Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/166 E. 2020/63 K. 27.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/166
KARAR NO : 2020/63.

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 21/02/2017
KARAR TARİHİ : 27/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde davalı … ile taşınmazının satışına aracılık etmesi için 25.04.2016 tarihinde emlakçı sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşmeye göre 1.000,00 TL kapora aldığını, ancak daha sonra satıştan vazgeçtiğini ve aldığı kaparoyu da iade ettiğini, davalının aralarında yapılan sözleşmeyi kendisine iade etmediğini ve kendisi aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, bu takip nedeniyle davalıya 13.200,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, ödediği paranın iadesi için dava açtığını belirtmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacı tarafla sözleşme yaparak ve taşınmazın satışında karşı tarafla davacıyı bir araya getirerek ücrete hak kazandığını, yaptığı işin simsarlık sözleşmesi olduğunu ve simsarlık sözleşmesine göre de üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, taraflardan birinin satıştan vazgeçmesi durumunda da simsar olarak ücrete hak kazanacağının sözleşmede yazılı olduğunu bu nedenle de davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 3/1-l’ye göre tüketici sözleşmesi niteliğindeki simsarlık sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlık nedeniyle icra baskısı altında tahsil edilmiş paranın iadesi için açılmış istirdat davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, emlakçı sözleşmesini, tapu kayıtlarını, tanık beyanlarını, ödenen bedele ilişkin makbuzu ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, emlakçı sözleşmesini, tapu kayıtlarını, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 520’ye göre; “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.” Taraflar arasında yapılan sözleşme incelendiğinde sözleşmenin davacıya ait taşınmazın satışının yapılması için davalının aracılık etmeyi üstlendiği, bunun karşılığında da davacının satış parasının % 3’ü oranında komisyon ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme 6098 sayılı TBK m. 520’ye göre simsarlık sözleşmesi hükmündedir.
Davalı hukuken simsar ve kendi adına çalışmakta olup davacı ise bu alım satım işinde tacir sıfatı taşımamaktadır. Davacının dava konusu taşınmazı ticari amaçla satmaya çalıştığına ilişkin bir belge de dosyada bulunmamaktadır. Dosyaya getirtilen tapu kayıtları incelendiğinde de dava konusu taşınmazın davacı gerçek kişi adına kayıtlı olduğu, bir şirket adına kaydının bulunmadığı görülmektedir. Davacı da dava dilekçesinde inşaat setöründe çalıştığını ve ekonomik sıkıntıları nedeniyle taşınmazı satışa çıkarttığını belirtmiştir. Dolayısıyla davacının tüketici sıfatı taşıdığı, yapılan işleminde tüketici işlemi olduğu açıktır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu m. 3/1-l’ye göre simsarlık sözleşmeleri tüketici işlemi olarak kabul edilmiştir. Bu durumda hem davacının tüketici sıfatı taşıyor olması hem de dava konusu olayın tüketici işlemi niteliğinde olması nedeniyle 6502 sayılı yasanın 73’üncü maddesine göre de tüketici işlemlerinden kaynaklı uyuşmazlıklar tüketici mahkemelerinin görevine girdiğinden bu gerekçelerle davanın usulden reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Dosya içerisine alınan 19.07.2018 tarihli hukukçu bilirkişi raporu hem baştan sona simsarlık sözleşmelerine ilişkin hukuki düzenlemelere aykırı bilgi içermesi hem de hukukçu bilirkişi görevlendirmesinin usul yasamızdan çıkartılmış olması nedeniyle dikkate alınmamıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacı mal sahibinin gerçek kişi olduğu, davaya konu taşınmazın dava adına tescilli olduğu bu nedenle yapılan işlemin 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanuna göre tüketici işlemi niteliğinde olduğu, bu nedenle de Mahkememiz görevsiz olduğu anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK madde 114/1-c ve 115’e göre davanın usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyanının görevli ve yetkili İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepde bulunulmaması ve süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK 331 md gereğince harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …
¸