Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/472 E. 2023/879 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/472 Esas
KARAR NO : 2023/879

DAVA :Yargılamanın İadesi
DAVA TARİHİ : 29/05/2015

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Yargılamanın iadesi talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi… E. …K. Sayılı ilamına karşı taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince … E. – … K. Sayılı karar ile istinaf taleplerinin esastan reddine kesin olarak karar verildiğinden, ilgili kararın hukuka aykırı olup, karara karşı temyiz yolu kapalı olduğundan hukuk muhakemeleri kanunun 375.hükmü gereğince yargılamanın iadesine karar gerektiğini, somut uyuşmazlıkta, davacıların desteğinin kendi kusuru neticesinde oluşan zararın müvekkil şirketten tazminine karar verildiğini, ilgili yerel mahkeme kararına karşı taraflarınca davacıların 3. kişi olmadıkları ve destek şahsının kusuruna denk gelen tazminat tutarının müvekkil şirketten talep edilemeceği yönünde 18.05.2022 tarihli… e. ve … k. sayılı hukuk genel kurulu kararı sunularak istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerekçeli karar içerisinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunmayan yeni genel şartlar hükümlerinin, dava konusu olayda uygulanması mümkün olmadığı, davacıların mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşıldığından, talebin teminat dışı olduğuna ilişkin talebinin de yerinde olmadığı şeklinde belirtildiğini, davacıların üçüncü kişi olarak kabul edilmesi gerektiği, poliçe tarihinin genel şart değişikliği öncesinde olması sebebiyle müvekkil şirketin ilgili tazminattan sorumlu olduğuna karar verildiğini, davacıların üçüncü kişi olarak kabul edilmesi gerektiği, poliçe tarihinin genel şart değişikliği öncesinde olması sebebiyle müvekkil şirketin ilgili tazminattan sorumlu olduğuna karar verildiğini, yerel mahkemece verilen kabul kararından sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda görüş değişikliğine gidildiğini, 18.05.2022 tarihinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 2020/10-124 e. 2022/672 k. sayılı 18.05.2022 tarihli kararda poliçe tarihi 01.06.2015 öncesi olan trafik kazasında da desteğin kusuru teminat dışı bırakıldığını, Yargıtay’ın son kararı ile poliçe tarihi ayrımı yapılmaksızın tüm desteğin kusurundan kaynaklanan zararların teminat dışı olarak kabul edilmiş olup davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müteveffa sürücü, kazaya kendi kusuru ile sebebiyet vermiş olup, bu durumun poliçe teminatı dışında yer aldığını, güncel Yargıtay kararının da davaya haklı itirazlarını desteklediğini, davacı yanın acısının maddiyat ile ölçülemeyecek derece büyük olduğunu fakat dava konusu kazadan dolayı müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, davacı yanın, destek açısından destekten yoksun kalma tazminatı istemi TBK’nın 52. maddesi hükmü hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereği reddedilmesi gerektiğini, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yerel mahkemenin kabul kararından sonra verilen Hukuk Genel Kurul kararı dikkate alınmadan istinaf taleplerimizin esastan redine karar verilmesinin hatalı olduğunu ilgili karar kesin nitelikte olduğundan HMK madde 374 – 381 hükümleri gereğince yargılamanın iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar …ve …vekili yargılamanın iadesi talebine cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin Yargıtay HGK tarafından verilen 18/05/2022 tarih 2020/10-124 e.2022/672 sayılı kararı gerekçe göstererek yargılamanın yenilenmesi taleplerinin tamamen yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, iş bu dava açısından HMK 375/ğ maddesindeki yargılamanın iadesi sebeplerinin mevcut olmadığının açıkça ortada olduğunu, Hukuk Genel Kurulu kararlarının sadece görülmekte olan dava açısından bağlayıcı olup iş bu dava açısından bağlayıcılığı olmadığını, ayrıca davalı tarafın atıfta bulunduğu HG kararı yargılama devam ederken çıkmış olup davacı vekilinin istinaf dilekçesinde bu karara atıfta bulunduğunu, … kararının iş bu dava açısından bağlayıcı olmadığı BAM tarafından da kabul edilmiş olup davacı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar… ve … adına velayeten Fatma Ulusoy vekili yargılamanın iadesi talebine cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yargılamanın iadesi kanun yoluna başvurulabilmesi için gerekli koşullar huzurdaki dosya bakımından mevcut olmadığından bu talebin reddi gerektiğini, buna ilişkin koşulların Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375. Maddesinde sıralanmakta olup davalı tarafın yargılamanın iadesi talepli dilekçesinde tam metin olarak yer aldığını, davalı tarafın bu koşullardan “ğ)Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması” şeklindeki ifadeyi esas aldığını ve yargılamanın iadesi talebini bu düzlemde temellendirdiğini, ancak alıntılanan bendin lafzından anlaşılması gereken karara esas alınan hükme aykırı ya da bu hükümle çelişen başkaca bir hükmün ortaya çıkması değil, karara esas alınan hükmün kaldırılarak ya da bozularak ortadan kalması ve ortaya aynı dosyaya ilişkin yeni bir kararın ortaya çıkması gerektiğini, ancak davacı tarafın iddialarında yer alan Yargıtay ilamının ise bambaşka bir dosyaya ait bambaşka bir karar olduğundan; Hukuk Genel Kurulunca verilmiş olsa dahi bu kararın dosyamızdaki hükme esas alınan ilamı ortadan kaldırma kudretini haiz olmadığının aşikar olduğunu, HMK’nin 375. maddesinde sıralanan diğer gerekçeler ile 1. fıkranın ğ bendinde açıklanan gerekçe de huzurdaki dava bakımından gerçekleşmediğinden davalı tarafın yargılamanın iadesi talebinin esasa girilmeden reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, HMK’nun 374 ve devamı maddelerine dayalı olarak ileri sürülen yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizin 07/07/2022 tarih, 2021/71 E. 2022/569 K. sayılı kararı ile; A)Asıl dava dosyasında; Davacıların maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı … için 163.351,65 TL, davacı … için 36.933,78 TL miktarındaki destekten yoksun kalma zararına ilişkin maddi tazminatın zmss poliçesi teminat limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar … ve …’a ayrı ayrı verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine, B)Asıl dava dosyası ile birleşen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. … K. sayılı dava dosyasında; Davacıların maddi tazminat davasının kabulü ile, davacı … için 13.192,84 TL, davacı Bünyamin Ulusoy için 13.192,84 TL miktarındaki destekten yoksun kalma zararına ilişkin maddi tazminatın zmss poliçesi teminat limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar … ve …’a ayrı ayrı verilmesine, karar verilmiş, verilen karar istinaf istinaf incelemesi sonrasında 24/05/2023 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yargılamanın iadesine ilişkin 6100 sayılı HMK’un daki düzenlemeler aşağıdaki şekildedir:
Madde 374- (1) Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir.
Madde 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.
Madde 377- (1) Yargılamanın iadesi süresi;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği,
b) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörülen hâllerde, kararın davalıya veya gerçek vekil veya temsilciye tebliğ edildiği; alacaklı veya davalı yerine geçenlerin karardan usulen haberdar olduğu,
c) Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı,
ç) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (d), (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde, ceza mahkûmiyetine ilişkin hükmün kesinleştiği veya ceza kovuşturmasına başlanamadığı yahut soruşturmanın sonuçsuz kaldığı,
d) Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu,
e) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde yazılı sebepten dolayı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği,
tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır.
(2) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde yazılan sebepten dolayı yargılamanın yenilenmesi süresi ilama ilişkin zamanaşımı süresi kadardır.
Madde 379- (1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra;
a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını,
kendiliğinden inceler.
(2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.
Yasal düzenlemeler ışığında davacı tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından görüş değişikliğine gidildiği iddiasına dayanılarak bu sebeple ile yargılamanın iadesi talep edilmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüş değişikliğine gidilmiş olması HMK’nın 375. Maddesinde sınırlı sayıda sayılan yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmadığı gibi bu husus 375/1-ğ maddesinde tanımlanan “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.” yargılamanın iadesi sebebini teşkil etmemektedir. Zira ilgili yargılamanın iadesi sebebi birbiri ile bağlantıları bulunup sebep sonuç ilişkisi bağlamında birbirini etkileyen ve dayanak ilamın ortadan kalkması bahsi için(örneğin manevi tazminat davasında dayanak ceza dosyasındaki mahkumiyet kararının kaldırılması gibi) düzenlenmiş olup içtihat değişikliği sınırlı sayıda sayılan yargılamanın iadesi sebepleri arasında yer almadığından, sınırlı sayıda belirtilen ve lafzı gereği sınırlayıcı hüküm niteliği taşıyan yasa hükmünün yorum yoluyla genişletilmesi de mümkün olmadığı gibi aksinin kabulü hükmün düzenlenme amacına ve gerekçesine aykırılık teşkil edecektir. Tüm bu sebeplerle yargılamanın yenilenmesi talebinde dayanılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüş değişikliğine gidilmiş olmasının HMK’nın 375. Maddesinde sınırlı sayıda sayılan yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmadığı ve bu hususun 375/1-ğ maddesinde tanımlanan “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.” yargılamanın iadesi sebebini teşkil etmediği kanaatiyle HMK 375. Maddesinde sayılan yargılamanın iadesi sebeplerinin dosya kapsamında oluşmadığı değerlendirilerek HMK 379/2 Maddesi uyarınca esasa girilmeden talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Yargılamanın iadesi talebinin asıl dava dosyası ile birleşen dava dosyası yönünden ayrı ayrı USULDEN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yatırılan delil avansı ve yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
6–Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’nin 7/2. maddesine göre belirlenen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ nezninde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.14/12/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.*