Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1131 E. 2020/876 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/1131
KARAR NO:2020/876

DAVA:TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:26/12/2017
KARAR TARİHİ:16/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş. ile 02.01.2017 tarihinde “İçecek ve Satış Otomatları İşletme ve Servis İdaresi Sözleşmesi” adıyla sözleşme yaptıklarını, davalı şirketin 08.09.2017 ve 28.09.2017 tarihlerinde adi posta yoluyla sözleşmeyi feshettiğini taraflarına bildirdiğini, bu bildirimlerin 6102 sayılı TTK m. 18/III’e uygun olmadığını, bu haksız fesih nedeniyle doğan zararlarının tazmini için …. Noterliğinin 06.10.2017 tarih ve … sayılı ihtarnamesini gönderdiklerini, zararlarının karşılanmaması nedeniyle de mahrum kaldıkları kâr oranında müspet zararlarının ve sözleşmenin haksız ve erken feshi nedeniyle cezai şart alacaklarının ödenmesi için dava açtıklarını belirtmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, davacı ile … … termik santral ve liman sahaları için sözleşme yaptıklarını, hizmeti sözleşmede kararlaştırılığı gibi tam ve eksiksiz alamadıklarını, durumu sözleşmede yazılı olan … ve … adreslerine @ posta ile bildirdiklerini, dava açıldığı tarihte de halen bazı makinelerin aktif olarak çalışmaya başlamamış olduğunu, otomatlarda hangi ürünlerin satılacağının sözleşme ile belirlenmiş olmasına karşın sözleşmede yer almayan ürünlerin satışa sunulduğunu, tesisin 24 saat çalışmasına karşın otomatlar boşaldığında içlerinin doldurulmadığını, sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettikleri için davacının müspet zarar ve ceza koşulu talep edemeyeceğini, davacı tarafın hem fesih işlemini kabul etmeyip hem de feshe bağlanan ceza koşulunu talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı müspet zarar ve ceza koşulu davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, 02.01.2017 tarihli İçecek ve Satış Otomatları İşletme ve Servis İdaresi Sözleşmesini, …. Noterliğinin 06.10.2017 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, davalı tarafın fesih bildirim yazılarını, her iki tarafın ticari defterlerini, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, 02.01.2017 tarihli İçecek ve Satış Otomatları İşletme ve Servis İdaresi Sözleşmesini, @ posta yazışmalarını, …. Noterliğinin 06.10.2017 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, fesih bildirim yazılarını, tanık beyanlarını, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı müspet zarar ve ceza koşulu davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502’ye göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” Taraflar arasında yapılan 02.01.2017 tarihli İçecek ve Satış Otomatları İşletme ve Servis İdaresi Sözleşmesinin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 3’üncü maddesinde “İşbu sözleşme ile müşteri (…) sıcak ile soğuk içecek ve yiyecek maddeleri servis idaresini operatöre vermektedir.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmedeki bu maddeye göre taraflar arasındaki hukuki ilişki vekâlet ve iş görme sözleşmesi niteliğindedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı şirketin davacıya gönderdiği iki bildirim yazısı ile sözleşmeyi devam ettirmeme iradesini ortaya koyması sonucunda davacının sözleşmenin erken ve haksız feshi nedeniyle müspet zararının ve sözleşmede yazılı olan ceza koşulu alacağının doğup doğmadığı noktasındadır.
Davacı tarafın müspet zararı ile ceza koşulu alacağının hesaplanması için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. Hazırlanan 09.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının ceza koşulu alacağının 83.333,33 TL olduğu tespit edilmiştir. Raporda sözleşmenin fesih tarihi ile olağan bitiş tarihi arasındaki kâr mahrumiyetinin hesaplanmamış olması nedeniyle dosya ek rapor hazırlanması için tekrar bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 22.07.2020 tarihli ek raporda davacının yoksun kaldığı kârın 65.174,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacının birinci talebi sözleşmenin erken ve haksız feshi nedeniyle uğradığı müspet zararının tazminidir. Yargıtay müspet zararı aşağıdaki gibi tanımlamış ve koşullarını belirlemiştir. “Müspet zarar ise, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi sebebiyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Kısaca, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Örneğin, kira geliri kaybı, geciken ifa sebebiyle ifaya bağlı ceza (…158/ll.md.), seçimlik ceza (…158/I.md.), eksik işler bedeli, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacakları oluşturmaktadır. Özetle sözleşmenin feshedilmesi halinde sözleşmeyi feshedenin kâr kaybı isteyebilmesi için sözleşmede buna dair düzenleme bulunması gerekir. Feshedilen sözleşmede böyle bir düzenleme yoktur. 6098 sayılı TBK’nın 125/son maddesi uyarınca sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf ancak olumsuz zararını isteyebilir, olumlu zararını isteyemez.” (Yargıtay 15. HD 2016 / 5887 Esas; 2018 / 1691 Karar ve 24.04.2018 Tarih) Yargıtay’ın alıntıladığımız bu kararına göre sözleşmenin feshedilmesi halinde sözleşmeyi feshedenin müspet zarar olarak kâr kaybı isteyebilmesi için sözleşmede buna ilişkin düzenleme bulunması gerekir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Fesih” başlıklı 8’inci maddesinde “Müşteri sözleşmeyi süresinden önce feshetmek isterse bir yıllık sözleşme bedelinin % 15’ini ödemeyi taahhüt eder.” düzenlemesi yapılmıştır. Sözleşmedeki bu madde her iki tarafça da müspet zararın tazmini olarak değil ceza koşulu olarak kabul edilmektedir. Sözleşmede sözleşmenin feshi nedeniyle müspet zarar tazminatı ödeneceğine ilişkin başkaca bir madde de bulunmadığından davacının müspet zarar tazminatı talebinin reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacının ikinci talebi ise sözleşmenin erken ve haksız feshi nedeniyle sözleşmenin 8’inci maddesinde düzenlenen ceza koşulunun tespit edilerek tarafına ödenmesine karar verilmesidir. Davacının ceza koşuluna hak kazanabilmesi için feshin haklı olmaması gerekmektedir.
Davalının fesih iradesinin şekli ve esasa yönelik olarak ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK m. 18/III’e göre; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” Davalı taraf 08.09.2017 ve 28.09.2017 tarihlerinde davacı tarafa iki tane fesih yazısı göndermiştir. Bu fesih yazıları 6102 sayılı TTK m. 18/III’e uygun şekilde noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak yapılmamıştır. Dolayısıyla davalının fesih iradesi şekli açıdan kanuna aykırı şekilde gerçekleşmiştir.
Davalının davacıya gönderdiği ilk fesih yazısı olan 08.09.2017 tarihli yazıda “Sözleşmenin 13’üncü maddesinde belirtilen işletim ve minimum dolum miktarları iş programının aksatılması ve benzeri konular, ilgi (a-b) ve ekte kayıtlı yazılarımızla tarafınıza daha önce iletilmiştir. Hizmet yetersizliği ve memnuniyetsizliği sebebiyle 01.10.2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, sözleşmenin 8’inci maddesi gereği sözleşmeniz feshedilecektir.” bildiriminde bulunulduğu görülmektedir. Davalının davacıya gönderdiği 28.09.2017 tarihli ikinci fesih yazısında da “İlgi yazımız ile hizmet yetersizliği ve memnuniyetsizliği nedeniyle 02.01.2017 tarihli sözleşmenin feshedileceği bildirilmiştir. Hal böyleyken, sözleşmenin 4’üncü maddesinde belirtilen “operatör sözleşme şartlarında ve fiyatlarında müşterinin onayını almadan herhangi bir değişiklik yapamaz” hükmü ihlal edilmiştir. Sözleşme ekinde yer alan ürünler dışında ekte listesi yer alan ürünleri satışa sunduğunuz görülmüştür. 21.09.2017 tarihinde göndermiş olduğunuz alternatif teklif uygun görülmemiş olup sözleşmeniz yukarıda belirtilen hususlar nedeniyle feshedilmiştir.” bildiriminde bulunulduğu görülmektedir.
Davalı tarafın fesih yazıları incelendiğinde davalı şirketin sözleşmeyi fesih gerekçesi olarak işletim ve minimum dolum miktarlarına uyulmamasını ve sözleşme ekinde yer alan ürünler dışında yer alan ürünlerin satışa sunulmasını gösterdiği anlaşılmaktadır.
Davalının dosyaya sunduğu ve sözleşmede yazılı olan … ve … adreslerine gönderdiği @ posta yazışmaları incelendiğinde davalı şirketin Şubat 2017 tarihinden Mayıs 2017 tarihine kadar davacı şirketi ayıplı hizmet konularında uyardığı görülmektedir.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “İçecek Ücretleri” başlıklı 6’ncı maddesinde içecek türlerinin genel olarak belirlendiği, “İşletim ve Minimum Dolum Miktarları” başlıklı 13’üncü maddesinde; gerekli network hattını operatörün yani davacının sağlayacağı, operatöre ait en az bir personelin ve aracın 24 saat esasıyla tesis içinde ve dışında hazır bulunacağı, görevli personelin her gün makinelerin doluluk oranını ve çalışma sistemini kontrol edeceği, operatör tarafından makinelerin daima çalışır durumda tutulacağı, arızalı makinelerin 48 saat içinde kullanıma hazır duruma getirileceği kararlaştırılmıştır.
Davalı şirket davacının hizmeti eksik ya da ayıplı verdiğine ilişkin tanık göstermiş olup davalı tanıklarının dinlenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmıştır. Talimat mahkemesince dinlenen davalı tanıkları … ve … verdikleri beyanlarında özetle; “Otomat makinalarının GPRS ile çalıştığını internetin azaldığı dönemlerde sorunlar yaşandığını, makinelerden ürün alınacağı zaman işçilerin kartından kontör düştüğünü, ancak ürün gelmediğini, ürünün makinenin camının önünde takılıp kaldığını, çay kahvenin otomatlarda 3 bölme halinde bulunduğunu, sütlü nescafe içmek istendiğinde makinede eğer süt tozu yoksa sadece sade kahve verdiğini, davalı şirketin çalışma alanının geniş olduğunu, bu alanda davacı firma tarafından ilk başta bir kişi görevlendirildiğini, daha sonra davalı şirketin uyarılarıyla bir kişi daha görevlendirildiğini, iki kişinin vardiya usulü çalıştığını, davacı şirket tarafından görevlendirilen iki kişinin çay ve kahve makinesi ile bisküvi makinesindeki eksiklikleri gidermekle görevli olduklarını, ancak iki kişinin de yeterli olmadığını, davacı firma birinci ve ikinci vardiyaya eleman görevlendirdiğini ancak üçüncü vardiyaya eleman görevlendirmediğini, bu nedenle aksaklıklar yaşandığını, çalışanların mağdur olduğunu, bu durumun bir kaç kez tekrar ettiğini, davalı şirket tarafından bu durumların tutanak altına alındığını, davacı firmanın sözleşmede gösterilen ürün markaları yerine zaman zaman başka marka ürünler getirdiğini, daha sonra bu eksikliğin giderildiğini, kahve makinelerinde sistem gereği su bağlantısı yapılamayan noktalarda makinenin içerisine damacana konulduğunu, eğer damacanadaki su biterse kahve makinesinin sadece boş bardak verdiğini, ancak işçilerden yine kontör düşümü yapıldığını, her makinenin belli bir limiti olduğunu, çay ve kahve makinelerinin limitinin 500 ile 1000 bardak arasında değiştiğini, bittiği zaman yenilenmesi gerektiğini, yenilenmediği takdirde makinelerin hata verdiğini, bu sistemi getirmekteki amaçlarının ikinci ve üçüncü vardiyada çalışanların isteklerinin karşılanması olduğunu, ancak davacının tutumundan dolayı en fazla sıkıntıyı üçüncü vardiyada yaşadıklarını, davacı taraf tek kişi görevlendirdiğinden eksikliklerin tamamlanmasının uzun zaman aldığını, ısrarlarına karşın ikinci ve üçüncü bir kişiyi daha davacı tarafa işe aldırtamadıklarını, davacı tarafça 53 makineden sadece 17 tanesinin yeni olarak getirildiğini geri kalanların ise ikinci el makineler olduğunu, makinelerin günlük temizlik ve bakımlarının yapılması gerektiğini, eğer yapılmaz ise filtrelerinin tıkanacağını ve bunun da teknik arızaya neden olacağını, davacı tarafın yetiştiği zaman haftada bir defa makinelerin bakım ve temizliğinin yapıldığını, çay makinesinde demlenen çay miktarı kadar bardak, şeker ve kaşık konması gerektiğini, birisinin makineye konulmadığında veya bittiğinde makinenin eksik ürün verdiğini, davacı tarafın sıklıkla şeker ve kaşık koymayı unuttuğunu, bu nedenlerle makinelerden boş bardak verildiğinin olduğunu” belirtmişlerdir.
Davacı tanıkları … … ve … mahkememizde verdikleri beyanlarında; “İlk başlarda sözleşmede 1 kişi çalışacağı belirtilmesine rağmen, otomatlara 2 kişinin bakmakta olduğunu, sözleşmenin son 1,5 ayında da otomatlara 3 kişinin bakmaya başladığını, ayda bir kere de rutin olarak otomatların kontrolünün yapıldığını, otomatların sürekli çalışır durumda olduğunu, otomatlarda kartlı sistem olduğu için arıza verdiğinde kendi sistemlerine bildirim düştüğünü, arıza olduğu zaman davalı şirkette sahasında çalışan elemanlarının arızalı otomata hemen müdahale ettiklerini, arıza giderildiğinde de davalı şirkete arızanın giderildiği konusunda bilgi de verildiğini, otomatlara sadece sözleşmede yer alan ürünlerin konulduğunu, başkaca ürün konulmadığını, davalı şirkette çalışan işçilerin çay kazanı istediklerini işçilerin çay kazanı konulmadığı takdirde sendikaya üye olacaklarını yönetime üstü kapalı olarak bildirdiklerini, sözleşme feshedildikten sonra davalının otomat sayısını azaltmayı ve önceden kart başı 50 TL yüklemeyi de 10 TL’ye indirmeyi teklif etiklerini, bu teklifi kabul etmediklerini, otomatlardan kredi çekilmesine rağmen ürün verilmediği zaman tekrardan otomata kredinin geri yüklendiğini, bu konuda işçilerin mağdur edilmediğini, çalışan sayılarını üçe çıkarmalarının nedeninin otomatların arızalı olmasından kaynaklanmadığını, davalı şirket tarafından bana gönderilen @ postalara da cevap verdiklerini, davalı tarafa gönderilen faturaların süresinde ödenmediğini, ödeme konusunda davalı tarafla problem yaşadıklarını” belirtmiştir.
Davacı tanıkları ile talimat mahkemesince dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından davacının davaya konu makinelerin network hattını sağlama yükümlülüğü altına girdiği ancak makinelerin internet bağlantısının zayıfladığı zamanlarda sorun yaşandığı, en az bir personelin ve aracın 24 saat esasıyla tesis içinde ve dışında hazır bulundurulması yükümlülüğü getirildiği halde bu sayıda personelin yeterli gelmediği, yeterli personel alımının da geç yapılmadığı, bu durumunda makinelerin doluluk oranını ve çalışma sistemini kontrol etme, makinelerin daima çalışır durumda tutulma ve arızalı makinelerin 48 saat içinde kullanıma hazır duruma getirilme yükümlülüğünü davacının yerine getirmesini engellediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin “Fesih” başlıklı 8’inci maddesinde “Her iki tarafta iş bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirememesi veya sözleşmeyi ihlal etmesi halinde tek taraflı olarak haklı sebeple sözleşmeyi feshedebilir.” düzenlemesi getirilmiş olup tanık beyanları ile ortaya çıkan durumların davalı yönünden haklı fesih nedeni oluşturduğu ve davacının üzerine düşün yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getiremediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “Fesih” başlıklı 8’inci maddesinde “Müşteri sözleşmeyi süresinden önce feshetmek isterse bir yıllık sözleşme bedelinin % 15’ini ödemeyi taahhüt eder.” düzenlemesi getirilmiş olup bu maddede belirlenen ceza koşulu sözleşmenin haksız feshi için değil sözleşmenin süresinden önce feshi durumu için getirilmiştir. Ancak sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce feshinin yukarıda incelendiği üzere haklı nedenlere dayanması durumunda ceza koşulu ödememek için davalının sözleşmeyle bağlı kalmaya devam etmesini kendisinden beklenemeyeceğinden sözleşmedeki ceza koşuluna ilişkin bu maddenin davalıya karşı ileri sürülmesinde davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu gerekçelerle davacının ceza koşuluna ilişkin talebinin de reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Hazırlanan 09.03.2020 tarihli bilirkişisi raporunda davacının ceza koşulu alacağının 83.333,33 TL 22.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda da zararının 65.174.00 TL olduğunun tespit edilmesi nedeniyle 7251 sayılı yasa ile değişik 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı ihtarı yapılmıştır.
Davacı vekili mahkememize verdiği 02.11.2020 tarihli dilekçesiyle müspet zarara ilişkin taleplerini 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre bedel artırım talebinde bulunarak 65.174,00 TL’ye çıkartmış ve eksik harcı da yatırmıştır.
Davacı tarafın bedel arttırım dilekçesinden sonra davalı taraf 23.11.2020 tarihli dilekçesiyle ıslah zamanaşımı definde bulunmuştur. Davacı taraf davasını 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Mahkememize verdiği bedel arttırım dilekçesini de dava değerinin ıslahı olarak değil, HMK m. 107’ye göre belirsiz alacak talebinin belirli hale gelmesi nedeniyle bedel arttırım dilekçesi olarak vermiştir. Belirsiz alacak davalarında zamanaşımı süresi davanın ilk açıldığı andan itibaren dava değerinin tamamı için kesileceğinden davalı tarafın ıslah zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davalının ıslah zamanaşımı definin REDDİNE,
2-Davacının müspet zarar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Davacının ceza koşulu talebinin REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 54,40-TL maktu karar harcının peşin ve ıslah harcından alınan ‭1.468,49‬-TL harçtan mahsubu ile artan ‭1.414,09‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.272,62 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/12/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır