Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/465 E. 2022/558 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/465
KARAR NO : 2022/558

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 17/10/2016
KARAR TARİHİ : 05/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekilliği genel seçimlerinde …İl Başkanlığı ile yaptığı anlaşma gereği kendi uhdesinde bulunan reklam alanlarını davalı partinin il başkanlığına tahsis edildiğini, bu işlem karşılığında davalı parti il başkanlığına 05/06/2015 tarihinde KDV dahil 118.000 TL tutarında fatura kesildiğini, peyder pey ödemeler yapıldığını, bakiye 56.000 TL kalan alacağın ödenmediğini, bir süre telefon görüşmesi yapılarak ödemenin yapılmasının beklendiğini, ödeme yapılmayın ilamsız takip başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız ve takibi sürüncemede bırakmak için yapıldığını, davalı yanın yetki itirazının yerinde olmadığını, şubenin yaptığı işlemlerden dolayı şubenin olduğu yerde davanın açılabileceğini, taraf defterler ve kayıtları ile de alacaklarının sabit olduğunu, davalının borcun itirazının yerinde olmadığını beyan ederek davalının yaptığı itirazın 56.000 TL’lik kısmının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; genel yetkili mahkemenin davalı veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin … olduğundan İstanbul Mahkemelerinin iş bu davaya bakmakta yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, davacı ile müvekkil arasında borç doğurucu hiçbir hukuki ilişkinin olmadığını, taraflar arasında sözleşme imzalanmadığını yada sözlü olarak anlaşma yapılmadığını, müvekkil parti yetkili organları tarafından anlaşmayı yapan İl Başkanına ve yetkililerine bu hususa ilişkin olarak verilmiş yazılı yetki olmadığını, müvekkilinin imzalamadığı/yazılı yetki vermediği bir anlaşmaya dayanarak müvekkilden alacak talep edilmesi hukuken mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67/1. Maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin; 18/10/2017 tarih, 2016/1014 Esas ve 2017/703 Karar sayılı kararının, T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nin 16/06/2022 tarih, 2019/2481 Esas ve 2022/1420 Karar sayılı ilamı ile kaldırılmasına karar verildiği ve dosyanın Mahkememizin 2022/465 Esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 1/1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
Görev, belirli bir konudaki davaya o yerdeki mahkemelerden hangisinin bakabileceğini ifade eder. HMK’nun 115. Maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır ve hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen incelenir.
6102 sayılı TTK”nun 4. maddesinde hangi davaların ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir tarafın ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda davanın ticari dava olup olmadığının tespiti için uyuşmazlığın vasıflandırılması gerekmektedir. Davaya dayanak icra takibindeki borcun sebebi hizmet sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlığın esası olan hizmet sözleşmesi 6098 sayılı TBK’da düzenlenmiştir. Hizmet sözleşmesi TTK’nun 4/1. maddesinde sayılan ve bir davanın mutlak ticari dava sayılmasını gerektiren işlemlerden olmadığı gibi, aynı maddenin 6098 sayılı TBK’ya atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de olmadığı dikkate alındığında iş bu itirazın iptali davası mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Nisbi ticari dava yönünden yapılan incelemede ise, davacı şirketin ticari işletmesi bulunsa dahi davalı … siyasi partidir. Bu nedenle de davalı tarafın tacir olmaması ve bu kapsamda da ticari işletmesinin de bulunmaması dikkate alındığında TTK’nun 4/1. Maddesi uyarınca iş bu davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmadığı ve nisbi ticari dava mahiyetinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Mahkememizce belirlenen tüm bu hususlar dikkate alındığında davada genel nitelikteki Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
HMK’nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Yargıtay HGK’nun 2013/4-2247 esas 2013/1667 karar sayılı içtihadı ile HMK’nın 30. mddesindeki usul ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak göreve ilişkin dava şartının tensiben değerlendirilmesi ve usulden red kararı verilmesi mümkün ve gereklidir.
Tüm bu nedenlerle HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi ile İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın, HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
3-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtaratına,
Dair, taraf vekillerinin yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi.05/07/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır