Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1233 E. 2020/754 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2016/1233
KARAR NO:2020/754

DAVA:TAZMİNAT – ALACAK
DAVA TARİHİ:23/12/2016
KARAR TARİHİ:09/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat, Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVACININ TALEBİ:
Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş. ile 25.04.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi yaptıklarını, 26.04.2011 tarihinde de bu sözleşmeye bağlı olarak asgari mal alım taahhütnamesi yaptıklarını, sözleşmenin beş yılın sonunda 25.04.2016 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin 24.09.2016 tarihine kadar uzadığını ve bu tarihte sona erdiğini, davalının mal alım taahhütnamesine uymaması ve imzalanan protokol hükümlerini yerine getirmemesi nedeniyle davalıya ….. Noterliğinin 22.10.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderilerek 1063 m3 eksik alım yaptığı, eksik alım yapılan her m3 için 30,00 USD üzerinden 31.890,00 USD cezai şart borcunu ödemesi gerektiği, alım taahhütnamesine uymaması durumunda sözleşmenin feshedileceğinin ihtar edildiğinin bildirildiğini, davalının sözleşme ve ürün alım taahhütnamesine uymaması üzerine davalıya …. Noterliğinin 10.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderilerek önceki ihtarnamede belirtilen 1063 m3 eksik alım nedeniyle ödemesi gereken 31.890,00 USD cezai şartın tahakkuk ettiği, sözleşmenin ikinci döneminde 526 m3 eksik alım yapıldığı, eksik alım yapılan her m3 için 30,00 USD üzerinden 15.780,00 USD cezai şart borcunu ödemesi gerektiği, sözleşmenin üçüncü döneminde 725 m3 eksik alım yapıldığı, eksik alım yapılan her m3 için 30,00 USD üzerinden 21.750,00 USD cezai şart borcunu ödemesi gerektiği, sözleşmenin dördüncü döneminde 940,4 m3 eksik alım yapıldığı, eksik alım yapılan her m3 için 30,00 USD üzerinden 28.212,00 USD cezai şart borcunu ödemesi gerektiği, sözleşmenin beşinci döneminde 674,5 m3 eksik alım yapıldığı, eksik alım yapılan her m3 için 30,00 USD üzerinden 20.235,00 USD cezai şart borcunu ödemesi gerektiği, ihtarname tarihi itibariyle 117.867,00 USD muaccel hale gelmiş cezai şart borcunun faizi ile birlikte ödenmesinin bildirildiğini, aynı taleplerin …. Noterliğinin 26.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile yinelendiğini ancak davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmeye göre davalıya teslim edilmiş ariyet ve demirbaşlar bulunduğunu, sözleşmeye göre bu ariyet ve demirbaşların kendilerine teslimi gerekirken teslim edilmediğini, …. Noterliğinin 26.10.2016 tarih ve …. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile … iadesinin istenildiğini, davalının … sökülmesine izin vermediğini, sözleşmenin 1., 2., 3. ve 4. yılları için 1.000,00 USD, 5. yılı için 20.235,00 USD olmak üzere toplam 21.235,00 USD cezai şartın ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi olan 13.10.2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine ve davalıya ariyet olarak verilmiş bulunan bir adet … bedeli olan 500,00 USD’nin yine ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi olan 13.10,2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde öncelikle yetkisizlik itirazında bulunmuş ve … mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir. Davanın esasına ilişkin olarak da öncelikle hak düşürücü süre itirazında ve zamanaşımı definde bulunmuştur. Davalı taraf … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında bir başka davanın daha açıldığını, her iki davanın birleştirilmesini talep etmiştir. Davacının kendilerine 22.10.2012 tarihinde ihtarname gönderdiğini, başka bir ihtarname göndermediğini, bu ihtarnamenin de süresi içinde olmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarına göre davacının kendilerinden cezai şart alacağı talep edemeyeceğini, davacının kendilerinden pompa alacağı bulunmadığını, bunu davacının kendisinin ispatlaması gerektiğini, davacının kendilerinden talep ettiği … pompa sisteminin henüz bütün Türkiye’de kurulamadığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 110 davaların yığılması esasına göre açılmış 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 102 ve davamı maddelerine göre acentelik sözleşmesinden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 179’a göre ceza koşulu alacağı ve aynı yasa m. 379’a göre kullanım ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı vekili, 25.04.2011 tarihli bayilik sözleşmesini, 25.04.2011 tarihli protokolü, 26.04.2011 tarihli asgari mal alım taahhütnamesini, …. Noterliğinin 22.10.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini, …. Noterliğinin 10.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini, …. Noterliğinin 26.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini, zeyilnameleri, söküm ekibinin ariyetlerin alındığına ve … sökülemediğine ilişkin tutanağı, … faturası, … davalının istasyonuna monte edildiğine ilişkin sevk irsaliyesi, kendi ticari defterlerini, tanık beyanlarını, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, davaya cevap dilekçesinde delil bildirmemekle birlikte cevap dilekçesi ekinde davaya konu … Pompanında içinde bulunduğu ariyet teslim listesini delil olarak sunmuştur.
Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 110 davaların yığılması esasına göre açılmış 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 102 ve davamı maddelerine göre acentelik sözleşmesinden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 179’a göre ceza koşulu alacağı ve aynı yasa m. 379’a göre kullanım ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
Davalı taraf öncelikle yetki itirazında bulunarak … mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 24’üncü maddesinde taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağı belirlenmiş olduğundan 6100 sayılı HMK m. 17’ye göre yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı taraf hak düşürücü süre itirazında ve zamanaşımı definde bulunmuştur. Dava konusu uluşmazlıkla ilgili olarak gerek 6098 sayılı TBK’nda gerekse 6102 sayılı TTK da hak düşürücü süre düzenlenmiş değildir. B unedenle hak düşürücü süre itirazının reddine karar verilmiştir.
Ceza koşulu alacağı 6098 sayılı TBK m. 146’ya göre on yıllık zamanaşımı süresine bağlıdır. Davacı tarafın talep ettiği ceza koşulu için sözleşmenin ilk yılının sona erdiği 25.04.2012 tarihinden itibaren on yıllık süre dolmadığından zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Davacının tüketim ödüncüne dayalı olarak talep ettiği pompa bedeline ilişkin alacak 6098 sayılı TBK m. 146’ya göre on yıllık zamanaşımı süresine bağlıdır. Davacı tarafın talep ettiği tüketim ödüncü için sözleşmenin sona erdiği 24.09.2016 tarihinden itibaren on yıllık süre dolmadığından zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Davalı taraf … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında bir başka davanın daha açıldığını, her iki davanın birleştirilmesini talep etmiştir. …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının UYAP kaydı getirtilmiş ve dosyamız içerisine alınmıştır. Bu dosyanın davacısının mahkememiz davalısı … A.Ş. davalısının ise mahkememiz davacısı … A.Ş. olduğu taraflarının aynı olduğu ancak taraf sıfatlarının farklı olduğu, dosyanın konusunun taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesi nedeniyle banka teminat mektubunun iadesi davası olduğu, bu nedenle de mahkememiz dosyası ile aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunmadığı anlaşılmakla birleştirme talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı davasında biri ceza koşulunun faizi ile bilikte ödenmesi diğeri davalıya teslim edilen ve geri verilmediği iddia edilen … bedelinin iadesi talebini içeren iki talepte bulunmaktadır. Davacının talepleri 6100 sayılı HMK m. 110 davaların yığılması esasına göre incelenecektir.
6102 sayılı TTK m. 102’ye göre; “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” Taraflar arasında yapılan 25.04.2011 tarihli sözleşmenin “Anlaşmanın Konusu” başlıklı 2’inci maddesinde “… marka ve amblemi altında (…) 5015 sayılı kanun ve mevzuata uygun fakat aykırı olmaması kaydıyla istasyon dışında … kurumsal kimliği altında her türlü akaryakıt ve madeni yağların satılacağı akaryakıt satış yeri işletmeciliğidir.” düzenlemesi yapılmış, sözleşmenin “Satılacak Mallar” başlıklı 3’üncü maddesinde de “Bayi, istasyonda akaryakıt ve madeni yağlar olarak sadece …’dan alacağı malları bulunduracak ve bunları kendi nam ve hesabına 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat gereğince satabilecektir.” düzenlemesi getirilmiştir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin bu hükümlerinden taraflar arasında 6102 sayılı TTK m. 102’ye göre acentelik sözleşmesi kurulduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin “Anlaşmanın Süresi” başlıklı 18’inci maddesinde sözleşmenin süresi imza tarihinden itibaren beş yıl olarak düzenlenmiştir. Buna göre sözleşme 24.04.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 24.04.2016 tarihinde bitecektir. Sözleşmede ceza koşuluna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Taraflar arasında bu sözleşmeye ek olarak 25.04.2011 tarihinde protokol yapılmıştır. Bu protokolün “Cezai Şart” başlıklı 8’inci maddesinin a.2 fıkrasında “Bayinin iş bu protokoldeki taahhütlerini yerine getirmemesi durumu” 100.000,00 USD cezai şart ödeme koşuluna bağlanmıştır.
Taraflar arasında yapılan sözleşme ile birlikte 26.04.2011 tarihinde taraflar arasında “Asgari Mal Alım Taahhütnamesi” imzalanmıştır. Bu taahhütnameye göre davalı şirket her yıl davacı şirketten 2000 m3 akaryakıt ve bir ton madeni yağ satın alma taahhüdü altına girmiştir. Aynı taahhütnameye göre davalı şirketin bu taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda ihtara gerek kalmaksızın eksik alınan her m3 akaryakıt için m3 başına 30,00 USD ve eksik alınan her madeni yağ için ton başına 250,00 USD cezai şart ödemesi kararlaştırılmıştır.
Davacı taraf bu taahhütnameye göre davalı şirketin sözleşmenin başından sonuna kadar eksik aldığı ürün miktarına göre toplam 117.867,00 USD muaccel hale gelmiş cezai şart borcunun bulunduğunu, bu miktarın sözleşmenin 1., 2., 3. ve 4. yılları için 1.000,00 USD, 5. yılı için 20.235,00 USD olmak üzere toplam 21.235,00 USD olarak ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi olan 13.10.2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte taraflarına ödenmesini talep etmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşme, eki protokol ve ürün alım taahhütnamesine göre davalının ceza koşulu alacağının tespiti için davalının bulunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Hazırlanan 15.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davalının bütün sözleşme dönemlerinde toplam 6.065.756 litre akaryakıt alımı yaptığı tespit edilmiştir. Ürün alım taahhütnamesi m3 olarak belirlenmiş olmasına karşın hazırlanan bilirkişi raporu litre olarak hesaplanmış olup bu nedenle hükme esas alınmamıştır. Bir m3 1000 litreye eşit olduğundan davalının satın aldığı toplam akaryakıt miktarı 6.065,75 m3’dür. (6.065.756 litre / 1000 = 6.065,75 m3) Alımı yapılan yıllık akaryakıt miktarları ise birinci yıl için 937.203 litre = 937,20 m3; ikinci yıl için 1.473.031 litre = 1.473,03 m3; üçüncü yıl için 1.271.289 litre = 1.271,28 m3; dördüncü yıl için 1.059.645 litre = 1.059,64 m3 ve beşinci yıl için 1.324.588 litre = 1.324,58 m3 olarak tespit edilmiştir. Ürün alım taahhütnamesine göre yıllık alım taahhüdü en az 2.000 m3 olarak belirlenmiş olup davalının yaptığı alımlar ürün alım taahhütnamesinde belirlenmiş olan bu miktarın altında kalmaktadır. Dolayısıyla ceza koşulu için ürün alım taahhütnamesine aykırı davranışta bulunulması koşulu gerçekleşmiştir.
Taraflar arasında yapılan ürün alım taahhütnamesinde “(…) bu şekilde gerçekleşecek ödemenin … ile aramızdaki sözleşmeler gereği …’ın sair talep hakları ve alacaklarını ortadan kaldırmayacağını” hükmüne yer verilmiş olup ürün alım taahhütnamesinde kararlaştırılan ceza koşulunun 6098 sayılı TBK m. 179/I’e göre ifaya eklenen ceza koşulu olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay 19. HD’nin aşağıya alıntıladığımız kararında; “TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.” Yargıtay 19. HD 2013 / 12441 Esas; 2013 / 19654 Karar ve 10.12.2013 Tarih) tespitinde bulunarak ceza koşulunun akaryakıt istasyonları için hangi koşularda talep edilebileceğine ilişkin ölçütleri belirlemiştir.
Yargıtay’ın bu tespitine göre davacının talep edebileceği ceza koşulunun hesaplanması için dosya bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 08.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının toplam ceza koşulu talebinin 117.887,73 USD olduğu, ihtarname çekilmeyen döneme ilişkin 11.243,79 USD ile birlikte davacının toplam ceza koşulu talebinin 129.131,82 USD olduğu, davacının sadece 25.04.2011 – 25.04.2012 dönemine ilişkin 31.883,91 USD ve 25.04.2016 – 23.09.2016 dönemine ilişkin 11.243,29 USD olmak üzere toplam 43.127,20 USD ceza koşulu talep edebileceği tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme 25.04.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup birinci yıl 25.04.2012, ikinci yıl 25.04.2013, üçüncü yıl 25.04.2014 dördüncü yıl 25.04.2015 ve beşinci yıl 25.04.2016 tarihinde sona ermiş, daha sonra sözleşme taraflarca uzatılarak en son 24.09.2016 tarihinde sona erdirilmiştir. Yargıtay’ın yukarıya alıntı yaptığımız yerleşik uygulamasına göre davacı şirketin ürün alım taahhütnamesindeki ceza koşulunu dava yoluyla talep edebilmesi için biten her sözleşme yılından sonra davalı tarafa ihtarname göndermesi ve ceza koşulunu talep etmesi gerekmektedir. Davacının dosyaya sunduğu ihtarnameler incelendiğinde ilk ihtarnamenin …. Noterliğinin 22.10.2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile gönderildiği ve bu ihtarnamede birinci sözleşme yılına ilişkin eksik alımı yapılan ürün miktarının belirtildiği, eksik alımı yapılan ürün miktarına göre de ürün alım taahhütnamesinde yazılı olan her ton akaryakıt için 30,00 USD üzerinden 31.890,00 USD ceza koşulu talep edilmiştir. Ürün taahhütnamesinde m3 başına 30,00 USD kararlaştırıldığı halde ihtarnamede ton başına 30,00 m3 yazılmış ancak hesaplama doğru yapılarak 31.890,00 USD talep edilmiştir. Yargıtay’ın yukarıya alıntıladığımız kararında yer alan “Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir.Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir.” tespiti ile çekincenin ya da ihtarnamenin yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyenin düzenleneceği dönem içinde gönderilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Yargıtay’ın kararında belirttiği “yıl” takvim yılı değil sözleşme yılıdır. Buna göre ihtarname en geç 2012 yılı Mayıs ayı içinde gönderilmiş olmalıdır. Sözleşmenin birinci yılı 25.04.2012 tarihinde dolmasına karşın davacının ihtarnameyi 22.10.2012’de yani sözleşmenin birinci yılının dolmasından altı ay sonra gönderdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle ihtarnamenin süresi içinde gönderilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının sözleşmenin birinci yılı için ihtarname ile 31.890,00 USD, dava dilekçesinde ise 1.000,00 USD olarak talep ettiği ceza koşulunu talep etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.
Davacının davalı şirkete gönderdiği ikinci ihtarname …. Noterliğinin 10.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesidir. Bu ihtarnamede hem sözleşmenin birinci yılana ilişkin ceza koşulunu hem de 2., 3., 4. ve 5’inci dönemine ilişkin ceza koşulunu talep etmiştir. Sözleşmenin ikinci yılı 25.04.2013, üçüncü yılı 25.04.2014 dördüncü yılı 25.04.2015 ve beşinci yılı 25.04.2016 tarihinde bitmiş olup 2., 3. ve 4’üncü yıllar için süresi içinde ihtarname gönderilmemiştir. Beşinci yılın bitmesinden sonra hepsi için ihtarname gönderildiği anlaşılmakla gönderilen bu ihtarname 2., 3. ve 4’üncü yıllar için süresi içinde değildir. Beşinci yıl içinse yukarıda birinci yıl için Yargıtay kararındaki tespite göre açıkladığımız sebepten ötürü ihtarname süresi içinde gönderilmemiştir. Beşinci yıl için ihtarnamenin 25.04.2016 tarihinden sonra en geç bir ay içinde Mayıs 2016 da gönderilmesi gerekmekteyken 10.10.2016 tarihinde gönderilmiştir. Dolayısıyla ikinci ihtarname de süresinde olmadığından davacının bu yıllara ilişkin ceza koşulu talep etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.
Davacının davalı tarafa gönderdiği üçüncü ihtarname ise …. Noterliğinin 26.10.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi olup bu ihtarnamede de bütün sözleşme yıllarına ilişkin ceza koşulu talep edilmiştir. Sözleşme her iki tarafça imzalanan zeyilnamelerle 24.09.2016 tarihine kadar uzatılmıştır. Dolayısıyla sözleşmenin eki ürün taahhütnamesi de bu tarihe kadar geçerlidir. Sözleşmenin zeyilnamelerle uzamış dönemi 24.09.2016 tarihinde dolmuş olup son ihtarname 26.10.2016 tarihinde yani sözleşmenin uzamış döneminin bitiminden 31 gün sonra gönderilmiş ve 28.10.2016 tarihinde davalının eline geçmiştir. Dolayısıyla bu ihtarnamede süresinde değildir.
Ayrıca Yargıtay HGK aşağıya alıntıladığımız kararında; “Görüldüğü üzere, davalı şirketin, davacı şirkete hitaben gönderdiği 24 Mart 2000 tarihli ihtarnamedeki önerisi, davacı şirketin bu anılan ihtarnameye cevap vermemekle (veya sessiz kalmakla) birlikte, sözleşme süresince davalı şirkete beyaz mal vermesine ilişkin davranışı, bu ilişkinin sözleşmenin kalan süresince (9 yıl) devam ettiği gözönüne alındığında, davacı şirket, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ceza-i şartı düzenleyen 15.maddesinin uygulanmayacağı konusunda davalı tarafta haklı bir güven oluşturmuştur. Davalı şirket, kendisinde uyandırılan bu haklı güven dolayısıyla davacı şirketten beyaz mal almaya devam etmiş; ancak, beklemediği şekilde, bayilik sözleşmesinin kendisi tarafından feshinden sonra davacı tarafından eldeki dava ile ceza-i şart tazminatının tahsili istenilmiştir. Dolayısıyla, davacı şirketin bayilik sözleşmesinin 15.maddesinin uygulanmayacağı yönündeki anlaşma nedeniyle ortaya çıkan olgunun kaynağı haklı güvendir. Bu şekilde ortaya çıkan güven sorumluluğu ise, dürüstlük ilkesinin bir gereğidir. Daha da önemlisi, davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde sözleşmenin davalı şirket tarafından feshinden sonra eldeki davaya konu edilen ceza-i şart tazminatını istemesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez. Öyleyse, yerel mahkemenin az yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olguları gözeterek, paralel gerekçelere dayalı olarak davacı tarafın ceza-i şart tazminatının reddine ilişkin karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekir.” (Yargıtay HGK 2012 / 19-670 Esas; 2013 / 171 Karar ve 30.01.2013 Tarih) tespitinde bulunmuş olup davacı taraf sözleşmenin birinci yılında süresinde olmayan bir ihtarname göndererek, 2., 3., ve 4’üncü yıllarında ise ihtarname ya da çekince göndermeyerek, beşinci yılında ise yine süresinde ihtarname göndermeyerek ceza koşulunun uygulanmayacağına ilişkin davalı tarafta haklı bir güven duygusu oluşturmuştur. Bu nedenle de davalıya gönderilen son ihtarnamenin hukuken geçerliliği bulunmamaktadır. Bu gerekçelerle davacının ceza koşulu talebinin reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacının 6100 sayılı HMK m. 110 davaların yığılması esasına göre ikinci talebi davalıya verdiği … bedelinin iadesidir.
6098 sayılı TBK m. 389’a göre; “Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” Taraflar arasında yapılan sözleşmenin “…’a Ait Araç ve Gereçler” başlıklı 11’inci maddesinde “…, akaryakıt istasyonunun işletilmesi amacıyla bir takım araç ve gereçleri bayiye ariyet olarak teslim edebilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmenin eki protokolün “…’ın Yükümlülükleri” başlıklı 4’üncü maddesinin “Ariyet ve Demirbaşlar” başlıklı (b) bendinde de davalıya verilecek ariyetlerin listesi belirtilmiştir. Sözleşmenin ve eki protokolün bu hükümlerine göre taraflar arasında aynı zamanda kullanım ödüncü sözleşmesi yapılmıştır.
Sözleşmenin eki protokolde yazılı olan ariyetlerden biri de bir adet … pompadır. Davalı taraf bu … hem kendilerine hem de bütün Türkiye’de izin alınamadığı için diğer bayilere de verilmediğini bu nedenle de iadesinin söz konusu olamayacağını ileri sürmektedir. Davacının dosyaya delil olarak sunduğu “Ariyet Sözleşmesi Teslim Olunan Tesis, Araç ve Gereçlerin Listesi” isimli belgede 3x6x2 … … … sökülemediği bilgisi yer almaktadır. Davacının sunduğu bir diğer belgede de … sökümüne davalı tarafın izin vermediği tutanak altına alınmıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde … özelliğinden ve türünden söz etmemiştir. Sözleşmenin eki protokolde belirtilen … türü pompa davalıya hiç teslim edilmemiş ise de davalıya teslim edilmiş olan 3x6x2 … … … davacıya iade edildiğine ilişkin bir belge davalı tarafından dosyaya sunulamadığından davalıya teslim edilen ve akaryakıt istasyonundan sökülemeyen … 3x6x2 … … Pompa kabul edilerek … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış ve makine mühendisi bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak … akaryakıt istasyonunda bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa sökülüp sökülemeyeceği, sökülemiyorsa ikinci el rayiç değerinin tespit edilmesi istenilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesinden gelen 10.01.2020 tarihli talimat bilirkişi raporunda 3x6x2 … … … istasyonda bulunmadığı bu nedenle de rayiç değerinin tespit edilemediği tespit edilmiştir.
Dosya makine mühendisi bilirkişiye verilerek 3x6x2 … … … ikinci el rayiç piyasa değerinin tespiti istenilmiştir. Hazırlanan 04.06.2020 tarihli makine mühendisi bilirkişi raporunda 3x6x2 … … … ikinci el rayiç piyasa değerinin 4.500,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı talebini USD olarak belirtmiş olmasına karşın bilirkişi raporu TL olarak hazırlanmıştır. Davacının faiz başlangıç tarihi olarak belirttiği ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi olan 13.10.2016 tarihindeki USD kuru üzerinden … bedeli 1.475,40 USD yapmaktadır. (4.500,00 TL / 3,05 TL/USD = 1.475,40 USD) Bu hesaplama basit matematik işlemini gerektirdiğinden ve yapılan hesaplama tarafların 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre bedel artırımında bulunmalarını ya da HMK m. 176’ya göre ıslah da bulunmalarını gerektirmeyeceğinden 6100 sayılı HMK m. 30 usul ekonomisi uyarınca ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Davalı taraf davcadan aldığı 3x6x2 … … Pompayı 6098 sayılı TBK m. 389’a göre kullandıktan sonra geri vermekle yükümlü olup bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. 6098 sayılı TBK m. 77’ye göre; “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” Bu madde kapsamında davalı davacıya karyı sebepsiz zenginleşen konumunda olup dava konusu … bedelini davacı tarafa ödemekle yükümlüdür.
Davacının dosyaya sunduğu faturada pompa bedeli TL olarak gösterilmiştir. Sözleşme ve eki protokolde de dava konusu … ya da diğer ariyetlerin USD olarak ya da başkaca bir döviz cinsi olarak kıymetinin belirlendiğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak davacı 500,00 USD olarak talepte bulunmuştur. Talepte bulunduğu 13.10.2016 tarihi itibariyle 500,00 USD’nin karşılığı 1.525,00 TL yapmakta olup … değeri ise 4.500,00 TL’dir.
Hazırlanan 04.06.2020 tarihli makine mühendisi bilirkişi raporunda … değerinin 4.500,00 TL karşılığı 1.475,40 USD olduğunun tespit edilmesi nedeniyle 7251 sayılı yasa ile değişik 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı ihtarı yapılmıştır.
Davacı taraf 05.10.2020 tarihli dilekçesi ile dava konusu … bedeline ilişkin talebini yeni kur üzerinden 4.500,00 TL karşılığı olarak 600,00 USD’ye çıkartmış ve eksik harcıda yatırmıştır. Bu gerekçelerle davacının ariyet bedelinin ödenmesi talebinin 4.500,00 TL üzerinden kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Dava konusu … USD olarak bedelinin belirlendiğine ilişkin taraflar arasında bir sözleşme hükmü bulunmaması nedeniyle davacı tarafın USD olarak talebi kabul edilmemiştir.
Davacı taraf 05.10.2020 tarihli dilekçesi ile ceza koşulu talebini de 43.127,20 USD çıkartmış ve bu rakam üzerinden talepte bulunmuştur. Eksik harç davacı tarafa tamamlatılmıştır.
Davacı taraf 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun m. 4/A’ya göre faiz talep etmişse de döviz cinsinden hüküm kurulmadığından bu talebinin reddine karar verilmiş, faiz talebinin ise tarafların tacir olması nedeniyle ticari faiz olarak kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİNE,
2-Davacının ceza koşulu talebinin REDDİNE,
3-Davacının davalıya teslim ettiği … bedeli olarak 4.500,00-TL’nin davacının davalıya gönderdiği ihtarname tarihi olan 13/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının pompa bedeli için talep ettiği 3095 sayılı kanun madde 4-a’ya göre faiz talebinin REDDİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 11.323,37-TL nispi karar harcının peşin ve ıslah harcından alınan 4.255,19-TL harçtan mahsubu ile eksik 7.068,17-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 5.485,20-TL ( 2.950,00-TL BK ücreti, 467,10-TL tebliğler ve posta, 1.683,20 Talimat masrafı, 384,90-TL keşif harcı) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 5.340,23-TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 4.288,69‬-TL ( 29,20-TL BH, 1.305,19-TL PH, 4,30-TL VH, 2.950,00-TL Tamamlama harcı ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 19.697,62 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALIYA VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır