Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/37 E. 2022/797 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/37 Esas
KARAR NO:2022/797

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ:12.01.2017
KARAR TARİHİ:08.12.2022

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: davalı şirketin 18.06.1993 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunda tescil edilerek kurulan bir limited şirket olduğunu, 12.02.2010 tarihli karar uyarınca davalı şirkette ortaklardan … … … … Limited Şirketi’nin ortaklarının; müvekkilleri … (…) (705 hisseye karşılık 17.625,00 TL) ve … (705 hisseye karşılık 17.625,00 TL) ile aynı zamanda şirket müdürü olarak görünen … … (705 hisseye karşılık 17.625,00 TL), yine şirket müdürü olarak görünen … … (705 hisseye karşılık 17.625,00 TL) ve … … …, … … ve Ortakları Adi Komandit Şirketi (561.180 hisseye karşılık 14.029,500,00TL) olduğunu, davalı … … … Limited Şirketi Ortaklık Yapısı, Hissedar Hisse Değer e … (…) 705,00 17.625,00 | — 0,1259e … 705,00 17.625,00 0,12544 … … 705,00 174625.0_01’— 0,12574 … … ‘H)S.OD_I 17.625,00 | 0,125’a … … … …… ve Ortakları Adi 561.180,00 | 14.029.500,00 | 99,50094 Komandüı Şirketi Toplam T 564.000,00 | 14.100.000,00 | 100.0004, davalı şirket ortağı olan … … … … … ve Ortakları Adi Komandit Şirketi’nin ortakları ise müvekkilleri … (…) (4425) ve … (9012,5) ile …’un annesi … … (9412,5), … … (9025) ve … … (9425) olduğunu, davalı şirketin ortaklarından … … ve … …’ni aynı zamanda komandite ortak görünmekte ve Adi Komandit Şirketi temsil yetkisini kullanmakta olduklarını, … … … … … ve Ortakları Adi Komandit Şirketi Ortaklık Yapısı divana sunmuşlar, ayrıca sözlü beyan ve itirazlarını tulanağa yazdırmış olduklarını, bu kapsamda 12.10.2016 tarihinde davalı şirket genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti, aksi kanaat hasıl olduğu takdirde ise tülm muhalefet şerhleri ve ilirazları saklı kalmak ve kabul anlamına gelmemek kaydıyla, (5) ve (8) no.lu kararlar hariç diğer tüm bu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın, 2013 yılı genel kurulundan itibaren her yıl, 2013 yılı öncesinde genel kurul yapılmaması hususunu iptal gerekçesi olarak göstererek genel kurul iptali davası açtığını, bu çerçevede, davacı yanın önce 2013 yılı genel kurulunun iptali için …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı davasını, ardından 2014 yılı genel kurulunun iptali için …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… E sayılı davasını ikame etttiğini, davacı yanın, her yıl aynı somut uyuşmazlık hakkında farklı mahkemelerde dava ikame etmekte olduğunu, bahis konusu dosyalardaki dava dilekçeleri incelendiğinde aynı sebeplerin iptal gerekçesi yapıldığının görüleceğini, her genel kurul kararı ilişkili olduğu yıl için sonuç doğurur; önceki yıllar için kabul veya ibra sonucunu doğurmaz. Davaya konu 12.10.2016 tarihli genel kurul, 2015 hesap dönemine ilişkin olduğunu, dolayısıyla, 2015 yılı faaliyetlerine ilişkin karar alındığını, önceki yıllar yönünden etki doğurmayacağını, Mahkemece aksi kanaatin hasıl olması halinde, 2013 yılı öncesinde genel kurul yapılmaması ile ilgili iddialar yönünden, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının beklenmesi gerektiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı dosyasında, 2010-2015 yıllarına ilişkin olarak (yani huzurda görülen davanın konusu olan 2015 yılını da kapsar şekilde) davacı yanın incelenmesini talep ettiği tüm evrak ve kayıtlar hakkında inceleme yapıldığını, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının beklenmemesi halinde, derdest bir hukuki uyuşmazlık hakkında, farklı mahkemelerce yargılama yapılması sonucu ortaya çıkacağını, bunun yanında aynı yıllara ilişkin aynı evrak ve kayıtların incelenmesine yönelik taleplerin, hem usul ekonomisine aykırı olacak hem de müvekkil şirket yönünden iş yüküne neden olacağını,şirketin yönetim organı olan müdürler kurulunda, … …, … … ve … olmak üzere üç müdür bulunduğunu, müvekkili şirketin müdürlerin kanuna uygun olarak seçildiklerini ve görev başında olduklarını, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … e ve … k sayılı kararı ile teyit edildiğini, toplantı çağrısı, çağrıya yetkili organ tarafından kanun ve esas sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, toplantı nisabı esas sermayenin tamamıdır, karar nisabı bulunmaktadır. Komandit şirketin kanuna ve esas sözleşmeye uygun olarak temsil edildiğini, davacı yanın bilgi edinme taleplerinin reddedildiğine yönelik iddialarının gerçeğe aykırı ve kötüniyetli olduğunu, genel kurul toplantılarının ilk üç aydan sonra yapılması iptal sebebi olmadığını, davacı yanca kararların iptali için afaki nitelikte iddiaların ileri sürüldüğünü, ileri sürülen iddiaların, iptal gerekçesinin olamayacağını, olağan genel kurul kararları ilişkili oldukları yıl bakımından etki doğurduğunu, huzurda görülen davada ileri sürülen iddiaların hukuka ve gerçeğe aykırı olduğunu, işbu dava ikamesi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, bu nedenle, TTK md. 448 hükmü uyarınca teminat gösterilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli dava nedeniyle davacı yanın TTK md. 449 gereği teminat göstermesine, kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olan genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki haksız ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 12.04.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı şirket ortaklarının usulüne uygun olarak toplantıya çağrıldığı ve şirket genel kurulunda alınan kararların yokluğundan bahsedilemeyeceği, davalı şirketin çoğunluk paylarına sahip komandit şirketin üsülüne uygun olarak, yetkili kişiler tarafından temsil edildiği, komandit şirkete ait oyların geçerli olarak kullanıldığı, genel kurulun 2. numaralı kararı bakımından, yıllık faaliyet taporunun tasdikine ilişkin kararın iptalini gerektirir bir durum bulunmadığı, genel kurulun 3. numaralı kararı bakımından, bağımsız denelim – raporunun okunmasına dair bu kararın iptali kabil icrai bir karar niteliğinde olmadığı, bu madde bakımından kanunda genel kurulun onayına bir sonuç bağlanmadığı, genel kurulun 4. numaralı kararı bakımından, finansal tabloların kanuna uygun olarak düzenlendiği ve tasdik edilmesine ilişkin kararın iptalinin gerekmediği, genel kurulun 6. numaralı kararı bakımından, kâr dağıtımı kararının kâr miktarının elzi olması sebebiyle dürüstlük kuralına aykırı olduğu hususunun Sayın Mahkemece takdir edilebileceği, bununla birlikte mevcut dosyadaki veriler kapsamında Bilirkişi Heyetince, kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair yeterli kanaat oluşmadığı, genel kurulun 7. numaralı kararı bakımından, müdürlere ilişkin mali hakların hükme bağlandığı bu kararın mevzuattaki hükümlere aykırılık teşkil etmediği, bu kararın hukuka uygunluğunun dürüstlük kuralı çerçevesinde Sayın Mahkemece tespit edilebileceği, bununla birlikte mevcut dosyadaki veriler kapsamında Bilirkişi Heyetince, kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair yeterli kanaat oluşmadığı ” görüşü bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Hukukî işlem, bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde gerektiğinde diğer unsurlarla birlikte hukukî sonuçlar doğurmaya yönelik irade açıklamasından oluşan hukukî bir olgudur. İrade açıklamasının yönelmiş olduğu hukukî sonuç, bir hakkın veya hukukî ilişkinin kurulmasından, değiştirilmesinden, devredilmesinden veya ortadan kaldırılmasından ibaret olabilir. Bir hukukî işlemin meydana gelmesi, hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi, birden çok kişinin irade beyanına bağlı ise bu hukukî işlemlere iki veya çok taraflı hukukî işlem denir. Çok taraflı hukukî işlemler, sözleşme ve karar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Karar, aynı gruba dâhil kişilerin ortak bir iş veya amaca ilişkin olarak başkana yöneltilmiş irade beyanıdır. Dolayısıyla hukukî işlemlerin hükümsüzlük hâlleri “karar” için de geçerlidir. Dolayısıyla karar şeklindeki bir hukukî işlemin hükümsüz olması, onun yöneldiği hukukî sonucu gerçekleştirme gücünün olmadığı anlamına gelmektedir.
Sermaye şirketlerinde genel kurul kararlarının doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. Genel kurul kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik anonim şirketlere yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 445. ( 6762 sayılı TTK’nın 381.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 622. ( 6762 sayılı TTK’nın 536.) maddesi yollamasıyla anonim şirket genel kurul kararlarının iptali hakkındaki hükümlerin limited şirket için de uygulanması gerekecektir. 6102 sayılı TTK’nın 445. (6762 sayılı TTK’nın 381.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden butlan, 6762 sayılı TTK’da ayrıca düzenlenmemişti. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen butlan yaptırımı, genel kurul karalarının butlanı hakkında da uygulanmaktaydı. Bu itibarla emredici hukuk kurallarına, ahlaka aykırı veya imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılmaktadı. Öte yandan 6102 TTK’nın 447. maddesi ile genel kurul kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.
Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir (Tekinay, S. Sulhi/Akman, Servet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1993, s. 378).
Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir genel kurul kararı mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. Hâkim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir (Moroğlu, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2017, s. 194). Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir (Moroğlu, s. 37).
Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının kurucu unsurları “genel kurul” ve “karar”dır. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından davalı şirketin 12.10.2016 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti, aksi kanaat hasıl olduğu taktirde 5 ve 8 nolu kararlar dışında alınan tüm kararların iptali istemiyle açtığı davada kararların yoklukla malul olduğunun tespiti talebiyle ilgili şirkette uzun yıllardır genel kurul yapılmaması iddiasına dayalı açılmış olan ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında verilen kararın henüz kesinleşmemiş olduğu, bu nedenle şirketin yönetim organının mevcudiyetinin yasal dayanaktan yoksun olduğu, 2013 yılı genel kurul toplantısında alınan müdürler kurulu başkanı seçimine dair karara da itiraz edilerek bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğu ve/’veya iptali için ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında dava açılmış olup bu davanın da derdest olduğunu, yine yukarıda belirtildiği gibi 2014 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların da yoklukla malul olduğu ve/veya bir kısmının iptali için ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı doyasında açılan davanın da derdest olduğunu, bu sebeple şirkette müdür görünen kişilerin müdürlere kanun ile tanınan müdürlük yetkisi kapsamında işbu toplantı için gündemi belirleyerek müdür sıfatıyla çağrıda “bulunmaları ile bu kapsamda toplantıda alınacak kararların geçerli olmadığını, bu sebeple şirkette müdür görünen kişilerin müdürlere kanun ile tanınan müdürlük yetkisi kapsamında 12.10.2016 tarihli toplantı için gündemi belirleyerek müdür sıfatıyla çağrıda bulunmaları ile bu kapsamda alınan kararların geçersiz olup toplantıda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespiti veya iptalinin gerektiği; önceki yıllara ait genel kurullar yapılmadan gerçekleştirilecek ve sadece bir yılı için hazırlanan genel kurul toplantılarında sağlıklı kararlar alınamayacağı, bu sebeple önceki yıllar için adeta zımni bir kabule sebep olması amaçlanan işbu toplantı ile bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti gerektiği; 2013 ve 2014 yılları genel kurul kararlarının iptali için açılan davalarda iddialarının kapsamında gerekli bilirkişi incelemeleri tamamlanmadan sadece 2015 yılı için karar alınamayacağını; şirket ortağı olan komandit şirket yönünden söz konusu gündem ile ilgili toplantıda kullanılacak oylar ve bu toplantıda komandit şirketin temsili yahut toplantıda şirketi temsil edecek kişinin belirlenmesinin olağanüstü iş niteliğinde olduğunu, komandit şirketin limited şirket genel kurulunda temsili konusunda bir karar alınmadığından limited şirket yönünden yapılan toplantının ve alınacak kararların hukuken geçersizliğine sebep olduğunu, bu haliyle toplantıda gerekli çoğunluğun ve hukuken geçerli kararların varlığından söz edilemeyeceğini, bu haliyle toplantıda gerekli nisabın ve hukuken geçerli kararların varlığından söz edilemeyeceğini; genel kurul kararının iptali talebi yönünden yoklukla malul olduğunun tespiti taleplerine ilişkin hususların iptal içinde gerekçe oluşturduğunu, derdest dosyalar sonuçlanmadan tek taraflı alınan kararların kabulünün mümkün olmadığını, 12.10.2016 Tarihli 2015 Yılı Genel Kurul Toplantısında Alınan 2015 yılı faaliyet raporunun okunması ve görüşülmesine ilişkin (2) nolu karar ile ilgili olarak: faaliyet raporu ile ilgili muhalefet şerhine rağmen rapora itirazların kabul edilmediği, dikkate alınmadığı, dava dilekçesinde ve muhalefet şerhinde belirtilen diğer sebeplerle 2015 yılı faaliyet raporunun kabulünün mümkün olmayıp iptali gerektiğini; 2015 yılı bağımsız denetçi raporunun okunması ve görüşülmesine ilişkin (3) nolu karar ile ilgili olarak: muhalefet şerhinde sorguladıkları ve cevap alamadıkları ve finansal ibra etmeme nedeni olarak ortaya koymaya çalıştıkları ilgili konulara bağımsız denetimin kapsamında olmadığı gerekçesiyle cevap alınamadığını, 2015 yılı faaliyet raporu ve finansal tabloları esas alınarak hazırlanan bağımsız denetim raporunun bu şartlar altında kabulünün mümkün olmadığını, iptalinin gerektiğini, 2015 yılı finansal tabloların okunması, görüşülmesi ve onaylanmasına ilişkin (4) nolu karar ile ilgili olarak: 2013 yılından önceki yıllara ait finansal tablolar görüşülmeden ve karara bağlanmadan 2015 yılına ait finansal tabloların sağlıklı şekilde görüşülmesinin olanaklı olmadığını, finansal tabloları kabul etmediklerini, finansal tablolar ile ilgili olarak da faaliyet raporuna ilişkin muhalefet şerhlerini tekrarla kararın iptali gerektiği, 2015 yılına ait karın kullanım şeklinin, dağıtılacak kar ve kazanç payları oranlarının ve dağıtım zamanlarının belirlenmesine ilişkin (6) nolu karar ile ilgili olarak:faaliyet raporu ve finansal tablolar kapsamında yaptıkları itirazlar ve muhalefet şerhleri ile ilgili kaygılarının giderilmemiş olması gibi sebepler kapsamında tüm karın yahut büyük kısmının dağıtılması mümkünken, davalı şirkette müdür görünen kişilerin isteği doğrultusunda kar dağıtımına karar verilmesi nedeniyle, alınan (6) nolu kararın iptalinin gerektiğini; 2015 yılına ait müdürler kurulu üyelerinin; ücret, huzur hakkı ikramiye ve prim gibi özlük haklarının belirlenmesine ilişkin (7) nolu karar ile ilgili olarak: şirket yöneticilerinin, kendi verdikleri oylarla kendi ücretlerini belirlemelerinin menfaat çatışmasına sebep olduğu, alınan kararın tek taraflı olduğu ve afaki iyi niyet kurallarına uygun olmadığı, diğer taraftan alınan kararın şirkete maliyetinin nedenli büyük olduğunun görmezden gelinmesinin mümkün olmadığını kararın iptalinin gerektiğini, 2015 yılı genel kurul toplantısı (9) nolu dilekler ve kapanış ile ilgili olarak yazılı şekilde sunulan taleplerinin tutanağa eklenmişse de, dilek ve talepleri ile ilgili hiçbir beyanda bulunulmadığını ve dikkate alınmadığını, kabulünün mümkün olmadığını belirtmiştir.
Dosya kapsamında yapılan incelemede celp edilen mahkeme dosyalarından ….ATM’nin … esas sayılı dosyasının şirketin feshi talebiyle açıldığı, red kararı verildiği, kararın tebliğe çıkartılmadığı ve kesinleşmediği; ….ATM’nin … esas sayılı dosyasında 2014 yılı genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptali istemiyle açılan davada davanın reddine karar verildiği, kararın kesinleşmediği; ….ATM’nin … esas sayılı dosyasında 23.10.2014 tarihinde yapılan genel kurul kararlarının iptali istemiyle açılan davada davanın reddine karar verildiği; ….ATM’nin … esas sayılı dosyasında 26.10.2017 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptali istemiyle açılan davada davanın … yönünden açılmamış sayılmasına, davacı … yönünden reddine karar verildiği görülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve talepler kapsamında yapılan değerlendirmede; davalı şirketin müdürlerinin 12.02.2010 tarihinde oybirliğiyle alınan ortaklar genel kurulu kararıyla seçildiği, kendilerine temsil yetkisi verildiği, davaya konu edilen genel kurul tarihi itibariyle de toplantı çağrısının çağrıya yetkili organ tarafından kanun ve esas sözleşmeye uygun olarak yapıldığı, şirketin tüm ortaklarının katılımı ile yapılan toplantıda alınan kararlarda gerekli karar nisabının bulunduğu, davalı şirket her ne kadar daha sonradan tür değişikliğine giderek anonim şirket olmuş ise de; kararın alındığı tarihte limited şirket olduğundan limited şirketlere ilişkin hükümler doğrultusunda yapılan incelemede; ortak olan komandit şirketin kanuna ve esas sözleşmeye uygun olarak temsil edildiği, TTK 318.maddede “komandit şirketin kural olarak komandite ortaklar tarafından temsil edilir.” düzenlemesinin bulunduğu, somut olayda komandite ortak olan … … ile … … tarafından genel kurulda şirketin temsil edildiği, toplantıda alınan kararların komandit şirketin bağlı şirketi ile ilişkileri yönetimsel bir işlem olup TTK 309/3 maddesi kapsamında olağanüstü işlerden olmadığı, komandit şirketin limited şirket genel kurulunda temsil edilmesinin olağan iş olduğu, bu kapsamda davacının limited şirket genel kurul öncesi komandit şirket ortaklarının oybirliği ile şirketi temsil edecek kişinin belirlenmesine ilişkin iddiaları yerinde görülmeyip kaldı ki komandit şirket esas sözleşmesinin 11.maddesinde şirketi idari işlerde … … ve … …’nin temsil ve idare edeceğine ilişkin hükmünün oybirliğiyle alındığı dikkate alındığında davacının bu iddiası sübut bulmamıştır.
Davacının 12.10.2016 tarihli 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kararlarda faaliyet raporunun okunması ve görüşülmesine ilişkin 2 nolu karar ile bağımsız denetçi raporunun okunması ve görüşülmesine ilişkin 3 nolu karar yönünden iptal talebinde bulunmuş ise de; anılan maddelerin faaliyet raporu ve bağımsız denetçi raporunun görüşülmesine yönelik bulunduğu, bu raporların kabul ya da reddi ile ilgili bir karar bulunmayıp 4 nolu karardaki finansal tabloların onaylanmasına ilişkin gündem doğrultusunda tabloların müzakeresine ilişkin olup ortakların bilgilendirilmesi amacıyla gündeme dahil edildiği, özel denetçi raporunun başvuru ve bir bilgi alma kaynağı olup bağlayıcı olmadığı, yönetim kurulu veya azınlık talep etmedikçe bir genel kurulun kararının konu olamayacağı, ( A.O. Finansal tablolar Prof.Dr H.Güzin Üçışık ) ortada bir genel kurul kararı bulunmadığından iptali talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
İptali talep edilen finansal tabloların okunması, görüşülmesi ve onaylanmasına ilişkin 4 nolu karar yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesinde; teknik yönden inceleme başlıklı kısımda 2017/37 esas numaralı dosya için 07.04.2021 tarihinde şirkete ait tesiste randıman testinin gerçekleştirildiği ve yapılan test sonucu belirlenen fire oranının % 16,94 olduğu, bu oranında ortalama fire standartlarına uygun olduğu belirtilmiş olup finansal tabloların önceki yıllara ilişkin bir değerlendirmeyi ihtiva etmesi aranmayıp her mali yıl birbirinden bağımsız olarak değerlendirmeye tabi tutulacağından önceki tarihlerde genel kurul toplantılarının yapılmamış olması hususu finansal tablolara ilişkin onay kararının sakatlığına yol açmayacaktır. Yapılan mali incelemede finansal tablolara yansımayan bir borç ve alacak ilişkisi tespit edilmediğinden bu maddenin iptali talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
İptali talep edilen 6 nolu maddenin kar dağıtımına ilişkin olduğu, ticari ortaklıkta nihai amaç kar elde etmek olup ancak bu hak sınırsız değildir. Kar dağıtımına ilişkin takdir yetkisi genel kurulda olup bu hususta varsa ana sözleşme ve kanunda öngörülen sınırlamalara da uymak gerekir. Kar dağıtımı hususunda davalı şirket, genel kurulunca yatırım ve finansman politikaları, karlılık ve nakit durumu dikkate alınarak yasal yedekler ayrıldıktan sonra kar dağıtılmasının menfaatler dengesine uygun olduğunu, limited şirketin kurulurken amacın şirket büyümesini sağlamak olduğu, komandit şirketin faaliyetinden elde edilen karın tamamının ise tüm ortaklara dağıtıldığını belirtmiş olup bu hususta alınan kararın kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına da aykırı nitelik taşımadığı, makul görüldüğü anlaşılmakla iptal talebi yerinde görülmemiştir.
İptali talep edilen 7 nolu maddenin müdürler kurulu üyelerinin ücretlerinin belirlenmesine ilişkin olduğu, davalı şirketin mali yapısı, faaliyet alanı dikkate alındığında müdürler için belirlenen yıllık cironun %0,5 ‘i tutarındaki miktarın fahiş olduğu hususu davacı tarafından ispat edilememiş olup, şirketin elde etmiş olduğu kar miktarı, finansal durumu ve şirket müdürlerinin konumları ve yapmış oldukları faaliyetler çerçevesinde iyiniyet kurallarına aykırı olarak değerlendirilmeyeceği bu karar yönünden de iptal koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı … yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı … yönünden açılan dava takip edilmediğinden 23.09.2021 tarihinde işlemden kaldırılmış olup yasal süre içerisinde yenilenmediğinden bu davacı hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … yönünden davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Davacı … yönünden davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harcın peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik 49,30 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı … ‘dan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı … ‘den alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzünde;6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08.12.2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸ ¸ ¸ ¸