Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/878 E. 2022/263 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/878
KARAR NO : 2022/263

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/09/2016
KARAR TARİHİ : 28/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili…ile… Holding ve… Holding’in iştiraki olan davalı şirketlerin yurt dışından turizm amacıyla gelen turist gruplarını … Deri’nin Türkiye’de mevcut bulunan deri ürünleri mağazalarına alışveriş yapmak amacıyla getirilmesi ile getirilen turist gruplarının yapacakları alışveriş karşılığında … Holding ve Sözleşme kapsamındaki … Holding acentelerine komisyon ödenmesine ilişkin hususların düzenlenmesi amacıyla 02.01.2015 tarihli Sözleşme’nin Akdedildiğini, Davalı şirketler ile müvekkili … Deri arasında 02.01.2015 tarihli sözleşmenin imzalanmasından sonra tarafların bir araya gelerek mevcut koşulların gerektirdiği ölçüde ana sözleşmede değişiklik yapan ve sözleşmelerin süresini uzatan protokollerin imzalandığını, bu protokollerin; Müvekkil şirket ile davalı şirketler arasında 05.01.2015 tarihli ek protokol ile … A.Ş.’nin lehtar olduğu 3.000.000.-USD bedelli 3 adet çekin daha avans olarak teslim edilmesinin düzenlendiğini, Müvekkili ile davalı şirketler arasında 28.01.2015 tarihinde Ek Protokol-2’nin düzenlenerek daha önce verilen çeklere ek olarak 3.000.000.-USD bedelli 3 adet çekin daha … A.Ş.’ye düzenlenerek verilmesi karşılığında … Holding ve Holding Acentelerinin yani davalı şirketlerin İzmir Bölgesine ( İzmir, Aydın, Selçuk, Kuşadası) getirdiği turist gruplarının deri ürünleri alışverişi için yalnızca … Deri mağazalarına getirmesi yani münhasırlık düzenlendiğini, Müvekkil şirket … ile 28.01.2015 tarihli Ek Protokol-2 ile ayrıca … Holding ve Holding Acentelerinin münhasırlığa ilişkin sözleşme hükümlerine aykırılığı halinde cezai şart uygulanması, tarafların sözleşmeyi haklı neden olmaksızın feshetmesi halinde cezai şart uygulanması ve yeni komisyon oranlarının düzenlendiğini, Ayrıca, ana sözleşmenin, “30.06.2015 tarihinde karşılıklı anlaşma ile sözleşmeye devam edilip edilmeyeceğine karar verileceği hususu”nun kabul edildiğini 16.02.2015 tarihinde düzenlenen Ek Protokol -3 ile … Deri tarafından toplam 2.000.000.-USD bedelli 2 çekin daha teslim edildiğini, bunun yanı sıra komisyon oranlarının ise tekrar belirlendiğini, bu arada taraflar arasında 11.07.2015 tarihli çek teslim tesellüm tutanağının imzalandığını, bu tutanak ile de müvekkili tarafından 3.000.000.-USD bedelli 4 adet çekin daha karşı tarafa teslim edildiğini, sözleşme ve ek protokollerin süresinin 31.12.2015 tarihine kadar devam etmesi konusunda tarafların mutabık kaldıklarını, 13.07.2015 tarihli Ek Protokol- 4 ile müvekkil … Deri tarafından 1.300.000.- USD bedelli iki adet çekin daha karşı tarafa teslim edilerek Sözleşme ve ek protokollerin 01.03.2016 tarihine kadar aynı koşullarla devam edeceği hususunun düzenlendiğini son olarak ise, 25.02.2016 tarihli Ek Protokol-5 akdedilmiş, işbu protokol ile … Deri tarafından 6.000.000.-USD bedelli 12 adet çekin daha sözleşme uyarınca hizmetin verilmesi şartına bağlı avans olarak teslim edilerek Sözleşme ve ek protokollerin süresinin 1 yıl daha uzatılarak 01.03.2017 tarihine kadar uzatılmasının kabul edildiğini, Taraflarca son olarak imzalanan 25.02.2015 tarihli Sözleşme ve ek protokollerin süresinin 1 yıl daha uzatıldığını ve müvekkil şirket tarafından Sözleşmeye güvenerek oldukça yüksek miktarlı yatırımlar yapılmış olmasına rağmen davalılardan … Holding tarafından Kadıköy … Noterliği’nin 28.04.2016 tarihli … yevmiyeli ve Kadıköy … Noterliği’nin 04.05.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelerinin keşide edilerek Sözleşme ve ek protokollerin haksız ve mesnetsiz iddia ve beyanlarla feshedildiğinin beyan edildiğini, … Holding tarafından gönderilen ihtar sonrasında … Holding ve … Holding’in iştiraki olan davalı şirketlerin yani tüm acenteler tarafından müvekkil şirkete müşteri getirilmediğini, sözleşmelerdeki edimlerin ifa edilmediğini, Müvekkili ise; Beyoğlu … Noterliği’nin 05.05.2016 tarihli … yevmiye numaralı ve Beyoğlu … Noterliği’nin 10.05.2016 tarihli ve… yevmiye numaralı ihtarnameleri ile davalı iddialarının haksız ve gerçeğe aykırı olduğunu ve feshin haklı bir neden olmaksızın yapıldığını, ahde vefa ilkesi gereğince sözleşmesel yükümlülükleri yerine getirmeye ve sözleşmeyi aynen ifa etmeye devam edilmesi ve aksi takdirde müvekkil şirketin avans amacıyla vermiş olduğu çeklerin iadesi ve diğer zararların giderilmesi ve cezai şartların ödenmesi hususunun ihtar edildiğini, ancak, müvekkil şirket tarafından gönderilen ihtarnameye rağmen sözleşmenin ifasına devam edilmediğini, müvekkil şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalı- şirketlerin. 05.03.2015 tarihinde müvekkil -şirketle aynı sektörde faalivet gösteren … A.Ş. ve …A.Ş. İle benzer bir sözleşme akdettiği ve turizm faaliyetleri kapsamında Türkiye’ye getirdiği turist gruplarını deri ürünleri alışverişi için dava dışı Kırcılar şirketine götürmeyi taahhüt ettiğinin anlaşıldığını, davalıların aynı sektörde faaliyet gösteren şirketlerle benzer sözleşmeler yaparak avans aldığını, avans almasına rağmen sözleşmesel edimlerini yerine getirmediğini, kendi finansal ihtiyaçlarını gidermek için kötü niyetli hareketle sözleşmeler akdettiğinin görüldüğünü, Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin haklı bir neden olmaksızın erken feshedilmesi halinde cezai şart ödeneceği açıkça düzenlermiş olduğundan davalı şirketlerin taraflar arasında akdedilen 02.01.2015 tarihli ana sözleşme ve ek protokollerde düzenlendiği şekilde 1.000.000.-0USD cezai şartın ödenmesi gerektiğini, bu medenle işbu davanın açılarak cezai şartın ödenmesini talep etmek gereğinin doğduğunu, taraflar arasında akdedilen 02.01.2015 tarihli sözleşme ve ek protokoller uyarınca 1.000.000.-USD cezai şartın şimdilik 100,000.-USD’nın T.C. Merkez Bankası fiili ödeme günü kur karşılığının, ihtarmame tarihi olan 04.05.2016 tarihinde itibaren işleyecek döviz tevdiat hesaplarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte, Müvekkilinin uğramış olduğu doğrudan ya da dolaylı maddi zararların karşılanması amacıyla şimdilik 100.000.-TL’nın ihtarname tarihi olan 04.05.2016 tarihinden İtibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, Müvekkilinin kar kaybının giderilmesi için şimdilik 100.000.-TL’nin ihtarname tarihi olan 04.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, maddi ve manevi zararının karşılanması amacıyla müvekkil şirketin ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle uğramış olduğu 100.000.-TL manevi zararın ihtarname tarihi olan 04.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline ve müvekkil şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle;Sözleşme ve Ek Protokollerin değerlendirilmesi hakkında; 02.01.2015 tarihli asıl sözleşmeden sonraki ek protokollerin kapsam ve içeriklerinin ekseriyetle avans çekleriyle ilişkili olduğunu, avans çekleri dışında kalan konularda en kapsamlı değişiklik 28.01.2015 tarihli ek protokol ile 13.07.2015 tarihli ek protokolde mevcut olduğunu, nitekim 28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesinde cezai şart öngörüldüğünü, 13.07.2015 tarihli ek protokolle de 01.03.2016 tarihine kadar ek süre düzenlendiğini,28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesindeki cezai şartın açıkça 01.02.2015 ila 31.12.2015 tarihleri arasındaki dönemle sınırlandırıldığını, dolayısıyla 13.07.2015 tarihli ek protokolde belirlenen ek süre ile 28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesindeki cezai şart için geçerli olan sürelerin de uzamadığını, 28.01.2015 tarihli protokolün 6. maddesinde ceza şart belli bir dönemle sınırlandırılmış olduğundan bu konuda açık bir hüküm olmadıkça asıl sözleşme süresinin uzamasıyla cezai şart için de yeni bir dönem de belirlenmiş sayılamayacağını, 13.07.2015 tarihli sözleşmede yer alan asıl ve ek protokollerin yürürlükte olduğuna ilişkin hükmün bu sonucu değiştirmeyeceğini, zira ek protokollerle temel hukuki ve ticari ilişkinin yürürlükte kalması öngörülmüş olup değiştirilmesinin istenmediğini, ancak cezai şartın ise temel unsur olmayıp feri nitelikte olduğunu, ayrıca sözleşmeyle belli bir süreyle de özel olarak ve açıkça sınırlandırıldığını, ek sözleşme süresinin cezai şartın sınırlandırıldığı dönemi aştığını, cezai şart hükmünün de ek süreye uygun olarak yeniden düzenlenmedikçe cezai şartın geçerli olduğu dönemin de kendiliğinden uzatılmış olduğunun söylenemeyeceğini, Davacının feshe ilişkin beyanlarına karşı beyanlarında; Taraflar arasındaki ticari ve hukuki ilişkinin temel esasının müşteri memnuniyeti olduğunu, müvekkilin, turistik seyahatler düzenleyen bir firma olup bu konuda da alanında en tanınmış firmalardan biri olduğunu, müvekkilin iştigal ettiği sektörün müşteri profili yönünden son derece hassas olduğunu ve bu yüzden bütünüyle müşteri memnuniyeti esasına dayalı olduğunu, hizmet sektörü içinde bu konuda en hassas sektörün turizm sektörü olduğunu, müvekkilinin müşterileri olan turistler için hizmet aldığı sektör firmalarını bu konuda detaylı olarak bildirmesi ya da kapsamlı sözleşme hükümleriyle açıklamasının da aslında gerekli olmadığını, buna rağmen müvekkil ile davalı arasındaki sözleşmenin 5. Maddesinde davalı yükümlülükleri açıklanırken “müşteri memnuniyetinin temel esas olduğu” nun açıkça vurgulandığını, davacının, bu yükümlülükleri geçiştirmeden, istisnasız, müşteri olumsuzluklarında sayı ve içerik bahanesi aramadan uymasının sözleşmenin esası olduğunu, Somut olayda, müvekkilinin, sözleşmede yazıldığı gibi Türkiye’ye getirdiği turistlerin davacı mağazalarında alışveriş yapmasını temin ettiğini, davacının müşteri memnuniyetsizliğini havi şikayetlerini sayı ve içerik olarak hafife almasının zaten davacının arz edilen yükümlülüklerinin kapsam ve içeriği karşısında şaşkınlık verici olduğunu, Şikayet içeriklerinin kuşkulu olduğu şeklindeki açıklamaların da inandırıcı olmadığını, şikayetlerin kişi, içerik ve tarihleri yönünden geçerli olduğunu ve herhangi bir çelişkili durum olmadığını, kaldı ki satıştan ciddi komisyon alan müvekkilin neden böyle bir feshe girişebileceğini ve gelirden mahrum kalmak isteyebileceğini davacının kendisinin bile açıklayamadığını, dolayısıyla feshin haklı nedene dayanmadığına ilişkin davacı beyanlarının hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, müvekkilin müşteri memnuniyetsizliğine dayanan sözleşme ihlali halinde sadece cezai şarta müracaat edebilecek olmasından söz edilmesinin anlamsız olduğunu, cezai şartın, temerrüde bağlı taleplerin sınırı değil, bu taleplerden biri olduğunu, dolayısıyla müvekkilin, cezai şarta müracaat etmeden temerrüdün bir sonucu olarak fesih yoluna gitmesinin mümkün ve geçerli olduğunu, başka firmalarla da sözleşme yapıldığı iddiasına karşı cevaplarında; davacı iddialarının aksine söz konusu firmayla sözleşmenin 05.03.2015 tarihli olmadığını, bu firmayla 08.11.2013 tarihli olup davacıyla olan sözleşmeden önceki tarihli olduğunu, 05.03.2015 tarihli sözleşmeyle aradaki bu ilişkinin sona erdirildiğini ve 05.03.2015 tarihli sözleşmenin hiçbir zaman yürürlüğe girmediğini, herhangi bir konuda kabul anlamına gelmemek üzere; müvekkilinin 2013 yılından bu yana dava dışı bu firma ile benzer bir ilişki içerisinde olduğunu kendisinin de bildiğini, bu konuda müvekkilden herhangi bir açıklama istememesinin, sözleşme ilişkisinin devamında da bir sorun görmemesine karşın zaten hukuken yürürlüğe girmeyen sözleşmeleri şimdi bahane olarak kullanmaya kalkışmasının dürüstçe bir yaklaşım olmadığını, nitekim dava dilekçesinde dahi bu iddiaya bağlı olarak somut herhangi bir kayıp ve zarardan bahsedilmediğini, davacının, başka firmalarla ilişki iddiasından yola çıkarak müvekkilin piyasadan bu şekilde avans toplayarak haksız kazanç elde ettiğini söylemekte olduğunu, bu iddianın sözde haklılık çabası adina ihdas edilmiş çirkin ve gerçek dışı bir iddia olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme ve ek protokollerin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, davacının fesihten sonra temerrütten söz edip cezai şart talep etmesinin bu nedenle hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, müvekkilin fesih bildiriminden itibaren taraflar arasındaki bütün hukuki ve fiili ilişkinin sona erdirildiğini, cezai şart talebinin 28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesine dayandırılmış ise de bu maddeye göre cezai şartın 02.01.2015 ila 31.12.2015 tarihleri arasında yapılacak fesihle ilişkili olup bu tarihlerle sınırlı olduğunu, müvekkilin fesih beyanının bu tarihlerden sonra olduğunu, dolayısıyla herhangi bir konuda kabul anlamına gelmediğini tekrarla beyan ederek ilgili sözleşme maddesi dışında kalan fesih ihbarı nedeniyle cezai şart talep edilemeyeceğini, : Davacı tarafın, 28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesinin cezai şartı belirli bir dönemle sınırlı tutan açık hükmü nedeniyle gerçekte bu tarihten sonrasına ait fesih ihbarını gerekçe göstererek cezai şart talep etmesinin hukuken mümkün olmadığının kendisinin de farkında olduğunu, bu nedenle 28.01.2015 tarihli ek protokolün 6. maddesindeki cezai şart süresinin sonraki ek protokoller ile uzatılmış olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın hukuki bir dayanağı olmadığını yukarıda kapsamlı bir şekilde açıkladıklarını, ek protokoller ile temel hukuki ilişkinin devamı öngörülmüş olup bu arada 28.01.2015 tarihli protokolün 6. maddesinde düzenlenen cezai şart gibi feri nitelikte ve daha da önemlisi açıkça belirli bir süreyle sınırlandırılmış bulunan cezai şart süresinin uzatıldığına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığından ek protokollerle cezai şart süresinin de uzamasının hukuken mümkün olmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat talep etmişse de bu talebinin de hukuki dayanağının bulunmadığını, feshedilen sözleşmenin devamından ve yerine getirilmemesinden, buna bağlı olarak da tazminattan söz edilmesinin hukuki temel ve ciddiyetten yoksun olduğunu, bu açıklamalar saklı kalmak ve herhangi bir konuda kabul anlamına gelmemek üzere; tazminat taleplerinin içerikleri incelendiğinde içerik bakımından da dayanaktan ve inandırıcılıktan yoksun olduğunun görüldüğünü, davacının, sözleşmeye güvenle ciddi yatırımlar yaptığ ancak bu yatırımlarının boşa çıktığını belirterek tazminat talep ettiğini, bir başka ifadeyle zarâf asını boşa çıkan yatırım iddiasına dayandırdığını, davacının bu iddiasının kabul edilemeyeceğini, zira, sözleşmenin | yıl gibi süreli olarak düzenlendiğini, yatırım için sürenin dikkate alınıp alınmadığı, yapıldığı söylenen yatırımın neler olduğu ve neleri kapsadığı, tüm yatırımın müvekkil için yapılıp yapılmadığı ve müvekkil ile nasıl ilişkilendirdiği; yatırımın ne şekilde boşa çıktığına dair somut hiçbir açıklama ve delil bulunmadığını, ayrıca, davacı yatırımı her neleri içeriyorsa davalının ticari hayatına devam ettiğini, bu nedenle yatırımın karşılıksız kaldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, zarar iddiasını açıklamaktan ve detaylandırmaktan kaçınan davacının, Sayın Mahkemeden adeta zarara uğradığımı kabul et ve karar ver- şeklinde iddialar ileri sürdüğünü, sadece hukuki terimleri kullanmaktan ibaret taleplerin açık ve ikna edici olmayıp davalının belirttiği kapsam ve içerikte açıklanıp delillendirilmesi gerektiğini, davacının iddialarının gerçekçi bir dayanağının olmadığını, öte yandan; davacının doğrudan zarar dediği zararın ne olduğunu, dolaylı zarar dediği zararın ne olduğunu, hangi kalemlerden oluştuğunu, bunun da belli olmadığını, yukarıdaki beyanları çerçevesinde tüm bu tazminat taleplerinin sebep-sonuç, müvekkil ile bağlantısı ve davacının tutumu ve davacıyla ilgisi cihetinden de açıklanması gerektiğini, aynı beyanların manevi zarar için de aynen geçerli olduğunu, ortada bir hukuka aykırılık bulunmadığından manevi zararın istenmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki kabul anlamına gelmemek üzere; manevi zararın kısmen talebinin de hukuken mümkün olmadığını, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; davacının maddi ve manevi tazminat taleplerine karşı detayları ile cevap vermek adına bu hususlarda açıklama yapmasına, haksız ve hukuki mesnetten yoksun tüm taleplerin ve dolayısıyla davanın reddine, dava masrafları ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası celp edilmiş, Tanık ifadeleri duruşmada alınmıştır.
Tanık… beyanında ” Ben davacı şirketin genel kordinatör olarak 2009 yılından beri çalışmaktayım, davalı … Holding’le 2015 Ocak’da 1 yıllık sözleşme yaptık, diğer davalı şirketlerde … Holding’in alt şirketleridir, onlarda sözleşmenin tarafıdır, bizim mağazalarımıza uzak doğudan ve muhtelif ülkelerden getirdikleri turistleri getiriyorlardı, bu şekilde yaklaşık o bir yıl içinde Selçuk’taki mağazamızı 125.000 kişi ziyaret etti, yaklaşık 25.000 ceket sattık ve bizim mağazamızın küçük olduğunu söyledikleri için mağazamızı 800 m2 ‘den 2.500 m2 ‘ye çıkardık ve istanbulda 10 katlı yaklaşık 7.500 m2 mağaza yaptık, sözleşmenin bitiminden itibaren yeni bir sözleşme imzaladık ve sözleşmeden yaklaşık 2 ay geçtikten sonra sözleşmemiz haksız olarak feshedildi biz bir çok yatırım yaptığımızdan mağdur durumda kaldık ve piyasanın %80’nine davalılar hakim olduğundan bu yatırımlarımızıda diğer acenteler aracılığyla yeterince değerlendiremedik, atıl kaldık, ayrıca sözleşmenin devam ettiği inancıyla muhtemel müşteriler için stok yaptık ve gelen turistlerin dilinden anlayan işçiler mağaza temsilcileri görevliler aldık, bu şekilde bir çok zararımız gerçekleşti ” şeklinde ifade vermiştir.
Tanık Ömer… beyanında ” Biz … Holding Turizmle 2015 Ocak 1 yıllık sözleşme yapmıştık, onlar Türkiyeye getirdikleri turistleri Selçuktaki mağazamızda getiriyorlardı, biz kapı müşterileri değil acentelarla çalıştığımızdan … Holdignle anlaşmıştık bu anlaşmalar doğrultusunda 1 sene müşteriler geldi, 1 sene sonrasında sözleşmemiz 1 yıllığına yenilendi ancak 1 ay sonra ben mağazamıza değilde rakip firmanın mağazasına müşterilerin götürüldüğünü farkettim ve durumu genel merkeze bildirdim ancak sorunu çözemediler ve sözleşme feshedilmiş, … piyasanın en çok turist getiren firmalarındadır biz ona göre ve isteklerine göre mağazamızı 900 m2 iken talep üzerine 2.500 m2’ye çıkartık, stoğumuz 2.000 – 3.000 iken sözleşme gereği 10.000 civarına çıkarttık, çinlilerle japonlar ayrı lokasyano alınması gerektiğinden aynı salonda olmak istemediklerinden farklı salonlar yaptık, satış elamanları istihdam etti, personel sayımız yaklaşık 140 civarına yaklaştı, bu şekilde yatırımlarda bulunduk, sözleşme feshedilince müşteri gelmemeye başladı, bu şekilde satış olmadığı sürede de çalışanların maaş vs giderlerini karşıladık ve işten çıkardığımız içinde tazminat vs. Ödedik, bu 15 aylık süreçte yoğun bir müşteri şikayeti yoktu, sözleşmeyi feshetmesinden önce partner oldukları acenteden gelen şikayetleri biz sonuçlandırmadan anlaşma fesholdu, biz sikayetleri normal standartlarında sonuçlandırıyorduk, biz keyfi iadeleri bile kabul ediyorduk” şeklinde ifade vermiştir.
Tanık … beyanında ” Ben davalı şirketlerden … Holding bünyesinde olan… Şti.’nin Pazarlama sorumlusuyum, ben 2004 yılından beri bu şirkette çalışırım, davalıların Selçuk’taki mağazalarınıda bilirim turistleri biz bu mağazalarına götürüyorduk ancak turistler özellikle Çinden gelenler turistlerin kredi kartında mükerrer çekimler olduğunu belirttiler bizde bunun üzerine davacı ile yazıştık ancak iadelerde Çinceki Bankaya gönderilmeden önce ortak bir havuza düştüğünü davacı taraf söyledi ancak biz takip etmemize rağmen müşteriler 2. Kez çekilen bedellerin iadesini alamadıklarını söylediler bu şekilde ben acente sahipleri ile görüştüm, benim şahit olduğum 25 Ekim 2015 tarihinde 11.180 TL civarinda mükerrer çekim olmuş, bu halledilemedi, ben bankaylada görüştüm acenteylede görüştüm iade edilmedi, bunun sonucunda Çinden … isimli bir acenteyi kaybettik ayrıca müşteriler ürünlerin kalitesizliğinden şikayet ediyordu, ben bu şikayetleri biliyorum, biz davacı tarafla yazışma yaptık” şeklinde ifade vermiştir.
Taraflarca düzenlenen sözleşmenin feshi nedeniyle cezai şart kar kaybı ile maddi ve manevi tazminatın varlığı ve miktarı yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti sunduğu 28/11/2018 tarihli raporda ” 1- Taraflar arasında sürekli borç ilişkisi meydana getiren 01.02.2015 tarihli sözleşmenin, davalılardan … Holding tarafından 04.05.2016 tarihinde, sözleşmede kararlaştırılan süre henüz dolmadan feshedildiği, bu feshin bilirkişi raporumuzun teknik bölümünde yapıları tespitler sonucunda haksız bir fesih olduğu, 2- Davacı tarafın davalıdan talep ettiği cezai şart alacağı ile ilgili olarak 28.01.2015 tarihli ve 2 numaralı protokolün 6. maddesi ile cezai şart düzenlendiği ve bu düzenlemede sözleşmenin 01.02.2015 — 31.12.2015 tarihleri arasında taraflardan herhangi birinin sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın feshetmesi halinde sözleşmeyi fesheden taraf diğerine cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin 01.02.2015 — 31.12.2015 tarihleri arasında değil de daha sonradan 04.05.2016 tarihinde haksız olarak feshedildiği ve bu nedenle de cezai şart talep edilemeyeceği, 3- Taraflar arasındaki sürekli borç ilişkisi davalı tarafça vaktinden evvel haksız olarak sona erdirildiği için davacının davalı taraftan bu nedenle uğradığı müspet zararın tazminini talep edebileceği, bu noktada kâr kaybı tazminatının müspet zarar kalemi olduğu, diğer zarar kalemleri ile ilgili olarak da karar verme takdir ve yetkisinin Sayın Mahkemede olduğu, 4- Davacı tarafın TBK m. 114/ £. TI hükmünün yapmış olduğu atıf uyarınca TBK m. 58 bhükmü şartları çerçevesince manevi zarar talep edebileceği, takdir yetkisinin Sayın Mahkemede olduğu, 5- Sayın Mahkemeniz tarafından davacı şirketin taleplerinin kabulü halinde davacının; – Kar kaybının 6.804.169,39 TL. – Yapmış olduğu yatırım harcamalarının 6.374.683,51 TL. – Yapmış olduğu personel giderlerinin 166.534,51 TL. – Satılmayan ürünlerin maliyetini 3.879.563,25 TL olduğu hususlarını,”görüşü bildirilmiştir.
Tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, alınan 09/10/2019 tarihli raporda ” a. Yatırım harcamaları ile ilgili olarak kayıtlarda yer alan yatırım harcamaları ve bu harcamalara esas kayıtlara ait belgeler sondajlama usulü olarak incelenmiştir. Ancak davalı vekilinin “Yatırım harcamalarına ilişkin somut veriye yer verilmeden, fatura tarih ve görselleri gerçekten yatırım harcaması olup olmadığı araştırılmadan, yatırım harcamaların nakliye teslim adresleri ile açıkça hangi proje için yapıldığı açıkça araştırılmadan ve bu matların halen davacı uhdesinde olduğu değerlendirmeden yapıldığı” yönündeki beyanları ile ilgili olarak heyetimizde bu konuda uzman İnşaat Mühendisi, mimar bilirkişi bulunmadığından tapu, iskan belgeleri proje maliyetleri, yatırım yapılan yerlerin halihazırdaki durumu ve değeri vs. konularında değerlendirme yapılarak görüş bildirilmemiş, sadece ticari defterlerdeki yatırım tutarı belirtilmiştir. b. Stok tutarlarının tespitinde detaylı olarak stok kartları üzerinde detaylı inceleme yapılmak sureti ile kayıtlarda yer alan alım ve üretimler tarihleri de kontrol edilmek sureti ile stok maliyetleri üzerinden stok tutarları tespit edilerek rapor tanzim edilmiştir. Ancak heyetimizde deriden üretilmiş stoklar konusunda uzman bilirkişi olmaması sebebi ile bu stokların değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceği, satılıp satılamayacağı, satılabilir ise kaça satılır konusunda tarafımızca bir değerlendirme yapılmamıştır. c. Kâr kaybı tazminatı ile ilgili olarak kök raporumuzda tespit etmiş olduğumuz 6.804.169,39 TL’lik zarar kalemi ile ilgili olarak davalılar vekili itiraz dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşmenin yılın 1/3’lük kısmında sürdüğü, 15 Temmuz darbe girişimi,… bombalanması, Sultanahmet patlamasının olduğu değerlendirilerek genel ciro ve Türkiye’ye gelen turist sayıları değerlendirilerek hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür. İlk olarak belirtmemiz gerekir ki kök raporda bulunan kâr kaybı zararına ilişkin miktar, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden çıkan sonuca göre ve objektif kriterlere göre tespit edilmiş rakamdır. Davalı vekilinin bu itirazı ile ilgili olarak anılan sebeplerle Türkiye’ye gelen turist sayılarındaki azalma nedeniyle kâr kaybı zararının hesabında üç ayrı ihtimale göre varılan sonuçlar şu şekildedir: Davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde …’ın 2015 ve 2016 yılındaki pax (kişi) sayılarının ülke bazında dökümünün yer akdığı tablonun sunulduğu, bu tabloda … tarafından 2015 yılında 178.424 turist, 2016 yılında 67.786 turist getirildiğinin belirtildiği, buna göre 462,01 oranında düşüş olduğu görülmüştür. Ancak davalı vekili tarafından dilekçede bulunan tabloda yer alan bilgiler, Bilirkişi heyetimizce her hangi bir yerden teyit edilememiştir. Sayın Mahkeme tarafından bu verilerin kabulü halinde heyetimizce kök raporda hesaplanan 6.804.169,39 TL. kâr kaybından %62,01 oranında düşüm yapılması halinde hesaplanan kâr kaybı 2.584.903,95 TL. Olacaktır. Heyetimizce TTYD (Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği) internet sitesinden “Turizm İstatistikleri” bölümünden alınan “Türkiye’ye Gelen Yabancı Ziyaretçi Sayısını gösteren tabloda 2015 yılında 36.244.632 kişi, 2016 yılında 25.352.213 kişi olduğu, yıllık değişimin %30 olduğunun belirtildiği görülmektedir. Buna göre 2015/2016 yılları arasında yüzde 30’luk bir düşüş gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu oran/’veriler dikkate alındığında heyetimizce kök raporda hesaplanan 6.804.169,39 TL. Kâr kaybından 430 oranında düşüm yapılması halinde hesaplanan kâr kaybı 4.762.918,57 TL. Olacaktır. Yukarıdaki 2015 -2016 yılı Turizm Gelirlerini gösteren tabloda yer alan bilgilere göre 2015 yılına göre 2016 yılında yıllık değişimin ortalama %37,07 oranında olduğu anlaşılmaktadır. Bu oran/veriler dikkate alındığında heyetimizce kök raporda hesaplanan 6.804.169,39 TL. Kâr kaybından %37,07 oranında düşüm yapılması halinde hesaplanan kâr kaybı 4.281.863,80 TL. Olacaktır ” görüşü bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetine İnşaat konusunda ve deri ürünleri stoklarına ilişkin yapılmış olan itirazlar husuşunda heyette deri stoklardan anlayan İnşaat bilirkişisinin ve tekstil mühendisi olacak sektör bilirkişisinin eklenerek bilirkişi heyetinden rapor alınmış, alınan 19/10/2020 tarihli ek raporda ” 1- Şikayete konu ürünlerin hatah-ayıplı olduğunun belirtilmesi için yeterli delil ve ispat bulunmadığı, … Deri Konfeksiyon İnş.Tur.San Dış.Tic.A.Ş.” ye ait 3 şubelerinin olduğu, Zeytinburnu’nda belirtilen adresin | şube olduğu, diğer 2 şubenin İzmir” de bulunduğu belirtilmiş, Şikayete konu ürünlerin sadece Yol0′ luk kısınının İstanbul Şubesinde olduğu geri kaları ürünlerin İzmir şubesinde bulunduğu, … Türizmle alakalı 2015-2016-2017 Yıllarına ait stok listeleri Göreklem olarak mağaza içerisinde listede belirtilen Kalemli, Violet, Orkide, 038, 2622, 2118 ÇIT., 720-F, 712-F, Su isimli gruplarından farklı renklerde mevcut olduğu, 2- Teknik yönden yapıları inceleme Ve değerlendirme sonucunda, Deri stokları yönünden yapılan incelemede, Taraflar arası sözleşmede, davacı tarafin söz konusu sözleşmeden dalayı yapacağı imalat için ne kadar yatırım yapılması gerektiği, ne kadar kapalı alan gerektiği veya ne kadar stok aları yapılacağı veya kiralanacağı ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca 10 katlı bir binanın bu işten dolayı yapılacağı yapılan Sözleşme ve 5 protokolde hüküm altına alınmadığı gibi Yatırımı yapan davacı taraf Mağaza, Davalı taraf Holdinge bu işten dolayı 10 katlı bina yapacağını bildirmemiştir. Ülke genelinde yerli ve yabancı müşterilere açık olan bir işletmenin sadece bu anlaşmaya münhasıran( ? yıllık) yatırım yapamayacağı değerlendirildiğinde, Sözleşmenin haksız FESH Edilmesi halinde ortalama davalılar için stok edilebilecek malın bir KİRA bedelinden söz edilebilir. Bu gibi sözleşmelerde Uzman olan Mağaza sahibi Davacı firmanın bu konuyu yaptığı |sözleşme ve 5 protokol ile yapacağı stok için yatırım veya kira konularını hüküm altına alması gerekirken bunu yapmamıştır. Bu konuda sözleşmede bir hüküm bulunmadığı için ve söz konusu 10 katlı Mağaza İnşaatı projeleri,yeri ve teknik şartnamesi olmadan bir inşaat mühendisinin herhangi bir hesap yapamayacağı dikkate alındığından bu konuda bir değerlendirme yapılması uygun görülmemiştir. Aynıca Taraflar arası sözleşme , protokoller ve dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler, Bilirkişi Kök ve Ek Taporları, tamami birlikte değerlendirildiğinde Tüketici Hakları da dikkate alındığında, Davalı Holdingin sözleşmede ifadesini bulan MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ inin şikayetlerle tam sağlanmamış – olduğu dolayısı – ile davacı deri satıcı mağazanın İFA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ Tam olarak yerine getirmediği ve hu sebeple Sözleşmenin FESH Edilmesi şartlarının oluştuğu ve Sözleşmenin tek taraflı olarak fesh Edilmesinin Teknik olarak yerinde olduğu,” görüşü bildirilmiştir.
Davacı şirketin Selçuk’ta bulunan deri stokları ve yatırım harcamalarının defterlere uyumlu olup olmadığı hususunda Selçuk AHM’ye talimat yazılmış, Selçuk AHM’den alınan 18/06/2021 tarihli raporda ” 1- Tekstil Mühendisi Bilirkişi Sonuç ve Kanaat 07.04.2021 tarihinde … A.Ş firmasına ait Selçuk/İZMİR şubesinde yapılan incelemede sözleşme feshine sebep olan müşteri şikayet E-Postalarında farklı firmaların deri renginin solması, deri çatlaması ve ürün kaliteleri ile ilgili benzer şikayetler ile davacı firmaya ulaştıkları, bunun üzerine yapılan dosya incelemesinde şikayete konusu geçen ürünlerin mağazada olmaması ve iade edilmemiş olması, dava dosyasında konusu geçen ürünlerden herhangi birine yer verilmemesi nedeniyle hatalı tarafın tespit imkanının davalı tarafından gösterilen resimler üzerinden tespitinin mümkün olmadığı, sözleşme fesih dönemine ait stok listelerine ait ürünlerin mağazada bulunduğu, bu tür tekstil ürünlerinde meydana gelebilecek kullanıcı yada üretici hatasının tespiti sorupun çözümü açısından ürünün mutlaka incelenmesi gerektiği, 2- … İNŞAAT GİDERLERİ : 2015 YILI İNŞAAT GİDERLERİ: (02.01.2015- 30.12.2015) 792.158,47 TL, 2016 YILI İNŞAAT GİDERLERİ : (02.01.2016- 27.09.2016) 584.443,81 TL, Çamlık Akkayalar Mevkiinde yapılan yeni parselasyonda parsel sorguda … Deri
Mağazası olarak görülmektedir. Yeni yapılan bina ve restorasyon yapılan binalar 2015 yılı ile 2016 yılında devam etmiş, çeşitli faturalarla belirtilen inşaat malzemeleri bu inşaatlarda kullanıldığı, 2015 ve 2016 yılı faturalarında da teyit edildiği, 3- Davacı şirket tarafından ibraz edilen ticari defterlerin E-Beratlarının süresi içerisinde oluşturulduğu, VUK. md.182 ve 6102 sayılı TTK m.64’e göre tutulması gereken davacı şirkete ait 2015-2016 yılları ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK md. 64 ve VUK 221-226. md. uyarınca açılış tasdikinin yasal süresinde yaptırıldığı; 6102 sayılı TTK m.64”*e göre kapanış tasdikine tabi olan 2015-2016 yılı yevmiye defterlerinin kapanış tasdikinin de yasal süresinde yaptırıldığı, 4- Davacı şirkete ait Selçuk-Çamlık Köyü satış mağazası inşaat maliyetlerinin ticari defter kayıtlarında 2015-2016 yılları içinde mevzuatına uygun tutulmuş ticari defterler kayıtları ile uyumlu olduğu, rapora ekli muavin kayıtlarda görüleceği üzere; 2015 Yılı İnşaat Maliyetlerinin Toplamı : 792.158,47-TL, 2016 Yılı İnşaat maliyetlerinin Toplamı : 584.443,81-TL olmak üzere toplam 1.376.602,28-TL, inşaat maliyeti fatura bedelinin kayıtlara yansıtılmış olduğu tespit edildiği ” görüşü bildirilmiştir.
Alınan talimat raporunun ve yapılmış olan tespitlerin itirazları giderir ve karşılaştırmalı şekilde rapor aldırılmış, 08/02/2022 tarihinde alınan raporda “Hukuki tavsif SayIN Mahkemenizin takdirlerinde olmak üzere ayrıntıları yukarıda arz edilen taraf beyanları ile ilgili olarak yeniden heyetimizce yapılan inceleme ve değerlendirmeler – neticesinde Sayın Mahkemenize sunmuş olduğumuz kök ve ek raporlarımızdaki inceleme ve değerlendirmelerimizi değişlirecek herhangi bir husus olmadığını,” görüşü bildirilmiştir.
Davacı vekili önce 20.04.2022 tarih ve saat 11:31’de sunulan dilekçesi belirsiz alacak davası olarak açılan alacak taleplerini arttırım dilekçesini ibraz etmiş, sonrasında 20.04.2022 tarihli 14:14’de sunulan dilekçesi ile dilekçenin sonuç kısmında maddi hata yapıldığını belirterek bu maddi hatanın düzeltildiğini beyan ederek 20.04.2022 tarih itibariyle ıslah, tamamlama harcını yatırmış, talep arttırım dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, sözleşmeye dayalı cezai şart ve tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında yurtdışından gelecek turist gruplarının davacının deri ürünleri satış mağazalarına alışveriş yapmaları için getirilmeleri ve bunun karşılığında davalı … A.Ş. Ve onun grup şirketleri olan diğer 10 davalı turizm şirketine komisyon ödenmesine ilişkin 02.01.2015 tarihli sözleşme imzalandığı, 05.01.2015, 28.01.2015, 28.01.2015-2, 16.02.2015, 11.07.2015, 13.07.2015 ve 25.02.2016 tarihli ek protokollerle sözleşmenin süresinin uzatıldığı ve en son yapılan ek protokolle 01.03.2017 tarihine kadar sözleşme süresinin uzatılmış olduğu, davalı taraf ve onun grup şirketleri tarafından Kadıköy … Noterliği’nin 28/04/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle önce, gelen şikayet yazıları ile kalitesiz ürün satıldığının anlaşıldığı, yeniden şikayet gelmesi üzerine sözleşmenin tek taraflı olarak feshedileceği hususunun ihtar edildiği, sonra Kadıköy … Noterliği’nin 04.05.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle şikayetlerin devam etmiş olması nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin ihtar edildiği, bu hususlarda taraflar arasında uyuşmazlık olmadığı, nizalı olan hususun sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği, cezai şart ve tazminat taleplerinin istenip istenemeyeceği, zararın varlığı ve miktarı konusudur. Davacı taraf sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, sözleşmesel yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, haksız fesih nedeniyle cezai şart tazminatını, zararın oluşmuş olması nedeniyle kar kaybına ilişkin müspet zararı, inşaat ve dekorasyon gideri, personel gideri ve ürün stoku yapılmasına ilişkin menfi zararları ve manevi zararın giderilmesini talep etmektedir. Menfi zarar içerisinde talep edilen kalemler ve miktarları davacı vekilince 02.02.2017 tarihli dilekçesi ile açıklanmıştır.
Yargıtay içtihatları ve doktrinde yer bulan tanımları ile müspet zarar kavramı, sözleşme sebebiyle cebe girmesi gereken paranın girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Müspet zarar daima ileriye dönük olup bir beklenti kaybıdır. Kısaca akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Menfi zarar ise sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsaydı uğramayacağı zarar olup sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların nedeniyle oluşan cepten çıkan paradır. Bu çerçevede somut davaya bakıldığında davacı taraf müspet ve menfi zararlarını birarada istemektedir.
Öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği konusu olup çekilen fesih ihtarnamesinde şikayetler dayanak alınarak kalitesiz ürün satışından dolayı sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan şikayet yazıları, yapılan yazışmalar, çekilen ihtarnameler, tanık beyanları ve diğer deliller çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda özellikle turizm sektör bilirkişinin açıkladığı şekilde yapılan sözleşmenin sadece Malezya ve… turist grupları için yapılmadığı, diğer ülkeleri de kapsadığı, oysa satış raporlarına bakıldığında Çin operasyonlarının açık ara önde olup bu pazarla ilgili şikayet olmadığı, şikayetlerin Malezya ve… acentalarına yapıldığı, yapılan satış ve alınan şikayet rasyosu gözönüne alındığında şikayetlerin binde 1 oranını dahi karşılamadığı, ayrıca imzalanan sözleşmenin 28.01.2015 tarihli ek protokol – 2 11 Md. Kapsamında müşteriler tarafından iade edilen ürünlerle ilgili düzenleme yapıldığı, davalı tarafça bu düzenleme gereğince şikayetlerin çözümü için süre verilmesi veya cezai şart uygulanması gerekirken bunun yapılmayıp doğrudan fesih yoluna gidilmesinin dürüstlük kuralı ve basiretli tacir olma ilkesiyle ters düştüğü, bu nedenle yapılan fesihin haksız olup davacının bu davayı açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır.

Mahkememizce sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kanaatine varıldığından öncelikle davacının cezai şart isteminin incelenmesi gerekmekte olup cezai şart hükmü 28.01.2015 tarihli ek-2 protokolün 6 Md.’de düzenlenmiş olup “Bu sözleşme 01.02.2015-31.12.2015 tarihleri arasında geçerlidir. Bu tarih aralığında taraflardan herhangi birinin sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın feshetmesi halinde sözleşmeyi fesheden taraf, diğerine 1.000.000 USD cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” hükmünü içermektedir. Cezai şart 01.02.2015 ile 31.12.2015 tarihleri arasında belirlenmiş olup, sözleşmenin süresi diğer ek protokollerle uzatılmasına rağmen bu yeni ek protokollerde cezai şart maddesine yer verilmediği gibi mevcut cezai şart hükmünün uzatılmasına da karar verilmemiştir. Sözleşmenin feshinin 04.05.2016 tarihinde gerçekleştiği, bu tarihin düzenlenen tarihler içerisinde yer almadığı, bu nedenle 28.01.2015 tarihli Ek-2 protokol 6 Md.’sine göre cezai şart isteminin yerinde olmayıp reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Tazminat istemleri yönünden somut dava incelendiğinde, yukarıda tanımlanan ve açıklanan şekilde davacı taraf müspet ve menfi zararlarını birlikte talep etmektedir. Kar kaybı olarak müspet zararını, inşaat ve dekorasyon gideri, personel gideri ve ürün stok gideri olarak menfi zararını istemektedir. Her ne kadar mahkememizce cezai şart tazminatı istenemeyeceğine karar verilmiş bu durumda davacının sözleşmenin haksız feshi nedeneiyle zararın tazminini isteme hakkına sahip olduğu kanaatine varmış ise de davacı taraf sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi ve süresinden önce feshedilmesi nedeniyle oluşan kar kaybına ilişkin müspet zararını isteyebilecek fakat sözleşmenin hiç kurulmaması veya baştan itibaren geçersiz olmasına özgü menfi zararını isteyemeyecektir. Çünkü taraflar arasında kurulan, belli bir süre yürürlükte kalan ve ifa edilen bir sözleşme bulunmaktadır. Bu kapsamda menfi zarar kalemlerinin davacı tarafça istenmesi hukuken mümkün olmayıp inşaat, personel ve ürün stoku için talep edilen tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Müspet zarar ise yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafça istenebilecek olup kar kaybı hesabı yönünden 09.10.2019 tarihli raporda beyan edildiği şekilde gerek Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği ve gerekse Türkiye İstatistik Kurumu verileri karşılaştırılmış 2015-2016 yılı veri tablolarına göre yıllık değişim ortalama %37,07 oranında gerçekleştiği, bunun düşümü halinde kar kaybının 4.281.863,80 TL olduğunun beyan edildiği anlaşılmış sunulan ıslah dilekçesinde tabloda 4.281.863,80 TL olarak belirtilmesine rağmen sonuç kısmında fazla talep edildiği sonradan aynı gün içerisinde ıslah dilekçesinde maddi hatanın düzeltildiği ve buna göre harcın yatırıldığı anlaşılmış, davacının dava ve ıslah dilekçeleri doğrultusunda kar kaybına yönelik tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat talebine gelince ticari itibarın zedelendiği gerekçesiyle tazminat istenmiş ise de kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bir fiil olmadığı, şartları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Davacının cezai şart tazminat talebi yönünden açılan davanın REDDİNE,
B)Davacının manevi tazminat talebi yönünden açılan davanın REDDİNE,
C)Davacının (İnşaat, personel ve ürün stoğu giderleri) olarak belirlediği maddi tazminat talebi yönünden açılan davanın REDDİNE,
D)Davacının kar kaybına ilişkin maddi tazminat talebi yönünden açılan davanın KABULÜNE,
4.281.863,80 TL kar kaybına ilişkin maddi tazminatın 100.000 TL’lik kısmının 04/03/2016 tarihinden itibaren, 4.181.863,80 TL’lik kısmının ise ıslah tarihi olan 20/04/2022 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince 292.494,12 TL nispi harçtan peşin ve ıslah ile alınan 485.177,77‬ TL’nin mahsubu ile artan 192.683,65‬ TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan ve karar harç toplamı 292.527,62‬ TL (29,20 TL Başvurma Harcı, 292.494,12 TL Karar Harcı, 4,30 TL Vekalet Suret Harcı,) harcın davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Maddi tazminat talebi yönünden davacının yaptığı 12.600,00 bilirkişi ücreti, 914,25 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 13.514,25‬-TL’nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.054,29 TL’nin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Maddi tazminat talebi yönünden davalının yaptığı 3.400,00 bilirkişi ücreti, 150,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 3.550,00-TL’nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.010,37 TL’nin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Kabul edilen kar kaybı tazminatı yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 131.443,64 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Reddedilen Maddi tazminat(İnşaat, personel ve ürün stoğu giderleri) yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 131.443,64 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALILARA VERİLMESİNE,
8-Reddedilen cezai şart yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 223.283,70 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALILARA VERİLMESİNE,
9-Manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALILARA VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip