Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/713 E. 2018/699 K. 20.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/713
KARAR NO : 2018/699
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 28/11/2013
KARAR TARİHİ : 20/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili şirketi arasında imzalanan abonelik sözleşmesi ile davalıya taahhütlü 128 adet hat kullandırıldığını, davalının ödemelerini zamanında ve tam yapmadığını belirterek alacağın tahsili için Küçükçekmece …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi dava ve talep edilmiştir.
2.Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle, … cihazlarının sözleşmede belirlenen zamanda teslim edilmediğini, müvekkilinin anılan hatları kullanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
3.Dava İ.İ.K.nun 67.maddesine dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. Küçükçekmece …İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında davacı tarafın 10.502,62 TL asıl alacak, 695,75 TL faizsiz istenen asıl alacak olmak üzere 11.198,37 TL toplam asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplam 11.856,01TL alacağına takip tarihinden itibaren işleyecek % 33,12 faiz yürütülmek suretiyle tahsili istemi ile ilamsız takip yolu ile icra takibinde bulunulduğu ve fakat davalının borca itirazı sonucu icra takibinin İ.İ.K.nun 66.maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine göre bu itirazın iptali davasının İ.İ.K.nun 67.maddesinde öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 1 yıllık süresi içinde açıldığı da tespit olunmuştur.
4.Tarafların gösterdiği deliller toplanmış, dosya içeriği delil ve belgeler ile davalı yanın defter kayıtları üzerinde taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi, taahhütname ve davacı faturaları ve davalının ödeme savunması ile taraf iddialarının yerindeliği ve bu bağlamda davacı alacağının varlığı ve miktarının belirlenmesi bakımından bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmıştır. 26.05.2014 tarihli raporda; davalı şirketin defter ve kayıtlarına göre davalının toplam 66.861,87 TL borçlu olduğu, davalı şirket kayıtlarında davacı icra takibine konu ettiği faturaların varolduğu, toplam fatura miktarının 11.198,37 TL olup, işlemiş faiz alacağının 1.115,82 TL olduğu, davacının talebiyle bağlı olduğu belirlenmiştir.
5-Mahkememizce davanın kabulüne dair 18.11.2014 tarihli kararının davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar sayılı 29/03/2016 tarihli ilamı ile ” Dosyadaki bilgi ve belgelerden; taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesi ve çeşitli kampanya taahhütnameleri kapsamında, dava konusu faturaların dayanağını oluşturan ve davalıya teslimi gereken cihaz (telefon) ve hatlara ilişkin olarak, davalı GSM şirketinin yetkili bayii olan ve bu sözleşmeleri imzalayan dava dışı …Şti. hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …numarası ile soruşturma başlatıldığı ve gelen yazı cevabına göre dosyanın şüphelilerin savunmasının alınması aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda (Mülga) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesine göre,“Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hâkimini takyit etmez.” Öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nu yürürlükten kaldıran ve 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile ilişkisinde” başlıklı 74. maddesi de aynı hususu düzenlemektedir. 6098 sayılı Kanunun 74. maddesine göre, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” Görüldüğü üzere, gerek 818 sayılı Kanunun 53, gerekse 6098 sayılı Kanunun 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. BK.nun 53. (TBK’nın 74.) maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hâkimini bağlamayacağı; ancak, beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı; beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı; bundan başka, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır Bu durumda, ceza mahkemesi kararının, kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda, hukuk hâkimini bağlamayacağı kuşkusuzdur. Ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Borçlar Kanununun 53. maddesinin (Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi) uygulanmasında, ceza hâkiminin, suçun sanık tarafından işlenmediğinin tespit olunması ya da suçun sübut bulmamış olması nedeniyle beraat kararı vermesi ile, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması sebebiyle beraat kararı vermesi farklı sonuçlar doğurur. Ayrıca, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararın, diğer söyleyişle fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptamanın tek başına hukuk hâkimini bağlayacağını kabule olanak bulunmamaktadır. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle, ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hâkiminin, hukuk hâkiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır. Hal böyle olunca, mahkemece; ceza soruşturması sonucu açılacak bir ceza davasında, ceza mahkemesinde saptanan maddî olguların Hukuk Hâkimini bağlayacağı düşünülerek, ceza soruşturması sonucunda saptanacak delil ve olgulara göre, şüpheliler hakkında bir ceza davası açılıp açılmayacağı ve ceza davası açılır ise ne şekilde sonuçlanacağı hususunda, ceza soruşturmasının sonucu bekletici mesele yapılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçelerle bozulmasına karar verilmiştir.
6-Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
7-Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın… Esas sayılı dosyasın kararı dosyamız arasına celp edilmiştir. Savcılık kararının incelenmesinde davacı şirketin yetkilendirdiği …isimli şirketinin yetkilisi … Özgirgin’in hakkında yürütülen soruşturmada dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
8-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, davalı ile aralarında abonelik sözleşmesi, olduğunu, bu sözleşmeye istinaden davalıya 128 hat verildiğini, davalının kullandığı bu hatların faturalarının tamamını ödemediğinden bahisle alacaklı olduğunu, bu alacağı tahsil için Küçükçekmece…İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını davalının takibe itiraz ettiğini ve itirazın iptalini Mahkememizden talep etmektedir.
Davamızın konusunun İtirazın İptali olduğu açık olmakla, Mahkememizce yapılacak iş davacının, davalıdan takip talebindeki miktarda alacağının olup olmadığının hallidir.
Mahkememizce…Esas ve… Karar sayı ile davalının davacıya takip miktarı kadar borçlu olduğuna kanaat getirildiğinden davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Yargıtay … HD… Esas ve … Karar sayı ile ” Dava konusu abonelik sözleşmesi, kampanyalar ve dava konusu faturaların dayanağını ve dava konusu faturaların dayanağını oluşturan cihazlar ve hatlara ilişkin davacı GSM operatörünün yetkilileri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/89062 no ile soruşturma başlatıldığından ve bu soruşturmanın sonucunun dosyamızı etkilemesi söz konusu olduğundan bu soruşturma sonucunun beklenerek buna göre karar verilmesi gerektiğinden dolayı” Mahkememiz kararını bozmuştur.
Mahkememizce Yargıtay …HD’nin …E. Ve … Karar sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı davacı GSM operatörünün yetkili Bayisi olan … Şti. yetkilileri hakkında, 26.04.2017 tarih ve … Karar no ile takipsizlik kararı verilmiş ve takipsizlik kararı kesinleşmiştir. Bu itibarla; Dosya içerisindeki mevcut belgeler, abonelik sözleşmeleri, taahhütname, davacı faturaları, davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu bilirkişi davacının davalıya takip miktarınca borçlu olduğuna dair rapor sunmuştur. Bilirkişi raporu denetlenebilir ve usul yasaya uygun olduğundan Mahkememizce kabul görmüştür. Abonelik sözleşmesi, dosyadaki belgeler, faturalar ve sözleşmede imza ve kaşenin olması İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararı da dikkate alındığında, davacının davalıdan takip miktarınca alacaklı olduğu kanaatine varılmış, asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan, davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının kabulü ile Küçükçekmece… İcra müdürlüğünün … sayılı takip dosyasındaki davalının itirazın iptali ile takibin 11.198,37TL asıl alacak 657,04TL işlemiş faizi ile birlikte takip talebindeki koşullarla devamına,
2-Asıl alacağın %20’sine takamül eden 2.371,20TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 809,88-TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 179,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 630,48 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı toplam 1.137,45 TL (24,30 TL BVH, 3,75 VH, 179,40 TL Peşin Harç, 130,00 TL tebliğer, 800 TL Bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Başkan