Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1034 E. 2019/594 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/430
KARAR NO: 2019/708

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 30/03/2015
KARAR TARİHİ: 05/11/2019

BİRLEŞEN İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİNİN 2016 / 934 ESAS, 2016 / 721 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 09/09/2016

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı …Ş. ile taşınmaza ilişkin finansal kiralama sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme gereği bütün ödemeleri yaptığını, 25.06.2013 tarihinde sözleşmeye konu borcun yeniden yapılandırılması için davalıya başvuruda bulunduklarını, davalı tarafça kendilerine cevap verilmediğini, bunun üzerine 11.09.2013 tarihinde borcun kapatılması için kesin hesabın taraflarına bildirilmesini istediğini, ancak kendisine yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetler çıkarttıklarını, bu yüzden erken kapama işlemini gerçekleştiremediğini, kalan borcu kapatmak için iki ayrı bankadan kredi aldığını, tekrar erken kapama işlemleri için başvuruda bulunduğunu, kendisine Ocak 2015 tarihine kadar erken kapama işlemi yapamayacaklarını bildirdiklerini, 02.12.2014 tarihinde tekrar erken kapama için başvurduğunda erken kapama tutarına ilaveten 3.000,00 TL noter masrafı ödenmesi gerektiğinin tarafına bildirildiğini, erken kapama talep ettiği tarih ile erken kapama yaptığı tarih arasındaki kur farkından ötürü toplam 10.689,58 TL zarar ettiğini, dava konusu olaya 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 17/II, 20/I, 32/I ve 37/I hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu hükümlere göre bu zararının tazmin edilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı …Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, kendilerinin banka değil finansal kiralama şirketi olduklarını, davacı ile yapılan sözleşmenin konut finansmanı sözleşmesi olmadığını, davacıya finansal kiralaması yapılan taşınmazın büro olduğunu, bu nedenle de 6502 sayılı yasanın uygulanamayacağını, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 3226 sayılı eski Finansal Kiralama Kanununun uygulanması gerektiğini, davacıdan alınan bütün giderlerin yapılan sözleşme gereği tarafların karşılıklı anlaşması ile alındığını, davacının … Bankasından aldığı kredi nedeniyle ödemek zorunda olduğu kur farkından kendilerinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, finansal kiralama sözleşmesini, @ posta yazışmalarını, tanık beyanlarını, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, finansal kiralama sözleşmesini, faturaları, ticari defterleri, yemin delilini ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Davacı taraf, dava konusu olaya 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 17/II, 20/I, 32/I ve 37/I hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunmuş ve davayı İstanbul Tüketici mahkemesinde açmıştır. İstanbul … Tüketici Mahkemesinin … Esas; … Karar sayılı dosyasından da görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gelmiştir. Davacının finansal kiralama yoluyla kiraladığı taşınmazın kendisinin de kabul ettiği gibi büro olması, konut niteliğinde olmaması nedeniyle 6502 sayılı yasanın dava konusu olaya uygulanması hukuken mümkün değildir.
Davacı taraf hem borcun kapatılması için kesin hesabın tarafına bildirilmesini istediğinde, kendisine yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetler çıkarttıklarını, bu yüzden erken kapama işlemini gerçekleştiremediğini dolayısıyla sözleşmeye aykırılık nedeniyle zarar gördüğünü hem de zamanında erken kapama talebinin yerine getirilmemesi nedeniyle zarar gördüğünü belirtmektedir. Bu nedenle dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır. Bu maddeye göre; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Dava konusu olayda araştırılacak iki konu bulunmaktadır. Birincisi davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranış içinde bulunup bulunmadığı, ikincisi davalı tarafın TBK m. 49’a göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiilinin bulunup bulunmadığıdır.
Dosya içerisine davacı tarafça delil olarak sunulan @ posta yazışmaları incelendiğinde davacının 25.06.2013 tarihinde borcun yapılandırılması talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan sözleşmede davacının talep etmesi durumunda davalı şirketin bu talebe olumlu cevap vererek kalan borcu yapılandırma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Davacı taraf, 11.09.2013 tarihinde hesap kapama bakiyesi için beklediği mesajını göndermiştir. 12.09.2013 tarihinde davalı şirket 20.09.2013 tarihine göre borcun kapanması durumunda borç miktarının 523.441,26 USD olduğunu bildirmiştir. Davacı taraf bu rakama 17.09.2013 tarihinde itiraz etmiş ve rakamın 420.664,00 USD olduğunu belirtmiştir. Aynı gün davalı şirket tarafından 523.441,26 USD’nin dökümü davacı tarafa @ posta ile gönderilmiştir. 24.11.2014 tarihli @ posta yazışmalarından davacının kendisine bildirilen 523.441,26 USD’yi ödemediği, bunun yerine … Bankasında kredi alma yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf bunu dava dilekçesinde de açıklamaktadır. Son olarak davacı taraftan 3.000,00 TL noter masrafı da istenilmiş ve 23.12.2014 tarihinde davacı taraf bütün ödemeleri yaparak borcu kapatmıştır. Dava konusu olayın gelişimi bu şekildedir.
Dosya içerisinde bulunan finansal kiralama sözleşmesinin özel şartlar m. 4 hükmünde KDV ve diğer vergilerin, masrafların kiralama bedellerinin hesaplamasına dahil edileceği kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla verginin toplam tutara davalı şirket tarafından yansıtılmasında sözleşmeye aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Sözleşmenin “3.5 Kira Bedellerinin Ödenmesi” başlıklı 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Kiracı, sözleşme süresi içinde ödeme planında yer alan kiraları önceden ödeme talebinde bulunursa talep tarihinde kiralayanın kayıtlarına göre ödenecek olan anapara ile birlikte ödenecek olan faiz tutarının aynı tarihteki net değeri tutarını ödeyecektir. Ödenecek faizin talep tarihindeki net değerinin hesaplanmasında o tarihteki TCMB kısa vadeli reeskont kredilerinin faiz oranı esas alınır. Kiraları döviz üzerinden ödenen sözleşmeler için o güne ait 3 aylık Libor oranı esas alınır.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla davalı şirketin sözleşmeye göre erken kapama bedeli alma hakkı olup, erken kapama bedelini hangi miktar ve oranlarda alacağı da sözleşmede belirlenmiştir. Bu nedenle davalı şirketin erken kapama bedeli talep etmesinde sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır.
Bu gerekçelerle davalı şirketin sözleşmeye aykırılıktan ötürü hukuki sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf, 11.09.2013 tarihinde hesap kapama bakiyesi için beklediği mesajını göndermiş; 12.09.2013 tarihinde davalı şirket 20.09.2013 tarihine göre borcun kapanması durumunda borç miktarının 523.441,26 USD olduğunu bildirmiştir. Ancak davacı taraf bu miktar ödemeyi yapmamıştır. Ödemeyi yapmama gerekçesi olarak davalı tarafın haksız olarak talep ettiği yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetleri göstermişse de bu gerekçesinde haklı olmadığı sözleşme hükümlerinden anlaşılmaktadır.
Mahkememizce alınan 27.11.2017 ve 01.10.2018 tarihli bilirkişi raporlarında da bu durum tespit edilmiş olup, 12.09.2013 tarihinde davacı tarafa bildirilen ve ödemesi durumunda imzalaması için hazırlanan ibraname içeriğini de davacının kendisinin kabul etmemesi nedeniyle erken kapama işleminin gerçekleştirilemediği, bu nedenle de erken kapama işleminin gerçekleştirilemeyişine davalı şirketin değil davacının kendisinin neden olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Mahkememiz Dosyası İle Birleşen
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas; … Karar
Sayılı Dosyası Yönünden

DAVACININ TALEBİ:
Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı …Ş. ile taşınmaza ilişkin finansal kiralama sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme gereği bütün ödemeleri yaptığını, 25.06.2013 tarihinde sözleşmeye konu borcun yeniden yapılandırılması için davalıya başvuruda bulunduklarını, davalı tarafça cevap verilmediğini, bunun üzerine 11.09.2013 tarihinde borcun kapatılması için kesin hesabın tarafına bildirilmesini istediğini, ancak kendisine yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetler çıkarttıklarını, bu yüzden erken kapama işlemini gerçekleştiremediğini, kalan borcu kapatmak için iki ayrı bankadan kredi aldığını, tekrar erken kapama işlemleri için başvuru bulunduğunu, kendisine Ocak 2015 tarihine kadar erken kapama işlemi yapamayacaklarını bildirdiklerini, 02.12.2014 tarihinde tekrar erken kapama için başvurduğunda erken kapama tutarına ilaveten 3.000,00 TL noter masrafı ödenmesi gerektiğinin tarafına bildirildiğini, 23.12.2014 tarihinde bütün borcu ödeyerek borcu kapattığını, dava konusu taşınmazın ise üçüncü kişiye devredildiğini, devri esnasında kalan borç bakiyesinin 275.000,00 USD olduğunu, eğer kendilerinin erken kapama talebi kabul edilmiş olsaydı söz konusu borç kapama işleminin 1 USD = 2,23 TL üzerinden 613.250,00 TL olarak borcunun kapanacağını, 16.06.2016 devir tarihinde kur üzerinden taşınmazı satın alan üçüncü kişi nezdinde 1 USD = 2,96 TL üzerinden 814.000,00 TL üzerinden taşınmazın borç devrinin gerçekleştiğini, 24.11.2014 tarihli borç kapama isteğinin koşula bağlanmaya çalışılmasaydı borcunu 2,23 TL üzerinden kapatarak taşınmazın mülkiyetini elde edebileceğini ve bugünkü rayiç değer üzerinden satışını gerçekleştirdiğinde alıcıya 814.000,00 TL borç devretmeyecek satım bedeli olarak da kendisi bu miktarı alabileceğini, devretmediği borcu davalı şirkete ödemiş olsa kendisine maliyetinin 613.250 TL olacağını, devrettiği borcun maliyeti ile kendisi ödeseydi ortaya çıkan maliyeti arasında ki kur farkının 200.750,00 TL olduğunu, bu rakamında zararını oluşturduğunu, bu zararının tazmin edilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:
Davalı …Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, kendilerinin banka değil finansal kiralama şirketi olduklarını, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 3226 sayılı eski Finansal Kiralama Kanununun uygulanması gerektiğini, davacıdan alınan bütün giderlerin yapılan sözleşme gereği tarafların karşılıklı anlaşması ile alındığını, davacının … Bankasından aldığı kredi nedeniyle ödemek zorunda olduğu kur farkından kendilerinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, finansal kiralama sözleşmesini, @ posta yazışmalarını, tanık beyanlarını, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, finansal kiralama sözleşmesini, faturaları, ticari defterleri, yemin delilini ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Davacı taraf hem borcun kapatılması için kesin hesabın tarafına bildirilmesini istediğinde, kendisine yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetler çıkarttıklarını, bu yüzden erken kapama işlemini gerçekleştiremediğini dolayısıyla sözleşmeye aykırılık nedeniyle zarar gördüğünü hem de zamanında erken kapama talebinin yerine getirilmemesi nedeniyle zarar gördüğünü belirtmektedir. Bu nedenle dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49’a göre haksız fiil nedeniyle tazminat davasıdır. Bu maddeye göre; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Dava konusu olayda araştırılacak iki konu bulunmaktadır. Birincisi davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranış içinde bulunup bulunmadığı, ikincisi davalı tarafın TBK m. 49’a göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiilinin bulunup bulunmadığıdır.
Dosya içerisine davacı tarafça delil olarak sunulan @ posta yazışmaları incelendiğinde davacının 25.06.2013 tarihinde borcun yapılandırılması talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan sözleşmede davacının talep etmesi durumunda davalı şirketin bu talebe olumlu cevap vererek kalan borcu yapılandırma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Davacı taraf, 11.09.2013 tarihinde hesap kapama bakiyesi için beklediği mesajını göndermiştir. 12.09.2013 tarihinde davalı şirket 20.09.2013 tarihine göre borcun kapanması durumunda borç miktarının 523.441,26 USD olduğunu, bildirmiştir. Davacı taraf bu rakama 17.09.2013 tarihinde itiraz etmiş ve rakamın 420.664,00 USD olduğunu belirtmiştir. Aynı gün davalı şirket tarafından 523.441,26 USD’nin dökümü davacı tarafa @ posta ile gönderilmiştir. 24.11.2014 tarihli @ posta yazışmalarından davacının kendisine bildirilen 523.441,26 USD’yi ödemediği, bunun yerine … Bankasında kredi alma yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf bunu dava dilekçesinde de açıklamaktadır. Son olarak davacı taraftan 3.000,00 TL noter masrafı da istenilmiş ve 23.12.2014 tarihinde davacı taraf bütün ödemeleri yaparak borcu kapatmıştır. Dava konusu olayın gelişimi bu şekildedir.
Dosya içerisinde bulunan finansal kiralama sözleşmesinin özel şartlar m. 4 hükmünde KDV ve diğer vergilerin, masrafların kiralama bedellerinin hesaplamasına dahil edileceği kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla verginin toplam tutara davalı şirket tarafından yansıtılmasında sözleşmeye aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Sözleşmenin “3.5 Kira Bedellerinin Ödenmesi” başlıklı 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Kiracı, sözleşme süresi içinde ödeme planında yer alan kiraları önceden ödeme talebinde bulunursa talep tarihinde kiralayanın kayıtlarına göre ödenecek olan anapara ile birlikte ödenecek olan faiz tutarının aynı tarihteki net değeri tutarını ödeyecektir. Ödenecek faizin talep tarihindeki net değerinin hesaplanmasında o tarihteki TCMB kısa vadeli reeskont kredilerinin faiz oranı esas alınır. Kiraları döviz üzerinden ödenen sözleşmeler için o güne ait 3 aylık Libor oranı esas alınır.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla davalı şirketin sözleşmeye göre erken kapama bedeli alma hakkı olup, erken kapama bedelini hangi miktar ve oranlarda alacağı da sözleşmede belirlenmiştir. Bu nedenle davalı şirketin erken kapama bedeli talep etmesinde sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır.
Bu gerekçelerle davalı şirketin sözleşmeye aykırılıktan ötürü hukuki sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf, 11.09.2013 tarihinde hesap kapama bakiyesi için beklediği mesajını göndermiş; 12.09.2013 tarihinde davalı şirket 20.09.2013 tarihine göre borcun kapanması durumunda borç miktarının 523.441,26 USD olduğunu, bildirmiştir. Ancak davacı taraf bu miktar ödemeyi yapmamıştır. Ödemeyi yapmama gerekçesi olarak davalı tarafın haksız olarak talep ettiği yüksek faiz, erken kapama, masraf ve vergi gibi maliyetleri göstermişse de bu gerekçesinde haklı olmadığı sözleşme hükümlerinden anlaşılmaktadır.
Mahkememizce alınan 27.11.2017 ve 01.10.2018 tarihli bilirkişi raporlarında da bu durum tespit edilmiş olup, 12.09.2013 tarihinde davacı tarafa bildirilen ve ödemesi durumunda imzalaması için hazırlanan ibraname içeriğini de davacının kendisinin kabul etmemesi nedeniyle erken kapama işleminin gerçekleştirilemediği, bu nedenle de erken kapama işleminin gerçekleştirilemeyişine davalı şirketin değil davacının kendisinin neden olduğu anlaşılmaktadır. Davacının erken kapama bedelini kendisine bildirilen tarihte ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşıldığından bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Mahkememizce hazırlanması istenilen 23.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının kur farkı nedeniyle talep edebileceği zarar miktarının 267.010,31 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf bu rakam üzerinden talep miktarını arttırmış davalı şirkette ıslah zamanaşımı definde bulunmuştur. Davacı taraf davasını 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Mahkememize verdiği bedel arttırım dilekçesini de dava değerinin ıslahı olarak değil, HMK m. 107’ye göre belirsiz alacak talebinin belirli hale gelmesi nedeniyle bedel arttırım dilekçesi olarak vermiştir. Belirsiz alacak davalarında zamanaşımı süresi davanın ilk açıldığı andan itibaren dava değerinin tamamı için kesileceğinden davalı tarafın ıslah zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Temmuz 2019 tarihinde hakim değişikliği olmuş ve dosya mahkememize atanan Hakim … tarafından karara bağlanmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacı tarafın 23/09/2019 tarihli dilekçesini 6100 sayılı HMK madde 107’ye göre belirsiz alacak davasında bedel arttırım dilekçesi olarak kabulü ile davanın ilk açıldığı tarihte zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğu kabul edilerek davalı tarafın zamanaşımı deffinin reddine,
2-Mahkememizin… Esas sayılı asıl davası yönünden davanın reddine,
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40-TL başvuru, 44,40-TL maktu karar harcının, yatırılan 4.292,00-TL Islah harcından mahsubu ile artan 4.203,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 21.670,62-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı tarafından yapılan toplam 18,00-TL (tebliğ ve posta) yargılama giderinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
3-Mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul …ATM’nin …Esas,… Karar sayılı dosyası yönünden davanın reddine,
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 44,40-TL maktu karar harcının peşin alınan 85,39-TL harçtan mahsubu ile artan 40,99-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …
¸