Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/141 E. 2023/824 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/141 Esas
KARAR NO : 2023/824

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 02/03/2023
KARAR TARİHİ : 30/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin 04.01.2023 tarihinden itibaren kiracı bulunduğu … (Kira Sözleşmesinde ve vergi levhasında adres olarak …gösterilmiş ise de aynı yer olduğunu) adresinde bulunan taşınmazda, mecura taşınmadan evvel davalı şirket çalışanlarının elektrik sayacına ilişkin tüm onayları verdikten sonra, Giyim Eşyası ve Diğer Tekstil Ürünlerini Ütüleme Hizmetleri işi ile iştigal ettiğini, davalı tarafın şirket çalışanlarının 15/02/2023 tarihinde müvekkilinin faaliyetleri yürüttüğü işletmeye gelerek sayacı değiştirdiklerini, daha sonrasında ise davaya konu faturaları tanzim ederek 22/02/2023 tarihinde kaçak kullanım yapıldığı gerekçesiyle … sayılı Kaçak Elektrik Tespit Tutanağı tanzim ederek 01/03/2023 tarihinde müvekkilinin kullanmış olduğu elektriği kestiklerini, müvekkilinin, davalı kurumla imzaladığı abonelik/tüketici/müşteri sözleşmesi gereği (… Hesap Numarası, … tüketim noktası, … Dağıtım Hizmet Noktası) kiraladığı taşınmazda elektrik kullandığını, elektrik aboneliği ile alakalı olarak davalı şirket çalışanlarınca aylık periyotlar halinde sayaçlar düzenli olarak okunmakta ve bunun sonucunda oluşturulan faturaların ise müvekkili tarafından eksiksiz bir şekilde ödendiğini, müvekkilinin sayaca müdahalesinin söz konusu olmadığını, tespit tutanağında yazılı; Ütü Kazanı, Ufo, Çay Kazanı, Dikiş Makinası (5), Aydınlatma (10) menkullerin kabul anlamına gelmemekle birlikte 19.700 Watt olacak miktarda elektrik kullanabilecek kapasitedeki teçhizatlar olmadığını, kaldı ki adreste 2 adet dikiş makinasının bulunduğunu, yine davalı şirket çalışanlarının, müvekkiline herhangi bir belge bilgi vermeden haksız biçimde sayaca müdahale ettiğini akabinde ise …tarihinde … sayılı Usulsüz Elektrik Kullanım Tespit tutanağının tanzim edildiğini, müvekkiline yansıtılan fatura ise 270 ve 12 gün olmak üzere 282 gün olduğunu, kabul anlamına gelmemekle sayaca müdahale söz konusu olsa dahi müvekkilinin 1,5 – 2 aydır faaliyet gösterdiği yerde 282 gün üzerinden fatura çıkartılmasının davalının kötü niyetli olduğunun ortaya çıkardığını beyanla davanın kabulüne, … Numaralı ve … Numaralı faturalardan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Usule ilişkin olarak, davacı yanın tacir sıfatına haiz olmadığını, bu sebeple mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığını, davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu sebeple davanın görevsizlik nedeniyle reddi gerektiğini, Esasa ilişkin olarak, davacı/borçlunun ”…” adresinde işyeri(ütü-paket) işlettiğini, müvekkili kurum görevlilerince 15/02/2023 tarihinde yapılan kontrolde davacının kullanımındaki sayacın göstergesinin hatalı olduğunun görülmesi üzerine, sayaç sökülerek laboratuvara sevk edildiğini, yapılan sayaç muayenesinde ”sayacın hafıza okumalarında yüksek frekans ile uyutularak kayıt yapmasının engellendiği”nin belirlendiğini, buna göre davacı yanca mahalde ”sayaç ölçü sistemine müdahale ederek sayacın eksik kayıt yapmasına sebebiyet vermek suretiyle’ kaçak elektrik kullanıldığı tespit edilmiş olmakla, … seri nolu kaçak elektrik tespit tutanağı düzenlendiğini, davacı yanca sayaca müdahale edilerek eksik kayıt yapmasına sebebiyet vermek suretiyle mevzuat hükümleri uyarınca kaçak elektrik kullanıldığının sayaç muayene raporu ile sabit olduğunu, yapılan bu tespit üzerine, EPDK mevzuatı ve yönetmelik hükümleri uyarınca 06.03.2023 son ödeme tarihli 15.570,79-TL bedelli kaçak ve 119.397,49-TL bedelli kaçak ek tahakkuklarının düzenlendiğini, davacının, aboneliği bulunan sayaçtan yasal zeminde elektrik kullanmak yerine kötü niyetli olarak, profesyonelce kurulan bir düzenek ile sayaca müdahale ederek kaçak elektrik kullandığını, davacının borçtan kurtulma gayesi ile kötü niyetli olarak işbu davayı ikame ettiğinin açık olduğunu, neticeten, müvekkili şirket tarafından yapılan tüm işlemlerin EPDK yönetmelikleri ve mevzuata uygun olduğunu beyanla davacının açmış olduğu haksız davanın öncelikle usulden giderek esastan reddine, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, kaçak elektrik kullanımı kaynaklı düzenlenen faturalar nedeniyle icra takibi öncesi İİK’nın 72/1. maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 1/1.maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
Görev, belirli bir konudaki davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakabileceğini ifade eder. HMK’nun 115. Maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır ve hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen incelenir.
6102 sayılı TTK’nun 4.maddesinde hangi davaların ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir tarafın ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1.bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1.maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır.
TTK’nun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”, aynı yasanın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih, 2019/3674 Esas ve 2019/7113 Karar sayılı ilamı: “5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. ” şeklindedir.
Somut olayda; davanın ticari dava olup olmadığının tespiti için uyuşmazlığın vasıflandırılması gerekmektedir. Dava, kaçak elektrik kullanımı kaynaklı abonelik sözleşmesi bulunan taraflar arasında düzenlenen faturalar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. TTK’nun 4/1. maddesi kapsamında uyuşmazlığın esası dikkate alındığında iş bu menfi tespit davası ve uyuşmazlığın özünü oluşturan TBK’da düzenlenen haksız fiil hükümleri uyarınca açılan davalar mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Nisbi ticari dava yönünden yapılan incelemede ise, Güneşli Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 28/11/2023 tarihli yazı cevabında açıkça belirtildiği üzere davacı TTK’nun 11/2. Maddesinde bildirilen esnaf işletme sınırını aşmamaktadır. Yani davacının ticari işletmesi bulunmaktadır. Davacı tarafın tacir olmaması ve bu kapsamda ticari işletmesinin de bulunmaması dikkate alındığında TTK’nun 4/1. Maddesi uyarınca iş bu davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmadığı ve nisbi ticari dava mahiyetinde olmadığı kanaatine varılmıştır. (Bknz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesi’nin 24/09/2020 tarih, 2020/817 Esas ve 2020/1669 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarih, 2019/1160 Esas ve 2021/535 Karar ile 24/11/2020 tarih, 2018/2252 Esas ve 2020/1597 Karar sayılı ilamları) Haksız fiile konu yerin ticarethane olması da tek başına Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kılmaz. Taraflar arasında sözleşme bulunsa dahi esnaf olan davacının tüketici niteliğinden bahsedilemeyeceğinden Tüketici Mahkemeleri de iş bu uyuşmazlığa bakmakla görevli değildir. Mahkememizce belirlenen tüm bu hususlar dikkate alındığında davada genel nitelikteki Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
HMK’nun 1.maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1.maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Tüm bu nedenlerle Mahkememizce HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c).maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi ile İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; Davanın, HMK md. 114/1-(c) ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, davacı vekilinin huzurunda, davalının yokluğunda, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/11/2023

Katip
¸

Hakim
¸