Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/77 E. 2018/30 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/77
KARAR NO : 2018/30
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 25/01/2016
KARAR TARİHİ : 25/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …’ün Davalı Şirket’in 2006-2013 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmüş ve Şirket nezdinde %25 oranında pay sahibi olduğunu; Davalı Şirket’in yönetim kurulunun çağrısı üzerine 2014 mali yılı işlem ve eylemlerinin irdelenmesi amacıyla 27 Ekim 2015 tarihinde olağan genel kurulun toplandığını; Davacı tarafından Davalı Şirket’in 2011-2012 mali yıllarına ait genel kurul kararlarının ve kararların alınmasına mesnet teşkil eden yönetim kurulu toplantısı çağrısına dair yönetim kurulu kararının iptali amacıyla İstanbul Asliye 21. Ticaret Mahkemesi nezdinde 2013/348E. sayısı ile dava ikame edilmiş olduğunu; mezkur davadaki beyan ve iddialarına esas teşkil eden hatalı pay defteri ve hazirun cetveli tanzimi gibi esasların 2013 mali yılında olduğu gibi 2014 mali yılının irdelendiği genel kurul toplantısında da aynen tekrar edildiği tespit edildiğinden huzurdaki davanın açılması zorunluluğunun hasıl olduğunu; 27.10.2015 tarihli 2014 Mali Yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısı hazirun cetvelinin usulüne uygun surette tanzim edilmemiş pay defteri dayanak tutulmak suretiyle tanzim edilmiş olup, gerek hazirun cetvelinin gerek pay defterinin şirket ana sözleşmesine aykırı olduğunu; Davalı Şirket ana sözleşmesinin 16. Maddesi uyarınca; şirket ortaklarının birbirleri arasında yapılan hisse devirleri haricindeki diğer tüm devir işlemlerinde diğer ortakların muvafakatlerinin alınmasının ve ön alım haklarını kullanmayacaklarını beyan etmelerinin şart olduğunu; 27.10.2015 tarihli 2014 yılı Olağan Genel Kuruş Toplantısı esnasında yönetim kurulu başkanı … tarafından düzenlenen ve pay defterine uygunluğu da teyit edilen hazirun cetvelinin incelenmesi neticesinde, şirket hissedarları …, … ve …’ın hisselerini … ve … isimli şahıslara devrettiği, yapılan bu devirlerin ne öncesinde, ne de sonrasında Davacıya bilgi verilmediği, usulüne uygun yapılmamış olan devirlerin, yönetim kurulu başkanı … tarafından pay defterine işlendiği ve genel kurulun usulsüz hazirun cetveline dayanarak toplantıya çağrıldığının tespit edildiğini; usulüne uygun olarak paydaş sıfatını kazanmayan … ve …’m, vekilleri marifetiyle toplantıya katılmalarının ve şirket işlemleri hakkında oy kullanmalarının şirket ana sözleşmesine esaslı bi,r aykırılık teşkil ettiğinden Davalı Şirket’in 2014 mali yılı işlemlerinin oylandığı genel kurul toplantısının da essas sözleşmeye ve yasaya aykırı olup, iptalinin gerektiğini; ayrıca 27.10.2015 tarihli genel kurul toplantısında Davacı tarafından bilgi edinme hakkının kullandırılması konusunda yapılan müracaat yapıldığını; gerek ihtarname keşide etmek suretiyle gerek genel kurul esnasında yazılı önerge sunulmak suretiyle sorulan sorulara yanıt verilmemesi ve makul süre geçtikten sonra soruların hala cevaplanmadığı gerekçesiyle İstanbul Asliye 11. Ticaret Mahkemesi nezdinde 2015/1169E. sayısı ile dava ikame edilmiş olduğunu belirterek; anılan nedenler uyarınca Davalı Şirket’e ait 27.10.2015 tarihli 2014 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararın iptaline; kararın tatbikinin telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracağından bahisle icrasının tedbiren durdurulmasına; Mahkemeniz dosyasının hukuki ve fiili irtibat nedeniyle İstanbul Asliye 21. Ticaret Mahkemesi’nin 2013/348E. ve İstanbul Asliye 12. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1434E. sayılı dosyaları ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
2-Davalı …. ve Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin, işbu davanın konusu olmayan ve 2011-2012 mali yıllarının irdelendiği, 03.09.2013 tarihli genel kurul öncesi …, … ve …’ten oluşan yönetim kurulunun, … Noterliğince keşide edilen 28.06.2013 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesinde belirtilen tarih, yer ve saatte ve yine belirtilen ihtarnamede belirtilen hususları görüşüp karara bağlamak üzere toplandığını; davacının, kendisi tarafından belirlenen yönetim kurulu gündeminin, diğer üyeler tarafından görüş bildirilmeksizin, olduğu gibi kabul edilmesi için baskı yapmış olup, diğer üyelerin taleplerini kabul etmemesi üzerine yönetim kurulu toplantısının yapıldığı salondan ayrılarak şirket merkezini terk ettiğini; davacının ayrılmasına rağmen toplantı yeter sayısının halen mevcut olması dolayısıyla toplantıya devam edilip gündemdeki konuların karara bağlanmış olduğunu ve 03.09.2013 tarihinde olağan genel kurul yapılması kararı alındığını; davacının, bu davaya konu aynı gerekçelerle 03.09.2013 tarihli genel kurul kararlarının iptali için İstanbul Asliye 21. Ticaret Mahkemesinin 2013/348 Esas sayılı dosyası ile dava açmış olup, Ticaret Mahkemelerinin yeniden düzenlenmesi sonucu İstanbul Asliye 11. Ticaret Mahkemesinin 2014/1007 Esas sayılı dosyasında görülen yargılama sonucunda davanın reddedildiğini; davacının, 2013 mali yılı genel kurulu kararlarının iptali için, yine aynı gerekçelerle İstanbul Asliye 12. Ticaret Mahkemesinin 2014/1434 Esas sayılı dosyasıyla dava açmış olup, bu davanın hala derdest olduğunu; davacının gerek bu dava, gerek açmış olduğu diğer davalara konu ettiği genel kurullarda müvekkil şirket açısından kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle objektif dürüstlük kuralına bir aykırılık söz konusu olmadığı gibi davacının iddialarının, iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık ile hakkın kötüye kullanımı teşkil ettiği için hukukun geçerli olmadığını; müvekkil şirketin ödenmiş sermayesinin, 15.000 TL bedelli 134 adet hisseden oluşacak şekilde 2.010.000 TL olduğunu; …, … ve …’a ait olan toplam 45.000 TL değerli 3 adet hissenin, bu şahısların müvekkil şirket ve diğer grup şirketlerindeki ortaklıklarını sulh yoluyla sona ermesi nedeniyle, …, … ve …’a devredildiğini; davacının, şirketin kurulduğu 2006 yılından 03.09.2013 tarihine kadar yönetim kurulu başkanı ya da başkan yardımcısı olarak bilfiil şirket yönetiminde bulunması sebebiyle şirketin muhasebe, yönetim ve idari bazlı tüm belge ve bilgilerine sahip olduğunu; söz konusu hisse devri ardından yapılan ve yeni hissedarların da iştirak ettiği 23.03.2011 tarihli olağanüstü genel kurulda divan başkanı olan davacının, genel kurulda, hisse devirlerinin onayı ile ilgili hiçbir beyan ve itirazda bulunmadığı gibi, yeni hissedarlardan …’ın yönetim kurulu üyeliğin seçilmesine olumlu oy kullandığını; müvekkil şirketin, 24.10.2011 tarihinde tüm hissedarların katılımıyla yapılan 2010 yılı olağan genel kurulunda davacının, toplantıya, devirler sonrası oluşan yeni hissedarlık yapısına veya toplantıdaki hazirun cetveline ve pay defterine itirazda bulunmadığı gibi, davacının ifadesiyle usulsüz üye durumundaki …’ın yönetim kurulu üyesi olarak ibrasına olumlu oy verdiğini; gerek 23.03.2011 tarihli, gerek 24.10.2011 tarihli genel kurullardaki hazirun cetvellerini imzalayarak cetvellerde gösterilen ortaklık ve sermaye yapısının, şirket pay defterine ve kayıtlarına uygunluğunu teyit eden davacının, imzalayarak onayladığı cetvellerdeki ortaklık yapısına karşı, yönetim kurulu dışında kaldıktan sonra, huzurdaki dava gibi, çeşitli davalar açtığını; davacının, devirler yapılırken haberdar olduğu halde, hisse devirlerinden yaklaşık 5 yıl sonra, geçen süre içinde ne genel kurullarda, ne yönetim kurulu toplantılarında ne de yönetim kurulu başkanı olarak şirketi idare ettiği süreçte yazılı veya sözlü hiçbir uyarısı, talebi veya itirazı olmaması, hisse devirlerinden sonra yapılan genel kurullarda şirketin sermaye yapısı ve ortaklık durumunun pay defterine ve kayıtlara uygun olduğuna dair hazirun cetvelleri altına imza atmış olması durumlarının, kanunda belirtilen objektif dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini; davacının, genel kuruldaki üyelik yapısının, hazirun cetvelinin ve pay defterinin usul ve yasaya aykırı olduğu iddiasına rağmen 03.09.2013 tarihli genel kurulda yönetim kuruluna aday olup seçilemediğini, önceki genel kurullarda da aynı sebepler mevcut iken sırf seçildiği için dava açmamış olmasının nedeninin ve seçilse idi söz konusu davayı açıp açmayacağının, iyiniyet ve objektif dürüstlük kuralı açısından, belirsiz olduğunu; İstanbul Asliye 11. Ticaret Mahkemesinin 2014/1007 Esas sayılı red kararına dayanak olan bilirkişi raporunda bilirkişinin, toplantıya katılma ve oy hakkı bulunmayan kişilerin toplantıya katılmasının tek başına iptal sebebi olmadığı, iptal sebebi olabilmesi için TTK 446/b uyarınca bu kişilerin toplantıya katılıp oy kullanmasının, kararın alınmasında etkili olması gerektiği hususunu belirterek davacının farazi iddialarını boşa çıkarttığını; en az 1 yönetim kurulu üyesinin genel kurulda bulunması yasal zorunluluğu uyarınca 27.10.2015 tarihli yönetim kurulu üyeleri … ve … hazır bulunduğu ve bu durum hazirun cetvelinde görüldüğü halde davacı vekilinin gerçeğe aykırı beyanda bulunma alışkınlığına devam ederek genel kurulda hiçbir yönetim kurulu üyesinin bulunmadığını ima etmiş olduğunu belirterek davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddini talep etmiştir.
3-Davacı vekilinin Mahkememiz dosyasının, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/107 Esas sayılı dosyası ve İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1434 Esas sayılı dosyalarıyla birleştirilmesi talebi; ilgili mahkeme dosyalarında iptali istenen genel kurul kararları farklı genel kurul kararları olduğundan TTK’nun 448. Md. Uyarınca birleştirme taleplerinin 18.05.2016 tarihinde reddine karar verilmiştir.
4-Dava; Davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 27/10/2015 tarihinde yapılan 2014 mali yılı olağan genel kurul kararının iptalinden ibarettir.
5-Taraf vekillerince tüm delil ve belgeleri dosyaya sunulmuştur.
6-Mahkememizce verilen ara kararı gereğince dosya bilirkişiye tevdii edilmiş olup dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda; Davacının, dava konusu genel kurul kararlarının tamamının iptalini talep ettiği; muhalefet şerhi bulunmayan kararlar açısından dava açma şartının gerçekleşmemiş olduğu; Davalı Şirket Esas sözleşmesi’nin m.16 hükmünün bağlam niteliğinde olduğu ve bu nedenle iptal isteminin TTK m. 446/b’ uyarınca değerlendirilmesi gerektiği; TTK m. 446/b’de öngörülen etki kuralının, dava konusu olayda gerçekleşmediği ve bu nedenle davacının dava açma hakkının bulunmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
7-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, … San. Tic. A. Ş.’nin 27.10.2015 tarihinde yapılan 2014 yılı mali yılı olağan genel kurulu kararının iptalini talep ettiği, genel kurul kararlarının tümünün iptalini istediği, iptal gerekçesi olarak da paydaşlık sıfatına usulüne uygun bir şekilde hak kazanmayan … ve …’ın vekilleri aracılığıyla toplantıya katılıp oy kullanmalarını ifade ettiği görülmektedir.
Anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen maddeler 6102 Sayılı TTK’nun 445 ve 446. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 445. maddesi hangi gerekçelerle genel kurul kararlarının iptal edilebileceğini, 446. maddesi ise iptal davası açabilecek kişileri düzenlemiştir. Bu maddeler değerlendirildiğinde; iptal davası, genel kurul kararının Şirket Ana Sözleşmesine, kanuna veya dürüstlük kuralına aykırı olduğu takdirde açılabilecektir. İptal davası açmaya yetkili kişiler ise, toplantıya katılıp olumsuz oy verip karara muhalefet şerhi yazdıran kişiler, yönetim kurulu, genel kurul kararının yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacak yönetim kurulu üyelerinin her birisi iptal davası açabileceklerdir. Bunun yanında toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullansın veya kullanmasın genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin usulüne uygun ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve bu aykırılıklarının genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri de genel kurul kararının iptalini isteyebilecektir.
Somut olayımız değerlendirildiğinde; Davacı tarafın muhalefet şerhi incelendiğinde dava konusu talebinin muhalefet şerhi ile ilgili olmadığı anlaşıldığından TTK’nun 446/1-a maddesi açısından mahkememizce bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca davacının, şirketin mali durumu hakkında bilgi alma hakkının sınırlandırıldığına ilişkin talebi de genel kurul kararının iptali sonucunu doğurmayacağı açıktır. Kaldı ki davacı genel kurula özel denetçi atanması yönünde talepte bulunmuş talebi reddedilince de mahkemede buna ilişkin dava açmıştır. Davacının talebi usulüne uygun bir şekilde pay sahipliği kazanmayan … ve …’ın oy kullanmaları sonucu oluşan genel kurul kararının 446/1-b. maddesi uyarınca iptali olduğu görülmektedir. Şirket Ana Sözleşmesinin 16. Maddesi incelendiğinde, şirket ortaklarından birinin hissesinin bir kısmını veya tamamını 3. Bir kişiye devretmesi halinde şirket ortaklarının oy birliğinin gerektiği görülmektedir. Oysa somut olayımızda … ve …’ın hisse devralmaları şirket genel kurulunda oy birliği ile kabul edilmiş değildir. TTK’nun 492. maddesi uyarınca şirketin yararına olarak hisse devirleri ana sözleşme ile sınırlanabileceğinden dava konusu Anonim Şirket de dar kapsamlı olup ortakların birbirini tanıması, dışa kapalı olması, birlikte hareket etmesi ve bu tür sınırlamalar konulması ortaklık yararına olduğu düşünüldüğünden Şirket Ana Sözleşmesinin 16. Maddesindeki sınırlama TTK’nun 492. Maddesi uyarınca geçerlidir. Bu itibarla söz konusu hisse devirlerinin usule uygun olmadığı anlaşılmakla, bu kişilerin genel kurulda oy kullanmaları Ana Sözleşme ve yasaya aykırıdır. Ancak bu kişilerin toplamda 2 hisse oyları olduğu, diğer hissedarlar …ün 33,5, …’ın ise 97,5 hissesi olduğu, şirketin toplam hisse adedinin de 134 olduğu ve genel kurulun kabul oylarına tekabül eden hisse miktarı da dikkate alındığında 2 oyun olumlu kullanılması, genel kurul kararının geçerliliği için gerekli nisabi etkilemeyeceğinden, yani bu 2 hisse olumsuz oy verse ve yahut toplantıya hiç katılmasa da genel kurul kararı aynı çıkacağından, sonuca tesir etmeyeceğinden TTK’nun 446/1-b maddesindeki şartları taşımadığından davacının 446/1-b maddesine dayanarak dava açma hakkı olmadığından davasının reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 35,90 TL maktu karar harcından peşin alınan 29,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6,70 TL harcın talep davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına
5-Davalı tarafından yapılan toplam 41,75 TL’nin TL tebliğler yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/01/2018
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …