Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/239 E. 2023/785 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/239 Esas
KARAR NO : 2023/785

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 13/02/2023
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin … adresinde … sözleşme hesap no ile faturalarını sürekli düzenli bir şekilde ödediğini, müvekkiline haksız şekilde faturalar çıkarıldığını, Müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak … Marka … seri nolu sayacı kullandığını, kaçak ya da elektriğe müdahale edecek bir hareketi olmadığını, müvekkilinin kullanımında olan sayaçla alakalı birçok arıza şikayeti müvekkilinin tarafından bizzat yapıldığını, kullanılan saatin sorunlu olduğunu, … A.Ş’nin sürekli haksız fatura çıkardığını, müvekkilinin haberi olmadan kendisine tutanak tutularak 20.02.2023 son ödeme tarihli 101.305,51 T.L 20.02.2023 son ödeme tarihli 18.580,09 toplam 119.885,06 T.L. kaçak fatura düzenlendiğini, müvekkilinin bu durumdan dolayı ilgili kuruma başvuru yaptığını böyle bir kaçağın söz konusu olamayacağını kabul etmediğini ve tutanağı talep ettiğini bununla birlikte faturanın iptali için başvuru yaptığını, … A.Ş’nin yaptığı usulsüz işleme karşı herhangi bir cevap vermediğini, zorluklar çıkarmaya ve parayı elektrik kesintisi yapmak suretiyle almaya çalışmakta olduğunu, şuanda elektirik kesilmiş olup müvekkilinin ticari faaliyetlerinin durduğunu birçok kişinin boşta elektriğin bağlanmasını beklediğin, müvekkiline tutanak örneği bırakılmadığı için şuanda tutanak örneğinin mevcut olmadığını, işyeri faaliyetinde bulunan kişilerinin hukuksuz ceza kesilmesi hem işçilerin işsiz kalması hemde işyerlerinin kapanmasına sebebiyet verdiğini, karşı tarafın haksız kazanç sağlamak için müvekkilini baskı altında tutarak ödemeyi yapması zorlandığını, sürekli tehdit edildiğini, müvekkilinin ticaretle iştigal edip sürekli elektirik kesildiği için faaliyetlerinin durduğunu telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğmaya başladığını, müvekkilini mağdur olmaması için elektrik verme işleminin tesisi ve dava sonuna kadar kadar elektirik kesilmesinin ihtiyaden durdurulmasını talep ettiklerini, müvekkilinin iş yeri olarak kullandığı taşınmazın kesilen elektriğinin verilmesine ilişkin ihtiyati tedbir isteminde bulunduğu, kaçak elektrik bedeli olarak fatura edilen 119.885,06 T.L ve ferileri için müvekkillinin borçlu olmadığının tespit edilmesi ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükseltilmesine hükmedilmesini talep ederek dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacı tarafından ahksız mesnetsiz olarak açılan işbu davanın reddi ve elektrik enerjisinin yeniden bağlanması şeklinde oluşturulan ara kararın kaldırılması gerektiğini, işbu dava dosyasında mahkememizin görevli olmadığını, 17/04/2023 tarihli Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısında davacı … isimli gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunamamıştır bilgisi gelmiş olup,bu durumda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirket çalışanlarınca kullanıcısı davacı … olan işyerinde 07/02/2023 tarihinde saat 10.15 de, … no ile tutulan tutanakta “… adresindeki ütü paket üzerine faaliyet gösteren işyerinde davacının EPDK Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 42 .maddesinin 1/C bendine göre ilgili kullanım “sayaç ölçü sistemine müdahale edilerek sayacın eksik ölçüm yapmasına sebebiyet vermek sureti ile mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi kullanıldığı ,sayacın laboratuvar incelemesi sonucunda tespit edildiğini, 31/01/2023 tarih,… nolu Sayaç Test/Muayene Sonuç Formu tutanağına göre davacıya ait sayaçın “hafıza okumalarında yüksek frekans ile uyutularak kayıt yapılmasının engelendiği tespit edildiğini, bu müdahaleler sonucunda tarih-saat bilgisinin geride kaldığı,hafıza pilinin bittiğinin görüldüğü rapor edilmiş müdahale olmadığında doğru kayıt yaptığı tespiti raporda belirtildiğini, nitekim sayaç değiştirme tutanağı akabinde davacı adına … Fatura seri nolu 08/02/2023 tarihli 18.580,09 TL.lik ve … Fatura seri nolu 08/02/2023 tarihli 101.305,51TL lik faturalar tahakkuk ettirildiğini beyan ederek haksız ve mesnetsiz olarak açılan dava akabinde davacı tarafından kesilen enerjinin yeniden bağlanması yönünde verilen ihiyati tedbir kararının kaldırılmasını ya da karar verilecek ise fatura bedellerinin tamamının teminat olarak yatırılması halinde kabulünü, haksız ve mesnetsiz olarak açılan işbu davanın reddini, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) ilişkindir.
Dava, 13/02/2023 tarihinde İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde açılmış, … 32. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …Esas sırasına kayıt edilen iş bu davada, 14/02/2023 tarihinde… karar numarası ile Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğundan bahisle davanın usulden reddine dair karar verilmiş, 07/04/2023 tarihinde kararın kesinleşmesi üzerine dosyanın iş bu esas sırasına kaydı yapılarak mahkememize gönderilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 1/1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
Görev, belirli bir konudaki davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakabileceğini ifade eder. HMK’nun 115. Maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır ve hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen incelenir.
6102 sayılı TTK”nun 4. maddesinde hangi davaların ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir tarafın ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Yargıtay 11.H.D.’ nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır.
TTK’nun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”, aynı yasanın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih 2019/3674 Esas 2019/7113 Karar sayılı ilamı: “5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. ” şeklindedir.
Somut olayda davanın ticari dava olup olmadığının tespiti için uyuşmazlığın vasıflandırılması gerekmektedir. Dava, davacının dava konusu kaçak elektrik faturasından ötürü davalı tarafa borçlu olup olmadığına ilişkindir. TTK’nun 4/1. maddesi kapsamında uyuşmazlığın esası dikkate alındığında iş bu menfi tespit davası mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Nisbi ticari dava yönünden yapılan incelemede ise, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 14/07/2023 tarihli davacının herhangi bir mükellefiyet kaydı bulunmadığı yalnızca potansiyel mükellef (gelir getirici kazanç olmaksızın bazı iş ve işlemlerde kullanılan potansiyel vergi kimlik numarasına haiz mükellef) kaydının bulunduğu anlaşılmıştır.
Yani davacının ticari işletmesi bulunmamaktadır. Davacı tarafın tacir olmaması ve bu kapsamda ticari işletmesinin de bulunmaması dikkate alındığında TTK’nun 4/1. Maddesi uyarınca iş bu davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmadığı ve nisbi ticari dava mahiyetinde olmadığı kanaatine varılmıştır. (İstanbul BAM 37.HD 2020/817 E-2020/1669 K 24.09.2020, İstanbul BAM 3.HD 2019/1160 E-2021/535 K. 25.02.2021) Haksız fiile konu yerin ticarethane olması da tek başına Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kılmaz. Taraflar arasında sözleşme bulunsa dahi esnaf olan davacının tüketici niteliğinden bahsedilemeyeceğinden Tüketici Mahkemeleri de iş bu uyuşmazlığa bakmakla görevli değildir. Mahkememizce belirlenen tüm bu hususlar dikkate alındığında davada genel nitelikteki Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
HMK’nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
Tüm bu nedenlerle HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi ile … 32. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nun 21/1-(c). maddesi gereğince iş bu kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde İstanbul 32. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı olması nedeniyle merci tayini için HMK’nun 22/2. Maddesi uyarınca dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 20/1. maddesi gereğince … 32. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine ilişkin merci tayini kararı verilmesi halinde, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini istemesi halinde dosyanın görevli … 32. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini istememesi durumunda HMK’nun 331/2. maddesi gereğince talep halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince davaya görevli Mahkemede devam edilmesi halinde harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin görevli Mahkemede değerlendirilerek hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin davalı vekilinin huzurunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. 08/11/2023

Katip
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır