Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/58 E. 2022/457 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/58 Esas
KARAR NO : 2022/457

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/03/2012
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizin 20/03/2018 tarih ve 2017/642 esas 2018/250 karar sayılı kararı Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 09/03/2020 tarih 2018/4875 esas 2020/2454 karar sayılı ilamiyla bozulmuş olmakla, dosya işbu esasa kaydedilerek, tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirketin 1994 yılında limited şirket olarak kurulduğunu, 2005 yılında nevi değiştirilerek anonim şirket haline geldiğini, uzun süredir davalı şirket ile ticari ilişkilerinin devam ederken davalının haksız ve hukuka aykırı uygulamaları ile 28.07.2010 tarihinde resmi olarak tasfiye sürecine girdiğini, müvekkili şirketin züccaciye ürünü haline getirdiği cam mamüllerin ham maddesini oluşturan kavanoz ve şişeleri 2000 yılların başlarına kadar davalıdan temin ettiğini, davalı ile aynı gruba dahil olan … Şirketinin 1997 yılında şişe ve kavanoz üretimine başladığını, 1998 yılı sonrasında ise davalının da müvekkili şirket tarafından üretilen cam ev eşyası niteliğindeki plastik aksesuarlı sofra , mutfak eşyası üretimine ve ticaretine başladığını, bu gelişmeler sonucunda müvekilinin ham madde sağladığı tedarikçisi olan … grubuna dahil … ve … Şirketlerinin bir yandan müvekkili şirkete ham madde sağlayan, diğer yandan da müvekkilinin piyasaya arzettiği cam , ev eşyası ürünlerini üreterek piyasaya arzetmek suretiyle müvekkili ile rekabet eden şirketler konumuna geldiklerini, … grubunun iç piyasada tekel olması nedeniyle müvekkilinin dış piyasada yeni tedarikçi arayışına girdiğini ancak ithalata devam etmesi halinde mal sevkiyatını durduracaklarını bildirmeleri üzerine ithalata son verdiğini, … ile … Şirketlerinin dahil oldukları grubun menfaatlerine gözeterek danışıklı hareket ettiklerini, ürün kısıtlaması yoluna giderek müvekkili şirkete pazardan çekilmeye zorladıklarını, müvekkilini … grubu şirketlerin izlemiş olduğu bu politika sürecinde defalarca ham madde talebinde bulunmasına rağmen bil hassa davalı şirketin bu talepleri karşılamadığını, müvekkilinin bu nedenle bazı standart ürünlerin üretimini tamamen durdurduğunu, 2004 yılına gelindiğinde davalı şirketin …’ın ham madde taleplerini kısıtladığı veya tamamen yoksun bıraktığı malları, doğrudan veya dolaylı yollarla … Şirketine sattığını ve bu şekilde … tarafından düşük fiyatlar ile piyasaya arzedilmesi olanağı sağladığını, davalının tek başına ve aynı gruba dahil … Şirketi ile beraber sürdürdüğü bu uyumlu eylemleri sonucunda müvekkilinin mağdur olduğunu, grup içi ve dışı rekabeti bozan anlaşmaları, hakim durumlarını kötüye kullanmaları ve uyumlu eylemleri neticesinde müvekkili şirketin ucuz ham madde teminine engel olunduğunu, iç pazarda… grubu ile rekabet edemez duruma düştüğünü, 1998-2001 yılları arasındaki büyüme hızının davalının engelleyici davranışları sonucu düştüğünü, 2001 yılındaki satışlarında geriye düşmeye başladığını, rekabet gücünün kırıldığını, pazar dışına kaydığını ve tasfiye sürecine girdiğini, 22.11.2005 tarihinde rekabet kurulu nezdinde …ve … şirketleri aleyhine şikayette bulunduğunu, aynı konuda rekabet kurulu tarafından resen bir soruşturma başlatıldığını, rekabet kurulunun ceza tertibine gerek bulunmadığına ilişkin 5.6.2007 tarihli 2007-47/506-181 sayılı kararının müvekkili tarafından iptali amacıyla Danıştay 13. Daire Başkanlığı’nın 2007/13574 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, 24.04.2008 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğini ve 07.02.2011 tarihli karar ile rekabet kurulu kararının iptal edildiğini, kararın kısa süre önce kesinleştiğini, anılan iptal kararı ile davalının hukuka aykırı davrandığının, kusurlu olduğunun, bu nedenle müvekkili şirketin zararına neden olduğunun açıkça ortaya konduğunu, rekabet kurulunun da iptal davasına konu olan kararından dönerek 26.08.2009 tarih 2009/39/949-236 sayılı kararı ile, davalı aleyhine idari para cezasına hükmettiğini, müvekkilinin davalı ile sulh görüşmeleri yapmak istediğini ve bu konuda … 8. Not.nin … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini, davalının buna yanaşmadığını ve cevabı ihtarnamesi ile talebin haksız olduğunu savunduğunu, Danıştay 13. Daire Başkanlığı’nın ve Rekabet Kurulunun yukarıda açıklanan kararları uyarınca davalının eylemlerinin Rekabetin Korunması hakkındaki Kanuna aykırılık oluştuğunun kesinleştiğini, 4054 Sayılı Kanununun ve 57 ve 58.maddeleri uyarınca tazminat isteme haklarının bulunduğunu, haksız eylemin başladığı 2001 yılından sonra müvekkilinin zararının 4.984.755,00.-TL olarak belirlendiğini belirterek şimdilik 3.000.000,00.-TL’lık kısmının 4054 Sayılı Kanunun 58.maddesi uyarınca 3 katının ve 5.000,00-TL tutarındaki manevi tazminatın haksız filin gerçekleştiği tarihten itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının gerçekleştiğini iddia ettiği eylemlerini 2000 yılına ilişkin olduğunu, 6762 Sayılı TTK.nun 62.maddesi gereğince davanın hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde 3 yıl içinde açılması gerektiğini, 12 yıl sonra açılan davada zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Esasa ilişkin olarak davalı vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını, dava peşin harcının eksik yatırıldığını, müvekkili şirketin ilgili ürün pazarında hakim durumda olmadığını, dava konusu olayın davacının faaliyet gösterdiği saklama kapları pazarına yönelik olduğunu, müvekkilinin bu alanda hakim durumda olmadığını, ilgili ürün pazarına “cam ambalaj pazarı” olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin bu pazarda da hakim durumda olmadığını, müvekkilinin davacının ithalatını engellemesinin söz konusu olmadığını, pazar parametreleri gücünün bulunmadığını, 2004-2005 yıllarındaki davacının internet sitesindeki bilgilere göre tedarik sıkıntısı çekmediğinin anlaşıldığını, müvekkilinin davacıya ürün tedarikini hiç bir zaman kesmeyip 2002 yılından itibaren zaman zaman azalttığını, bununda objektif haklı gerekçelerinin bulunduğunu, davacı ve onun konumundaki alıcılar için değişen tek hususunun talep ettikleri ürünleri daha parlak bir cam pozisyonunda …’den temin etmek olduğunu, rekabetteki sınırlayıcı etkinin dolmadığını, davacının dava dilekçesine konu olay nedeniyle talep ettiği miktarda zarara uğradığını , müvekkilinin kusurlu olduğunu ve zarar ile müvekkilinin eylemi arasındaki illiyet bağının kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın zamanaşımı nedeniyle ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanundan doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde ve yargılama aşamalarında davalının eylemlerinin 4054 Sayılı Yasanın 6. maddesine aykırılık oluşturduğunu iddia ederek 4054 Sayılı Yasanın 57 ve 58.maddelerine dayalı taleplerde bulunmuştur.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, dosya içeriği deliller ve taraf şirketlerin uyuşmazlık konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları ile dayanağı belgeleri üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu düzenlenmiştir.
04.07.2013 tarihli Bilirkişi Raporunda; dava konusu edilen davalının 2002 yılından sonra davacıya mal vermeyi kesme eyleminin 4054 Sayılı Kanunun 6.maddesinin a ve b bentlerinde sayılan ihlal oluşturduğu, davalının savunduğu zamanaşımı süresinin dolmamış olduğu, davacının ticari defterlerine ve bilanço kayıtlarına göre 2002-2005 yılları arasında satış kârından kaybettiği meblağ 64.337.793,00.-TL ve faaliyet kârından kaybı ise 9.397.120,00.-TL olarak hesaplanmış ise de, bu ihlal eylemlerinden dolayı uğramış olduğu toplam kâr mahrumiyetinin bizzat davacı tarafından keşide edilen noter ihtarnamesinde 6.000.000,00.-TL olarak sınırlandırılmış olması ve dava dilekçesindeki 3.000.000,00.-TL talep ile bağlı kalınıp kalınmayacağının mahkemenin takdirinde olduğu, 4054 Sayılı Kanunun 58/2.maddesi gereğince, uğranılan zararın 3 misline kadar tazminata hükmedilmesine ilişkin koşulların somut olayda gerçekleştiği, 5.000,00.-TL’lık manevi tazminat isteminin makul bir meblağ olarak değerlendirileceği, mahrum kalınan kârdan ibaret maddi zarara, haksız fiilin gerçekleştiği 2002 yılı başından itibaren, manevi tazminata ise dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülebileceği tespit edilmiştir.
İtirazlar üzerine düzenlenen 23.12.2013 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda; davalı vekilinin kök rapora ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı, davacı vekilinin Rekabet Kurulunun soruşturmayı kendi şikayetleri üzerine değil, resen başlatmış olduğu, itirazın doğru olduğu belirtilmiştir.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan Bilirkişi Raporuna göre; tarafların uzun süredir ticari ilişkide bulundukları, davacı şirketin 2000 li yılların başlarına kadar cam mamüllerin ham maddesini oluşturan kavanoz ve şişeleri davalı şirketten, cam ev eşyası ürünlerini de dava dışı … şirketinden satın aldığı,… şirketinin 1997 yılında, davalı şirketin de 1998 yılında Plastik Aksesuarlı Mutfak Malzemelerinin üretimine ve ticaretine başlamaları ile rakip konuma geldikleri ve ürün kısıtlaması yoluna gidip, davacıyı pazardan çekilmeye zorladıkları iddiası ile davacı şirket tarafından Rekabet Kurumuna şikayette bulunulduğu, kurumun ayrıca, 4054 sayılı kanunun 6.maddesi gereğince resen soruşturma başlattığı ve yürütülen soruşturma sonucunda “ceza tertibine yer olmadığına ilişkin” karar verildiği, bu karara karşı Danıştay yoluna gidildiği, Danıştayın Rekabet Kurulu kararının iptaline hükmettiği ve kesinleştiği tespit edilmiştir. Davalının rekabeti ihlal ve haksız fiil niteliğindeki davranışı davacının maddi ve manevi zarara uğradığı belirtilerek 4.984.755,00 TL zarardan şimdilik 3.000,00 TL lik kısmının 4054 sayılı kanunun 58.maddesi gereğince 3 katının ve 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunulmuştur.
Davacı şirketin 1996-2010 yılları arasında incelenen ticari defterlerine göre; mahrum kalınan satış karı ve faaliyet karı tutarları hesaplanmıştır. Davacının 2002-2005 yılları arasında satış karlarında meydana gelen düşüş olarak kar kaybı, toplam 64.337.793,00 TL ve faaliyet karlarında meydana gelen düşüş sebebiyle uğradığı, kar mahrumiyeti ise; 9.397.120,00 TL olarak hesaplanmıştır. Davacının bilanço ve defterlerinde görülen satış ve faaliyet karlarındaki bu düşmenin tamamının, davalının mal vermeyi kesme eyleminden meydana geldiğinin tespiti mümkün değildir. Toplam satış cirosunda ve buna bağlı olarak satış karlarındaki yüksek orandaki düşüşün, davacının bir yandan diğer ürünlerinde alım satım faaliyetlerini durdurmuş olmasından kaynaklanabileceği gibi, davalının hakim durumu kötüye kullanmak suretiyle davacıya mal vermeyi kesme eyleminden de kaynaklanabileceği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından noterden keşide edilen ihtarname ile davalının haksız eylemine dayalı kar mahrumiyeti toplamda 6.000.000,00 TL ile sınırlandırılmıştır.
Davacı vekili başlangıçta 3.000.000,00 TL tutarında maddi tazminat isteminde bulunmuş, daha sonra verdiği, 18/09/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 4.984.755,00 TL olarak belirlemiştir. Bilirkişi raporundaki zarar hesaplamaları dikkate alındığında davacı vekilinin maddi tazminat talebinin kabul edilebilir değerde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dosya içeriği delillere göre; davalı şirketin Türkiye Cam Pazarında hakim durumunda olduğu, davacı şirkete karşı mal vermeyi red etme davranışında bulunduğu, davalının bu eyleminin kapasite kısıtlamalarından kaynaklandığına ilişkin savunmasının yerinde olmadığı ve davacı şirketin davalının açıklanan bu haksız eyleminden olumsuz etkilenerek satış ve kar kaybına uğradığı belirlenmiştir. Bu durum Rekabet Kurulunun 26/08/2009 tarih 09-38/949-236 sayılı kararı ile belirlenmiş ve kesinleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda; davalının 4054 sayılı yasanın 6.maddesini ihlal ettiği belirlenmiş olup, aynı kanunun 56-59 maddeleri arasındaki düzenlemeye göre, davacı davalıya atfettiği, rekabet ihlali yoluyla bundan zarar gördüğünü ileri sürerek maddi zararının 3 misli olarak tazminin ve manevi zararının ödetilmesini istemiştir. Davalının 4054 sayılı kanunun 6.maddesini yukarıda açıklanan eylemleri ile ihlal ettiği, sabit olmuştur. 2002-2006 yılları arasında davacının satış karlarında meydana gelen düşüş olarak kar kaybı toplam 64.337.793,00 TL ve faaliyet karlarındaki düşüş nedeniyle uğradığı kar kaybı 9.397.127,00 TL olarak belirlenmiş ise de; bu zararın tamamının davalı eyleminden kaynaklandığı söylenemeyecektir. Davacı bu aşamada diğer ürünlerin alım satımını da durdurmuş ve faaliyetine son vermiştir. Bu durumda davacının dosyaya yansıyan ticari işlem hacmi ve davalı ile olan ticari ilişkisinin kapsamı dikkate alınan talep edilen 4.984.755,00 TL tutarındaki maddi tazminatın kabul edilebilir olduğu, ve davalı tarafından karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır. 4054 sayılı yasanın 58/2 maddesi gereğince davalının eyleminin ağır bir ihlal olduğu ileri sürülerek maddi zararın 3 misli tazminat isteminde bulunulmuştur. 4054 sayılı yasanın 58.maddesi gereğince hükmedilecek tazminat; rekabete aykırı eylemin niteliğine göre veya kusurun varlığı ve niteliğine göre; hakimin takdirine bağlı olarak 3 katına kadar artırılabilecektir. Tazminat bir zenginleşme aracı değildir. Esasen 3 katı tazminat hükmünün temel amacı rekabet hukukunda davacının zararının tam olarak kanıtlanamadığı durumlarda zararın karşılanmasıdır. Davalının özelinde de kastın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Tazminat, rekabete aykırı eylemin niteliğine göre veya kusurun varlığı ve niteliğine göre; azami 3 katına artırılabilecektir. Burada temel amaç; caydırıcılıktır. Zarardan başka bir tazminat talebinin hukuki hiçbir ihtiyacı karşılamayacağı açıktır. Somut olayda; davalının hakim durumunu kötüye kullanmak suretiyle davacıya mal vermeyi kesme eylemi, ağır bir ihlal olarak değerlendirilmiş, ise de; hükmolunun tazminat tutarının davacı zararını karşılamaya yeterli olduğu, miktar itibarıyla caydırıcı nitelikte bulunduğu ve 3 katına yükseltilmesine gerek bulunmadığı, 4.984.755,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili gerektiği, sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının ayrıca manevi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmakta olup, davalı şirketin eyleminin ve kusurunun ağırlığı, davacının bu nedenle piyasada rekabet edemeyecek duruma gelip, tasfiye sürecine girmesi, itibar kaybı ve olaydan duyulan üzüntü dikkate alınarak manevi tazminat isteme koşullarının gerçekleştiği, istenilen 5.000,00 TL manevi tazminatın makul bir meblağ olduğu sonucuna varılmış ve bu istem yönünden de davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Davacının maddi tazminat talebinin kabulüne, 4.984.755,00-TL’nin 22/11/2005 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının manevi tazminat talebinin kabulüne, 5.000,00-TL manevi tazminatın 22/11/2005 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Mahkememizin 2017/642 esas 2018/250 karar sayılı ve 20/03/2018 tarihli hükmünde yer alan ; davacının 4054 sayılı kanunun 58.maddesine dayalı isteminin yasal koşulları oluşmadığından reddine, yönelik karara karşı davacı tarafından yapılan temyiz başvurusunun Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/4875 esas 2020/2454 karar sayılı kararı ile reddedildiği, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun da 2020/6382 esas 2021/6784 karar sayılı karar ile reddedildiği anlaşılmakla, bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 340.850,16-TL nispi karar ve ilam harcından 44.624,25-TL peşin alınan harcın mahsubuna, bakiye 296.225,91-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 138.472,55-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 44.624,25-TL peşin harç, 2.250,00-TL bilirkişi ücreti, 561,70-TL posta gideri olmak üzere toplam 47.435,95-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderin kendi üzerinde bırakılmasına, yatırılan gider avansından kalan kısmın hüküm kesinleştiğinde davalıya iadesine,
9-HMK.nun 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından kalan kısmın hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/06/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır