Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1128 E. 2020/447 K. 09.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/1128
KARAR NO:2020/447

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:26/12/2017
KARAR TARİHİ:09/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … …. Şti. ile “…” isimli bilgisayar yazılım programının kurulup işletilmesi için anlaştıklarını, 35.700,00 TL tutarlı sözleşme bedelinin yarısı olan 16.785,50 TL’yi ödediklerini, ancak davalı şirketin edimlerini yerine getirmediğini, satın almadan itibaren bir ay içinde eğitim ve raporlama sürecinin başlatılmadığını, programın kullanılabilir duruma getirilmediğini, yapılan @ posta yazışmalarında davalı şirketin … isimli firmadan güncelleme çıkar çıkmaz sürece devam edeceklerini bildirdiklerini, ancak bunun yapılmadığını, bunun üzerine …. Noterliğinin 10.10.2017 tarih ve … sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, davalı tarafın para iadesi yapmaması üzerine de dava açtıklarını belirtmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … …. Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde, dava konusu bilgisayar yazılımının kurulumunu yaptıklarını ve böylece edimlerini yerine getirdiklerini, yazılımın satışını kendilerinin yapmadığını, sadece lisansını verdiklerini, yazılımın … firmasının erişim markasından internet yoluyla indirildiğini, fiziki olarak teslimatın yapılmadığını, … firmasının internet sitesinden yükleme yapıldığı için kurulum öncesinde “Kullanıcı “Süreli Kullandıkça Öde” Yazılım Kullanma Lisansı ve Garanti Sözleşmesi” ile “Son Kullanıcı Yazılım Kullanma Lisansı ve … Enterprise Membership-Lem Sözleşmesi”nin imzalandığını, aldıkları ücreti … Yazılıma teslim ettiklerini, aradaki farkın kendi komisyonları olduğunu, kendilerinin sadece kurulumdan sorumlu olup internet sitesinden kaynaklı sorunlardan kendilerinin sorumlu olmadığını bu nedenle de … Yazılımın davada taraf olması ve davaya ihbar edilmesi gerektiğini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 227’ye göre satılanın ayıplı olması nedeniyle ayıplı malın iadesi, satış parasının tahsili davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, …. Noterliğinin 10.10.2017 tarih ve … sayılı ihtarnamesini, lisans teklifini, fatura ve ödeme dekontunu, @ posta yazışmalarını, ticari defter kayıtlarını, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, sözleşmeleri cevap ihtarnameleri, … Yazılıma yapılan ödeme faturalarını, kurulumun başarılı şekilde yapıldığını gösterir lisans anahtarlarını, @ posta yazışmalarını, ticari defter kayıtlarını, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 227’ye göre satılanın ayıplı olması nedeniyle ayıplı malın iadesi, satış parasının tahsili davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207’ye göre; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” Davacı ile davalı arasında bilgisayar yazılımının satışı ve kurulumu konusunda fiyat teklifi alınmak yoluyla sözlü sözleşme kurulmuştur. Niteliği itibariyle bu sözleşme alım satım sözleşmesi olup aynı maddenin ikinci fıkrasına göre; “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” Davacı da sözleşme bedelinin yarısı olan 16.785,50 TL’yi davalıya ödemiş olup bu konuda bir anlaşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasında bilgisayar yazılımının satışı ve kurulumu konusunda fiyat teklifi alınmak yoluyla kurulan sözlü sözleşmenin dışında davacı ile dava dışı … firması arasında da internet üzerinden iki sözleşme daha yapılmıştır. Bu sözleşmeler “Kullanıcı “Süreli Kullandıkça Öde” Yazılım Kullanma Lisansı ve Garanti Sözleşmesi” ile “Son Kullanıcı Yazılım Kullanma Lisansı ve … Enterprise Membership-Lem Sözleşmesi” olup bu sözleşmelerden”Kullanıcı “Süreli Kullandıkça Öde” Yazılım Kullanma Lisansı ve Garanti Sözleşmesi”nin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 2’nci maddesinde “Bu sözleşme kullanıcının lisans veren tarafından bildirilen erişim merkezine uzaktan erişim suretiyle indirip bilgisayarına kurduğu yazılım için kullanıcıya sağlanan bölgede geçerli ve münhasır olmayan süresiz kullanım lisansının kapsamı ile bu lisansa bağlı olarak ve ilgili LEM bedeli karşılığında yazılıma verilecek standart Lem hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin hüküm ve koşulları düzenler.” hükmü getirilmiş; “Son Kullanıcı Yazılım Kullanma Lisansı ve … Enterprise Membership-Lem Sözleşmesi”nin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 3’üncü maddesine de “Bu sözleşme ile kullanıcı ismi ve özellikleri bu sözleşme ile kendi dokümantasyonunda belirtilen bilgisayar programının “Süresiz Kullanım Lisansını” almıştır.” hükmü getirilmiş olup her iki sözleşmenin de lisans satış sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
“Son Kullanıcı Yazılım Kullanma Lisansı ve … Enterprise Membership-Lem Sözleşmesi”nin “Destek ve Danışmanlık Hizmetleri” başlıklı 4.8 maddesinde; “Yazılımın amacına ulaşabilmesi için ve en yüksek verimi sağlayabilmesi için uygulama danışmanlığı hizmetleri dahilinde kurulması gereklidir. Ancak uygulama danışmanlığı hizmetlerinin alınması zorunlu değildir. Uygulama danışmanlığı hizmetleri bu konuda … tarafından yetkilendirilmiş uygulama iş ortakları tarafından verilir. (…) Uygulama danışmanlığı hizmeti veren iş ortakları kendi nam ve hesaplarına çalışan bağımsız firmalar olup bu firmaların fiillerinden dolayı …’nun bir sorumluluğu yoktur.” düzenlemesi getirilmiştir. Benzer bir düzenleme de “Kullanıcı “Süreli Kullandıkça Öde” Yazılım Kullanma Lisansı ve Garanti Sözleşmesi”nin 3.8 maddesinde düzenlenmiştir.
Çözülmesi gereken uyuşmazlık konusu olay davacının lisans kullanım hakkını satın aldığı yazılımın çalışıp çalışmadığı ve eğer çalışmıyorsa bu durumun hukuki sorumluluğunun kimin üzerinde olduğu noktasındadır. Bu nedenle 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve dosya bilgisayar mühendisi bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 31.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu yazılım programının çalışamaz durumda olduğu, davacıya satılan yazılımın davacının iştigal konusu ve iş hacmi göz önüne alındığında teknik olarak kendisinden beklenen faydayı sağlamayacağı, davalının da davacı firmayı gerektiği gibi analiz etmeden bayisi olduğu yazılımı sattığı tespit edilmiştir.
Hazırlanan 17.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda da yazılımın çalışmadığı, yazılımın kurulumundan tespit yapılan güne kadar kullanılmadığı, başka herhangi bir programla entegrasyon sağlanmadığı, veri alış verişi yapılamadığı, davacının ihtiyacını karşılamadığı, kurulduğu günden bugüne kadar da aktif olarak kullanılamadığı tespit edilmiştir.
Davacı ile dava dışı … arasında yapılan her iki sözleşmede de yazılımın çalışması için gerekli olan lisans etkinleştirme anahtarından söz edilmekte ise de lisans etkinleştirme anahtarının davalı şirket tarafından mı verileceği yoksa dava dışı … şirketi tarafından mı verileceği her iki sözleşmede de yer almamaktadır. Ancak davalı taraf cevap dilekçesinde yazılım sisteminin kurulum ve çalıştırılması konusunda sorumlu olduğunu belirtmiş olup çalıştırmadan kastedilenin yazılımın işlevlerini tamamen yerine getirmesi olarak anlaşılması gerektiği açıktır.
Davacının dava dışı … ile yaptığı her iki sözleşmenin destek ve danışmanlık hizmetlerine ilişkin yukarıda belirtilen maddelerinde uygulama danışmanlığı hizmeti veren iş ortaklarının kendi nam ve hesaplarına çalışan bağımsız firmalar oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla davalı ile dava dışı … firması arasında davaya konu yazılımın kurulması ve çalıştırılması hizmetlerinin verilmesi onusunda müşteriye teknik destek vermek için 6102 sayılı TTK m. 102 ve devamına göre acentelik ilişkisi kurulu bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının dava dışı … ile yaptığı her iki sözleşmenin destek ve danışmanlık hizmetlerine ilişkin yukarıda belirtilen maddelerinde müşteri uygulama danışmanlığı hizmeti veren firmalarla çalışma zorunluluğu içine sokulmamış sadece tavsiye edilmiştir. Bu da davalı şirket ile dava dışı … arasındaki acentelik ilişkisinin 6102 sayılı TTK m. 104 kapsamında inhisari acentelik olmadığını göstermektedir.
6102 sayılı TTK m. 102/II’ye göre acentelik hükümlerinin düzenlendiği kısımda hüküm bulunmaması durumunda aracılık yapan acentelere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun simsarlık ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı, sözleşme yapan acentelere de komisyon ve bunda da hüküm bulunmaması durumunda vekâlet hükümlerinin uygulanacağı belirlenmiştir. Dosyaya davacı tarafından sunulan davalı şirketin fiyat teklifi incelendiğinde söz konusu belgenin 6098 sayılı TBK m. 5’e göre hazır olmayanlar arasında yapılan öneri niteliğinde olup bu önerinin davacı tarafça kabul edilmesi ile davacı tarafla davalı taraf arasında sözleşme kurulmuş, davacının da dava dışı … firması ile sözleşme yapmasına aracılık edilmiştir. Davaya konu ürünün parası da davalı şirket tarafından dava dışı … firmasına gönderilmiş ve davalı şirket bu hukuki ilişkinin kurulmasından dava dışı … firması ile yaptıkları sözleşme gereği aracılık/komisyon ücretini almıştır.
Yukarıda incelemesini yaptığımız davacının dava dışı … firması ile yaptığı her iki sözleşmeye göre yazılımın çalışması için gerekli olan lisans etkinleştirme anahtarı olmadan kurulumun gerçekleşmeyeceği ve yazılımın çalışmayacağı açık olduğuna göre ve hazırlanan bilirkişi raporlarına göre de davacının internet üzerinden indirdiği yazılımın çalışmadığı tespit edildiğine göre davalı şirketin lisans etkinleştirme anahtarının davacı şirkete temin edilmesinden ve yazılımın çalışır hale getirilmesinden hukuken sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 24.02.2020 tarihli duruşmasında dava dışı … firmasına yazı yazılarak; A) Davaya konu yazılım programını satın alıp uygulama danışmanlığı hizmeti alan firmalar ile kurulumu gerçekleştiren müşterilere lisans etkinleştirme anahtarının kim tarafından verildiğinin bildirilmesi, B) Davacıya satılan yazılımın kendi sistemlerinde aktif durumda olup olmadığının bildirilmesi, C) Davacıya satılan yazılım için lisans etkinleştirme anahtarının verilip verilmediğinin bildirilmesi, D) Lisans etkinleştirme anahtarının ne şekilde verildiğinin bildirilmesi istenilmiştir. Dava dışı … Firmasından gelen 11.03.2020 tarihli yazı cevabında “…” isimli yazılım programının lisans/etkinleştirme anahtarı müvekkil … Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından son kullanıcı … firmasına kurulmak üzere, …’a verilmiştir. (…) Müvekkil Şirket log kayıtlarına göre ürün, lisans anahtarı kullanılarak yüklenmiş/kurulmuş durumdadır ve lisans serverdan başarılı bir şekilde cevap alınmıştır. Müvekkil Şirket kayıtlarında …, “…” yazılımı Son Kullanıcısıdır. Bu yazımız tarihi itibarıyla … firmasının lisansı sistemimizde aktif olarak gözükmektedir. (…) Müvekkil şirketin sisteminde, 24.07.2017 tarihinde … firması tarafından … firmasına kurulmak üzere, Müvekkil şirket sipariş sistemi üzerinden lisans/etkinleştirme anahtarının sevki yapıldığı bilgisi mevcuttur. (…) Lisans/etkinleştirme anahtarı … firmasına, Müvekkil şirketin Sanal Sevkiyat sistemi üzerinden iletilmiştir.” bilgilerini vermiştir. Davalının cevaba cevap dilekçesi ekinde Ek – 4 olarak lisans etkinleştirme anahtarlarını davacı şirkete @ posta yoluyla gönderdiğine ilişkin @ posta yazışmaları bulunmaktadır.
Hazırlanan bilirkişi raporları ile dava dışı … firmasından gelen yazı cevabı birlikte değerlendirildiğinde davalı şirketin sözleşmeye uygun davrandığı, kurulumun yapıldığı ve lisans etkinleştirme anahtarlarını dava dışı … Firmasından alarak davacı şirkete verdiği dolayısıyla sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği ancak bilgisayar yazılımının buna rağmen çalışmadığı ve ürünün ayıplı olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda da açıkladığımız gibi davacının dava dışı … ile yaptığı her iki sözleşmenin destek ve danışmanlık hizmetlerine ilişkin maddelerinde müşteri uygulama danışmanlığı hizmeti veren firmalarla çalışma zorunluluğu içine sokulmamış sadece tavsiye edilmiştir. Bu da davalı şirket ile dava dışı … arasındaki acentelik ilişkisinin 6102 sayılı TTK m. 104 kapsamında inhisari acentelik olmadığını göstermektedir. 6102 sayılı TTK m. 102/II’ye göre acentelik hükümlerinin düzenlendiği kısımda hüküm bulunmaması durumunda aracılık yapan acentelere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun simsarlık ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı, sözleşme yapan acentelere de komisyon ve bunda da hüküm bulunmaması durumunda vekâlet hükümlerinin uygulanacağı belirlenmiştir. Dosyaya davacı tarafından sunulan davalı şirketin fiyat teklifi incelendiğinde söz konusu belgenin 6098 sayılı TBK m. 5’e göre hazır olmayanlar arasında yapılan öneri niteliğinde olup bu önerinin davacı tarafça kabul edilmesi ile davacı tarafla davalı taraf arasında sözleşme kurulmuş, davacının da dava dışı … firması ile sözleşme yapmasına aracılık edilmiştir. Dolayısıyla davalı şirketin kurulmasına aracılık ettiği sözleşmenin konusunu oluşturan ürünün ayıplı olması durumunda hukuki sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinden ayıplı olduğu anlaşılan üründen kaynaklı alacak talebini davacının davalı şirkete yöneltilmesinde hukuken yararı bulunmadığından davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 54,40-TL maktu karar harcının peşin alınan 286,66-TL harçtan mahsubu ile artan 232,26-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/09/2020

Katip …

Hakim …