyarıların dikkate alınmaması ve bu durumların verdikleri hizmetin aksamasına neden olması, bütün bu durumların da sözleşmeye açık aykırılık oluşturması gerekçesiyle sözleşme feshedilmiştir. Dolayısıyla davalı haklı nedenlerle sözleşmenin feshi yoluna gitmiştir. Fesih için sözleşmenin 10.6 maddesinde belirtilen bir aylık ihbar süresine ise uyulmamıştır. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 10.6 maddesinde düzenlenen bir aylık ihbar süresi sözleşmenin taraflarca haklı neden olmaksızın feshedilmesini sağlamak üzere getirilmiş bir düzenleme olup haklı nedenlerle fesih için bu süreye uyulmasına gerek bulunmamaktadır. Bu durumda davalı şirketin ihtarnamede belirttiği haklı nedenlerin gerçekte var olması koşulu ile haklı nedenlerle sözleşmeyi istediği zaman feshetme yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla davalı şirketin fesih ihtarnamesinde hukuka aykırı bir durum söz konusu değildir. Ancak davacı şirketin dosyaya sunduğu temel iş güvenliği eğitimi ölçme ve değerlendirme testine tabi tutulan davalı şirket çalışanlarının belgeleri ve iş yeri hekimliği hizmeti alan davalı şirket çalışanlarının belgeleri incelendiğinde davacı şirketin davalının … Noterliğinin … tarih ve … sayılı fesih ihtarnamesinden sonra da hizmet vermeye devam ettiği ve davalı şirketin de çalışanlarına bu hizmetlerin verilmesine itiraz etmeyerek sözleşmenin devamına izin verdiği anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin davacıya gönderdiği … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi incelendiğinde de fesih ihtarnamesine yollama yapılarak sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle taraflarına gönderilen davaya konu faturayı kabul etmedikleri ve iade ettikleri belirtilmiştir. Bu ihtarname davacının Aralık 2016 ve Ocak 2017 dönemine ilişkin davalı şirket çalışanlarına hizmet vermesinden sonra davacıya gönderilmiştir.
Taraflar arasında yapılan sözleşme hükümleri, davacı şirketin dosyaya sunduğu temel iş güvenliği eğitimi ölçme ve değerlendirme testine tabi tutulan davalı şirket çalışanlarının belgeleri ve iş yeri hekimliği hizmeti alan davalı şirket çalışanlarının belgeleri ve davalının davacıya gönderdiği … Noterliğinin … tarih ve … sayılı fesih ihtarnamesi ile … Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin davalı şirket tarafından … Noterliğinin … tarih ve … sayılı fesih ihtarnamesi ile haklı nedenler gerekçe gösterilerek feshedildiği ancak daha sonra davacının davalı çalışanlarına hizmet vermeye devam etmesine davalı şirket tarafından izin verildiği ve böylelikle sözleşmenin Ocak 2017 dönemi içinde devam etmesinin sağlandığı, davacının Aralık 2016 ve Ocak 2017 dönemine ilişkin verdiği hizmetlerin karşılığını davalı şirketin ödemesi gerektiği sonucu mahkememizde oluşmuş ve hazırlanan 25.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen 2.601,90 TL temel iş güvenliği hizmet bedeli ile 12.100,90 TL iş yeri hekimliği hizmet bedeli olmak üzere toplam 14.702,80 TL’nin davacıya ödenmesine yönelik olarak davanın kısmen kabulü yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı tarafın sözleşmeyi haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek feshetmiş olmasına karşın davacı şirketten hizmet almaya devam etmiş olması, kaç çalışanının davacı şirketten hizmet aldığını bilebilecek durumda olması, sözleşmede yazılı olan ücrete göre de ödemesi gereken ücretin ne kadar olduğunu bilebilecek durumda olmasına karşın aleyhinde başlatılan icra takibinin tamamına itirazda bulunması iyiniyetli görülmeyerek davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.
Davalı şirketin sözleşmeyi haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek feshetmiş olmasına karşın fesih tarihinden sonra da davacı şirketten hizmet almaya devam etmiş olması ve sözleşmenin devam etmesine kendisinin sebebiyet vermiş olması nedeniyle davalı şirketin fesih gerekçelerinin haklılığı konusunda araştırma yapılması yoluna gidilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 12.100,90-TL işyeri hekimliği hizmet bedeli 2.601,90-TL temel işgüvenliği hizmet bedeli toplamı olan 14.702,80-TL üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan 14.702,80-TL üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davalının husumet itirazının reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 1.004,35-TL nispi karar harcının peşin alınan 1.025,47-TL harçtan mahsubu ile artan 21,12-TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde DAVACIYA İADESİNE,
6-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 2.507,20-TL ( 2.250,00-TL BK ücreti, 257,20-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 434,15-TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 1.040,35-TL (31,40-TL BH, 1.004,35-TL PH (davacıya iade edilmesine karar verilen 21,12-TL harçtan kalan), 4,60-TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.926,57-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALIYA VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/07/2020

Katip …

Hakim …