Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/344 E. 2018/1168 K. 13.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/344
KARAR NO : 2018/1168
DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/03/2015
KARAR TARİHİ: 13/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;26 Mayıs 2005’de … ile …arasında …’daki …bayiliği için; Yetkili Satıcılık Sözleşmesi, Yedek Parça Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ve Yetkili Servis Sözleşmesinin imzalandığını,10 Eylül 2008’de …’ın, …Tesisi’ni … Şti’ne devrettiğini,1999 yılında …’ın Bayrampaşa’da, 2007 yılında …’nin … önderliğinde, Kağıthane’de …bayiliği yapmaya başladığını,devam etmesinin etik olmadığını düşünerek görevinden istifa ettiğini,İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin en eski …3S Bayilerinden birisi olan …, …ve otomotiv sektörünün tanınan isimlerinden … Yönetim Kurulu Başkam …’ın, …marka otomobilleri Türkiye pazarına tanıtarak bu markanın bilinirliğinin artmasına katkıda bulunduğunu, bu yatırımlar sebebiyle …’ın 285.000 TL harcama yaparak zarara uğradığını, bu yatırımlara rağmen, Bakırköy Tesisinin … tarafından baskı ile kapattırdığını ve müvekkili Şirketten baskı ile “kendi rızamızla kapatıyoruz” şeklinde yazı alındığını,…’nin …markası araçlar için yaptığı çalışmaların aksine; …’ın, ticaret hayatının gereklerine ve dürüstlük kuralına aykırı uygulamaları ile …’nin sürekli olarak zarar etmesine sebep olduğunu, Türkiye’de son yıllarda artan vergiler sebebiyle otomobil talebinde gözle görülür bir düşüş olmasına ve otomobil iç pazarı bir önceki yıla göre (2013’e göre) %24 (www…..org.tr) gerilemesine rağmen, …’ın her yıl …’ye artan oranlarda satış hedefleri vermekte olduğunu, Ülkemizde yaşanan otomobil talebindeki düşüşün, … Demeği’nin (OSD) 2013 YILI DEĞERLENDİRME RAPORU’nda aşağıdaki şekilde ifade edildiğini,Ayrıca, yılbaşında … tarafından yetkili satıcılara bildirilen satış hedeflerinin her yıl en az iki kere … tarafından değiştirilmekte olduğunu, aşağıdaki tabloda …’ın yıl içinde yaptığı değişikliklerin gözler önüne serildiğini,Diğer yandan, …’ın yetkili satıcılık yerleri seçimi ve öngörülerinin ticaret hayatının gerçeklerine uygun olmadığını, Ayrıca, iki tane yetkili satıcının (…Okmeydanı) … Tesisi’ne çok yakın bir bölgede iflas etmiş olmasına rağmen, …’ın, bu bölgede müvekkili …’ye yetkili satıcılık teklifinde bulunduğunu, ikna ederek kendi projeleri üzerinden yatırımı gerçekleştirdiğini, müvekkili Şirketin faaliyetlerini …’ın yönlendirmesi ve onayı ile Kağıthane bölgesinde başladığını ve devam ettirdiğini, ancak, müvekkili Şirketin, her yıl Türkiye’nin en çok satış yapan yetkili satıcılar listesinde ilk üçte yer almasına rağmen hiçbir zaman kar etmediğini, bayiliği süresince zarar ediyor olması bir yana, 2011 yılında, müvekkili Şirketin Kağıthane’de bulunan Tesisi’nden sadece 2 km uzaklıkta, başka bir …yetkili satıcılığı (… Oto) açılmasına, müvekkili Şirketin tüm itirazlarına rağmen ve …’nin çok yakınındaki … Oto bayisine rağmen …’ın izin verdiğini, … Oto’nun, açıldığı ilk gün çok fazla indirim yaparak müvekkili Şirketin satışlarında hızlı bir düşüşe sebep olduğunu, …’ın keyfi ve ticaret hayatının gerçeklerine aykırı uygulamaları sonucunda, Şirketin sürekli olarak zarar ettiğini,Diğer taraftan, …’ın farklı şehirlerdeki yetkili satıcılara haksız ve gereksiz yere farklı uygulamalarda bulunarak, yetkili satıcılar arasında haksız rekabete sebebiyet vermekte olduğunu, örneğin, İstanbul İli son 10 yılda ortalama 11-12 yetkili satıcı ve toplam 15-18 satış noktası ile …pazarının %25-30’una sahip olurken ve bu süreçte toplam pazarın %60 ve üstü tüm kiralama firmaları İstanbul’dan Pazar alırken, bu adetteki yetkili satıcıların zarar etmemesinin mümkün olmadığını, fakat Türkiye pazarında bölgesel olarak beğeni kazanan perakende satış oranı yüksek il olan Ankara’da maksimum 3 adet bayi ile devam ederek gelen bayilik taleplerini geri çevirdiklerini, Ankara’da ortalama bir bayinin pazar payı %8-11 arasında ve bununla doğru orantılı servis girişlerinin yıllık 20.000 – 30.000 giriş ile karlı hale getirildiklerini,Benzer il desteklerinin İzmir ve Antalya’da da ayrımcılık şeklinde nümerik olarak görülmekte olduğunu,İstanbul’daki bayi sayısının, …satış adetleri ve oturmuş il pazar payına göre bayilerin kar etmesine imkansız kılacak sayıda, diğer bir deyişle, hep olması gerekenden fazla olduğunu, bu durumun, …markasının rakibi olan diğer markaların İstanbul’daki bayi sayıları ile karşılaştırıldığında görülmekte olduğunu, öte yandan, 2011 yılı başında yapılan yetkili satıcılar toplantısında …’ın yeni bir yapılanmaya gideceğinin, … tarafından tüm yetkili satıcılara açıklandığını, bu toplantıda …’ın, Sarıyer (Istinye), Taksim, Pendik, Başakşehir ve Kavacık’ta yetkili satıcılık açılması gerektiğini belirterek, mevcut yetkili satıcılar bu bölgelerde yetkili satıcılık açmak istemezlerse yeni yetkili satıcılar atanacağının bildirildiğini, müvekkili şirket …’nin, rekabetin olumsuz şartlarından arınmak adına Kavacık yetkili satıcısı olmak için …’a başvurduğunu, ancak bu konuda …’tan hiçbir destek alamadığını, Sözleşmelerde yer alan genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin TTK’nın 55. maddesi kapsamında haksız rekabet oluşturmakta olduğunu,TTK’nın 55/f maddesinin bu durumu şu şekilde düzenlediğini,“f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartlan kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel İşlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.”Yukarıda izah edildiği üzere, … Sözleşmelerinde … aleyhine yer alan genel işlem koşulların haksız rekabet oluşturmakta olduğunu,Bilindiği üzere, TTK kapsamında haksız rekabet yaratanın kusuru varsa, karşı tarafın zarar ve ziyanın tazminini talep edebildiğini, …’nin, haksız rekabetin varlığı kapsamında … Sözleşmeleri’ni haklı nedenle devretmek zorunda kaldığını ve bu dava kapsamında, maddi ve ma…i tazminat talebinde bulunduğunu,Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Hakim Durumun Kötüye Kullanılması başlıklı 6. Maddesinin; “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar İle kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.” şeklinde olduğunu,İlgili maddede hangi durumların hakim durumun kötüye kullanılması oluşturacağını örnekler halinde saydığını ve bu örneklerden birisinin; “b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması.” olduğunu, …’ın, aybaşında bildirdiği hedefler hakkında bayiler ile ayrı ayrı görüşmeler yapmakta ve her bayi için farklı uygulamalarda bulunmakta olduğunu, …’ın, Türkiye’de reklam ve tanıtım faaliyetlerine gerekli yatırımı yapmadığını, bu sebeple de pazar payının gittikçe düştüğünü, … Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin imzalandığı yıldan bir önceki yıl olan 2006 yılında …’un Türkiye’deki pazar payı %4,5 iken, bu oran 2013 yılında %3,98’e düştüğünü, …’ın 2007’den itibaren Türkiye’de pazar payının düşüşünün aşağıdaki tablodan görülebileceğini, bir taraftan Türkiye’de otomotiv pazarı küçülürken ve bir taraftan …’un pazar payı düşerken, …satış hedeflerinde düşüşe gitmediğini ve bayi sayısını artırdığını, dolayısı ile en basit tabiri ile …’ye destek olmak yerine köstek olduğunu,…’nin, …markasına ve …’a sağladığı menfaatlerin karşılığını hiçbir zaman alamadığını, çünkü bilindiği üzere, yetkili satıcılık sistemini karlı yapan şeyin, araç satışı değil, yetkili satıcıların distribütörlerden aldıkları primler olduğunu, oysaki, …’ın tek taraflı kurguladığı prim sisteminin hiçbir şart altında kar dağıtmamaya yönelik olduğunu,öte yandan, …’ın 2010 yılında müşteri memnuniyeti ölçme politikalarında tek taraflı değişikliğe giderek, satış primlerini de servis memnuniyetine bağladığını,…’ın yetkili satıcılara haksız yere farklı uygulamalarda bulunmasının, güven ortamını yok ettiğini ve … için ticari ilişkinin devamını İmkansız hale getirdiğini,…’ın, sözleşme bölgesinde satış yaptırmama yükümlülüğüne aykırı davrandığını, distribütörün, bir yetkili satıcının satış bölgesinde kendisi satış yapamayacağı gibi, bir başkasına da satış yaptırmaması gerektiğini, bu yükümlülüğün sebebinin, yetkili satıcının müşterilerinin başka bir yetkili satıcıya kaymaması ve böylelikle yetkili satıcının satış hedeflerini tutturarak kar elde edebilmesi olduğunu, her ne kadar, … Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ile …’ye Kağıthane bölgesinde münhasırlık verilmemiş olsa da, … tarafından Kağıthane ilçesinde …’nin Tesis kurmasına onay verildiği için, … Tesisi’ne çok yakın bir yerde başka bir yetkili satıcı tesisi açılmasına izin verilmesinin ticaret hayatının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, sürümün az olduğu otomotiv sektöründe, aynı marka araç satan yetkili satıcıların makul mesafelerde açılması gerektiğinin aşikar olduğunu, …’ın, … Sözleşmelerinden ve… Sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmediği için, … ve EGElLISAUın bu ihlalden doğan zararlarını tazmin etmesi gerektiğini,Diğer taraftan, TBK’nın 126. maddesine göre, “İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” anılan madde kapsamında, sürekli bir borç ilişkisinde, borçlu temerrüde düşünce, alacaklının seçebileceği iki hakkın olacağını, bunların ifanın devamını ve gecikme (veya ifanın kesilmesi) yüzünden doğan zararın tazminini istemek veya sözleşmeyi feshederek ifa edilmeyen kısım sebebiyle uğranılan olumlu zararın tazminini istemek olduğunu,Bilindiği üzere, olumlu zararın, borç gereği gibi ifa edilse idi alacaklının uğramayacağı zararı ifade etmekte olduğunu, olumlu zararı meydana getiren kalemlerin ise, fiili zarar ve yoksun kalınan kar olduğunu, … Sözleşmelerinden ve… Sözleşmeleri’nden doğan yükümlülükler … tarafından gereği gibi ifa edilse idi, …’nin ve …’ın uğramayacağı zararlar ve …’nin ve …’ın … Sözleşmeleri’nin ve… Sözleşmeleri’nin …’ça gereği gibi ifa edilmemesi dolayısıyla yoksun kaldığı karın, … tarafından karşılanması gerektiğini, şöyle ki;Bilindiği üzere fiili zararın, pasiflerin artması şeklinde veya aktiflerin azalması şeklinde ortaya çıkmakta olduğunu, yukarıda 1. madde altında açıklandığı üzere, …’nin, … Sözleşmelerini imzaladığı günden bu yana, …’ın talepleri doğrultusunda sürekli olarak yatırım yaptığını, ancak …’ın haksız ve ticaret hayatının gerçeklerinden uzak uygulamaları yüzünden hiçbir zaman bu yatırımlarının karşılığını alamadığını, …’ın, Sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmediği için, Şirketin 2007 yılından bu yana aktiflerinin azaldığını ve pasiflerinin arttığını, …’ın kar kaybının hesaplanmasını talep ettiklerini,TBK madde 20/2’ye göre: “Uğranılan zararın miktarı tam olarak İspat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” anılan madde kapsamında, … ve …tarafından yapılan çalışmaların dikkate alınması, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren emsal bayilerin karlılıklarının dikkate alınması hayatın olağan akışına uygun olacağını, ayrıca, …’ye ve …’a emsal karlılık oranları belirlenirken; emsal alınabilecek şirketlerin …, … gibi …standartlarında bir markanın en az 10 yıldır İstanbul’da bayiliğini yapan, şirket yöneticilerinin otomotiv sektörünün Önde gelen isimlerinden birisi olan ve bayi satış sıralamasında sürekli olarak ilk üçte yer alan bir şirket olması gerektiğini, zira, müvekkili Şirketlerin uzun yıllar İstanbul’da …bayiliği yaptığını, ayrıca, …’nin ve …’ın Yönetim Kurulu Başkanı …’m otomotiv sektörünün bilinen isimlerinden olup, 10 yıl boyunca otomotiv dünyasının en prestijli derneklerinden birisi olan …’in hem başkanlığını yaptığını, hem de çeşitli kademelerde aktif görev aldığını, …’ın repütasyonunun …araç satışlarını olumlu yönde etkilediğini ve … tarafından açıklanan yıllık satış sıralamasında sürekli olarak ilk üçte yer aldığını,…’ın … Sözleşmeleri’ne aykırı davranışlarının … için sadece maddi zararlara sebep olmadığını,Fazlaya İlişkin haklar saklı katmak kaydıyla; …’ye 5.000 TL, …’a 5.000-TL tutarında maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine;…’ye 1 TL ma…i tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacılar ile müvekkili şirket arasında, … bakımından Levent ve … (eski unvanı … Şti.) bakımından ise … lokasyonları olmak üzere, ayrı ayrı Yetkili Satıcılık, Yetkili Servis ve Yetkili Yedek Parça Satıcılığı Sözleşmelerinin akdedildiğini,Her iki şirket arasında organik bağ bulunması dışında, davacıların, müvekkili şirket ile … Bayisi ve … Bayisi olarak ilişki yürüttüklerini, anılan sözleşmelere istinaden, 3’lü ortak protokol de imzalandığını, ancak davacı tarafın 50 sayfalık dava dilekçesi dikkate alındığında, her bir bayi için tüm talep ve iddiaların ayrı ayrı yanıtlanması ve yargılanması, bilirkişi incelemesi aşaması da dikkate alındığında, yönetilemez ve insan takatini aşan bir durum meydana getireceğini ve HMK md. 27 gereğince, hukuki dinlenilme haklarının kullanılmasını imkansız hale getireceğini,Anayasanın 141. maddesi gereğince, Devlet’in yargının basit gerçekleştirilmesi için gereken tedbirleri almakla yükümlü olduğunu,Bu nedenle, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, davaların HMK md. 167 gereğince ayrılmasını, ancak yine usul ekonomisi gereğince, dosyaların duruşmalarının eş zamanlı görülmesi ve yine bilirkişi incelemelerinin de eş zamanı olarak gerçekleştirilmesini talep ettiklerini,Davacıların taraflar arasındaki ticari ilişkiyi tanımlarken, 14 yıllık ticari ilişkiye dayanmakta olduklarını, öncelikle, dava konusu talepler değerlendirilirken, dava tarihinden itibaren zamanaşımı süresi dikkate alınarak, değerlendirilme yapılmasını talep ettiklerini, zamanaşımı definde bulunduklarını,Ayrıca, davacıların genel işlem şartlarına dayalı taleplerinin mevcut olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ticari standart sözleşmelerde genel işlem koşulu haksız rekabet olarak nitelendirilmekte ve TTK md. 60 gereğince, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğramakta olduğunu, dava konusu sözleşmelerin en yenisinin de 2007 yılına ait olduğunu, müvekkili tarafından davacılardan … Otomotivin temerrüdü nedeniyle, sözleşmesinin 08.03.2013 tarihinde feshedildiğini, daha sonra borçlu … Otomotivin borçlarını ödemesine olanak sağlamak ve bayiliğini devretmesini temin amacıyla 15 Mart 2013 tarihli protokolün imzalandığını, keza 16.07.2014 tarihli protokol ile … Otomotiv (…) sözleşmesinin feshi ile bayiliğin … Otomotiv’e devrinin gerçekleştiğini, davacılardan …Otomotivin ise, bayiliğini 10.09.2008 tarihinde …Otomotiv’e devrederek, sözleşmesel ilişkiye son verdiğini,Taraflar arasında sözleşmesel ilişkinin sona ermesinin haklı olup olmadığına ilişkin ihtilaf bulunamamakta, davacıların taleplerini, sözleşmesel yükümlülüklerin ihlaline dayandırmış olmakla, zamanaşımı da her bir ihlal iddiası tarihinden itibaren işletileceğinden, dava konusu hukuki dayanaktan yoksun taleplerin tümüyle zamanaşımına uğramış bulunmakta olduğunu,Davacılar tarafından, 50 sayfalık dava dilekçesi içerisinde, pek çok ayrıntılı açıklama ve farklı hukuki sebep belirtilerek, her bir davacı için ayrı ayrı 5.000 TL tazminat talep edildiğini ve fazlaya dair hakların saklı tutulduğunu,Ancak, bu şartlar altında, hangi maddi vakıaya veya hukuki sebebe dayalı ne tür bir tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılamadığından ve hukuki dinlenilme haklarının da ihlal edildiğinden, HMK md. 119 ve HMK md. 297/2 gereğince, talep sonucunun hakim tarafından aydınlatılması amacıyla, davacılara taleplerinin açıklattırılması yönünde müzekkere gönderilmesini talep ettiklerini,Aşağıda detaylı olarak açıklandığı üzere, davacıların Rekabet Hukukuna ilişkin iddiaları için önce Rekabet Kurumu’na başvurması, Rekabet Kurumu’nun rekabete aykırı davranıldiğini tespit etmesi halinde ve bu koşulla, adli yargıda tazminat davası açması gerektiğini,Davacının, böyle bir başvuru yapmadan, doğrudan dava açması halinde, dava şartı yerine getirilmemiş olduğundan, davanın reddinin gerekmekte olduğunu, davanın reddine karar verilmemesi ve devamı halinde ise, konunun bekletici mesele yapılarak, Rekabet Kurumu tarafından herhangi bir ihlal tespiti yapılmadığı üzere, tazminat incelemesine girilmemesi gerektiğini,Davacıların iddialarına ilişkin hukuki sorunun çözümüne ilişkin olarak öncelikle davalı …’nun hukuka aykırı bir davranışının bulunup bulunmadığını tespit etmek gerektiğini, 8.Yasal mevzuat değişikliği nedeniyle davalının bayilik sözleşmelerini yeniden düzenlediğini ve davacılar ile 01.01.2007 tarihinde …marka otomobillerin satışı, satış sonrası hizmeti ve yedek parça satışına ilişkin Yetkili Satıcılık, Yetkili Servis ve Yetkili Yedek Parça Satıcılığı sözleşmelerini İmzaladığı,…’nin ticari faaliyetlerini gerçekleştirmekte olduğu her iki mahallin (…) çevresinde metro inşaat çalışmalarının beklenmedik şekilde uzun sürmesinden dolayı müşteri ziyaretlerinin azalması ile …’nin yaşamaya başladığı fınansal sorunlar ve zorluklar nedeniyle, …’ın bayisine destek olmaya karar verdiğini ve taraflar arasında 31.03.2008 tarihli destek protokolünün imzalandığını, anılan protokol gereği ürün iadesi, araç iadesi, araç ödeme koşulunda düzenlemelerin, konsinye araç temininin yapıldığını,Davacının sıkıntılarının devam etmesi üzerine 01.04.2009 tarihli Genel Müdür Mektubu ile davacılara sağlanan desteğin devam ettirileceğinin bildirildiğini,Davacılara yapılan en son desteğin 31.12.2009 tarihli protokol olduğunu, bu protokol ile de …’nin muaccel borçlarının vadesinin 30 gün daha uzatıldığını ve 400.000-L de maddi destekte bulunulduğunu,Olaylar bu meyanda gelişmekte iken davacıların Bayrampaşa tesisini devretmek istediklerini belirttiklerini ve tarafların karşılıklı mutabakatı ile Bayrampaşa tesisinin … Şti. (…) tarafından …Otomotiv Şirketine devredildiğini,Bayrampaşa tesisinin devrinden itibaren …ile … Otomotiv ilişkisinin ,,, Bayiliği üzerinden yürümeye devam ettiğini,2013 yılına gelindiğinde, davacının, ödenmemiş borçları nedeniyle 17 Aralık 2012 tarihinde … Noterliği … yevmiye nolu (Tebliğ edilememiş olması nedeniyle aynı ihtarın 4 Mart 2013 tarihi ve … yevmiye nosu İle yeniden gönderildiğini) ve 12 Şubat 2013 tarihinde ,,, Noterliği ,,, yevmiye nolu, ihtarların keşide edildiğini, davacının 8 Mart 2013 tarihli itibariyle halen ödenmemiş 783.694.00-TL borcu nedeniyle de … Noterliğinin 8 Mart 2013 tarih ve… yevmiye nolu ihtarname ile bayilik sözleşmesinin derhal feshi cihetine gidildiğini,Taraflar arasında bayilik sözleşmesi haklı nedenle feshedilmiş iken, davalının iyi niyeti nedeniyle, taraflar arasında 15 Mart 2013 tarihli fesih protokolünün imzalandığını ve hem davacının fesih nedeniyle zarara uğramasının önlendiğini, hem borcunu Ödeme hem de geçecek zaman zarfında bayiliğini devredecek bir tacir bulması fırsatının yaratıldığını,Davacı …’in, 16 Temmuz 2014’te taraflar arasında imzalanan protokol ile Levent Bayiliğini … Otomotiv’e devrettiğini,Müvekkili şirketin talep ve tavsiyesi üzerine, davacı tarafın yatırım yaptığı ve zarara uğradığı iddiasının doğru olmadığını,Gerçek şu ki, davacıların her İki lokasyonu (Bayrampaşa ve Levent) önünde de metro inşaatı başlatılmış olduğundan, davacılar buna bağlı bir takım güçlükler yaşadığını ve müvekkili şirketin de dosyada mübrez protokollerde görüleceği üzere, iyi niyetle elinden gelen her türlü desteği sağladığını, davacının, protokole bağlı, ürün, araç iadesi, araç ödeme koşulları ve konsinye araç desteği dahil olmak üzere pek çok destek aldığını,31.08.2008 tarihli ilk destek protokolünün, Bağımsız İşletme başlıklı 11. maddesinin aynen:”İşbu protokolün tarafları, …’nin Yetkili Satıcı ve bağımsız işletmeci sıfatıyla işin her türlü riskini bilerek ve üstlenerek işbu Protokol ve Yetkili Satıcılık Sözleşmesine taraf olduğunu, ortaya çıkan şartlar sebebiyle Distribütörün (…) …’ye elinden gelen desteği verdiğini ve fakat her ne şekil ve şartta olursa olsun, işbu protokol kapsamında ortaya çıkabilecek tazminat taleplerinden, zarar ve ziyanlardan Distribütörün (…) hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağını kabul ederler. … bu çerçevede protokolün bitiş tarihinden sonra protokole konu istisnai uygulamaların devam etmemesine ilişkin olarak, Distribütörden (…) hangi nam altına olursa olsun herhangi bir talepte bulunmayacağını ve karşılaşabileceği her türlü zarar ve ziyandan Distribütörü (…) sorumlu tutmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.” denilmekte olduğunu,Yine, taraflar arasındaki Yetkili Satış Sözleşmesi’nin 2. maddesinde 4. paragrafında yazılı olduğu üzere, Yetkili Satıcı kendi şahsı adına ticaret yapmakta olduğunu,Davacının, bağımsız tüzel kişiliği altındaki ticari faaliyetleri neticesindeki yatırım kararlarının neticelerini müvekkili şirkete yükletemeyeceğini, davacının iddia ettiği gibi tek taraflı olarak davacıya dayatılan bir bayilik sözleşmesinden bahsedilemeyeceğinin aşikar olduğunu,Davacının yazılmamış sayılması gerektiğini ileri sürdüğü, maddeler incelendiğinde, sözleşme sona erdikten sonra, bu maddelerle ilgili beyanlar açısından hukuki bir yarar da tespit edilemediğini, davacının bu maddelerin uygulamasına yönelik somut bir vakaya atıf yapmış olmadığını, Sözleşme süresi boyunca bu maddelerle ilgili bir ihtilaf yaşanmadığını ve geçersizlik iddiasının da ileri sürülmemiş olduğunu,Kaldı ki, ticari sözleşmeler bakımından, yazılmamış sayılma yönündeki taleplerin hukuki dayanağı mevcut olmayıp, öte yandan haksız rekabet hükümleri çerçevesinde zamanaşımına da uğradığını,Davacının, …’nun yetkili satıcıları ile olan ticari ilişkisinin Rekabet Kanunu’na aykırı olduğunu iddia ettiğini,Davacının, tazminat alacağı iddiasını (açık olmamakla birlikte) haksız fiil temeline dayandırdığını, burada hukuka aykırılığın, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddelerinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlalinden kaynaklanmakta olduğunu, iddiaya göre söz konusu hükümlerin davalıya, yeniden satıcı/bayilerine karşı eşit davranma yükümlülüğü yüklemekte olduğunu, somut olayda İddianın …’nun, davacı ve diğer bayiler arasında eşit davranmamış ve dolayısıyla (kusurlu bir şekilde) hukuka aykırı davranarak davacıya zarar verdiği iddiası olduğunu,İlk olarak yapılması gerekenin …eylemlerinin Rekabet Kanunu’na aykırı olup olmadığını tespit etmek olduğunu, bu tespiti yaparken ise, Yargıtay’ın verdiği muhtelif kararları da dikkate alarak, mahkemelerin bu konuda yetkili olup olmadığını değerlendirmenin şart olduğunu,RKHK’a aykırı olan eylemlerin neden olduğu zararların tazmini için, adli mahkemelerde dava açılacağının tabii olduğunu, dolayısıyla mahkemelerin, diğer hususların yanı sıra, varlığı iddia edilen eylemin Kanun’a aykırı olup olmadığını da değerlendirmek durumunda kalacaklarını, fakat Kanun’a aykırılığın, aynı zamanda idari yaptırımların uygulanmasına sebebiyet vereceğini ki bu konuda yetkili olan müessesesin Rekabet Kurumu ve Kurum’un karar organı Rekabet Kurulu olduğunu, şüphesiz aynı Kanun hükümlerinin, iki ayrı kurum tarafından eş zamanlı uygulanma imkanı, Mahkeme ve Rekabet Kurulu kararlarının birbirleriyle çelişkili olması riskini beraberinde getirmekte olduğunu,Bu sorunun çözümüne ilişkin Kanun’da açık bir düzenlemenin öngörülmediğini, dolayısıyla pozitif hukuk açısından bir boşluk bulunduğunu, Yargıtay’ın bu boşluğu, hukuk güvenliği mülahazasını dikkate alarak, Rekabet Kurulu lehine doldurduğunu ve Rekabet Kanunu’na aykırılığın tespitinde yetkili otoritenin Rekabet Kurulu olduğuna hükmettiğini, Yargıtay’a göre Kanun’u uygulamakla uzman bir otorite ihdas edildiğine göre, “hukuka” ya da “Kanun’a aykırılık”ın ancak Rekabet Kurulu tarafından hükme bağlanabileceğini, bu çerçevede, mahkemenin önüne gelen bir ihtilafta Rekabet Kanunu’na aykırılık iddiası dile getirildiği zaman, bunu bekletici mesele yapmalı ve Kurul kararına kadar hukuka aykırılık konusunda hüküm vermekten kaçınması gerektiğini, ancak Kurul kararı var ise, esasa girerek, zarar ve kusur gibi diğer unsurların mahkeme tarafından değerlendirilebileceğini,Bu konuda verilmiş birçok Yargıtay kararının bulunmakta olduğunu, Yargıtay …Hukuk Dairesi’nİn”… tazminata karar verilebilmesi için öncelikle 4054 Sayılı Yasanın yetkili kıldığı Rekabet Kurulu tarafından hakim durumun kötüye kullanılmış olduğunun saptanması gerekir. Mahkemece bu yön gözetilerek, davacı tarafın anılan yasa kapsamında Rekabet Kurumu’na başvuruda bulunup bulunmadığının araştırılması, böyle bir müracaat yoksa, yapılacak başvurunun ön mesele olarak sonucunun beklenmesi gerekirken bu husus düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” şeklinde hüküm verdiğini,Müvekkili şirketçe Rekabet mevzuatı çerçevesinde, bayilik sisteminde mevzuata uygun düzenlemeler yapılmış olup, bölge sistemi mevcut olmadığından, davacıların hukuki dayanaktan yoksun yakına bayi açılması hakkındaki iddia ve şikayetlerinin dinlenilmesin mümkün olmadığını,Müvekkili şirket uygulamalarının ne haksız rekabet teşkil etmekte, ne de Rekabet mevzuatına aykırılık teşkil etmekte olduğunu,Pazar payının, bayilerin perfomansı, ekonomik politik gelişmeler, tüketicilerin marka/model tercihleri gibi pek çok parametreye tabi olduğunu, yeni model aracın dünyada satış rekoru kırabileceğini, ancak ekonomik kriz nedeniyle dünyada binlerce satan modelin, Türkiye’de pazar bulmayabileceğini,Dolayısıyla, davacı iddialarında olduğu gibi, pazar payındaki düşüş ya da yükselmeleri salt davalının takdirindeymiş gibi iddia etmenin, insaf sınırlarını zorlar nitelikte olduğunu,Aşağıda verilen çeşitli otomotiv üreticilerinin/distribütörlerinin pazar payına bakıldığında son bir yılda dahi önemli değişiklikler olduğunun görülmekte olduğunu,…’un 2003 yılında % 19,67 Pazar Payına sahip iken, bugün %10 seviyesine, …’nın 2003 yılında %6,41 Pazar payına sahipti bugün %5 seviyesine, …yılında %11,61 Pazar payına sahip iken bugün %4.6 seviyesine gerilediğini, VVV’nin 2003 yılında %8,7 Pazar payına sahipken bugün %15 seviyesine çıktığını,Bu örneklerin pazar payı kaybeden markaların bayileri lehine tazminat yükümlülüğü mü doğuracağını Ekonomik koşullarından dolayı her markada bayiliklerde el değiştirmeler, satılmalar ve kapanmaların mevcut olduğunu, sonuçta, yatırımcı olan bayilerin, yatırımların neticesinde ekonomideki gelişmeler, tüketici tercihleri, tutulmayan marka model gibi çeşitli nedenlerle para kazanamadıklarını gördükleri anda, kendileri devam edip etmeme kararını vermekte olduklarını,…Markası için de aynı durumun söz konusu olduğunu, Davacıların TBK md. 126’ya dayanarak, olumlu zarar (fiili zarar ve yoksun kalınan kar) talebinde bulunduklarını, oysa, davacıların dava konusu olayları açıklarken haksız rekabete dayandıklarını, yani haksız fiil sorumluluğuna yöneldiklerini, bu kapsamda, davacıların öncelikle müvekkili şirketin kusurunu ispatlamakla yükümlü olup, ayrıca zamanaşımı defiterinin de saklı olduğunu,Kaldı ki, TBK md. 126 gereğince, tazminat talep edilmek için, her şeyden önce davacıların müvekkili şirketi temerrüde düşürmek ve temerrüt nedeniyle, sözleşmeyi feshetmek eylemlerini gerçekleştirmek mecburiyetinin bulunmakta olduğunu,Ancak, ne müvekkili şirketin davacılara karşı temerrüt halinde olduğunu, ne de davacıların sözleşmelerini tek taraflı olarak feshettiklerini, asıl davacıların temerrüt haline düştüklerini, dolayısıyla bu tazminat şartlarının da oluşmadığını,Müvekkili tarafından … Otomotiv’in temerrüdü nedeniyle, sözleşmesinin 08.03.2013 tarihinde feshedildiğini, daha sonra borçlu … Otomotiv’in borçlarını ödemesine olanak sağlamak ve bayiliğini devretmesini temin amacıyla 15 Mart 2013 tarihli protokolün imzalandığını, keza 16.07.2014 tarihli protokol ile … Otomotiv (…) sözleşmesinin feshi ile bayiliğin … Otomotiv’e devrinin gerçekleştiğini, …Otomotiv’in ise, bayiliğini 10.09.2008 tarihinde …Otomotiv’e devrederek, sözleşmesel ilişkiye son verdiğini,Fiili zarar adı altında da, yatırımlarının karşılığının alınamaması gibi, soyut taleplerde bulunulmuş olup, fiili zarar olarak kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, karşılıklı edimler içeren sözleşmelerde İse, talep ettiği karşı edimler için kendi gerçekleştirmesi gereken edimleri belirtmeden, tek taraflı taleplerde bulunularak tazminat hesaplaması yapılmasının mümkün olmadığını, kaldı ki, fiili zarar talebi altında maruz kalındığı iddia edilen zararların hiçbir şekilde açıklanmamış ve rakamsal hesaplamasının da gerçekleştirilmediğini, dolayısıyla, taleplerin somutlaştırılması ilkesine aykırı şekilde, kısmen 5.000 TL maddi tazminat talebine bağlanan bu tür bir talep bakımından, hukuki savunma gerçekleştirilmesinin mümkün olamadığını,Mahrum kalınan kar hesaplamasında ise, sürekli kar kaybında bulunulduğu, ancak bunun hesaplanamadığı iddia edilerek, TBK md. 20/2’ye göre uğranılan zararının ispatlanamadığından bahisle, hakimin hakkaniyete uygun şekilde zarar miktarını belirlemesinin talep edildiğini, davacının devamla, farklı marka isimleri belirterek, bayi satış ortalamasında ilk 3’te yer alan bir şirket ile emsal alınarak kar kaybının hesaplanmasını talep ettiğini, böyle bir mukayesenin hiçbir hukuki imkan ve dayanağının olmadığını ve kabul edilemeyeceğini, davacının zaten, kar kaybını ispat edemediğini bu şekilde ikrar etmiş bulunduğunu, davacıların her şeyden önce zararını izah etmekle mükellef olup, ispatlamadan önce, daha ortada makul bir izahın dahi olmadığını,Kaldı ki, her iki davacının da müvekkili şirketin desteği ile bayiliklerini yüksek bedellerle devrettiklerini, oysa, dilekçelerinde bu gerçeklerden bahsedilmediğini, anılan bayiliklerin de halihazırda ticari faaliyetlerini sürdürmekte olduklarını, dolayısıyla, davacıların zaten bu anlamda hiçbir fiili zarar veya kar kaybının da mevcut olmadığını,Ma…i zarara gelince, müvekkillerinin ne herhangi bir kusuru ne de kişilik haklarını zedeleyici eyleminin mevcut olmadığını, kaldı ki taleplerini bir haksız fiile (haksız rekabet) dayandıran davacılar bakımından zamanaşımı defilerinin de mevcut olduğunu,Davacıların tazminat taleplerini somutlaştırmaması nedeniyle, savunma yapmaları engellenmiş olmakla birlikte, davacıların nedensellik ilkesi (uygun illiyet bağı), temerrüd, kusurun ispatı, basiretli bir tacir olarak varsa zararlarını aza indirme yükümlülüğü gibi ve daha birçok temel hukuk prensiplerine ve mevzuata aykırı taleplerinin tümden reddini talep ettiklerini, ayrıca, 50 sayfalık dilekçe kapsamında iki farklı lokasyon için sıralanan maddi vakıa ve iddiaların da hiçbirini kabul etmediklerini ileri sürerek;Davanın reddine, avukatlık ücreti ve dava giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tazminatın varlığı ve miktarı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi heyet dosyaya sunduğu 07/04/2017 tarihli raporda ” Sözleşmenin yürürlükte olduğu 2005-2008 arasındaki dönemlere ait Gelir Tablosu verilerinden; 2005 yılından sonra davacı şirketin satış gelirleri ile karlılık oranlarında sürekli düşüş olduğu, ancak anılan dönemlerde maliyetin üzerinde satış gerçekleştirildiği, 2008 yılı hariç diğer dönemlerde faaliyet karının olmasına karşılık, artan finansman giderleri nedeniyle 2005 yılı hariç, diğer dönemlerde faaliyet karının zarara dönüştüğü, Diğer Olağandışı Gelir ve Giderler nedeniyle, 2006 ve 2008 yıllarında bu zararın kâra dönüştüğü, özetle 2005-2008 arasındaki dönemlerde toplam 885.550,88 TL kâr elde ettiği anlaşılmaktadır.Ancak, …’daki tesisin devir edildiği 2008 yılına ait gelir tablosunda yer alan Diğer Olağandışı Gelir ve Karlar hesap bakiyesi 950.325,92 TL’dir. Davacı şirkete ait ticari defter ve belgeler ibraz edilmediğinden anılan tutarın kaynağına yönelik bir tespit yapılamamıştır. İlgili mevzuat gereği bilançonun aktifinde bulunan Maddi ve Maddi Olmayan Duran Varlıkların devri halinde, bu devir nedeniyle elde edilecek gelir fazlası Diğer Olağandışı Gelir ve Karlar hesabına aktarılacaktır. Anılan tutarın …’ya devir nedeniyle fatura edilen Duran Varlıklardan kaynaklandığının ve miktarının tespit edilerek, davacı şirketin 2005-2008 arasındaki dönemlerde elde ettiği 885.550,88 TL tutarındaki kâr miktarından düşürülecek, böylece davacının Bayilik Sözleşmesi kapsamında sürdürdüğü ticari faaliyeti nedeniyle elde ettiği net kâra ulaşılacaktır.Davacı şirketin, kar kaybının davalının eylemlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, kaynaklanıyor İse hangi eylemlerinden kaynaklandığı ve miktarının tespitinin Sektörel analizi gerektirdiği ” görüşü bildirilmiştir.
İddialar sektörel analizi gerektirdiğinden alınan 02/07/2018 tarihli ek raporda “davacının tazminini talep ettiği zararların ispata muhtaç bulunduğu, davalının elle tutulur somut bir sözleşmeye aykırı davranışının ve tazminatı gerektiren bir kusurunun tespit edilemediği, davacının tazminat taleplerinin haklı ve geçerli olduğu iddiasına katılma imkanının bulunamadığı ” görüşü bildirilmiştir.
Açılan dava, sözleşmedeki yükümlülüklerin ihlali, haksız rekabet hükümlerinin ihlali, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılması talepli fiili zarar ve yoksun kalınan kara ilişkin maddi ve ma…i tazminat istemlerine ilişkindir. İş bu dosyada davacılardan … Otomotiv ‘in davası tefrik edilmiş olduğundan sadece …Otomotiv yönünden inceleme ve değerlendirme yapmak gerekmiş olup bu davacı ile davalı şirket arasında … bayiliği için Yetkili Satıcılık Sözleşmesi, yedek parça yetkili satıcılık sözleşmesi, yetkili servis sözleşmesi ve her üç sözleşmeyi de kapsar protokol imzalandığı, 2005 – 2008 dönemini kapsar bayilik ilişkisinin oluştuğu, 10 Eylül 2008 ‘de Bayrampaşa bayisinin …Otomotiv ‘e devredildiği, sözleşme ilişkisinin ve bayiliğin bu şekilde sonlandırıldığı sabittir. Bu hususlar taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayıp nizalı olan husus davalı şirketin sözleşme hükümlerini ihlal edip etmediği hususudur. Ayrıntılı denetime açık olarak bilirkişi heyetinden alınan raporda da belirtildiği üzere 2005-2008 dönemi içinde otomotiv sektöründe iniş ve çıkışlar yaşandığı, bu dalgalanmanın tüm yerli ve ithal markalar için aynı olduğu, davacı bayi satışlarının, genel …satışlarını izlemekte olduğu yani sadece davacı satışlarında aşırı düşme olmadığı saptanmıştır.
Mali yönden yapılan defter incelemeleri sonucunda davacının anılan dönem içinde 851.437,78-TL net karının bulunduğu belirlenmiş olup zarar olgusu kanıtlanamamıştır. Davacı taraf sözleşmelerdeki genel işlem koşullarının geçersiz sayılması gerektiğini belirtmiş ise de sözleşmeler 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu zamanda düzenlenmiş olup genel işlem koşulları ile ilgili hüküm ihtiva etmemektedir. Somut davada tazminat talep edebilmek için gerekli olan borçlu temerrüdü söz konusu değildir. Ayrıca davacı, davalının bayisi konumunda olup davacının attığı yatırım kararlarından ve bunun sonuçlarından davalıyı sözleşmeyi ihlal başlığı altında sorumlu tutmak mümkün olmayıp tüm açıklanan gerekçelerle birlikte ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 35,90 TL karar harcının peşin alınan170,80 TL harçtan mahsubu ile artan 134,90 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davalı …Ş. Tarafından yapılan 122,00 TL tebligat giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine.
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …Ş. ye verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …