Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/312 Esas
KARAR NO : 2022/728
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirket tarafından davalı borçlunun müvekkil şirket nezdindeki hesabına fazla para yatırıldığını, ancak, davalı hesabına geçen miktarın varlığını bilmesine rağmen müvekkili şirkete iade etmediğini, davalının müvekkili şirket bünyesinde … ıd numaralı hesabın sahibi olduğunu, ilgili şahsın şirketimiz bünyesindeki hesabına kullanıcının 29/12/2017 tarihinde, saat 13:55:12’de 3.000 tl yatırması mevcut olduğunu, akabinde, müvekkil şirketin sisteminde yaşanan bir sıkıntıdan söz konusu tutar kullanıcının hesabına 30.000 tl olarak geçtiğini, ilgili miktarların yatırıldığına ilişkin ayrıntılı hesap hareketlerinin ve log kayıtları işbu dava dilekçelerinin ekinde sunulduklarını, davalı tarafından haksız olarak uhdesinde bulundurduğu miktarın iadesi gerçekleştirilmediği için kendisine, 21/01/2022 tarihinde işbu davaya konu … 18. icra müdürlüğü’nün … e. sayılı dosyası üzerinden ödeme emri gönderildiğini, ilgili ödeme emrinin davalıya 11/02/2022 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak, ilgili ödeme emrine süresinde kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, takibin haksız bir şekilde durdurulduğunu beyan ederek davalı tarafından … 18. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini ve takibin devamını, asıl alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini, davalı-Borçluya %20’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı-borçlu üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Bilindiği üzere mevzuatımızda kripto paraları düzenleyen bir özel hükümler bulunmadığını, hukukumuzun genel hükümleri kriptopara uyuşmazlıklarının bünyesine uyduğu kadarı ile uygulanabildiğini, davacının işlettiği kripto para borsasında işlem yapan müvekkil bireysel kullanıcı olduğunu, davalı kripto para işlemini mesleki veya ticari kazanç elde etmek saiki ile yapmadığını, davalı birikimlerini kripto para borsasında değerlendirmek isteyen bireysel tüketici olduğunu, davacı her ne kadar tacir olsa bile davalı ile arasındaki ilişki ticari ilişki olmayıp, tüketici işlemi olduğundan mahkemenizin uyuşmazlığa bakması caiz olmadığını, Uyuşmazlık münhasıran Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden, mahkememizin görevine itiraz ettiklerini, davacının iddialarının bir an için doğru olduğunun kabul edilmesi halinde dahi davacının alacak hakkı mevcut olmadığını, davacının dava dilekçesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandıklarını, davacının anlatımına göre 29.12.2017 tarihinde davalı hesabına sehven 3.000 TL yerine 30.000 TL aktarıldığını, işlemi yapan bizzat davacının kendisi olduğunu, bu durumda davacı tarafından işlemin yapıldığı tarihte işlemin sehven yapıldığına yönelik iddiası bilindiğini, davacı tarafından 29.12.2017 tarihinden itibaren 2 yıl içinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası açması gerekirken, işlemin üzerinden 2 yıl süre geçtikten sonra takibe girişmesine ve dava açmasına yönelik zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını beyan ederek Mahkememizin görevsizliğini, aksi kanaatte olunması halinde zamanaşımı nedeni ile davanın reddini, esasa geçilmesi halinde esasa dair sebeplerle davanın reddini, Yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karara verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; davacı şirket tarafından davalı hesabına sehven aktarılan kripto paranın iadesi istemiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasına ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda, davacı tarafından davalı hesabına sehven aktarılan kripto paranın iadesi istemiyle başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemiyle huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle eldeki davanın, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasındaki veya özel kanunlarda ticari dava olarak sayılan mutlak ticari dava olmadığı açıktır. Yine somut olayda, davacı taraf tacir olsa da, … Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün cevabi yazısından da anlaşılacağı üzerine davalının tacir olmadığı açıktır. Yine … Vergi Dairesi Başkanlığı’nın cevabi yazısında davalının potansiyel mükellefiyet kaydının bulunduğu bildirilmiştir. Bu haliyle her iki tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.HMK. 1 maddesi uyarınca; mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, genel hükümlere göre “mal varlığına ilişkin davalara bakmakla görevli”asliye hukuk mahkemesinin eldeki davaya bakmaya görevli olduğu anlaşılmıştır. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olmakla resen dikkate alınırlar. İzah edilen nedenlerle, Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; davanın HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 mad. uyarınca davanın usulden REDDİNE,
HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden, karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, davacı vekilinin huzurunda, diğer tarafın yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 12/10/2022
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim ¸e-imzalıdır