Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/10 E. 2020/514 K. 18.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2013/10
KARAR NO : 2020/514

DAVA : Banka Teminat Mektubunun İadesi Ve Depo Edilmesi
DAVA TARİHİ : 10/01/2013
KARAR TARİHİ : 18/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Banka Teminat Mektubunun İadesi Ve Depo Edilmesi (Depo Edilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın … Merkez Şubesi ve… Şubeleri île …Ticaret A.Ş. arasında Temel Bankacılık Hizmetten Sözleşmesi imzalanarak adı geçen firmaya talebi üzerine gerekli incelemeler yapılarak çek karnesi verildiği, davalıya … 51’inci Noterliği aracılığıyla gönderilen … tarih ve … yevmiye sayılı ihtar gönderilerek tedavülde bulunan çek yaprakları ile ilgili olarak 22.200-TL borcu bulunduğu, bu borcu banka hesabına yatırması, aksi takdirde kanuni yollara başvurulacağı ihtarında bulunulduğu, Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde yasal sorumluluk bedelinin iki katının müşteri hesabına rehnedilmesi ve T.C. Merkez bankasınca revize edildiğinde de bedelin revize edilmesi gerektiğinin hükümde görülmesine rağmen davalının haksız olarak bu bedeli halen depo etmediği, 5941 sayılı kanunun 6273 sayılı kanunla değişik 3’üncü maddesinin karşılıksız çekten dolayı muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarların hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülmeyecek gayrı nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu, yerleşik Yargıtay kararlarının bu bedellerin blokesinin mümkün olduğunu kabul ettiği, iddiasında bulunarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, çek sorumluluk bedeli olan 22.200-TL’nin müvekkili banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmesine, dava masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesîne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı banka arasında depo edilmesi hususunda bir sözleşme veya taahhüt bulunmadığını, kredi sözleşmesinin de bu yönde bir taahhüt sayılamayacağını, çek dökümünün dava dilekçesinde yapılmadığını, delil olarak gösterilmediğini, davacının iade edilmeyen çekler hakkında sorumluluk bedeli talep etme yetkisinin olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı banka tarafından davalı şirkete teslim olunan ve uyuşmazlık konusu olmayan çeklerden dolayı ibraz olunması halinde davacı bankanın ödemek zorunda kalacağı çek sorumluluk bedelinin depo edilmesi talebine ilişkindir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırma yapılmış, 30/04/2013 tarihli ara karar ile davacı banka kayıtları üzerinde ibraz edilen ve iade edilmeyen çek yapraklarından dolayı var ise sorumluluk tutarının tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
16/12/2013 tarihli raporunda bilirkişi özetle; Davacı bankanın asıl borçlu sıfatıyla davalı … A.Ş.’ne açtığı iki ayrı mevduat hesabından 3.976.864.-351 no.’lu hesap üzerine düzenlenmek üzere verdiği çeklerden 14 adedinin, 3.976.864.-352 no.’lu hesap üzerine düzenlenmek üzere verilen çeklerden ise 23 adedinin halen davalı şirket elinde bulunduğunun anlaşıldığını, bu sebeple davalı şirketin öncelikle toplam 37 adet çeki davacı bankaya iade etmesinin gerektiği ancak bunu sağlayamadığı takdirde taraflar arasındaki sözleşmenin 6.d maddesi hükmü gereğince bu çeklerin davalının temerrüt tarihindeki T.C. Merkez Bankası belirlemelerine göre 22.200.-TL’lik çek riski oluşturduğundan, davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesapta 22.200.-TL’nin depo edilmesi isteminin yerinde olduğunu, istem depo mahiyetinde olduğundan davacı yanın ayrıca bir faiz talebinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davalı vekili 05/03/2014 tarihli dilekçesi ile müvekkili şirket hakkında 30/01/2014 tarihinde iflas kararı verildiğini, … 3. İflas Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında iflas işlemlerinin sürdüğünü beyan etmiş, mahkememizce 13/03/2014 tarihli duruşmasında davanın İİK mad. 194 gereğince davalı şirketin 2. Alacaklılar Toplantısının 10 gün sonrasına kadar durdurulmasına karar verilmiştir.
… 3. İcra Müdürlüğü … tarihli … İflas sayılı yazısında davalı müflis şirket hakkında verilen iflas kararının kesinleştiğini, tasfiyenin re’sen müdürlük tarafından yürütüldüğünü, davacı bankanın müflis masasına 21 Kayıt numarası ile 177.255,00 TL alacak kayıt talebinde bulunduğunu ancak alacak bedelinin tamamının reddedildiğini bildirmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde,
Yargılama sırasında davalı şirketin iflasına karar verildiğinden davalı olarak iflas idare memurluğunca dava takip edilerek davanın kayıt kabul davasına dönüşmüş olduğu anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir.
Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK’nın 194. maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür.
İİK’nın 194. maddesine göre; “Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. ” İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder.
Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245). Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir.
Taraflar arasındaki Temel Bankacılık Hizmetleri sözleşmenin 6/d maddesi uyarınca davalı şirketin 37 adet çeki davacı bankaya iaede etmesinin gerektiği, TC Merkez Bankasının her bir çek yaprağı için 600,00TL sorumluluk bedeli belirlediği davalını 17.12.2012 tarihinde davacı taraf taraf tarafından gönderilen ihtarname ile temerrüüde düşürüldüğü, , usul ve yasaya uygun denetime elverişli davacı bankaya iade edilmesi gereken toplam 37 adet çekin 16/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda hesaplana 22.200,00TL yönünden çek riski oluştuğundan davacının bu miktar yönünden davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi talabinin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; çek sorumluluk bedeli olan 22.200,00 TL’nin davacı banka nezdinde faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 379,15 TL harçtan mahsubu ile artan 324,75 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 630,85 TL ( 54,40 TL KH, 24,30 TL BH, 3,75 TL VH, 400,00 TL BK, 148,40 TL müzekkere ve tebliğler ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/09/2020

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır