Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/903 E. 2018/1450 K. 28.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/806 Esas
KARAR NO : 2018/1434
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 10/08/2015
KARAR TARİHİ: 27/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, 1996 yılından bu yana … markası altında Akaryakıt Dağıtım faaliyeti gösteren, Türkiye genelinde 420 civarında … akaryakıt istasyonunda bayilik ilişkisi bulunan, akaryakıt dağıtım şirketi olduğunu, davacı şirketin, bayilik ilişkisi kurulan akaryakıt İstasyonlarına yüksek miktarlarda yatırımlar yaparak, pazarlama, promosyon, reklam, tanıtım ve güvenlik tedbirlerine yönelik çalışmaları ile istasyonlardaki satışları arttırdığını ve istasyonun üzerinde bulunan taşınmazı da lehine tesis edilen intifa hakkı karşılığı yüksek miktarlarda İntifa bedeli ödemekte olduğunu, istasyonlara yüksek yatırımlar yaptığını, davacı şirket ile bayilik sözleşmesi akdeden bayilerin esaslı yükümlülüğünün, her türlü akaryakıt ürününü (benzin, motorin, LPG, fuel oil vs.) davacı şirketten veya davacı şirketin anlaşmalı olduğu şirketlerden satın almak olduğunu, bu nedenle davacı şirket davalının da aralarında bulunduğu bir kısım LPG dağıtım şirketleri ile davacı şirketin intifa hakkı bulunan (ya da intifa hakkı bulunmasa bile bayilik ilişkisi devam eden) akaryakıt istasyonlarında LPG satışı yapılması amacıyla; davacı şirketin bayileri ile LPG Otogaz Bayilik Sözleşmeleri imzalaması ve istasyon sahası içinde LPG satışı yapmasının bir takım koşullara bağlandığı sözleşmeler akdedildiğini, taraflar arasında, davacı şirketin bayisi olan akaryakıt istasyonlarında … markalı otogaz satışın yapılması ve davacı şirkete yapmış olduğu satışlar üzerinden belli oranda komisyon ödenmesi için 02.08.2001 tarihli sözleşme akdedildiğini, ancak davalının sözleşmeye aykırı şekilde ödemekle yükümlü olduğu kar payı bedellerini eksik ödediğinin davacı şirket tarafından tespit edildiğini, davalıya eksik ödemiş olduğu kar payı bedellerini ödemesi ihtar edilmişse de, davalının ödeme yapmadığını, bu nedenle davacı şirket tarafından; anılan sözleşme haklı nedenle tek taraflı olarak feshedildiğini, davalı şirketin feshe ilişkin sonuçlara uygun davranmayarak, sözleşmeye ve teamüllere aykırı şekilde hareket etmeye devam etmekte olduğu gibi, ödemesi gereken eksik kar payı primlerini ve son 4 aylık kar payı bedellerini de ödemesini yapmadığını, sözleşmenin konusunun, … akaryakıt istasyonlarında bulunan davalı şirket LPG tesisatlarının ve LPG Otogaz satış istasyonunun … standartlarında olmasının sağlanması, LPG İkmalinin belirlenen istasyonlarda davalı şirket tarafından sağlanması ve davacı şirketin LPG satışlarından kar payı almasının hüküm ve esaslarının belirlenmesi olduğunu, davalı şirket tarafından, LPG’nin Tüpraş’tan veya ithal yolla satın alınması maliyeti ile nakliye maliyeti toplamının (toplam maliyet) bayinin pompa satış fiyatından düşülmesi sonucu kalan kısmın, brüt kar marjı veya toplam dağıtım payı olarak ifade edildiğini, her LPG dağıtım firmasının nakliye harcamaları ve ithal ürün alımları farklı olduğundan dolayı, brüt dağıtım payı bayinin konumu, nakliye maliyetlerini etkileyen faktörler, diğer maliyet kalemleri nedeniyle belli oranlarda değişiklik gösterebildiğini, fakat sektörde en büyük Pazar payına sahip … ve…gaz firmalarının belirlemiş oldukları toplam dağıtım paylarının esas alınması yönünde teamül bulunduğunu, sözleşmenin 11. maddesinin; “Yerel pompa satış fiyatından rafineri alım bedeli ve rayiç nakliye bedelleri düşüldükten sonra kalan brüt kar marjı üzerinden Bölünmez’e %15,16 kar payı ödeneceği taraflarca kabul edilmiştir. Bölünmez’e ödemeler, davalı şirket tarafından her ayın sonunda hesaplanıp kesilecek faturalara göre Türk Lirası üzerinden müteakip ayın en geç yedinci gününe kadar ödenecektir. Bu günün resmi tatil olması durumunda ödeme, müteakip iş günü yapılacaktır” şeklinde olduğunu, davalı şirket tarafından ay içinde satışı yapılan LPG miktarının cari ay sonunda bildirilmesi, davacı şirket tarafından davalının bildirdiği değerler ile faturaya ilişkin bilgiler üzerinden fatura tanzim edilerek davalıya gönderilmesi neticesinde ödeme yapıldığını, davacı şirketin, davalı şirket tarafından yapılan bildirimlere itibar ederek, gönderilen değerlere uygun şekilde fatura tanzim ettiğini, fakat davacı şirketin kendi bünyesinde bir LPG birimi veya LPG dağıtım şirketi olmamasından dolayı, LPG dağıtım marjlarındaki artışı takip edemediğini, dağıtım paylarını bilebilecek durumda olmayan davacı şirketin, ülkenin önde gelen LPG dağıtım şirketlerinden uyguladıkları toplam dağıtım marjlarına İlişkin verileri talep ederek, davalı şirket tarafından yapılan bildirimlerle karşılaştırdığını, yapılan incelemelerde, davalı şirket tarafından ödenmesi gereken toplam dağıtım payının %15.16’sı oranına tekabül eden değerin, zaman içinde yukarı seyirle değişiklikler ile devamlı nitelikte artış gösterdiğini, fakat davalının bu artışa itibar etmeyerek davacı şirkete sabit 30 USD ödediğinin görüldüğünü, 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin LPG dağıtım şirketleri tarafından uygulanan toplam dağıtım payının yılsonlarındaki yaklaşık değerlerin aşağıda gösterilen şekilde olduğunu, 01.01.2005 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 150 USD, 11.01.2005 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 205 USD, 31.12.2005 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 275 USD, 31.12.2006 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 277 USD, 31.12.2007 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 365 USD, 31.12.2008 tarihinde yaklaşık toplam dağıtım payı: 386 USD (587,50 TL), 01.01.2005 tarihinde 150 USD olan dağıtım payının %15.16’sı 22.74 USD’nin davalı tarafça ödendiğini, daha sonra dağıtım paylarının artmasına rağmen sabit 30,- USD ödeme yapıldığını, 04.12.2008 Tarihli bildirim ile eksik ödenen miktar ile bu miktarı ödemesi gerektiği konusunun davalı tarafa bildirildiğini, ancak davalı şirketin eksik ödediği miktarı ödemekten imtina ettiğini, sözleşmeye uygun şekilde hesaplanarak tanzim edilen faturaların davacı şirkete iade edildiğini, 04.12.2008 Tarihli yazı içeriğinde, 2006, 2007 ve 2008 yılı Ekim ayı dahil davalının yapmış oldukları ödemeler, yapması gereken ödemeler ve aradaki fark tutarının ortaya konduğunu, eksik ödenen miktarlara Merkez Bankası tarafından belirlenen reeskont faiz oranında vade farkı işletilerek (KDV hariç) 221.111,70 TL’nin ödenmesinin ihtar edildiğini, yazının ekinde, 2006 Ocak–2008 Ekim arasını kapsayan 34 aylık dönemde, aylık olarak detaylı şekilde açıklamalı listenin de gönderildiğini, davalının olumsuz tavrına rağmen, sözlü olarak uyarılarda bulunulduğunu, fakat davalı tarafından olumlu hiçbir adım atılmadığını, davalının sözleşmede yazılı yükümlülüklerine aykırı davranışları nedeni ile sözleşmenin ilgili hükümlerine istinaden; 02.08.2001 tarihli sözleşmenin …Noterliği’nin 31.12.2008 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile feshedildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin, davacı şirketin fesih beyanını davalı şirkete tebliğ edildiği tarihten 15 gün sonra, 23.01.2009 tarihinde sona erdiğini, davalı tarafın bu tarihten sonra … akaryakıt İstasyonlarında sözleşmeye İstinaden bulunma hakkının ortadan katlığını, davalı şirket tarafından gönderilen cevabi ihtarnamede ise daha önceki anlaşmalar ileri sürülerek 02.08.2001 tarihli sözleşmenin hiç yürürlüğe girmediğini, bu nedenle sözleşmenin feshinin geçerli olmadığının iddia edildiğini, ancak davalı şirketin imzalamış olduğu bayilik sözleşmelerinde, davacı şirketle imzalanan 02.08.2001 tarihli sözleşmeye atıfta bulunulduğunu, bu sözleşmeye göre davacı şirkete ödemeler yapıldığını, davalı şirketin 23.01.2009 tarihi itibariyle davacı şirketin bayilerine yönelik LPG faaliyetine son vermesi gerekirken, halen devam ettiğini, davalıya bu nedenle meni müdahale ve kal talepli davalar açıldığını, 17.02.2009 tarihli yazı ile davalı şirkete haksız işgale muvafakat anlamına gelmemek kaydıyla 23.01.2009 tarihinden sonra yapılacak olan bildirimlere ilişkin haksız işgal bedeli faturası kesileceğinin bildirildiğini, davalı şirket tarafından ihtarnameye ilişkin verilen cevapta, 02.08.2001 tarihli sözleşme ile ortadan kalkan 01.08.2000 tarihli sözleşmeye atıfta bulunmasının, hukuken kabul edilebilir nitelikte olmadığını, taraflar arasında imzalanmış 01.08.2000 tarihli sözleşmenin, aynı konuda imza edilen 02.08.2001 tarihli sözleşmenin imzası ile birlikte, yürürlükten kalkmış olduğunu, aksinin iddia edilmesi, hukuken mümkün ve muteber olmadığını, dağıtım payları öğrenildikten ve eksik ödeme miktarları bildirildikten sonra, sözleşmeye uygun şekilde %15,16 oran uygulanarak gönderilen Kasım -Aralık 2008, Ocak- Şubat 2009 tarihlerine ilişkin faturaların davalı şirketçe iade edildiğini, 05.03.2009 Tarihli eksik ödeme ve eksik ödenen miktara ilişkin düzenlenen vade farkı faturalarının da iade edildiğini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranarak davacı şirketin zararına hareket etmesinin, basiretli tacir sıfatıyla bağdaşmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen “basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü” ve Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen “ iyi niyet kuralı” nı ihlal ettiğini beyanla; davalı tarafından 01.01.2006 ile 30.10.2008 tarihleri arasında taraflar arasında akdedilmiş olan 02.08.2001 tarihli sözleşme kapsamında davacı şirkete ödemekle mükellef olduğu bedelden eksik ödediği bedel ile bu bedellere yönelik vade farkı olmak üzere toplam KDV dahil 312.273,26 TL. (vade farkı faturaları hariç olmak üzere), her bir faturaya istinaden işleyecek ticari faiz ile birlikte, davalıdan şimdilik 50.000,- TL. nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01.08.2000 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşmenin konusu 1. maddesinin, “…’ın sadece kara nakil vasıtalarında yakıt olarak kullanılan Otogaz’ı (Likit Petrol Gazı) Bölünmez ile birlikte müştereken belirlenen Bölünmez akaryakıt bayilerindeki otogaz istasyonlarına satışı, bayilerinde kendi nam ve hesaplarına “… Otogaz” markası altında, araç depolarına doldurmak suretiyle satışıdır.” şeklinde düzenlendiğini, davacı şirketin bu sözleşmeyi yok sayıp, taraflar arasında 02.08.2001 tarihli sözleşme imzalandığını ve bu sözleşmenin imzalanmasıyla da aynı konuda imzalanmış diğer sözleşmelerin yürürlükten kalktığını iddia ettiğini, taraflar arasında 02.08.2001 tarihli “Fiyat Protokolü” imzalandığını, bu protokol ile 01.08.2000 sözleşmenin “Anlaşmanın bedeli ve fiyat teşekkülü” başlıklı 11. maddesinin değiştirildiğini, ek protokol’ün 01.08.2000 tarihli ana sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğunun taraflarca kabul edildiğini, davacı şirketin belirttiği bayilik sözleşmelerinde de bu metnin yer aldığını, davacı şirket ile zaman içinde değişen şartlara uygun olarak 01.11.2002 tarihinde yeni bir ek protokol imzalandığını, protokolün birinci paragrafına göre, taraflar arasında imzalanan 01.08.2000 tarihli sözleşmenin bazı maddelerinin değiştirilmesi maksadıyla ek protokol hazırlandığının açıkça belirtildiğini, davacı şirketin iddia etmiş olduğu 02.08.2001 tarihli sözleşme yürürlüğe girmesi halinde, daha sonra yapılan protokolle 01.08.2000 tarihli sözleşmenin esas alınmayacağını, 02.08.2001 tarihli sözleşmenin yürürlükte olmadığını veya yürürlüğe girmediğini, bu nedenle feshinin mümkün olmadığını, davacı şirketin …Noterliği’nin 31.12.2008 tarihli … sayılı fesih ihbarının 02.08.2001 tarihli sözleşmeyle ilgili olduğunu, 01.08.2000 tarihli sözleşmeye yönelik bir fesih bulunmadığı nedeniyle sözleşmenin tüm hükümleri ile devam ettiğini, taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıklarda 01.08.2000 tarihli sözleşmenin ve ekli protokollerin esas alınması gerektiğini, ayrıca davacıya kar payı ödenmesi hakkında gerek sözleşmede gerekse protokollerde bir hüküm bulunmadığını, davacı şirketin yoğun talepleri sonucunda sözleşmede yer almamış olmasına rağmen, davacı şirkete fatura mukabili bazı ödemelerde bulunulduğunu, davacı şirketin de hiçbir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin, fatura ettiği ödemeleri davalı şirketten aldığını, davacı şirketin aldığı paranın daha fazlasını alma gayreti içine girip, daha sonra düzenlemiş olduğu faturalarda kendine göre hesaplamalar yaparak fahiş miktarlar talep ettiğini, bu hesabı Aygaz ve İpragaz gibi sektörde en büyük pazar payına sahip firmaların dağıtım paylarını esas aldığını, sözleşmenin bu şirketlerle yapılmadığını, bu şirketlere ait değerlerin esas alınmasının ve davalı şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından gönderilen faturaların iade edildiğini, ayrıca davacı şirketin fatura ve bedelinin tahsili işleminden sonra bu tür taleplerde bulunulmasının hak düşümü veya zaman aşımı nedeniyle yasal dayanaktan yoksun hale geldiğini, davacı şirketin, asli edimi olmak üzere, gereken özeni göstermeyerek davalı … zarara uğrattığını, 01.08.2000 tarihli sözleşmeye göre, davacı şirket tarafından, kendi akaryakıt bayilerini davalı şirkete yönlendirmesi gerektiğini, ancak bu yükümlülüğe uymadığını, davacı şirketin Türkiye genelinde 420 civarında akaryakıt istasyonunu da bayilik ilişkisinin bulunduğunu ikrar ettiğini, ancak davalı şirketin adına bayilerinin ise bu miktarın %5’ine tekabül ettiğini, davacı şirketin bu konuda çaba göstermeyerek, davalı şirketin bayiliklerini arttırmadığını, davacı şirketin haksız ve geçersiz fesih iddiasıyla ticari ilişkiyi sona erdirdiğini, bununla da kalmayarak, davalı … akaryakıt bayilerindeki oto gaz bayiliklerinde işgalci gösterip, aleyhine müdahalenin meni davaları açtığını ve açmaya devam ettiğini, sözleşmenin 19. maddesi gereği ihtilaf halinde davalının kanuni defter, kayıt, belge ve evraklarının kesin delil teşkil edeceğinin taraflarca kabul edildiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3-Mahkememize bozma öncesinde yapılan değerlendirmede, dosya içeriğine ve tarafların ileri sürdüğü iddialar ve delillere uygun içerikte olduğu tespit edilen bilirkişi raporu içeriğine itibar edilmesi uygun görülmüş ve ayrıca, davacı ile davalı arasında, dosyaya sunulan sözleşmeler uyarınca sözleşmeden doğan sorumluluğun tartışılması gerektiği ve davalının yürürlükte olan ve imzaları inkar edilmeyen sözleşmelerden dolayı sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Bu sözleşmelere göre, davacı şirketin bayisi olan … markalı akaryakıt istasyonlarında … markalı otogaz satışı yapılacak ve davacı şirkete de satışlar üzerinden belli miktar komisyon ödenecektir. Davacı, davalının, sözleşmeye aykırı davrandığını ve ödemekle yükümlü olduğu kar payı bedellerini eksik ödediğini ve ihtara rağmen ödeme yapmadığını iddia etmektedir. Sözleşmelerde yer alan karşılıklı taahhütler, tacir olan tarafları bağlamaktadır. Davalı şirket, sözleşme ile davacıya ödemeyi öngördüğü edimleri yerine getirmek durumundadır. Yapılan satış miktarlarına göre sözleşmede öngörülen ödeme taahhütleri, davalı bakımından artık para borcu haline gelmiş olup ancak tediye ile sona erdirilebilir. Bu halde, davacı vekilinin 4.5.2011 tarihli ıslah dilekçesinde dava dönemine dair taleplerini fazlaya dair taleplerini saklı tutarak 302.276,90 TL’ye hasrettiği, açıkça belirtilmemişsede toplam bu tutar üzerinden faiz yürütülmesi talebini içerdiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda, eksik komisyon ödemesi olarak 2006, 2007 ve 2008 yılları için 149.614,66 TL ve 2009 yılı içinde feshe kadarki aylar için 43.356,21 TL toplamı 192.970,87 TL olduğu; vade farkının ise 2006, 2007 ve 2008 yılları için 60.970,68 TL ve 2009 yılı içinde feshe kadarki aylar için 2.250,74 TL toplamı 63.221,42 TL olduğu; KDV için de 2006, 2007 ve 2008 yılları için 37.905,36 TL ve 2009 yılı içinde feshe kadarki aylar için 8.209,25 TL toplamı 46.114,61 TL olduğu tespit ve mahkememizce de kabul edilmiştir. Davacının belirtilen üç kalemden dolayı toplam alacağının 239.085,48 TL’ye 63.221,42 TL KDV ilavesi ile 302.306,90 TLye ulaştığı anlaşılmış, vade farkı ve KDV alacağından kaynaklanan tutara faiz uygulanması yerinde görülmediğinden eksik ödeme tutarı olan 192.970,87 TL’lik kısma dava tarihinden itibaren faiz uygulanması sureti ile alacağın tahsilinin gerektiği görülmüş, netice olarak davacı vekilinin, dosyaya sunulan deliller, sözleşmeler ve mali kayıtlar çerçevesinde alacağı ispatladığı dikkate alınarak, içeriğine itibar edilen bilirkişi raporunda da yer verilen tespitlere iştirak edilerek davanın açıklanan sebeplerle kısmen kabulüne ilişkin verilen 2011/87 E 2011/75 K. Sayılı 13/12/2011 tarihli kararımız davalı vekili tarafından 13/04/2012 tarihinde temyiz edilmiştir.
4-Temyiz üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/9694 E-2013/6648 K. Sayılı 15/04/2013 tarihli ilamı ile ( Taraflar arasında 02.08.2001 tarihli davacı … AŞ.’nin akaryakıt bayilerine Otogaz satışı sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 11. maddesi hükmü gereğince davalının davacıya %15,16 kar payı ödeneceğinin kararlaştırıldığı daha sonra taraflar arasında 02.08.2001 tarihli fiyat protokolü 01.11.2002 tarihli ek protokol düzenlendiği bu protokolde yukarıda belirlenen kar payı oranı üzerinde değişiklik yapılmadığı Otogaz satış sözleşmesinin imzalandığı 02.08.2011 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 30.12.2008 tarihine kadar devam ettiği, bu ticari sürecin içerisinde davalının aylık sabit 30 USD kar payını davacıya ödediği, davacının ödenen bu bedele karşı Hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin aldığı keza fazlaya ilişkin haklarını dahi saklı tutmadığı, bu şekilde yaklaşık 8 yıl süren ticari ilişkiden dolayı %15,16 kar payı alacağı olduğundan bahisle kar payı olduğundan bahisle kar payı alacağı alacağından iş bu davanın açıldığı dosya içeriği ile sabittir. Taraflar tacir olup ilişki ticaridir. TTK 20/2 maddesi “her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır.” hükmünü içermektedir. Davacı yan bu ticari ilişkide uzun süre kendisine ödenen kar payını alarak, sessiz kalıp herhangi bir ihtirazi kayıtta bulunmayıp, keşide edeceği bir ihtarla durumu davalı yana bildirmemiş olduğundan anılan madde gereğince basiretli bir tacir gibi davrandığı kabul edilemez. Öte yandan ticari ilişki uzunca bir süre 30 USD ödenmek suretiyle itirazsız devam etmesi 02.08.2001 tarihli sözleşmenin 11. maddesindeki %15,16 oranındaki kar payı ödenmesine dair hükmün tadil edildiğini gösterir. Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan bu yönler gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken olaya uygun düşmeyen bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 27.06.2003 Tarih, 2001/1 E, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca vade farkı istenebilmesinin, taraflar arasında mevcut yazılı sözleşme bulunması veya yanlar arasında vade farkı ödeneceğine dair ticari teamülün (mevcut uygulamanın) olması koşullarına bağlıdır. Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşme, protokol ve ek protokolde vade farkı uygulamasına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi bu yönde de bir teamül de bulunmamaktadır. Açıklanan bu yönlere aykırı düşecek şekilde belirlenen faiz oranının vade farkını içereceği görüşüyle düzenlenen bilirkişi kurulu raporunun hükme esas alınması doğru değildir…) gerekçeleri ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
5-Mahkememizce bozma ilamına uyularak dosya Mahkememiz esasının… Esas sırasına kayıt edilmiş ve bozma sonrası yargılama yapılmış ve … Karar numarası ile 08/04/2014 tarihli kararı ile ” toplanan taraf delilleri kapsamı nazara alınarak önceki bilirkişi kurulundan ek rapor alınmış ve bilirkişilerin düzenlemiş oldukları rapor mahkememizce denetlenmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede ise; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin Bozma ilamı dikkate alınarak, Davacı yanın bu ticari ilişkide uzun süre kendisine ödenen kar payını alarak sessiz kaldığı, herhangi bir ihtirazi kayıtta bulunmayıp keşide edeceği ihtarla durumu davalı yana bildirmemiş olduğundan, anılan madde gereğince basiretli bir tacir gibi davrandığının kabul edilemeyeceği, öte yandan ticari ilişkinin uzunca bir süre 30 USD ödenmek suretiyle itirazsız devam etmesinin 02.08.2001 tarihli sözleşmenin 11. maddesindeki % 15,16 oranındaki kar payı ödenmesine dair hükmün tadil edildiği, davacının davalıdan 02.08.2001 tarihli sözleşmenin 11. maddesi kapsamında bir alacağı bulunmadığı, dolayısıyla da vade farkı alacağının da söz konusu olamayacağı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddi yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
6-Mahkememiz Kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/14431 Esas, 2014/16701 Karar sayılı 20/11/2014 tarihli ilamı ile ” (1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. (2) Mahkemece uyulan bozma ilamının birinci bendinde işaret edildiği gibi taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen kar payı oranı yanlar arasındaki uygulamalar ile değiştirilmiş, bir başka deyişle tadil edilmiştir. Bu nedenle, davacı tarafından bu hususta ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ödemeler kabul edildiğinden kar payı oranı için fark istenmesi mümkün değildir. Bozma ilamının ikinci bendinde de vade farkı istenilmesinin de mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ancak, yerel mahkemece davanın tamamen reddine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde hiç ödenmediği belirtilen aylara ilişkin 4 adet faturadan dolayı, Yargıtay bozma ilamında belirtilen ilkeler doğrultusunda davacının bir alacağı olup olmadığının araştırılarak, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi de yaptırılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ” gerekçelerle bozulmuş, bozmaya karşı davalı vekilinin karar düzetltme istemi üzerine Mahkememiz kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/6199 Esas, 2015/9146 Karar sayılı, 22/06/2015 tarihli karar düzeltme ilamı ile ” Hükmüne uyulan Dairemizin 15.04.2013 gün 2012/9694 E. 2013/6648 K. sayılı önceki bozma kararında ”… otogaz satış sözleşmesinin imzalandığı 02.08.2001 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 30.12.2008 tarihine kadar devam ettiği, bu ticari sürecin içerisinde davalının aylık sabit 30 USD kar payını davacıya ödediği…” belirtilmiştir. Bu durumda, 2008 yılı sonuna kadar kâr payı ödemesinin yapıldığı konusunda bir taraf lehine diğer taraf aleyhine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Dairemizin 20.11.2014 gün 2014/14431 E. 2014/16701 K. sayılı son bozma kararında ise ”… yerel mahkemece davanın tamamen reddine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde hiç ödenmediği belirtilen aylara ilişkin 4 adet faturadan dolayı Yargıtay bozma ilamında belirtilen ilkeler doğrultusunda davacının bir alacağı olup olmadığının araştırılması gereğine” değinilmiştir. Burada bahsi geçen 4 faturanın ikisi 2008 yılı Kasım-Aralık aylarına ilişkin eksik prim ödemesine (kâr payı) ilişkin olup yukarıda bahsi geçen ve mahkemece uyulan Dairemizin 15.04.2013 tarihli bozma kararında 2008 yılı sonuna kadar kar payı ödemesinin yapıldığı kabul edilmekle bu yönden usulü kazanılmış hak doğduğundan son bozma kararında sadece 2009 yılı Ocak ve Şubat aylarına yönelik araştırma ve inceleme yapılması gerektiğinden bahisle hükmün bozulması gerekirken ilamda yazılı nedenlerle bozulduğu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile hükmün belirtilen değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ” gerekçelerle bozulmuştur.
7-Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
8-Mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, sektör konusunda uzman bilirkişi 18/07/2016 tarihli raporunda; Bozma İlamı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda ; 2008 yılı Kasım – Aralık ayına ait iki fatura da dahil olmak üzere sözleşme dönemi içerisinde taraflar arasında aylık sabit 30 USD’nin uygulandığının kabulü ile sözleşme dönemi İle ilgili bir alacak talebinde bulunulmayacağı, 2009 yılı Ocak – Şubat ayına ait iki faturanın ise sözleşmenin sona ermesinden sonra düzenlenmesi nedeniyle haksız işgal olarak değerlendirilebileceği yalnız sözleşe dışında bu konuda bir bedelin tarafımca hesaplanamayacağı, Fakat son takdir Mahkemeye ait olmakla birlikte sözleşme döneminde uygulanan ve Yargıtay’ın da gerekçesinde taraflar arasında geçerli olarak kabul etmiş olduğu aylık sabit 30 USD’nin haksız işgal bedeli olarak emsalen baz alınabileceği, böyle bir durumda ilgili iki ay için sabit aylık 30 USD’nin baz alınarak haksız işgal bedelinin mali inceleme ile tespiti gerektiği ve bu hesaplamanın ancak mali müşavir bilirkişi tarafından yerine getirilebileceği, sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
9-Bozma ilamı doğrultusunda hesaplama yapılmak üzere dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, mali müşavir bilirkişi raporunda; Sektör Bilirkişisi görüşü doğrultusunda 2009 yı1ı Ocak ve Şubat ayına ait haksız işgal bedeli yönünden yapılan hesaplamada; Ocak/2009 ayı için haksız işgal bedeli KDV harç 5.566,32 TL, KDV ile birlikte (5 566,32 x1 18=) 6.568,25 TL, Şubat/2009 ayı için haksız işgal bedeli KDV hariç 4.809,68 TL, KDV ile birlikte (4.809 68×1,18=) 5.675,42 TL olarak hesaplandığı sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
10-Davacı vekilinin davaya dayanak 2 adet faturanın bozma ilamı doğrultusunda değerlendirilmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişi raporunda; Davacı tarafça Kasrm/2008 faturası için talep edilebilecek bedelin (9.141,53 TL+ 1.655,48 TL KDV =) 10.797,01 TL, Aralık/2006 faturası için talep edilebilecek bedelin (13.445,97 TL+2.420,27 TL KDV=) 15.866,24 TL olduğu, ancak, davacının Aralık/2008 için faturadaki talebi 15 360,25 TL olduğundan, Kasım ve Aralık 2008 ayları için talep edebileceği toplam tutarın KDV dahil (10.797,01+15.360,25=) 26,157,26 TL olarak değerlendirilmesi gerektiği sonuç ve kanaatinin bildirilmiştir.
11-Mahkememizce 29.03.2018 tarihli ara karar ile 2009 Ocak ve Şubat aylarına ilişkin inceleme yapılması için dosya tekrar bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişi raporunda; Yargıtay bozmasına konu 2009 Ocak, Şubat ayına ait davacı faturalan üzerinde yapılan incelemelerde, davalı … A.Ş. tarafından 01-31 /Ocak/2009 ve 01-28 /Ocak/2009 tarihlerine ait Prim Listelerindeki toplam satış miktarlarına ortalama toplam dağıtım payı ve %15.16 oranının uygulanması suretiyle yapılan hesaplamada; davacının 0cak/2009 ayı için alacağının 12.299,67 +2.214,00 TL KDV= 14.513,67 TL olarak hesaplandığı, Ancak, davacı taraf Ocak/2009 ayı alacağı için düzenlediği 30/01/2009 tarihli, D-877963 No.lu faturada alacağını 11.833,66 TL+2.130,06 TL%18 KDV olmak üzere toplam 13.963,72 TL olarak talep ettiği, Davacının Şubat/2009 ayı için alacağının 8.649,04 +%18 KDV = 8.649,04 +1.556,82 TL KDV= 10.205,86 TL olarak hesaplanması gerektiği sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
12-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay 19. HD’nin 2015/6199 Esas ve 2015/9146 Karar sayılı bozma kararında 2008 yılı sonuna kadar kâr payı ödemesinin yapıldığı kabul edildiğinden bu konuda usulü kazanılmış hak söz konusudur. 2009 yılı Ocak, Şubat aylarına ilişkin araştırma yapılması gerektiğine hükmetmiştir. Mahkememizce Bozmadan sonra bilirkişiden ek rapor alınmışsada, bilirkişiler 2009 Ocak/Şubat aylarına ilişkin davacının “haksız işgal” adı altında alacağı olduğuna ilişkin rapor düzenlemişse de faturalar değerlendirildiğinde, işgale yönelik değil, LPG prim geliri adı altındadır. Davacının haksız işgal alacağı talebide olmadığından davalının LPG pirim geliri adı altında alacak kalemide söz konusu olmadığından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 4.421,35 TL’den düşümü ile kalan 4.385,45 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince hesap ve taktir olunan 24.086,61 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davalı tarafça yapılan tebligat ve harç giderleri toplam 160,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İlk karar kapsamında eksik olan 13.535,68 TL karar ve ilam harcının davalı şirketten tahsili bakımından ilgili vergi Dairesine harç tahsil müzekkeresinin yazıldığı ve müzekkere kapsamında davalı şirket tarafından bahse konu harç tutarının vergi dairesine yatırıldığı anlaşılmakla, mahkememizce verilen ilk karar Yargıtayca bozulmuş olduğundan ve bu aşamada davanın reddine karar verildiğinden iş bu harcın talep halinde davalıya iadesine,
6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır