Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/161 E. 2021/241 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/161
KARAR NO:2021/241

DAVA:TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:20/02/2017
KARAR TARİHİ:17/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVACININ TALEBİ:

Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş.’nin sigortaladığı, davalı …’ün kullandığı ve …’e ait olan … plakalı aracın 02.04.2016 tarihinde kendi kullandığı … plakalı araçla kaza yapması sonucunda yaralandığını, meydana gelen olay nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü, sigorta şirketinin yaptığı ödemenin yeterli olmadığını, sürekli maluliyet tazminatının ve geçici iş göremezlik tazminatının tespit edilerek olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tarafına ödenmesine karar verilmesini ve aracın sürücüsü ve işleteni olan davalılar aleyhine 70.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVALILARIN TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacıya ödeme yaptıklarını, sigortaladıkları aracın kusur oranı ve poliçedeki limit dahilinde sorumlu olduklarını, davacı tarafın müterafik kusurunun araştırılması gerekiğini belirtmiştir.
Davalı … davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.
Davalı … davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 54’e göre maluliyet tazminatı davası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 56’ya göre manevi tazminat davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, davacıya ait tedavi evraklarını, kaza tespit tutanağını ve sürücü alkol tespit raporunu delil olarak sunmuştur.
Davalı … A.Ş., cevap dilekçesi sunmuş ancak delil sunmamıştır.
Davalı …, 6100 sayılı HMK m. 126’ya göre cevap ve delil dilekçesi sunmamış, HMK m. 139’a göre ön inceleme ve HMK m. 144’e göre tahkikat duruşmasına usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde katılmamıştır.
Davalı …, 6100 sayılı HMK m. 126’ya göre cevap ve delil dilekçesi sunmamış, HMK m. 139’a göre ön inceleme ve HMK m. 144’e göre tahkikat duruşmasına usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde katılmamıştır.
Dava, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 54’e göre maluliyet tazminatı davası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 56’ya göre manevi tazminat davasıdır.
Davacı taraf 26.09.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunarak 2918 sayılı KTK m. 97’deki sigorta şirketine başvuru ön koşulunu yerine getirmiştir.
Davacı taraf, 6098 sayılı TBK m. 54’e göre çalışma gücünün kalıcı kaybından doğan zararlarını ve geçici iş gücünden kaynaklı zararlarını talep etmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 92’de mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kalan durumlar sayılmış olup bunların içinde çalışma gücünün kaybından doğan zararlar bulunmamaktadır. Ayrıca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3. “Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddesine göre; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür.” Genel Şartların A.5/c maddesine göre de Sürekli Sakatlık Teminatı; “Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır. Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır. Tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispat sigorta şirketine aittir. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamaları bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür.” şeklinde tanımlanmıştır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre davacının sigorta şirketine karşı dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Davacı diğer davalılardan da 6098 sayılı TBK m. 54’e göre; tedavi giderlerini, kazanç kaybını, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıpları ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıpları talep etme hakkına sahiptir. Aynı yasanın 56’ncı maddesine göre de davalılar … ve …’den haksız fiil sonucunda bedensel bütünlüğü zarar gören kişi olarak manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir.
Dava konusu olay haksız fiil olması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre öncelikle zararın ve kusur durumunun tespitinin yapılması gerekmektedir. Bu amaçla davacı …’ meydana gelen kaza sonucu maluliyet durumunun tespiti için İstanbul Adli Tıp Kuruluna gönderilmiştir. Adli Tıp Kurumunun 21.12.2018 ve 29.05.2019 tarihli raporlarında çelişki olması üzerine çelişkinin giderilmesi için dosya tekrar Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. Hazırlanan 08.07.2020 tarihli son raporda davacının maluliyet oranı % 40 iyileşme süresi ise 18 ay olarak belirlenmiştir.
Davalı …’ün kaza sonrası yapılan muayenesinde 2,05 promil alkollü olduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle kazanın alkolün etkisi altında olup olmadığının tespiti için dosya nörolog bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 12.12.2019 tarihli nörolog bilirkişi raporunda kazanın alkolün etkisi altında gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Meydana gelen kazada kusur durumunun tespiti için dosya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmiştir. Hazırlanan 10.03.2020 tarihli raporda davalı …’ün % 100 oranında kusurlu olduğu davacının ise kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
Hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporuyla meydana gelen kazada davacının zarara uğradığı ve davalı sürücünün de % 100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla davalılar davacının çalışma gücünün sürekli kaybından doğan zararları ve geçici iş gücü kaybından doğan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Dosya son olarak davacının sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının hesabı için aktüerya bilirkişisine verilmiştir. Hazırlanan 11.01.2021 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda sürekli iş göremezlik tazminatının TRH 2010 Hayat Tablosuna göre 226.336,56 TL olduğu, geçici iş göremezlik tazminatının ise 24.535,16 TL olduğu, sürekli iş göremezlik tazminatının PMF 1931 Hayat Tablosuna göre 255.928,89 TL olduğu, geçici iş göremezlik tazminatının ise 24.535,16 TL olduğu tespit edilmiştir.
Hazırlanan 11.01.2021 tarihli aktüerya bilirkişisi raporunda davacının sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının tam olarak tespit edilmesi nedeniyle 7251 sayılı yasa ile değişik 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı ihtarı yapılmıştır.
Davacı vekili mahkememize verdiği 05.03.2021 tarihli dilekçesiyle sürekli iş göremezlik tazminatın talebin bilirkişi raporunda PMF 1931 Hayat Tablosu hesabına göre tespit edilen 255.928,89 TL üzerinden geçici iş göremezlik tazminatını ise 24.535,16 TL üzerinden ıslah etmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 90’a göre; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri ise m. 49’da düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile hazırlanan kusur bilirkişi raporu birlikte incelendiğinde davalı sigorta şirketinin sigortaladığı aracın sürücüsü davalı …’ün meydana gelen trafik kazasında % 100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı 6098 sayılı TBK m. 54’e göre; çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıpları ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıpları talep etme hakkına sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 97’ye göre; “Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” Davalı … A.Ş., tarafından yapılmış olan zorunlu mali sorumluluk sigortasına göre davalı … A.Ş., davacının uğradığı zararlardan poliçe limiti dahilinde hukuken sorumlu durumdadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3. ve A.5/c maddesine göre de davalı sigorta şirketinin zararı karşılama sorumluluğu bulunmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 85’e göre; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Meydana gelen kazada davalı … aracı kullanan kişi diğer davalı … ise aracın sahibi yani işleteni durumundadır. Bu nedenle davalı …’de meydana gelen zarardan davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu gerekçelerle kazanın meydana geldiği tarihe göre TRH 2010 Hayat Tablosuna göre hesaplanan 226.336,56 TL sürekli iş göremezlik tazminatının ve 24.535,16 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılar … A.Ş., yönünden davacının davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu tarihten sonraki sekizinci iş günü olan 04.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, diğer davalılar … ve …’den ise kaza tarihi olan 02.04.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Meydana gelen trafik kazası nedeniyle davalı …’ün % 100 oranında kusurlu olduğu hazırlanan 10.03.2020 tarihli kusur raporuyla sabittir. 6098 sayılı TBK m. 56; “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre haksız fiil sonucunda bedensel bütünlüğü zarar gören kişi manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir.
Kaza sonucunda davacının engellilik oranının % 40 olduğu ve iyileşme süresinin de 18 ay olduğu tespit edilmiştir. Davacının % 40 oranında kazanma gücü kaybına uğraması, bu kaybı telafi etmek için daha fazla efor sarf etmek zorunda kalacak olması, vücudunda kırık meydana gelmiş olması, kırığa bağlı hareket bozukluğunun olması davacıda belli bir manevi ızdırap ve üzüntü yaratacaktır. Bu nedenle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56’ncı maddesine göre davalıların manevi tazminattan sorumlu olduğu kanaatine varılarak belli bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği açıktır. Davalı … aracı kullanan ve haksız fiile neden olan kişi olarak, diğer davalı … ise aracın işleteni olarak 2918 sayılı KTK m. 85’e göre manevi tazminattan müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.
Manevi tazminatın kişide zenginleşmeye neden olmayacak derecede ve aleyhine hükmedilecek kişi yönünden ise fakirleşmeye neden olmayacak derecede olması gerekmektedir. Bu amaçla tarafların sosyoekonomik durum araştırması yaptırılmış ve dosya içerisine alınmıştır.
Meydana gelen olay trafik kazası nedeniyle haksız fiildir. Davacının kalıcı şekilde beden gücü kaybına uğradığı sabittir. Bu durumun kendisinde manevi bir ızdırap yaratmış olduğu, davacı lehine manevi tazminat şartlarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Manevi tazminatın zarara uğrayanlarda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği tespitlerini içeren 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar yukarıda belirtilmiştir.
Bu gerekçelerle davacının % 40 oranında çalışma gücü kaybına uğraması, bu kaybı telafi etmek için daha fazla efor sarf etmek zorunda kalacak olması, 18 ay gibi uzun bir iyileşme süresine ihtiyaç göstermesi, vücudunda kırık meydana gelmiş olması, kırığa bağlı hareket bozukluğunun olması dikkate alınarak ve takdiren 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Manevi tazminatın faiz başlangıç tarihi olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 117/II’ye göre haksız fiilin meydana geldiği tarih olarak kabul edilmiştir.
KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU HAKKINDA ANAYASA MAHKEMESİNİN VERDİĞİ KARAR SONRASI HUKUKİ DURUM VE SONUÇLARININ MAHKEMEMİZ DOSYASI İÇİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Anayasa Mahkemesine iptali talep edilen yasa maddelerinden;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (g) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97’inci maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 99’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi toplam altı iptal talebinden üç tanesini reddetmiş, iki tanesini ise kısmen iptal kısmen reddetmiş birini ise reddetmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrası olup bu maddenin iptali de Anayasa Mahkemesinden istenilmiş ancak Anayasa Mahkemesi bu iptal talebini reddetmiştir. Dolayısıyla Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi hukuki varlığını devam ettirmektedir.
TRH 2010 Hayat Tablosu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 2 sayılı ekinde düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının verdiği yetki ile Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkartılmıştır. Normlar hiyerarşisi olarak sıralarsak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun m. 93, Hazine Müsteşarlığının çıkardığı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği ve bu tebliğin eki TRH 2010 Hayat Tablosu olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda da açıkladığımız üzere Anayasa Mahkemesine bu normlar hiyerarşisinin en üstünde yer alan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının iptali içinde başvuruda bulunulmuş ancak iptal başvurusu reddedilmiştir. Dolayısıyla TRH 2010 Hayat Tablosunun dayanağı olan iki norm hukuken geçerliliğin korumaktadır.
Anayasa Mahkemesi iptal talebinin ret gerekçesinde “Kanunun 93. maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakan itiraz konusu kuralların iptallerine karar verilmiş olması da gözetilerek yürütmenin düzenleyici nitelikte işlemi olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarını tespit etme yetkisinin Bakanlığa bırakılması Anayasa’ya aykırı değildir.” tespitinde bulunmuş olup Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında düzenlenmiş olan konuların idarece düzenlenmiş olmasında bir sakınca görmemiş ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakılmasını Anayasaya aykırı bulmuştur.
PMF 1931 Hayat Tablosu ülkemizde hiçbir zaman kanun, yönetmelik ya da tebliğ konusu olmamıştır. PMF 1931 Hayat Tablosu Yargıtay kararları ile hukuk hayatımıza girmiş olup TRH 2010 Hayat Tablosunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile yürürlüğe girmesinden sonra da hukuk hayatımızdan çıkmıştır. PMF 1931 Hayat Tablosunun hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı KTK hakkında verdiği kararından sonra da PMF 1931 Hayat Tablosunun hukuken geçerlilik kazanması ancak yasal düzenleme ya da ilgili yönetmeliklerde düzenleme yapılması ile mümkün olacaktır. Yukarıda da açıkladığımız gibi TRH 2010 Hayat Tablosunun hukuki dayanakları varlığını korumakta olduğu için uygulanmaktan vazgeçilmesi şu aşamada mümkün olmadığı gibi bunun aksi şekilde yorumlanması durumunda da PMF 1931 Hayat Tablosunun kendiliğinden işlerlik kazanması da mümkün değildir. Çünkü PMF 1931 Hayat Tablosunun kanun ya da yönetmelik şeklinde bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının özünü ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yasal çerçeve içine alınmadan genel şartlara bırakılmasının Anayasaya aykırı bulunması oluşturmaktadır. Dolayısıyla yasal düzenleme yapılmadan PMF 1931 Hayat Tablosunun uygulanmaya başlanılması TRH 2010 Hayat Tablosunun uygulanmasından daha büyük hukuka aykırılık durumu oluşturacaktır.
Anayasa Mahkemesinin gerekçesine bakıldığında yaptığı ilk tespitlerden biri işletenin 6098 sayılı TBK’na göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı ile bu borcu teminat altına alması için kendisiyle sözleşme yapmış olan sigorta şirketinin Genel Şartlar’a göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamının farklılaşmasıdır. Bunun sebebi olarak da idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallarında, 6098 sayılı TBK’nun gerçek zararın tazminini öngören kurallarından ayrılan hükümlere yer verilmiş olmasını göstermekte ve gerçek zararın tazmininin teminat altına alınması için öngörülmüş olan hukuki sorumluluğun kapsamının Genel Şartlar ile belirlenmesine ve değiştirilmesine imkân tanındığı tespitini yapmaktadır. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde alt normun üst norma aykırı olamayacağı kuralının ihlal edildiğine dikkat çekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin ikinci tespiti ise sözleşme özgürlüğü ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi sözleşme özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını kanuni düzenlemelerin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiğinin tespitini yaptıktan sonra; iptale konu yasal düzenlemelerde sözleşmeden doğan sorumluluğun kapsamının düzenlenmediği bu sorumluluğun kapsamının idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlara bırakıldığı, bu nedenle de sigorta sözleşmesinden doğacak borcun kapsamının tespiti konusunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmeyerek idareye geniş bir takdir yetkisinin tanınmasıyla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kuralların kanunilik ölçütü yönünden Anayasaya aykırı olduğunu tespit etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yaptığı üçüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilmeyen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Bu durumda işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir.
Anayasa Mahkemesinin yaptığı dördüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamının yine farklı olacak olmasıdır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.
Son iki duruma örnek vermek gerekirse 6098 sayılı TBK m. 53’de yer alan “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” hükmünde geçen zarar kalemleri genel şartlarda yer almamakta, görülmekte olan davalarda hazırlanan bilirkişi raporları geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı adı altında hazırlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sadece aktüerya bilirkişisi raporlarına değil maluliyet raporlarına da iptal kararı gerekçe gösterilerek itirazlar gelmeye başlamıştır. Bu nedenle maluliyet raporları için uygulanmakta olan yönetmeliklerin iptal kararından hukuken etkilenip etkilenmediğinin de incelenmesi gerekmektedir.
Trafik kazalarında maluliyet oranlarının tespiti için kaza tarihine göre uygulanmakta olan tüzük ve yönetmelikler ile bu tüzük ve yönetmeliklerin dayanak kanun ve kanun hükmünde kararnameleri aşağıdaki gibidir. Buna göre;
11.10.2008 tarihinden önce 22.06.1072 tarih ve 7 / 4496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine dayanılarak çıkartılan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü,
11.10.2008 ile 31.08.2013 tarihleri arasında 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 107’nci maddesine dayanılarak çıkartılan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği;
01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25’inci, 28’inci, 47’nci, 94’üncü, 95’inci ve 16.05.2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,
01.06.2015 ile 19.02.2019 tarihleri arasında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik,
20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından küçükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik,
20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından büyükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik uygulanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptaline karar verdiği 2918 sayılı KTK hükümlerinin maluliyet hesaplamalarında uygulanan bu yönetmelikler ile bu yönetmeliklerin dayanağı olan kanun ve kanun hükmünde kararnamelere bir etkisi bulunmamaktadır.
Ancak 20.03.2020 tarihinde Genel Şartların ekinde yer alan Ek – 3’de yapılan değişiklikle “Sürekli sakatlığa bağlı bakıcı gideri, bakıcı tutulduğunun belgelendirilememesi halinde bekâr ve çocuksuz kişiler için geçerli AGİ dâhil net asgari ücret üzerinden, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda ise brüt asgari ücret üzerinden olmak üzere 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte kısmî bağımlı olarak tanımlanan ve % 50 ve üzerinde engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” düzenlemesi ile “Sürekli sakatlık oranı, 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınarak belirlenir. Anılan yönetmelikler kapsamında düzenlenecek kazadan kaynaklı iş göremezliği gösterir rapor için hak sahibinin sigorta şirketine yaptığı başvuruyu takip eden 5 işgünü içinde sigorta şirketi tarafından ilgili sağlık kuruluşuna resmi yazı gönderilir.” düzenlemesi eklenmiştir. Maluliyet oranı tazminat miktarını da doğrudan etkilediği için genel şartlara eklenen bu düzenlemelerin de ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
Öncelikle açıklanmalı ki her iki yönetmelikte yani Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte dayanak kanun maddeleri geçerliliklerini devam ettirdikleri için hukuken geçerliliklerini devam ettirmektedirler. Bu nedenle yönetmeliklerle ilgili bir sorun bulunmamaktadır. Ancak genel şartlar yukarıda açıkladığımız Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde olduğu gibi yasal düzenleme yapılması gereken bir konuda engellilik oranının belirlenmesinde “engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” ölçütünü getirerek bu konuda da yasal düzenleme yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Yukarıda da belirttiğim gibi yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olup yeni yasal düzenleme yapılıncaya kadar yargılaması sonuçlanma aşamasına gelmiş olan dosyalarda nasıl karar verileceği sorunu ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı tazminat hesaplamalarının genel çerçevesinin yasa tarafından çizilmesi gerektiği ilkesine dayanmaktadır. Bu nedenle idarenin düzenleyici işlemi niteliğinde genel şartlarla belirlenmiş olmasını kabul etmemektedir. Ancak bu durum TRH 2010 Hayat Tablosunu uygulamama hakkı verse de PMF 1931 Hayat Tablosunu uygulama hakkı da vermemektedir.
Her ne kadar 6098 sayılı TBK m. 53 ve 54’de bedensel zararlar ile ölüm halinde talep edilebilecek zararların neler olduğu belirlenmişse de bu zararların hangi esaslara göre tespit edileceğine ilişkin teknik hesaplamalara ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre hakim çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişiye başvurabilmektedir. Sorun bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplamayı yapacak olmasıdır. Bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplama yapacağını gösteren bir kanun hükmü bulunmaması Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini oluşturmuştur. Öyleyse bir kanun boşluğu bulunduğu açıktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1/I’e göre; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” hükmüne göre tazminat hesaplamalarının yasal çerçevesini çizen bir düzenleme yapılıncaya kadar hakimin nesnel ölçütlere göre bilirkişilere yol gösterecek bir kural koyması gerekecektir. Bu durumda hemen akla PMF 1931 Hayat Tablosu gelse de yukarıda belirttiğimiz gibi bu tablonun hukuk hayatımızda hiçbir zaman yasal dayanağı olmadığı, ancak TRH 2010 Hayat Tablosunun 2918 sayılı KTK m. 93’den alınan yetki ile çıkartılmış genel şartlara ilişkin hukuki dayanağı bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi TRH 2010 Hayat Tablosunun içeriğine değil idari işlemle belirlenmiş olması nedeniyle yani genel ilkelerinin yasal çerçeve içinde belirlenmeden uygulanmaya başlanmış olmasını Anayasaya aykırı bulmuştur. Bu nedenle iptal kararı ile ortaya çıkan boşluğun yasal düzenleme yapılıncaya kadar TRH 2010 Hayat Tablosu ile PMF 1931 Hayat Tablosunun kazanın meydana geldiği tarih bakımında uygulanmaya devam edilmesi yoluyla doldurulması hukuken daha doğru olacaktır.
Bu gerekçelerle dava konusu kazanın meydana geldiği tarihe göre aktüerya hesabının yapılması yöntemi benimsenmiş ve hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne,
2-226.336,56-TL sürekli işgöremezlik tazminatının davalılar … A.Ş. yönünden davacının davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu tarihten sonraki 8. İş günü olan 04/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar … ve …’ten ise kaza tarihi olan 02/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-24.535,16-TL geçici işgöremezlik tazminatının davalılar … A.Ş. yönünden davacının davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu tarihten sonraki 8. İş günü olan 04/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar … ve …’ten ise kaza tarihi olan 02/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne,
5-30.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 19.186,35-TL nispi karar harcının peşin alınan 242,51-TL harçtan mahsubu ile eksik 18.943,83-TL harcın davalılardan (… A.Ş. yönünden 17.137,05-TL kısmından sorumlu olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
7-Davacı tarafından yargılama esnasında maddi tazminat yönünden yapılan toplam 1.515,15-TL ( 700,00-TL BK ücreti, 815,15-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 1.214,28-TL’nin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam ‭278,51‬-TL ( 31,40-TL BH, 242,51-TL PH, 4,60-TL VH ) harcın davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Kabul edilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 26.011,02-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
10-Reddedilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.438,85-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALI …’E VERİLMESİNE,
11-Reddedilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.438,85-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALI … A.Ş’YE VERİLMESİNE,
12-Kabul edilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.500,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
13-Reddedilen edilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALI …’E VERİLMESİNE,
14-Dosya 01/07/2020 tarihinden itibaren Adli Yardım Talepli olduğundan yargılama aşamasında yapılan toplam yargılama giderinin (750,00 bilirkişi ücreti, 345,00-TL Tebliğler,) davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA; hüküm kesinleştiğinde harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
15-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır