Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/31 E. 2019/707 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/31
KARAR NO: 2019/707

DAVA : MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ: 12/01/2016
KARAR TARİHİ: 05/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacılar vekili verdiği dava dilekçesinde, davalının İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından dava dışı …ve … hakkında icra takibi başlattığını, 05.10.2015 tarihinde davacı …’ın sahibi olduğu diğer davacı … Şti. merkezine gelerek haciz işlemi uyguladıklarını, şirkette bulunan mallarla ilgili olarak davacı … Şti.’nin istihkak iddiasında bulunması üzerine gittiklerini, dosyanın İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına gönderildiğini, bu dosyada davacı … Şti.’nin istihkak davası açmasının muhtariyetine denildiğini ancak istihkak davası açmalarına fırsat verilmeden 07.01.2016 tarihinde tekrar haciz için gelindiğini, haciz baskısı altında davacı …’ın önüne konulan protokol ile davaya konu senedi imzalamak zorunda kaldığını, protokolde senedin teminat senedi olduğunun yazılı olduğunu, senede davacı şirketin de kaşesinin basılarak davacı şirketin de borçlu hale getirilmeye çalışıldığını, protokolde sözü edilen 203.500,00 TL tutarındaki senedin düzenleme, vade ve lehdar isimlerini taşımadığını, bu senedin İstanbul … İcra Dairesinin… sayılı dosyasından icra takibine konulduğunu, senedin haciz baskısı altında ve muzayaka altında alındığını bu nedenle de borçlu olmadıklarının tespitine ve % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı vekili verdiği cevap dilekçesinde, önce davacı …’ın ev adresine hacze gidildiğini, iş yeri adresinin verilmesi üzerine davacı şirketin adresine haciz için gidildiğini, haciz yerinde borçluya ait çok sayıda evrak bulunduğunu, şirketin ortaklarının da borçlu …’ın ağabeyi ve kardeşleri olduğunu, birlikte çalıştıklarının ve organik bağ içinde olduklarının anlaşıldığını, borca konu canlı kuzu kesiminin asıl muhatabının davacı şirket ve yetkilisinin olduğunun doğrulandığını, borçlunun kardeş ve ağabeyleri, haciz işlemine gerek olmadığını, borcu zaten ailecek kabul ettiklerini beyan ederek, garantör sıfatıyla senet tanzim ederek taraflarına teslim ettiklerini, dosya kefalet harcının yüksek oluşundan kefillik yerine bu yöntemi tercih ettiklerini, taahhütler yerine getirilmediğinden dosyanın tahsilinin engellenmesi için muvazaalı devirler olabilir kuşkusuyla taahhüt sonrası ikinci bononun tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takibe konulduğunu bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207 ve devamı maddelerine göre alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak için başlatılmış icra takibine karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 72’ye göre açılmış menfi tespit davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacılar, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, ticari defterleri, yemin delilini ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, icra dosyalarını, haciz tutanaklarını, faturaları, yemin delilini ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207 ve devamı maddelerine göre alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak için başlatılmış icra takibine karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 72’ye göre açılmış menfi tespit davasıdır.
Davacı tarafın delil olarak dosyaya sunduğu ve davaya konu bononun teminat olarak alındığının yazılı olduğunu ileri sürdüğü 07.01.2016 tarihli protokol dosya içerisine alınarak incelenmiştir. Söz konusu belgede 203.500,00 TL bedelli bononun teminat senedi olduğu yazılı olmakla birlikte sadece davacının adı ve imzası bulunmakta olup davalı tarafın kendisinin ya da vekilinin adı ve imzası bulunmamaktadır. Bu nedenle protokol belgesinin davalı yönünden hukuki bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Davaya konu senet incelendiğinde senet üzerinde davacı …’ın iki imzasının bulunduğu, diğer davacı … Şti.’nin ise kaşesinin bulunduğu görülmektedir. Senette “bono” ya da “emre yazılı senet” ibaresinin olmadığı, vade içermediği görülmektedir. Bu yönüyle davaya konu senet 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 776’ya göre bono niteliğine sahip değildir. Bu nedenle de kambiyo senetlerine özgü icra takibine konu olma özelliğine sahip değildir.
Davalı …’nın İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından dava dışı …ve … hakkında icra takibi başlattığı ve bu dosya üzerinden alacaklı olduğu konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır. Anlaşmazlık bu dosya alacağı için yapılan haciz esnasında davacı …’dan alınan senetten ötürü davacıların davalıya borçlu olup olmadığı noktasındadır.
Davacı … Şti.’nin davalı …’ya borçlu olup olmadığının tespiti için her iki tarafın ticari defterlerinin 6100 sayılı HMK m. 222’ye göre incelenmesine karar verilmiştir. Davalı … defterlerini mahkememize usulüne uygun şekilde yapılan tebligata rağmen sunmamıştır. Davacı … Şti.’nin defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 13.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu senedin davacı şirket yevmiye defterlerinde kaydının olmadığı, ticari defterlerde davalı ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığı, yevmiye defteri açılış kapanış kayıtlarında da davalı taraf ile ilgili her hangi bir kaydın bulunmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davalı ile davacı şirket arasında senet alış verişini gerektirecek bir hukuki ilişki bulunmamaktadır. Bu gerekçelerle davacı … Şti. yönünden davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı …’nın ticari ilişki içinde olduğu ve İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığı asıl borçlunun … olduğunu bildiği halde hiç bir ticari ilişki içinde bulunmadığını bildiği davacı … Şti. aleyhine icra takibi başlatmış olması iyiniyetli görülmeyerek % 20 kötüniyet tazminatının davalı …’dan alınarak davacı …Şti.’ne verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacı …, davaya konu senedi haciz esnasında müzayaka halinde verdiğini ve bu nedenle de geçersizliğini ileri sürmüştür. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2015 / 5863 Esas; 2016 / 5140 Karar sayılı kararında müzayaka halinde olmanın hukuken nasıl değerlendirilmesi gerektiğini aşağıdaki açıklamıştır. Buna göre; “Davanın dayanağı olan “gabin” sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunumuz gabini bir irade bozukluğu hali olarak öngörmemiştir. Bu nedenle gabini irade bozukluğu sebepleri arasında değil, sözleşmenin kurulması ile ilgili hükümler arasında düzenlemiştir. Buna göre gabin de sözleşmenin kurucu unsurlarıyla ilgili bir kurumdur. Hukukumuzun en önemli ilkelerinden birisi sözleşme özgürlüğüdür. Sözleşme özgürlüğü tarafların diledikleri koşullarda sözleşme yapabilme özgürlüğünü kapsar. Bunun sonucu olarak, taraflar sözleşmenin koşullarını ve karşılıklı olarak edimlerini diledikleri gibi belirleyebilirler. Ancak tarafların bu koşulları ve karşılıklı edimlerini tayin ederlerken, diğer tarafın içinde bulunduğu olumsuz koşullardan yararlanılmış, bu olumsuz koşullar nedeniyle bir taraf haksız yararlar temin etmişse buna rağmen sözleşmenin gerçerli olduğunu iddia etmek adalet duygusunu sarsabilir. Gabin, tarafların karşılıklı edimleri tayin edebilme konusundaki sözleşme özgürlüklerine getirilmiş olan bir sınırlamadır. Burada taraflardan birinin içinde bulunduğu olumsuz koşullardan yararlanmak suretiyle sözleşme özgürlüğünün kötüye kullanılmasının yani olumsuz koşullar içinde bulunan kişinin sömürülmesinin yaptırımı söz konusudur. Burada aslolan sözleşme özgürlüğü olduğu, ancak gabinin yasada öngörülen sıkı koşulların bulunduğu hallerde bu özgürlüğün istisnasının bulunduğundan söz etmek gerekir. YHGK’nın 30.09.1972 tarih ve … Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, “gabin” ancak, zaruret halinin ve mazeret sebeplerinin bulunduğu bazı durumlarda uygulanması gereken istisnai bir hüküm niteliği taşıması itibariyle 21. maddeye dayanan davaların çok ciddi bir incelemeye tabi tutulması gereklidir. Herhangi bir düşünce ile sözleşme hükümlerini yerine getirmek ve yaptığı sözleşmelerden pişmanlık duyarak caymak isteyen kişilerin bu hükümden yararlanması düşünülemez. Sıkı bir incelemeye tabi tutulmadığı takdirde birçok sözleşmelerin gabin sebebine dayanılarak geçersiz sayılması ve sözleşmelerin serbestliğinden beklenilen amacın ortadan kaldırılması gibi istenilmeyen bir sonucun doğumuna yol açılmış olur. Gabinden söz edilebilmesi için şu üç koşulun bulunması gerekir. (1) -Nesnel (objektif) koşul; edimler arasında açık bir oransızlık bulunması gerekir. (2) -Öznel (subjektif) koşul; taraflardan biri zor durumda (müzayaka) veya düşüncesizlik yahut deneyimsizlik içinde bulunmalıdır. (3) -Karşı taraf, yukarıdaki nesnel ve öznel koşullardan bilerek ve isteyerek yararlanmalıdır. Davacı taraf ağırlıklı olarak müzayaka halini göstermiş ve hakkında başlatılan icra takipleri nedeniyle borçlarını ödemek için sözleşmeyi imzaladığını ileri sürerek sözleşmenin iptâlini istemiştir. Müzayaka halinde sömürülen kişi zor durumda olduğu için sözleşme yapmış ise, bu koşul gerçekleşmiştir. Muzayaka, yani zor durumda bulunma kişinin bu ağır koşulları kabul etmesinin içinde bulunduğu çaresizliğe dayanmasını ifade eder. Kişinin bu durumdan kurtulabilmesi için, sözleşmede öngörülen ağır koşulları kabul etmekten başka çaresi olmamalıdır.”
Davacı … davaya konu senedi davalı … Kaya’nın kendi aleyhine başlatmış olduğu İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından haciz için diğer davacı … Şti.’nin adresine geldiklerinde haciz baskısı altında verdiğini ileri sürmektedir. Dosyamız içine alınan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasının incelenmesinde borcun konusunun… Bank A.Ş. tarafından verilmiş … seri numaralı 30.08.2015 keşide tarihli ve 148.000,00 TL bedelli çek olduğu, çek tazminatı, komisyon, faiz, ihtiyati haciz masrafı ile ihtiyati haciz vekâlet ücreti toplamı olarak 165.317,10 TL toplam alacak üzerinden takip yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın da kabulünde olduğu üzere senedin alındığı haciz yerinin diğer davalı … Şti.’nin adresi olduğu, bu adreste yapılan haciz işlemleri için de davacı … Şti.’ne İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından istihkak davası açmak için süre verildiği icra dosyasından anlaşılmaktadır.
Yukarıya alıntıladığımız Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kararında müzayaka hali için belirlediği ölçütlerden ilki olan nesnel (objektif) koşul olan edimler arasında açık bir oransızlık bulunması durumu, davacı … hakkında toplam alacak miktarı 165.317,10 TL olan İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı icra takibi varken davalının alacaklı olduğu miktarı aşırı derecede aşan miktarda 203.500,00 TL tutarlı ikinci bir senet alınarak gerçekleşmiştir.
Öznel (subjektif) koşul ise; söz konusu senet davacı …’ın hissedar olduğu diğer davacı şirketin adresinde haciz işleminin uygulanarak sadece kendisine ait olmayan şirket tüzel kişiliğine ve kardeşlerine de ait olan malların haciz tehdidi ile muhafaza altına alınma baskısı altında senedi imzalaması ile gerçekleşmiştir.
Üçüncü koşul olan karşı tarafın yani davalının, yukarıdaki nesnel ve öznel koşullardan bilerek ve isteyerek yararlanması hali ise davacıdan alınan senedin İstanbul … İcra Dairesinin… sayılı icra takibi sonuçlandırılıp bu takipteki alacak tahsil edilmeden icra takibine konulması ve her iki icra dosyasının birlikte tahsil edilmek istenmesi ile gerçekleşmiştir. Bu nedenle davacı … yönünden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28’e göre aşırı yararlanma yani müzayaka hali gerçekleşmiştir.
Ayrıca davalı … vekilleri verdikleri cevap dilekçelerinde “Borçlunun kardeş ve ağabeyleri, haciz işlemine gerek olmadığını, borcu zaten ailecek kabul ettiklerini beyan ederek, garantör sıfatıyla senet tanzim ederek tarafımıza teslim etmişlerdir. Dosya kefalet harcın yüksek oluşundan kefillik yerine bu yöntem tercih edilmiştir. Taahhütler yerine getirilmediğinden dosyanın tahsilinin engellenmesi için muvazaalı devirler olabilir kuşkusuyla taahhüt sonrası ikinci bono tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takibe konulmuştur.” beyanında bulunmuştur. 6100 sayılı HMK m. 188’e göre; “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” Davalı vekili cevap dilekçesindeki bu beyanı ile davaya konu senedi teminat amacıyla aldıklarını açıkça ikrar etmiştir. Teminat amacıyla alınmış bir senedin teminat işlevini yerine getirmesini gerektirecek risk etkenleri ortaya çıkmadan icra takibine konulması 4721 sayılı TMK m. 2 ve 3’e göre iyiniyet ve dürüstlük ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu gerekçelerle davacı … yönünden davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı …’nın davacı …’a karşı İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattığı ve bu dosyadan alacağını tahsil edebilme olanağı varken haciz esnasında teminat amaçlı olarak aldığı senet için yeniden icra takibi başlatmış olması iyiniyetli görülmeyerek % 20 kötüniyet tazminatının davalı …’dan alınarak davacı …’a verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Dava konusu İstanbul … İcra Dairesinin …sayılı dosyasına konu 203.500,00 TL bedelli, 22.01.2016 tarihli belgenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 28’e göre aşırı yararlanma durumunda alındığı anlaşıldığından iptaline yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Temmuz 2019 tarihinde hakim değişikliği olmuş ve dosya mahkememize atanan Hakim … tarafından karara bağlanmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın davacı … Şti yönünden kabulüne,
2-İstanbul …İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasında davacı … Şti’nin borçlu olmadığının tespitine,
3-Davanın davacı … yönünden kabulüne,
4-İstanbul …İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasında davacı …’ın borçlu olmadığının tespitine,
5-Davaya konu İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe konu 203.500,00-TL bedelli, 22/01/2016 tarihli belgenin iptaline,
6- %20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 13.901,09-TL nispi karar harcından peşin alınan 3.475,28-TL harcın mahsubu ile eksik 10.425,81-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 18.160,00 -TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Davacı tarafından yapılan toplam 5.072,78-TL’nin ( 29,20-TL BVH, 4,30-TL VH, 3.475,28-TL Peşin Harç, 164,00-TL tebliğler, 1.400,00-TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır