Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/38 E. 2018/1446 K. 28.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/38 Esas
KARAR NO : 2018/1446
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ: 04/06/2014
KARAR TARİHİ: 28/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle, davalının senet alacağı sebebiyle İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … d.iş sayılı kararı ile müvekkili aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını ve daha sonra İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü esas icra takibine geçildiğini, müvekkilinin hakkında başlatılan ihtiyati haciz ve icra takibinde tüm şahsi ve ticari faaliyetini durduracak şekilde hakkında haciz ihbarnameleri gönderilerek banka hesaplarına bloke konulduğunu, taşınır ve taşınmaz mallarının haczedildiğini, cebri icra tehdidi altında bulunan davacının anlaşma yoluna giderek sözleşme imzalamak zorunda kaldığını, 12 adet bono halinde toplam 312.000 TL yi davalıya ödemek zorunda kaldığını, takibe konu bono ile ilgili olarak müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, zira müvekkilinin ne davalıyı ve ne de cirantayı tanımadığını, müvekkili ile aralarında gerek ticari gerekse başkaca bir ilişki bulunmadığını, müvekkilinin dava dışı … ile aralarındaki güvene dayalı olarak yardımcı olmak amacıyla senetler verdiğini, bu senetlerden 16.02.2004 tanzim tarihli senedin üzerininin doldurulurak ve aradan 8 sene geçtikten sonra icraya konulduğunu, dava konusu senedin bu senet olduğunu, müvekkilinin borcu olmayan bir senet takibi için anlaşma yapmaya zorlandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığını, davalı ile cirantanın eylemlerinin muvazalı olduğunu, müvekkilinin vermiş olduğu 12 adet senedi ödediğini, dava dışı kişi ile görüşmesinde konuya çözüm getirilmediğinden en son senedin vade tarihi olan 05.06.2013 tarihli ödemeyi yaptıktan sonra bu davayı açtığını beyanla, taraflar arasında imzalanan sulh sözleşmesinin iptaline, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra tehdidi altınta ödediği 312.000 TL nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebi ile Mahkememizde dava açılmıştır.
2-Davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmakta Mahkememizin görevsiz oludğunu, görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu beyanla görev itirazı ile birlikte esas yönünden ise, taraflar arasında ikrah bulunmadığı, serbest irade ile anlaşma ve ödeme yapıldığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının davadaki taleplerinin çelişkili olduğunu ve davacının açıklamada bulunmasını istemiş, davacının 618.641,42 TL’lik takipte borçlu olmadığını savunması karşısında, 312.000,- TL üzerinden harç ödediğini ve harcı eksik ödediğini ileri sürmüş, davacı gerçek kişinin tacir olduğunu savunmuş, taraflar arasında ikrah olmadığını davacının serbest iradesi ile …’yi imzaladığını, …’den davacının aşırı yarar sağladığını, zira borcunu yarı yarıya daha az ve bir yıl kadar vadeye yayarak ödeme imkânına kavuştuğunu, davacı takipler sebebiyle müzayaka altında kalmış ise bu savını ispatla mükellef olduğunu, Sulhname’nin mantığının “davacı/borçlunun icra takibine yansıyan borcunu …’de yazılı olduğu gibi ve aksatmadan ödemesi bu ödeme planının kesinlikle ihlal edilmemesi, bunun karşılığında huzurdaki davalı da bu koşullarda, takipteki alacağının nerede ise yarısına razı olacak, ama bu şekilde ödemeler olmazsa takip avdet edecektir “şeklinde oluştuğunu, davacını ödemeleri yaptığı savının da yerinde olmadığım, ödemeleri yapmış olsa 12 senedin de elinde olacağını, davacın TBK 39/l’de yazılı süreden sonra açıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
3-Davacı vekilince delil olarak Sulh ve İbra Sözleşmesi ibraz edilmiş, taraflar arasında İstanbul…İcra Müdürlüğünün…esas sayılı dosya borcunun sözleşmede yazılı vadeler, meblağlar ve koşullarda ödeneceğinin düzenlendiği, sözleşmeyi taraflar ile birlikte dava dışı…Şirketi temsilcisinin de imzalamış olduğu görülmüştür.
4-Davacı tarafça delil olarak bildirilen İstanbul…İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde, ihtiyati haciz kararı sebebiyle açılan takip olduğu, esas takibe geçildiği, dayanağının bono olduğu, kambiyo senetlerine özgü icra takibi olduğu anlaşılmıştır.
5-Dosya Mahkememize İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, …Karar sayılı, 08/09/2015 tarihli ara görevsizlik kararı ile gönderilmiş, olup Mahkememiz esasının yukarıdaki sırasına kayıt edilmiştir.
6-Taraf vekillerince davaya ilişkin delilleri belge ve dayanakları ile birlikte dosyaya sunulmuş, …Sicil Müdürlüğü’ne, …Sicil Müdürlüğü’ne,… Müdürlüğü’ne, İstanbul … İcra Dairesi, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne ve…bank … Şubesi Müdürlüğü’ne müzekkereler yazılmış, cevapları dosya kapsamına alınmıştır.
7-Taraf iddialarının yerindeliği bakımından inceleme yapılarak rapor tanzimi için dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda; Sulhname’nin tanzim tarihi ile bağlı olmaksızın, …’de yazılı son bononun vadesinin 5.6.2013 ve dava tarihinin de 4.6.2014 olduğu nazara alınırsa, korkutmanın etkisinin 05.06.2013 tarihinde geçtiğinden hareketle, davanın hak düşümü süresinden önce açıldığının benimsenebileceği, Davacının İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasından ve ihtiyati hacze dayalı olarak kendisine takibe girişilen rakama ve takibe girişilip hacizler uygulandıktan sonraki (korkutma gerekçesi ile iptali hüküm altına alınması istenen) …’deki rakama raporda yer verildiğini, Sulhname’de davacı açıkça borçlu olduğunu beyan etttiği, “… BORÇLU, sözleşme konusu icra takip borcunun varlığını kabul ve ikrar etmiştir” dendiğini, Davacının, Sulhnameyi avukatının da katılımı ile imzaladığını, Avukatın katılımı kendi başına ikrahı ortadan kaldırmadığını ama bir avukatın sürece katılmış ve imzasıyla o protokolü desteklemiş olması, protokolün anlamı ve mevcut/müstakbel etkisi açısından, ilgili tarafın (Somut olayda: davacının) doğru ve tam bilgi sahibi olduğunu deyimlediği, öte yandan, … E. sayılı icra dosyasında takibe konulan rakam ile Sulhname’deki rakam karşılaştırıldığında, yalın bir gözle, Sulhname’deki rakamın davacı lehine olduğunun görüldüğünü, buna göre, bu şartlar altında, ikrahtan söz edilemeyeceği düşünülebileceği, ikrah olmadığı durumda, Sulhname’nin geçersizliği de ileri sürülemeyecek ve davacının taleplerinin diğerlerinin irdelenmesi yolunun kapanacağını, ancak delillerle doğrudan temas eden Mahkeme eğer ikrahın var olduğu çıkarımı yapacak olursa, bu seçenekte Sulhname hükümsüz olacağı ve yine yukarıda denildiği üzere, eğer davacı toplam 312.000,- TL’lik meblağı ödediğini ispatlarsa, davalıdan bu meblağı isteyebileceği, şimdi bu asamadan sonra ( Yani ikrahın varlığının Mahkemece kabul edildiği seçenekte…) meselenin ikinci etabının başladığı, acaba, davacı,… (yenileme ile: …) E. sayılı icra dosyasında yer alan takipten dolayı borçlu olmadığı yolundaki istemi açısından a) Mahkeme, eğer davacı yanın anlatımları itibariyle huzurdaki davacının takipte dayanılan bono sebebiyle davalıya borçlu olmadığına dair anlatımlarını yerinde görürse, davanın bu etabının da huzurdaki davacı yararına kabulü bahis konusu olacağı, b)Buna karşılık, huzurdaki davalının… E. numaralı takipteki bononun doğrudan alacaklısı olmadığı ve bononun kendisine ciro ile geldiği düşünülürse o noktada, (bu ikinci seçenekte) yine öğretiye gitmekte yarar olacağı, ” Hamilin kambiyo senedine dayanması halinde alacağının hukuki nedenini kanıtlamak zorunda olmaması; tam aksine borçlunun böyle bir alacağın var olmadığını kanıtlamak yükü altında bulunması (ispat yükünün yer değiştirmesi/ters çevrilmesi), yani ispat soyutluğundan farklı olarak, kambiyo senedinin ciro + zilyetliğin geçirilmesi ile ‘iyiniyetli’ bir üçüncü kişiye devredilmesi halinde, bu kişinin kambiyo senedi aracılıyla elde ettiği talep hakkı bakımından maddi soyutluk söz konusu olacağı, görüldüğü gibi, maddi soyutluk, senet ‘iyiniyetli’ bir üçüncü kişinin eline geçtiği andan itibaren işlevsellik kazandığı, ( Prof. Dr. Hüseyin Ülgen/ Prof. Dr. Mehmet Helvacı/ Prof. Dr. Abuzer Kendigelen/ Prof. Dr. Arslan Kaya: Kıymetli Evrak Hukuku, 7. bası, İstanbul 2013, sh. 93 vd.)”, yani, maddi soyutluk kişisel defilerin senedi devralan iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmemesi anlamına geleceği, (bu noktada bkz.: TTK md.687/1 ve md. 825/2)., delillerle doğrudan temas eden Mahkeme davalıyı, bono eline ciro ile geçmiş iyiniyetli hamil olarak tavsif edecek olursa (Ayrıca “kambivo senetlerinde biçimsel soyutluk”un etkisi için bkz: Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/Kaya; age. sh. 92 vd.), bu durumda, davacı yanın menfi tespit isteminin de reddi bahis konusu olabileceği sonuç ve tespitlerine ulaştığını bildirmiştir.
8-Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
9-Davacı vekilinin rapora itiraz ederek ek rapor yada yeni heyetten rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiş, Mahkememizce 11.10.2018 tarihli ara karar ile davacının itirazlarının hukuki mahiyette olduğundan, mahkeme heyetince değerlendirileceğinden reddine karar verilerek, sözlü yargılamaya geçilmiştir.
10-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, davalı ile aralarında düzenlemiş oldukları ” Sulh ve İbra ” sözleşmesinin korkutma, ahlaka aykırılık, sebepleriyle geçersiz olduğunu, iptaliyle, menfi tespit ve ödenen meblağın istirdatını talep etmiştir.
Davamızının konusunun, Sulh İbra Sözleşmesinin iptal koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti, menfi tespit ve istirdat taleplerinin değerlendirilmesi talebi olduğu açıktır.
Davacı, davalının korkutması altında iradesinin fesada uğradığını ve dava konusu sözleşmeyi imzaladığını, somut delillerle ispatlayamadığından ve taraflar arasındaki sözleşmenin ahlaka aykırı olarak niteleyebilecek bir hükmü bulunmadığından davacının, sözleşmenin geçersizliği, menfi tespit, istirdat taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 35,90 TL maktu karar harcının peşin alınan 5.328,20 TL harçtan mahsubu ile artan 5.292,30 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 24.670,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına
5-Davalı tarafından yapılan toplam 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır