Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1245 E. 2018/590 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/1245 Esas
KARAR NO : 2018/590
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 08/07/2014
KARAR TARİHİ : 24/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı şirketin 675,00-TL sermayesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 2002 ve 2003 yıllarına ait ortaklar kurulu toplantısını 17.05.2004 tarihinde yaptığını, bu toplantıda hukuka aykırı biçimde şirket sermayesinin rüçhan hakları kısıtlanmak suretiyle 800.000,- TL’den 800.125,00- TL’ye artırılarak şirkete yeni ortaklar alındığını, ayrıca müvekkilinin ihracına da karar alındığını, söz konusu kararların iptali için İstanbul … ATM’de … E.sayılı dosyada açılan davada sermaye artırımının iptaline karar verildiğini, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …HD. nin 06 04.2010 tarih ve…E-… K sayılı kararı ile iptal kararını temyiz eden davalı şirketin itirazının reddedildiğini, bununla birlikte müvekkilinin şirketten ihracına ilişkin kararın da iptal edilmesi gerektiğini belirterek kararı bozduğunu, bozma kararı üzerine istanbul …ATM’nm … E. sayılı dosyasından davanın gürülerek müvekkilinin ihracına ilişkin ortaklar kurulu kararının iptaline karar verildiğini, bu kararın da kesinleştiğini, İstanbul … ATM’de dava sürmekte iken davalı şirketin 19.07.2007 tarihinde 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin ortaklar kurulu toplantısını gerçekleştirdiğini, bu tolantıda alınan kararların iptali için açılan dava neticesinde İstanbul … ATM’nin kâr dağıtmama, müdürün kendini ibrası ve muvekilinin şirketten ihracına ilişkin kararların iptaline karar verdiğini, kararın vekalet ücreti dışında kesinleştiğini, Davalı şirketin 22.12.2008 tarihinde 2007 yılına ilişkin ortaklar kurulu toplantısını gerçekleştirdiğini, bu tolantıda alınan kararların iptali için açılan dava neticesinde İstanbul … ATM’nin müdürün kendini ibrasına ilişkin kararın iptaline karar verdiğini, söz konusu kararın taraflarınca temyiz edildiğini, halen Yargıtay aşamasında olduğunu, Davalı şirketin 09.03.2012 tarihinde 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin ortaklar kurulu toplantısını gerçekleştirdiğini, bu toplantıda alınan kararların iptali için açmış oldukları davanın İstanbul … ATM’nin … E.sayılı dosyasında derdest olduğunu, Davalı şirketin 18.06.2013 tarihinde 2012 yılına ilişkin ortaklar kurulu toplantısını gerçekleştirdiğini, bu tolantıda alınan Kararların iptali için açmış oldukları davanın İstanbul … ATM’nin … E. sayılı dosyasında derdest olduğunu, son olarak davalı şirket tarafından 15.04.2014 tarihinde 2013 yılına ilişkin genel kurul toplantısı yapıldığını, bu tolantıda da ortaklara, şirketin mali durumu ile ilgili hiçbir bilgi verilmeden hukuka aykırı kararlar alındığını ve aksı yöndeki Mahkeme kararlarına rağmen yine müvekkilinin ihracına karar verildiğini, Müvekkilinin genel kurul toplantısına katılarak kararlara karşı muhalefet şerhlerini tutanağa geçirttiğini, 15.04.2014 tarihli genel kurulda alınan yasaya, ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet esaslarına aykırı 3, 4, 5 ve 6 no.lu kararların iptali için iş bu davanın açılması zaruretinin doğduğunu, Bilançonun onaylanmasına İlişkin Genel kurul toplantısının 3 no.lu kararına dair iptal gerekçeleri: Davalı şirket ve büyük ortağı …’in. müvekkilinin bilgi alma ve şirketin defter ve evrakını inceleme hakkını kullandırmadığını, bilanço ve hesap özeti dahi sunmadığını, müvekkili adına davalı şirkete gönderilen 02.03.2012 tarihli ihtarname ile müvekkilinin bilgi alma ve şirketin defter ve evrakını inceleme hakkını kullandırılması ve davalı şirket hakkındaki 24.07.2006 tarih ve 3 sayılı Vergi İnceleme Raporu çerçevesinde tesis edilen işlemler hakkında bilgi verilmesinin istenildiğini, bu ihtarlarına rağmen bilgi verilmediğini, ihtarnameden sonra 18.06.2013 tarihinde yapılan genel kurulda da müvekkiline hiçbir bilgi ve belge sunulmaması üzerine davalı şirkete gönderilen 02.07.2013 tarihli ihtarnamede, müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkını kullanabilmesi için belirlenecek günün bildirilmesinin istendiğini, ancak bu taleplerine de olumlu bir yanıt verilmediğini, ayrıca işbu dava konusu 15.04.2014 tarihli genel kurulda ve sonrasında da müvekkiline hiçbir bilgi verilmediğini ve şirket hesaplarını inceleme hakkı tanınmadığını, 15.04.2014 tarihli genel kurulda bilanço ve gelir tablosunun sunulmadığını, görüşülmediğini, toplantı tutanağında bu hususun açıkça görüleceğini, okunduğu iddia olunan bilanço ve finansal tabloların ortaklar tarafından imzalanmış bir örneğinin verilmesinin istendiğini, bu hususun toplantı tutanağına geçirildiğini,… Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun 24.07.2006 tarih ve 3 sayılı Vergi İnceleme Raporunda, şirketin büyük ortağı ve tek başına temsil ve ilzama yetkili müdürü olan…’in …hissesi alım işleminde usulsüzlük bulunduğu ve bu usulsüzlüğü gizlemek için şirket kayıtlarında da usulsüzlük yapıldığının tespit edildiğini, Vergi İnceleme Raporundaki tespitlerden anlaşılacağı üzere davalı şirketin müdürü …’in şirketin sahip olduğu… inşaat hisse senetlerini bedelsiz olarak kendi olarak kendi uhdesine geçirdiğini, bu usulsüz devir nedeniyle şirketin 18.357.256,80 TL tutarında çok yüksek bir vergi borcu ve bunun gecikme cezası ve vergi ziyaı cezası gibi diğer ödemelerle karşı karşıya kaldığını, Nitekim, İstanbul … ATM’nin… E.sayılı dosyasında görülen davada Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından gönderilen yazıda, vergi inceleme raporuna istinaden 14.000.000- TL ödendiği belirtilmiş olup şirket müdürünce toplantı öncesinde, toplantı esnasında ve sonrasında bu konuda müvekkiline bir bilgi verilmediğini, diğer taraftan şirket müdürü…’in kişisel harcamalarını şirket kasasından yaptığına dair duyum aldıklarını bu bakımdan bilirkişi vasıtasıyla şirket adına yapılan ödemelerin incelenmesini talep ettiklerini, Bilanço ve kâr zarar hesaplan toplantıda okunmadan, ortakların bilgisine sunulmadan bilançonun ve kâr zarar hesaplarının onaylanmasının hukuken mümkün olmadığını, Kâr Dağıtımı Yapılmamasına ilişkin Genel kurul toplantısının A no.lu kararına dair iptal gerekçeleri; Genel kurulda kârın dağıtılmayıp yedek akçe olarak ayrılmasına oy çokluğu ile karar verildiğini, müvekkilinin bu karara muhalif kaldığını, şirketin 800.000,- TL gibi son derece yüksek bir sermayeye sahip olduğunu, faaliyetini yürütmek için ilave bir kaynağa ihtiyacı olmadığını, kar payı almanın ortağın en önemli mali hakkı olduğunu, hiçbir önemli gerekçe olmadan karın dağılmamasının sadece küçük ortağın kar payı almasını engellemeyi amaçlayan bir davranış olduğunu, nitekim daha önce 19.07.2007 tarihinde gerçekleştirilen ortaklar kurulu toplantısında alınan kâr dağıtmama kararının İstanbul …ATM’mn … E. … K. sayılı kararı ile iptal edildiğin: Müdürün İbrasına ilişkin Genel kurul toplantısının 5 no.lu kararına dair İptal gerekçeleri; Genel kurul toplantısının 5 no.lu maddesinde şirket müdürünün ibra edilmesinin görüşülerek müdürün kendi oyları ile ibrasına karar verildiğini, müvekkilinin bu karara muhalif kaldığını, Şirket müdürü…’in vergi inceleme raporunda, şirket kayıtlarını usulsüz bir biçimde tutmakla suçlandığını, bu usulsüz işlemler nedeniyle şirketin 14.000.000,- TL vergi cezası ödeme durumunda bırakıldığını, bu konunun genel kurula getirilmediğini, şirketin gerçek durumunu yansıtan sağlıklı bîr bilanço ve gelir tablosu sunulmadan şirket müdürünün ibrasının söz konusu olamayacağını, ayrıca şirket müdürünün kendi ibrasında oy kullanmasının hukuka aykırı olduğunu, Şirket ortaklığından ihraç kararına İlişkin Genel kurul toplantısının 6 no.lu kararına dair iptal gerekçeleri: Genel kurul toplantısının 6 no.lu maddesinde müvekkilinin şirketten çıkarılması için Mahkemeye müracaat edilmesine karar verildiğini müvekkilinin bu karara muhalif kaldığını, şirketin 17.05.2004 târihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında sermaye artırımına ve hukuka aykırı biçimde müvekkilinin ihracına da karar alındığını, söz konusu kararların iptali için istanbul … ATM de … E,sayılı dosyada açılan davada sermaye artırımının iptaline karar verildiğini, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … HD.’nin 06.04.2010 tarih ve … E -… K. sayılı kararı ile iptal kararını temyiz eden davalı şirketin itirazının reddedildiğini, bununla birlikte müvekkilinin şirketten ihracına ilişkin kararın da iptal edilmesi gerektiğini belirterek kararı bozduğunu, bozma kararı üzerine İstanbul … ATM’nin… E.sayılı dosyasından davanın görülerek müvekkilinin ihracına ilişkin ortaklar kurulu kararının iptaline karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, tüm bu kararlara rağmen müvekkili hakkında yine ihraç kararı verilmesinin kötü niyetli bir tavır olduğunu, üstelik alınan kararın bir gerekçesinin de belirtilmediğini iddia ederek; sonuçta; Davalı şirketin 15/04/2014 tarihli genel kurulda alınan yasaya, ana sözleşmeye ve özellikle afaki iyiniyet kaidelerine aykırı 3, 4, 5 ve 6 sayılı kararların iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2-Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görülebilmesi için davacı tarafın TTK.448/3. maddesine göre teminat göstermek zorunda olduğunu, şirkette 675,-TL hisse sahibi olan davacının, huzurdaki davayı mesnetsiz olarak ve şirketi taciz etmek amacıyla açtığını, öte yandan davacının kurucusu ve yöneticisi olduğu … A. Ş. nezdinde davacının baş müsebbibi olduğu hukuka aykırı işlemler sonucunda şirketin ve şirket ortaklarının yüksek miktarda zararlara uğratıldığını, bu zararların telafisi için açılan bir takım alacak ve sorumluluk davalarının halen sürdüğünü, davacının açtığı iptal davaları ile müvekkili şirketi işleyemez hale getirdiğini, bu nedenle davacı tarafın TTK.448/3.maddesine göre Mahkemece takdir olunacak teminatı yatırmasına karar verilmesini, Davacının davasında kötü niyetli olduğunu, 13.01.2003 tarihinde davacının müflis … A. Ş. şirketindeki Özel asistanı …’nin eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye kaçması üzerine, müflis … A.Ş. müşteri hesaplarında, müsebbibi davacı olan milyonlarca dolarlık suç teşkil eden iş ve işlemlerin yapıldığının ortaya çıktığını, bu işlemlerin en büyük mağdurunun ise, müvekkil şirketin müdürü olan…, müvekkil şirket ve…’in olay tarihinde hakim hissedar olduğu Tasfiye Halinde …Şti ve Tasfiye Halinde… Şti. ünvanlı iki şirket olduğunu, Müflis … A. Ş. de meydana gelen bu olaylar sonucu açılmış bulunan sonuçlanmış ve derdest birçok davanın mevcut olduğunu, bu davalara müvekkil şirket ve hakim hissedarı ile davacı … ve müflis … A. Ş. taraf olduklarını, bu davalardan bir kısmının delilleri arasında yer aldığını, Davacı taraf ile müvekkili şirket ve ortakları arasında derin husumetin mevcut olduğunu, hatta, şirketin hakim hissedarının şikayeti üzerine davacı hakkında “Sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret’ suçundan ceza davası açılmış olup bu davanın İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde halen … Esas numarası ile derdest bulunduğunu ekte iddianame ve tensip zaptı suretlerinin arz edildiğini, taraflar arasında açılmış ve açılmakta olan diğer davaların da yıllardır sûregelen bu husumetin en açık göstergesi olduğunu, Davacı …, eşi ve davacı ile birlikte hareket edenlerin,… ve aile fertlerine yönelik teşkil eden pek çok iş ve işlemler yaptığını, müvekkili şirketi ve ortaklarını milyonlarca dolar karşılığı telafi edilemez zarar ziyana uğrattıklarını, delilleri arasında yer verdikleri istanbul … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 26.09.2007 tarihli bilirkişi raporunun, davacının müvekkili şirketi zarara uğratıcı faaliyetler içinde olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, 26.09.2007 tarihli işbu raporun ; 12. sayfasında; ” … sadece …Ticaretin hesaplarından ödendiği görülen toplam 141.155.000.000 TL’nin kime ödendiği hususunda kesin tespitlere ulaşılamadığı, ” Aynı raporun 75. sayfasında : ‘….Ticaret ve … hesaplan birlikte değedendirildiğinde kârla sonuçlanan işlemlerin… hesaplarına zararla sonuçlanan işlemlerin …Ticaret hesabına aktarıldığı izlenimi yarattığı.” Yine aynı raporun 81. sayfasında: “Böylece, katılan … Şti’nin …’da yukarıda örnek olarak aktarılan mevzuata aykırı işlemler ve haksız ödetilen komisyonlar sonucu 10.307.000.000 TL = 10.307 YTL zarara uğratıldığı anlaşılmıştır.”Yukarıda heyetimizce verilen …Ltd. Şti. ile ilgili işlem örnekleri bu örnek işlemlerde uğratılan zarar ve SPK tarafından yapılan, uğratılan zarar ve yönteme dair tespitten dosya içeriği ifade ve belgelerle değerlendirildiğinde, katılan …Ltd. Şfi hesaplarının sanık … sevk ve idaresi altında … mensubu sanıklar tarafından zarara uğratıldığı …’da yapılan bu işlemlerde ayrıca gereksiz ve Haksız komisyon tahsil edildiği bu yolla 2002 yılında …nın elde ettiği haksız komisyon gelirinin 49.796.000.000 TL = 49.796 YTL olduğu, tespit edilmiştir.” şeklindeki ifadeler ile davacı …’in müvekkili şirketi zarara sokucu eylemlerinden bir kısmının ortaya konulduğunu, öte yandan, müvekkili şirketin de davacıları arasında olduğu, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen … Esas sayılı dosyada, davacının müvekkili şirket ve diğer hissedarına faiz ve masraflar hariç 1.621.382,00 TL ödemesine karar verildiğini, bu davanın da, davacının müvekkili şirkete verdiği zararların tazmini talepli olarak açılmış bir dava olup yukarıda da bahis konusu yapılmış olduğunu, Ayrıca, Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesince davacı …’in yönetim kurulu başkanı, genel müdürü ve hissedarı olduğu, … A Ş. firması hakkında iflas kararı verildiğini, bu kararın andından iflas masası açıldığını, iflas dosyasında alınan bilirkişi raporuna istinaden Kadıköy iflas Müdürlüğü tarafından davacı … hakkında, “Hileli iflas” suçundan şikayette bulunulduğunu ve davacı …’in, müvekkili şirketin de müşterileri arasında bulunduğu, kurucusu ve sahibi olduğu müflis … A. Ş. Unvanlı aracı kurumda gerçekleştirdiği hukuka aykırı faaliyetler sebebiyle, adı geçen şirketin hileli iflasına yol açtığı gerekçesi ile davacı hakkında, İstanbul Anadolu … Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde,… Esas numarası ile “Hileli iflas’ suçundan ceza davası açıldığını, müvekkili şirketin ile bu davaya katılma talebinin kabul gördüğünü, müvekkili şirketin katılanlar arasında yer aldığı bu davaya ilişkin iddianame ve celse zabtı suretlerinin ekte olduğunu, davanın halen derdest olduğunu, hileli iflas suçundan, davacı … hakkında şikayette bulunulduğundan haberdar olan Sermaye Piyasası Kurulunun. Kadıköy… Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde ikame ettiği dava ile, bu kez davacının da içinde bulunduğu müflis … A Ş Yöneticileri hakkında şahsı iflas davası açtığını, anılan tüm bu eylemlerin karşılığı “cezai”, verdiği zararlar yönünden ise ‘hukuki’ sorumluluğu olan davacının, adeta bütün bu olaylar hiç yaşanmamış gibi müvekkili şirketin ortaklar kuruluna iştirak ederek alınan kararların ortaklık menfaatlerine ve hukuka aykırı olduğunu iddia edebildiğini, huzurdaki davanın açılmasının yegane sebebinin müvekkili şirkete zarar verme kastı olduğunu, Davacının Genel Kurul Kararlarını iptalini talep ve gerekçelerinin de haksız ve mesnetsiz olduğunu; Bilanço ve Gelir Tablosunun Şirketin Gerçek Durumunu Yansıttığını, davacının, şirketin defter ve evraklarını inceleme hakkının kullandırmadığından bahisle, dava konusu ortaklar kurulundan iki önceki ortaklar kurulu döneminde göndermiş olduğu bir ihtarnameyi ek yaparak bilançonun iptalini talep ettiğini, davacının bu taleplerine karşı, müvekkili şirketçe cevabi ihtarname ile de cevap verildiğini, Müvekkili şirketin 15.04.2014 tarihinde yapılan dava konusu genel kurul toplantısından önce davacıya genel kurul davetiyesinin usulüne göre tebliğ edildiğini, buna rağmen, davacının müvekkili şirket genel kuruluna yönelik hazırlanmış ve tetkike amade bilgi ve belgeleri tetkik etmek üzere Şirket Merkezine gelerek inceleme yapma imkanını kullanmadığını, nitekim, davacının, önceki dönemlerde alınan genel kurul kararlarının iptali davalarındaki aynı şekildeki taleplerinin de davalara bakan mahkemelerce haklı olarak reddolunduğunu: Ayrıca; davacı tarafçada dilekçelerinde detaylı şekilde izah edildiği üzere, davacı taraf 2004 yılından bu yana müvekkili şirketçe yapılan tüm ortaklar kurulu ve genel kurullarda alınan kararların iptali için davalar açtığını, bu davalardan bir kısmının derdest olup, bir kısmının sonuçlandığını bu davalar kapsamında müvekkili şirketin davaların ait oldukları dönemlere ait tüm bilançolarının incelendiğini, bu bilançolar hakkında geniş ve detaylı bilirkişi raporları alındığını, anılan davaların hiçbirinde, bilançonun iptaline karar verilmediğini, Bunun sebebinin, müvekkili şirketin bilançosunun doğru ve usulüne uygun tutulmasının ve şirketin gerçek durumunu yansıtmasının yanında, şirketin ticari faaliyetinin, portföyünde bulunan hisse senetlerinin temettü gelirlerinin işletilmesinden ibaret olması, herhangi bir alım satım ya da üretimin olmamasından kaynaklandığını, müvekkil şirketin bu şekilde faaliyet göstermek zorunda kalmasının başlıca müsebbibinin de davacı taraf olduğunu, zira şirkete zarar verici faaliyetleri (ki ceza davalarına konu olmaya devam etmektedir) ve açtığı iptal davaları ile şirketin işleyişini kilitleyen davacı taraf olduğunu, öte yandan, Türk Ticaret Kanununun 614/2.bendinde: “Ortağın elde ettiği bilgileri şirketin zararına olacak şekilde kullanması tehlikesi varsa, müdürler, bilgi alınmasını ve incelemeyi gerekli ölçüde engelleyebilir.” hükmünün vaz edildiğini, TTK nun 614/2. bent hükmü ve esasen yukarıdaki maddelerde açıklanan haller çerçevesinde, davacının bilançoyu tetkik etme tafeplerinin kabul edilmemesinin hukuki zemininin de mevcut olduğunu, dava dilekçesinde Maliye Teftiş Kurulunun raporuna dayanılarak davacı tarafça ileri sürülen talepleri de kabul etmediklerini, davacının, önceki yıllarda açtığı aynı kapsamlı davalarda reddedilen işbu taleplerini, müvekkili şirketi zorlama amacıyla huzurdaki davada tekraren ileri sürdüğünü, davacı tarafça ileri sürülen raporun tarihinin 24.07.2006 olup, 2002 yılına ait işlemler ile ilgili olduğunu, bu sebeple huzurdaki dava konusu dönem ile uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını, bu döneme etkisinin de söz konusu olmadığını, davacının bu taleplerinin de dinlenemeyeceğini, Davacının dayanak gösterdiği Raporun fiili ve hukuki gerçeklere aykırı iddialar içerdiğini, Raporda iddia konusu edilen hisse devrinin hiçbir zaman gerçekleşmediğini, bu hususun anılan hisse devri ile ilgili olarak İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi nin … Esas sayılı dosyasında görüleri davada, yukarıda alıntı yaptıkları dosyaya mübrez 17.06.2007 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, Raporda şu hususların açıkça tespit edildiğini; Davacı tarafça Şirket müdürü …’e satıldığı iddia olunan …A Ş’ne ait hisselerin müvekkili şirket aktifinde var olduğu, Şirket müdürü… tarafından hisse senetlerinin alımı için bir bedel ödenmediği, Dava konusu hisse senetlerine tekabül eden temettülerin müvekkili şirket tarafından tahsil edilmiş olduğu, Dava konusu hisse senetlerine istinaden bedelsiz hisse senetlerinin müvekkil şirket tarafından alındığı, Hisse devir sözleşmesinin, sözleşmenin esaslı unsurlarına sahip olmaması ve temsilcinin kendi kendisiyle işlem yapması nedeniyle geçersiz olduğu, Davacı-karşı davalı … tarafından şahsen tazminat ist enemeyeceği, hükmedilecek tazminatın ortaklığa üflenmesini talep edebileceği, Şirket tarafından kar dağıtılmasına karar verilmemiş olduğundan, davacı-karşı davalı …’in herhangi bir kar mahrumiyetinin bulunmadığı -Davacı-karşı davalı …’in elindeki payların inançlı bir işlem sonucu kendisine verilmiş olduğu, Yukarıdaki hususların, bahsi geçen raporda derç edilen, hisse devri yolu ile müvekkili şirketin zarara sokulduğu iddialarının yersiz olduğunun açık kanıtı olduğunu, Zira Maliye Müfettişi raporundaki iddiaların aksine, hisse devrinin hiçbir zaman gerçekleşmediğini, dolayısı ile müvekkil şirketin, müdür…tarafından zarara uğratıldığı iddialarının geçersiz olduğunu, bu savunmalarının yukarıda anılan Raporun sunulduğu İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı kesinleşen ilamı ile de sabit olduğunu ekte ilam suretinin arz olunduğunu, bu sebeplerle, davacının bilanço ve gelir tablolarının geçersiz olduğu iddialarının, yukarıda da geriş şekilde arz olunan, davacı tarafın kötüniyetinin ve haksız taleplerinin devamı niteliğinde olduğunu, esasen davacının, bilançonun onaylanmasına dair ortaklar kurulu kararının iptali talebinin gerekçesini, somut delillere değil, şirket müdürü…tarafından şirket kayıtlarında usulsüzlük yapıldığı iddiasına dayandırdığını, davacının bu iddialanna dayanak olarak “duyumlar alındığı”gerekçesini ileri sürdüğünü, Müvekkili şirketin malî tablo ve ticarî defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davacının hangi kalemlere itiraz ettiğinin belirsiz olduğu, aldığı duyumların neler olduğunu açıklamadığı, şirket müdürünün şahsi harcamaları için şirket kasasını kullanmadığının önceki bilirkişi raporlarında yer aldığını ve bu konudaki davacı taleplerinin reddolunduğunu, Müvekkili Şirketin Kâr Dağıtımı Yapmama Kararının Yerinde olduğunu; Öncelikle bu kararın tamamen şirket bilanço ve gelir tablosuna uygun olarak şirketin iktisadi menfaatleri doğrultusunda alınmış isabetli bir karar olduğunu, davacının bu konudaki iptal talebinin art niyetli olduğunu, zira davacının şirketteki ortaklığının hem oran olarak sembolik, hem de ivazsız, kısaca hatır ortaklığı olduğunu, davacının bu kararın iptalini istemekle “şirkete koymadığı sermaye nin, bir de karını istediğini, Müvekkili şirketin yegane gelirinin, hakim hissedar…tarafından şirkete ayni sermaye olarak konulan … A. Ş. hisse senetlerinin kar paylarından gelen gelir olduğunu, kimsenin hak etmediği herhangi bir menfaat talebinde bulunamayacağını, davacının bu taleplerini, şirket bilançosunun sağlıklı oluşturulmadığı iddiasına dayandırmışsa da bu iddiasını delillendiremediğini, yapılacak inceleme sonunda da bilançonun tutarlı olduğunun ortaya çıkaçağını, karın dağılmamasının, kârın şirketin mal varlığında kalması demek olduğunu, bu sebeplerle, karın dağıtılmamasına dair alınan 4 nolu kararın iptali taleplerinin haksız olduğunu, Şirket Müdürünün İbrasının Yarinde Olduğunu; Davacının, şirket müdürü…’in ibrasının geçersiz olduğu iddialarına gerekçe olarak müdür…’in usulsüz iş ve işlemler gerçekleştirdiğini, şirketi zarara soktuğunu gösterdiğini, davacı tarafın bu iddialarına da itibar edilemeyeceğini, yukarıda davacı tarafın iddialarına dayanak gösterdiği inceleme raporu ile ilgili beyanlarına refere vermekle yettndiklerini, şirket müdürünün, şirket kaynaklarını haksız yere kullanmadığını, zorunlu giderler dışında şirket kasasından hiçbir işlem yapmadığım, şirket kayıtlarını düzgün şekilde tuttuğunu, şirketin bilançosu ve gelir tablosunun sağlıklı olduğunu, bu sebeple de, davacının haksız iptal talebinin reddi gerektiğini, öte yandan, şirket müdürünün, kendi ibrasına ilişkin kararda oy kutlanmış olmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki davacı iddialarına da itibar edilemeyeceğini, şirket müdürü…’in müvekkili şirkette toplam 800.000,00 TL’lik sermayenin 799,326.00 TL’lik kısmına sahip olduğunu, dolayısı ile hakim hissedar olduğunu, karar yeter sayısına ulaşmak için, hakim hissedar…’in ortaklar kurulunda oy kullanması gerektiğini, aksi taktirde müvekkil şirketin müdür ibrası veya başka bir hususta hiçbir karar alması mümkün olmayacağını, şirketin işlemez hale geleceğini, Kanun koyucunun böyle bir durumu amaçlamadığını, Kaldı ki ibra kararının iptal edilmesinin, diğer bir ifade ile ibra edilmemenin müeyyidesi %10 oranında paya sahip ortakların şahsi sorumluluk davası açabilmelerine imkan tanınması olduğunu, davacının %1 oranında dahi payının olmadığını müvekkili şirketin iki kişilik olduğu, sadece ibra edilen ve kendi ibrası lehinde oy kullanan müdür…’in %10’dan fazla oranda payı olduğu ve onun da kendi aleyhine dava açması düşünülemeyeceğine göre bu kararının iptalinin de ayrıca yeni TTK sisteminde tek kişilik limited şirkete cevaz verildiğinde göre, tek ortaklı limited şirkette tek ortak – müdür kendi kendisini ibra edebilme imkanına kavuşmuş olduğunu, dolayısı ile müdürün kendi ibrası ile ilgili kararda oy kullanmaması kuralının uygulamada kendiliğinden geçersiz hale geldiğini, Davacı …’in Müvekkil Şirket Ortaklığından ihracının haklı ve yerinde olduğunu; Limited şirketlerin tam sermaye şirketi değil, yarı şahıs yarı sermaye şirketi olarak hukuk sistemimizde yer aldığını, yani limited şirkette şirket ortaklarının kişiliklerinin sermayelerinden ön planda olduğunu, müvekkil şirketin eski TTK döneminde kurulmuş ve iki ortaklı olarak teşkil etmiş, davacının inançlı ortak olduğu bir şirket olduğunu, bir limited şirkette ortaklar arasında oluşabilecek bir husumetin ortaklık yapısına, ortaklığın birliktelik ve aynı amaca yönelik çalışması gibi önemli unsurlarına büyük zarar vereceğini, husumet içinde olan ortakların aynı limited şirket çatısı altında faaliyet göstermelerinin şirket yapısına, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davacının müvekkilini şirket de dahil olmak üzere, şirket müdürü… ve onun büyük ortağı / müdürü olduğu şirketleri yasaya aykırı iş ve işlemlerle milyonlarca dolar tutarında zarara uğrattığını, açılan ceza davalarında davacının kötü niyetli davranışlar ve cezayı müstelzim fiillerinin ortaya konulduğunu, hileli iflas davasının halen derdest olduğunu, bu durumda artık davacının haklı nedenlerle şirketten çıkartılması yönündeki kararın haklı, yerinde ve giderek zorunlu olduğunu, 2004 yılında açılan bir davada ihraç karannın iptal edilmiş olmasının, huzurdaki davaya etkili olamayacağını, 2004 yılından bu güne 10 yılı aşkın süre geçtiğini, bu sure içinde davacının müvekkil şirketten ihraç edilmesine ilişkin, mevcut sebeplerin yanında yeni ve haklı, pek çok sebep tecelli ettiğini, Davacı aleyhine şu ana kadar açılmış ve derdest olan 2 adet ihraç davasının mevcut olduğunu, bunlardan ilkinin İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde … Esas sayısı ile açılmış olup, dava sırasında şirketin sermaye yapısı değiştiğinden ve 2 ortaklı şirkette ihracın mümkün olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, ancak bu kararın, Yeni TTK çerçevesinde tek ortaklı limited şirkete cevaz verilmesi ve 6103 sayılı yeni TTK’nın Yürürlüğü Hakkında Kanunun 3. Maddesi gereği Yargıtay tarafından bozulduğunu, yani Yargıtay tarafından müvekkili şirketin tek ortaklı hale gelmesinin mümkün olduğu yönünde karar verilmiş, iki ortaklı limited şirkette ihraç kararı verilemeyeceği şeklindeki eski TTK dönemindeki içtihattan da dönüldüğünü, bu davanın halen derdest olduğunu, Yine İstanbul 6 Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılmış bulunan… Esas sayılı bir ikinci ihraç davasının da halen derdest olduğunu, bu dava dosyalarının da, davacının müvekkili şirketten ihracını gerektiren delillerle dolu olduğunu, bu davalardan birinin ya da ikisinin ihraç kararı ile sonuçlanması halinde, davacının huzurdaki davasının da sebepten yoksun kalacağını, Ayrıca, davacının, Ortaklık Payından Kaynaklanan Hak ve Yetkilerin Gerçek Sahibi olmadığını, davacının, müvekkil şirket müdürüne yönelik, ısrarlı telkinleri uyarınca müvekkil … Şti.’nin ortaklık paylarının devralındığını, davacının müvekkili şirket müdürünün yakın arkadaşı ve aynı zamanda malvarlığını değerlendirmede Önenlerine önem verdiği ve güvendiği bir kimse olarak ve limited şirketlerde yasanın aradığı asgari ortak sayısını temin edebilmek amacıyla davacının ortak olarak gösterildiğini, davacının müvekkili şirketteki şu andaki görünen payı 675,00 TL olup, bu miktar şirketin 800.000,00 TL olan toplam sermayesi içinde % 0,084 lük bir orana denk geldiğini, sırf bu hususun dahi ortaklığın İnanç mahsulü olduğunu gösterdiğini, bu sebeple sözde ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerinin varlığından ve işbu davayı açma sıfat ve ehliyetinden söz edilemeyeceğini savunarak; Haksız ve mesnetsiz davanın reddine ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3-Taraf vekillerince davaya ilişkin delil ve belgeleri dosyaya sunulmuştur.
4-Dava; davacının, davalı şirketin 15/04/2014 tarihli genel kurulda alınan yas 3, 4, 5 ve 6 sayılı kararların iptali talebine ilişkindir.
5-Taraf iddialarının yerindeliği bakımından denetleme yapılması için dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda; 3 sayılı kararda, “Şirket Müdürü… tarafından hazırlanan 2013 yılma ait Bilanço ve Kar Zarar hesaplar okundu ve müzakere edildi. … söz alarak,”Tarafima gönderilen toplantı davetinin ekinde bilanço ve diğer finansal tablolar yer almamaktadır. Bilanço ve diğer finansal tablolar toplantı sırasında da okunmamış ve tarafıma ömeği verilmemiştir. …Limited şirket ortağı olarak kanunlardan gelen ortaklık defter ve evraklarını inceleme şahsen bilgi alma haklarım kullandırılmamıştır. …Ayrıca Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun 24.07.2006 tarih ve 3 sayılı Vergi İnceleme Raporunda belirtilen usulsüz işlemlere ilişkin de herhangi bir açıklayıcı bilgi bilanço ve finansal tablolarda yer almamaktadır. İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde (…) görülen davaya …Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından gönderilen yazıda belirtilen Vergi İnceleme Raporuna ilişkin olarak toplam 14.000.000,04 TL ödendiği belirtimiş olup, söz konusu ödeme île ilgili olarak şirket müdürünce tarafımıza bilgi ve belge verilmemiştir. Bu konuda ayrıca şirket yönetim giderlerinin kalem kalem nelerden oluştuğu hususunda bilgi ve belge ibrazı talep ediyorum ve bilanço ve finansal tabloları kabul etmiyorum dedi…. söz alarak; Şirket genel kuruluna yönelik her türlü bilgi ve bölge şirket merkezinde usulünce kanuna uygun şekilde ve süresi boyunca hazır kılınmıştır. …Ayrıca Türk Ticaret Kanunu nun 612/2 bendinde “Ortağın elde ettiği bilgileri şirketin zararına olacak şekilde kullanması tehlikesi varsa müdürler, bilgi alınmasını ve incelemeyi gerekli ölçüde engelleyebilir.” hükmü vazedilmiştir. Bu hüküm gereği de şirketimiz ile husumet içersinde olan ortağa şirket kayıtlarının açılması zorunluluğu da yoktur.” dedi. Yapılan oylama sonucunda şirketin 2013 yılı Bilanço ve Kar Zarar hesapları 675,00 TL sermayeye sahip ortağın olumsuz oyuna karşılık 799.325.00 TL sermayeye sahip ortağın olumlu oyu ve oy çokluğu ile kabulüne korur verildi”. Şeklinde olduğunu, Tespit ve değerlendirme: Davacı yanın bahsettiği Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun 3 sayılı Vergi İnceleme Raporunun tarihi 24.07.2006 olup davalı şirketin 2002 yılına ait Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzennde yapılan incelemeye ilişkin bulunmaktadır. Raporun 19.sayfasında “VII-Resen Takdir Nedeni’ başlığı altında, “…’ın defter ve belgelerinde sahip olunan …hisselerine ilişkin 2002 yılında yapılan kayıtların…, … A.Ş.ve ilgili banka hesaplarıyla çelişmesi anılan yıllara ilişkin defterlerin ve verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığını göstermekte, bu nedenle de Kurumun 2002 yılına ilişkin vergi matrahının Vergi UsuI Kanunu’nun 30/6’ncı maddesi uyarınca resen takdiri garektirmektedir.” İfadesine yer verilmiştir Raporun “Sonuç bölümünde ise, “2002 yılının ilk üç aylık dönemine ilişkin yukarıdaki tabloda gösterilen 55.581.718,20 YTL üzerinden …13.895.429,50 YTL geçici vergi resen tarh edilmelidir. Bununla birlikte mahsup süresi geçtiği için tartı edilen geçici vergi terkin edilmeli, ancak gecikme faizi ve cezası tahsil edilmelidir.” denilmiştir. Görüldüğü üzere Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun 24.07.2006 tarihli ve 3 sayılı Vergi İnceleme Raporu davalı şirketin 2002 yılına ait ilk 3 aylık geçici vergi dönemiyle ilişkili olup, huzurdaki dava konusu 2013 yılına ilişkin genel kurul toplantısı gündemi ile ilgisi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, davalı şirketin 2013 yılma ait bilançosunun aktifinde 7.926.042,29 TL olarak gözüken hisse senetleri” kaleminin 7.247.416,29 TLsinin (31.12.2013 tarihli mizanda) … hisse senetleri olduğu, yine aktifte 137.004.484,71 TL olarak gözüken İştirakler.” kaleminin 136.855.991.08 Tisinin …hisseleri olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda 3 nolu gündem maddesine ilişkin kararın kanun veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği, gerçeğe aykırı olmadığı anlaşılmakta olup iptali koşullarının oluşmadığı düşünülmektedir. 4 sayılı kararda, “Kârın değıtılması hususu görüşüldü. … söz alarak, “Kâr dağıtmama kararına itiraz ediyorum. …bilançolar gerçek durumu yansıtmamaktadır. Bu nedenle şirketin gerçek Kâr-zarar durumu belli değildir. …Öte yandan bu kar durumunun varsayılması durumunda da söz konusu karın ortaklara dağıtılmaması için hiçbir somut gerekçe bulunmamaktadır.” dedi…. söz olarak, ” …esasen şirket ortaklığından ibraca müstehak olan, şirkete halihazırda İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin kararına göre 1.621.382,00 TL borçlu olan şahsa dağıtılacak kar da mevcut değildir.” dedi. …yapılan oylama sonucunda 675,00 TL sermayeye sahip ortağın olumsuz oyuna karşı 799.325,00 TL sermayeye sahip ortağın olumlu oyu ve oy çokluğu ile bilanço karlarından yasal karşılıklar ayrıldıktan sonra kalan karın dağıtılmayarak yedek akçe ayrılmasına karar verildi. Şeklinde olduğunu, Tespit ve değerlendirme : Davalı şirketin 11 Mart 1994 tarihli ve 3489 sayılı T. Ticaret Sicili Gazetesi’nde tescili ilan olunan ana sözleşmesinin “Kârın Tevzii” başlıklı 13. Maddesi; “Şirketin safi kârı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Safi kardan her yıl %5 ihtiyat akçesi ayrılır. Kalan pay sahiplerine ödenmiş sermaye üzerinden payları oranında dağıtır. Türk Ticaret Kanunu’nun 466/3 maddesi hükmü mahduzdur Kardan bir kısmının pay sahipleme veya şirket adına işletilmesi veya memurlara hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin en az %51’ini temsil eden ortakların kararına bağlıdır.” Davalı şirketin yukarıda 3/a bentte yer alan 31.12.2013 tarihli Bilançosuna göre, 2013 yılında gerçekleşen net kârı 29.639.426,70 TL’dır. Dönen Variıklart 52.092.628,52 TL, Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları ise 207.593,50TL olup Uzun Vadeli Yabancı Kaynakları mevcut değildir. Buna göre şirketin Dönen Varlıklarının Kısa Vadeli Borçları karşılama oranı, yanı Likidite Oram (Dönen varlıklar / Kısa vadeli borçlar 52.092.628,52 / 207.593,50=) 250.93 olmaktadır. İdeal olan oran sektörlere göre ufak sapmalarla birlikte (1 veya 1,5 ) olmakla birlikte, ortaya çıkan bu oran ideal olan oranın 250.89 veya (250,89/1.5=) 167,26 katıdır. Bu oran davalı şirketin likidite durumunun fevkalade yüksek olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, davalı şirketin Özkaynakları toplam 188.916.389,79 TL olup, 1.371.105,83 TL olan ödenmiş sermayesi özkaynaklar içersinde (188.916.389,79- 1.371105,83=) 187.645.283,96 TL fazlasıyla (137,78 kat fazlasıyla) (188.916.309,79X100 / 1.371.105,83=) %13778.39 oranında korunmaktadır. Davalı şirketin 2013 yılı kârından mahsup edilebilecek Geçmiş Yıllar Zararları ise 6.066.663,38 TL olup, yapılacak mahsuptan sonraki bakiye net kâr (29.639.426,70 -6.066 863,38=) 23.572.763,32 TL’dır. Ticaret ortaklıklarının nihai amacı kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmaktır. Bu amaca ulaşmak için ortaklığın bütün organları çaba harcarlar şirketlerin nihai amacından doğan bu kar payı ortaklar açısından müktesep hak teşkil eder (TTK md 331, 452). Şirket kar elde amacını terk edemez, saptıramaz izlenmesini erteleyemez, bununla birlikle bu hakkın sınırsız olarak kullanılması da söz konusu değildir. (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 11 Bası, İstanbul 2009, Nr. 899 vd.) Bir başka anlatımla karın dağıtımına ilişkin ana sözleşmede ve kanunda öngörülen birtakım sınırlamalara uyulmak gerekir Karın dağıtımına ilişkin karar münhasıran genel kurulun yetkisinde olup, istisnai hallerde karın dağıtılmamasına karar verilmesi mümkündür. Kar payı ortakların müktesep haklarından olduğundan bunu sınırlamaya yönelik istisnai düzenlemelerin dar yorumlanması gerekir. Karın dağıtılmaması veya dağıtım oranının düşük tutulması yolu ile Şirketin yarar sağlayacağı, finans yükünün azalacağı muhakkaktır. Bununla birlikte bu gerekçeye dayalı olarak kar payı dağıtmamak veya bu oranı düşük tutmak, pay sahibini anonim şirkete kar almak için katılan bir yatırımcı olmaktan çıkarır, kendisini zorla tasarrufları ile şirketi destekleyen kişi durumuna sokar oysaki yatırımcının amacı tasarrufları ile anonim şirketi desteklemek değil ona katılarak kar elde etmektir. (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu Nr 906). Burada şirketin çıkarları ile ortakların çıkarları arasında bir denge gözetmek zorunludur. Kar payının gereken biçimde dağıtılmaması sermaye şirketleri ne karşı güven ve ilgiyi sarsabilir. O nedenle kararın objektif ölçülere aykırı olmaması gerekir. Nitekim aşağıya alınan Yargıtay kararları da bu görüşü destekler niteliktedir Yargıtay …Hukuk Dairesi T. … E. …, K. 1982/3687 “(…) 4 – Kar payı dağıtımı konusunda TTK.nun 385, 466/f 2b, 3 ve 469/2 maddeleri hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi zorunludur. Gerçekten, TTK.nun 385 maddesi hükmüyle kar payı alma kazanılmış hak kabul edilmiş ve paydaşın oluru bulunmaksızın bunda değişiklik yapılamayacağı öngörülmüş ve anılan yasanın 466. maddesi 2. fıkrası 3. bendinde paydaşlara %5 kar payı ayrılacağı düzenlemesi getirilmiştir. Ne var ki, aynı Yasanın 469/2. maddesi hükmüyle ise; ortaklığın sürekli gelişim ve paydaşlara olabildiğince düzenli biçimde kar dağıtımı sağlama amacıyla, uygun ve yararlı ise, genel kurulca yasa ve ana sözleşmede öngörülen sınırı da aşar biçimde olağan dışı yedek akçe ayrılabileceği öngörülerek anılan koşullarla, kar payı dağıtmama kararı alınabileceği olanaklı kılınmıştır. Ancak bu konudaki bağlantı ve duyarlı dengenin zorunlu koşulu, kar dağılmamaya yönelik genel kurul kararının, yalnızca, şirketin sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli biçimde kar dağıtımı sağlama amacına yönelik bulunmasıdır. Ayrıca bu konuda, kar payının gereksiz biçimde azaltılması ya da dağılmamasının anonim ortaklıklara karşı güven ve ilgiyi sarsabileceğinin ve kararın nesnel (afaki-objektif) iyi niyet kurallarına aykırı olmaması kuralının da Özenle gözetilmesi gerekir. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının, ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli kar payı dağıtımı amacına yönelik olup olmadığının belirlenmesi ve gerekirse bu doğrultuda uzman bilirkişilere de inceleme yaptırılarak buna göre değerlendirilmesi gerekirken dayanağı gösterilmeden ve anılan kararın hiçbir haklı nedeni bulunmadığından söz edilerek iptali yoluna gidilmesi de bozma nedeni sayılmıştır” Aynı yönde YARGITAY… HUKUK DAİRESİ T. … E. … K. 2006/13738 Yargıtay 2005/10060 E. sayılı kararında özellikle karın bir kısmının dağıtılmamasına ve olağanüstü yedek akçeye ayrılmasını mümkün ve bu konudaki genel kurul kararının ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığının söz konusu olmadığını ancak tamamının yedek akçeye ayrılması durumunda TTK’nun 469/2.nci maddesinin istisna hüküm olması nedeniyle TTK’nun 385’inci maddesinde düzenlenen müktesep hakkın ihlal edilmediğini kanıt yükünün davalı şirkette olduğunu belirtmektedir. Genel kurul, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir (TK m. 523/2). Öte yandan, kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pey sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez. İptali talep edilen karar esas itibarıyla kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmemekle birlikte davacının asıl iddiası olan ve iptal sebepleri arasında yer alan afaki iyiniyet kurallarına aykırılık bakımından da incelenmelidir. Çoğunluğun ortaklık çıkarları gerektirmediği halde gücünü kötüye kullanarak aldığı azlığı veya münferit pay sahiplerinin haklı çıkarlarını zedeleyen kararlar objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ederler. Davalı şirketin 2015 tarihinde 2014 yıllına ilişkin olarak genel kurul toplantısının 7 nolu gündem maddesinde karın dağıtılmamasına ilişkin karar oy çokluğu ile onaylanmıştır. Esasen genel kurulda kar payının dağıtılmamasına karar verilirken bunun gerekçelerinin açıklanmasına gerek yoktur. Bununla birlikte iptal davası açıldığında Şirketin hangi gerekçeye dayandığını göstermesi gerekmektedir. Davalı şirket tarafından iptal davasında karın dağıtılmamasına ilişkin olarak davacının şirkete bu konudaki talebinin art niyetli olması, davacının müvekkili şirketteki ortaklığının hem sembolik, hem de ivazsız alması, davacı taraf ile müvekkili şirket ve ortakları arasında sayısız ihtilaf ve dava bulunması kimin haklı, kimin haksız olduğu anlaşılıncaya kadar kar dağılmamasının hukuka ve hakkaniyete uygun bir durum olduğu ve karın dağıtılmamasının kârın şirketin mal varlığında kalması demek olduğu gerekçeleri ileri sürülmüştür. Davalı şirket tarafından one sürülen bu gerekçeler kar dağıtmamasına ilişkin haklı ve doyurucu olmaktan uzaktır. Genel kurul, bütün pay sahiplerinin menfaatten dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince karalı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına ve karın dağıtılmamasına karar verebilir. Ancak dosyada bunu destekleyen yönde bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Netice itibariyle 2013 yılına ait 15.04.2014 tarihli genel kurul toplantısı 4. gündem maddesi ile alınan karın dağıtılmamasına ilişkin karar afaki iyımyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğinden bu karar bakımından iptal koşullarının oluştuğu düşünülmektedir. 5 sayılı kararda “1 Şirket Müdürü…’in 2013 yılı faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesi görüşüldü. … söz alarak, Tarafıma şirketin defter ve kayıtlarını inceleme hakkı tanınmamış. … şirketin hesaplar/ benden gizli tutulmuştur. ….Şirketin gerçek durumunu yansıtan sağlıklı bir bilanço ve gelir tablosu mevcut olmadan ve ortaklar şirketin işlemleri ile ilgili olarak açık ve tam bir biçimde aydınlatılmadan şirket müdürünün ibrası söz konusu olamaz” dedi. …Yapılan oylama sonucunda 675,00 TL sermayeye sahip ortağın olumsuz oyuna karşı 799.325,00 TL sermayeye sahip ortağın olumlu oyu ve oy çokluğu ile 2013 yılı faaliyetlerinden dolayı Şirket Müdürü…’in ibra edilmesine karar verildi.” İptali talep edilen ibra kararı bakımından şunları söylemek mümkündür: İbra, genel kurulun, yönetim kurulu üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile, yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul, ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetten sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliği taşır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu. N 613) Ancak ibra, ortaklık dışındakilere etkisi olmayan, tümüyle ortaklık içi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, ibra, İsviçre-Türk Hukukunda, sadece ortaklığı ve belli şartlarda bazı pay sahiplerini bağlar (Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu İstanbul 2006, s, 157). TTK md. 436 (2)’ye göre ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin değil, yönetime dahil diğer üyelerin de oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için ibranın TTK md 436 (2)’de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir. Huzurdaki davada anılan gündem maddesine ilişkin olarak davalı vekilince ibra kararının iptal edilmesinin, diğer bir ifade ile ibra edilmemenin müeyyidesi %10 oranında paya sahip ortakların şahsı sorumluluk davası açabilmelerine imkan tanınması olduğunu, davacının %1 oranında dahi payının olmadığını, müvekkili şirketin iki kişilik olduğu, sadece İbra edilen ve kendi ibrası lehinde oy kullanan müdür…’in %10’dan fazla oranda payı olduğu ve onun da kendi aleyhine dava açması düşünülemeyeceğine göre bu kararının iptalinin de uygulamada herhangi bir sonuç doğurmayacağını, ayrıca yeni TTK sisteminde tek kişilik limited şirkete cevaz verildiğinde göne. tek ortaklı limited şirkette tek ortak – müdür kendi kendisini ibra edebilme imkanına kavuşmuş olduğunu, dolayısı ile müdürün kendi ibrası ile ilgili kararda oy kullanmaması kuralının uygulamada kendiliğinden geçersiz hale geldiği ileri sürülmüşse de, ibrada olumsuz oy kullanan pay sahibinin şirketteki pay oranından bağımsız olarak sorumluluk davası açma hakkını haiz olduğunu, tek kişilik limited şirkette payın tamamının tek bir kişiye ait olması halinde bunun müdürün kendini ibra imkanına kavuştuğu şeklinde yorumlamanın mümkün olmadığını, pay sahibi ve müdür sıfatının aynı kişide toplandığı durumlarda işin doğası gereği ibraya genek olmadığını, müdür ve pay sahibi sıfatı tek bir kişide toplanmadığı hallerde ibra müessesine gerek olduğunu belirtmek gerekir. Huzurdaki davada olduğu gibi birden fazla ortağı olan şirketlerde ibranın yasaya uygun olarak gerçekleşmesi gerekmektedir oysa davalı şirket müdürünün kendi ibrasında oy kullanarak kendisini aklaması TTK md, 436 (2)’ye açıkça aykırılık teşkil etmekte olup, bu karar bakımından iptal koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. 6 sayılı kararda6 sayılı kararda “…’in şirket ortaklığından çıkarıma merasiminin tamamlanması için mahkemeye müracaat edilmesi konusu görüşüldü. … söz alarak, “Şirket ortaklığından çıkarılmama ilişkin karara itiraz ediyorum. Daha önce 17.05.2004 tarihli ortaklar kurulu toplantısında da hukuka aykırı ihracım yönünde karar alınmış, ancak bu karar İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.02.2011 tarihli kararı (… E.-… E ) ile iptal edilmiştir. …Hakkımda ihraç kararını gerektirecek bir durum da bulunmamaktadır dedi. … söz alarak; “2004 yılından bu güne 10 yılı aşkın sure geçmiştir. Bu sure içinde …’in şirketten ihraç edilmesine ilişkin haklı ve pek çok sebep tecelli etmiştir. …şirkete ve diğer ortağa karşı husmet içinde olduğu, ortaklık sıfatını suistimal ettiği, hakkında hileli iflastan dolayı ceza davası mevcut bulunan, istanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararına göre 1.621.382,00 TL borçlu olan …’in ihracına karar verilmesi haklı ve elzemdir.” dedi. … söz alarak, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin karan henüz kesinleşmemiştir. gerekçesi de belli değildir. Ayrıca ihracı gerektirecek nitelikte değildir. dedi Yapılan oylama sonucunda 675,00 TL sermayeye sahip ortağın olumsuz oyuna karşı 799.325.00 TL sermayeye sahip ortağın olumlu oyu ve oy çokluğu ile şirket ortağı …’in şirket ortaklığından çıkarılması işleminin tamamlanması için mahkemeye müracaat edilmesine karar verildi.” Ortağın şirketten çıkarılması, şirket sözleşmesine hüküm konulmadığı ya da sözleşmede öngörülen hükümler haricinde haklı bir sebep oluşması durumunda çoğunluk pay sahiplerine tanınmış bir imkandır. Bu itibarla, şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa yahut sözleşmesinde gösterilen sebepler arasında yer almasa dahi, haklı bir sebebin ortaya çıkması durumunda, şirket ortaklıktan çıkarma davası açabilir. TTK md. 640 f. 3te esas sözleşmede ortaklıktan çıkartma yönünde hüküm bulunmasından bağımsız olarak şirkete haklı sebeplerin varlığı halinde ortağın mahkeme marifetiyle şirketten çıkartılması imkânı getirilmiştir. Haklı sebeple ortaklıktan çıkartılma halinde ortaklık kurulunda karar alınması yeterli olmayıp şirketin istemi ile mahkeme tarafından çıkartma kararı verilebilir. Gerek esas sözleşmede yer alan hükme istinaden gerekse haklı sebeple mahkemeden çıkartma talebinde bulunuiebilmesi için genel kurulda aranan toplantı ve karar yeter sayıs TTK md. 621 f.1h) bendi uyarınca temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğudur. Limited şirketlerin hem şahıs hem de sermaye şirketlerinin özelliklerini bünyesinde barındırması dolayısıyla bir ortağın çıkartılması için haklı sebebin varlığı yorumlanırken şirketin şahıs şirketine mi yoksa sermaye şirketine mi daha yakın olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Ortak sayısı az kişisel ilişkilerin yoğun olduğu şahıs yönü ağır basan şirketlerde haklı sebep sayılabilecek hususlar, çok ortaklı, kişisel ilişkilerin geri planda kaldığı sermaye şirketi karakteri öne çıkan şirketlerde haklı sebep teşkil etmeyebilir, çok ortaklı ve sermaye yönü ağır basan şirketlerde haklı sebebin nesnel olması aranmalı buna karşın az ortaklı şirketlerde pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler, şahıslar arasındaki ilişkiler belirli bir ölçüde dikkate alınmalıdır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, miraşçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pat durumu haklı sebep olarak kabul edilebilecekken, çok sayıda ortağı olan şirketlerde haklı sebebin rekabet veya işlem yasağının ihlali, ek ödeme veya yan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi gibi nesnel nitelikte olması aranmalıdır. Bu bağlamda limited şirketlerde haklı sebeple ilgili Yargıtay kararlarında kullanılan kriterler ve haklı sebep örneklerinin yol gösterici nitelikte olacağını belirtmek gerekir limited şirketlerin hem şahıs hem de sermaye şirketlerinin özelliklerini bünyesinde barındırması dolayısıyla bir ortağın çıkartılması için haklı sebebin varlığı yorumlanırken şirketin şahıs şirketine mi yoksa sermaye şirketine mi daha yakın olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Ortak sayısı az, kişisel ilişkilerin yoğun olduğu şahıs yönü ağır basan şirketlerde haklı sebep sayılabilecek hususlar, çok ortaklı, kişisel ilişkilerin geri planda kaldığı sermaye şirketi karakteri öne çıkan şirketlerde haklı sebep teşkil etmeyebilir. Çok ortaklı ve sermaye yönü ağır basan şirketlerde haklı sebebin nesnel olması aranmalı buna karşın az ortaklı şirketlerde pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler, şahıslar arasındaki ilişkiler belirli bir ölçüde dikkate alınmalıdır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pat durumu haklı sebep olarak kabul edilebilecekken, çok sayıda ortağı olan şirketlerde haklı sebebin rekabet veya işlem yasağının ihlali, ek ödeme veya yan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi gibi nesnel nitelikte olması aranmalıdır. Bu bağlamda limited şirketlerde haklı sebeple ilgili Yargrtay kararlarında kullanılan kriterler ve haklı sebep örneklerinin yol gösterici nitelikte olacağını belirtmek gerekir. Bu açıklamalardan ve dosyada yer alan bilgi ve belgelerden hareketle ve şirketin az ortaklı olduğu dikkate alınarak yeni sunulan deliller kapsamında ihraç kanarının haklı olup olmadığı hususunda takdir yetkisinin delillerle doğrudan temas eden Mahkemede olduğu düşünülmektedir. Değerlendirmeleriyle; İptali talep edilen 3 4 5 ve 6. Maddelerden 3 nolu gündem maddesi bakımından bilançonun gerçeği yansıtmadığı yönünde bir tespitte bulunulmamış olup, anılan gündem maddesinin iptali bakımından gerekli koşulların oluşmadığı, 4 nolu karın dağıtılmamasına ilişkin kararın objektif iyi niyei kurallarına aykırılık dolayısı ile, 5 nolu müdürün ibrasına ilişkin gündem maddesinin kanuna aykırılık dolayısıyla iptal koşullarının gerçekleştiği ve 6 nolu davacının haklı sebeple ortaklıktan ihracına ilişkin karar bakımından haklı sebebin varlığı konusunda dosyaya ibraz edilen delillerin değerlendirilmesinde takdirin Mahkemede olduğu kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
6-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı 675TL değerindeki %84 hissesine sahip olduğu, davalı Ltd. Şti’nin 2013 yılına ait 15/04/2014 tarihli Genel Kurulda alınan ve muhalif kaldığı 3,4,5,6 nolu kararlarının iptali için 3 aylık süre zarfında mahkememize müracaat ettiği anlaşılmakla davamızın konusu mezkur Genel Kurulda alınan 3,4,5,6 nolu kararların iptali koşullarının oluşup oluşmadığıdır.
Davacı, iptalini istediği maddede Genel Kurulda muhalif kaldığı ve muhalefet şerhi yazdırdığından ve iptali davasını 3 aylık sürede zamanında açtığından davasının şekli manada dinlenebilir olduğu görülmektedir.
3.madde açısından davacı hernekadar bilançonun gerçeği yansıtmadığını iddia etmişsede bilirkişi incelemesi soncu bilanço, ticari defterler ve Genel Kurul toplantı tutanakları uzman bilirkişiler marifetiyle incelendiğinde, bilançonun gerçeği yansıtmadığına ilişkin dosyaya yansıyan bir bilgi olmadığından bu madde açısından iptal koşullarının oluşmadığı,
4.madde açısından davacı bilançoların gerçeği yansıtmadığını, kârın dağıtılmasına ilişkin herhangi bir sebep gösterilmediğini, bu sebeple kârın dağıtılması yedek akçeye ayrılmasına yönelik iptalini talep etmiş, toplantı tutanaklarını ve bilanço, ticari defterler incelendiğinde kârın dağıtılmasına yönelik haklı bir sebep olmadığından objektif iyiniyet kurallarına aykırılık oluştuğundan 4.maddesinin iptalinin koşullarının oluştuğu,
5.madde açısından davacı şirket müdürünün ibrasını kabul etmediğini çünkü, şirket defter ve kayıtlarını incelemesine müsaade edilmediğini bu sebeple 5.maddenin iptalini talep etmiş, şirket ortağı da olan şirket müdürü kendisinin ibrasında oy kullandığından TTK 436/2 maddeye açıkça aykırı davranıldığından 5.maddenin iptalinin koşullarının oluştuğu,
6.madde açısından davacı şirket ortağı …’in ortaklıktan çıkartılacak sebepler olmadığından ortaklıktan çıkarma kararına muhalif kaldığı ve iptalini istediğini beyan etmiştir. Davalı şirket sermaye şirketi alınmasına rağmen, çok ortaklı olmadığından pay sahipleri arasındaki kişisel ilişkilerde şirketin akıbeti açısından önemli hale gelmektedir. … ile şirketin diğer ortakları arasında husumet olduğu, yine … hakkında hileli iflastan dolayı ceza davası açılması, ayrıca davalı şirketin çok ortaklı olmayıp, sermaye yönünden ziyade kişisel ilişkilerin ağır bastığı anlaşılmakla, …’in ortaklıktan çıkarılmasına dair Genel Kurul Kararının hukuka uygun olup iptalinin gerekmediği kanaatine varılarak Genel Kurul’un 3 ve 6.maddeleri açısından reddine, 4-5 maddeleri için kabul kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile;
Davalı şirketin 15.04.2014 tarihli Genel Kurul Kararının
a) 3 – 6 nolu kararların iptal taleplerinin reddine,
b) 4 – 5 nolu kararların iptaline,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL nin mahsubu ile eksik kalan 10,70 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan TL ( 25,20 TL BH, 25,20 TL PH, 3,80 TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı 192,50 TL posta ve tebligat gideri, bilirkişi ücreti 2.400,00 TL olmak üzere toplam 2.592,50 TL nin red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.296,25 TL nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davalının yaptığı 36,00 TL nin red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 18,00 TL nin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi asgari avukatlık ücret tarifesi hükümleri gereğince red ve kabul oranına göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
8-Taraflarca yatırılan avanstan bakiye kalan kısmın kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …