Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1189 E. 2021/300 K. 05.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2015/1189
KARAR NO:2021/300

DAVA :TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:08/12/2015
KARAR TARİHİ:05/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacılar … ve … vekili verdiği dava dilekçesinde, 27.05.2015 tarihinde sürücüsü davalı … olan, sahibi davalı … olan, sigortalayanı ise diğer davalı … A.Ş. olan … plakalı aracın … plakalı motosikleti kullanan davacıların eşi ve babası olan …’ya geri geri gelirken çarparak ölümüne neden olduğunu, 11.09.2015 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını, davalı sigorta şirketinin cevap vermediğini, davacıların ölenin yasal mirasçısı ve aynı zamanda destekten yoksun kalan üçüncü kişi durumunda olduğunu, davacılardan … için 1.000,00 TL, … için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesine ve … için 70.000,00 TL, … için de 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:

Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, poliçede yazılı olan sigorta limiti ve kusur oranı ile sorumlu olduklarını, peşin sermaye giderinin tespiti gerektiğini, kaza anında ölenin kask takıp takmadığının araştırılması gerektiğini, davacılara SGK tarafından rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının sorulması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini belirtmiştir.

Davalılar … ve … vekili verdiği cevap dilekçesinde meydana gelen trafik kazasında kusurlu olmadıklarını, aracın geri geri geldiğinin doğru olmadığını, emniyet şeridinde dörtlüleri yakarak beklemekte oldukları esnada kazanın meydana geldiğini, kaza tespit tutanağını kabul etmediklerini, kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, ölenin kask takıp takmadığının araştırılması gerektiğini, ceza yargılamasının bekletici sorun yapılmasını, ölen yönünden meydana gelen kazanın iş kazası olduğunu, bu nedenle de yapılan sosyal yardımların mahsubunun gerektiğini, talep edilen maddi ve manevi tazminatın da fahiş olduğunu belirtmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava gerçek kişilere karşı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49 ve 53’e göre haksız fiile dayalı destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ve madde 56’ya göre haksız fiilden kaynaklı manevi tazminat; sigortaya karşı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle maddi tazminat davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davacı taraf, kaza tespit tutanağını, sigorta poliçesini, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru dilekçesini, … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasını, tanık beyanlarını, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı … A.Ş., cevap dilekçesinde delil sunmamıştır.

Davalılar … ve …, kaza tespit tutanağını, sigorta poliçesini, … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasını, tanık beyanlarını, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Dava gerçek kişilere karşı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49 ve 53’e göre haksız fiile dayalı destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ve madde 56’ya göre haksız fiilden kaynaklı manevi tazminat; sigortaya karşı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 91 ve devamı maddelerine göre mali sorumluluk sigortası nedeniyle maddi tazminat davasıdır.

Davacılar 6098 sayılı TBK m. 53’e göre ortak murislerinin ölümü nedeniyle ve destekten yoksun kalan üçüncü kişi olarak destekten yoksun kalma tazminatı talep etmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 92’de mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kalan durumlar sayılmış olup bunların içinde destekten yoksun kalma tazminatı bulunmamaktadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Tanımlar” başlıklı A.2 maddesinin (d) bendinde; “Zarar: Motorlu bir aracın işletilmesi ile oluşan bir trafik kazası sonucunda üçüncü şahısların ekonomik değeri olan mal varlığında doğrudan azalma olmasına veya vücut bütünlüğünde eksilmeye, sürekli sakatlığa veya ölümüne sebebiyet verilmesi nedeniyle ilgililerin uğradıkları bu Genel Şartlar ile içeriği belirlenen maddi kayıpları,” şeklinde tanımlanmış; “Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı A.5 maddesinde de “Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı: Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde ölen kişi esas alınır.” hükmü getirilmiştir. Bu nedenle davalı sigorta şirketi poliçe limiti dahilinde davacıların destekten yoksun kalma tazminatını karşılamakla yükümlüdür.

Dosya içerisine alınan 06.07.2015 tarihli otopsi raporunun sonuç kısmında; “Kişinin ölümünün künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu” tespiti yer almaktadır. Dolayısıyla kazada ölen …’nın kaza esnasında kask takıp takmaması kusur oranını etkileyecek bir durumdur.

Meydana gelen kazada davalıların kusur durumunun araştırılması için dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş ve kusur incelemesi yaptırılmıştır. Hazırlanan 19.10.2016 tarihli bilirkişi raporunda davalı sürücü …’in % 50 oranında, kazada ölen …’nın da % 50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Tarafların itirazları üzerine alınan 29.05.2018 tarihli raporda da kusur dağılımı aynı oranlarda yapılmıştır. 13.12.2019 tarihli üçüncü kusur raporunda da kusur oranları aynı kalmakla birlikte rapora karşı oy yazan üyeler geri manevra yapan davalı sürücünün iki kez kural ihlali yapması nedeniyle davalı sürücü …’in % 60 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş belirtmişlerdir. Kazada ölen …’nın kask takmamış olması müterafik kusur oluşturacağından mahkememizce davalı sürücünün kusur oranının % 50 olacağı kabul edilerek dosyanın aktüerya bilirkişisine verilmesine karar verilmiştir.

SGK’dan gelen yazı cevabında davacılara ölüm aylığı bağlandığı, peşin sermaye değerinin sadece iş kazası geçiren sigortalılar için hesaplanmakta olduğu, sadece ölüm aylığı alanlar için hesaplanması hem eski 506 sayılı kanuna göre hem de yürürlükteki 5510 sayılı kanuna göre mümkün olmadığı bildirilmiştir.

Hazırlanan 05.09.2020 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda davacılardan …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 223.979,60 TL olduğu, davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 67.013,46 TL olduğu tespit edilmiştir. Sigorta limiti ise 290.000,00 TL olup iki davacının tazminat miktarlarının toplamı 290.993,06 TL yapmaktadır. Dolayısıyla hesaplanan tazminat miktarının sigorta limitini aştığı anlaşılmakla hem hesaplanan tazminatın sigorta limitine göre garameten paylaştırmasının yapılmadığı hem de ölen …’nın anne ve babasının hesaplama dışında tutularak hatalı ve eksik hesaplama yapıldığı anlaşıldığından yeniden rapor hazırlanmak üzere dosya tekrar bilirkişiye verilmiştir.

Hazırlanan 20.12.2020 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda davacılardan …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 223.979,60 TL olduğu, davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 67.013,46 TL olduğu, dava dışı baba İbrahim Aynacı’nın destekten yoksun kalma tazminatının 33.506,73 TL, dava dışı anne Akile Aynacı’nın destekten yoksun kalma tazminatının 44.331,98 TL olduğu, toplam tazminat miktarının 368.831,77 TL olduğu, 290.000,00 TL tutarlı sigorta limitine göre garameten paylaştırma yapıldığında davacılardan …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 176.107,62 TL olduğu, davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatının 52.690,43 TL olduğu tespit edilmiştir.

Hazırlanan 20.12.2020 tarihli aktüerya bilirkişisi raporunda davacıların destekten yoksun kalma tazminatlarının miktarı belirli hale geldiği anlaşılmakla 7251 sayılı yasa ile değişik 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre davacıya iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmiş, aksi takdirde davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı ihtarı yapılmıştır.

Bilirkişi raporunun taraflara tebliğinden sonra davacı vekili 17/02.2021 tarihinde 6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre bedel arttırım dilekçesi vermiş ve talebini bilirkişi raporunda tespit edilen tazminat rakamlarına çıkartmış, eksik harcıda tamamlamıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 53’e göre; “Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: 1. Cenaze giderleri. 2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” Davacılar ölenin desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle uğradığı kayıpları bu madde kapsamında tazminat olarak talep etmektedir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 90’a göre; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri ise m. 49’da düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile alınan kusur raporunda meydana gelen trafik kazasında davalı sigorta şirketinin sigortalısının olayın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle 6098 sayılı TBK m. 53’e göre, 2918 sayılı KTK m. 97’ye göre ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesine göre davacıların zararını gidermekle yükümlüdür.

Davalı sürücü …’in kazanın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olması, ölümün davalı …’in kusurlu davranışı sonucu meydan gelmesi nedeniyle davalı … davacıların destekten yoksun kalma tazminatından hukuken sorumdur.

2918 sayılı KTK m. 85’e göre; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Diğer davalı … kaza yapan aracın işleteni durumunda olması nedeniyle bu madde kapsamında davacıların zararından hukuken sorumludur.

Bu gerekçelerle destekten yoksun kalma tazminatı yönünden üç davalı için de davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Meydana gelen trafik kazası nedeniyle davalı …’in % 50 oranında kusurlu olduğu hazırlanan bilirkişi raporu ile sabittir. 6098 sayılı TBK m. 56/II; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre haksız fiil sonucunda yakını ölen kişi de manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir.

Davacılardan … eşini, hayat arkadaşını kaybetmiş, diğer davacı ise babasını kaybetmiştir. Bu nedenle çok büyük bir üzüntü ve ızdırap yaşadıkları açıktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 56/II’ye göre davalılardan …’in manevi tazminattan sorumlu olduğu kanaatine varılarak belli bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekecektir.

Meydana gelen kazada davalı … aracı kullanan kişi diğer davalı … ise aracın sahibi yani işleteni durumundadır. Bu nedenle davalı …’da meydana gelen zarardan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 85’e göre davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Manevi tazminatın kişide zenginleşmeye neden olmayacak derecede ve aleyhine hükmedilecek kişi yönünden ise fakirleşmeye neden olmayacak derecede olması gerekmektedir. Bu amaçla tarafların sosyoekonomik durum araştırması yaptırılmış ve dosya içerisine alınmıştır.

Meydana gelen olay trafik kazası nedeniyle haksız fiildir. Davacıların birinci dereceden yakınlarını kaybettikleri sabittir. Bu durumun kendilerinde manevi bir ızdırap yaratmış olduğu, davacılar lehine manevi tazminat şartlarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Manevi tazminat zarara uğrayanlarda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmez. Bu nedenle takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların açıkça gösterilmesi gerekir.

Bu gerekçelerle davacılardan …’nın eşini kaybetmiş olması nedeniyle diğer davacı … içinse ölenin babası olması nedeniyle, ölenin meydana gelen kazada % 50 oranında kusurlu olması da dikkate alınarak her bir davacı için 20.000,00’er TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan alınarak davacılar … ve …’ya verilmesine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

Davacıların her iki tazminat talepleri hakkında da ticari avans faizi taleplerinin taraflar arasında ticari ilişki bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmiş, faiz talebi yasal faiz olarak kabul edilmiştir.

Faiz başlangıç tarihi davalı sigorta şirketi yönünden 2918 sayılı KTK m. 99’a göre davacıların davalı sigorta şirketine başvuruda bulundukları tarihten sonraki sekizinci iş günü olarak diğer davalılar için ise 6098 sayılı TBK m. 117’ye göre haksız fiilin meydana geldiği tarih olarak kabul edilmiştir.

KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU HAKKINDA ANAYASA MAHKEMESİNİN VERDİĞİ KARAR SONRASI HUKUKİ DURUM VE SONUÇLARININ MAHKEMEMİZ DOSYASI İÇİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Anayasa Mahkemesine iptali talep edilen yasa maddelerinden;

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan; “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90’ıncı maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (g) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92’inci maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97’inci maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 99’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi toplam altı iptal talebinden üç tanesini reddetmiş, iki tanesini ise kısmen iptal kısmen reddetmiş birini ise reddetmiştir.

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrası olup bu maddenin iptali de Anayasa Mahkemesinden istenilmiş ancak Anayasa Mahkemesi bu iptal talebini reddetmiştir. Dolayısıyla Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanak kanun maddesi hukuki varlığını devam ettirmektedir.

TRH 2010 Hayat Tablosu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 2 sayılı ekinde düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının verdiği yetki ile Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkartılmıştır. Normlar hiyerarşisi olarak sıralarsak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun m. 93, Hazine Müsteşarlığının çıkardığı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği ve bu tebliğin eki TRH 2010 Hayat Tablosu olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda da açıkladığımız üzere Anayasa Mahkemesine bu normlar hiyerarşisinin en üstünde yer alan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının iptali içinde başvuruda bulunulmuş ancak iptal başvurusu reddedilmiştir. Dolayısıyla TRH 2010 Hayat Tablosunun dayanağı olan iki norm hukuken geçerliliğin korumaktadır.

Anayasa Mahkemesi iptal talebinin ret gerekçesinde “Kanunun 93. maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakan itiraz konusu kuralların iptallerine karar verilmiş olması da gözetilerek yürütmenin düzenleyici nitelikte işlemi olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarını tespit etme yetkisinin Bakanlığa bırakılması Anayasa’ya aykırı değildir.” tespitinde bulunmuş olup Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında düzenlenmiş olan konuların idarece düzenlenmiş olmasında bir sakınca görmemiş ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini yasal çerçeve belirlenmeden genel şartlara bırakılmasını Anayasaya aykırı bulmuştur.

PMF 1931 Hayat Tablosu ülkemizde hiçbir zaman kanun, yönetmelik ya da tebliğ konusu olmamıştır. PMF 1931 Hayat Tablosu Yargıtay kararları ile hukuk hayatımıza girmiş olup TRH 2010 Hayat Tablosunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile yürürlüğe girmesinden sonra da hukuk hayatımızdan çıkmıştır. PMF 1931 Hayat Tablosunun hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı KTK hakkında verdiği kararından sonra da PMF 1931 Hayat Tablosunun hukuken geçerlilik kazanması ancak yasal düzenleme ya da ilgili yönetmeliklerde düzenleme yapılması ile mümkün olacaktır. Yukarıda da açıkladığımız gibi TRH 2010 Hayat Tablosunun hukuki dayanakları varlığını korumakta olduğu için uygulanmaktan vazgeçilmesi şu aşamada mümkün olmadığı gibi bunun aksi şekilde yorumlanması durumunda da PMF 1931 Hayat Tablosunun kendiliğinden işlerlik kazanması da mümkün değildir. Çünkü PMF 1931 Hayat Tablosunun kanun ya da yönetmelik şeklinde bir yasal dayanağı bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının özünü ödenecek tazminatların hesaplanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yasal çerçeve içine alınmadan genel şartlara bırakılmasının Anayasaya aykırı bulunması oluşturmaktadır. Dolayısıyla yasal düzenleme yapılmadan PMF 1931 Hayat Tablosunun uygulanmaya başlanılması TRH 2010 Hayat Tablosunun uygulanmasından daha büyük hukuka aykırılık durumu oluşturacaktır.

Anayasa Mahkemesinin gerekçesine bakıldığında yaptığı ilk tespitlerden biri işletenin 6098 sayılı TBK’na göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamı ile bu borcu teminat altına alması için kendisiyle sözleşme yapmış olan sigorta şirketinin Genel Şartlar’a göre hesaplanan tazminat borcunun kapsamının farklılaşmasıdır. Bunun sebebi olarak da idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki Genel Şartlar’ın tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallarında, 6098 sayılı TBK’nun gerçek zararın tazminini öngören kurallarından ayrılan hükümlere yer verilmiş olmasını göstermekte ve gerçek zararın tazmininin teminat altına alınması için öngörülmüş olan hukuki sorumluluğun kapsamının Genel Şartlar ile belirlenmesine ve değiştirilmesine imkân tanındığı tespitini yapmaktadır. Dolayısıyla normlar hiyerarşisinde alt normun üst norma aykırı olamayacağı kuralının ihlal edildiğine dikkat çekmektedir.

Anayasa Mahkemesinin ikinci tespiti ise sözleşme özgürlüğü ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi sözleşme özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını kanuni düzenlemelerin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiğinin tespitini yaptıktan sonra; iptale konu yasal düzenlemelerde sözleşmeden doğan sorumluluğun kapsamının düzenlenmediği bu sorumluluğun kapsamının idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlara bırakıldığı, bu nedenle de sigorta sözleşmesinden doğacak borcun kapsamının tespiti konusunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmeyerek idareye geniş bir takdir yetkisinin tanınmasıyla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kuralların kanunilik ölçütü yönünden Anayasaya aykırı olduğunu tespit etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yaptığı üçüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilmeyen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Bu durumda işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir.

Anayasa Mahkemesinin yaptığı dördüncü tespit ise 6098 sayılı TBK’na göre zarar olarak nitelendirilen konuların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamının yine farklı olacak olmasıdır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.

Son iki duruma örnek vermek gerekirse 6098 sayılı TBK m. 53’de yer alan “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” hükmünde geçen zarar kalemleri genel şartlarda yer almamakta, görülmekte olan davalarda hazırlanan bilirkişi raporları geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı adı altında hazırlanmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sadece aktüerya bilirkişisi raporlarına değil maluliyet raporlarına da iptal kararı gerekçe gösterilerek itirazlar gelmeye başlamıştır. Bu nedenle maluliyet raporları için uygulanmakta olan yönetmeliklerin iptal kararından hukuken etkilenip etkilenmediğinin de incelenmesi gerekmektedir.

Trafik kazalarında maluliyet oranlarının tespiti için kaza tarihine göre uygulanmakta olan tüzük ve yönetmelikler ile bu tüzük ve yönetmeliklerin dayanak kanun ve kanun hükmünde kararnameleri aşağıdaki gibidir. Buna göre;

11.10.2008 tarihinden önce 22.06.1072 tarih ve 7 / 4496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine dayanılarak çıkartılan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü,

11.10.2008 ile 31.08.2013 tarihleri arasında 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 107’nci maddesine dayanılarak çıkartılan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği;

01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25’inci, 28’inci, 47’nci, 94’üncü, 95’inci ve 16.05.2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,

01.06.2015 ile 19.02.2019 tarihleri arasında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik,

20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından küçükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik,
20.02.2019 tarihi sonrasında ise olay tarihinde 18 yaşından büyükler için; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31’inci maddesi, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 8’inci maddesi ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak çıkartılan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik uygulanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptaline karar verdiği 2918 sayılı KTK hükümlerinin maluliyet hesaplamalarında uygulanan bu yönetmelikler ile bu yönetmeliklerin dayanağı olan kanun ve kanun hükmünde kararnamelere bir etkisi bulunmamaktadır.
Ancak 20.03.2020 tarihinde Genel Şartların ekinde yer alan Ek – 3’de yapılan değişiklikle “Sürekli sakatlığa bağlı bakıcı gideri, bakıcı tutulduğunun belgelendirilememesi halinde bekâr ve çocuksuz kişiler için geçerli AGİ dâhil net asgari ücret üzerinden, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda ise brüt asgari ücret üzerinden olmak üzere 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte kısmî bağımlı olarak tanımlanan ve % 50 ve üzerinde engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” düzenlemesi ile “Sürekli sakatlık oranı, 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınarak belirlenir. Anılan yönetmelikler kapsamında düzenlenecek kazadan kaynaklı iş göremezliği gösterir rapor için hak sahibinin sigorta şirketine yaptığı başvuruyu takip eden 5 işgünü içinde sigorta şirketi tarafından ilgili sağlık kuruluşuna resmi yazı gönderilir.” düzenlemesi eklenmiştir. Maluliyet oranı tazminat miktarını da doğrudan etkilediği için genel şartlara eklenen bu düzenlemelerin de ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
Öncelikle açıklanmalı ki her iki yönetmelikte yani Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte dayanak kanun maddeleri geçerliliklerini devam ettirdikleri için hukuken geçerliliklerini devam ettirmektedirler. Bu nedenle yönetmeliklerle ilgili bir sorun bulunmamaktadır. Ancak genel şartlar yukarıda açıkladığımız Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde olduğu gibi yasal düzenleme yapılması gereken bir konuda engellilik oranının belirlenmesinde “engel oranına sahip kişiler için % 50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise % 100 oranında hesaplanır.” ölçütünü getirerek bu konuda da yasal düzenleme yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Yukarıda da belirttiğim gibi yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olup yeni yasal düzenleme yapılıncaya kadar yargılaması sonuçlanma aşamasına gelmiş olan dosyalarda nasıl karar verileceği sorunu ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı tazminat hesaplamalarının genel çerçevesinin yasa tarafından çizilmesi gerektiği ilkesine dayanmaktadır. Bu nedenle idarenin düzenleyici işlemi niteliğinde genel şartlarla belirlenmiş olmasını kabul etmemektedir. Ancak bu durum TRH 2010 Hayat Tablosunu uygulamama hakkı verse de PMF 1931 Hayat Tablosunu uygulama hakkı da vermemektedir.
Her ne kadar 6098 sayılı TBK m. 53 ve 54’de bedensel zararlar ile ölüm halinde talep edilebilecek zararların neler olduğu belirlenmişse de bu zararların hangi esaslara göre tespit edileceğine ilişkin teknik hesaplamalara ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre hakim çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişiye başvurabilmektedir. Sorun bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplamayı yapacak olmasıdır. Bilirkişinin hangi esaslara göre hesaplama yapacağını gösteren bir kanun hükmü bulunmaması Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini oluşturmuştur. Öyleyse bir kanun boşluğu bulunduğu açıktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1/I’e göre; “Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.” hükmüne göre tazminat hesaplamalarının yasal çerçevesini çizen bir düzenleme yapılıncaya kadar hakimin nesnel ölçütlere göre bilirkişilere yol gösterecek bir kural koyması gerekecektir. Bu durumda hemen akla PMF 1931 Hayat Tablosu gelse de yukarıda belirttiğimiz gibi bu tablonun hukuk hayatımızda hiçbir zaman yasal dayanağı olmadığı, ancak TRH 2010 Hayat Tablosunun 2918 sayılı KTK m. 93’den alınan yetki ile çıkartılmış genel şartlara ilişkin hukuki dayanağı bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi TRH 2010 Hayat Tablosunun içeriğine değil idari işlemle belirlenmiş olması nedeniyle yani genel ilkelerinin yasal çerçeve içinde belirlenmeden uygulanmaya başlanmış olmasını Anayasaya aykırı bulmuştur. Bu nedenle iptal kararı ile ortaya çıkan boşluğun yasal düzenleme yapılıncaya kadar TRH 2010 Hayat Tablosu ile PMF 1931 Hayat Tablosunun kazanın meydana geldiği tarih bakımında uygulanmaya devam edilmesi yoluyla doldurulması hukuken daha doğru olacaktır.

Bu gerekçelerle dava konusu kazanın meydana geldiği tarihe göre aktüerya hesabının yapılması yöntemi benimsenmiş ve hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı davalarının kabulüne;
2-223.979,60 TL destekten yoksun kalma tazminatının; 176.107,62 TL’sinden davalılar … A.Ş., … ve …’un müştereken ve müteselsilen sorumlu olarak ve davalı … A.Ş. yönünden davacıların davalı sigorta şirketine başvuruda bulundukları tarihten sonraki sekizinci iş günü olan 23.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte, diğer davalılar … ve … yönünden ise kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
3-223.979,60 TL destekten yoksun kalma tazminatının; 176.107,62 TL’nin üzerinde kalan 47.871,98 TL’sinden davalılar … ve …’un müştereken ve müteselsilen sorumlu olarak davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
4-67.013,46 TL destekten yoksun kalma tazminatının; 52.690,43 TL’sinden davalılar … A.Ş., … ve …’un müştereken ve müteselsilen sorumlu olarak ve davalı … A.Ş. yönünden davacıların davalı sigorta şirketine başvuruda bulundukları tarihten sonraki sekizinci iş günü olan 23.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte, diğer davalılar … ve … yönünden ise kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
5-67.013,46 TL destekten yoksun kalma tazminatının; 52.690,43 TL’nin üzerinde kalan 14.323,03 TL’sinden davalılar … ve …’un müştereken ve müteselsilen sorumlu olarak davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 27.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
6-Davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne,
7-20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
8-20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,
9-Davacıların ticari avans faizi talebinin reddine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 22.610,13-TL nispi karar harcının peşin ve ıslah harcından alınan 1.362,10-TL harçtan mahsubu ile eksik 21.248,03-TL harcın davalılardan (… A.Ş. yönünden 14.687,64-TL kısmından sorumlu olmak üzere) alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
11-Davacı tarafından maddi tazminat talebi yönünden yargılama esnasında yapılan toplam 1.326,75-TL ( 750,00-TL BK ücreti, 576,75-TL tebliğler ve posta ) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
12-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam ‭1.393,9‬0-TL ( 27,70-TL BH, 587,47-TL PH, 4,10-TL VH, 774,63-TL Islah Harcı ) harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
13-Davacı …’nın kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 24.128,57-TL vekalet ücretinin davalılardan (davalı … A.Ş. 20.680,22-TL kısmından sorumlu olmak üzere) alınarak, DAVACI …’YAVERİLMESİNE,
14-Davacı …’nın kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.511,75-TL vekalet ücretinin davalılardan (… A.Ş. 7.649,76-TL kısmından sorumlu olmak üzere) alınarak, DAVACI …’YA VERİLMESİNE,
15-Davacı …’nın kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak, DAVACI …’YA VERİLMESİNE,
16-Davacı …’nın kabul edilen manevi talebi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak, DAVACI …’YA VERİLMESİNE,
17-Davacı …’nın reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin adı geçen davacıdan alınarak DAVALILAR … VE …’E VERİLMESİNE,
18-Davacı …’nın reddedilen manevi talebi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin adı geçen davacıdan alınarak DAVALILAR … VE …’E VERİLMESİNE,
19-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin ve davalı …’un yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır