Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/71 E. 2018/1441 K. 28.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/71 Esas
KARAR NO : 2018/1441
DAVA : Şirket Fesihi / Ortaklıktan Çıkma
DAVA TARİHİ: 24/02/2014
KARAR TARİHİ: 28/12/2018
BİRLEŞEN, İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ’NİN 2017/102 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA : Şirketin Feshi, Ortaklıktan çıkma
DAVA TARİHİ: 02/02/2017
Mahkememizde görülmekte olan Şirket Feshi, Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davalı …’nin İstanbul Ticaret Siciline … sicil numarası ile kayıtlı, 189.738.450.00TL sermayesi olan bir iimited şirket olduğunu, müvekkili …’nun ise, davalı …’nin 139.400-TL sermaye karşılığı 5.576 adet hissesinin sahibi olduğunu, davalı şirketin ortaklık yapısı incelendiğinde; …A.Ş.’nin, 189.318.850,- TL sermaye miktarı ile 7.572.754 adet hisse karşılığında davalı şirketin %99.78 oranında en büyük hissedarı olduğunun görüleceğini, Geriye kalan %0,22 oranındaki hissenin ise müvekkili dahil küçük hissedarlara ait olduğunu, adı geçen büyük hissedarın, davalı … müvekkili dahil muhtemelen diğer ortaklara hiçbir bilgi vermeden istekleri doğrultusunda yönettiğini, kendi lehine çıkar sağladığını, küçük hissedar konumunda olan müvekkiline zarar verdiğini, aşağıda etraflıca izah edileceği üzere, TTK’nun 636. maddesi gereğince davalı şirketin feshini, bunun kabul edilmemesi halinde müvekkiline ait payın gerçek değeri ödenerek ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini talep zarureti doğduğunu, Şöyle ki; Limited Şirketlerde haklı sebeple şirketin feshinin düzenlendiği TTK’nın 636/3. Maddesinin; “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” Şeklinde olduğunu, Mezkur maddede haklı sebebe ilişkin bir tanıma veya kapsamına ilişkin bir açıklamaya yer verilmediğini, haklı sebebin tahdidi olarak sayılmadığını, yine anonim şirketlerde haklı sebeple feshin düzenlendiği TTK’nun 531. maddesinde de aynı şekilde bir tanım yapılmayıp, haklı sebeplerin sayılmadığını, bununla birlikte, 531. maddenin gerekçesinde, “Genel Kurul’un birçok kez kanuna aykırı şekilde toplanması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali. özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının sürekli azalmasının İsviçre öğretisinde haklı sebep sayıldığı”nın belirtildiğini, gerekçede anonim şirket örnek olarak belirtilen bu nedenlerin, limited şirket için de geçerli olduğunu, haklı sebeple fesih hakkının düzenlendiği TTK’nun 636. maddesi gereğince, haklı sebeplerle feshin gerçekleşip gerçekleşmediğinin, her olayın özelliğine göre değerlendirilmesinin hakimin takdirinde olup, öğretide ve uygulamada, “azınlık ve/veva pay sahiplerinin bilgi alma, inceleme, aydınlanma haklarından sonuç alamamaları”, “şirketin kar Dağıtmaması, amacına hizmet etmemesi\ “şirket imkanlarının coğunluk pay sahiplerine tahsisi çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere karın ve mali imkanların kaydırılması”nın şirketin feshi sebepleri olarak öngörüldüğünü, Davalı şirketin feshi için haklı sebeplerin bulunmakta olup, TTK’nun 636. maddesindeki şartların oluştuğunu, müvekkilinin davalı şirketin hissedarlarından biri olmasına rağmen, bilgi alma, inceleme ve aydınlanma haklarının engellenmesi nedeniyle, davalı şirketin faaliyetleri, hesapları, mali durumu, bilançosu, malvarlığı, aktif ve pasifleri vs hiçbir konuda bilgisinin bulunmadığını, Müvekkilinin gerek hissedar olduğu halde şirketin faaliyetleri, hesapları, mali durumuna ilişkin hiçbir şekilde bilgilendirilmemesi, gerekse yıllardır kâr elde edilemiyor olması nedeniyle şirkete ait finansal kayıtları incelemek istediğini, davalı şirket tarafından, hiçbir açıklayıcı bilgiye yer verilmeksizin müvekkiline yalnızca 2012 faaliyet yılına ilişkin gelir tablosu ve bilançosu gönderildiğini, hiçbir açıklama içermemeleri nedeniyle mezkur belgelerden şirketin mali durumuna ilişkin gerçek durumun anlaşılmasının yine mümkün olamadığını, müvekkilinin hissedar olarak en doğal hakkı olan bilgi alma, inceleme ve aydınlanma hakkının engellenmesinin dahi fesih için başlı başına bir sebep olduğunu, davalı şirketin, mali durumuna ilişkin bilgi vermemenin yanı sıra, gelir ile giderlerinin örtüştüğü, az kar elde edildiği veya kar elde edilemediği vs. gerekçeleriyle yıllardır hissedarlarına hiçbir şekilde kar payı dağıtmadığını, davalı şirketin, meşrubat üretim konusunda Türkiye’nin önde gelen büyük şirketlerinden birisi olup, Türkiye’de “gazoz” denildiğinde akla ilk gelen marka olan Fruko gazozlarının üretimi ve satışını yaptığını, meşrubat üretim sektöründe ön sıralarda yer almasına ve yurtdışına ihraç etmesine rağmen, davalı şirketin faaliyetlerinden kar elde edemiyor oluşunun olağan olmadığını, kar payı dağıtmaması, amacına hizmet etmediğini göstermekte olup, yıllardır kar payı dağıtmayan şirketin feshi gerektiğini, Yargıtay’ın da bu görüşte olduğunu, Yargıtay .. HD’nin 24.04.2007 tarih ve…sayılı kararına göre; “… Bir sermaye şirketi türü olan limited şirkete, … bu şirketin sağlayacağı kazançtan yararlanmak amacı ile ortak olunur. Bu durumda çoğunluk hisseye sahip ortağın insiyatifi ile sürekli olarak kâr payı dağıtılmamasına karar verilmesinin azınlık hisseye sahip ortaklar yönünden giderek muhik sebep teşkil edebileceğinin kabulü zorunludur…” (Bkz. Erdoğan Moroğlu/Abuzer Kendigelen, Içtihatlı-Notlu Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, XII Levha, İstanbul 2014, s. 489). davalı şirketin ürettiği ürünleri, iştiraki olan …Şti. aracılığıyla sattığını, davalı şirketin büyük hissedarı…A.Ş adı geçen bu şirkette de büyük hissedar konumunda olup, şirketin %52’sinin sahibi olduğunu, yapılan araştırmada, …Şti.’nin çok yüksek kar marjına sahip olduğunun öğrenildiğini, davalı şirketin asıl üretici iken kar elde edememesi veya çok az kar elde etmesine mukabil, davalıdan satın alan şirketin yüksek kar elde ediyor olmasının da şirketin işleyişi ve mali durumu hakkında şüphe yarattığını, davalı şirketin asıl karını iştirak şirketinde toplanacak şekilde faaliyet yürüttüğünü, böylelikle müvekkili konumundaki hissedarların kar payına ilişkin haklarını almasına engel olunmak istendiğini, Davalı şirketin, kar payı dağıtmamasına rağmen, sermaye artışına giderek, müvekkili gibi küçük hisse sahiplerinin şirketteki hisse oranının daha da küçülmesine sebebiyet verdiğini, ekte yer alan 29.11.2013 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısı sonucu alınan kararlann tesciline ilişkin ticaret sicil kaydı incelendiğinde, görüleceği üzere; şirketin sermayesinin 67.538.125,00 TL’den 189.738.450.00 TL’ye çıkarıldığını, mezkur sermaye artışı sonrasında,…A.Ş., sermaye artırımı öncesindeki değerlere göre %99.38 oranında hissedar iken, sermaye artışı sonrasında 189.318.850,00 TL sermaye miktarı ile 27.572.754 adet hisse karşılığında şirketteki hisse oranı %99.78 ‘a yükseldiğini, sermaye artışının, sadece…A.Ş’nin, davalı şirketteki hisse oranını arttırma amacına yönelik yapıldığını, sermaye artırımına ilişkin karar incelendiğinde, arttırılan sermaye miktarının tamamının büyük hissedar…’in davalı şirketten olan alacak haklarından ödenerek yapılmasına karar verildiğinin görüleceğini, hangi sebeplere ne miktarda ve ne amaçla büyük hissedar olan…A.Ş’ne borçlu olduğuna ilişkin hiçbir bilgi verilmediğini, borcun varlığı, miktarı, gerçekliği konusunda hiçbir somut bilgi bulunmadığını, nitekim, mezkur sermaye artışından önce incelenmek amacıyla müvekkiline gönderilen şirkete a’ıt fınansal kayıtlarda da…’e ilişkin bir borcun varlığına dair hiçbir bir bilgiye de rastlanmadığını, davalı şirkette ortaklık anlayışı ortadan kalkmış olup, sadece…A.Ş’nin bireysel çıkarlarına yönelen, bu hissedarın çıkarlarının ön plana çıktığı bir durum oluştuğunu belirterek Müvekkilinin bilgi alma, inceleme ve aydınlanma hakkının engellenmesi, şirketin kar payı dağıtmaması, amacına hizmet etmemesi, Şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere karın ve mali imkanların kaydırılması nedenleriyle, TTK m. 636/3 uyarınca şirketin feshi ve tasfiyesine, aksi halde, müvekkiline ait payın gerçek değeri ödenerek ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Koşulları oluşmayan haksız ve yersiz davanın reddi gerektiği kanaatinde olduklarını, davanın zorunlu koşulu olan “haklı bir nedenin somut olayda bulunmadığını, davalı … şirketinin, 550 personel çalıştıran, artan biçimde istihdam yaratan, sektöründe Türkiye’nin önemli şirketlerinden biri olduğunu, kurumsal yapısı oturmuş, yıllardır faaliyetini aralıksız sürdüren, 2013 yılı faaliyet döneminde 539.069.253,43 lira net cirosu bulunan, 2013 yılı faaliyet dönemi bilançosundan da anlaşılacağı üzere 11.777.853,37 lira net kar elde eden; herkesçe bilinen, tanınan ticari markalara sahip olan büyük bir şirket olduğunu, şirketin 22 kayıtlı ortağı olup, bu bakımdan Anonim Şirketlerle ilgili hükümlere tabi bulunduğunu, şirketin her yıl düzenli şekilde olağan genel kurullarını yapmakta olduğunu, tüm ticari defterleri ve kayıtlarının usulüne uygun şekilde tutulmakta olup, ortakları istediği zaman gerek şirkete gelerek sözlü olarak, gerekse yazılı istemde bulunmaları halinde yazılı olarak bilgilendirildiğini, bu itibarla şirketin feshi talebi, gerek şirketin hacmi, ortak sayısı ve ülke için yarattığı katma değerler bakımından fiilen mümkün olamayacağı gibi, gerekse davada “haklı bir neden”in olmaması cihetiyle hukuken mümkün olmayıp, talebin manasız ve yersiz olduğunu, davacının şirket faaliyetleri ve hesapları hakkında kendilerine hiçbir malumat verilmediği iddiasının doğru olmadığını, davacının, aynı sektörde (… şirketi olarak) faaliyet gösteren şirketin hâkim (etkin) ortağı olan tanınmış bir aileye mensup kişi ve aynı zamanda davalı şirketin de eski “hâkim (etkin) hissedarı” olan aile fertlerinden biri olduğunu, bu itibarla davacının sektörü yıllardan beri bilen bir kişi olmakla beraber, aynı sektörde faaliyet gösteren … şirketinin de halen hissedarı bulunduğunu, sektörün nasıl çalıştığını, ticaretin nasıl işlediğini, şirket hakkında bilgi ve belgelerin nasıl isteneceğini, nasıl incelenebileceğini gayet iyi bilen, sürekli avukatları, hukuk danışmanları bulunan bir kişi olduğunu, dolayısıyla şirketten bilgi isteyip de alamaması halinde yasal yolları kutlanabilecek yeterlilikte olduğunu, bu güne kadar, şirketin yapılan tüm genel kurullarında davacı tarafın, vekilleri marifetiyle toplantıya iştirak ettiğini, tüm genel kurullardan önce ve toplantı sırasında istediği şekilde belge ve bilgiyi inceleme imkânı bulduğunu, davacının vekili Av. … imzasıyla şirkete sunduğu 24.10.2013 tarihli dilekçesinde, yapılacak genel kurulun usul yönünden hukuka aykırı olduğunu ileri sürüp,”Davalı şirketin Davacıya bir borcunun olup olmadığını, şirket cari dönem aynntılı bilançosunun dipnotlarıyla beraber davacıyı temsilen kendisine gönderilmesini, ayrıca şirketin iştiraki olan …Şti’nin cari dönem bilançolarının gönderilmesini” istediğini, bu yazılı talebe, … Noterliğinin 04 Kasım 2013 gün ve… yevmiye sayılı yazısı ile şirket tarafından cevap verilerek ve istenen bilançolar yazıya ekli olarak kendilerine iletildiğini, davacının başkaca yazılı bir isteğinin olmadığını, daha önceki şirket genel kurullarından önce de zaten her zaman şirket mali hesaplarını incelediklerini, aksi bir durum olsaydı, daha önceki genel kurullarda belge, bilgi verilmediğini ileri sürüp, kararlara muhalefet ederek, alınan kararların iptalini dava edebilecek olduğunu, Küçük hisse sahibi ortakları ezmek amacıyla kar payı dağıtılmadığı iddiasının da tamamen gerçek dışı bir iddia olduğunu, bu güne Kadar yapılan tüm genel kurullarda, özellikle kar payı dağıtılmamasına ilişkin şirket genel kurul kararında, kar payının, şirketin gelişmesi, teknolojik yatırımlarının sağlanması, finansman ihtiyaçlarının karşılanması gibi nedenlerle dağıtılmamasına karar verildiğini, bu genel kurullarda alınan kararlara karşı muhalefet edip, iptal davası açmak hakkı her ortak için mevcut olduğu halde, davacının bu yönde bir dava açmadığını, genel kurulda alınan kararların, hukuken geçerli kararlar olarak kesinleştiğini, dolayısıyla, davacı tarafın, şirketin kar dağıtmayarak kendilerini mağdur edildiği ve haklı feshin koşullarının oluştuğuna dair iddialarının da gerçek dışı olduğunu, diğer yandan şirketin kar elde etmediğini ileri sürmüş ise de, bilançolar kapsamıyla şirketin kar elde eden bir şirket olduğunu, sermaye artırımı yoluyla, büyük hissedar durumunda olan… hissesinin artırılmak istendiği iddiasının da maalesef yine hatalı ve gerçek dışı bir iddia olduğunu, Şirketin sermaye artırımına ilişkin olağanüstü genel kurulun 29.11.2013 tarihinde şirket merkezinde yapılmış olup, tüm ortaklara ve davacıya kanuna uygun şekilde 15 günlük süre verilerek rüçhan hakkını kullanması için, imkân tanındığını, Rüchana (iştirake) davet bildirimleri TTK. 459/2 ve 461. Maddeve uvaun şekilde TTK.617/3 ve 35. Maddeler uyarınca hem TTSG’nin 10.10.2013 tarih ve 423 sayılı gazetesinin 119.savfasında. hem de Basın İlan Kurumu kanalıyla tiran 50.000’den fazla olan Vatan Gazetesinin 12 Ekim 2013 günlü nüshasının 12.sayfasında ilan edildiöini. hem de her ortada iadeli taahhütlü mektupla ayrı ayrı bildirildiğini, bu çağrı üzerine davacı ile birlikte ailenin diğer fertlerinin de avukatı olan Av. …’in 24.10.2013 tarihinde, davalı şirkete yazılı olarak başvurarak sermaye artırımı ile ilgili olağanüstü genel kurul toplantısına ve iştirake davete bazı usulü oerekcelerle itiraz ettiğini ve durumdan davacının haberdar olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, davacı ile birlikte diğer küçük hissedarların da aynı aileye mensup olan kardeşler olduğunu, tüm ortakların sermaye artırımına iştirake davet edilmesine rağmen, iştirak taahhüdünde bulunma süresi içinde bir takım usulü itirazlar ileri sürerek iştirak taahhüdünde bulunmayan ve sermaye artırımına kasıtlı olarak katılmayan bir ortağın, daha sonra hissesinin düştüğünü ileri sürmesinin gerçeklere uygun olmayacağını, şirketin diğer ortaklarından birisi olan … A.Ş.’nin çağrı üzerine yasal süresi içinde iştirak taahhüdünde bulunarak, sermaye artırımına katılıp, şirkette kayıtlı bulunan vadesi gelmiş alacak haklarını, 6102 sayılı TTK’nın 127 ve 343. Maddelerine uygun biçimde ayni sermaye kapsamında şirkete sennaye olarak koymasının da; 6102 sayılı kanuna ve … Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünün 15 Temmuz 2013 gün ve 67300147.431.04-559478/4979 5665 sayılı yazısına uygun olup, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odasına… sicil numarası ile kayıtlı Yeminli Mali Müşavir … 31.05.2013 gün ve YMM/ 1328/2013/2151 sayılı raporu ile alacağın varlığı ve muaccel olduğu belirlenerek, TTK. 127 ve 343. madde çerçevesinde ayni sermaye olarak ifa edildiğini, davacının davasına sebep gösterdiği bu iddiasının da gerçek dışı ve haksız olduğunu, Limited şirketlere de tatbik edilebilir mahiyetteki Anonim Şirketlere ilişkin 6102 sayılı TTK’nın 531. Maddesinin kanun gerekçesi, davacının dava dilekçesinin ikinci sayfasının ilk paragrafına da alıntılanmış olup, orada dahi ugenel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplanması…”; “azlık haklan ile bireysel hakların devamlı ihlali…” ; “şirketin sürekli zarar etmesi…”hususları örnek olarak verilip, hep bu ihlallerde ve kanuna aykırılıklarda bir süreklilik ve devamlılık şartı arandığını, somut olayda süreklilik bir yana, bir kez dahi olsun hukuka aykırılık söz konusu olmadığını, somut olayda kabul edilebilir hiçbir “haklı bir neden” söz konusu olmadığından ne şirketin feshinin istenebileceğini, ne de şirketten çıkmanın mümkün olabileceğini, tüm bu nedenlerle, huzurdaki davanın haksız ve yersiz olup, reddi gerektiğini belirterek davacının tüm iddialarının gerçek dışı olup, 6102 sayılı TTK’nın ilgili 531. Maddesinin kanun gerekçesinde de belirtildiği üzere, haklı nedenden bahsedilebilmesi için bir kez ihlal bile yeterli olmayıp, sürekli olarak ihlallerin devam etmesi gerektiği.Bu itibarla koşulları oluşmayan davanın hem şirketin feshi talebi yönünden, hem de şirket ortaklığından çıkma talebi yönünden ayrı ayrı reddine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3-Birleşen dosyada davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı şirket olduğu, davacıların şirkette hisse sahibi olduğu, gerek şirketin feshi gerekse ortaklıktan çıkma talebinde, adı geçen büyük hissedarın, davalı … müvekkileri dahil muhtemelen diğer ortaklara hiçbir bilgi vermeden istekleri doğrultusunda yönetmesi, kendi lehine çıkar sağlaması, buna mukabil küçük hissedar konumunda olan müvekkillerine zarar verdiği, davalı şirketin kar payı dağıtmaması, amacına hizmet etmemesi, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere karın ve mali imkanların kaydırılması, müvekkilerin bilgi alma, inceleme ve aydınlanma hakkının engelenmesi nedenleriyle, TTK 636/3 maddesi uyarınca şirketin feshi ve tasfiyesini, aksi halde, müvekkilirine ait payın gerçek değeri ödenerek, ortaklıktan çıkarılmalarını talep ve dava etmiştir.
4-Birleşen dosyada davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacıların pay sahibi kardeşleri …’nun da aynı nedenlerle İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında dava açıldığı, davanın halen derdest olduğu, davalar arasında irtibat bulunması ve usul ekonomisi nedeniyle, iki davanın da birleştirilmesini talep etmiştir.
5-Taraf iddialarının yerindeliği bakımından inceleme yapılarak rapor tanzimi için dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup dosyaya ibraz edilen 06/04/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; Davalı şirketin uzun süre kar payı dağıtmamasının davacı bakımından haklı sebep teşkil edebileceği, davada her ne kadar davacı tarafından şirketin feshi ve tasfiyesi veya davacının paylarının gerçek değeri üzerinden satın alınarak şirketten çıkanlmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de, TTK md. 636 (3) hakime, istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verildiğinden; mahkemenin kural olarak talep ile bağlı olmadığını ve kar payı dağıtılmamasına ilişkin haklı sebebin şirketin feshini gerektirecek ağırlıkta olmayıp, duruma uygun başka bir çözüme karar verilmesi gerektiği, bu bağlamda davacı talebi doğrultusunda davacı paylarının şirket tarafından gerçek değeri üzerinden satın alınarak davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmadığı, alternatif olarak kar payı dağıtımına veya başka bir çözüme karar verilmesinin mümkün olduğu, davacının şirketten çıkmasına karar verilmesi halinde ortaklık payının gerçek değerinin hesaplanması için karar tarihine en yakın tarihte şirket aktiflerinin ilgili uzman bilirkişilerce değerlendirilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine vardıklarını bildirmiştir.
6-Mahkememizce 01/07/2016 tarihli ara karar ile şirket hissesinin gerçek değerinin hesaplanması için inceleme yapılmasına karar verilmiş, dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş dosyaya ibraz edilen bilirkişi kurulu 23/11/2016 tarihli raporunda; … 31 Aralık 2015 tarihli bilançosu esas alındığında özvartığrmn defter değerinin 372.526,326 TL olduğu, bu değere göre davacı …’nun payının değerinin ise 273.695,00 TL olduğu ( Özvarlık Defter Değeri/Şirket Sermayesi X … Sermaye Payı -372.528.326/189.738.450 X 139,400 = 273.695,00 TL); Tespit edilen bu şirket değerinde … ve iştiraki …Şirketinin stokları, arsa, bina, taşıt araçları, makine ve demirbaş gibi tüm sabit krymetlerin satış fiyatı ile aktif güncel değerini kapsamadığından bulunan bu Özvarlık Defter Değerin gerçek şirket değerini tespit etmekte yeterli olamayacağı kanaatinde olduklarını, ancak Bilirkişi Heyetinin içinde … ve iştiraki… Şirketi’nin Arsa ve Fabrika Binalarını değerleyecek SPK Gayrimenkul Değerleme Uzmanı ile Stoklar, Makine, Taşıt Araçları ve tüm Demirbaşlar/ değerleyebilecek teknik bilirkişi olmadığından …nin şirket değerini bulmada önerdiğimiz yöntem olan Düzeltilmiş Özvarlık Değerini bulmanın mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
7-Mahkememizce 29.12.2016 tarihli ara karar ile davacının, davalı şirketteki ortaklık paylarının gerçek değerinin tespiti için inceleme yapılmasına karar verilmiş, dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş ve 15.03.2018 tarihli ara karar ile birleşen, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası yönünden inceleme yapılmasına karar verilmiş, birleşen dosyada bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, dosyaya ibraz edilen bilirkişi kurulunun 03/09/2018 tarihli raporunda; Davalı şirketin uzun süre kar payı dağıtılmamasının davacılar bakımından haklı sebep teşkil edebileceği, davada her ne kadar davacı tarafından şirketin feshi ve tasfiyesi veya davacıların paylarının gerçek değeri üzerinden satın alınarak şirketten çıkarılmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de, TTK md. 636/3 hakime, istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verildiğinden; mahkemenin kural olarak talep ile bağlı olmadığım ve kar payı dağıtılmamasına ilişkin haklı sebebin şirketin feshini gerektirecek ağırlıkta olmayıp, durumu uygun başka bir çözüme karar verilmesi gerektiği, bu bağlamda davacıların talebi doğrultusunda davacı paylarının şirket tarafından gerçek değeri üzerinden satın alınarak davacıların şirketten çıkarılmasına karar verilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmadığı, alternatif olarak kar payı dağıtımına veya başka bir çözüme karar verilmesinin miimkun olduğu, saym mahkemece şirketten çıkmasına karar verilmesi halinde, TTK.m.641 hükmüne göre a)Esas davanın davacısı … için: 1.076297,51 TL, b) Birleşen davanın (1). davacısı … için: 1.076.297,51 TL, c) Birleşen davanın (2). davacısı … için : 1.076.104,48 TL, olmak üzere toplam 3.228.699,50 TL olduğu tespit ve kanaatlerine vardıklarını bildirmiştir.
8-Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
9-Davacılar vekili 20/12/2018 tarihli dilekçesi ile asıl ve birleşen davasını ıslah ederek, …’na ait pay değerini 1.076.297,51-TL, …’na ait pay değerini 1.076.297,51-TL, …’na ait pay değerini 1.076.104,48-TL’ye yükseltmiş, harcını yatırmıştır.
10-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Asıl davada, davacı …, davalı … Şti. küçük hissedarlara zarar verdiğinden öncelikle şirketin tasfiyesini, bu olmazsa şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesini, birleşen, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve …. Karar sayılı dosyasında da davacı … ve … şirketin fesih ve tasfiyesini, bu olmazsa ortaklıktan çıkartılmalarına izin verilmesini ve ortaklık payının kendilerine ödenmesini talep etmiştir.
Davamızın konusunun, … Şti.’nin fesih ve tasfiyesi, bunun mümkün olmaması halinde, ortaklıktan çıkmaya izin ve tasfiye payının ödenmesi talebi olduğu açıktır.
Mahkememizce alınan 06.04.2016 tarihli bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığından, Mahkememizce yeni heyet oluşturulmuş ve 23.11.2016 tarihli rapor alınmış, akabinde tarafların itirazları ve güncel değerin tespiti açısından teknik bilirkişi heyeti genişletilerek 03.09.2018 tarihinde yeni rapor alınmış, alınan bu rapor usul yasaya uygun denetime elverişli olduğundan Mahkememizce kabul edilmiştir.
Dosya kapsamı, bilirkişi raporlarından davalı şirketin uzun yıllar ortaklarına kar dağıtmadığı, davacıların bu sebeple ortaklıktan çıkma ve tasfiye payı istemelerinde haklı oldukları ancak, karın dağıtılmamasının, ortaklığın feshine sebep olacak nitelikte, ağırlıkta olmadığı, aslolanın ticari şirketlerin yaşamasının olduğu da düşünülerek, İİK’nun 636/3 maddesi de hakime bu konuda takdir yetkisi verdiğinden, ortaklığın feshi talebinin reddine, TTK’nun 641. vd. maddeleri uyarınca ayrılma akçelerinin, asıl ve birleşen davalarda davacılara ödenmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava açısından,
a)Davacının şirketin Feshi/Tasfiyesi talebinin REDDİNE,
b)Davacı …’nun … Şti. Ortaklığından çıkartılmasına, tasfiye payı olarak 31/12/2016 tarihi itibariyle tespit edilen 1.076.297,51 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Birleşen, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası açısından,
a)Davacıların şirketin Feshi/Tasfiyesi talebinin REDDİNE,
b)I.Davacı …’nun … Şti. Ortaklığından çıkartılmasına, tasfiye payı olarak 31/12/2016 tarihi itibariyle tespit edilen 1.076.104,48 TL’nin davalıdan alınıp davacı …’na verilmesine,
II.Davacı …’nun … Şti. Ortaklığından çıkartılmasına, tasfiye payı olarak 31/12/2016 tarihi itibariyle tespit edilen 1.076.297,51 TL’nin davalıdan alınıp davacı …’na verilmesine,
Asıl dava yönünden;
1-Alınması gereken 73.521,88 TL harçtan peşin alınan 55.163,32 TL nin mahsubu ile eksik kalan 18.358,56 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
2-Davacı tarafından yapılan 72.187,52 TL ( 25,20 TL BH, 25,20 TL PH, 3,80 TL VH, 55.138,12 TL Islah Harcı, 16.250 TL bilirkişi ücreti, 745,20 TL Tebilliğ posta ) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 56.238,93 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red edilen talep üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
Birleşen dava yönünden;
1-Alınması gereken 147.030,58 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile eksik kalan 146.999,18 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
2-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 67,10 TL ( 31,40 TL BH, 31,40 TL PH, 4,30 TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Davacının yaptığı ilk masraf 23,90 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL, tebligat gideri 47,00 TL toplam 670,90 TL nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 351,64 TL nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 82.486,03 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red edilen talep üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
3-Taraflarca yatırılan avanstan bakiye kalan kısmın kararın kesinleşmesi sonrası ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır