Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/268 E. 2019/568 K. 27.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/268
KARAR NO: 2019/568

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 20/03/2017
KARAR TARİHİ: 27/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı…A.Ş., dava dışı çalışanı …’ın işten ayrılması sebebiyle 29.06.2012 – 31.12.2013 dönemine ilişkin 4.997,13 TL kıdem tazminatını ödediğini, bu dönemde dava dışı …’ın davalılar … Şti., … Şti. ve … Şti. bünyesinde de çalıştığını, yaptıkları kıdem tazminatı ödemesinin her bir davalının payına düşen miktarda tahsil edilerek taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALILARIN SAVUNMASI:
Davalı …Şti. verdiği cevap dilekçesinde İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasının 22.06.2016 tarihli kararı ile iflaslarına karar verildiğini, iflas işlemlerinin ise İstanbul Anadolu … İcra vee İflas Müdürlüğünün … iflas dosyasından yapıldığını bildirmiştir.
Davalılar …Şti. ve … Şti., verdikleri cevap dilekçelerinde 4857 sayılı İş Kanununun 112 nci maddesine eklenen fıkra ile asıl işverenin 11.09.2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11.09.2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilemeyeceğini, davacı ile yapılan sözleşmede de rücu kaydı bulunmadığını bu nedenle de açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 73’e göre ödenmiş olan borcun rücu istemine ilişkin alacak davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, işçinin özlük dosyasını, ihale ve teknik şartnameleri, SGK kayıtlarını, banka dekontlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı …Şti. cevap dilekçesi vermiş ancak delil sunmamıştır.
Davalılar …Şti. ve …Şti., işçinin hak ediş ve puantaj kayıtlarını, tanık beyanlarını, ihale ve teknik şartnameleri, SGK kayıtlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 73’e göre ödenmiş olan borcun rücu istemine ilişkin alacak davasıdır.
Dava konusu uyuşmazlık davacının açmış olduğu hizmet ihalesini alan davalı şirketlerde dava dışı …’ın çalıştığı döneme ilişkin olarak davacının ödediği kıdem tazminatını davacının bu kişiye ödemesinden sonra bu şirketlerden rücu yoluyla istemesi; davalı şirketlerinde 4857 sayılı İş Kanununun 112 nci maddesine eklenen fıkra ile davacının ödemiş olduğu kıdem tazminatını kendilerine rücu edemeyeceğini ileri sürmesinden kaynaklanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 112 nci maddesine eklenen fıkraya göre; “4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere, 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11/9/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilmez.” Yasa maddesinde adı geçen 4734 sayılı kanun Kamu İhale Kanunudur.
4857 sayılı İş Kanunu m. 112/VI hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tespit için iki konuda araştırma yapılması gerekmektedir. Birincisi davacının açtığı ve davalı şirketlerin aldıkları ihalenin 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi bir ihale olup olmadığı, ikincisi ise ihale sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemeleri için kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilip verilmediğidir.
Bu amaçla davacının açtığı ihaleye ilişkin sözleşme ve teknik şartnameler getirtilerek dosya içerisine alınmış ve incelenmiştir. İhalenin 4734 sayılı kanunu 21’inci maddesinin (b) bendine göre Pazarlık Usulü ile İhale Edilen İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmet Alım İşi İhalesi olduğu anlaşılmaktadır. Dolasıyla 4857 sayılı İş Kanunu m. 112/VI hükmünün ilk koşulu olan ihalenin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki bir kanun olması koşulu gerçekleşmiştir.
Sözleşmenin incelenmesi sonucunda sözleşmede kıdem tazminatı ödemeleri için kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu m. 112/VI hükmünün ikinci koşulu da gerçekleşmiştir. Ancak bu durum davalı şirketleri davacının ödediği kıdem tazminatı sorumluluğundan yine de kurtarmamaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun diğer hükümleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre davalıların kıdem tazminatına ilişkin sorumlulukları devam etmektedir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi aşağıya alıntıladığımız gerekçeli kararında bu durumu şu şekilde açıklamıştır. “Dava, asıl işveren davacının, davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı bakanlık ile davalı şirket arasındaki sözleşmelerin 23. maddesinde sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukların, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ile genel şartnamenin altıncı bölümünde düzenlendiği belirtilerek sözleşmenin eki genel şartnameye atıf yapılmış olup,sözleşmelerin eki genel şartnamelerde ise bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediği tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve eklerinde davalı yüklenici şirketin dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağından sorumlu olduğuna dair hüküm bulunmadığı anlaşılmakla, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalı yüklenicinin kendi sorumlu olduğu döneme ilişkin kıdem tazminatının yarısından asıl işveren konumundaki davacının, diğer yarısından davalı yüklenicinin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. O halde mahkemece, son işveren olan davalının kıdem tazminatına ilişkin işçilik alacaklarından kendi dönemine isabet eden miktarların yarısından, asıl işveren konumundaki davacının, diğer yarısından davalı yüklenicinin sorumlu olduğu kabul edilerek, konusunda uzman bilirkişiden bu doğrultuda, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (Yargıtay 13. HD 2015/14986 Esas; 2017/1929 Karar; 16.02.2017 Tarih)
Yargıtay’ın bu kararına göre dava konusu olayda iki somut durumun araştırması yapılacaktır. Birincisi 4857 sayılı İş Kanunu m. 2/VI’ya göre davacı ile davalılar arasında alt işveren üst işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı; diğeri ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 167’ye göre taraflar arasında yapılan sözleşmede borçlulardan her birinin, alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu olacaklarının aksinin kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı ya da borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden bu durumun anlaşılıp anlaşılmadığıdır.
Dosya içerisine alınan Pazarlık Usulü İle İhale Edilen İlaçlama Çalışmalarında Görevlendirilecek Personel Temini Hizmet Alım İşi sözleşmesinin incelenmesi sonucunda davalı şirketlerin üçünün de alt işveren konumunda oldukları ve bu nedenle de davacı ile aralarında 4857 sayılı İş Kanununun m. 2/VI’ya göre alt işveren üst işveren ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin incelenmesinde rücu kaydı olmamasına karşın sözleşmenin “Personelle İlgili Şartlar Ve Sorumluluklar” başlıklı 5’inci maddesinin dördüncü fıkrasında yüklenicinin yani alt işveren konumundaki davalıların iş hukuku, sosyal sigorta mevzuatı ve diğer kanun ve yönetmeliklerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekte idare ile beraber yükümlü olduğu yazılıdır. Dolayısıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 167’ye göre taraflar arasında yapılan sözleşmede borçlulardan her birinin, iş hukuku ve sosyal sigorta mevzuatına göre alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu olacakları açıkça belirlenmiştir. Bu durumda davacının yaptığı kıdem tazminatı ödemesinin yarısından davalıların hukuken sorumlu oldukları anlaşılmakla dosya hesap bilirkişisine gönderilerek dava dışı …’ın kıdem tazminatından hangi davalının ne miktarda sorumlu olduğunun tespiti istenilmiştir.
Hazırlanan 25.06.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre davalı …Şti. 843,50 TL, davalı …Şti. 1.513,72 TL ve davalı…Şti. 141,34 TL tutarında kıdem tazminatından sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu gerekçelerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Dava devam ederken davalı … Şti. hakkında dava açılmadan önce iflasına karar verilmiş olması nedeniyle 06.03.2018 tarihli duruşmada önce yetkisizlik sonra da tefrik kararı verilmiştir.
Temmuz 2019 tarihinde hakim değişikliği olmuş ve dosya mahkememize atanan Hakim … tarafından karara bağlanmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-1.513,72-TL’nin ödeme tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
3-141,34-TL’nin ödeme tarihi olan 09/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte …Şti ‘den alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 113,06-TL harçtan peşin alınan 85,34-TL nin mahsubu ile eksik kalan 27,72-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 121,34-TL ( 31,40-TL BH, 85,34-TL PH, 4,60-TL VH) harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davacının yaptığı bilirkişi ücreti 1.300,00-TL, tebligat gideri 359,00-TL toplam 1.659,00-TL nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 549,47-TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.655,06-TL ücreti vekaletinden 1.513,72-TL’lik kısmının davalı …Şti’den, 141,34-TL’lik kısmının … Şti’den alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Davalı tarafından gider/delil avansı yatırılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALILARA VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekili Av…. ve Davalı… vekili Av….nın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …
¸