Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/659 E. 2019/804 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/659 Esas
KARAR NO : 2019/804

DAVA : Alacak (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2013
KARAR TARİHİ : 28/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı … A.Ş arasında 20.11.2012 tarihli “Portföy Yönetim Sözleşmesi” akdedildiğini, müvekkili tarafından anılan sözleşme kapsamında davalı şirket hesabına 13.02.2013-01.03.2013 tarihleri arasında iki haftalık sürede 804.842-TL yatırıldığını, taraflar arasındaki “Portföy Sözleşmesi” kapsamında, davalı şirket tarafından müvekkilinin davalı şirkete emanet edilen birikimlerini müvekkilinin menfaatlerine mutlak şekilde sadık kalarak sermaye ve para piyasalarındaki dengeleri göstererek,basiretli bir portföy yönetim şirketi gibi doğru, yerinde ve zamanında kararlar alarak ve bu kararları işlemlere yansıtmak suretiylemüvekkili ile gerek kendisi gerekse portföyündeki diğer yatırımcılarla hiçbir menfaat çatışmasına mahal vermeyecek şekilde-yönetmeyi, müvekkilinin de davalı şirkete komisyon ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkili tarafından portföyünde davalı şirketin hiçbir işlem gerçekleştirmemesini isteyerek, …Noterliğİ’nden keşide ettiği, 14 Mart 2013 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarname ile davalı şirketten portföyünde meydana gelen zarar ve bu zararın nasıl gerçekleştiği hakkında kapsamlı bilgi talep ettiğini, davalı şirket yöneticisinin altı aylık sürede müvekkili zararının giderilebileceği yönündeki taahhüdüne karşılık anılan sürenin geçmesiyle 251.742 TL tutarındaki zararının karşılanması bir yana davalı tarafından müvekkiline gönderilen 27 Eylül 2013 tarihli ekstre incelendiğinde müvekkilinin 804.842 TL olan portföy büyüklüğünün 192.000 TL’ye düştüğü müvekkilinin…Noterliği’nden keşide ettiği 01 Ekim 2013 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile davalı şirket ile aralarında bulunan sözleşmeyi feshettiğini bildirerek davalı şirkete yatırmış olduğu toplam 804.842 TL’nin kendisine iadesini talep ettiğini, davalı şirket yetkilileri basın yoluyla yaptıkları ilan ve açıklamalar ile sözleşme öncesi yaptıkları sözlü bildirim ve reklamlarla müvekkili nezdinde gerçekte karşılığı bulunmayan bir güven duygusu oluşturduklarını, davalı sermaye piyasası kanununa tabi bir portföy yönetim şirketi olup sermaye piyasası mevzuatı ve taraflar arasındaki sözleşme kapsamında müvekkilin portföyünü yönetmekte azami özeni göstermekle yükümlü olduğunu, portföy yönetim şirketi müvekkiline ait portföyü yönetirken özen ve sadakat yükümlülüğüne uygun davranmakla yükümlü olduğunu, davalı şirketin bir güven kuruluşu olarak faaliyetlerini sürdürmek zorunda olduğunu bu kapsamda müvekkiline karşı objektif güven yükümlülüğü olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin ve kamuoyu nezdinde oluşturulduğu güvene uygun bilgili, deneyimli ve basiretli bir portföy yöneticisi gibi hareket etmeyerek müvekkilinin zararına yol açtığını, bu nedenlerle tüm iddialarının ve delillerinin kabulü ile, davalı şirketin yasal ve akdi düzenlemelere aykırı davranması nedeniyle müvekkili nezdinde oluşturduğu zararın şimdilik 251742 TL’lik kısmının temerrüt tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında 20.11.2012 tarihinde … işlemleri gerçekleştirmek üzere bir Portföy Yönetim Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre davacının portföyü 6 aylık bir dönem boyunca yönetileceğini, davacının Şubat 2013 tarihinde muhtelif tarihli ödemelerle toplam 804.842-TL tutarında bir meblağlı müvekkilinin portföy yöneticileri tarafından yönetilmek üzere müvekkilinin hesabına gönderdiğini, davacının portföyünün yönetilmesi sırasında oluşan zararlar nedeniyle davacı …Noterliği’nin 14/03/2013 tarihli ihtarnamesini müvekkiline gönderildiğini, anılan ihtarnameye müvekkilince …Noterliği’nin 26/03/2013 tarihli cevabi ihtarnamesi ile cevap verildiğini, 15/07/2013 tarihinde davacının talebi üzerine portföyünde bulunan meblağın 200.000-TL’si davacının İhbar edilen (“Atig Yatırım”) nezdindeki hesabına transfer edildiğini, ve bu tarihten sonra anılan meblağ üzerinde müvekkilinin portföy yöneticileri tarafından hiçbir tasarrufta bulunmadığını, davacının ticari ilişkinin devam ettiği sırada, müvekkiline gönderildiği …Noterliği’nin 01/10/2013 tarihli ihbarnamesi ile taraflar arasındaki sözleşmeyi feshetmiş ve müvekkilinin hesabına yatırdığı 804.842-TL’nin kendisine iadesini talep ettiğini, anılan ihtarnameye müvekkilince …Noterliği’nin 21.10.2013 tarihli cevabi ihtarnamesi ile cevap verildiğini ve mevzuata ve/veya sözleşmeye aykırı hiçbir işlem olmadığından davacının tazmin talebi reddedildiği, yine davacının talebi üzerine davacının portföyündeki bulunan meblağ olan 221.519,16-TL davacının Finans Yatırım nezdindeki hesabına 10.10.2013 tarihinde transfer edildiğini, HMK’nın 109/2.maddesine aykırı olarak kısmi açılmış davanın esasa girilmeden reddine, esasa girilmesi halinde yasal koşulları oluşmayan haksız ve hukuka aykırı davacı taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 15/05/2014 tarihli dilekçesinde ise; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15/11/2013 tarih 2012/19128 Esas – 2013/20655 Karar sayılı kararı ile “mahkemece, iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’ nın 109/2. ve 107 maddesine göre davacının açıkça talep konusu uyuşmazlığın miktarını kendisi tarafından keşide edilen ihtarname ile, 45.000,00 TL olduğunu belirlemiş olmasına rağmen, bu bedelin yalnızca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’si tutarında kısmi dava açmış olduğundan, uyuşmazlık konusunun davacı tarafça açıkça belirlenmiş olması nedeniyle kısmi dava açmakta hukuksal yararı bulunmadığı gibi, yine davanın konusu ve davacının açık talebi karşısında ortada belirsiz alacak davasının koşullarının da bulunmadığı gerekçesiyle HMK’ nın 114/h maddesi uyarınca, davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle reddine..” karar verilmiş olan yargıtay içtihadından da bahsettiği görülmüştür.
Mahkememizce, 8.7.2014 tarihli duruşmada, davalı tarafın, davanın kısmi dava olarak açılamayacağı yönündeki itirazının kabulüne, bu bağlamda, davacı dava dilekçesinde portföyün ilk bir hafta içerisinde uğradığı zararın 251.742 TL olduğunu belirttiğinden ve davanın da fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak bu zarar miktarı üzerinden açıldığı anlaşılmış olup; ancak, davacı dava dilekçesinin 2. Sayfasında 27.9.2013 tarihli ekstreye göre zararının 804.842 TL portföy büyüklüğü ve 192.000 TL o zamanki değeri arasındaki fark olarak tanımlamasına göre ve diğer taraftan da, davalı ile olan sözleşmesini 1.10.2013 tarihli ihtarname ile feshetmesine ve davalı şirkete yatırdığı 804.842 TLyi ihtarname ile talep etmiş olduğundan, dava dilekçesinde zarar miktarına açıklık getirerek, zararının 804.842 TL portföy büyüklüğü ve 192.000 TL o zamanki değeri arasındaki fark mı yoksa ihtarname ile talep ettiği 804.842 TLmi olduğu hususunda ya da diğer bir hesaplama yöntemi ile farklı bir tutar mı olduğu hususunda açıklık getirerek beyan etmiş olduğu bu zarar tutarları veya başka yeni bir tutar üzerinden mi zarara uğradığı kesinliğe kavuşturulduktan sonra eksik harcın ikmaline, davacıya bu hususta iki hafta kesin süre verilmesine; Davacının yukarıdaki ara karar gereğini yerine getirmesini müteakiben, davalı şirket ticari defterleri ve davacıya ilişkin yapılan işlem kayıtları üzerinde celse arasında belirlenecek ve taraflara tebliğ edilecek günde inceleme yapılmasına, gerektiğinde bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine, dosyanın bilirkişi heyetine tevdiine, heyette bir mali müşavir, bir sermaye piyasası uzmanı (…) ve sermaye piyasası hukukçusunun tayinine dair ara kararı tesis edilmiş olup; Davacı taraf, mahkememizin bu ara kararı sonrası 16.7.2014 tarihli dilekçesi ile; belirsiz alacak davasını 251.742 TL üzerinden açtıklarını ve davalı tarafın hesap bakiyesi olarak 221.000 TLyi kendilerine iade ettiği ve davalıya çekilen ihtarla istedikleri 804.842 TL tutarındaki toplam zarar miktarının anılan bu iade sonrasında 583.842 TL olduğu ve davaya bu tutar üzerinden devam ettikleri ve anılan nedenle 332.100 TL tutarında kısım için eksik harç miktarının tamam edildiğini ve harç makbuzunu sunduklarını beyan etmiş olup, dosyaya 5.671,50 TLlik ve 16.7.2014 tarihli harç makbuzu sundukları anlaşılmıştır.
İhbar olunan …vekili tarafından dosyaya 15.7.2014 tarihinde havale edilen dilekçe muhtevasında, talep konusunun açıkça belli olup taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma olmadığından davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı olmadığı ve hukuki yararın dava açıldığı anda var olmaması sebebi ile sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksikliğin giderilemeyeceği, böyle bir durumda ek süre verilemeyeceği yönünde sunduğu Yargıtay emsal içtihatları (Yargıtay 3. H.D.nin 17.6.2013 tarihli ve 2013 /8522 E. ve 2013 /10252 sayılı ve Yargıtay 22. H.D.nin 11.2.2014 tarihli ve 2014 /442 E. ve 2051 sayılı Kararı) bakımından, ihbar olunan tarafın beyan dilekçesi ve davalının 15/07/2014 tarihli sunulan delikçesi ve eki içtihatlar üzerine inceleme yapılmış olup; Mahkememizce yapılan değerlendirmede; doktrinde de bu konunun ele alındığı ve bilhassa konuya ilişkin olarak kısmi dava ve belirsiz alacak davasının tartışıldığı görülmektedir. Somut ihtilafta, davacı tarafın tazmin talep ettiği miktarı ihtarname ile davalı tarafa bildirdiği ve ne kadar zarara uğradığı da, yatırdığı para ve bakiyesinden anlaşılacak olması ve davalının iade ettiği bakiye tutarla da yapılan çıkarma işlemi neticesinde ileri sürülen zarar miktarı belirli olduğundan ve davacının da bu durumu daha sonra mahkemece süre verilerek harcın tamamlatılması yolu ile gidermesi olanağı bulunmadığından, dava şartının dava açıldığı tarihe göre karara bağlanması ve hukuki yararının da dava tarihinde bu şekilde dava açılması ile bulunmadığı anlaşıldığından; Dava şartlarının incelenmesi başlıklı HMK Madde 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmü ele alındığında, Yargıtay içtihatlarında HMK m. 114 h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması bakımından, dava tarihine göre karar verme gereği ve hukuksal yararın dava tarihinde bulunmadığından hareketle karar verildiği ve sonradan süre verilerek eksikliğin giderilmesinin mümkün olmadığını belirtmesine nazaran, açıklanan hukuki gerekçeler ve Yargıtay’ın içtihatları da dikkate alınarak eksik harcın tamamlatılmasına dair ara karardan dönülmek gerektiği anlaşılmış ve belirtilen tüm sebeplerle davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/17863 esas – 2015/2575 karar 25/02/2015 tarihli bozma ilamında ” Dava, mahiyeti itibariyle bölünebilir nitelikteki bir miktar para alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde, davalı kuruluşta 804.842 TL tutarında hesap açtığını, bu hesaptan farklı tarihlerde portföy yönetimince 5 farklı işlem yapılarak toplam 251.142 TL tutarında zarara uğratıldığını, keza yine davalı yanın basiretsiz tutumu nedeniyle söz konusu hesap üzerinde yapılan başkaca işlemlerle de zarara uğratılmakla toplam zararının 583.842 TL olduğunu iddia ederek işbu davayı açmış olup, dava bu hesaptan portföy yönetimince yapılan 5 farklı işlem nedeniyle uğranılan zarara hasredilmiştir. Bu durumda davacının tek bir hukuki ilişki çerçevesinde farklı nedenlere dayalı olarak ortaya çıkan zararı belirgin olmakla birlikte, işbu davada yukarıda söz edilen çerçevede belirgin bir vakıaya dayalı olarak uğranılan zararın tümü talep edilmiş olmakla HMK’nın 109. maddesindeki “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez” şeklindeki düzenleme karşısında usulüne göre açılmış kısmi bir davanın varlığının kabulü gerekir. Mahkemece de dava kısmi bir dava olarak nitelendirilmekle birlikte davacının zararının bölünebilir olduğu gözden kaçırılarak zararın tümü bakımından dava açılması gerektiğinden bahisle davanın usulden reddedilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir ” gerekçesiyle bozulmuş, dosya mahkememize tevzi edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tazminatın varlığı ve miktarı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış Bilirkişi heyeti dosyaya sunduğu 21.11.2016 tarihli raporda ” Davalı ile Davacı arasındaki kurulmuş olan … SÖZLEŞMESİ tarafların serbest iradeleri ile hukuken geçerli olarak kurulmuş olan sözleşmeler oldukları, Davalı ile Davacı arasındaki kurulmuş olan davalara konu … SÖZLEŞMESİ, yüksek risk barındıran, sonuçları önceden tahmin edilemeyen, talih ve tesadüfe dayalı işlemler oldukları ve Müşterilerin de … işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak oluşan zararı taşımakla yükümlü oldukları, Davalı, davacının hisse senedi işlemlerini yapmadan önce Müşteri ile imzaladığı … SÖZLEŞMESİ’nde bu işlemlerinin taşıdığı riskleri çok açık ve anlaşılır İfadelerle sözleşmede vurgulayarak, davacıyı bu riskler konusunda yeteri ölçüde uyardığı, Davacının, Davalı İle imzaladıkları … SÖZLEŞMESİ’nde yer alan risk uyarılanın anlayabilecek kapasitede ve … piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, Davacı tarafça, Davalının iddia ettiği şekilde davalı tarafın hukuka aykırı şekilde ve haksız fiil niteliğinde ispatlanmış hile emare ve olgusu tespit edilemediğinden haksız fiil nedeniyle Davalıdan herhangi bir talepte bulunamayacağı, Davalının özen ve sadakat borcunu yerine getirmeyerek sözleşme süresince özensizlik sonucu (emirleri vaktinde yerine getirmeyerek sahip olduğu mesleki bilgisi ile bağdaşmayan öneri de bulunma, araştırma ve inceleme yükümlülüğü ihlal sonucu eksik veya yanlış bilgi aktarmak gibi) Davacının zararına sebebiyet verdiğine ilişkin somut veri bulunmadığı,Aynı formda aracı kurumlann yorumlarının, öneri tavsiyelerinin eksik olabileceği veya onay gerektirdiği keza objektif olmayabileceğinin bildirilmesinin yanında bu olgunun hayatın olağana akışına göre bilinen ve ispatlanmış bir vakıa olduğu. Yatırımcının ekstrelerlni takip etmesinin zorunlu olduğu, makul sürede itiraz edilmezse ekstrelerin kesinleşeceği, Yapılan incelemede onaysız işlemlere rastlanmadığı, Taraflar arasındaki sözleşme ve SPK Kanunu ve tebliğleri, değerlendirmede sözleşmeye ve hukuka aykırılık unsuru tespit edilemediği, Davalıların kusur ve kastı tespiti ispat edilemediği dikkate alındığında davalılara sorumluluk yüklenmesi, soyut ve şüpheye dayalı bir varsayıma dayalı olacağı, Davacının zarannı öğrenmesinden sonra da işlemlere icazet verdiği. Davalı şirkete atfı kabil bir kusurun bulunmadığı ” görüşü bildirilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları ve yeni elde edilen delilin sunulması sonucunda yeni bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi heyeti 17.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda ” 1. Davacı, … ile Davalı … Portföy arasında 20.11.2012 tarihinde Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca ekleri ile birlikte “Portföy Yönetim Sözleşmesi” akdedildin ve tarafların bu sözleşmenin her bir sayfasını imza altına aldıkları görülmüştür. 2. Taraflar arasında imzalanan Portföy Yönetim Sözleşmesine istinaden davacı … tarafında 13.02.2013-01.03.2013 tarihleri arasında davalı şirket nezdindeki … no.lu Müşteri Hesabına toplam 804.842 TL nakit girişi yaptığı, para yatırdık kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. 3. 13.02.2013 tarihinde 804.842 TL ile başlanan portföy değeri, aşağıdaki Tabloda görüleceği üzere 10.10.2013 tarihine kadar geçen süre sonunda 221.519,16 TL’ ye indiği, buna göre portföy değerinde 583.322,84 TL’sı (804.842-221.519,16=583.322,84) bir azalma olduğu, bu azalmadan … Yatırıma (ihbar edilen) kaldıraçlı işlemler yapmak amacıyla gönderilen 200.000 TL’ nin düşülmesi ile birlikte portföy değerinde kesintiler dahil 383.222.84 TL (583.322.84-200.000=383.222.84 TL) azalma tutarı hesaplanmıştır.4. Portföye yapılan karlı işlemlerden dolayı 30.155.01 TL, zarar edilen istemlerden dolayı 59.689.81 TL olmak üzere ödenen toplam Komisyon + BSMV kesintilerinin tutarı 89.844.82 TL olarak hesaplanmıştır. 5. …ün, Davacıya yönelik yapılan yatırım işlemlerini …nezdinde yürütmekte olduğu, Davacının 15.07.2013 tarihinde Denizbank Saklama Şubesine hitaben düzenlediği “portföy hesabından 200,000 TL’nin … Yatırımın Takasbank hesabına EFT yapılması talimatının” … tarafından da kase ve imza ile onaylandığı, davalının 00080 fis numarası ile yaptığı kayıtlarda 200,000 TL’yi … Yatırıma gönderdiği tespit edilmiştir. Ancak dava dosyasında; ihbar edilen … Yatırımın, 200.000 TL ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığına yönelik beyanlarının doğruluğunun ispatlanması ve emir iletim yönteminin belirlenmesine yönelik yasal defter ve kayıtlarına ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. ” görüşü bildirilmiştir.
Yapılan itirazların değerlendirilmesi için yeniden heyet oluşturularak alınan 13.07.2018 tarihli raporda ” Davacı … (Davacı) ile … A.Ş. (Davalı Şirket) arasında 20.11.2012 tarihinde SPK düzenlemeleri gereğince bir “… Yönetim Sözleşmesi (PYS)” akdedilmiştir. Sözleşme kapsamında Davacı tarafından 13.02-10.02.2013 devresinde Davalı PYŞ’ne, bireysel portföy yöneticiliği kapsamında yönetilmek üzere teslim edilen 804.842 TL Portföy tutarının, 10.10.2013 tarihinde 221.519,16 TL’ye indiği anlaşılmıştır. Yaptığımız incelemelerde; Davacı tarafın, …’de işaretlemiş olduğu seçenekler karşısında maruz kalabileceği risklerin farkında olduğu, daha önce başka yatırım kuruluşları ile benzeri işlemleri yapacak şeklide çalıştığı, portföyünün risk/getiri tercihini “yüksek risk” olarak belirttiği, 6,7,8 Mart 2013 tarihlerinde meydana gelen zararlara ve kendisine noter aracılığı ile gönderilen “risk yatırım tercihlerinizde değişiklik olursa lütfen …’yİ haberdar edin” ihtarına rağmen … işlemlerine davam edilmesine muvafakat ettiği, yatırım tercihlerini değiştirmeyip, sözleşmeyi sonlandırmadığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca, portföy yönetim süresini üzeri çarpı ile işaretlenen ve Ağustos’ta (2013) biten portföy yönetim kartında 6 ay, diğerinde 3 aylık öngörmüş buna karşılık sözleşmeyi 10.10.2013 tarihinde feshetmiştir. Öte yandan Davacı, portföyünün yönetilebilmesi için her birinin portföydeki oranlan 0-100 arasında değişen, diğer seçeneği dahil 17 farklı enstrümanın (… dahil, HB/DT, Yatırım fonu, İMKB Hisse Senedi vb) kullanılabileceğine muvafakat etmiştir. Salt bu açıdan, mevzuata bir aykırılıktan söz edilmesi mümkün görülmemekle birlikte, bu seçeneklerin yatırımcının risk/getiri tercihi ve tahammül edebileceği toplam kayıp tutarı ile birlikte değerlendirilerek bir bütün halinde müşteriye yaklaşması gerektiği görüşündeyiz. Nitekim, Davacının müracaatı ile SPK’ca yapılan inceleme neticesinde Mahkemeye gönderilen 13.01.2016 tarihli cevabi yazı ve eklerinde; Taraflarca imzalanan …’nin 2 no.lu ekinde bulunan ve sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan müşteri risk profili ve getiri tercihini belirlemek üzere oluşturulan anket formunda, müşterinin en kötü koşullarda ne kadarlık kayıp içeren alternatifi seçtiği yolundaki soruya, şıklardan en yükseği olan % 25 işaretlediği (soru 4), vade aralığı baz alınarak ara dönemlerde ne kadarlık bir kayba tahammül edebileceği sorusuna ise % 20 kaybı göze alabileceği (soru 5) şeklinde yanıt verdiği tespit edilerek, her iki soruyu içeren 4 ve 5. Maddelerin müşteriyi yanıltabilecek nitelikte oldufeu, Müşteri portföyünün yönetilmesi sırasında Mülga Seri V, No:59 Sayılı “Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliği”nin Madde 12/l-(g) ve (i) bentlerine uygun hareket edilmediği hususlarının tespit edildiği, Müşterinin yatırım döneminin 3 ay olarak belirlendiği ve en fazla % 20’lik bir kayba tahammül edebildiği sonucuna ulaşılmış olup, hesap açılış tarihi olan 12.02.2013 tarihini izleyen 3 aylık dönemde müşteri portföyünün yaklaşık %50 oranında değer kaybettiği ve söz konusu değer kaybının izleyen yatırım döneminde de devam ettiğinin anlaşıldığı, Anılan dönemde müşteri portföyü yönetilirken yüksek risk içeren vadeli işlemler gerçekleştirilerek zarar oluştuğu, oluşan zararın telafisi amacıyla daha da yüksek risk içeren vadeli işlemler gerçekleştirildiği, alınan risk sebebiyle müşteri zararının zaman içinde arttığı ve portföy yöneticisinin, zaman içerisinde müşterinin portföy yönetimi sözleşmesinde belirttiği risk profili ve getiri tercihinden uzaklaştığı, Tespitlerine yer verilmiş ve SPK’u Madde 103/1 uyarınca; Mülga PYŞ Tebliği’nin Madde 12/l-(g) ve (i) bentlerine aykırılığın 13.02-10.10.2013 devresinde gerçekleştiği dikkate alınarak davalı Şirket’e 2013 yılı için geçerli İdari Para Cezası (İPC) tarifenin alt sınırı olan 21.560 TL tutarında idari para cezası uygulanmıştır. Davalı tarafın 24.02.2014 tarihli cevabi dilekçesinde belirttiği; “Dava dilekçesinde, 6,7,8 Mart 2013 tarihlerinde müşterilerin kendi hesaplarını izlemelerine olanak sağlayan sistemin kapalı olmasının sebebi, müvekkilimiz değil, sistemi kurup yöneten …’ın sistemlerinden kaynaklanan teknik sorundur. Müvekkilimiz sistemin kullanıcısı durumunda olup, müdahale etme olanağı yoktur” ifadesi aksine, …’ın mahkemeye gönderdiği 28.01.2014 tarihli dilekçesinde, “6,7,8.0.2013 tarihlerinde söz konusu sisteme erişimin davah … Şirketi yetkililerince kısıtlanmasının talep edildiği” ifade edilmiştir (bu cevaba … Şirketince aksi bir açıklama getirilmediğinden, bilirkişiliğimizce doğru kabul edilmiştir). Davalı … Şirketi’nce, … işlemlerinin yapılması amacıyla, davacı tarafından Mahkemeye gönderilen 24.02.2014 tarihli dilekçelerinde, İhbar edilen konumundaki … ‘a gönderilen 200.100 TL İlgili olarak; “15.07.2013 tarihinde davacının talebi üzerine portföyünde bulunan meblağın 200.000 TL’si davacının ihbar edilen … nezdindeki hesabına transfer edilmiş ve bu tarihten sonra anılan meblağ üzerinde müvekkilimiz ve/veya müvekkilimizin portföy yöneticileri tarafından hiçbir tasarrufta bulunulmamıştır” şeklindeki beyanları, … ‘ın Mahkemeye göndermiş olduğu 27.01.2014 ve 24.03.2014 tarihli dilekçelerinde; Müvekkil nezdindeki hesap …’nın, kaldıraçtı alım-satım işlemleri ve yurt dışı işlemleri yapma yetkisi olmadığından … tarafından kendi müşterileri namına işletilen bir hesap olduğu, Söz konusu 200.100 TL ile ilgili yapılan tüm işlemlerin, … bünyesinde görev yapan yetkili portföy yöneticilerince gerçekleştirildiği ve … tarafından düzenlenen 19.09.2013 tarihlî ordinolara … şirketinin mutabık ibaresiyle kaşe ve imzalarının konulduğu ifadeleriyle reddedilmiştir (bu cevaba da … Şirketince aksi bir açıklama getirilmediğinden, bilirkişiliğimizce doğru kabul edilmiştir). Davalı Şirketin, davacının portföyüne ilişkin gelişmeleri gösteren hesap özetini, davacıya aylık bazda gönderdiğine ve söz konusu kayıtları kendilerine tanınacak sürede Mahkemeye sunacaklarına ilişkin İfadeleri destekleyen kayıtlar dava dosyasında görülememiştir (PYS Madde 13.1 gereğince, detaylı hesap özetlerinin, ilgili dönemi izleyen 7 işgünü içinde müşterinin elektronik posta adresine gönderilmiş olması gerekmektedir). Netice itibariyle, dava konusu hususun Portföy Yönetim Sözleşmesinin Madde 9.1’de ifade ettiği “… Şirketinin müşterinin risk/getiri tercihine uygun hareket edip, özen borcu içinde davranmakla yükümlü olduğu…” düzenlemesi kapsamında meydana geldiği sonucuna varılmış ve raporumuz içeriğinde detaylarıyla yer verildiği üzere, … Şirketinin, müşterinin Portföy Yönetim Kartı’nda belirttiği risk/getiri kriterinin dışına çıkmak suretiyle üzerine düşen “Özen Borcuna” uygun hareket etmeyerek müşteri zararına sebebiyet verdiği kanaatine ulaşılmıştır. Yönetilmek üzere … Şirketine teslim edilen 804.842 TL’lik portföy tutarı, işlem kar/zararları ve portföyden yapılan komisyon, kürtaj, BSMV kesintileri ile … a aktarılan 200.100 TL’lik tutar hesaplamaya dahil edilmek suretiyle 583.322,80 TL eksiği ile 221.519,16 TL olarak müşteriye ödenmiştir. Raporumuzun İ-7) Bölümünde belirtildiği üzere, dava dosyasındaki verilerden hareketle, … ‘a forex işlemler yapılmak üzere havale edilen 200.100 TL’nın akıbeti hakkında kesin bir neticeye ulaşmak mümkün olamamış, döviz cinsi içermeyen ancak hesap hareketlerinden USD cinsinden olduğuna kanaat getirilen Davacı adına açılmış 30002 no.lu hesaba ait ordinoların son sayfasında, 19.09.2013 itibariyle yatırılan tutarın 105.334.-, kar/zarar tutarının: – (eksi) 85.275,58, kapanış bakiyesinin de 20.058,42 şeklinde mutabıkız şeklinde belirtildiği görülmüştür. Doyasıyla, oluşan müşteri kaybının hesabında; a) 200.100 TL’lik tutarın tamamının dikkate alınması halinde 583.322,80 TL, b) 200.100 TL’lik tutarın tamamının dikkate alınmaması halinde 383.222,84 TL (583.322,80-200.100) c) 19.09.2013 tarihli mutabıkız notu düşülen ordinodaki 20.058,42 TL’lik USD tutarın ilgili tarihteki TCMB alış kurundan (18.09.2013 tarihli RG’de yayımlanan USD döviz alış kuru: 2.0023 TL) karşılığı olan 40.162,97 TL’nin dikkate alınması durumunda ise 543.143,87 TL (583.322,80-40.162,97), Tutarında portföy azalış rakamlarıyla karşılaşılmaktadır. Müşterinin portföy yönetim kartında bir yıl içerisinde en çok %25 portföy kaybına tahammül edebileceğini belirtmiş olması sebebiyle 804.842 TL’lik portföyün %25’ine tekabül eden 201.210,50 TL’nin yatırımcının katlanabileceği portföy kaybı olarak kabul edilerek, davalı … Şirketi’nin sorumlu olduğu tutar bakımından yukarıdaki 3 alternatife göre; 1. Seçenek; 583.322,84 TL’nin tamamının müşteri portföyündeki azalış olduğu kabul edilmesi durumunda, 382.112.34 TL (583.32,84-201.210,50), 2. Seçenek; … ‘a gönderilen 200.100 TL’lik tutarın tamamının dikkate alınmaması halinde, 182.012.34 TL (383.222,84-201.210,50), 3. Seçenek; … Yatırım’a gönderilen 200.100 TL’den kalan tutar dahil kısmın da dikkate alınması halinde 341.933.37 TL (543.143.87-201.210,50), Bilirkişiliğimizin görüşü; dosyadaki verilerden hareketle, … Yatırım’a gönderilen 200.100 TL’nin akıbetinin kesin olarak saptanamamış olması sebebiyle 2. Seçeneğin dikkate alınması yönündedir. ” görüşü bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları neticesinde çelişkilerin giderilmesi için bilirkişi heyetinden aldırılan 12.11.2018 tarihli ek raporda ” Davacı … (Davacı) ile … A.Ş. (Davalı Şirket) arasında 20.11.2012 tarihinde SPK düzenlemeleri gereğince bir “Portföy Yönetim Sözleşmesi (PYS)” akdedilmiştir. Sözleşme kapsamında Davacı tarafından 13.02-10.02.2013 devresinde Davalı PYŞ’ne, bireysel portföy yöneticiliği kapsamında yönetilmek üzere teslim edilen 804.842 TL portföy tutarının, 10.10.2013 tarihinde 221.519,16 TL’ye indiği anlaşılmıştır. Davalı taraf vekilince 07.09.2018 tarihli dilekçeleri ekinde, davacıya ait hesap ekstrelerinin PTT kanalı ile kendisine gönderildiğine ilişkin olarak sunulan çıktılarının nüshaları üzerinden yaptığımız incelemede; 6 aylık dönemi kapsayan sürede, PYS’de öngörülen 7 İşgünü içinde yapılmış bir gönderim olmadığı, Mart 2013 ayına İlişkin bir gönderim yapılmadığı, diğer 5 aydan 2’sinin davacı tarafında teslim alındığına dair PTT alındılannın bulunduğu anlaşılmış, diğerlerinde İse alıcı kimlik bilgileri saptanamamıştır. Bu itibarla, davalı taraf dilekçesinde ifade edilenin aksine, söz konusu ekstrelerin tamamının davacıya testim edildiğine ilişkin bir kanaate ulaşmak mümkün olamamıştır. Davacının, portföy yönetim sözleşmesini, sözleşmenin yerine getirilmesi için seçtiği işlemleri ve sözleşmenin sonuçlarını anlayabilecek kadar tecrübeli bir yatırımcı olduğunun göz ardı edildiği ve bu hususun bilirkişi heyetince incelenmediği iddiasına yönelik olarak 13.07.2018 tarihli raporumuzda detaylı bilgiler verilmiş olup, esasen bilirkişi heyetimizin netice görüşünün; davanın, davacı müşterinin tecrübeli bir yatırımcı olduğu da dikkate alınarak, üstlendiği risklerin farkında olup olmamasından değil, davalı tarafın Portföy Yönetim Sözleşmesi Madde 9.1’e ifade edilen “… Şirketinin müşterinin risk/getiri tercihine uygun hareket edip, özen borcu içinde davranmakta ilaiii yükümlülüklerini verine getirmemesi yönünde olmuştur. Davalı taraf müvekkilince verilen 07.09.2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; tümüyle birbiriyle çeliştiği ifade edilen ve fakat 35 sayfadan oluşan raporda yalnızca 3 madde olarak yer verilen bu hususlarda, bilirkişi heyetince hazırlanan raporun J. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME kısmının; 5. Maddesinde sonu olarak yer verilen ifadenin tamamı şoyledir; “Öte yandan Davacı, portföyünün yönetilebilmesi için her birinin portföydeki oranları 0-100 arasında değişen, diğer seçeneği dahil 17 farklı enstrümanın f… dahil, HB/DT, Yatırım fonu, İMKB Hisse Senedi vb) kullanılabileceğine muvafakat etmiştir. Salt bu açıdan, mevzuata bir aykırılıktan söz edilmesi mümkün görülmemekle birlikte, bu seçeneklerin yatırımcının risk/aetiri tercihi ve tahammül edebileceği toplam kayıp tutan ile birlikte değerlendirilerek bir bütün halinde müşteriye yaklaşması gerektiği görüşündeyiz.” Koyu renkli ve altı çizgili olarak ifade ettiğimiz devam ifadeleri itiraz dilekçesine konulmayarak sanki raporun çelişkili olduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Şirketin, Davacının …’de bulunan parasını yönlendirmelerinin söz konusu olmadığı (Müvekkil Şirketin, … nezdinde Davacı adına işlem yapabilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, … nezdinde açılan hesabın kişisel ve şifreli olduğu, Şirket adına açılmış bir hesap olmadığını ve dolayısıyla …’a transfer edilen miktarda meydana gelen zararlardan sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı yönündeki iddiaya yönelik olarak: Davacı …’e adına açılmış hesaba ait 19.09.2013 tarihti ordinolar üzerinde “mutabıkız” ifadesi ile davalı … şirketi kaşesi ve 2 imzanın bulunması, … Yöneticisi… tarafından 15.07.2013 tarihinde ….@….com.tr adresine, portföy yöneticisi …’e CC yapılmak suretiyle; “Ö. … hesabına 100.000 USD karşılığı TL göndermek istiyoruz, dolar satış kurunu 1,95 olarak hesaplayıp 195.000 TL’lik talimat aldık müşteriden, açıklamaya … beyin hesap numarasını kaç olarak belirtelim ” ifadesini içeren elektronik posta çıktısının bulunması, … Yatırım Şirketi vekilinin, Davacı …’e gönderilen 15.11.2013 tarihli cevabi ihtarnamede, davalı … Şirketince kendi adına müşteri namına nezdlerinde (…) hesap açtıkları, ayrıca bir işbirliği protokolü imzaladıkları bilahare feshettikleri yönündeki beyanı, … Şirketine saklama hizmeti veren … Şubesi’ne gönderilen …’a gönderilen 200.100 TL’lîk transfer talimatı üzerinde davalı tarafın da kaşe ve imzasının bulunması sebepleriyle bahse konu işlemlerin, davalı … Şirketi yetkililerince gerçekleştirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Davacı tarafça itiraz edilen … Şirketince ihbar olunan … Yatırım’a gönderilen 200.100 TL’nin toplam zarar miktarından düşülmesinin ne maddi mantığa ne de hukuk mantığına uygun olmadığı görüşüne yönelik olarak, Davalı Şirket yetkilileri tarafından yönetildiği sonucuna ulaşılan 200.100 TL’den, ordinolar üzerinde yazılı olan kalan kapanış tutarı olan, para/döviz cinsi belirtilmemekle birlikte USD cinsinden olduğu kanaati taşınan 20.058,42’nin akıbeti konusunda bir neticeye ulaşılamamıştır. Dava dosyasında, ordinoda bakiye olarak gösterilen bu tutarın akıbeti konusunda bir bilgi, belge vb. bulunmamaktadır. Bu itibarla, nihai görüşümüzde bu husus, seçenekli olarak Sayın Mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Davacı tarafın, bilirkişi heyetince, Müvekkilinin %25 oranında bir gelir kaybına tahammül edeceği yönünde sözleşmede hüküm bulunması sebebiyle, toplam zarar miktarının otomatik olarak % 25 düşülmesine katılmadıkları görüşüne yönelik olarak ise, detayları raporumuzun metninde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, gerek SPK cevabı, gerekse tarafımızca yapılan incelemede taraflarca imzalanan PYS’nin 2 no.lu ekinde bulunan ve sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan müşteri risk profili ve getiri tercihini belirlemek üzere oluşturulan anket formunda, müşterinin en kötü koşullarda ne kadarlık kayıp içeren alternatifi seçtiği yolundaki soruya, şıklardan en yükseği olan % 25’i işaretlemiş olması temel sebep olduğu için bu husus bilirkişi heyetimizce riayet edilmesi gereken bir eşik (zarar alt limiti) olarak dikkate alınmıştır. Netice itibariyle, dava konusu hususun Portföy Yönetim Sözleşmesini Madde 9.1’e ifade ettiği “… Şirketinin müşterinin risk/getiri tercihine uvaun hareket edip, özen borcu içinde davranmakla yükümlü olduğu../’ düzenlemesi kapsamında meydana geldiği sonucuna varılmış ve raporumuz içeriğinde detaylarıyla yer verildiği üzere, … Şirketi’nin, müşterinin Portföy Yönetim Kartında belirttiği risk/getiri kriterinin dışına çıkmak suretiyle üzerine düşen “Özen Borcuna” uygun hareket etmeyerek müşteri zararına sebebiyet verdiği kanaatine ulaşılmıştır. Yönetilmek üzere … Şirketi’ne teslim edilen 804.842 TL’lik portföy tutarı, işlem kar/zararları ve portföyden yapılan komisyon, kürtaj, BSMV kesintileri ile … Yatırım’a aktarılan 200.100 TL’lik tutar hesaplamaya dahil edilmek suretiyle 583.322,84 TL eksiği ile 221.519,16 TL olarak müşteriye ödenmiştir. Dava dosyasındaki verilerden hareketle, … Yatırım’a forex işlemleri yapılmak üzere havale edilen 200.100 TL’den kalan tutarın akıbeti hakkında kesin bir neticeye ulaşmak mümkün olamamış, döviz cinsi İçermeyen ancak hesap hareketlerinden USD cinsinden olduğuna kanaat getirilen Davacı adına açılmış 30002 no.lu hesaba ait ordinoların son sayfasında, 19.09.2013 itibariyle yatırılan tutarın 105.334.-, kar/zarar tutarının: – (eksi) 85.275,58, kapanış bakiyesinin de 20.058,42 şeklinde mutabıkız şeklinde belirtildiği görülmüştür. Doyasıyla, oluşan müşteri kaybının hesabında; a) … Yatırım’a gönderilen 200.100 TL’lik tutardan davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığının dikkate alınması halinde 583.322.84 TL, b) 19.09.2013 tarihli mutabıkız notu düşülen ordinodaki USD 20.058,42 TL’lik bakiye tutarın ilgili tarihteki TCMB alış kurundan (18.09.2013 tarihli RG’de yayımlanan USD döviz alış kuru: 2.0023 TL) karşılığı olan 40.162,97 TL’nin Davacı Müşteriye ödendiği varsayıldığında ise 543.159.87 Tl (583.322,84-40.162,97), (Bu konuda dava dosyasında yer alan veriler üzerinden yaptığımız incelemelerde, … Yatırım ordinosunda yer verilen kapanış bakiyesinin … nezdinde bulunan Davacı Müşteri hesabına alacak kaydedildiğine veya akıbetine dair bir ize rastlanamamıştır) Tutarlarında portföy azalış rakamlarıyla karşılaşılmaktadır. Davacı müşterinin portföy yönetim kartında bir yıl içerisinde en çok % 25 portföy kaybına tahammül edebileceğini belirtmiş olması sebebiyle, 804.842 TL’lik portföyün %25’ine tekabül eden 201.210,50 TL’nin yatırımcının katlanabileceği portföy kaybı olarak kabul edilerek, yukarıdaki 2 alternatife göre; … ‘dan, 20.058,42’nin (işlem yapılan para cinsinin USD olduğu anlaşılmaktadır) akıbetinin sorulması ve alınacak cevaba göre; 1. Seçenek; … ‘a gönderilen 200.100 TL’den kalan tutarın (TL karşılığı 40.162.97) Davacı Müşteriye, …’daki hesabı ile ilişkilendirilmeksizin ödenmiş olması durumunda 341.949.37 TL (583.322,84-(40.162,97+201.210,50)) veya 2. Seçenek; … ‘a gönderilen 200.100 TL’den kalan 20.058,42 USD’nin (TL karşılığı 40.162.97), hiçbir şekilde Davacı …’e ödenmemiş olması durumunda 583.322,84TL’nin tamamı müşteri portföyündeki azalış kabul edilerek, 382.112.34 TL (583.322,84-201.210,50), Tutarında davacının talebinin karşılanmasının uygun olacağı ” görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiği, açılan dava sözleşmeye dayalı tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında 20.11.2012 tarihinde Portföy Yönetim Sözleşmesi akdedildiği, risk profili ve getiri tercihlerinin belirlenmesi için anket formunun yaptırıldığı, davacı tarafından portföy yöneticiliği tarafından yönetilmek üzere 804.842,00 TL portföy tutarının hesaba girişinin yapıldığı, 10.10.2013 en son işlem tarihi itibariyle portföy tutarının 221.519,16 TL olup bu tutarın da davacıya ödenmiş olduğu hususlarında taraflar arasında niza yoktur. Uyuşmazlık konusu olan husus 804.842,00 TL ile başlayıp 221.519,16 TL ile kapatılan portföyde gerçekleşen 583.322,84 TL’lik zarardan davalının sorumlu olup olmadığı ve bu tazminat bedelinden ihbar olunan şirkete aktarıldığı bildirilen tutarın indirilip indirilmeyeceği hususudur. Davacının şikayeti üzerine SPK tarafından başlatılan inceleme sonucunda 3 aylık olarak belirlenen yatırım döneminde en fazla %20’lik bir kayba müşterinin tahammül edebildiği, hesap açılış tarihi olan 12.02.2013 tarihini izleyen 3 aylık dönemde müşteri portföyünün yaklaşık %50 oranında değer kaybettiği ve söz konusu değer kaybının izleyen dönemlerde de devam ettiği, yüksek risk içeren vadeli işlemler gerçekleştirilerek zarar oluştuğu, oluşan zararın telafisi amacıyla daha da yüksek risk içeren işlemler yapıldığı, müşterinin risk profili ve getiri tercihinden uzaklaşıldığı bu nedenle idari para cezası uygulanmasına karar verilmiş olduğu, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemelerinde de portföy yönetim sözleşmesine ek olarak doldurulan anket formunda müşteri profilinin tecrübeli yatırımcı olup oluşabilecek risklerin bilincinde olduğu yüksek risk içeren hisse senedi, … işlemlerinin tercih edildiği yaptırım döneminin 3 aylık oluşturulmasına rağmen müşterinin 10.10.2013 tarihine kadar işlemlere devam ettiği, fakat öte yandan portföy yönetim şirketinin müşteri risk profili ve getiri tercihinin dışına çıkarak müşterinin tahammül edebileceği kayıp oranının dikkate almadan daha da yüksek risk içeren işlemleri gerçekleştirdiği bu açıdan davalı şirketin oluşan zarardan sorumlu olduğu, tespit edilen 583.322,84 TL zarardan davalı tarafın … yatırıma yönlendirilen ve sorumluluğunun kalmadığını belirttiği 200.100 TL bedel yönünden davacının talimat ile … yatırıma gönderildiği ve davalı şirketin bu aşamadan sonra miktar üzerinde herhangi bir tasarrufun bulunulmadığı iddia edilmiş ise de … yatırıma forex işlemleri yapmak üzere havale edilen 200.100 TL’nin akıbeti için incelenen döviz cinsi içermemekle birlikte USD olduğu tahmin edilen hesap hareketlerinde davacı adına açılmış … no’lu hesaba ait ardinoların son sayfasında kapanış bakiyesi için mutabıkız şerhiyle davalı şirketin imza ve kaşesinin bulunduğu, bu nedenle bedel üzerinde herhangi bir tasarruflarının bulunmadığı iddiasının dinlenemeyeceği ve paranın tamamıyla ihbar olunan … yatırıma yönlendirilmiş olduğunun kanıtlanamadığı, bu sebeple 200.000 TL’lik miktarın tazminat bedelinden düşülemeyeceği, davacı en kötü şartlarda %25’lik kayıp oranına tahammül edebileceğini belirttiğinden ve bu miktar 201.210,50 TL olduğundan bunun mahsup edilmesiyle tazminat miktarının 382.112,34 TL olacağı anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
382.112,34-TL tazminatın 01/10/2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 26.102,09-TL harçtan peşin ve tamamlama harcı ile alınan toplam 9.970,65-TL nin mahsubu ile eksik kalan 16.131,44-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 9.998,70-TL ( 24,30 TL BH, 4.299,15 PH, Tamamlama Harcı 5.671,50 TL, 3,75 TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı bilirkişi ücreti 5.000 TL, tebligat gideri 405,00-TL toplam 5.405-TL nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.537,46-TL nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 28.876,74-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davalının yaptığı bilirkişi ücreti 4.500-TL, tebligat gideri 150-TL toplam 4.650-TL nin red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.606,68-TL nin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 18.053,78-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …