Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/660 E. 2018/18 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/660 Esas
KARAR NO : 2018/18
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/11/2011
KARAR TARİHİ : 18/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yatırım yapıp ortak olduğu, ticari ortaklığın temel amacının, “Dükkan” markasının, gerek franchise yöntemiyle, gerek yatırım yoluyla Türkiye içinde ve dışında büyümesi, “Dükkanım belirli bir büyüklüğe geldikten sonra, “Dükkan” şirketlerinde sahip olunan hisselerin bir kısmının veya tamamının finansal ve stratejik yatırımcılara satılması suretiyle kazanç sağlanması olduğunu, Dükkan şirketlerinde yönetim kurulu üyelerinin davalının kardeşi …, eşi … olduğunu, Sözleşmenin 4(b) maddesinde Yönetim Kurulu’nun üyelerden herhangi birinin yazılı veya elektronik posta ile çağrısı üzerine gönderim tarihinden itibaren 3 işgünü içinde toplanacağı ve ilaveten Yönetim Kurulu’nda B grubu hissedarları temsilen atanmış bir Yönetim Kurulu üyesi olmaması halinde, Yönetim Kurulu toplantılarının davacıya bildirileceği ve bu durumda da davacının Yönetim Kurulu toplantılarına gözlemci olarak katılacağı hususlarında tarafların anlaştıklarını, Sözleşmenin 4(b) maddesine göre, ” Şirketlerin borçlanmalarına ilişkin (kredi ve finans kurumlarından elde edilecek sair borçlanmalar dahil) işlemler; söz konusu borçlanmanın miktarının bir önceki mali yılın cirosunun %25’ini aşması veya borcun vadesinin 1 (bir) seneyi geçmesi halinde, Yönetim Kurulu’nun önceden alacağı karara bağlıdır; Dükkân yapısı içerisinde yeni şirketler oluşturulması, mevcut şirketlerin başka şirketlerde hisse satın almaları veya bunların mevcut iştiraklerinden hisse satmaları Yönetim Kurulu’nun önceden alacağı karara bağlıdır; Şirketlerin herhangi bir kişi yararına kefalet vermesi, bu kişilerin edimlerini taahhüt etmesi Yönetim Kurulu’nun önceden alacağı karara bağlıdır. Şirketlerden bir veya birkaçı ile Şirketlerin ortaklarından bir veya birkaçı arasındaki her türlü hukuki ve ticari işlem ilgili şirket yönetim kurulunun önceden alacağı karara bağlı olup, keyfiyetin ayrıca taraflara yazı ile tebliğ edilmesi gerekirşeklindeki işlemlerde Yönetim Kurulu kararı ile onay alınması gerektiğini, Sözleşmenin 5 (b) maddesinde, yukarıda belirtilen Yönetim Kurulu kararlarına karşı, B grubu hissedar sıfatı olan davacının, uygun bulmama hakkına yer verdiğini ve söz konusu hükümlere aykırılık halinde, davacının davalıya yazılı ihbar göndermek suretiyle hisselerini, Ortaklık Sözleşmesi md. 6 (b)’de belirtilen satış bedeli karşılığında davalıya satma hakkını (zaruri alışı) düzenlediğini, ortaklık Sözleşmesi’ndeki amacın açıkça Dükkan şirketlerinin Türkiye içinde ve dışında büyümesi ve buradan daha fazla ticari kazanç edilmesi olduğu ifade edilmişse de, Dükkan şirketlerinin davalı tarafından yapılan yanlış işlemlerle ve kendisi de toplantılara çağrılmayarak borç batağının içine sokulduğunu ve davalının, bu yönden de Ortaklık Sözleşmesi’ni ihlal ederek, davacının ciddi zarara, kar kaybına uğramasına sebebiyet verdiğini, Bunun üzerine, davacının … Noterliği’nin 23.09.2011 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hisseleri Ortaklık Sözleşme’sinin xxx maddesi uyarınca zaruri satmak hakkını kullanmak istediğini ve satış bedelini talep etme beyanını, tarih ve mekan bildirerek ilettiğini, ancak, davalının belirtilen tarihte ilgili mekana gelmediğini, Davalının… Noterliği’nin 07.10.2011 tarih ve …yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile, neden zaruri satış hakkının kullanıldığını anlamadıklarını belirttiğini ve sözleşmenin madde 7’de düzenlenen ihtiyari satışa hazır olduğunu beyan ettiğini, Davacının ihtiyari satış hakkını kullanma iradesini ortaya koymadığını, zira, sözleşmenin 6 maddesi son bölüm uyarınca, ihtiyari satış halinde hisse satış bedelinin, Dükkan şirketlerindeki hisselerin değerlemesine gidilerek, değerleme sonucu ortaya çıkan bedel olacağını, davalının ciddi finansal sıkıntıya soktuğu, teknik iflas aşamasına getirdiği Dükkan şirketlerinin hisse değerlemesi ile hiçbir değer ortaya çıkmayacağı düşüncesi ve bilinci ile ihtiyari satışa hazır olduğunu beyan etmesi ile kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu iddia ederek; Ortaklık Sözleşmesi kapsamında zaruri alış hükümleri uyarınca hisse devrinin ifa edilmesini, hisse devrinin ifa edilmesi ile eş zamanlı olarak Ortaklık Sözleşmesi madde 6 (b) uyarınca 500.000 USD’nin davalının hesabına transfer edildiği 09.09.2009 tarihinden tahsil tarihine kadar senelik işleyecek %6 sözleşmesel faizinin hesaplanarak davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2-Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalılar vekilince verilen cevapta müvekkilleri ile davacı … arasında yapılmış olan hisse devri sözleşmesi kapsamında davalıya ait … Şti., …A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. şirketlerine ait her bir şirketin %5’ine tekabül eden B Grubu hisselerin davacıya devredildiğini, 2. davalı ile ise arada herhangi bir yazılı ortaklık sözleşmesinin bulunmadığını, aynı devir işleminin 2. davalı için de yapılmış olup şirketlerin %5 hisselerinin iki davacıya ortak olarak devredildiğini, Davacı … ‘nun 23.09.2011 tarihinde …Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiğini, söz konusu ihtarnamede ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesindeki zaruri alış satış hakkını kullandığını belirterek hisse devrinin ifa edilmesini ve 500.000,- USD’nin ihtarname tarihi itibariyle hesapladıkları 562.083,- USD bedelli bir çekin kendilerine verilmesini talep ettiğini, davalının 07.10.2011 tarihinde göndermiş olduğu … Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesinde düzenlenen zaruri satış hakkını hangi gerekçeye dayanarak kullanmak istediğinin anlaşılamamış olduğunun bildirildiğini, aynı ihtarname ile davalının zaruri satış hakkını kullanması için bir gerekçesi bulunmadığından Ortaklık Sözleşmesinin 7. Maddesinde düzenlenmiş olan ihtiyari satış hakkını kullandığını tahmin ettiğinin bildirildiğini, ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesinin son fıkrası uyarınca hisse devir bedelinin hesaplanması için gereken girişimlerde bulunulmasını davacıya ihtar ettiğini, ihtarnameye rağmen davacılar tarafından hisse devir bedelinin ortaklık sözleşmesi uyarınca belirlenmesi için hiçbir girişimde bulunulmadığını, yine davacı … ‘nun ihtarnamesinde belirtmiş olduğu 500.000,00 USD’nin yasal dayanağının da anlaşılamamış olup, bu durumun da ilgili ihtarnamede davacıya bildirildiğini, davacıların açtıkları davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesine dayanarak zaruri satış hakkını kullanmak istemelerinin geçerli bir sebebinin bulunmadığını, davacılar tarafından bu zaruri alış hakkına neden olan olayın açıklanmadığını, esasen böyle bir olayın da bulunmadığını, ortaklık sözleşmesinin 4. Maddesinin b fıkrasında şirketlerin yönetim kurulu toplantılarının hangi esaslara göre yapılacağının düzenlendiğini, bu noktada …’nun Ortaklık Sözleşmesi’nin 5.b maddesine göre kararlan uygun bulmama hakkı bulunmakla birlikte ortaklık sözleşmesinin 7.a maddesine göre makul geçerli bir hukuki nedeninin bulunmadığını, bu noktada davacı …’nun ihtiyari satış hakkının dahi bulunmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte, ihtiyari satış hakkı olduğu varsayılsa bile bu şekildeki satış hakkındaki hesaplamanın …’nun iddia ettiği şekilde değil, ortaklık sözleşmesini 6. maddesinin son fıkrası uyarınca yapılması gerektiğini, davacıların şirketlerin yönetim kurullarına davet edildiklerini ve bu toplantılarda kendilerini avukatlarıyla temsil ettiklerini, ilgili yönetim kurulu toplantıları tutanakları, hazirun cetveli ve 2010-2011 yılları Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu dilekçe ekinde yer aldığını ileri sürerek; davacıların ilgili ortaklık sözleşmesinin 6. maddesine dayanarak zaruri alış haklarını kullanmaları için geçerli hukuki bir neden bulunmadığından; davalıdan talep edilen 500.000,-USD’nin ve ferilerinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığından, davacıların ihtiyari satış hakkını kullanmalarını kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edecekleri bedelin ancak ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesinin son fıkrasına göre belirlenecek bedel olacağından davanın reddinde, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesi konusunda karar verilmesini talep etmiştir.
3-Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, şirket sicil dosyası İstanbul Ticaret Sicil Memurluğundan celbedilmiş, ortaklık sözleşmesi, ihtarnamelerin, 2010-2011 yılları yönetim kurulu faaliyet raporu, ortaklık ön sözleşmesi, 02/05/2012 ve 07/08/2012 tarihli genel kurul kararlarının örnekleri sunulmuş ve İddia ve savunmalar ile toplanan tüm delillerin değerlendirilerek yanı sıra ihtilafa ait dönemi kapsar dava dışı şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacı tarafından davalı şirkete yapılan ödemeler ve hangi pay tipinden ne kadarlık hisse sahibi olduğu, şirket hissedarlık yapısı ve hissedarlık yapısındaki değişimler ile davacı tarafından davalı şirkete varsa yapılan ödemelerin tarihleri ve kuru, davalı şirketin finansal durumu, sözleşme çerçevesinde zorunlu satış hakkı ve ihtiyari satış hakkının irdelenmesi ile hangisinin hangi şartlarda kullanılabileceği, davacı tarafından isteğe bağlı olarak birisinin seçilip seçilmeyeceği, bazı durumlarda bu satış haklarından birisinin tercih edilme mecburiyetinin olup olmadığı, davacının zorunlu satış hakları kullanma usulü ve sebepleri ile davacının ileri sürdüğü sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediği, ispat edilip edilmediği, davacının sözleşmeye göre hangi tutarlar için hangi faiz oranı üzerinden talep hakkı olduğuna ilişkin akitte yer alan hükümler ile bu hükümlerle davacı tarafından varsa yapılan ödemelerin mukayesesi, davacının varsa almış olduğu kar payı ödemeleri ve tarih/ miktarları tartışılarak rapor tanzimi için bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Uzman bilirkişi kurulu raporunda, ” Davacı taraf …AŞ ve … Şti tarafından … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılan 2011/917 e sayılı iflas erteleme davasına sunulan raporu dayanak göstererek şirketlerin borç batağına düştüğünü beyan etmişse de, bu durum başlı başına şirketin kötü yönetildiği anlamına gelmemektedir. Kaldı ki, somut bir karar örneği gösterilmeden salt şirketin soyut bir biçimde kötü yönetildiği gerekçesinin Sözleşmenin 5. Maddesinde düzenlenen zaruri satış hakkının kullanımına zemin oluşturması mümkün gözükmemektedir, Davacının sözleşmenin 4. Maddesini ihlal eder nitelikte kararlara herhangi bir örnek göstermediği görülmektedir. Bu nedenle şirket yönetim kurulu karar defterinin incelenmesi gerekmektedir. Ancak inceleme günü herhangi bir belge ibraz edilmediğinden bu konuda bir inceleme yapılamamıştır. Ancak davacı taraf şirket yönetiminde bulunmadığından davalı yönetim kurulu başkanının aksine, ilgili kayıtlar kapsamında ispat yükümlülüğünün bulunduğunu savunmak oldukça güçtür, Değerlendirilmesi gerekli bir diğer husus, davacıların yönetim kurulu toplantısı konusunda bilgilendirilmemiş olmalarıdır. Sözleşmenin zaruri satış hakkını düzenleyen 5. Maddesi ile atıf yaptığı 4. Maddesinin dar yorumu halinde, 5. Maddenin sadece 4. Maddede belirlenen konularda alınan yönetim kurulu kararlarının benimsenmemesi halinde zaruri satış hakkının doğacağının düzenlendiği, bu kapsamda davacının yönetim kurulu toplantılarına çağırılmamış olmasının zaruri satış hakkının doğumu ve kullanımı için yeterli olmadığı sonucuna varılabilir. Ancak hükmün amaçsal ve geniş yorumuna göre, yönetim kurulu üyesi olmayan B grubu hissedarın zaruri satış hakkını kullanabilmesi için öncelikle yönetim kurulunun hangi konuda ne karar aldığının bilmesi gerektiği, aradaki sözleşme gereği kendisine böyle bir bildirim yapılmadan ya da alınan kararlar kendisine bildirilmeden bu hakkını kullanmasının da mümkün olamayacağı düşünülebilir. Nitekim davalı tarafça dosyaya sunulan iki adet yönetim kurulu kararından … AŞ’nin 2012 yılında en az 27 yönetim kurulu toplantısı yaptığı anlaşılmaktadır. Bu koşullar altında davacının 5. Madde kapsamında kullanabileceği zaruri satış hakkını ortadan kaldıracak mahiyette, yönetim kurulu toplantılarından ve alınan kararlardan haberdar edilememesi fiili karşısında zaruri satış hakkının doğduğu sonucuna varılabilecektir. 4. Dava dışı şirketlere ait ticari defterler ibraz edilmediğinden davacı tarafından yapılan bir ödemenin olup olmadığı, davacılara kar payı ödemesi yapılıp yapılmadığı hususlarında herhangi bir tespit yapılamamıştır. 5. Ticaret Sicili Gazetelerine göre; davacıların … Şti. unvanlı şirkette hissesi bulunmamaktadır….A.Ş.’de dava tarihinden önce her iki davacının 1.250’şer adet pay karşılığı 1.250,- TL’lık hissesi bulunmakta olup, dava tarihinden sonra yapılan sermaye artırımı ile birlikte davacıların sahip oldukları sermaye tutarı 1.250’şer adet pay karşılığı 12.500,- TL’na çıkmıştır…. A.Ş. ve … A.Ş.’de ise her iki davacının 1.250’şer adet pay karşılığı 1.250,- TL tutarında hissesi bulunmaktadır. 6. Açılan iflas ertelemesi davası nedeniyle sunulmuş olan bilirkişi raporundan; 30.09.2011 Tarihindeki …Ltd. özvarlığının (-) 3.121.283,71 TL,… A.Ş. özvarlığının (-) 1.245.940,80 TL, her iki şirketin borca batık olduğu tespit edilmiştir. Dosyada, diğer şirketlerin finansal durumunu tespit edebilecek belge ve bilgi bulunmamaktadır. 7. 09.09.2009 Tarihinde ödeme yapıldığı ileri sürülerek, sözleşmede yazılı yıllık %6 oranına göre faiz talep edilmektedir. Ödeme tarihinin baz alınması halinde 500.000,- USD’nin dava tarihindeki faiz tutarı 65.666,67 USD olacaktır.” şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
4-Mahkememizce yapılan değerlendirmede; taraflar arasında, davacıların, şirket ana sözleşmesine göre üzerine aldığı B grubu hisse senedi payı bakımından sermaye koyma borcunu yerine getirdiği ve bu bakımdan taraflar arasında bir ihtilaf olmadığı anlaşılmıştır.
5-Taraflar arasındaki ihtilaf; davacıların, şirket ana sözleşmesinde düzenlenen zaruri satış hakkını kullanıp kullanamayacağını, kullanabilecek ise değerinin tespit edilerek belirlenen miktarda alacaklı olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Davacılar, davalıya yönelik zaruri satış hakkını kullanarak koyduğu sermayeyi faizi ile geri alarak ortaklıktan ayrılmak istemekte, davalı taraf ise zaruri satış hakkını talep etmenin yersiz olduğunu ve davacıların ancak ihtiyari satış hakkını kullanabileceğini ve buna göre de finansal olarak zayıf duruma geçen şirketin güncel rayiç değerine göre belirlenecek değeri üzerinden davacıların B grubu hisse senedi oranına isabet eden miktarda alacağı olabileceğini ileri sürerek davacıların talebini kabul etmemektedir. Davacı, dava dilekçesinde, zaruri satış hakkına dayanarak talepte bulunduğu ve ihtiyari satış hakkına dair terditli veya seçenekli bir talepte bulunmadığı için, esasa dair inceleme, davacıların zaruri satış hakkını kullanmak istemesinin haklı görülüp görülemeyeceği noktasında düğümlenmekte ve mahkememizce verilecek karar belirtilen bu hususa yönelik olmak durumundadır.
6-Mahkememizin (Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin) … Esas ve … Karar numarası ile ” …. Davacı tarafından ileri sürülen ve ana sözleşmede mevcut olan zaruri satış hakkına dair 5. Madde B grubu hissedarlardan birinin yönetim kurulu üyesi olmaması halinde sözleşmenin 4. Maddesinde belirtilen hususlarda yönetim kurulunca alınan bir kararı uygun bulmayan B grubu hissedarların zaruri satış hakkını kullanabileceğine dair olup, davacıların bu talepleri bu dosyadaki somut özellikler dikkate alınarak hakkın kötüye kullanılması sebebiyle haklı görülmeyeceği anlaşılmış olup açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
7-Mahkememiz önceki kararının davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin 02.04.2015 tarih, … Esas, … Karar sayılı ilamı ile (Dava, ortaklık sözleşmesi uyarınca hisse devrinin ifa edilmesi ve sözleşme uyarınca davalının hesabına transfer edilen meblağın tahsili istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, anılan sözleşme uyarınca davacıların zaruri satış hakkının doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, benimsediği bilirkişi raporu doğrultusunda süreçte sessiz kalmalarından hareketle davacıların zaruri satış hakkını kullanmak istemelerinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, davaya dayanak yapılan sözleşmenin şirketlerin yönetimi başlıklı 4/b. maddesi “… Yönetim Kurulu‘nda B grubu hisedarları temsilen atanmış bir yönetim kurulu üyesi olmaması halinde dahi yönetim kurulu toplantısına ilişkin çağrı B grubu hissedarları temsilen …’na da bildirilecektir…..” hükmünü haiz olup, aynı sözleşmenin yönetim ihtilaflarının çözümlenmesi başlıklı 5/b maddesi de “..B grubu hisedarları temsilen atanmış olan bir yönetim kurulu üyesi bulunmadığı takdirde, yönetim kurulunun 4.madde de belirtilen hususlarda aldığı bir kararı B grubu hissedarın uygun bulmaması halinde, B grubu hissedarın dilediği takdirde A grubu hissedara yazılı ihbar göndermek suretiyle hisselerini A grubu hissedara satma hakkına (Zaruri Alış) sahiptir…” hükmünü içermektedir. Bu bağlamda, davacılar yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadıklarını iddia ettikleri gibi bilirkişi kurulunca 2012 yılında en az 27 yönetim kurulu toplantısı yapıldığı tespit edilmesine rağmen yalnızca iki tanesi dosyaya sunulmuş ve incelenmiştir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda öncelikle ilgili tüm yönetim kurulu toplantılarına ilişkin kararların ibrazının sağlanması, sözleşme hükmüne uygun biçimde davacılara çağrı yapılıp yapılmadığının kuşkuya yer bırakmaksızın saptanması, alınan yönetim kurulu kararlarının sözleşmenin 4. maddesi bağlamında alınan yönetim kurulu kararlarından olup olmadığının ve bu bağlamda davacıların zaruri satış haklarının doğup doğmadığının belirlenmesi gerekirken eksik incelemeye, yanılgılı değerlendirmeye ve isabetli görülmeyen yazılı gerekçeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulması gerekmiştir. ) bozulmasına karar verilmiştir.
8-Mahkememizce bozma sonrası yapılan ilk oturumda yargıtay bozma ilamına uyulmuş dava ve bozma konusu olan en az 27 yönetim kurulu toplantı kararlarının ibrazı sağlanmış akabinde de dosya bilirkişi heyetine yeniden tevdi edilerek tüm yönetim kurulu toplantılarının sözleşme hükmüne uygun bir biçimde davacılara çağrı yapılıp yapılmadığı, alınan yönetim kurulu kararlarının sözleşmenin 4. Maddesi bağlamında alınan yönetim kurulu kararlarından olup olmadığının tespiti istenmiştir.
Bilirkişi heyeti 20.09.2017 tarihli ek raporunda ” Kök raporda davalı vekilinin daha önce sunmuş olduğu iki adet yönetim kurulu kararında sıra numarası 27 yazdığı için, tarihlerinin de 2012 yılı olduğu için 2012 yılında en az 27 tane yönetim kurulu kararının olduğunu, İnceleme ve değerlendirmenin bu yönüyle yapıldığını belirtmiş olmakla birlikte söz konusu Yönetim Kurulu karar defteri incelendiğinde 2012 yılında 27 karar olduğu değil, defterdeki sıranın 27 olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla söz konusu yönelim kurulu kararlarının, karar defterinde incelenmesi sonucu yeni değerlendirmeyi yapma zorunluluğu hasıl olmuştur.
Davalı vekili 05.02.2015 tarihinde… Anonim Şirketi, … Şirketi vc… Şirketi hıe ait karar defterlerinin asıllarını mahkemeye sunmuş, mahkemede de defterleri kasaya almıştır. Kasaya alınan defterlerin İncelenmesi sonucu; …A.Ş.Tıin içinde yönetim kurulu kararı yoktur. Yine … A.Ş.’nin de yönetim kurulu karar defterinin içinde herhangi bir karar yoktur. …Anonim Şirketimin ise karar defterleri incelendiğinde, defterin içinde toplam 34 tane mevcut karar bulunmakta ve bu kararlar 10 Şubat 2010- K Temmuz 2013 Tarihleri arasındadır. Bu kararlardan (1). (2), (3), (4), (5), (6). (11), (12), (17), (18), (19), (29) karar numaralı Yönetim Kurulu kararları şirket merkez adresinin değişmesi, nakli, yeni işyeri açılışıyla ilgilidir, (30), (31), (32), (33), (34) numaralı yönetim kurulu kararlarında ise İşyerlerinin kapatıldığı tespit edilmiştir
(7) Karar numaralı, 01/06/2010 tarihli Yönetim Kurulu kararında hisse adedi ve toplam değeri ile İlgili bir yönetim kumlu karan alınmıştır. Fakat bu kararın somut dava İle herhangi bîr ilgisi yoktur,
(K) Karar numaralı 29/6/2010 tarihti Yönetim Kurulu kararında 2009 yılı Olağan Genel Kurul toplantısı İle ilgili gündem maddelerinin görüşülmesi ile ilgili çağrı yapılmıştır ki söz konusu Genel Kurulun somut dava ile biı ilgisi yoktur.
(9) Karar numaralı 29/6/2010 tarihli Yönetim Kumlu kararında hisse devirleri meydana gelmiş olup, …’in 37.500. …’inn 5.000, A…’in 5.000, …ı ve …’nun 1.250’şer pay miktarına sahip olduğu düzenlenmiştir.
(10) Karar numaralı 13/7/20 H) tarihti Yönetim Kurutu kararında A grubunun … “den oluştuğu, B grubunun …’den oluştuğu, C grubunun ise …, … ve …’ten oluştuğu düzenlenmiştir.
(13) Karar numaralı Yönetim Kurulu kararında…’in istifasının kabulüne karar verilmiştir.
(04), (15). (16), Karar numaralı Yönetim Kuru] kararlan defterde mevcut olmamakta, defterde “Karar gelecektir” ibaresi mevcuttur. Dolayısıyla bu kararlar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılamamiştir.
(20) Karar numaralı Yönetim Kurulu kararlan defterinde şirketi sermaye artırımı için olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı yapıldığı belirtilmiştir. (21) numaralı kararda da gündemi belirtir şekilde karar verilmiştir, Yine (22) numaralı kararda sermaye artırımı için olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı yapılmıştır,
(23) Karar numaralı Yönetim Kurulu toplantısında …’in sahip bulunduğu 5000 adet hissenin I adetini …’a devrettiğine dair, (24) numaralı Yönetim Kurulu kararında ise …’ın Yönetim Kurulu üyesi olarak atanmasına karar verilmiştir,
(25) Karar numaralı Yönetim Kumlu toplantısında 2010-2011 yılı Olağan Genel Kurul toplantısına çağrılmasına ve çağrısız toplanılmasına karar verilmiştir, (27) Karar numaralı Yönetim Kurulumda İse yine 2010-2011 yılı Olağan Genel Kurul hakkında TTK,m,414 uyarınca çağrılı olarak yapılmasına karar verilmiştir.
(26) ve (28) numaralı Yönelim Kumlu kararında ise şirketin müdürü ile ilgili kararlar alınmıştır.
Davacı, yönetim kurulu kararlarının taraflarına bildirimemesinden dolayı şirket yönetiminin, ortaklık sözleşmesinin 4, Maddesini ihlal ettiğini öne sürdüğü için, yönetim kurulu deflerlerinin, ihtar tarihinden önce olanlarının değerlendirmeye tabi tutulması gerekecektir, İhtarname tarihi 23 Eylül 2011 olduğundan ayrıca davacı taraf 9 Eylül 2009 tarihinden itibaren hisse devir bedelini talep ettiği için söz konusu tarihler arasındaki defterlerin değerlendirmesi gerekmektedir.
Ortaklık sözleşmesinin 4. Maddesinde, Yönetim Kurulu’nda B grubu hissedar olmaması halinde B grubu hissedarları temsilen …’na da toplantı çağasının bildirileceği ve toplantıda gözlemci olarak bulanabileceği düzenlendikten sonra, şirketin borçlanmalarına ilişkin işlemler, söz konusu borçlanmanın miktarının bir önceki mali yılın cirosunun %25’inî aşması, borcun vadesinin 1 seneyi geçmiş olması, dükkan içinde yeni şirketler oluşturulması, mevcut şirketlerin başka şirketlerde hisse satın almaları ve bunların mevcut iştiraklerinden hisse satmaları, şirketlerin herhangi bir kişi yararına kefalet verilmesi ve bu kişilerin edimlerini taahhüt etmesi, şirketlerden bir veya birkaçı ile şirketlerin ortaklarından bir veya birkaçı arasındaki her türlü hukuki ve ticari işlem ilgili kararların mutlaka yönetim kurulu kararı ile yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Davacı tarafın iddiası, yönetim kurulu toplantılarının davacı müvekkile bildirilmediği, bu gerekçeyle zaruri alış hakkının kullanılınası dolayısıyla A grubu pay sahibinin hisseleri satın almasını ve bedeli ödemesi gerekliğini iddia etse de, sözleşmenin 5, Maddesinde, 4, maddede belirtilen hususlarda aldığı bir kararı B grubu hissedarın uygun bulmaması halinde Zaruri alış düzenlenmiştir. Fakat gerek kök raporda gerekse yukarıda açıklandığı üzere, sayılan konularda bir yönetim kurulu kararı alınmamıştır. Zira, anılan tarihler anısındaki kararlar incelendiğinde böyle bir duruma rastlanmamaktadır. Bununla birlikte, yönetim Kurulu karar defterinin, eksik olan (14), (15) ve (16). karar sayfalarında yukarıda bahsi geçen kararlar mevcut olduğu takdirde zaruri alış hakkı, yani hisseleri A grubuna satma hakkına gündeme gelecektir.
Yönetim kurulu karar defterleri incelendiğinde sözleşmenin 4. Maddesinde sayılan konularda herhangi bir karar alınmadığı, ancak 3 tane kararın defterde mevcut olmaması nedeniyle bu konuda bir değerlendirme yapılamadığı, kök raporumuzda herhangi bir değişiklik olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirmiştir.
8-Tüm dosya kapsamı, yargıtay bozma ilamı, dosyaya sunulan yönetim kurulu kararları, tarafların beyanları ve dosyadaki deliller birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay bozma ilamında 27 karardan bahsedilip bu kararların sözleşmenin 4. Maddesi bağlamında yönetim kurulu kararlarından olup olmadığının tespiti istenmiş olup, yönetim kurulu karar defterinin 14, 15 ve 16 Sıralarında herhangi bir kararın alınmadığı, sadece karar numarası verilip boş bırakıldığı, dosya kapsamındaki karar defteri ve sunulan delilerden bu 3 kararın mevcut olmadığı, 14, 15 Ve 16 Karar numaralarına ilişkin herhangi bir karar ilanı, tescili yapılmadığı yani defterin 14, 15 ve 16 numaralarında herhangi bir kararın olmadığı, karar defterindeki diğer kararların içerikleri incelendiğinde; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 12, 17, 18, 19 ve 29 karar numaralı yönetim kurulu kararlarının şirket merkez adresinin değiştirilmesi, nakli ve yeni iş yeri açılışı ile ilgili, 30, 31, 32, 33 ve 34 numaralı yönetim kurulu kararlarında iş yerlerinin kapatıldığının tespitine ilişkin olduğu, 7, 8, 9, 10, 13, 20, 23, 25, 26 ve 28 nolu kararların ise yönetim kurulu üyelerinin istifası, olağan genel kurul toplantı çağrısı, gündem, hisse devirleri, olağanüstü toplantı çağrı kararı, yönetim kurulu üyesi atanması kararı, şirket müdürü atama kararı gibi konularda olduğu netice itibariyle yukarıda numaraları yazılan 27 yönetim kurulu kararının taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin 4. Maddesinde sayılan konular kapsamadığı, taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin 5. Maddesi ile atıf yaptığı 4. maddesi ” Zaruri satışı doğuracak konularda yönetim kurulu kararı alınmadığı, bu itibarla davacının yönetim kurulu toplantılarına çağrılmamış olmasının zaruri satış hakkını doğurmayacağı, davacı taraf ihtiyari satış talebinde de bulunmadığından Mahkememizce bu yönde değerlendirme yapılmamış ve şirket hakkında iflas erteleme / iflasın istenmesi salt davacıların kötü yönetiminden kaynaklı olduğu sonucuna varılamayacağından ve davacıların zaruri satış haklarının doğmadığı anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 13.401,40 TL’den düşümü ile kalan 13.365,50 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince hesap ve taktir olunan 50.048,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davalı tarafça yapılan tebligat ve harç giderleri toplam 9,65 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansından arta kalan tutarın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …