Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/889 E. 2023/417 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/889
KARAR NO : 2023/417

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/06/2022
KARAR TARİHİ : 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin …nezdinde kurulan Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda (VİOP) faaliyet gösteren, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuatın tüm gereklerini yerine getirerek lisans belgesini almış bir yatırım kuruluşu olduğunu, T.C. Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı’nca … A.Ş.’nin 16.04.2012 tarihinden itibaren İşlem Aracılığı Faaliyeti, Portföy Aracılığı Faaliyeti, Yatırım Danışmanlığı Faaliyeti ve Sınırlı Saklama Hizmetinde bulunmak üzere “Geniş Yetkili Aracı Kurum” olarak yetkilendirilmesi uygun görüldüğünü, taraflar arasında 19.09.2018 tarihli Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık Çerçeve Sözleşmesi akdedildiğini, müvekkinin sözleşme uyarınca …A.Ş. nezdinde bulunan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Piyasasında (VİOP) alım satım işlemleri gerçekleştirdiğini, davalının alım satım emirlerini …nezdindeki ilgili piyasaya iletildiği ve gerçekleşen işlemlerden komisyon geliri elde edildiğini, VİOP işlemleri kaldıraç etkisi nedeniyle riskli işlemlerden olduğunu, vadeli işlem sözleşmesinin, sözleşmenin taraflarına, standartlaştırılmış miktar ve kalitedeki bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi, belirlenen ileri bir tarihte, bugünden üzerinde anlaşılan fiyattan alma veya satma yükümlülüğü getiren sözleşme olduğunu, opsiyon sözleşmesi ise, alıcıya, ödeyeceği belli bir tutar (opsiyon primi) karşılığında, belirli bir vadeye kadar (veya belirli bir vadede), bugünden belirlenen bir fiyat (kullanım fiyatı) üzerinden opsiyona dayanak teşkil eden bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi satın alma veya satma hakkı tanıyan, satıcıya da alıcının bu sözleşmeden doğan hakkını kullanması durumunda sözleşmeye dayanak teşkil eden malı, kıymeti, veya finansal göstergeyi satma veya alma yükümlülüğü getirdiğini, … İstanbul’a sözleşme bedelinin tamamını değil, belirli bir kısmının teminat adı altında ödenip, sözleşmeye konu varlığın fiyatındaki değişimlere göre teminatlarının değeri arttığında çekme hakkı veya teminat eksildiğinde eksik teminatı tamamlama yükümlülüğü bulunduğunu, müvekkili şirketin ve diğer aracı kurumların, sadece yatırımcıların … İstanbul’un ilgili piyasasına teminatların yatırılmasına veya çekilmesine aracılık ettiğini, davalıya, Sermaye Piyasası mevzuatının bir gereği olarak hesap açılışında kendisine gerekli bütün risk bildirimlerinin yapıldığını, Risk Bildirim Formu’nun kendisine sunulduğunu, okuyarak her bir sayfayı imzalamasının sağlandığını, ekte sunulan hesap ekstrelerinden görülebileceği üzere, davalının VİOP nezdinde almış olduğu alım ve satım pozisyonları ve pozisyonların dayanağını oluşturan varlıkların fiyatlarında yaşanan değişimler nedeniyle teminatın tamamı kaybettiğini, kayıpların yatırılan teminatı aşarak eksi bakiye miktarı olan 74.956,29.-TL’ye ulaştığını, davalıya müteaddit defalar teminat eksiğini tamamlaması çağrısı yapıldığını ancak bu çağrıların hiçbirine icabet edilmediğini, nihayetinde borcun ödenmesinden imtina edildiğini, … İstanbul’un VİOP Genelgesi uyarınca, piyasa nezdindeki takas merkezine karşı sorumlunun aracı kurumlar olması nedeniyle müşterisi eksik kalan teminatı tamamlamasa da aracı kurumların bu teminatı tamamlama yükümlülüğü altında olduğunu, bu teminat borcununun …Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası nezdindeki takas merkezine olan ödemeyi müvekkili şirketin gerçekleştirdiğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası üzerinden yasal takip başlatıldığını, 17.03.2022 tarihinde bu takibe itiraz edildiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, fazlaya, faize, faiz oranlarına, kura, kur farklarına, munzam zarara, hesap hatalarına, TBK. Md.100’de yer alan haklara ve diğer feri haklara ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla haksız ve hukuka aykırı tüm itirazların iptali ile davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra-inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, finansal hizmet alma hususunda davalı şirket ile anlaştığını, davacının işin başında kararlaştırılan sözleşme hükümlerine riayet etmediğini, müvekkilinin emir ve talimatlarına uygun işlemler yapmadığını, çelişkili beyanlarda bulunarak müvekkilin zarara uğramasına sebep olduklarını, aydınlatma görevininin ifa edilmediğini, müvekkilinin onayı olmadığı halde işlemler yapıldığını, haksız ve hukuka aykırı şekilde hileli, aldatıcı, yanıltıcı, talimat dışı iş ve eylemlerde bulunarak müvekkilini zarara uğrattıklarını, aynı şekil ve tipteki hukukî işlemleri düzenleyerek genel işlem koşullarına aykırı sözleşme imzalandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen sermaye piyasası işlemleri genel çerçeve sözleşmesi ve bağlı sözleşmeler çerçevesinde, davalının işlemleri sonucunda uğranıldığı iddia olunan davacı zararın tazmini amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67/1. fıkrası uyarınca iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 1/1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
Görev, belirli bir konudaki davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakabileceğini ifade eder. HMK’nun 115. Maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır ve hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen incelenir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Tanımlar başlıklı 3/k.maddesine göre; Tüketicinin ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi ifade ettiği,
Kanunun m. 3/l. bendine göre Tüketici işleminin mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi kapsayacağı,
Aynı kanunun temel ilkeler başlıklı 4/5 maddesinde ise tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebileceği, bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetlerin tüketici yönünden geçersiz olacağı,
Aynı Kanunun “Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 49/(1). maddesinde; finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu,
Kanunun 83/2. maddesine göre; taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği,
Kanunun 73/1. maddesinde ise; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu,
Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 4.maddesinin “a” bendinde; finansal hizmetin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri, aynı yönetmeliğin 8.maddesinde; cayma hakkının kullanımı ve tarafların yükümlülüklerinin ilişkin düzenlendiği, aynı yönetmeliğin 13.maddesinde ise; cayma hakkının ististanalarının belirtildiği,
6102 Sayılı TTK’nın Ticari Davaların Görüleceği Mahkemeler başlıklı 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlemeleri yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ilk derece mahkemesinin kararında gerekçe yaptığı 2017/11-22 esas 2018/1102 karar sayılı kararından sonraki tarihte verdiği 2017/11-2348 esas 2019/82 karar sayılı ilamındaki gerekçesi taraflar arasında imzalanan “Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin konu maddesinde “ticari” amaçla yapıldığının açıkça belirtilmiş olması” dır. Dava dilekçesinde davacı davalı ile yaptığı sermeye piyasası işlemleri genel çerçeve sözleşmesi çerçevesinde yapılan alım-satım işlemleri nedeniyle zarar ettiğini iddia etmektedir. Somut olayda dosyaya celp edilen 19/09/2018 tarihli Sermaye Piyasası İşlemleri Genel Çerçeve Sözleşmesinin sözleşmenin konusu ve kapsamı başlıklı 3. maddesi ile yine 19/09/2018 tarihli Türev Araçların Alım Satımına Aracılık Çerçeve Sözleşmesinin sözleşmenin konusu başlıklı 5. maddesi ile sözleşmelerin içeriğinden “ticari amaçlı” olduğu hususunda bir açıklık bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca Sermaye Piyasası İşlemleri Genel Çerçeve Sözleşmesinin sözleşmenin konusu ve kapsamı başlıklı 3. Maddesinin 3. bendinde açıkça “… 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde bilgilendirme yükümlülüklerini yerine getirir.” hükmünün düzenlendiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki akdedilen sözleşmelerin bankacılık sözleşmesi benzeri bir sözleşme niteliğinde olmakla Yargıtay uygulaması uyarınca da bankacılık sözleşmesi kapsamında değerlendirilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1856 Esas 2021/1422 Karar sayılı içtihatı da bu doğrultudadır. Bu nedenler taraflar arasındaki sözleşmeler 6502 Sayılı Kanunun 49. maddesi kapsamında tüketici işlemi mahiyetindedir.
Finansal hizmetlerin tüketici işlemi kapsamına alındığı yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılmaktadır. Eş anlatımla işin sadece finansal olması işlemin tüketici işlemi olmadığını göstermeyecektir.
Doktrinde de tasarruf sahibinin bireysel yatırımcının bir aracı kurum ile çerçeve sözleşmesi imzalanması tüketici işlemi olduğu ve tüketici mahkemelerinin görevli olduğu da belirtilmektedir. ( Doç. Dr. N. Füsun Nomer Ertan; Sermaye Piyasası Hukuku Toplantı Serisi – Tebliğler Tartışmalar, sayfa 24-25 ) Yatırımcının bir bankadan veya aracı kurumdan finansal hizmet alması durumunda, yatırımcının tüketici sıfatına sahip olduğunu ve tüketici mahkemesinde dava açabileceğini kabul edilmektedir. ( Bahtiyar, M., Biçer, L.: “Adi İş/Ticari İş/Tüketici İşlemi Ayrımı ve Bu Ayrımın Önemi”, Prof. Dr. Cevdet YAVUZ’a Armağan, C.1, İstanbul, 2016, sayfa 425)
Mahkememizce temin edilen Küçükköy Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 06/03/2023 tarihli yazı cevabına göre de davalı 05/06/2011 tarihinde ticari faaliyetine son vermiş olup sözleşmenin imzalandığı 19/09/2018 tarihinde tacir değildir. Bu husus tüketici sıfatı ve tüketici işleminin tespitinde de önem arz etmektedir.
Dava dilekçesinin ekinde sunulan Sermaye Piyasası Kurulu’nun III-39.1 sayılı yatırım kuruluşlarının kuruluş ve faaliyet esasları hakkında tebliği kapsamında genel müşteri bilgilendirme formuna göre davalı davacı Sermaye Piyasası Kurulu’nun III-39.1 sayılı tebliği çerçevesinde “Genel Müşteri” olarak sınıflandırılmaktadır. Bu aşamada yatırımcının bireysel yatırımcı olup olmadığının tespiti gerekir. Bu kapsamda ise SPK’unun yayınladığı “Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ” kapsamında değerlendirme yapılabilir. Bu kapsamda eldeki davadaki davacının işlem hacmi ve işlem tutarı (45.000,00 USD) gözetildiğinde bireysel yatırımcı niteliğinde kaldığı anlaşılmaktadır. Zaten taraflar arasındaki sözleşmenin konu kısmında ticari amaç nitelemesi bulunmadığı gibi aksine davacının “genel müşteri” olarak kabul edildiği talebe dayalı profesyonel müşteri, profesyonel müşteri ve kurumsal müşteri olmadığı da anlaşılmaktadır. Profesyonel müşterilerin tüketici olmadığı genel müşteri olarak tanımlanan kişilerin işlem boyutu, tacir olmamaları ve yatırım sözleşmelerinin de TKHK kapsamında sayılmış olması nedeniyle sözleşmenin niteliği itibariyle tüketici olarak değerlendirilebilecektir.
Davalı gerçek kişinin tacir olmayıp şahsi birikimini değerlendirmek üzere hareket ettiği, işlemlerin boyutu dikkate alındığında da davalının hukuki işlem içerisinde 6502 Sayılı TKHK’nun 49. Maddesi de dikkate alınarak tüketici konumunda olduğu görülmekle, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir. Yine bireysel tasarruflarını çeşitli yatırım araçları ile değerlendirmek isteyen gerçek kişilerin, “kar kazanç” elde etme amacıyla hareket ettiklerinden bahisle tüketici sayılamayacakları yönündeki bir kabulün, bireysel tasarruflarını değerlendirmek için finansal mahiyette yatırım veya yatırıma aracılık hizmeti alan bireylerin, TKHK’nun 49. hükmü ile sağlanan yasal güvenceye aykırı şekilde tüketicinin korunmasına ilişkin ilke ve düzenlemelerin kapsamı dışında tutulması sonucunu doğurmaktadır. Davalı tarafından davacıdan alınan finansal hizmetin ticari veya mesleki amaçla olmadığı zira bireysel nitelikteki tacir olmayan gerçek kişi genel müşteri sınıfındak i davalının kazanç elde etme amacının tek başına tüketici sıfatını etkilemeyecektir. Aksi durumun kabulü halinde bireysel nitelikteki banka ve aracı kurum müşterilerin tamamının vadeli mevduat hesabı işlemi veya herhangi bir finansal işlem yaptıklarında dahi ticari amaçla hareket ettiğinin kabulünü getireceği ve bu durumunda 6502 sayılı TKHK kanunun konuluş amacına yukarıda yer alan 3/k. bendine aykırı olacağı açıktır. O halde, uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Başka bir ifadeyle davalı, bu yatırım işlemlerini yaparken tüketici olarak hareket etmiş olup, 6502 sayılı TKHK’nın 3/k. bendinde tanımlandığı gibi ticari veya mesleki amaçlarla hareket ettiğini kanıtlayan bir iddia veya delil de dosyada mevcut değildir. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2021/1202 esas, 2021/1267 karar, 2021/470 esas, 2021/721 karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 2021/125 esas, 2021/204 karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2022/684 esas, 2022/1685 karar ve 2022/1151 esas, 2022/1684 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Bu açıklamalar sonucunda taraflar arasındaki ilişki 6502 sayılı Yasanın 3/(1)-k ve 49. maddeleri uyarınca yatırım sözleşmesi niteliğindedir. Davacı ise somut dosyada ticari ve meslek amaçlı hareket etmeyen bireysel yatırımcı olduğundan tüketici konumunda olup dava tarihi itibariyle iş bu davada Tüketici Mahkemesi görevlidir.
HMK’nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Tüm bu nedenlerle HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi ile İstanbul Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/06/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.*