Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/201 E. 2018/1046 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/201 Esas
KARAR NO : 2018/1046
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 23/02/2015
KARAR TARİHİ: 18/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davalı şirketin … nolu abonesi olduğunu, davalı kurumla yapılan enerji-tedarik sözleşmesi uyarınca müvekkil şirket tarafından enerji satın alındığını, müvekkili şirkete dava tarihi olan 23.02.2015 tarihinden geriye doğru 10 yıllık dönemde kesilen faturalarda “kayıp-kaçak, bedelleri” adı altında haksız ve hukuka aykırı şekilde tahakkuk ettirilerek tahsil edildiğini, bu faturalarda bir hizmet bedeli karşılığı olmadığı açıkça belli olan, kötü niyetli diğer kullanıcıların kçak kullanımı ve tedarikçi elektrik dağıtım firmasının ağır ihmal ve kusurları ile alt yapısının eksikliklerinden kaynaklanan kayıp ve kaçak tüketimlerinin bedeli karşığı olarak bunun dürüst abonelere yansıtılmasının kabul edilemez olduğunu, elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını, enerji dağıtım şirketlerinin denetim, teknoloji yatırım yetersizliği ve bir kısım tüketicilerinin bu boşluktan yararlanmak suretiyle kötü niytli olarak kaçak elektrik kullanması neticesinde elektirk dağıtım şirketinin karşılığında oluşan eksilmenin hukuka ve mevzuata uygun davranan kişi/şirketlerden tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle şimdilik 379.499,196 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile müvekkil şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin ilgili mevzuat hükümlerine göre kurulmuş bir tedarik şirketi olması dolayısıyla, yapılan elektrik satışına binaen EPDK’nın ilgili yönetmeliklerine uygun fatura tanzim edildiğini, müvekkil şirketin bir tdarik şirketi olduğu için Toplam Elektrik Tüketim Bedeli hariç diğer tahsilat kalemlerini olduğu gibi ilgili dağıtım şirketi ödediğini, yani bu bağlamda, davacı tarafından talep edilen bedellerin dağıtım şirketi adına tahsil edilmekte yani vekalet ilişkisi ile hareket ettiğini, müvekkil şirket ile toplam elektrik tüketim miktarından kâr elde ettiğini, yani davacı tarafından iadesi istenen bedelleri müvekkilin kazanç kalemi olmadığını, sistem kullanım bedellerinin müvekkil tarafından sadece tahsil edilen, doğrudan dağıtım şirketine ödenen bir tutar olduğunu, müvekkilden talep edilmesi mümkün olmayacağı gibi hukuka da aykırı olacağını, zira vekalet ilişkisi ile hareket tedarikçi sıfatına haiz müvekkilin, bu durumu taraflarca bilinmekle birlikte davacı tarafın dava konusu alacaklardan müştereken ve müteselsilen müvekkilin sorumlu olduğuna ilişkin iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkil açısından husumetten, zamanaşımından ve esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3.Dava, elektrik abonesinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
4.Davacının alacağının varlığının denetlenmesi açısından Mahkememizce verilen 25.01.2016 tarihli ara karar ile dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından tanzim edilen rapor dosyaya ibraz edilmiştir.
5.Mahkememizce 30.11.2016 tarihli 3. Nolu ara karar ile AYM kararının beklenmesine karar verilmiştir.
6-Mahkememizce 19.04.2018 tarihli ara karar ile AYM’nin kararının beklenmesi ara kararından dönülerek yargılamaya devam edilmiştir.
7.Taraflar arasında elektrik satım sözleşmesi mevcuttur. Bu konuda ihtilaf mevcut değildir.
8.Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar( Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde , Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir . Dolayasıyla, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesi beklenmeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılmıştır.
Uyuşmazlık davaya konu dönemde faturalara ”Kayıp -Kaçak bedeli,” adı altında yansıtılan bedellerin abonelik sözleşmesine ve mevzuat hükümlerine uygun olup olmadığı, söz konusu bedellerin davacıya iadesinin gerekip gerekmediğine ilişkindir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4/1 maddesine göre; “Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur.” Anılan yasanın 4/2 maddesine göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu”…bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur. Davaya konu olan kayıp-kaçak bedeli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun gecici 9. Maddesinde “Ulusal Tarife adı altında EPDK tarafından belirlenerek uygulanmaktadır. 01/04/2011 tarihinden geçerli olmak üzere uygulanmakta olan bu tarifede EPDK’nun 28/12/2010 tarih ve 29999 sayılı kararı ile belirlenmiştir. 14/03/2013 tarihinde kabul edilen ve 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan… nolu Elektrik Piyasası Kanunun, Kanun 17. Maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde “ilgili tüzel kişiler kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür. ” hükmü yer almaktadır. Kanunun 17. Maddesine yer alan bu hükümler gereğince Enerji piyasası Düzenleme Kurumu tarafından tüm ülkede uygulanmak üzere onaylanan tarife tabloları meri mevzuatın bir parçası(ikincil mevzuat) olarak kabul edilmelidir. Nitekim buna paralel olarak dava tarihinden sonra yürürlüğüe giren 6719 sayılı yasa ile Elektrik Piyasası Kanununda değişiklik yapılmış olup yapılan değişiklik ile EPDK tarafından tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin tarifeye uygun olup olmadığının denetlemekle sınırlandırılmıştır. Başka bir anlatımla mahkemelerce EPDK tarafından belirlenen tarifelerde yer alan kalemlerin hukuka uygun olup olmadığı ve tüketicilerden tahsil edilip edilmeyeceği mahkeme denetiminden çıkarılmış, bunun yerine mahkemelerce sadece tahsil edilen tutarın tarifeye uygun olup olmadığının denetimini yapma yetkisi tanınmıştır. 04/06/2016 tarihinde (davadan sonra) yürürlüğe giren yasanın yürüyen davalara etkisi yine Enerji Piyasası Kanunun Geçici 20. Madde eklenmek suretiyle çözüme kavuşturulmuş olup anılan hükümde; kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş sayaç okuma, PSH, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü dava ve başvuru hakkında 17. Madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. Böylelikle davadan sonra yasal düzenlemenin eldeki davalara da uygulanacağı benimsenmiştir.
İş bu davada talep davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak bedellerinin hukuka aykırı olduğu iddiası ile iadesi istemine ilişkindir. Dava dilekçesindeki açıklamalarda davacı vekilinin Kayıp -Kaçak bedelinin tarifeye aykırı hesaplandığı yönünde bir iddia söz konusu değildir. Aksinin kabulü yargılamanın genişletilmesi yasağına aykırı olacaktır. 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun eklenen Geçici 20. Madde uyarınca devam eden davalara da uygulanması gereken aynı yasanın 17/10 madde hükmü gereği açılan davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur.
Yargılama giderleri yönünden mahkememiz dosyası konusuna örnek Yargıtay … Hukuk Dairesinin, Esas No: …, Karar No: … sayılı ilamında özetle; ” Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişiyle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ( HMK M. 326/I) Bu cümleden, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir. ( HMK md. 323/1-ğ)
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. ( YGHK’nun 18.11.2009 günlü ve 1009/18-421 E. … K sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir. )
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtiha durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişiyle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla dava açıldığı tarihte yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyla davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde mahkemece, dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken … ” şeklinde hüküm kurulması gerektiği de anlaşılmakla yargılama gideri ve maktu vekalet ücreti davalı üzerine bırakılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 35,90TL maktu karar harçtan peşin alınan 6.480,90 TL harcın mahsubu ile artan 6.445,00 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE;
3-6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi dikkate alınarak Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 978,10 TL ( 27,70 BH, 35,90 PH, 314,50 TL posta ve tebliğler, 600 TL bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinden ilgili tarafa iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …