Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1213 E. 2021/391 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/1213
KARAR NO:2021/391

DAVA:TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:20/12/2016
KARAR TARİHİ:28/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … A.Ş.’nin sigortaladığı, davalı …’nın kullandığı … plakalı aracın 01.03.2015 tarihinde müvekkiline çarpması sonucunda yaralanmasına neden olduğunu, meydana gelen olay nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü, olayla ilgili olarak …. Asliye Ceza Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasında kovuşturmaya başlanıldığını, davalı sigorta şirketine 14.02.2017 tarihinde başvuruda bulunduklarını ancak ödeme yapmadıklarını, maddi tazminat olarak 2.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALILARIN TALEBİ:

Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, sigortaladıkları aracın kusur oranı ve poliçedeki limit dahilinde sorumlu olduklarını, davacı tarafın müterafik kusurunun araştırılması gerektiğini belirtmiştir.

Davalı … davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 54’e göre maluliyet tazminatı davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davacı taraf, …. Asliye Ceza Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasını, sigorta poliçesini, tanık beyanlarını, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı … A.Ş., cevap dilekçesi sunmuş ancak delil sunmamıştır.

Davalı …, 6100 sayılı HMK m. 126’ya göre cevap ve delil dilekçesi sunmamış, HMK m. 139’a göre ön inceleme ve HMK m. 144’e göre tahkikat duruşmasına usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde katılmamıştır.

Dava, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 54’e göre maluliyet tazminatı davasıdır.

Davacı taraf 14.02.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunarak 2918 sayılı KTK m. 97’deki sigorta şirketine başvuru ön koşulunu yerine getirmiştir.

Davacı taraf, 6098 sayılı TBK m. 54’e göre çalışma gücünün kalıcı kaybından doğan zararlarını ve geçici iş gücünden kaynaklı zararlarını talep etmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 92’de mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kalan durumlar sayılmış olup bunların içinde çalışma gücünün kaybından doğan zararlar bulunmamaktadır. Ayrıca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3. “Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddesine göre; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür.” Genel Şartların A.5/c maddesine göre de Sürekli Sakatlık Teminatı; “Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır. Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır. Tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispat sigorta şirketine aittir. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamaları bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür.” şeklinde tanımlanmıştır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre davacının sigorta şirketine karşı dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Davacı diğer davalıdan da 6098 sayılı TBK m. 54’e göre; tedavi giderlerini, kazanç kaybını, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıpları ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıpları talep etme hakkına sahiptir.

Davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği 2.000,00 TL maddi tazminatın hangi kalemleri içerdiğini açıklamamış olması nedeniyle davacı vekiline maddi tazminat taleplerini açıklaması için süre verilmiştir. Davacı vekili mahkememize verdiği 02.11.2020 tarihli dilekçesinde 2.000,00 TL maddi tazminatı taleplerinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğunu belirtmiştir.

Dava konusu olay haksız fiil olması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre öncelikle zararın ve kusur durumunun tespitinin yapılması gerekmektedir. Bu amaçla davacı … meydana gelen kaza sonucu maluliyet durumunun tespiti için …ul Adli Tıp Kuruluna gönderilmiştir. Adli Tıp Kurumunun 14.07.2020 tarihli raporunda davacının sürekli maluliyetinin olmadığı, iyileşme süresinin ise 4 ay olduğu tespit edilmiştir.

Meydana gelen kazada kusur durumunun tespiti için dosya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmiştir. Hazırlanan 16.11.2020 tarihli raporda davalı …’nın % 35 oranında, davacının ise % 65 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.

Hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporuyla meydana gelen kazada davacının zarara uğradığı ve davalı sürücünün de % 35 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla davalılar davacının geçici iş gücü kaybından doğan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Dosya son olarak davacının geçici iş göremezlik tazminatının hesabı için aktüerya bilirkişisine verilmiştir. Hazırlanan 04.03.2021 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda geçici iş göremezlik tazminatının 1.328,70 TL olduğu tespit edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 90’a göre; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri ise m. 49’da düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile hazırlanan kusur bilirkişi raporu birlikte incelendiğinde davalı sigorta şirketinin sigortaladığı aracın sürücüsü diğer davalı …’nın meydana gelen trafik kazasında % 35 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 97’ye göre; “Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” Davalı … A.Ş., tarafından yapılmış olan zorunlu mali sorumluluk sigortasına göre davalı … A.Ş., davacının uğradığı zararlardan poliçe limiti dahilinde hukuken sorumlu durumdadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3. ve A.5/c maddesine göre de davalı sigorta şirketinin zararı karşılama sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile 1.328,70 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılar … A.Ş., yönünden davacının davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu tarihten sonraki sekizinci iş günü olan 24.02.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, diğer davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 01.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Karayolları Trafik Kanunu Hakkında Anayasa Mahkemesinin Verdiği Karar Sonrası Hukuki Durum Ve Sonuçlarının Mahkememiz Dosyası İçin Değirlendirilmesi
Anayasa Mahkemesine iptali talep edilen yasa maddelerinden;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (g) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97’inci maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 99’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi toplam altı iptal talebinden üç tanesini reddetmiş, iki tanesini ise kısmen iptal kısmen reddetmiş birini ise reddetmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrası olup bu maddenin iptali de Anayasa Mahkemesinden istenilmiş ancak Anayasa Mahkemesi bu iptal talebini reddetmiştir. Dolayısıyla Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi hukuki varlığını devam ettirmektedir.
TRH 2010 Hayat Tablosu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 2 sayılı ekinde düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının verdiği yetki ile Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkartılmıştır. Normlar hiyerarşisi olarak sıralarsak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun m. 93, Hazine Müsteşarlığının çıkardığı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği ve bu tebliğin eki TRH 2010 Hayat Tablosu olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda da açıkladığımız üzere Anayasa Mahkemesine bu normlar hiyerarşisinin en üstünde yer alan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının iptali içinde başvuruda bulunulmuş ancak iptal başvurusu reddedilmiştir. Dolayısıyla TRH 2010 Hayat Tablosunun dayanağı olan iki norm hukuken geçerliliğin korumaktadır.
Anayasa Mahkemesi iptal talebinin ret gerekçesinde “Kanunun 93. maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakan itiraz konusu kuralların iptallerine karar verilmiş olması da gözetilerek yürütmenin düzenleyici nitelikte işlemi olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarını tespit etme yetkisinin Bakanlığa bırakılması Anayasa’ya aykırı değildir.” tespitinde bulunmuş olup Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında düzenlenmiş olan konuların idarece düzenlenmiş olmasında bir sakınca görmemiş ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakılmasını Anayasaya aykırı bulmuştur.
PMF 1931 Hayat Tablosu ülkemizde hiçbir zaman kanun, yönetmelik ya da tebliğ konusu olmamıştır. PMF 1931 Hayat Tablosu Yargıtay kararları ile hukuk hayatımıza girmiş olup TRH 2010 Hayat Tablosunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile yürürlüğe girmesinden sonra da hukuk hayatımızdan çıkmıştır. PMF 1931 Hayat Tablosunun hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı KTK hakkında verdiği kararından sonra da PMF 1931 Hayat Tablosunun hukuken geçerlilik kazanması ancak yasal düzenleme ya da ilgili yönetmeliklerde düzenleme yapılması ile mümkün olacaktır. Yukarıda da açıkladığımız gibi TRH 2010 Hayat Tablosunun hukuki dayanakları varlığını korumakta olduğu için uygulanmaktan vazgeçilmesi şu aşamada mümkün olmadığı gibi bunun aksi şekilde yorumlanması durumunda da PMF 1931 Hayat Tablosunun kendiliğinden işlerlik kazanması da mümkün değildir. Çünkü PMF 1931 Hayat Tablosunun kanun ya da yönetmelik şeklinde bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının özünü ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yasal çerçeve içine alınmadan genel şartlara bırakılmasının Anayasaya aykırı bulunması oluşturmaktadır. Dolayısıyla yasal düzenleme yapılmadan PMF 1931 Hayat Tablosunun uygulanmaya başlanılması TRH 2010 Hayat Tablosunun uygulanmasından daha büyük hukuka aykırılık durumu oluşturacaktır.
Anayasa Mahkemesinin gerekçesine bakıldığında yaptığı ilk tespitlerden biri işletenin 6098 sayılı TBK’na göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı ile bu borcu teminat altına alması için kendisiyle sözleşme yapmış olan sigorta şirketinin Genel Şartlar’a göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamının farklılaşmasıdır. Bunun sebebi olarak da idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallarında, 6098 sayılı TBK’nun gerçek zararın tazminini öngören kurallarından ayrılan hükümlere yer verilmiş olmasını göstermekte ve gerçek zararın tazmininin teminat altına alınması için öngörülmüş olan hukuki sorumluluğun kapsamının Genel Şartlar ile belirlenmesine ve değiştirilmesine imkân tanındığı tespitini yapmaktadır. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde alt normun üst norma aykırı olamayacağı kuralının ihlal edildiğine dikkat çekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin ikinci tespiti ise sözleşme özgürlüğü ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi sözleşme özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını kanuni düzenlemelerin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiğinin tespitini yaptıktan sonra; iptale konu yasal düzenlemelerde sözleşmeden doğan sorumluluğun kapsamının düzenlenmediği bu sorumluluğun kapsamının idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlara bırakıldığı, bu nedenle de sigorta sözleşmesinden doğacak borcun kapsamının tespiti konusunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmeyerek idareye geniş bir takdir yetkisinin tanınmasıyla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kuralların kanunilik ölçütü yönünden Anayasaya aykırı olduğunu tespit etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yaptığı üçüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilmeyen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Bu durumda işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir.
Anayasa Mahkemesinin yaptığı dördüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamının yine farklı olacak olmasıdır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.
Son iki duruma örnek vermek gerekirse 6098 sayılı TBK m. 53’de yer alan “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” hükmünde geçen zarar kalemleri genel şartlarda yer almamakta, görülmekte olan davalarda hazırlanan bilirkişi raporları geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı adı altında hazırlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sadece aktüerya bilirkişisi raporlarına değil maluliyet raporlarına da iptal kararı gerekçe gösterilerek itirazlar gelmeye başlamıştır. Bu nedenle maluliyet raporları için uygulanmakta olan yönetmeliklerin iptal kararından hukuken etkilenip etkilenmediğinin de incelenmesi gerekmektedir.
Trafik kazalarında maluliyet oranlarının tespiti için kaza tarihine göre uygulanmakta olan tüzük ve yönetmelikler ile bu tüzük ve yönetmeliklerin dayanak kanun ve kanun hükmünde kararnameleri aşağıdaki gibidir. Buna göre;
11.10.2008 tarihinden önce 22.06.1072 tarih ve 7 / 4496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine dayanılarak çıkartılan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü,
11.10.2008 ile 31.08.2013 tarihleri arasında 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 107’nci maddesine dayanılarak çıkartılan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği;
01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25’inci, 28’inci, 47’nci, 94’üncü, 95’inci ve 16.05.2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,
01.06.2015 ile 19.02.2019 tarihleri arasında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik,
20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından küçükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik,
20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından büyükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik uygulanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptaline karar verdiği 2918 sayılı KTK hükümlerinin maluliyet hesaplamalarında uygulanan bu yönetmelikler ile bu yönetmeliklerin dayanağı olan kanun ve kanun hükmünde kararnamelere bir etkisi bulunmamaktadır.
Ancak 20.03.2020 tarihinde Genel Şartların ekinde yer alan Ek – 3’de yapılan değişiklikle “Sürekli sakatlığa bağlı bakıcı gideri, bakıcı tutulduğunun belgelendirilememesi halinde bekâr ve çocuksuz kişiler için geçerli AGİ dâhil net asgari ücret üzerinden, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda ise brüt asgari ücret üzerinden olmak üzere 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte kısmî bağımlı olarak tanımlanan ve % 50 ve üzerinde engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” düzenlemesi ile “Sürekli sakatlık oranı, 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınarak belirlenir. Anılan yönetmelikler kapsamında düzenlenecek kazadan kaynaklı iş göremezliği gösterir rapor için hak sahibinin sigorta şirketine yaptığı başvuruyu takip eden 5 işgünü içinde sigorta şirketi tarafından ilgili sağlık kuruluşuna resmi yazı gönderilir.” düzenlemesi eklenmiştir. Maluliyet oranı tazminat miktarını da doğrudan etkilediği için genel şartlara eklenen bu düzenlemelerin de ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
Öncelikle açıklanmalı ki her iki yönetmelikte yani Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte dayanak kanun maddeleri geçerliliklerini devam ettirdikleri için hukuken geçerliliklerini devam ettirmektedirler. Bu nedenle yönetmeliklerle ilgili bir sorun bulunmamaktadır. Ancak genel şartlar yukarıda açıkladığımız Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde olduğu gibi yasal düzenleme yapılması gereken bir konuda engellilik oranının belirlenmesinde “engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” ölçütünü getirerek bu konuda da yasal düzenleme yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Yukarıda da belirttiğim gibi yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olup yeni yasal düzenleme yapılıncaya kadar yargılaması sonuçlanma aşamasına gelmiş olan dosyalarda nasıl karar verileceği sorunu ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı tazminat hesaplamalarının genel çerçevesinin yasa tarafından çizilmesi gerektiği ilkesine dayanmaktadır. Bu nedenle idarenin düzenleyici işlemi niteliğinde genel şartlarla belirlenmiş olmasını kabul etmemektedir. Ancak bu durum TRH 2010 Hayat Tablosunu uygulamama hakkı verse de PMF 1931 Hayat Tablosunu uygulama hakkı da vermemektedir.
Her ne kadar 6098 sayılı TBK m. 53 ve 54’de bedensel zararlar ile ölüm halinde talep edilebilecek zararların neler olduğu belirlenmişse de bu zararların hangi esaslara göre tespit edileceğine ilişkin teknik hesaplamalara ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre hakim çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişiye başvurabilmektedir. Sorun bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplamayı yapacak olmasıdır. Bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplama yapacağını gösteren bir kanun hükmü bulunmaması Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini oluşturmuştur. Öyleyse bir kanun boşluğu bulunduğu açıktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1/I’e göre; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” hükmüne göre tazminat hesaplamalarının yasal çerçevesini çizen bir düzenleme yapılıncaya kadar hakimin nesnel ölçütlere göre bilirkişilere yol gösterecek bir kural koyması gerekecektir. Bu durumda hemen akla PMF 1931 Hayat Tablosu gelse de yukarıda belirttiğimiz gibi bu tablonun hukuk hayatımızda hiçbir zaman yasal dayanağı olmadığı, ancak TRH 2010 Hayat Tablosunun 2918 sayılı KTK m. 93’den alınan yetki ile çıkartılmış genel şartlara ilişkin hukuki dayanağı bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi TRH 2010 Hayat Tablosunun içeriğine değil idari işlemle belirlenmiş olması nedeniyle yani genel ilkelerinin yasal çerçeve içinde belirlenmeden uygulanmaya başlanmış olmasını Anayasaya aykırı bulmuştur. Bu nedenle iptal kararı ile ortaya çıkan boşluğun yasal düzenleme yapılıncaya kadar TRH 2010 Hayat Tablosu ile PMF 1931 Hayat Tablosunun kazanın meydana geldiği tarih bakımında uygulanmaya devam edilmesi yoluyla doldurulması hukuken daha doğru olacaktır.
Bu gerekçelerle dava konusu kazanın meydana geldiği tarihe göre aktüerya hesabının yapılması yöntemi benimsenmiş ve hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-1.328,70 TL geçici iş görememezlik tazminatının davalı … A.Ş. Yönünden bu davalıya başvuruda bulunduğu tarihten sonraki 8. İş günü olan 24/02/2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … yönünden olay tarihi olan 03/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 90,76-TL nispi karar harcının peşin alınan 34,16-TL harçtan mahsubu ile eksik 56,60-TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 2.385,71-TL ( 750,00-TL BK ücreti, 625,71-TL tebliğler ve posta, 323,00-TL + 687,00-TL ATK fatura ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 1.584,95-TL’nin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 67,66-TL ( 29,20-TL BH, 34,16-TL PH, 4,30-TL VH ) harcın davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 1.328,70-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 671,30-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALI … A.Ş.’YE VERİLMESİNE,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda KESİN olmak üzere karar verildi.28/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır