Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/61 E. 2018/37 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/61
KARAR NO : 2018/37
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/01/2015
KARAR TARİHİ : 25/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; Davalı Sigorta Şirketi ile müvekkili şirket arasında özel bir sigorta türü olan … nolu 14 07.2012-14.07.2013 vadeli ‘Yurtiçi Kredi Sigorta Poliçesi” imzalandığını ve davacı şirketin, dava dışı bayii “Alıcı” Bayii …ya’ya yapmış olduğu akaryakıt satışlarının bedellerinin ödenmemesi halinin poliçe teminat limitleri kapsamında sigortalanmasının gerçekleştiğini, primlerin ödendiğini ve poliçenin yürürlüğe girdiğini, Poliçenin yürürlüğe girmesinden sonra Poliçe kapsamında yer alan …’nın davacı şirketin defter ve kayıtlarına göre 14.01.2013 tarihi itibariyle borç tutarının 6.819.949,57 TL iken 15.04.2013 tarihi itibariyle 6.721.633,01 TL olduğunu, borcun alıcı … tarafından verilen 04.04 2013 vade tarihli 6 721.633,01 TL bedelli … A.Ş.’nin… nolu çekin vade ile aynı tarihte bankaya ibraz edildiği ve aynı gün banka tarafından karşılıksız kaşesi vurulduğunu, Davacı Şirket tarafından ( İstanbul … icra müdürlüğü’nün … E ve İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü… Esas dosyası ile icra takibi başlatıldığını, Alacağın tahsil edilememesi üzerine Davacı Şirket tarafından Davalı Sigorta Şirketine… Noterliğinin 16,04.2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini ve Poliçe kapsamında ve teminat dahilinde olan 1.500.000 TL kredi iimiti üzerinden 7 gün içerisinde ödeme talep edildiğini, Hasar Başvurusu üzerine Davalı Sigorta Şirketinin gecikmeli olarak Temmuz 2013 tarihinde eksper ataması yaptığını, 12.07.2013 tarihinde Davacı Sigorta Şirketi tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin ulaştırıldığını, geçen süreç içerisinde Davalı Sigorta Şirketinin Davacı Şirketten sürekli olarak ek belge istemek suretiyle hasar değerlendirme sonucunu geciktirmeye yönelik haksız ve kötü niyetli davranışlarda bulunduğunu, 23.08.2013 tarihinde hasar değerlendirilmesinin halen sonuçlanmamış olması nedeni ile TTK 1427/3 gereğince tazminattan veya bedelden mashup edilmek üzere hasarın en az %50 sinin avans olarak ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı Sigorta Şirketi tarafından ödeme yapılmadığını, davalı Sigorta Şirketi tarafından hasarın teminat kapsamında olmadığı gerekçesi ile reddedildiğine dair 06.11.2013 tarihli e-mail ve 07.11.2013 tarihli hasar red yazısının gönderildiğini, tüm ısrar ve taleplere rağmen hasar ekspertiz raporunu Davacı Şirket ile paylaşmadığını, davalı Sigortacı Şirketin red gerekçesi olan teminat dışında kalan ve bunun müeyyidesinin, poliçe, genel ve özel şartlara aykırı olduğunu, davalı Sigorta Şirketi tarafından düzenlenen poliçenin 5. Sayfasında 1.2. Maddede 11 azami kredi süresinin tanımı yer almaksızın 150 gün olduğu, genel şartlar A.2 de “ Uzatılmış vade tarihinin tanımı yer almakta olup ” azami kredi süresinin ne olduğunun tanımlanmadığı uzatılmış vade mi değil mi anlaşılamadığını, davalı Sigorta Şirketi tarafından bilgilendirmenin gereği gibi yapılmadığı gibi; bilgilendirme giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Aynı dava konusu ile alakalı derdest bir dava dosyası bulunduğunu, İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının davacı tarafından temyiz edildiğini, bu nedenle kararın şeklen kesinleşmediğini, aynı taraflara ve aynı dava konusuna ait bir başka dava halen dahi derdest olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin bilgilendirme formunu usulüne uygun şekilde düzenlediğini ve davacı tarafa tebliğ ettirdiğini, Davacı tarafın taleplerinin Kredi Sigortası Genel Şartlarının B.1.2 maddesinin 3. Fıkrası uyarınca Teminat dışında olduğunu, Kredi Sigortası Genel Şartlarının B.1.taraflar arasında Derdestlik Hükmü genel şartlarda yer almasa dahi sonucun yine aynı olacağını çünkü Davacı Şirket taleplerinin “Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6 ve A.7.1.7 maddelerine” göre teminat dışı olduğunu, azami vade süresinin aşılmasının da teminat dışında kalan bir hal olduğunu, Davacının yeni poliçe dönemi için sigorta sözleşmesi yapılırken alıcı …’nın kötü durumunu kasten davalı digorta şirketinden gizlemiş olduğunu bu sebeple yeni döneme ilişkin talepler için sigortacının bir sorumluluğunun bulunmadığını, azami vade süresinin poliçenin olmazsa olmaz şartlarından biri olduğunu, söz konusu süreye göre primlerin belirlendiğini ve poliçe düzenlenmesine karar verildiğini, mail durumu kötüleşen dava dışı firmanın 150 günlük azami vade süresini aştığını, davacı sigortalı şirketin de buna göz yumduğunu, Davacı Şirketin Poliçe ile ilgili olarak bilgilendirme yapılmadığına dair iddiasının gerçek dışı olduğunu, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK madde 1423 hükmünün ilk düzenlenen poliçe bakımından uygulanma imkanının bulunmadığını, Eksperin tarafsız olmadığına dair iddiaların gerçek dışı olduğunu, avans talebinin dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3-Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı Sigorta Şirketine yönelik icra takibinin dava zamanaşımı süresi içerisinde başlatıldığını, Kredi Sigortası Genel Şartlar C-9 Maddesinde “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler iki yılda zamanaşımına uğrar” denildiğini, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 1420. Maddesinde “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482. madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmüne yer verildiğini, Davalıya hasarın ihbar tarihinin 19.04 2013, davalıya tüm belgelerin ulaştırılma tarihinin 12,07.2013, Ekspertiz raporu tarihinin 30.09.2013 ve davalı tarafından hasar talebinin red tarihinin 07 11.2013 olduğunu, TTK hükümleri uyarınca zamanaşımı süresinin başlangıcı ise hasar talebinin Sigorta Şirketince reddi tarihinden itibaren başlayacağını, davalıya yapılan hasar ihbar tarihinin 19.04.2013 olmasına rağmen davalı tarafından yaptırılan eksper incelemesinin 30.09.2013 tarihli rapor ile tamamlanmış ve müvekkili şirkete hasarın teminat kapsamında olmadığı yönündeki red yazısının 07.11.2013 tarihinde iletildiğini, davalının cevap dilekçesinde yer alan hususlara dair iddialarını kanıtlayacak delilleri süresi içerisinde sunmadığını, Sigortacılık Mevzuatı ve 6102 sayılı TTK kapsamında aydınlatma /bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi ve hatta hiç yerine getirilmediğini, Davalı Sigorta Şirketinin, Sigorta Poliçesinde “TEK ALICI” … için tanımlanan teminat limitini poliçe dönemlerinde düşürmüş olmasının bu alıcıyı yakından takip etmekte olduğunu ispatladığını, Davalı Sigorta Şirketinin atıf yaptığı Kredi Sigortası Genel Şartlarının 01.02.2009 tarihinde yayınlandığını, 6102 sayılı Yeni TTK’nın yürülüğe girdiği 01.07.2012 den önceki eski bir genel şart olmakla Türk Ticaret Kanununda kabul edilen düzenlemelere aykırı olduğundan hukuken uygulanamayacağını 6102 sayılı kanuna uyumlu şekilde uygulanması gerektiğini, Kredi Sigortası Genel Şartları B1. maddesinde atıf yapılan cümlenin 6098 sayılı Borçlar Kanununun 21/1 ve 25. Maddelerine aykırı nitelikte olduğundan yazılmamış sayılması gerektiğini, diğer yandan Davalı Sigorta Şirketi tarafından düzenlenen Kredi Sigortası özel Şartlarının 2.2. maddesi ve 7. Maddesine aykırılık halinde Sigorta haklarının ziyan olacağına dair düzenleme getirilmemiş olduğundan bu hali ile de olsa Poliçe özel şartları gereğince TTK 1445. Maddesine göre hareket edilmesi gerektiğini, Davalı Sigorta Şirketinin Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6 ve A.7.17 maddelerini dayanak gösteremeyeceğini, zira Poliçe süreçleri dikkatli incelendiğinde Davalı Sigorta Şirketinin tüm poliçe süreçlerinde sözleşmenin tek alıcısı olan …’nın mali durumunu gayet iyibildiğini rizikonun gerçekleştiği döneme ait Kredi Sigortası Poliçesi yenilemesini yaparken sadece ‘Limit Azaltımı” ile yetinerek ayrıca bir sınırlama ve şart getirmeksizin poliçeyi yenilediğini, davacı şirketin kastının bulunmadığını belirterek dava dilekçesindeki taleplerini yinelemiştir.
4-Davalı vekili 2. Cevap dilekçesinde özetle; Derdestlik itirazının devam ettiğini, zamanaşımı itirazlarının devam ettiğini, Bilgilendirme Formunun usulune uygun tebliğ edildiğini, Davalı Sigorta Şirketinin red nedeninin hukuka uygun olduğunu, rizikonun müvekkili şirkete 16.04.2013 tarihinde ihbar edildiğini, davacı sigortalı şirket tarafından dava dışı firma adına tanzim etmiş olduğu son faturanın 11.10.2012 tarihli olduğunu, cevap dilekçelerinde açıkladıkları üzere Kredi Sigortası Genel Şartları nın B 1. maddesi hükmünün davacıya yüklemiş olduğu bildirim edimine aykırı davranıldığını, davacı Şirketin dava dışı firma hakkında olumsuz bilgi bildirimi yapmadığını, alıcının olumsuz mali durumuna rağmen mal satışına devam ettiğini, dava dışı firmanın 2012 şubat – mart vadeli alacaklarını 2012 aralık ayında teminat mektuplarını paraya çevirmek suretiyle tahsil edebildiğini, bu nedenle dava dışı firmaya 2012 ekim ayından sonra mal satımını durdurduğunu, “Azamî Vade” sürelerine uyulmadığını ve Poliçe yenileme döneminde olumsuz mali bilgilerin saklandığını belirterek cevap dilekçelerindeki talepleri yinelemiştir.
5-Davacı şirket İstanbul … İcra Müdürlüğü nün… E. sayılı dosyası ile davalı sigorta şirketi aleyhine vekil marifetiyle 15,12,2014 tarihinde başlattığı ilamsız icra takibinde; 14/07/2012 başlangıç tarihli 357561312 numaralı Kredi Sigortası Poliçesi kapsamında, poliçe teminat limiti olan 1.500 000 TL hasar bedelinin %10 muafiyet uygulamak suretiyle bakiye 1.350.000 TL alacak olarak; 1.350.000,00 TL asıl alacak, 179.207.63 TL islemiş ticari faiz olmak üzere, 1.529.207,88 TL toplam alacağın, İcra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %11,75 oranından az olmamak üzere ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
6-Davalı vekilinin derdestlik itirazı üzerine İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, …Karar sayılı dosyası celp edilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davacısının …A.Ş., davalısının …Sigorta Şirketi olduğu, davanın; davacının, mal satışı yaptığı dava dışı … Petrollerinden olan alacağını tahsil edememesi üzerine borçlu şirketin “Yurtiçi Kredi Sigortası Poliçelerini” düzenleyen sigortacısı davalıdan tahsili talebine ilişkin belirsiz alacak davası olduğu, mahkemenin davada talep edilen miktarın belirli olduğu, belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesi davanın usulden reddedildiği, kararın davacı tarafça sadece vekalet ücreti yönünden temyiz edildiği ve kararın Yargıtay … Hukuk Dairesinin … Esas, … Karar sayılı ilamıyla, 10.06.2015 tarihinde vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onandığı, iş bu dosyanın İtirazın İptali davası olduğu, dosyalardaki talep ve davaların farklı olduğu, derdestlik itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
7-Dava konusu hasar dosyası 16/06/2015 tarihinde davalı vekili tarafından dosyaya sunulmuştur.
8-Dava İ.İ.K nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
9-Taraf vekilllerince davaya ilişkin tüm delilleri belge ve dayanakları ile birlikte dosyaya sunulmuştur.
10-Mahkememizce verilen ara kararı gereğince dosya bilirkişiye tevdii edilmiş olup dosyaya ibraz edilen 19/07/2016 tarihli bilirkişi kök raporunda;
10.1)Davanın Zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı,
10.2)Davaya uygulanacak kanunun, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 6102 sayılı TTK ve 6090 sayıtı Borçlar Kanunu ile bu Kanunlar çerçevesinde, Kredi Sigortası Genel ve Özel Şartları olduğu;
10.3)Davacı Şirketin “Sigortacıya anında bildirmeyerek, poliçe sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve riskin ağırlaşmasına yol açtığına kanaatine varılmıştır.“ sonucunun; gerek ihtilafa konu poliçenin tek alıcısı bulunması, gerekse akaryakıt sektörü ve somut ihtilaf konusu olayda sigortalı ile tek alıcı arasındaki birkaç poliçe süresince devam edegelen bir ticari ilişkide, davalı Sigorta Şirketinin Alıcı …’nın mali durumunu bilmediğini ve bildirilmediğini iddia etmesinin haklı ve makul bir iddia olmadığı ve davacı şirket tarafından raporda detaylı açıklandığı üzere bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmiş olduğu,
10.4)Sigortacının ise 6102 sayılı TTK, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve ikincil mevzuat çerçevesinde Sigorta ettiren sigortalıyı hiç veya gereği gibi bilgilendirmediği, bu nedenle anılan sigortalı aleyhine olan hükümlere dayanmasının mümkün olmadığı,
10.5)Ayrıca, Poliçe Özel ve Genel Şartları arasında uyumsuzluklar bulunduğu gibi şartların, davacı Şirketin lek Alıcısı ile olan mevcut ticari ilişkisine uygun olmadığı, gerekti tanım ve uygulanacak hükümler anlamda açık ve anlaşılır olmayan, birçok anlama gelebilen hususu içerdiği, bu durumda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 23. maddesi çerçevesinde, sigorta şirketinin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanması gerektiği,
10.6)Bu kapsamda yapılan değerlendirme çerçevesinde ;
a.19 04.2013 den geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi +30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) dikkate alındığında, en son cari hesap katının gerçekleştirildiği 02.04.2013 tarih ve 04.04.2013 vadeli çek dikkate alındığında, 16.04.2013 tarihinde noter kanalı ile yapılan (19.04.2013 tarihinde Davalı Sigorta Şirketine tebliğ edilmiş) bildirimin, süresinde ve Poliçe Şartlarına uygun olarak değerlendirilmesi gerektiği;
b.Poliçe şartlarının esas alınarak ilgili sürelere uyulmadığının tespiti durumunda ise, bunun Davacı Şirketin sigorta haklarının ziyan olmasına yol açmayacağı, sürelere ilişkin beyanların konusunun sigortacı tarafından bilindiği,
10.7) Sigorta tazminatında herhangi bir indirim uygulanması için Kanuni Şartların gerçekleşmemiş olduğu kabulü ve yukarıdaki tespitler kapsamında, davacı Şirket tarafından Alıcı … arasındaki cari hesap hareketlerine göre, vadesi geçmiş alacakların sigorta kapsamına dahil bulunduğu,
a.Davacı Şirketin Davalı Sigorta Şirketinden aşağıda detaylı açıklandığı üzere limit altında kalan 1.230.160,85.-TL yi talep edebileceği; 28.02.2013 tarihi itibarı ile Alacak Bakiyesinin ; 6.721.633,01 TL, Poliçe çerçevesinde Kredi Limitinin : 1 500.000,00 TL Sigortalının Sorumluluğunda Kalan (%10) sonrası limitinin: 1.350.000,00 TL, 14.07.2012 sonrası fatura bedeli toplamının : 1,230.160,85 TL, Talep Edilebilecek Tutarın ise : 1.230.160,85 TL olduğu,
b.Alacağa temerrüt tarihi 07.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizine hükmedilebileceği;
c.Davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin bütünüyle Mahkemenin takdirlerine ait olduğu, kanaatine varıldığının bildirildiği görüldü.
11-Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
12-Davalı vekili kök bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde özetle; Bilirkişi heyetinin, davacının kredi sigortası genel şartlan B.7 maddesindeki yükümlülükleri ile ilgili herhangi bir kusuru olmadığını belirttiğini, bu tespitin kabul edilemeyeceğini, Davacının Kredi Sigortası Genel Şartları uyarınca rizikoya ilişkin yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bilirkişi heyetinin, kredi Sigortası Genel Şartlar B.7 maddesinin TTK m. 1448/2 ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, buna göre davacının yükümlülüklerini ihlal ettiği tespit edilse bile kusuru oranında hasar tazminatından indirim yapılması gerektiğini, kaldı ki davacının B.Tde yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin delil sunulmadığını belirttiğini, Kredi Sigortası Genel Şartlan B.7 (Rizikoya ilişkin Olarak sigortalının sorumluluktan) maddesinde “Sigortalı, bir alıcının ticari veya mali durumu ile ilgili herhangi bir olumsuz bilgiden veya teslimat veya ödeme belgelerinin tevdiinde herhangi bir zorluk veya olağan dışı bir durumdan veya sözleşmenin ifası ile ilgili teminatların tesisinden veya sigorta sözleşmesinin kapsadığı zarara yol açabilecek herhangi bir olaydan veya borç ile ilgili bildirimlerden veya açılan davalardan haberdar olur olmaz durumu sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.” hükmünün yer aldığını, buna göre bildirim yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, …’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgi sahibi olma, durumunu takip etme gibi bir sorumluluğun müvekkil şirkete yüklenmediğini, yorum yolu ile yapılan bu tespitlerin aksine davacının, …’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgilendirme yaptığını yazılı delil İle ispat edemediğini, Davacının, poliçe yenilemelerinde …’nın ödeme güçlüğü içine düştüğünü müvekkili şirkete bildirmediğini, bilirkişi heyetinin, yorum yoluyla müvekkili şirketin dava dışı … ile ilgili olumsuz durumu poliçe limitlerinde ayarlama yapıyor olması nedeniyle bildiğini iddia ettiğini, ancak, poliçenin düzenlenmesinde/yenilenmesinde önemli noktanın mal alıcısının borç ödemesindeki istikrarını koruması olduğunu, …’nın, karşılıksız çıkan çekten çok önce borcunu ödeme güçlüğü içine düştüğünü, bu durumun davacı tarafından müvekkili şirkete bildirilmediğini, poliçe yenilemelerinde limit ayarlamasında sigortalı ve … arasındaki cari hesabın borç bakiyesinin tek ve esaslı nokta olmadığını, müvekkili şirketin …’nın mali durumunu takip etme gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete … ile ilgili özellikli bir bildirim yapılmadığından cari hesap, akaryakıt piyasası ve Türkiye’nin konjonktürü vb. risk değerlendirme faktörleri dikkate alınarak limit ayarlanması yapıldığını, Davacının, ödeme güçlüğüne düşen …’ya mal satmaya devam ettiğini, bu halin poliçe genel şartları uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişi heyeti davacının …’ya uygun bir zamanda mal teminini kestiğini iddia ettiğini, bu tespitin doğru olmadığını, davacının …’nın ödeme güçlüğüne düştüğünü bile bile mal satışı yapmaya devam ettiğini, bu nedenle davacım talebinin Kredi Sigortası Genel Şartları A.7.1.6 ve A.7.1.7 uyarınca teminat dışı olduğunu, Kredi sigortası Genel Şartları A.7.1 Bir Ayrım Olmaksızın Yurtiçi ve İhracat Satışlarında Teminat Dışında Kalan Hallerin: “A. 7.1.6 ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar. A.7.1.7 Sigortalının, ödeme güçlüğü içine düştüğünü bildiği alıcılara, yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar. ” olduğunu, Davacının talebinin kredi sigortası genel şartları’nın B.1.2 maddesi uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişilerce yorum yolu ile aksi kanaat bildirilmiş olup, kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, bilirkişi heyetinin yorum yolu ile poliçe özel ve genel şartlarının ihtilafa konu olayın ruhuna uygun ve durumu tam olarak yansıtır nitelikte hükümler içermediğini, ekspertiz raporunda poliçe özel ve genel şartlarının davacı aleyhine yorumlanarak sonuca gidildiğini tespit ettiğini, bilirkişilerce bu yorum yapılırken davacının dünya devi global bir tüzel kişi tacir olduğu göz ardı edildiğini, alelade bir tüketiciymiş gibi değerlendirildiğini, davacının poliçeden yararlanması için TTK m. 18/3 uyarınca basiretli iş adamı gibi davranması, … ile olan ticari faaliyetini poliçe özel ve genel şartlarına göre organize etmesi gerektiğini, eksperin raporunu düzenlerken poliçe özel ve genel şartlarını göz önüne almasının olağan olduğunu, bilirkişinin davacı aleyhine yorumluyor olarak kabul etmesinin kabul edilebilir olmadığını, en son tanzim edilen akaryakıt satış faturasının 11.10.2012 tarihli olduğunu, davacının bu tarihten itibaren …’nın Ödeme güçlüğüne düştüğünü (zira mal teminini bu tarihte sonlandırmıştır) bildiğini, …’nın en son bu tarih itibariyle temerrüde düştüğünü, Davacının talebinin, poliçede belirtilen süre ve vadelere uyulmaması nedeniyle teminat dışı olduğunu, …’nın satın aldığı mallar karşılığında ödemesi gereken satış paralarını ödemediğine dair bildirimin 16.04.2013’de bu bildirimi yapması gereken tarihten tam 6 ay sonra yapıldığını, müvekkil şirketin ancak 21.10.2012 tarihinden sonra düzenlenen ve tahsil edilemeyen faturalardan sorumlu olabileceğini, Azami vade süresine uyulmamasının poliçe şartları uyarınca teminat dışı bir hal olduğunu, mali durumu kötüleşen …’nın 150 günlük azami vade süresini aştığı hususunun ekspertiz raporu ile sabit olduğunu, Bilirkişi heyetince poliçe özel ve genel şartlarının BK m.23 uyarınca genel işlem koşullan olarak kabul edilmesinin yasa ile bağdaşmadığını, BK m. 20 de genel işlem koşullarının aşağıdaki gibi tanımlandığını, “Genel işlem koşullan, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, İlende çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.” BK m. 20 sözleşme hükümlerinin işlem koşulu olarak kabul edilmesi şartını, taraflardan birinin düzenlemesi şartına bağladığını, oysa Kredi Sigortası Genel Şartlan da dahil olmak üzere bütün genel şartlann Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlendiğini, Davacının poliçe özel ve genel şartlarını olduğu gibi kabul ettiğini, davacının teslim alıp inceleyip kabul ettiği şartlann geçersizliğini ileri süremeyeceğini, Müvekkili şirket tarafından davacının poliçe özel ve genel şartları ile ilgili gereği gibi bilgilendirildiğini, poliçenin özel şartlarından azami kredi süresinin tanımı “satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinden itibaren başlamak üzere 150 gündür” şeklinde yapıldığını, uzatılmış vade tarihinin de genel şartlarda ” vade tarihinin uzatıldığı yeni ödeme tarihi” olarak tanımlandığını, tüm bu hususların poliçe ile birlikte davacıya imza karşılığı bildirildiğini, tacir olan ve basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davacının, imzasına rağmen poliçe hakkında açık ve net olarak bilgilendirilmediği iddiasının ticari hayatın olağan akışına ve kanuna aykırı olduğunu, kaldı ki, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen TTK 1423/2 uyarınca gerekli bilgilendirme yapılmasa bile, davacı sözleşmeye 14 gün içinde itiraz etmediğinden, sözleşmenin poliçede yazılı şartlarla yapılmış sayılacağını, davacının poliçe özel şartlanna itiraz ettiğini delil ile İspatlayamadığını, davacının … için müvekkili şirketten 2010 senesinden beri kredi sigortası temin etmekte olduğunu, yenilemelerde sadece poliçe üst limitlerinin değiştiğini, Özel şartların değişmediğini, dilekçelerine ekli Hazine Müsteşarlığımın 01.05.2008 tarihli Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin Uygulanması Hakkında Genelge uyarınca yenilenen poliçelerin bilgilendirme yükümlülüğüne tabi olmadığını, mal alıcısı … ödeme güçlüğüne düştükten sonra davacının poliçe şartlan hakkında bilgilendirilmediğine İlişkin beyanının kötü niyetli olduğunu, bilirkişi heyetinin tüm rapor kapsamında davacı tüzel kişi taciri alelade bir tüketici gibi değerlendirdiğini, uyuşmazlık konusu hadiseyi de yine basit bir tüketici işlemi gibi yorumladığını, müvekkili şirket tarafından hazırlanan teklifin davacı tarafından hiçbir İhtirazı’ kayıt sunulmadan kabul edildiğini, davacının “poliçe şartlarını bilmiyordum, gereği gibi bilgilendirilmedim” gibi iddialarının bilirkişi heyetince nazara alınmasının kabul edilemeyeceğini, bilirkişi heyetinin bütün bunlara ek olarak, Hazine Müsteşarlığının düzenlemiş olduğu kredi sigortası genel şartlannı da görmezden geldiğini, kredi sigortasının belirli süre içinde faturalandırılmış ve yine belirli vadede ödenmesi gereken alacaklar için söz konusu olduğunu, davacının …’ya yaptığı satışları poliçede belirtilen süre içinde faturalandırması gerektiğini, davacının bu kurala uymadığını, kendi kusurlu eylemi ile zarara sebebiyet verdiğini iddia etmiştir.
13-Davalı itirazının değerlendirilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, dosyaya ibraz edilen 10.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda mali müşavir ve hukukçu bilirkişi ;
a-) Davalı vekili itirazlannın başında, “bilirkişi heyetinin, kredi Sigortası Genel Şartlar B.7 maddesinin TTK m. 1448/2 ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, kaldı ki davacının B.7.de yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin delil sunulmadığı” şeklindeki tespitine yaptığı itirazında haklılık payı bulunmadığını, Zira kök raporun 10, 11, 12. sayfalarında “10.2) Kredi Sigortası Genel ve özel Şartları ve 6102 sayılı TTK Açısından Yapılan değerlendirme” başlığı altında yapılan değerlendirmelerde yeterli açıklamalara ve görüşlere yer verilerek, davacı şirketin ihmali ve/veya söz konusu ihlalin tazminat miktarına yada rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte olmadığı yönündeki tespitten sonra 12.sayfanın ilk paragrafında bu tespitin aksine davalı tarafça davacının B.7’de yer atan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin delil sunulmadığının ifade edildiği, davalı vekili rapordaki bu ifadeye itiraz ederken yine davacının B7.de yer alan bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair herhangi bir kanıt ortaya koymadığını,
b-)Davalı vekili Kredi Sigortası Genel Şartlan B.7 ‘den bahisle bildirim yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, …’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgi sahibi olma, durumunu takip etme gibi bir sorumluluğun müvekkil şirkete yüklenmediğini, yorum yolu ile yapılan bu tespitlerin aksine davacının, …’nın olumsuz durumuna ilişkin bilgilendirme yaptığını yazılı delil ile ispat edemediğini iddia ettiğini,
Kök raporun 7. sayfasında “7.1) Poliçe Geçerlilik Süresi-Teminatlar-Zeyiller-Prim Tutarı” başlıklı ve “7.2) Poliçe Teminat Değişiklikleri” başlıklı bölümlerde açıklandığı üzere davacı şirket ile bayii arasındaki ticari ilişki sürecinden bilgi sahibi olan davalı sigorta şirketi rizikonun gerçekleştiği döneme ait (14.07.2012-14.07.2013) Kredi Sigortası poliçe yenilemesinde sadece limit azaltımı ile yetinmiş, özel Şartlar bakımından Poliçeye herhangi bir sınırlama ve şart getirmeksizin poliçeyi yenilemiştir. Zira ilgili dönemde 6102 sayılı TTK yürürlüğü girmiştir. Bu süreçlerin, Poliçe sürecinde alıcı …’nın davacı şirkete olan borçlarının davalı sigorta şirketince bilindiğine karine teşkil ettiği kanaatine varıldığını,
Diğer taraftan davalı sigorta şirketinin kredi sigorta sözleşmesi gereği alıcının durumunu takip etmesi, sadece bir hakkı olmayıp, aynı zamanda sigorta sözleşmesi ile davacı sigortalıdan almış olduğu prim karşılığında sigorta süresince alıcıyı risk yönünden değerlendirmek, davacı sigortalısına karşı üstlenmiş olduğu bir yükümlülüktür. Kredi limiti sigortacı davalının kendi risk değerlendirmesi ile tanımlanmakta ve sigorta süresince de değerlendirmeye devam edilerek gerektiğinde sözleşme şartları gereğince alıcının kredi limitini tek taraflı indirebilmektedir. Poliçe Özel Şartlan 18. Sayfada “Ek Masraflar” adı altında kredi limiti masrafı prim içerisinde, kredi limit talepleri ve sigortalının alıcı portföyünün izlenmesi sonucunda oluşan masraflara sabit katılım altında davacıdan yürürlükteki fiyatlandırma tarifesi üzerinden ayrıca prim almış olduğunu,
c-)Davalı vekili, davacının ödeme güçlüğüne düşen …’ya mal satmaya devam ettiğini, bu halin poliçe genel şartları uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişi heyeti davacının …’ya uygun bir zamanda mal teminini kestiğini iddia ettiğini, bu tespitin doğru olmadığını, davacının …’nın ödeme güçlüğüne düştüğünü bile bile mal satışı yapmaya devam ettiğini, bu nedenle davacım talebinin Kredi Sigortası Genel Şartları A.7.1.6 ve A.7.1.7 uyarınca teminat dışı olduğunu, davacının talebinin kredi sigortası genel şartları’nın B.1.2 maddesi uyarınca teminat dışı olduğunu, bilirkişilerce yorum yolu ile aksi kanaat bildirilmiş olup, kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, bilirkişi heyetinin yorum yolu ile poliçe özel ve genel şartlarının ihtilafa konu olayın ruhuna uygun ve durumu tam olarak yansıtır nitelikte hükümler içermediğini, ekspertiz raporunda poliçe özel ve genel şartlarının davacı aleyhine yorumlanarak sonuca gidildiğini tespit ettiğini, bilirkişilerce bu yorum yapılırken davacının dünya devi global bir tüzel kişi tacir olduğu göz ardı edildiğini, alelade bir tüketiciymiş gibi değerlendirildiğini, davacının poliçeden yararlanması için TTK m. 18/3 uyarınca basiretli iş adamı gibi davranması, … ile olan ticari faaliyetini poliçe özel ve genel şartlarına göre organize etmesi gerektiğini, en son tanzim edilen akaryakıt satış faturasının 11.10.2012 tarihli olduğunu, davacının bu tarihten itibaren …’nın ödeme güçlüğüne düştüğünü, davacının talebinin, poliçede belirtilen süre ve vadelere uyulmaması nedeniyle teminat dışı olduğunu, …’nın satın aldığı mallar karşılığında ödemesi gereken satış paralarını ödemediğine dair bildirimin 16.04.2013’de bu bildirimi yapması gereken tarihten tam 6 ay sonra yapıldığını, müvekkil şirketin ancak 21.10.2012 tarihinden sonra düzenlenen ve tahsil edilemeyen faturalardan sorumlu olabileceğini, mali durumu kötüleşen …’nın 150 günlük azami vade süresini aştığı hususunun ekspertiz raporu ile sabit olduğunu iddia ettiğini,
Davacı şirketin “Sigortacıya anında bildirmeyerek, yükümlülüklerini yerine getirmediği ve riskin ağırlaşmasına yol açtığı iddiasının, gerek ihtilafa konu poliçenin tek alıcısı bulunması, gerekse akaryakıt sektörü ve somut ihtilaf konusu olayda sigortalı ile tek alıcı arasındaki birkaç poliçe süresince devam eden bir ticari ilişkide, davalı Sigorta Şirketinin Alıcı …’nın mali durumunu bilmediğini ve bildirilmediğini iddia etmesinin haklı ve makul bir iddia olduğunun düşünülemeyeceğini,
Poliçe kapsamında tek bir alıcı olarak … bulunmaktadır ve davalı sigorta şirketi tarafından, yenilemeler dahil ilgi poliçe kapsamında bu alıcı için kredi limit tahsisleri yapılmış olup, düzenlenen zeyiller ve limit artış ve azalışları, alıcının yakından takip edildiğine dair karine teşkil etmektedir. Poliçelerin yıllık olarak yapıldığı dikkate alındığında, yapılan limit değişikliklerin alıcı … ile ilgili hesap hareketlerine bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Süreçten bihaber olduğunu iddia eden davalı tarafın, kendisi tarafından düzenlenen poliçe Prim ve Teminatlardaki değişiklikler konusunda yaptığı açıklamaların inandırıcı olmaktan uzak olduğunu, Konjonktürel değişiklikler esas alınarak poliçe zeyli yapılması gerçekçi bir yaklaşım olarak kabul edilemeyeceğini,
Diğer taraftan, Sigortacının 6102 sayılı TTK, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve ikincil mevzuat çerçevesinde sigortalıyı hiç veya gereği gibi bilgilendirmemiş olmakla anılan sigortalı aleyhine hükümlere dayanması doğru ve adil bir yaklaşım olarak kabul edilemez. Ayrıca, Poliçe özel ve genel şartları arasında uyumsuzluklar bulunduğu gibi, bu şartların davacı şirketin tek alıcısı ile olan mevcut ticari ilişkisine uygun olmadığı, gerek tanım ve gerekse uygulanacak hükümler anlamında açık ve anlaşılır olmayan, birçok anlama gelebilen hususu içerdiği, bu durumda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 23. maddesi çerçevesinde sigorta ettiren tarafın lehine yorumlanması gerektiği kanaatine varıldığını,
Davalı vekilinin …’nın satın aldığı mallar karşılığında ödemesi gereken satış paralarını ödemediğine dair bildirimin 16.04.2013’de bu bildirimin yapılması gereken tarihten tam 6 ay sonra yapıldığı yönündeki iddiasına da katılmanın mümkün olmadığını, öncelikle kök raporda belirtildiği üzere davacı şirket ile alıcı … arasında fiilen cari hesap şeklinde bir borç/alacak ilişkisi mevcut olup, … tarafından yapılan ödemeler bire bir herhangi bir fatura karşılığı olmadığı, son fatura tarihi değil son hesap kat tarihinin esas alınması gerektiği, 19.04.2013’den geriye dönük 180 gün (150 gün azami kredi süresi +30 gün vadesi geçmiş borç bildirim süresi) esas alındığında, en son cari hesap kafinin gerçekleştirildiği 02.04.2013 tarihi ve 04.04.2013 vadeli çek göz önünde bulundurularak 16.04.2013 tarihinde Noter kanalı ile yapılan (19.04.2013 tarihinde davalı Sigorta Şirketine tebliğ edilmiş) bildirimin, süresinde ve Poliçe Şartlarına uygun şekilde yapılmış olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Alıcı … tarafından verilen 04.04.2013 vade tarihli 6.721.633,01 TL bedelli … A.Ş.’ye ait 6942335 nolu çek 04.04.2013 tarihinde bankaya ibraz edilmiş ve aynı gün banka tarafından karşılıksız kaşesi basılmıştır. Davalı vekilinin iddia ettiğinin aksine …’nın ödeme güçlüğüne düştüğü tarih 11.10.2012 tarihi olmayıp, çekin vade tarihi (tahsil edilmesi gereken tarih) olan 04.04.2013 tarihi olduğunu,
Kaldı ki, davalı yanın red gerekçesini dayandırdığı 150 günlük azami kredi süresi ve bu süreye uyulmaması haline buna bağlı oluşan zararın teminat haricinde kalacağı Poliçe özel ve genel şartlarında yazılı olmadığını, Poliçenin 5. Sayfasının 1.2 maddesinde azami kredi süresini tanımlamaksızın süre şartı eklendiğini, azami kredi süresinin kapsamının belirsiz olduğunu,
d-) Davalı vekili, bilirkişi heyetince poliçe özel ve genel şartlarının BK m.23 uyarınca genel işlem koşulları olarak kabul edilmesinin yasa ile bağdaşmadığını, BK m. 20 sözleşme hükümlerinin işlem koşulu olarak kabul edilmesi şartını, taraflardan birinin düzenlemesi şartına bağladığını, oysa Kredi Sigortası Genel Şartları da dahil olmak üzere bütün genel şartların Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlendiğini, Davacının poliçe özel ve genel şartlarını olduğu gibi kabul ettiğini, davacının teslim alıp inceleyip kabul ettiği şartların geçersizliğini ileri süremeyeceğini,
Müvekkili şirket tarafından davacının poliçe özel ve genel şartlan ile ilgili gereği gibi bilgilendirildiğini, poliçenin özel şartlarından azami kredi süresinin tanımı “satılan mal veya verilen hizmetin fatura tanzim tarihinden itibaren başlamak üzere 150 gündür” şeklinde yapıldığını, uzatılmış vade tarihinin de genel şartlarda “vade tarihinin uzatıldığı yeni ödeme tarihi“ olarak tanımlandığını, tüm bu hususların poliçe ile birlikte davacıya imza karşılığı bildirildiğini, tacir olan ve basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davacının, imzasına rağmen poliçe hakkında açık ve net olarak bilgilendirilmediği iddiasının ticari hayatın olağan akışına ve kanuna aykırı olduğunu, yenilemelerde sadece poliçe üst limitlerinin değiştiğini, özel şartların değişmediğini, dilekçelerine ekli Hazine Müsteşarlığı‘nın 01.05.2008 tarihli Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin Uygulanması Hakkında Genelge uyarınca yenilenen poliçelerin bilgilendirme yükümlülüğüne tabi olmadığını, mal alıcısı … ödeme güçlüğüne düştükten sonra davacının poliçe şartları hakkında bilgilendirilmediğine ilişkin beyanının kötü niyetli olduğunu iddia ettiğini,
Davalı sigorta şirketi’nin itirazına konu TTK md.1432/2′ de yer alan düzenlemeye dair davacının sigorta sözleşmesinin kurulmadığı yönünden bir itirazı bulunmadığını, Davacı sigorta ettiren/sigortalının itirazı, Davalı sigorta şirketi tarafından Sigorta sözleşmelerinde bilgilendirmeye yönelik yönetmeliğin bilgilendirmenin gereği gibi yapamamasından kaynaklı sonuçların düzenlendiği 7. Maddesi olduğu, Kök raporda da belirtildiği üzere, söz konusu bilgilendirme formunun içeriğinden davacı sigorta şirketinin hasar noktasında iddia etmiş olduğu bildirim yükümlülük ihlalleri ve sonuçları hakkında davacıyı bilgilendirmemiş olduğunun açıkça ortada olduğunu, Bu bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirilmemesinin ve bilgilendirilmeyen hususların, TTK‘daki sonuçları sigorta ettiren aleyhine ağırlaştıran sonuçları öngördüğü ve bunun davacının kararına etkili olabilecek nitelikte olduğu düşünülmüş ve bunun neticesinde ise oluşan zarardan davalı sigortalının sorumlu olması gerektiği tespitine itiraz üzerine yapılan incelemede, bu görüşü değiştirecek farklı bir hususun davalı tarafından ortaya konulamamış olması karşısında, kök rapordaki tespit ve değerlendirmede bir değişiklik olmadığını,
Diğer yandan, davalı Sigorta Şirketinin, davacının sigorta sözleşmesini imzalamış olmasının yeterli olduğu ve hükümlerinin bağlayıcı olduğu, geçersizlik iddiasında bulunulmayacağı yönündeki itirazı, ancak, Sigortacılık Mevzuatı, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun emredici ve koruyucu hükümleri imkân verdiği ölçüde kabulünün mümkün olabileceğini, nitekim ilgili mevzuatlarda bilgilendirme ihlali ile sigorta sözleşmesi ve aykırılık hükümlerine bağlanan sonuçlar ayrı ayrı değerlendirildiğini. 6098 sayılı Borçlar Kanunu md. 21’e göre, karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, ancak sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşullan kabul etmesine bağlı olduğunu, aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağını, oysa açıkça bilgilendirme ve içeriğini öğrenme imkânı tanınmadığı, bilgilendirmenin de poliçe ve sözleşme ile birlikte ve bunların bir parçası olarak imzalandığının anlaşıldığını, poliçe yenilemelerinde davalı sigorta şirketinin bilgilendirme yükümlülüğüne tabi olmaması ilk poliçede bilgilendirmenin gereği gibi yapılmaması anlamına gelmediğini, Davalı sigorta şirketi, en başta bilgilendirmediği bir hususta, sonraki yenileme dahil sigorta süreçlerinde tüm bu hususlar hakkında alacak yönetimi kapsamında davacı sigortalısını çok defa uyarmak veya bu derece önemli gördüğü hususları sorgulamak ve hatırlatmak imkanı varken, hasarın oluşmasına kadar sigortalısı ile hiçbir temasa geçmediğini,
e-)Davalı vekilinin, bilirkişi heyetinin tüm rapor kapsamında davacı tüzel kişi taciri alelade bir tüketici gibi değerlendirdiği, uyuşmazlık konusu hadiseyi de yine basit bir tüketici işlemi gibi yorumladığı, müvekkili şirket tarafından hazırlanan teklifin davacı tarafından hiçbir ihtirazı kayıt sunulmadan kabul edildiği yolundaki itirazına gelince; öncelikle, davalı vekilinin iddiasının aksine kök raporda tarafların tacir durumlarının dikkate alındığını, Ancak, TTK anlamında tacirin bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekmekte olup, ihtilafın konusu kredi sigortasını ve teminatı sağlayan ve alacak yönetimine talip olan davalı sigorta şirketinin de basiretli davranması gerektiğini, Davalı sigorta şirketi öncelikle kendi üzerine düşen basiretli hareketleri sağlamış olması halinde, sigortalı konumundaki davacının basiretli hareketini sorgulayabileceğini, Kök raporda da tespit edildiği üzere, davalı Sigorta Şirketinin bir kredi sigortacısı olarak sigorta mevzuatı anlamında sigortacılık faaliyeti kapsamındaki borç ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceğini, Diğer yandan, Kök Raporda tüketici işlemi gibi değerlendirme yapıldığı itirazında haklılık payı bulunmadığını, Kök Rapordaki değerlendirmelerde tüm mevzuat hükümleri, tüketici olsun olmasın tüm sigorta ettiren/sigortalılara eşit bir şekilde uygulanacak hükümlerin esas alındığını, Davalı yanın iddiasının aksine kök raporda yorumlama yapılırken tarafların tacir oldukları, ancak her iki tacirin kendi faaliyetleri itibarıyla bu kredi sigortası sözleşmesi kapsamında görüşme imkanlan ile sürece hakimiyetleri dikkate alınırken, hiçbir şekilde alelade bir tüketiciymiş gibi değerlendirilmediğini,
f-)Davalının …’nın mali durumunu takip etmek gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı, davacı tarafından davalıya … ile ilgili özellikte bir bildirim yapılmadığı yönünden itirazlarının kök raporda dikkate alınmadığı yönünden yapılan itiraza gelince;
Kredi sigortasında Sigortacının talep ettiği prim ve masraf karşılığında taahhütlerinin ve sorumluluğunu;Sigortalının alıcılan için kredi limiti tahsisi ve risk değerlendirmesi, Tazminat ödemesi, Olarak iki ana başlıkta toplamak mümkündür. Buna göre davalının, kredi sigorta sözleşmesi gereği alıcının durumu takip etmesi, sadece bir hakkı olmayıp, aynı zamanda sigorta sözleşme ile davacı sigortalıdan almış olduğu prim karşılığında sigorta süresince alıcıyı risk yönünden değerlendirmek, davacı sigortalısına karşı üstlenmiş olduğu bir yükümlülüktür. Kredi limiti sigortacı davalının kendi risk değerlendirmesi ile tanımlanmakta ve sigorta süresince de değerlendirmeye devam edilerek gerektiğinde sözleşme şartları gereğince alıcının kredi limitini tek taraflı indirebildiğini, Poliçe Özel Şartlan 18. Sayfada “Ek Masraflar” altında kredi limiti masrafı prim içerisinde, kredi limit talepleri ve sigortalının alıcı portföyünün izlenmesi sonucunda oluşan masraflara sabit katılım altında davacıdan yürürlükteki fiyatlandırma tarifesi üzerinden aynca prim aldığını, üstelik, ilgili poliçe kapsamında tek bir alıcı olarak … bulunmaktadır ve davalı sigorta şirketi tarafından, yenilemeler dahil ilgi poliçe kapsamında bu alıcı için kredi limit tahsisi yapılmış olup, limit artış ve azalışlan ile yakından takip edildiğine dair zeyillerin karine teşkil ettiğini, Poliçelerin yıllık yapıldığı dikkate alındığında değişikliklerin hesap hareketlerine bağlı olarak yapıldığının ortaya çıktığı, Davalı sigorta şirketinin süreçten haberinin olmadığını iddia etmesinin kabul edilemez olduğunu, Konjonktürel değişiklikler esas alınarak poliçe zeyili yapılmasının gerçekçi bir yaklaşım olmadığını, davalının kendisine herhangi bir bildirim yapılmaması sebebiyle sözleşmeden kaynaklanan haklarının bulunduğunu iddia etmesi, kredi sigortası kapsamında PRİM olarak bedelini de alarak taahhüt ettiği ve üstlendiği risk değerlendirme hizmeti dahil sair hizmetler kapsamında sürekli olarak risk incelemesi yapması ve bu kapsamda gerekirse sigortalıyı da sorgulaması gerekirken, tek alıcı bakımından hiçbir değerlendirme yapmayıp, sadece sigortalının bildirimine dayanması basiretli ve uzman bir kredi sigortacısından beklenecek bir yaklaşım olarak değerlendirilmediğini, davalı Sigorta Şirketi tarafından tazminat miktarına veya bedele veya rizikonun gerçekleşmesine etki edecek nitelikte davacının herhangi bir bildirim ihmalinin ortaya konulamadığını, Davalı sigından tazminat miktarına veya bedele veya rizikonun gerçekleşmesine etki edecek nitelikte davacının herhangi bir bildirim ihmalinin ortaya konulamadığını, Davalı sigortacı kısa bir süre öncesinde yenileme sırasında tek alıcının durumundan bilgi sahibi olup, anılan tek alıcının limitini kaldırmamış ancak kredi limitini, yani sigortacı olarak tek alıcı …’nın kredi tahsis limitini düşürmek suretiyle riskini azaltmıştır. Davalı sigortacı, poliçeyi yenilemeden kaçınmamış veya poliçe şartlarında bir değişikliğe gitmediğini, Bu durumda bildirimin yapılmadığı gerekçesiyle rizikonun artmış olduğunu söylemenin mümkün olmadığı değerlendirmeleriyle kök raporda arz edilen görüş ve kanaatilerini değiştirir nitelikte bir hususun söz konusu olmadığını, kök raporda arz edilen görüş ve kanaatlerinin aynen devam ettiği bildirilmiştir.
Sigortacı bilirkişi ise 10.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda ayrık görüşünde; 15/07/2016 tarihli kök bilirkişi raporu 3. Maddesinde belirtilen tespit kapsamında, Davacı konumunda olan “Sigorta Ettiren’in “Borçlu” … Petrol nezdinde sahip olduğu teminat mektuplarını, Sigortacı’ya muhtemel zarar hali bildirimi ve tazminat talebi yapmaksızın, 2012 Yılı Aralık ayında nakde çevirdiğinin tespit edildiği,
Bu durum, bankaların borçlu nezdinde yaptığı tahsilat işlemleri nedeni ile, rizikoyu ağırlaştıran bir nitelik taşıması ve sigortacının, rücu haklarının zayıflaması sonuçlarını beraberinde getirdiğini,
Sigorta şirketi teminat verdiği risk konumunda olan Borçlu’nun genel fınansal durumu ile ilgili bir takip ve istihbarat çalışması yapmış olsa dahi, Davacı konumunda olan “Sigorta Ettiren’in “Borçlu” … Petrol nezdinde sahip olduğu teminat mektuplarını 2012 Yılı Aralık ayında nakde çevirdiğini bilmesi mümkün görünmediğini,
Davalı konumunda bulunan Sigortacı tarafından teminat verilen bir Borçlu nezdinde sahip olunan “Banka Teminat Mektuplarının” Davacı konumunda bulunan Sigorta Ettiren tarafından nakde çevrilmesi, Sigortacı’ya anında bildirilmesi gereken, riziko ile alakalı kritik önemde bir olumsuz bilgi niteliği taşıdığını,
Bu durumda Davacı’nın, TTK 1444.,1446 ve 1448. Maddeleri kapsamında Davalı konumda bulunan Sigortacı’ya karşı edimlerini tam olarak yerine getirmediğinin ve Davalı’mn TTK 1445. Maddesinde belirtilen hakları kullanmasını etkilendiği nedenle hesap edilecek tazminattan uygun bir kusur indirimi yapılması gerektiği görüş ve kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
14-Bilirkişi ek raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
15-Davalı vekilinin itirazlarının ve özellikle bildirim yükümlülüğüne ilişkin itirazının değerlendirilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş dosyaya ibraz edilen 06.11.2017 tarihli bilirkişi 2. Ek raporunda; Kök ve ek raporlarında sundukları görüşlerinde değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.
16-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı şirket ile dava dışı…Şti. Arasında 27.12.2007 tarihli Bayilik Sözleşmesi kurulduğu, yine taraflar arasında 19.09.2010 tarihinde, önceki bayilik anlaşması hükümlerinin bir kısmı değiştirilerek 5 yıl süreyle yeni bir anlaşma kurulduğu, davacı şirket dava dışı … ile arasındaki ticari ilişkide …Şti.’nin davacıya bayilik sözleşmesinden kaynaklı borçlarını ödememesi rizikosunu teminat altına almak için davalı …Sigorta Şti. ile 14.07.2010 başlangıç tarihli bir yıllık Kredi Sigortası Poliçesi Özel ve Genel Şartları isimli sigorta sözleşmesi akdettiği, poliçenin teminatının 2.000.000 TL olduğu, dava dışı alıcı …’nın davacı şirkete olan borçlarının sigorta limiti üzerinde olduğundan teminatın 3.000.000 TL’ye çıkartıldığı, dava konusu olan riziko dönemi öncesi akdedilen 14.07.2011 başlangıç tarihli 1 yıllık poliçe teminat miktarının 1.500.000 TL olduğu, dönem içinde yapılan zeyil ile poliçe limitinin 2.250.000 TL’ye çıkartıldığı, bu dönemde yapılan hesaplamalarda dava dışı alıcı …’nın davacı şirkete borcunun 6.677.562,66 TL olduğu, taraflar arasındaki kredi sigortası özel şartlarında ciro beyanı üzerinden prim esası belirlenmiş, satış cirosunun davalı sigorta şirketine bildirilmesi üzerine prim ve tanımlanan teminatta sık sık değişiklik yapıldığı, poliçe teminatlarındaki kısa aralıklarla yapılan bu değişikliklerin davacı şirketin, davalı sigorta şirketini bilgilendirmesi akabinde gerçekleştiği, poliçedeki rizikonun gerçekleştiği 14.07.2012 – 14.07.2013 arasındaki dönemde davalı sigorta şirketi sadece limit azaltımı ile yetinmiş poliçeye herhangi bir sınırlama veya özel şart getirmemiştir. Taraflar arasında kurulan ve yenilenen sigorta sözleşmesi dava dışı tek alıcı …’dan olan alacaklarını davacının tahsil edememesi riskini güvence altına alan bir kredi sigortası niteliğinde olup, alacak sigortasının konu aldığı risk alıcının sigorta teminatı kapsamındaki borcunu vadesinde ödememesi şeklindedir. Taraflar arasındaki dava konusu sigorta sözleşmesininde tabi olduğu Kredi Sözleşmesi Genel Şartların A.1 maddesinde, sigortanın konusu bildirilmiştir. Bu itibarla dava dışı alıcı …’nın davacıya borçlarını ödeyememesi, davacının icra takiplerinin sonuçsuz kalması, Kredi Sigorta Sözleşmesi Genel Şartlarının A.1.4 fıkrasındaki riziko kapsamında olduğu ve bu itibarla dava konusu talebin – hasarın, poliçedeki riziko kapsamında olduğu mahkememizce kabul görmüştür. Taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinde muafiyet oranı, sigortacının sorumluluğu onaylanmış alıcılar için %90, sigortalının sorumluluğunun ise %10 olduğu şeklindedir.
Davacının talebi son poliçe dönemine denk geldiği ve 6102 sayılı yasanın yürürlüğünden sonraki dönemde olduğundan dava konusu olayda 6102 sayılı TTK’nun uygulanacağı açıktır. Her ne kadar davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da 6102 sayılı yasanın 1420. Maddesinde zamanaşımı süresi; Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı şeklindedir. Davacı sigortalı, dava dışı alıcı …’dan tahsil edemediği bedelin ödenmesine ilişkin belgeleri davalı sigorta şirketine 12.07.2013 tarihinde ulaştırmış, ekspertizin rapor tarihinin 30.09.2013 olduğu ve davalı sigorta şirketi ise 07.11.2013 tarihinde davacının talebini reddettiği anlaşılmakta olup davacı 15.12.2014 tarihinde icra takibinde bulunduğu için 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde icra takibinde bulunduğu bu itibarla talebinin zamanaşımına uğramadığı açıktır.
Davalı sigorta şirketi aynı alacağa ilişkin davacının aynı konuda İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve …Karar sayılı dosyası ile talepte bulunduğunu ve bu itibarla derdestlik itirazında haklı olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla, dava dosyası incelendiğide tarafların aynı olduğu ancak davacının poliçeden kaynaklı tazminat talebinde bulunduğu, Mahkememiz dosyasında ise davacının poliçeden kaynaklı icra takibi yaptığı, icra takibine yapılan itirazın iptalini talep ettiği görülmekle, taleplerin farklı olduğu görüldğünden derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir. Akabinde İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyası usulden reddedilerek 10.06.2015 tarihinde kesinleşmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 1448. maddesi, 5684 Sayılı yasanın 11. Maddesi ve Hazine Müsteşarlığının 2008/7 sayılı genelgesi birlikte değerlendirildiğinde, sigortalının bildirim yükümlülüğüne uymaması, poliçeden kaynaklı alacaklarını kaybedeceği sonucunu doğurmayacağı ancak hasar bildiriminin gecikmesinden veya yapılmamasından kaynaklı zararlar oluşmuşsa ve bu zararlardan da sigortalı sorumluysa riziko sonucu oluşan hasardan sigortalının kusuru oranında indirim yapılması sonucunu doğuracaktır. Taraflar arasında devam eden ve her yıl yenilenen sigorta sözleşmesi ve dava konusu tek alıcının … olması, davalı sigortalının poliçe limitlerinde değişiklik yapması, limiti azaltması ayrıca davalı sigortalının teminat altına alınan borcun muhatabı olan şirketin araştırılması ekspertiz raporu alınması vs. gibi kalemler altında davacıdan ayrıca ücret alması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının poliçedeki riski araştırma ve bunu bilme yükümlülüğünde olduğunu mevcut olayımızda da dava dışı … Şti.’nin risk durumunu bildiği kanaatine varılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında sigorta poliçesinde riziko olarak nitelendirilen davacı şirketin dava dışı …’dan 6.721.633,01 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki yenilenen 14.07.2012 tarihli poliçeden sonraki dönemde dava dışı …’nın, davacıya, faturalandırılmış ve ödenmemiş 1.230.160,85 TL borcunun olduğu, bu dönemdeki poliçe üst limitininin 1.500.000 TL olduğu, davacının sorumluluğunda olan %10 muafiyet tutarı ile davalı sigorta şirketinin üst limit sorumluluğunun 1.350 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı poliçe dönemindeki 1.230.160,85 TL’yi davalıdan talep edebileceğinden davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmiş, davacının sigorta şirketine müracat tarihi olan 07.11.2013 tarihinde davalının temerrüde düştüğü ve bu tarihten itibaren davacının 152.454,41 TL avans faizine hak kazandığı kanaatine varılmış takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, yine alacak hesaplanabilir ve likit olduğundan davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile;
Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takibe yaptığı itirazın iptali ile takibin 1.230.160,85 TL asıl alacak, 152.454,41 TL işlemiş faiz ve takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte takibin devamına,
2-Alacak hesaplanabilir ve likit olduğundan asıl alacağın %20 oranına tekabul eden 246.032 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 94.446,45 TL harçtan peşin alınan 18,469,05 TL nin mahsubu ile eksik kalan 75.977,40 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 18.500,85 TL ( 27,70 TL BH, 18.469,05 TL PH, 4,10 TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacının yaptığı ilk masraf bilirkişi ücreti 4.200,00 TL, tebligat gideri 354,50 TL toplam 4.555,44 TL nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 4.118,44 TL nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 65.428,46 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Davalının yaptığı 1.527,00 TL nin ( 1.500 TL Bilirkişi ücreti ve 27 TL tebligat ) red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 146,38 TL nin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 14.477,41 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
9-Yatırılan avanstan bakiye kalan kısmın kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan
Üye
Üye
Katip