Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/81 E. 2022/535 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/81 Esas
KARAR NO :2022/535

DAVA:Tazminat (Yönetici Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:26/01/2016
KARAR TARİHİ:22/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Yönetici Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, “müvekkili şirketin, … … Dış. Tic. Ltd. Şti.’nin (bundan böyle “… 1”olarak anılacaktır) hissedarı ve müşterek müdürü (şirkete ait İTO sicil kaydı) olduğunu, şirketin büyük hissedarı ve diğer müdürü ise … (bundan böyle … olarak anılacaktır) olduğunu,büyük hissedar …’nin, faaliyet konusu ile ilgili ciddi kar ve yatırım fırsatları olduğunu, bu konuda ciddi bir ticari tecrübesi ve brikimi olduğunu belirterek, yanıltıcı bilgiler de vererek müvekkilin finansör olarak şirkette yer almasını ve ciddi harcamalar yapmasını sağladığını,bu süreçte …’nin ticari tecrübesini göstererek tüm müşterilerle ticari bağlantıları kendisinin kurduğunu ve yürüttüğünü, tüm satış ve tahsilat işlemlerini ise (müvekkil müşterek müdür olduğu ve …’nin şirket adına tek başına hareket etme hakkı olmadığı halde) yine kendisinin yürüttüğünü,göstermelik olarak ve müvekkilde güven duygusu oluşturmak adına şirket hesabına açılan bir banka hesabını“senin kontrolüne bırakıyorum” dediğini, ancak fiiliyatta tüm işlemleri kendisinin yürüttüğünü,bir süre sonra müvekkil şirket yetkilisinin, şirketin ticari faaliyetlerinden doğan alacakların ve bu alacak ve hakedişler sebebi ile şirkete yapılması gereken ödemelerin ve diğer tahsilatların şirketin banka hesabına değil …’nin şahsi hesabına ve/veya verdiği başka hesaplara yapıldığını ve/veya nakit tahsilat yapıldığını, …’nin, TTK’nın amir hükümlerini ihlal ederek şirketi zarara uğrattığını tespit ettiğini,bu ve benzer usulsüzlükler sebebiyle müvekkil ile büyük hissedar … arasında sorun yaşandığını,müvekkil şirket yetkilisinin ikili görüşmelerde (sadece küçük bir kısmına) kısmen vakıf olduğu usulsüzlükleri belirterek, ileride büyük ticari kazançlar elde edecekleri vaadiyle şirkete kendisinin ortak alındığını, şirketin, tüm harcamalarını kendisinin finanse etmesine rağmen şirket hak edişlerinin usulsüz bir şekilde şahıs olarak harcamalarını kendisinin finanse etmesine rağmen şirket hak edişlerinin usulsüz bir şekilde şahıs olarak (…) tahsil edilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, şirket adına yapılan her işlemin kayıt altına alınmasını ve şirket hesaplarına geçirilmesinin sağlanmasını istemiş olduğunu, …/’nin, yanlış anlaşılma ve iletişim kopukluğu olduğunu ve sorun olmadığını ileri sürdüğünü,ancak usulsüz olarak tahsil edilen paraların şirket hesabına geçirilmemesi, şirket adına yapılan işlem ve satışların ise müşterek müdür olan müvekkilin bilgisi ve onayı olmadan kayıt dışı yapılmaya devam edilmesi üzerine müvekkil tarafından …’ye iki ayrı ihtar gönderilmek zorunda kalındığını,Davalılardan … tarafından keşide edilen … 24, Noterliği’nin 06.07.2015 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarında şirkete ait bir takım tahsilatların yapıldığı, ancak bu tahsilatların borç ödemesinde kullanıldığının belirtildiğini, bu hususun davalının TTK hükümlerine aykırı olarak tahsilat yaptığını ve kendi zimmetine geçirdiğini, söz konusu cevabi ihtarda davalının açıkça ikrar ettiğini,diğer önemli hususun ise; iştigal konusu bütünüyle aynı olan ve aynı ticari unvanı taşıyan … Maden … ve Dış Tic. Ltd. Şti. (bundan böyle “… 2” olarak anılacaktır) adında 2. Bir şirket in davalı tarafından kurulduğunu ve ilk şirketin sahip olduğu tüm müşteri portföyü ve ilişkilerinin kurulan 2. şirkete aktarılmak suretiyle ilk şirketin zarara uğratıldığını, yine ilk şirkete ait ödemelerin de isim benzerliğinden faydalanmak suretiyle ikinci şirket tarafından tahsil olunduğunu, olayın esasının ve özünün bu olduğunu büyük hissedar ve müşterek müdür …’nin yöneticilerin sorumluluğuna dair TTK’da yer alan hükümleri ağır şekilde ihlal ettiğini, şirketin içini boşalttığını, şirketi atıl bıraktığı ve müvekkilin çağrılarına cevap vermediği için şirketin şu an karar alamamakta, ticari faaliyetlerine devam edememekte olduğunu, bu itibarla huzurdaki davanın açılması ve …’nin Müdürlükten azledilerek şirkete Kayyım atanmasını, şirketin tüm ticari defterlerinin geriye dönük olarak Kayyım tarafından incelenerek olası alacak ve karlarının tespit ve hesap edilerek ilgililerden talep edilmesini ve şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, yukarıda arz ettikleri nedenlerle;müvekkilin … 1 için (… | için yapılan tüm yatırım ve harcamaları müvekkilin finanse ettiği davalı …’in de kabulünde olup tartışmasız olduğunu) yaptığı yatırımlar ve harcamaların, bundan kaynaklanan zararlarının,…’in … adına yaptığı usülsüz tahsilatların ve bu tahsilatlar sebebiyle müvekkilin maruz kaldığı zararlarının,… 1’in tüm alt yapısı … 2’ye taşındığı ve … 2 aynı konuda, bedeli müvekkil tarafından karşılanan alt yapı, makine ve teçhizatlarla üretim yapıp kazanç elde ettiği için bu şirketin gelirlerinin minimum % 25’inin belirlenerek müvekkil açısından tazminat olarak kabulüne karar verilmesini,fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla,… … Dış Tic. Ltd. Şti. ortağı …’in müdürlükten azline ve şirkete Kayyım atanmasına,… … Dış. Tic. Ltd. Şti.’nin haklı fesih sebepleri nazara alınarak Tasfiyesine,Ortak ve müşterek müdür …’in usulsüz işlemlerinin tespiti ile fazlaya dair talep ve dava hakları saktı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalı …’den tahsili ile müvekkil şirkete verilmesine,yargılama giderleri ile vekalet ücretin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in … … adlı şirketi 19.12.2001 yılında ABD Florida Eyaletinde kurduğunu,2001 yılından 2009 yılına kadar ABD Florida Eyaletinde … … adlı şirketinden birçok ülkeye … satışı yapan müvekkilin 2009 yılında ülkemize gelerek … Maderi … İnşaat ve Dış Tic. Ltd. Şti. adlı firmayı … ilinde kurduğunu,müvekkilin … ilinde kurulan … Maden … İnşaat ve Dış Tic. Ltd. Şti. Adlı firmada Türkiye üzerinden birçok ülkedeki müşterilerine … satışı yaptığını, müvekkilin önceden tanıdığı davacı şirket yetkilisi …’nun müvekkilin aldığı siparişleri, iş hacmini görerek kendisi ile ortak olmak istediklerini söylediklerini, davacı şirket yetkilisi …’nun müvekkile iş için gerekli olan tüm finansmanı kendilerinin sağlayacağını, bu şekilde Türkiye’de alınan mermerleri peşin para ile daha ucuza alacaklarını, kar oranının artacağını söylediklerini,müvekkilin, davacı şirket yetkilisinin ısrarı üzerine tarafların ortaklık konusunda anlaştıklarını, davacıya finansman sağlaması amacıyla % 25 hisse, müvekkilin ise % 75 hissesi olacağının kabul edildiğini,davacı şirket yetkilisi …’nun müvekkile gönderdiği ihtarnamede de açıkça kabul ettiği üzere şirkete gerekli olan tüm finansman davacı şirket tarafından karşılanacak olup yurt dışına … satışı, pazarlaması, mermerlerin tedarik edilmesi gibi tüm işlemlerin de müvekkil tarafından yapılmasının kararlaştırıldığını,davacı şirket yetkilisi …’nun, şirkete ait tüm banka hesaplarının kendisinde olacağını ve şirketin ticari defterlerin de kendisince tutulacağını söylediğini,tarafların anlaşması üzerine şirketin % 75 hissesinin müvekkilde, kalan % 25’lik hissesinin de …’nda olacak şekilde 26.01.2011 tarihinde 100.000,00 TL sermayeli … … Dış Tic. Ltd.Şti. adlı şirketin kurulmuş olduğunu,… … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin % 25 hissedarı …’nun 29.04.2011 tarihinde şirkete ait %25 hissesini babasının yetkilisi olduğu … ve … San. Tic.A.Ş.’ne devrettiğini,söz konusu … … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin kurulduğu tarihte müvekki! … adına 2001 yılında kurulan … Intemational … adlı şirket ve 2009 yılında kuruları … Maden … İnşaat ve Dış Tic. Ltd. Şti. olduğunu, bu şirketlerin de aynı iş kolunda olup yurt içi ve yurt dışı … satışı yaptığını,davacı şirket yetkilisi … ve oğlu …’nun bilerek … … Dış Tic. Ltd.Şti. adlı şirketi kurduklarını,taraflar arasında kurulan … … Dış Tic. Ltd. Şti. ana sözleşmesinde de şirket ortaklarının aynı iş kolunda başka bir iş yapmayacakları veya aynı iş kolunda başka bir şirketin ortağı olamayacağına dair bir hüküm konulmadığını,Türkiye’de davacının da 2011 yılında hissedar olması ile faaliyete geçen …’nun gerçekte 15 yıllık geçmişi olup tüm müşteri çevresinin sadece müvekkil tarafından oluşturulduğunu, davacı tarafından finansmanın durdurulması nedeniyle …’nun piyasadan hiçbir mat alamadığını ve siparişlerini yerine getiremediğini, tüm banka hesap ve şifreleri davacının elinde olup davacının kasıtlı olarak şirket borçlarını ödemediğini ve şirketi tüm piyasaya borca batık olarak göstermeye çalışıp şirketi icra takibi tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını,davacı şirketin, … … Dış Tic. Ltd.Şti.’ne finansman olarak verdiği paraları ilk tahsilattan hemen aldığı gibi finansman olarak şirkete verdiği paralara vade farktı uygulayarak … ve … San. Tic. A.Ş.’den … … Dış Tic. Ltd. Şti.’ye vade farkı faturası kesmeye başladığını, şirkete ait defter ve belgeler davacının elinde bulunduğundan bu vade farkı faturalarını alıp şirket defterlerine işlediğini,müvekkilin 15 yıllık emeği ile oluşturulan ve uluslararası … piyasasında saygın bir adı olan … markasının davacı şirket yetkilisinin bu tutumu nedeniyle yok olma noktasına geldiğini, bunun üzerine müvekkilin, davacı şirket yetkilisi … ile görüştüğünü, davacı şirketin 31.03.2012 tarihinde şirket ortaklığından fiilen ayrıldığını % 25’lik hissesini müvekkile devredeceğini mail olarak, yazılı ve sözlü bildirdiğini, taraflar arasında şirket hissedarlığının 31.03.2012 tarihinde fiilen son bulduğunu,davacı şirket yetkilisinin, …’daki şirket hissesi karşılığı olarak … adına kayıtlı aracı 59.000,00 TL’ye satıp bu bedeli hisse devrine karşılık kendisinin aldığını, ancak buna rağmen şirket hissesini müvekkile devretmediğini,davacının müvekkile gönderdiği ihtarnamede de şirket ortaklığından 31.03.2012 tarihinde fiilen ayrıldığını ve kendisine ait % 25 hisse devri karşılığında sattığı araçtan 59.000,00 TL aldığını açıkça kabul ettiğini,yine aynı ihtarnamede davacı şirket tarafından …’ya finansman olarak verdiği paralar karşılığında …’yu kendisine borçlandırıp fatura kestiğini ve ayrıca …’ya verdiği finansman karşılığında vade farkı faturası kestiğini açıkça kabul ettiğini, bu durumun şirket defterleri incelendiğinde ortaya çıkacağını,davacının finansmanı durdurması sebebiyle müvekkilin yapacağı tahsilatların çoğunu yapamadığını ve yurt dışına ihraç edilen bir kısım nalın ise millileştirilmiş olduğunu ve bu durum belgelendiği halde davacının bu millileşmeden dolayı şirket zararını kabul etmeyip müvekkilden kar payı talep ettiğini,buna rağmen davacının alacakların tamamını tahsil edilmiş gibi müvekkilin şirkete para yatırmadığına ilişkin beyanlarda bulunmasının kötü niyetinin göstergesi olduğunu, müvekkilin yalnızca 90.000,00 USD alacak tahsilatı yapabilmiş olup bu paranın …’nun borçlarına ödendiğini, buna ilişkin belgeleri sunduklarını,davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü tüm hususların dayanaktan yoksun ve gerçeğe aykırı ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davacının haksız davasının reddi gerektiğini,davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini,davacı taraf dilekçesinde müvekkil tarafından aynı iş kolunda … Maden … ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin kurulması nedeniyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 56. maddesinde düzenlenmiş haksız rekabet hükümlerine dayanarak müvekkilden tazminat talebinde bulunduğunu, haksız fiil hükümlerine aykırı işlem yapılmış olsa dahi haksız rekabet hallerine ilişkin açılacak davaların fiilin öğrenildiği tarihten itibaren yıl içinde açılmasının zorunlu olduğunu,davacı şirket yetkilisi tarafından 08.09.2012 tarihinde müvekkile gönderilen mailde, cevap maillerinde ve … Noterliği’nin 06.02.2014 tarih, 04368 yevmiye no.lu ihtarda da müvekkilin … … ve Dış Tic. Ltd. Şti.”‘ni kurduğunun açıkça bilinmekte olduğunu,yapabilmiş olup bu paranın …’nun borçlarına ödenmiş olduğunu, bu hususların davacı tarafından da bilindiğini,davacı şirketin finansman sağlamak üzere ortak olduğu şirkette finansmanı durdurması nedeniyle şirketin kuruluş amacının imkansız hale geldiği ve şirketin feshine davacı şirket eyleminin sebep olduğunu, bu nedenle müvekkilin müdürlükten azli ve şirkete kayyım atanmasına ilişkin taleplerin reddinin gerektiğini,davacının 30.03.2012 tarihinde şirkete finansman sağlamayacağını ve şirket ortaklığından ayrıldığını müvekkile yazılı olarak bildirdiğini,davacının bu açık beyanı ile şirketin kuruluş amacı ile şirket hedeflerinin sona erdiğini,müvekkil tarafından davacıya defalarca sözlü olarak ve noterden ihtar gönderilerek şirketin devamını sağlamak ve aynı şekilde çalışmak istediğini beyan edildiğini, ancak davacı şirketin şirket ortaklığından ayrıldığını söyleyerek müvekkilin bu teklifini kabul etmediğini,hal böyleyken davacının müvekkil aleyhine haksız rekabet hükümlerine dayanarak dava açmasının tüm hukuk kurallarına aykırı olup dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini,davacının … şirketine gönderilecek paranın müşteri çevresinde isim benzerliğinden dolayı müşteriler tarafından yeni kuruları şirkete gönderildiğine ilişkin beyanının ise açıkça gerçeğe aykırı olduğunu, mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacının iddiasını ispat ile mükellef olduğunu,müvekkilin 2001 yılından bu yana edindiği mevcut müşteri portföyünde müşterilerinin isim benzerliğinden dolayı parayı kurulan yeni şirkete gönderdiğine ilişkin beyanın ticari hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu,yukarıda izah ettikleri nedenlerle ve Sayın Mahkemece tespit edilecek sair nedenlerle haksız ve dayanakta yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 21/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı tarafından ibraz edilen ticari defterler,kayıtlar, belgeler ve tüm dosya muhteviyatı belgeler üzerinde yapılan incelemelerde; taraflar arasındaki ilişkinin geneline ilişkin olarak; azınlık ortağın finansman sağlamayı bırakmasıyla şirketin iş yapamaz hale geldiği savunmasının yerinde olmadığı; davalının şirkete ait bir kısım tahsilatları şahsi hesabına aldığının görüldüğü; mevcut ortaklığa rağmen aynı isimde başka bir şirket kurulmasının kötü niyetli bir davranış olarak kabul edilebileceği; somut zarar iddialarının ancak … 2 defterlerinin sonucu değerlendirilebileceği; bununla birlikte; Dubai makamlarınca millileştirilen mallarla ilgili iddiaların da davalı tarafından ispat edilememiş olduğu, anılan tutar kadar şirketi zarara uğratmış kabul edilebileceği;davalı … tarafından şirket satışları olarak kendi şahsi hesabından tahsil ettiğini belirttiği 90.000 USD’lik alacaktan şirket hesaplarına girdiği belirtilen ödemeler düşüldükten sonraki kısımdan sorumlu tutulabileceği; İnova Maden ve İmgi’ye gönderilen toplam 108.174,07 TL avansın da ödenmesi talep edilmekte ise de dosyada buna ilişkin bir tespit ve/veya açıklama bulunmadığı; davalı şirket bakımından TK – 636/3 anlamında fesih için haklı sebeplerin mevcut olduğu,bununla birlikte yine aynı hükme göre fesih yerine davacının çıkarılması da sayın mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporuna itirazların değerlendirilmesi bakımından ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 08/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; kök rapordaki görüşlerin korunduğunun görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporuna itirazların değerlendirilmesi bakımından ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 30/09/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle;Taraf itiraz ve beyanlarını hukuki yönden de değerlendirmek gerekmiştir.Davalı müdürünün sorumlu olup olmadığının tespit edilmesi için, davacının “zarar” iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir. İddialar arasında; şirkete ait tahsilatların davalı tarafından şahsen (kendi hesabına) gerçekleştirilmiş olması, bazı tahsilatların … 2 tarafından gerçekleştirilmiş olması ya da bazı alacakların tahsil edilmemiş olması bulunmaktadır. Davalı bazı tutarları tahsil ettiğini ikrar etmiş durumdadır. … 2 ile ilgili iddiaların haklı olup olmadığının belirlenmesi için defter ibrazına karar verilmiş ancak defterler ibraz edilmemiştir.Bazı tahsilatların gerçekleştirilmemiş olması iddiası bakımından, gerçekten her iki müdürün bu konuda gayret göstermesi gerekir. Alacakların tahsil kabiliyeti olup olmadığı bilinmeden davalının sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır. Bu noktada dosyaya ayrı ayrı sunulan mütalâalarda işaret edilen hususlar da önem taşımaktadır. Gerek davalı beyanlarından gerek mütalâalarda görüşlerimiz ve vardığımız sonuçlar eleştirilmiştir. Bu da gayet doğaldır.Taraflarla hiçbir bağımız olmadığı için davalı vekilinin “taraflı davranma” iddiasını kabul etmiyoruz. Kıymetli hocalarımızın mütalâalarında yer verdikleri her eleştiriye de katılmamakla beraber, işbu dosya bakımından önemli olanın, zararın ispatı olduğuna işaret etmek isteriz. Özellikle millileştiği iddia edilen ürünler bakımından, ispat yükünün davalı tarafta olduğunu düşünmemizin sebebi, davalının iddialara cevap vermiş olması, işi bizzat yürüttüğü anlamının çıkacağı beyanlarda bulunmuş olmasıdır. Bu konuda da nihat takdir yetkisi sayın mahkemeye aittir. Davacının şirkete zarar verici bazı işlemlerinden bahsedilmiş ve bunların araştırılması istenmişse de davacı tarafın, işbu davada davalı sıfatı bulunmamaktadır. O nedenle böyle bir araştırmaya gerek bulunmamaktadır. Sadece davalının kusuru tespit edilirken, belli bir işlemde davacının kusuru varsa o oranda davalı sorumlu tutulmayacaktır görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Davacı tarafından davalı … ile ortak oldukları … … Dış Tic.Ltd.Şti ‘nde müdür olan davalı …’in şirketi zarara uğrattığından bahisle uğranılan zararın davalı …’den tazmin edilerek müvekkili şirkete verilmesi ve diğer davalı … Madenicilik Dış Tic.Ltd.Şti’nin haklı sebeple feshi istemleriyle açılan davada; davacının fesih istemine ilişkin talebinin tefriki amacıyla davalı şirkete yönelik açılan haklı fesih ve tasfiyeye ilişkin talebin tefrikine karar verilmiş ve eldeki dava davalı …’e açılan sorumluluk davası olarak karara bağlanmıştır.
Öncelikle davanın konusu oluşturan limited şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin davada aktif husumetin değerlendirilmesi yönünden açıklama yapılması gerekmektedir. Şirket yöneticileri aleyhine sorumluluk davasını şirketin kendisi belirli şartların gerçekleşmesi halinde şirket alacakları ve pay sahipleri talep edebilmektedir. TTK 644. ‘de atıf yapılan 553 ve 555 maddelerinde doğrudan, dolaylı zarar ayrımı yapılmış olup pay sahiplerinin ve alacaklıların doğrudan zararlarının tazminini talep hakkı bulunduğu, dolayı zararın ise pay sahibi tarafından ancak şirkete ödenmek üzere talep edebileceği düzenlenmiştir. Somut olay yönünden davacının dolaylı zarara uğradığı iddiasında bulunduğu aşamalardaki beyanlarından anlaşıldığı gibi davacı bu konudaki talebini 26.05.2022 tarihli dilekçesinde de davayı ıslah etmek suretiyle ıslah edilen tutar üzerinden davanın kabulü ile bedelin diğer davalı limited şirketine ödenmesini talep ettiğine ilişkin beyanından da anlaşılmıştır.
Davacı davasını ıslah etmek için 12.05.2022 tarihli celsede süre talep etmiş ve mahkememizce kurulan 1 no’lu ara karar gereği davacı vekiline ıslah dilekçesini sunması için 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Davalı vekili ıslaha beyan dilekçesinde, ıslah için öngörülen sürenin kesin olup mahkemece kanunda öngörülen kesin sürelerin artırılmasının hukuken mümkün olmadığı, davacı tarafça HMK 180 ve 181 mad.ne göre 1 haftalık kesin süre içerisinde ıslah dilekçesinin sunulmadığını ve bu nedenle ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili her ne kadar davacının kanunda öngörülen süre içerisinde davasını ıslah etmediğini beyan etmiş ise de; Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2014/8010 esas – 2015/23789 karar sayılı ilamında “ıslah HMK 177 mad.gereğince tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Devam eden 181.maddedeki 1 haftalık süre, ıslaha başvurulması halinde ıslah ettiği usul işlemi yapması için verilir. Kısaca bu süre ıslah edildiği taktirde, verilen süredir. Davacı taraf ise henüz ıslaha başvurmamış , başvurmak için süre istemiştir. Davacı vekili daha sonra tahkikat için süre verilmesi ve harç yatırıldığı taktirde ıslah dilekçesi de dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken ıslah talebinin reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir ” denilmektedir. Mahkemece verilen iki haftalık süre ıslaha başvurmak için verilmiş olup yukarıdaki içtihat dikkate alındığında davalının bu konudaki itirazı yerinde görülmemiştir.
Islah kısmi ve tam ıslah olarak ikiye ayrılır. Sadece talep sonucunun arttırılması kısmi ıslah olarak kabul edilir. Davanın tamamen değiştirilmesi ve yeni bir davaya çevrilmesi ise tam ıslahtır. Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden
itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir. (HMK m. 180) Davayı tamamen ıslah edebilecek olan taraf, davacıdır. Bunun yanı sıra, karşı davada, karşı davacı durumunda olan davalı da, karşı davasını tamamen ıslah edebilir. Tam ıslahta davacı, davasını dava dilekçesinden itibaren ıslah ederek ve yeni bir dava dilekçesi verebilir.
Davanın tam ıslahı yoluna, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Yani bu halde, dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (bazı istisnalar dışında) tamamının yapılmamış sayılması veya düzeltilmesi söz konusu olduğu için, buna davanın tam ıslahı denilmektedir. Davasını tam ıslah etmiş ve bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermiş olan tarafın ilk dava dilekçesi, hiç verilmemiş sayılır; yani, mahkemece nazara alınmaz. Başka bir deyişle ıslah, bunu yapan tarafın kapsatacağı noktadan itibaren, bütün usul işlemlerini yapılmamış sayılması sonucunu doğurduğundan, davanın tamamen ıslahında, dava dilekçesi dahil olmak üzere, dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır ve mahkeme davayı yeni dava dilekçesine göre görür.
Davasını tamamen ıslah etmiş olan davacı, ıslah dilekçesinde aynı zamanda ıslah ettiği işlemi açıkça belirtmişse (yani ıslah dilekçesi aynı zamanda yeni bir dava dilekçesi niteliğinde ise) davacının artık HMK m. 180’e göre bir hafta içinde yeni (ikinci) bir dava dilekçesi vermesine gerek yoktur. (Prof.Dr. Baki Kuru/Prof. Dr. Ramazan ARSLAN/Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları 22. Baskı, 2011 s.557; Prof. Dr. Bilge Umar, Hukuk Muhakemeleri Şerhi, Ankara 2011 s.506; HGK’nin 12.7.1957gün ve E. 2/66 K. 64; HGK’nin 2.10.1974 gün ve E. 4/378 K. 1030 dan aktarım, Yargıtay 5.HD. 2015/19676 E. 2016/8156 K. Sayılı ilam)
Somut olayda yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere davacının ıslah dilekçesinde talep kısmını değiştirdiği bu haliyle davanın tam ıslah olduğu ancak davacı tarafça yukarıda açıklanan usule göre 1 haftalık süre içerisinde yeni bir dava dilekçesi vermek suretiyle usuli işlemleri tamamlamadığından davacının ıslahı yapılmamış sayılmış ve davacının talebinin yöneticinin sorumluluğu kapsamında dolaylı zarar istemine ilişkin olup, bu durumda davacı TTK 555 gereği zararın ancak şirkete ödenmesini talep edebileceği, davacının zararın kendisine ödenmesini talep ettiği anlaşılmakla yerinde görülmeyen talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL maktu karar harcının ıslah ile alınan 83.400,00-TL harçtan mahsubu ile ile bakiye 83.319,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince 13/2 mad.göre hesap olunan 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/09/2022

Başkan …

Üye …
¸
Üye …

Katip …