Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/631 E. 2023/611 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/631 Esas
KARAR NO : 2023/611

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2022
KARAR TARİHİ : 21/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından, müvekkili aleyhine … 1.İcra Dairesi … E. sayılı dosyasından örnek 10 Kambiyo Senetleri özgü takip başlatıldığını, takibin kesinleştiğini ve müvekkilinin malvarlıklarına haciz konulduğunu, davalı aleyhine Kayseri … 36. İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında icranın geri bırakılması için dava açtıklarını, icranın geri bırakılması davası açılmasının menfi tespit davası açılmasına engel teşkil etmediğine dair Yargıtay kararı bulunduğunu, emsal yargıtay kararından da görüleceği üzere zaman aşımı nedeniyle menfi tespit davası açılabileceği yönünde hüküm bulunduğunu, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması davası açılması gerektiği şeklinde mahkeme kararının yargıtayca bozulduğunu, kambiyo takiplerinde TTK gereği zamanaşımı süresinin son haciz işleminin yapıldığı tarihten itibaren 3 yıl olduğunu, buna göre poliçeyi kabul eden muhataba karşı yapılacak takiplerde zamanaşımı süresinin vadeden itibaren 3 yıl olduğunu, 3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra bu süreden itibaren davalı alacaklı tarafından TTK gereği 1 yıllık süre içerisinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak davalı alacaklı tarafından dava açılması gerekirken bu süre içerisinde de herhangi bir dava açılmadığını, … 1. İcra Dairesi … E. Sayılı dosyasından zaman aşımı nedeniyle müvekkili hakkında başlatılan takip nedeniyle alacaklı görünen davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, alacağın 9620 si oranın kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalıya yasaya uygun olarak tebligat yapılmış olmasına karşın, davayı takip etmediği gibi, yazılı bildirimde de bulunmadığından, HMK’nın 128. maddesi hükmü gereğince davayı inkar ettiği varsayılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, icra takibi sonrası kıymetli evrak nedeniyle İİK’nın 72/1. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosyada tarafların bildirdiği belgeler, … 1. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası, … 36. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası delil olarak değerlendirilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının; … 1. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasındaki takipteki borcun sebebi kambiyo senedinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davacının … 1. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyası nedeniyle davalıya karşı borçlu olup olmadığı hususlarında toplandığı tespit edilmiştir.
TMK’nın 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
Somut olayda yukarıda değinilen usul hükümleri ile içtihatlar ışığında dava konusu alacağın varlığını ispat külfeti davalı alacaklı tarafta olup dava dilekçesinin davalı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesine karşın davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı bu halde ise davalı tarafın HMK’nın 128. maddesi uyarınca davayı ve dava konusu vakıaları inkar ettiğinin değerlendirildiği ancak davalı alacaklı tarafın alacağın varlığına dair delil, bilgi-belge, ticari defter ve kayıt sunulmadığından kambiyo ilişkisine zemin teşkil eden asıl borç ilişkisinin varlığı davalı alacaklı tarafından ispat edilememiş olup bu gerekçeyle davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafın tazminat talebi yönünden ise dosya kapsamında davalının kötüniyetli olduğuna dair bir belge veya delil de bulunmamaktadır. Bu nedenlerle de davacı tarafın davalı hakkındaki tazminat talebinin İİK’nun 72/5. maddesindeki koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, … 1. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takibi nedeniyle davacının davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, … 1. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasının davacı yönünden iptaline,
2-Davacının kötü niyet tazminat talebinin İİK’nın 72/4-5. fıkralarındaki koşullar oluşmadığından reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 1.361,95-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacının adli yardım taleplerinin kabul edilmiş olması nedeniyle, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere suçüstü ödeneğinden karşılanan 116,00 TL tebligat ve posta masrafları ile 2022 yılı için başvurma harcı olarak alınması gereken 80,70-TL olmak üzere toplam 196,70-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan 9,00-TL tebligat ve posta masrafı olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Davalı tarafından yatırılan delil avansı ve yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan delil avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
8-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca hesap edilen 17.900,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK m. 341/1. fıkrası uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 02/10/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.*