Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/383 E. 2023/525 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/383 Esas
KARAR NO : 2023/525

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/07/2013
KARAR TARİHİ : 06/07/2023

Mahkememizden verilen 11/12/2014 Tarih, 2014/451 Esas ve 2014/387 sayılı kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 04/04/2016 Tarih, 2015/12473 Esas ve 2016/5587 sayılı ilamı ile Mahkememiz kararının bozulmasına karar verildiği ve Mahkememizin 2018/736 esas kaydına yapıldığı, Mahkememizden verilen 26/12/2019 tarih, 2018/736 Esas ve 2019/1072 sayılı kararı Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla dosya Mahkememizin 2022/383 Esasına kaydı yapılarak, Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle, davalı tarafın, tapuda … ili, …. ilçesi, …, … Mahallesi, 6699 ada, 1 parsel olarak kayıtlı ve …(… Ada, 1 Parsel) … istasyon adresinde münhasıran müvekkiline ait Petrol ürünleri ve müvekkili şirketin öngöreceği motorlu araç gereçleri ile diğer malları depolamayı ve satmayı, motorlu araçları yıkama, yağlama servisi yapmayı ve kendi nam ve hesabına iştigal etmek suretiyle bir servis/satış istasyonunu bayi olarak işletmeyi taahhüt etmesi üzerine taraflar arasında 13/09/2010 tarihinde, 18/09/2010 tarihinden 18/09/2015 tarihine kadar 5 yıl süre ile geçerli olacak şekilde bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, fakat ilerleyen zamanlarda davalının, … 2.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini göndererek ve Bayilik Sözleşmesi’nin Rekabet Kurumunun kararları gereği bittiğini iddia ederek 12/05/2013 tarihinden sonra Bayilik Sözleşmesi’ni ifa etmeyeceğini ihtar ederek akdin ifasını imkansız hale getirdiğini, müvekkili şirketin, davalı şirketin sözleşmeyi ifa etmemesinden dolayı akaryakıt istasyonu olarak elde etmeyi hedeflediği satışı ve dolayısıyla karı da elde edemediğini, müvekkili şirketin, davalı tarafın haksız feshi ile Bayilik Sözleşmesi’nin ifasının imkansız hale getirerek bu şekilde sözleşmeyi ifa etmemesinden dolayı Akaryakıt istasyonu olarak elde etmeyi hedeflediği satışı ve dolayısıyla karı da elde edemediğini, müvekkili şirket ile davalı tarafın sözleşmenin ifa edildiği döneme ilişkin geriye dönük olarak ticari defterleri incelendiğinde m3 bazında davalı tarafın müvekkili şirketten temin ettiği akaryakıt ürünlerinin günlük satış ortalamasının belirlenmiş olacağını, işbu günlük satış miktarının sözleşmenin kalan süresi olan 859 güne oranlanması ve bu satış miktarının müvekkili şirketin metreküp başına kar marjı ile çarpılması neticesinde, müvekkili şirketin mahrum kaldığı karın hesaplanabileceğini, ayrıca davalının, Bayilik Sözleşmesi’ni süresinden evvel haksız ve hukuka aykırı olarak feshettiğini ve akdin ifasını imkansız hale getirerek, akde aykırı davranmış olmasının Bayilik Sözleşmesi’nin 26.I. Ve II. Maddeleri uyarınca cezai şart borcunu da doğurduğunu, işbu madde de davalı tarafından sözleşmeye aykırı davranılmasının sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi halinde müvekkili şirkete 50.000,00-USD Cezai Şart ödenmesi gerektiğinin açık bir şekilde kararlaştırıldığını, ayrıca ilgili madde de kararlaştırıldığı üzere müvekkili şirketin hem uğradığı kar kaybını hem de kararlaştırılan cezai şartı birlikte talep etmek hakkına haiz olduğunu, davalı tarafından Bayilik Sözleşmesi’nin Rekabet Kurulu Kararları ve Mevzuatı uyarınca 12/05/2013 tarihinde sona erdiği iddiasının da hilafı hakikat olup davalının başka bir dağıtım şirketi ile anlaşma yapması için adeta yaratılan bir bahane olduğunu, zira Rekabet Kurumu tarafından verilen karar uyarınca ve mevcut sözleşmelerin söz konusu karara uyumlu hale getirilebilmesi için müvekkili şirket ile davalı arasında 18/09/2013 başlangıç tarihli Bayilik Sözleşmesi ve 13/09/2010 imza tarihli protokolün imzalandığını, hatta davalının, müvekkili şirkete 13/09/2010 imza tarihli protokol uyarınca 18/09/2010 tarihinde yürürlüğe giren ve 18/09/2015 tarihinde sona erecek bayilik ilişkisi nedeni ile işletme teknik yardım bedeli faturasını keşide ettiğini, böylece taraflar arası sözleşmelerin 18/09/2010 tarihi itibari rekabet kurumunun vermiş olduğu karara uyumlu hale getirildiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile, tahsili anındaki T.C. Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak 50.000,00-ABD Doları karşılığı Türk Lirası Cezai şartın ve dava tarihinden itbaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca şimdilik 20.000,00-TL Mahrum Kalınan karın, bayilik sözleşmesi’nin feshedilerek ifasının imkansız hale getirildiği tarih olan 12/05/2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Usule ilişkin olarak; davacı tarafın, kar mahrumiyetine ilişkin taleplerinin şimdilik kaydıyla 20.000,00-TL’lik kısmını dava etmesinin HMK’nın konuya ilişkin düzenlemesine aykırı olduğunu, zira huzurda görülmek üzere ikame edilmiş olan bu davanın belirsiz bir alacağın tespiti davası değil, eda davası olduğunu ve HMK 109/2 hükmü uyarınca ”Talep konusunun miktarı açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz”, müvekkilinin günlük satış ortalaması ve her bir metreküpten elde ettiği kar davacının bilgisinde olan bir husus olduğuna göre kısmen dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini gerektiğini, Esasa ilişkin olarak; müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini, dikey ilişkiye tanınan 5 yıl süreli grup muafiyetinin sona erdiğini ve taraflar arasında yeni bir dönem için sözleşme akdetmek konusunda ticari koşullarda mutabakat sağlanamadığından sözleşmelerin sona erdiğini, sözleşmelerin Rekabet Kurulu Kararları ve ilgili mevzuata uyumlu hale getirildiği yolundaki davacı tarafın iddialarının da gerçek somut duruma aykırı olduğunu, davacı tarafça müvekkili aleyhinde men’i müdahale ve kal talebiyle ihtiyati tedbir başvurusunda bulunulduğunu ve dava açıldığını, bu hususun dahi davacının iddia ve beyanlarının çelişkili olduğunu gösterdiğini beyanla evvelemirde davanın kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmaması nedeniyle usulden reddine, haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve gerçek somut duruma aykırı beyanlar içeren davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak fesh edildiği iddiasına dayalı olarak açılan cezai şart ve mahrum kalınan kar alacağının tahsili talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; 13/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve protokol ile taraflar arasında dikey ilişki bütünün kesintiye uğratılarak yenilenip yenilenmediği, davaya konu bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği, bu suretle davacının bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve mahrum kalınan kar talep edilip edilemeyeceği noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Mahkememizin 09/01/2014 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; ”Davalı vekilinin kısmi dava açılamayacağı konusundaki itirazlarının esas hükümle birlikte temyizi kabil olmak üzere REDDİNE” karar verilmiştir.
Mahkememizin 09/01/2014 tarihli duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile; ”… Nöbetçi Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesine talimat yazılarak ve yazılan talimata HMK 222 maddesindeki ihtaratın şerh düşülmesi istenerek davalı şirketin tüm ticari defterlerinin tetkiki ile 13/09/2010-12/05/2013 tarihleri arasında davalı şirketin davacı şirketten aylık ve yıllık bazda almış olduğu ürün miktarının (benzin, motorin, lpg çeşitleri ayrı ayrı gösterilerek) davalı şirketin 2010/2011/2012 ve 2013 yıllarına ait bilançolarının tespit edilerek Mahkememize gönderilmesinin istenmesine…” karar verilmiş ve işbu doğrultuda … Nöb. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazıldığı, yazılan talimatın … 1.Asliye Hukuk Mahkemesine tevzii edildiği ve 2014/6 Talimat sırasına kaydedildiği, işbu talimatın 20/02/2014 tarihli üst yazısında ”davalı şirketin adresine yapılan tebligatın usulüne uygun tebliğ olunduğu ancak defterlerin ibraz edilmemesi” nedeniyle talimatın iade edildiğinin bildirildiği tespit edilmiştir.
Mahkememizin 29/04/2014 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; ”A-Ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılıp yapılmadığının dolayısı ile delil niteliğine haiz olup olmadığının tespiti,
B-) davacının mahrum kalınan kar ve ceza-i şart talep edip edemeyeceği talep edebilcek ise, miktarının tespiti için ,HMK. nın 273. maddesi gereğince rapor tanzimi için dosyanın bir adet sektör bir adet mali müşavir ve bir adet sözleşmenin yorumunda teknik bilirkişilere yardımcı olması için hukukçu bilirkişinin tevdiine…” karar verilmiş ve işbu doğrultuda Hukukçu Bilirkişi …, Sektör Bilirkişisi…ve Mali bilirkişi …tarafından tanzim edilen 22/07/2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;
-Taraflar arasında imzalanmış sözleşmeler bütününden oluşan dikey ilişki kapsamındaki 18/09/2010 tarihli Bayilik Sözleşmesinin ilgili yasal düzenlemeler ve Rekabet Kurulu Kararları ile Kurumun açıklamaları doğrultusunda, süresinden önce feshedilmiş olduğu yolundaki davacı taraf iddia ve beyanlarının geçerliliğinin bulunmadığı,
-Bu nedenle, davacının cezai şart ve kar mahrumiyeti talep etmesinin mümkün olmadığı,
-Davacı …A.Ş. Tarafından dosyaya sadece 01/01/2013 – 12/08/2013 tarihlerini içeren hesap ekstresinin sunulduğu,
-Tarafların dosyaya sunduğu 2013 yılına ait hesap ekstrelerinde uyumsuzluk bulunduğu, mutabakat bulunmadığı, davalı … A.Ş. Kayıtlarında 421.930,07-TL alınan ürün bedeli karşılığı borcu gösterildiği halde, davacı …A.Ş. Firmasına ait ekstrede, vadesi geçen borç olarak 1.171,10-TL ve ayrıca 901.233,12-TL ileri vadeli borç olmak üzere toplam 902.404,22-TL alacak gösterildiği,
-Sayın Mahkemece, sözleşmenin süresinden önce feshedilmiş olduğu kanaatine varılacak olması halinde, sözleşme ile belirlenen 50.000,00-USD cezai şartın davalıdan tahsiline ve sözleşmenin fesih tarihi olan 12/05/2013 tarihinden sona erme tarihi olan 18/09/2015 tarihine kadar olan dönem için geçmiş yıllar satış ortalaması ve davacı tarafın ortalama net karı göz önüne alınarak hesaplanacak kar mahrumiyeti tutarının hesaplanabilmesi için dosyaya sunulan belge ve bilgilerin yeterli olmaması nedeniyle hesaplama yapılamadığı,
-Cezai şart miktarından indirime gidilip gidilmeyeceği, kar mahrumiyeti hesabına esas alınacak dönemin belirlenmesi konularındaki takdirin sayın Mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizin 11/12/2014 Tarih, 2014/451 Esas ve 2014/387 sayılı Karar sayılı ilamı ile; “Davanın REDDİNE” karar verildiği, işbu kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 04/04/2016 tarih, 2015/12473 Esas ve 2016/5587 Karar sayılı ilamı ile; ”…Hükmün gerekçesinde sözü edilen kira sözleşmesi dava dışı Karahallılar Koll… Şti. ile davacı arasında akdedilmiş olup, davalı anılan kira sözleşmesinin tarafı değildir. Dava konusu akaryakıt bayilik sözleşmesi ise taraflar arasında 13.09.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 5 yıl süreli olarak imzalanmıştır. Görüldüğü gibi akaryakıt bayilik sözleşmesi, Rekabet Kurulu kararlarına uygun olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna rağmen davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 09.04.2013 tarihli noter ihtarnamesinde dava dışı …Şti. ile davacı arasında 10 yıl süreli akdedilmiş olan 12.05.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi, akaryakıt bayilik sözleşmesinin başlangıcıymış gibi gösterilerek taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin 12.05.2013 tarihinde sona ereceği ve bu tarih itibariyle davacı şirkete ait amblem ve logoların kaldırılacağı bildirilmiştir.
Davacı tarafından davalı aleyhine men’i müdahale davası açılmış ve davacı lehine sonuçlanmıştır. Davacı tarafından davalının sözleşme süresi dolmadan bu şekildeki davranışının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği iddia edilerek iş bu dava açılmış olduğuna göre, mahkemece yukarıdaki tespitler doğru şekilde değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,…” karar verildiği, işbu karara karşı davalı vekili tarafından karar düzelme yoluna başvurulması üzerine dosyanın Yargıtay 19.Hukuk Dairesine gönderildiği, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 10/05/2018 tarih, 2016/17516 Esas ve 2018/2645 Karar sayılı ilamı ile; ”…Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere ve özellikle davacı ile kira sözleşmesi yapan … Şirketi’nin nevi değiştirerek davalı A.Ş. haline gelmiş olmasının karşısında hüküm gerekçesinde sözü edilen kira sözleşmesinin taraflar arasında olduğu anlaşılmakta ise de bu kira sözleşmesinin taraflar arasında 5 yıllık bayilik sözleşmesinin mahiyetini değiştirecek nitelikte olmamasına göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE…” karar verilerek dosyanın Mahkememize gönderildiği ve Mahkememizin 2018/736 Esas sayılı sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
… 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …esas ve … karar sayılı dosyası UYAP üzerinden celbedilerek incelenmiş, davacı tarafından davalı aleyhine men-i müdahale davası açıldığı, mahkemece; “12/05/2008 başlangıç tarihli alt kira sözleşmesi ve 05/11/2008 tarihli bayilik sözleşmesi devam ederken Rekabet Kurulunun sınırlayıcı düzenlemesi yürürlüğe girmiş taraflar bunun üzerine 18/09/2010-18/09/2015 tarihlerini kapsar 13/09/2010 tarihli yeni bir bayilik sözleşmesi düzenlemişler ve buna bağlı olarak 03/09/2010 tarihli protokol ile kira sözleşmesinin devam ettiğini bu süre zarfında 2.722.260TL + KDV kira ödeneceğini kabul etmişlerdir. Rekabet Kurulu sözleşme serbestisi çerçevesinde imzalanan kiracılık süresine müdahale etmediğinden ve müdahale hakkı bulunmadığından, taraflar arasında alt kiracılık ilişkisinin devam ettiği, bayilik ilişkisi doğrultusunda ilişkinin 18/09/2015 tarihinde sona ereceği göz önüne alınarak davalının taşınmazı davacıya teslimine” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği ve işbu kararın ”Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 26/10/2015 tarih, 2015/9035 Esas ve 2015/9008 Karar sayılı Karar Düzeltme Red kararı” nedeni ile 26/10/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 24/09/2018 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; ”Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2015/12473 Esas, 2016/5587 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına” karar verilmiştir.
Mahkememizin 17/01/2019 tarihli duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile; ”…davacının iddiası ve tüm dosya kapsamı ve Yargıtay Bozma ilamında belirtilen bozma sebepleri de göz önünde bulundurularak, davacının sözleşmenin haksız feshi iddiasına dayanarak talep ettiği cezai şart ve kar mahrumiyeti(sözleşmenin sona ermesi gereken süre men-i müdahale kararının infaz tarihinden önce ise bu tarih esas alınarak, sonra ise men-i müdahale tarihinin infaz tarihi esas alınarak) alacağının varlığı ve miktarı ile cezai şart alacağının kabulü halinde, ceza tutarının davalının ticari yönden yıkımına sebep olacak nitelikte olup olmayacağı yönlerinden, davalı taraf.a daha önce talimat mahkemesinde çıkartılan ihtarlı davetiyeye rağmen defter ibraz edilmediğinden, davacının 2010-2015 yılı ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde Mahkememizce re’sen seçilecek olan SMMM bilirkişisi vasıtası ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına,” karar verilmiş ve işbu doğrultuda SMMM bilirkişisi … tarafından tanzim edilen 16/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
-İncelenen davacı şirkete ait 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 yılı Ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdiklerinin yasal süresinde T.T.K hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği ve davacı yanın 2015 yılına ait ticari defter ve belgelerinin Elektronik Defter Genel Tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğu, Elektronik Defterler ile Envanter defterinin yasal süresinde onaylandığı ve davacı şirketin 2015 yılı ticari defterlerinin TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun tutmuş olduğu, davacı şirketin 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılları ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı,
-Taraflar arası bayilik sözleşmesinin haksız ve süresinden önce feshedildiğinin sayın Mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde Davalı şirketin Vergi dairesi kayıtlarına göre bilanço ve gelir incelemesi göz önüne alındığında, Sözleşmedeki Cezai Şart Bedeli olan 50.000,00-USD Tazminat bedelinin davalının ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceği,
-Kar mahrumiyeti talebi açısından taraflar arası sözleşmede davalının davacıdan belirli bir yılda belli miktarda mal alımı yapacağına dair bir taahhüt olmadığı, taahhüt olmadan kar mahrumiyetine ilişkin talebin haklılığı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu,
Mahkeme tarafından Kar Mahrumiyetine ilişkin talebin haklı görülmesi halinde;
Davacı şirketin kayıtlarına göre; Fesihten önceki yılda ortalama satış miktarının aylık 142 m3 olarak hesaplandığı, buna göre bu satış miktarı üzerinden 10/05/2013 tarihinde Kurşunsuz Benzin Fiyatı :4,58 TL, Motorin Fiyatı 4,06 TL olduğu; Buna göre Aylık Satış Miktarının 142.023 Litre x 4,32 TL (motorin – benzin ortalamasi) = 613.539,36-TL olarak hesaplandığı,
Sözleşme fesih tarihi olan 12.05.2013 tarihinden itibaren taşınmazdan tahliye edilen gün 04.06.2015 tarihi arasında sürenin 24,6 ay olduğu, davacı yanın bu tarihlerde satış tutarının 613.539,36 LT X 24,6 AY=15.093.068,25-TL muhtemel satış miktarı olabileceğinin hesaplandığı, Buna göre;
2013 yılı baz alınarak yapılan hesaplamada; 18.045.588.710,67-TL brüt satıştan 176.098.480,69-TL dönem karı elde edildiğine göre; sözleşme devam etseydi ortaya çıkacak tahmini satış miktarı olarak hesaplanan 15.093.068,25 TL satıştan elde edilecek karın da aşağıda olduğu gibi hesaplandığı, buna göre davacının davalıdan 176.098.480,69 * 15.093.068,25 / 18.045.588.710,67 = 147.286,21 TL Kar Mahrumiyeti talep edebileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizin 26/12/2019 tarih, 2018/736 Esas ve 2019/1072 Karar sayılı ilamı ile; “Davanın KABULÜNE;
50.000,00-USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
20.000,00-TL kar mahrumiyeti alacağının dava tarihinden işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verildiği, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamı ile; “….1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, davacı 12/05/2013 ve 18/09/2015 tarihleri arasındaki süreye ilişkin olarak kar mahrumiyeti isteminde bulunmuş, mahkemece, sözleşmenin fesih tarihi olan 12/05/2013 tarihi ile davacının istasyonu teslim aldığı 04/06/2015 tarihleri arası için yapılan hesaplamaya göre kâr mahrumiyetine hükmedilmiştir. Kâr mahrumiyeti, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi feshinden sonra aynı bölgede benzer bir bayilik bulup bulmadığı veya bulabileceği makul süre belirlenerek, brüt kâr değil, net kâr olarak hesaplanmalıdır. Kâr mahrumiyetinin bu ilkeler doğrultusunda tespiti gerekirken yeterli olmayan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA,…” karar verilerek dosyanın Mahkememize gönderildiği ve Mahkememizin 2022/383 Esas sayılı sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 10/11/2022 tarihli duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile; “Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına,” karar verilmiş, aynı tarihli duruşmanın (2) numaralı ara kararı ile de; ”2-Davacının iddiası, davalının savunması, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamı ve tüm dosya kapsamına göre davacının kar mahrumiyetinin tespiti hususunda ek rapor tanzimi için dosyanın önceki SMMM(Filiz Çelik) ve sektör (Adem Ünal) bilirkişilerine tevdine…” karar verilmiş ve işbu doğrultuda Akaryakıt ve LPG Sektör Uzmanı ..ile SMMM bilirkişisi … tarafından tanzim edilen 13/03/2023 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda özetle;
-Sektörel değerlendirme ile Makul Süre konusuna yönelik olarak;
Dava konusu istasyonun bulunduğu … İL SINIRLARI DAHİLİNDE (tüm ilçeler dahil olmak üzere), yeni bir AKARYAKIT İSTASYON BAYİLİK SÖZLEŞMESİ yapılabilmesi için, “MAKUL SÜRE OLARAK 3 (ÜÇ) AY’I tespitle ve bunun hiçbir zaman asgari mesafe tahdidi ya da mesafe kısıtlaması veya yeni bir istasyon tesis etmek için gerekli ruhsat, imar tadil uygulamaları, vb… için gerekli süreler ile bir ilgisi olmadığı,
-2013 yılı baz alınarak hesaplama yapılırsa 18.045.588.710,67 TL Brüt Satıştan 176.098.480,69 TL dönem karı elde edildiğine göre; 3 aylık makul sürede ortaya çıkacak tahmini satış miktarı olarak hesaplanan 1.840.618,08-TL satıştan elde edilecek karın da aşağıdaki gibi hesaplandığı, Buna göre; 176.098.480,69 x 1.840.618,08 / 18.045.588.710,67 = 17.961,73 TL Kar Mahrumiyetinin ortaya çıkacağı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, bilimsel verilere dayalı, teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli görüldüğünden Mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar, Yargıtay ilamları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının cezai şart alacağı talebi yönünden; Mahkememizin 2018/736 Esas, 2019/1072 Karar sayılı ilamının hüküm fıkrasının; -”50.000,00-USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” dair karara karşın davalı vekilinin temyiz talebinde bulunduğu ancak Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin işbu kısma yönelik temyiz talebinin başka bir deyişle sair temyiz itirazlarının reddedilmesi nedeni ile işbu kısma yönelik kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamının tarihi olan 10/01/2022 tarihi itibariyle kesinleştiğinden bu husus hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiştir. Davacının kar mahrumiyeti alacağı yönünden ise; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamı ile Mahkememizce teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporu nazara alınarak, Mahkememizce davacının kar mahrumiyeti alacağı talebinin kısmen kabulü ile, 17.961,73-TL kar mahrumiyeti alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine, karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle Mahkememizce aşağıda yazılı bulunan hüküm tesis olunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Mahkememizin 2018/736 Esas, 2019/1072 Karar sayılı ilamının hüküm fıkrasının;
-”50.000,00-USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” dair karara karşın davalı vekilinin temyiz talebinde bulunduğu ancak Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 10/01/2022 tarih, 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin işbu kısma yönelik temyiz talebinin başka bir deyişle sair temyiz itirazlarının reddedilmesi nedeni ile işbu kısma yönelik kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2020/4195 Esas ve 2022/64 Karar sayılı ilamının tarihi olan 10/01/2022 tarihi itibariyle kesinleştiğinden bu husus hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Davacının kar mahrumiyeti alacağı talebinin KISMEN KABULÜ İLE, 17.961,73-TL kar mahrumiyeti alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine,
3-Daha önce karar ve ilam harcı alındığından bu konuda tekrar hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-Kabul edilen miktar yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Red edilen miktar yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.038,27-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 24,30-TL başvuru harcı, 3.100,00-TL bilirkişi ücreti ve 412,90-TL posta gideri olmak üzere toplam 3.537,20-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre (%85) 3.006,62-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 39,00-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre (%15) 5,85-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-HMK.nun 333.maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın talep halinde ve hüküm kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin huzurunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/07/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸